
Yiğit ile birlikte bizim eve doğru yürümeye başladığımızda gökyüzünde az öncekine göre boğuk bir hava yer edinmişti.Hafiften etrafı karanlık yapan bulutlar benimde içimi karartmaya yetmişti.Kötü bir his vardı içimde,canımı yakan.
"Sanırım yağmur yağacak."
Yiğit'in sesi beni kendime getirirken başımı salladım.
"Sanırım öyle."
Başım önüme eğik bir şekilde yürürken içimdeki anlamsız duyguyu çözmeye çalışıyordum.Fakat bir neden bulamayınca sinirden tepinmek istiyordum.Bir anda gelip esir almıştı kalbimi bu duygu.Bir şeyler olacaktı ve ben ne olacağını kestiremiyordum.
"Yiğit?"
Yiğit beni cevaplamazken başımı kaldırdım.İki yanımda boşken daha yüksek sesle bağırdım.Hayır,ses yoktu.Tekrar etrafıma bakınacığım sıra omzuma atılan el rahat bir nefes almamı sağlamıştı.
"Buradayım."
Soru soran gözlerle ona baktım.
"Neredeydin?"
Adımları yavaşlarken durdu.Omzumdan tutup beni kendine çevirdiğinde kaşları çatıktı.
"Asıl sen nerdesin Cennet?Bir tek bedenin burada.Bir şey mi yaptım istemeden?"diye sordu ilgili bir ses tonuyla.
Yüzüme cevap beklercesine bakarken dudaklarımı araladım fakat ben de bilmiyordum bana ne olduğunu?
"Hayır,sen bir şey yapmadın."
"Ne oldu o zaman?"
"Sanırım bu kötü hava banada bulaştı."
Aramızda kısa bir an sessizlik rüzgarı geçsede uzun sürmedi.Yiğit hala tutmakta olduğu omuzlarım sayesinde beni göğsüne çekti.Başım göğsüne sert bir şekilde çarptığında sıkıca sardı kollarını.Kalp atışları bir müzik gibi beni huzura sürüklerken gözlerimi kapattım.
"En kısa zamanda tekrarlayalım bu anı."
Güldüm.Zaten bizim sokağa gelmiştik,ayrılık vaktiydi.
Ayrılık vakti.
"Olur,tekrarlarız."
Gözleri ilk sokakta ardından gözlerimde durdu.Üzülmüşe benziyordu,ayrılacağımız için miydi bu hüzün?
"O zaman görüşürüz."
Gülümsedi.
"Görüşüceğiz güneş kız."
Onu arkamda bırakarak eve adımladım.Tam bahçe kapısının önünde durduğumda bi' ihtimal arkama baktım.Uzaktaydı fakat oradaydı.İçeri girmemi bekliyordu.
Gülümseyerek el salladım.Daha fazla oyalanmadan bahçeye girip evin kapısını çaldım.Gülen yüzümü düşüren Arel abinin kapıyı açtığındaki asık suratıydı.
Kaşlarım istem dışı çatılırken kalbim bir şey olduğunu hissedercesine sızlamıştı.
Arel abinin çökmüş göz altları ve yüzü kaygıyla bakıyordu bana.
"Birine bir şey mi oldu abi?Ne bu halin?"
Cevaplamadı beni.Sanki ağzına açsa yere yığılacaktı.Onu itekleyerek içeri koştuğumda kadrajıma bu sefer Adar abi girmişti.
"Adar a-"
Konuşmama fırsat vermeyen şey televizyonda gördüğüm kişiydi.
Mirza Boran,çocukluğumun katili aynı zamanda hayallerimin hırsızı.
"Cennet odana çık!"
"Abi..."
"Arel,Cennet'i odası-"
"İzlemek istiyorum abi!"
Öfkeden kızarmış gözleri daha koyu bir renge büründüğünde bir an üzerime atlayacığını düşündüm.Başını sallayarak kaydı başlattığında Aral abinin ne yapıyorsun abi?! Dediğini duymuştum.Dikkatimi videoya verirken ilk önce kadrajda Mirza belirdi.
"Merhaba Aksoy ailesi ah pardon!Aksoy erkekleri ve Kardelen."
Gözlerim uzun zamandır görmediğim yüzünde gezindiğinde sakallarının uzamış,göz altlarının morardığını fark etmiştim.Ama hala aynı sert ifadesi vardı yüzünde.
"Şimdi merak ediyorsunuzdur,niye böyle uzun bir aradan sonra çıktım karşınıza?"
