28. Bölüm

-Yc-

Nazlım Günay
nazlimgunay

Dolu gözlerle izledim karşımdaki kadını.Ne güzeldi bakıyordu bana.Sanki bir mücevhermişim gibi duygu doluydu bakışları.

 

"Anne..."diyerek kadının yanına ilerledi Adar abi ardından beni gösterdi"...Bak cennetimize.Buldum anne,kavuştum kardeşimle."

 

Bu sözler ardından kadının gözleri hafiften kaydı,dengesi bozulurken Adar abi ve Aybars dayım iki kolundan tuttu.

 

Elimle ağzımı kapattığımda hıçkırığımı yuttum.Annemin ismini bile bilmiyordum.

 

"Abla iyi misin?!"

 

Diğerleride yanına uçuşurken İlyas dayı omzumu sıvazladı.Ayakta durmakta zorlanan bedenime destek verdiği gözle görülürdü.Kulağıma eğilerek

Konuştu.

 

"Sen iyi misin Cennet?"

 

Başımı salladım.

 

Her şey o kadar üst üste geliyordu ki iyi miydim,değil miydim anlayamıyordum.Annemin yaşadığına mı sevinseydim yoksa 14 sene sonra ilk defa gördüğüme mi üzülseydim onu bile ayırmakta zorluk çekiyordum.

 

2-3 günde hayatım öyle bir tepe taklak olmuştu ki ilk zamanlardaki gibi hayata karşı eziliyordum.Ne zaman kalkmak için çaba harcasam o çabanın altında kalıyordum.Kendimi yıpratmaktan başka bir şey değildi benimkisi,bir günlük kelebeğin yarına aşık olması gibiydi.

 

Birkaç gündür sık sık dolan gözlerim kurumuş çeşmelerime inat yeniden akmaya başlamıştı.Elimle yüzüme kapatarak başımı İlyas dayının göğsüne sakladım.İkimizde oturduğumuz için başım göğsüne denk geliyordu.

 

 

 

Çok geçmedi,ellerimi tutan eller yüzümden çekildi.Görüş açıma giren annemin yüzü ile titrek bir nefes can buldu dudaklarımda.O da ağlıyordu.Elime tutan elleri titriyor,hala gerçek değilmişim gibi bakıyordu bana.

 

"Kızım..."

 

Gözyaşları yanaklarını ıslatsa bile onlara inat gülümsedi.Beni kendine çekerek sıkıca sarıldığında ara ara başıma buseler konduruyordu.İsmimi sayıklıyor,özür diliyordu.Annemin kokusu doldu ciğerlerime.14 sene sonra ilk defa farklı bir koku soludu ciğerlerim.O da benim gibi ne yapacağını bilememiş en son çareyi sarılmakta bulmuştu.

 

Öyle bir içine almak ister gibi sıkıyordu beni,bir an iç içe girdiğimizi bile düşünmüştüm.

 

Boynuna sardığım kollarımı sıkılaştırarak sarılmaya devam ettiğimde annemde benim gibi hıçkırıklar eşliğinde ağlıyordu.

 

"Anne..."dedim titrek sesimle.Seslendiğimden değil,yüreğimi ısıttığını için telaffuz etmiştim.

 

Buğulu gözlerimi etrafta gezdirdiğimde mutfakta kimse kalmamıştı.

 

Annem ve ben vardık bir tek...

 

Geri çekilerek ellerimi tuttu.Dizlerinin üzerine oturduğunda ellerimi öptü.

 

"Özür dilerim kızım.Seni koruyamadığım için,canını yaktığım için..."Her kelimesinden sonra ellerimi öpüyordu"...affet ben-"

 

"Anne,lütfen böyle konuşma,"dedim ağlaya ağlaya.Hıçkırdığım için kelimelerim o kadar karmaşıktı ki anlaşılması için ayrı uğraşmam gerekiyordu.Fakat ben bunu bile yapamayacak kadar doluydum.

 

"Yapamadım annelik,olamadım iyi bir anne affet beni."

 

Dizlerime sarıldığında gözyaşları ıslattı pijamalarımı.

 

"Kalk,lütfen."

 

Duymuyordu beni sürekli aynı kelimeleri tekrar edip duruyordu.Sandalyeden inerek ben yere oturdum.Yüzünü ellerim arasına aldığım da o da benim yaptığımı yapmıştı.

 

"Ağlama anne,lütfen."

 

Benim yüzümden ne hala gelmişti.Ama annem hala benden özür diliyordu.

 

"Özür dilerim kızım,seni incitmelerine izin verdiğim için."

 

Sanırım bahsettiği kişi kocasıydı.Baba diyemiyordum ona,o kadar uzaktı baba kelime o adama.

 

"Anne..."dedim konuşmaya çabalayarak"...ben sana çok hasretim."

 

Boranlara bir bakalım isterseniz ;)

 

Savaş uzandığı yerden doğrulduğunda bir buçuk ayda elinin avucu gibi ezberlediği duvarlarda kısa bir göz gezdirdi.Yan tarafındaki abisine baktığında o da yattığı yerden düz bir şekilde tavanı izliyordu.

Yavaş yavaş düzelmeye başlamışlardı.Eskisi gibi kriz geçirmiyor,kendilerine zarar vermeye çalışmıyorlardı.

 

"Abi?"

 

"Ne var?"

 

Savaş önce demir parmaklıklara ardından gecenin karanlığına baktı.

 

"Kaçalım."

 

Barış,Savaş'a anlamsızca baktı.

 

"Kardelen'in öldüğüne inanmıyorum abi."

 

Barış konuşmak istedi fakat Savaş buna izin vermedi.

 

"Bu işte Aksoyların olmadığı ne belli abi?Eğer gerçekten öldüyse Adar Aksoy biz buraya düşmeden önce Mirza abimin yakasına yapışırdı.Hiçbirimizi arayıp hesap sormadı."

 

"İki elimiz kanda olsa bile buraya gelirlerdi."

 

Barış gülmeye başladı.

 

"Doğru.Adar Aksoy bu,biricik kardeşi ölse ne yapar?"

 

Alayla kurduğu cümleler Savaş'ı da güldürmüştü.Aslında bi taraftan da ikiside doğru söylüyordu.Dört kardeşin en nefret ettiği Aksoy erkeği Adar'dı.Diğerlerine nazaran daha baskın bir karakteri olması hoşlarına gitmiyordu.

 

"Abimlere ne olacak peki?"

 

"İllaki yemekhanede ya da bahçede karşılaşırız."

 

"Mirza abimi bilmemde Ateş abime ulaşmak zor."

 

"O zaman birimiz ona ulaşacak."

 

Barış yatakta oturur hale gelerek Savaş'ın planını dinlemeye başladı.

 

•••

 

Gözlerini duyduğu kilit sesiyle araladı Barış.Planları şimdi devreye girecekti.Savaş'da gözlerini açtığında içeri giren iki erkek görevliyi izlediler.

 

Dışarı çıkarmak için gelmiş olmalılardı.

 

Kollarındaki kelepçeleri açmak için harekete geçen görevliler ile birbirlerine baktılar.Savaş hadi dercesine gözlerini kapatıp açtığında ikiside kenarda duran metal bardağı alarak görevlilerin kafalarına vurdular.

 

Savaş,yere düşen görevliden anahtarları alarak kollarındaki kelepçeleri açtı.Dikkat çekmemek için kapıyı kapattığında Barış görevlilerin üzerindekileri çıkartıyordu.

 

Kendi üzerlerine geçirdiği formalar ile iki hastadan çok görevlilere benziyorlardı.Koridorlara çıktıklarında tek tük hasta dışında görevliler yoktu.

 

Barış,Ateş için koridorun sonundaki odaya ilerlediğinde Savaş,Mirza için alt kata inmişti.

 

Barış ne kadar yakalanmamış olsada aynı şey Savaş için geçerli değildi.

 

Başka bir görevli karşı taraftan gelirken Savaş dikkat çekmemek için görevlinin yanına gelmesini bekledi.

 

Görevli karşısında durup dik dik ona bakmayı sürdürdü.

 

"Bir sorun mu var?"

 

Neyseki Savaş'da bu görevli adamda birbirlerini daha önce görmemişlerdi.

 

Hayır diyerek yoluna devam ettiğinde Savaş onun birkaç saniye deli olduğunu düşündü fakat vaktinin kısıtlı olduğunu kanaat getirerek demir kapıya ilerledi.

 

Anahtarların hepsini tek tek denediğinde son taktığı anahtar kilidi açmıştı.Derin bir nefes alıp kapıyı açtığında şanslı olduğuna şükretmişti.

 

Ya anahtarlar odayı açmasıydı?Planın hepsi baştan çöp olmuştu.

 

Ayakları ve elleri bağlı bir şekilde oturan abisinin yanına gittiğinde kilitleri açmaya başladı.

 

"Benim abi Savaş,seni çıkarmak için geldim."

 

Çatık kaşları ardından Savaş'ı izledi Ateş.

 

"Çabuk aç şunları."

 

Savaş bir yandan işini yaparken diğer yandan ise kaçma planını abisine anlatıyordu.

 

"Bunu daha önce düşünemedin mi Savaş?"

 

Omuz silkti.İlaçların etkisinde iken kendinde bile olmayışı zihnini de etkilemişti bu yüzden düşünememişti.Şimdi ise alışmış olduğu ilaçların ona bir etkisi olmuyordu,kendince.

 

Savaş çıkmadan koridora kısa bir göz attı.

 

"Arka kapıdan çıkacağız."

 

Arka kapının nerde olduğunu Barış ve Savaş biliyordu.Bir keresinde bahçeye çıkacaklarında görevlilerden duymuşlardı.Bilindik bir yerdi aslında sadece burdaki hastalar onu anlayabilecek derecede değillerdi.

 

Herkes bahçede olmalıki koridorlar boş olmalıydı ya da başka bir yerde?Açıkçası kimsenin umrumda değildi bu,tek bir hedefleri vardı o da buradan kaçmaktı.

 

Arka kapıya vardıklarında Mirza ve Barış'ın onları bekliyordu.

 

"Aç şu kapıya biri gelecek şimdi!"

 

Savaş abisinin dediğine uyup anahtarları denerken arkalarından gelen ses ile hepsi o yöne döndü.

 

Bu az önceki Savaş ile konuşan görevliydi bu.Diğer görevlilere haber vermek için elini cebine attığında Mirza adam fırsat vermeden adama kafa atmıştı.

 

O da sıkılmıştı bu hapisaneden.

 

"Acele et!"

 

Hepsinin kolları kelepçelerden dolayı morarmış,yüzleri çökmüştü.Kiminin yanakları içe göçmüş,kimisinin eski halinden eser kalmamıştı.Ne kadar düzelmeye başlasalarda artık hiçbirinde sabır kalmamıştı.

 

"Açtım!"

 

Hepsi ormana doğru koşmaya başladıklarında nereye gideceklerini,ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

 

Tek istedikleri olayın aslını öğrenmekti.Zaten yeterince batmışlardı bir kez daha düşmek onları ölüme sürüklemezdi.

 

Ne demiş insanoğlu:

insan yaşattığını yaşamadan ölmezmiş..

 

 

 

 

•••

 

Kaostan besliyoruz bebekler:)

 

Merak etmeyin mutlu bölümler yakında!

 

Bir gün güldü diye bin yıl ağlar mı insan demiş Cennet'imiz.

 

Diğer bölümde görüşürüz 🦋✨

Bölüm : 28.01.2025 21:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...