Gülümsedi bu gülümseme beni kapıya attığı zamanlardaki gülümsemesiyle aynıydı.Mutluluktan değil,zafer gülümsemesiydi bu.
"Öyle akıl hastanesine sokup mutlu mesut hayatına devam etmekle olmuyor bazı şeyler Adar Aksoy."
Neyden bahsediyordu bilmiyorum ama canımızı yakmak istediği apaçık belliydi.En iyi bildiği şey bu değil miydi zaten?
"Şimdi size misafirimizi göstermek istiyorum,açılışımız güzel olsun değil mi?"
Kadrajıma bu sefer Ateş Boran girdiğinde kamerayı düzeltiyordu.Ardından geri çekildiğinde annem girdi görüş açıma.
Kapalı bir alanda nefessiz kalmış gibi nefes alamıyordum.Kalbim bir kez daha yabancı ayaklar altına alınmış eziliyordu.Alışık olduğum bu durum diğerlerine göre iyice parçalamak ister gibi ezmişti kalbimi.Bantları bir bir çıkarmış kalbimin parçaları göğüs kafesimi delmişti.
Ben daha annemin kokusuna doymazken bir kez daha hayatımı çalmıştı Mirza Boran.
"Anne.."
Bu kelimeyi bile doya doya söyleyemezken şimdi bir caninin elindeydi annem.
"Saygıdeğer Mihriban Aksoy,Aksoyların annesi."
Gözlerimi odada gezdirdiğimde hepsi bana bakıyordu.Onlar izlemiş olmalılardı.
"Bu odayı Kardelen iyi bilir sonuçta az anısı yok."
Oda diye bahsettiği yer bodrum katıydı.Benim her gün en az bir kez ceza aldığım yerdi.Onları kızdıracak bir şey yaptığımda karanlıkta bırakırlardı beni.Eskiden çok korkardım karanlıktan fakat şimdi evim olmuştu.
"Eğer annenizi geri istiyorsanız çaldığınız şeyi geri verin.Kardelen'i bize geri verin.Sana daha öncede demiştim Adar,Kardelen'in ailesinin biz olduğumuzu ama dinlemedin."
Kendimi ölümü beklenen biri olarak görüyordum.Daha kahkahalarım taze iken yapılır muydu bu insana?
Bir insanın mutluluğu kursağında kalır mıydı?
Kalırdı,hemde öyle bir kalırdı ki bir daha gülmek istemezdi insan.
"Polise haber vermeyi aklınızdan geçirmeyin yoksa olacaklar sizin sorumluluğunuz."
Video biterken aynı zamanda zil sesi doldu odaya.Ben hala boş gözlerle ekrana bakarken kolumdan sert bir şekilde çekilmemle kendime gelebilmiştim.
"Hepsi senin yüzünden!"
Aybars dayımın yüzüme haykırışı gözlerimi sıkıca kapatmama neden olmuştu.Bu sebepli gözümden bir damla yaş süzüldüğünde Aybars dayımın kızarmış gözleri ardında benim ağlamam komikti.
"Rol yapmayı bırak!Ben ablama daha yeni kavuştum ama senin yüzünden tekrar yok yanımda!"
Kollarım tutup sarstı beni.
"Aybars yeter!"Diyerek İlyas dayı onu geri çektiğinde Adar abide beni kendi yanına çekmişti.
"Ne yeter abi!Ben size bu kız bize zarar verecek dedim!Ablam yok ortalıkta abi!Hala nasıl yüzümüze bakıyor onuda anlamış değilim!Geldiği ilk gün bir boklar olacağını anlamanız gerekirdi!"
"Sen salak mısın lan?!Senin ablansa onun annesi!"dedi İlyas dayım.
"Bırak abi Allah aşkına!1 ay birliktelerdi anca tanımaya başlamıştır annesini!"
Belki Boranların elinde olsam o daha az yakardı canımı.Ben böyle olsun istemezdim ki sadece gülmek istemiştim ben.
Demekki gülmek bana yakışmıyormuş...
Daha fazla Aybars dayının ezici bakışları altında kalmak istemediğim için odama koşmaya başladım.Zihnim bana oyun oynar gibi sürekli Senin yüzünden diyip duruyordu.Aldığım nefes bile boğuyordu beni.
Ellerimi bacaklarıma sürterek odada dolanırken 2 ay önceki gibi istediğim
tek şey her şeyin bir rüya olmasıydı.
Belki de şu an rüyam bitmiş,uyanmışımdır?
•••
Bir ileri bir geri giderken saatlerdir bütün bildiğim duaları okumuş o da yetmemiş tekrar tekrar okumuştum hepsini.Güneş batalı çok olmuş,ay her zamanki yerini almıştı sadece diğer günlere nazaran kırmızıydı.Kan ağlıyordu.
Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattığımda eş zamanlı kapım açılmıştı.Bakış açıma Adar abi girerken yüzümde umudun kırıntıları vardı.Ancak bu Adar abinin yüzünü gördüğümde kayboluvermişti.
Ağır adımlarla karşımda durduğunda eskisi gibi yumuşak bakmıyordu aksine donuk bakıyordu.Nefret yoktu ama olsa daha az can yakardı.
"Hazırlan."
Yutkundum.
"Neden?"
"Onlara geri döneceksin."
Saç telimden ayak tırnağıma kadar donduğumu hissederken konuşmadım.Adar abiden böyle bir cümle beklemediğim aşikardı.Şimdi böyle kendimi kullanıp atılan bir çöp gibi hissetmiştim.
"Anlamadım?"
"Anlaşılmayacak bir şey yok,karşı taraftaki annem Cennet.Onu orda bırakıp senin burda olman acı verir bize."
Başımı salladım,sanırım artık kardeşlik kategorisinede girmiyordum.Bu söz nedense kalbimde bi sızıya neden olmuştu.
"Niye gülüyorsun?"
"Hiç."
Ayağa kalkarak dolaba ilerlediğimde üzerime bir hırka geçirmiştim sadece.Ardından takı kutumu elime aldığımda bileğimdeki bileklikleri çıkardım.
Aral abinin verdiği bilekliklerdi bunlar...
Gözlerim en sonki siyah bileklikte durduğunda taktığım anı hatırlamıştım.
Hiç çıkarmayacağımı söyleyerek takmıştım çünkü evdeki diğer üç kişide benle birlikte bu bilekliği takmıştı.Kardeşliğimizi simgelerdi ama artık ortada bir kardeşlik kalmayacaktı.
"Niye çıkıyorsun onları?"
Aynadan ona baktığımda o çatık kaşları ile bakıyordu bana.
"Onlara geri döneceksin demedin mi?"
"Dedim?"
"O zaman bunları takmamın bir anlamı yok."
Hayatlarında olmayacaktım bir daha nasıl olsa.Ben de durup acı vermelerinin bir mantığı yoktu.Adar abi kabullenmişse benziyordu,Mirza Boran'ın ailesi biziz demesine hak veriyor demekti.Boynumdaki kolyeyide masanın köşesine bıraktığımda sadece takı kutusundan Yiğit'in bana verdiği küpeleri almıştım.
Bu bana acı vermezdi.
Nasıl bu kadar hızlı kabullenmiş olduğumu şaşırıyor olmalısınız.Ama ben de ilk başta bunu düşünmüştüm.Yani onlara geri dönmeyi sonuçta ortada annem vardı.
"Hazırım."
Konuşmama karşıt oturduğu yerden kalktı.Neden dışarda beklememişti onuda anlamamıştım fakat umrumda da değildi.
Ben cehennemime gülerek gidecektim, cennetime ağlayarak gelmiştim.
Nasıl kabul ettin bu kadar çabuk gitmeyi?
Benim içim her zaman kan ağlıyordu bırak onların gülmekten ağlasın iç ses.
Merdivenlerden birer birer indiğimde hepsi dizilmiş bizi bekliyordu.Yüzüme bakmıyorlardı,iyi ki de bakmıyorlardı.Ben onların donuk bakışları altında ezilirdim onlarda benim gülümsemem altında.
"Hadi,gidelim."
O an Aral abi başını kaldırdığında boş bileklerime kaydı gözleri.Bir şey söylemedi ya da konuşmak istemedi benimle.Pek bir şey ifade etmedi bu hali,şimdi daha iyi anlıyordum da ben gitmeyi çok önceden seçmiştim.Yalan yok,böyle bir şeyde terk edileceğimi ya da geri gideceğimi önceden düşünmüş ve kabul etmiştim.
Görüşürüz Cennet,seninle geçirdiğim 2- 3 ay bana çok şey kazandırdı.İlk seninle güldüm,seninle yaşadım ilklerimi,sevgiyi senle tatlım fakat rüyam kısa sürdü.
Hoşgeldin Kardelen her acıyı seninle tatlığım,birlikte ağladığım kader arkadaşım.Yine ben yine aynı yorgunlukla.
Rüyam bitti ve ben uyandım...
🍃
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |