
Oturduğum masa da oğlumla sessizce etrafa bakıyorduk.
" Anne " Dedi bora " Şu adam sana mı bakıyor? Bana mı öyle geliyor? " Dediği yere baktığımda Akboraydı. Bana bakarak elinde ki kadehi kaldırıp başına dikti.
" Boş ver oğlum " Deyip saçını öptüm " Gideceğiz birazdan "
Abimler bir süre sonra yanımdan ayrılmıştı yani şuanda ikimiz kalmıştık . Bora bana bakmadan beni kesen erkek var mı diye kontrol ediyordu?
Kafamı Akboraya geri çevirdiğimde buraya geliyordu. Bize gelirken bir kaç kadının bakışları onun üstündeydi. Bora kaşlarını çattı ama bu tıpa tıp Akboraya benzemesini sağladı çünkü ikisi de ellerini sıkıyor, kaşları çatık duruyor ve dudakları aralık oluyordu.
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve borayı kendime çektim. Ne olursa olsun ona bir şey olursa cihanı yakardım.
Borada bir kolunu belime koydu. " Tanıştırmayacaksın sanırım? "
" Ne var Akbora? " Dedim ona bakıp. Gözlerimiz birbirine kitlenmişken. Arkada çalan şarkı ile herkes dansa kalkarken bana elini uzattı " Dans eder misiniz hanımefendi? "
Şaşkınca ona bakarken boraya döndüm. Ov. Kötü erkek bakışı vardı şuanda. Elinin tersiyle Akboranın eline vurdu ve benim elimi tuttu " Ben dansa kaldırırım annemi. Sen yanında ki kadına sahip çık"
Dediğinden bir şey anlamazken kafamı çevirdiğimde Duru kimsenin görmediğini zannettiği yerde Akboranın şirketinin düşmanıyla öpüşüyordu.
" O benim için biri değil küçük velet. Şimdi anneni alabilir miyim? "
" Hayır " Dedi Akbora " Ona benden başka bir erkek yaklaşıp elini falan tutamaz" Deyip sandalyeden indi ve onun karşısında durup kafasını kaldırdı " Buna sende dahil "
" Boyuna göre dilin uzun "
" Devede de boy var ama eşeğin ardından gidiyor " Deyip beni çekiştirip kaldırdı " Çekil şimdi "
Ben gülmemek için yanaklarımı dişlerken Bora ile ortaya yürüdük ve elini tuttum. Oda boyu yettiğince elini belime koydu ve elimi tuttu.
Birlikte dans ederken Akbora tebessümle bakıyordu. Sertçe yutkundum ve önüme döndüm.
Bir süre sonra şarkı bitişi ile boranın elinden tuttum ve masaya geçip Akboraya bakmadan çantamı aldım. Ödülü de alıp kapıya yürüdüm.
Kapıya çıkıp arabaya yürürken etraf sakindi en azından.
Arabaya Bora binince bende kendi yerime geçecekken kolum tutuldu.
Arkama baktığım da Akboraydı " Birşey mi vardı? "
" Konuşmamız lazım? " Dedi. San ki konuşmasa içi rahat etmeyecek gibiydi. Yerinde duramıyordu çünkü sürekli ayağını titretiyordu.
" Bizim yıllar önce konuşacağımız her şeyi sen bitirdin zaten Akbora Bey " Dedim ve kapıyı açıp arabaya bindim.
" Gö-"
Arabayı son hızla sürmeye başlayınca arkada kaldı. Dolan gözlerimi elimle sildim ve arkama baktım. Bora yorgunlukla gözlerini kapatmıştı.
Arabayı sürerken bir anda gelen silah sesi ile gözlerimi dikiz aynalarına çevirdim. Arkamda siyah arabalar vardı.
Kahretsin takip ediliyordum. Elimi torpido ya koydum ve arabayı gazlayıp daha hızlı sürmeye başladım.
Silahı ararken elime gelen silahla düzeldim. Bora onca sese uyanmamıştı. Kaşlarım çatıkken cama gelen silahla sırıttım. Zırhlı araçtı yani kurşun geçirmezdi.
Araba bana yaklaşırken sağa kırdım o ise benimle birlikte sağa kırdı. Zikzak çizerek ilerlerken Bora hala uyanmamıştı ve yüzü solmuştu.
" Bora " Dedim seslenerek " Annem aç gözünü " Dedim korkuyla.
Arabaya arkadan çarpılmasıyla sola saptım ve ağaca çarptım. Açılan hava yastığı beni korurken bora da iyidi.
Kemeri çözdüm ve elimde silahla arabadan inip sıkmaya başladım. Üst üste sıkarken onların bana attığı kurşunlar kendime bariyer yaptığım kapıdan dolayı nana değmiyordu.
Havaya ateş sıkıp yön şaşırttım ve arkaya geçip borayı çözüp kucağıma aldım. Onu sıkı sıkı tutarken telefonumu elime alıp ormana koşmaya başladım.
Allahım oğlum için lütfen. Bora beni korkutuyordu. Uyanmıyordu.
Onlardan uzaklaşınca büyük ağaçların ördüğü dikenlerle durdum. Ardı kesin bizi saklardı ama buradan geçerken baya yaralanacaktım.
Canımı düşünmeyip çıplak bacaklarıma ve kollarıma dikenler girsede oradan geçip koştum ve uzaklaşınca ağacın dibinde durdum.
Her yerimden kan akıyordu. Büyük ihtimal yüzümde büyük kesikler vardı çünkü kaşım , yanaklarım yanıyor ve akan sıvıyı hissediyordum.
Ellerim kanlı olsa da Borayı yere koyup yüzüne baktım " Oğlum " Dedim fısıldayıp. Göz altları morarmıştı. Ne oluyordu?
Elim istemsizce boynumda ki kolyeye gitti ve gözlerimi kapatıp kafamı gökyüzüne çevirdim.
Akbora dan
Gökçe gidince kafamı eğdim ve elimi şakağıma koyup ovaladım.
Birisi yüzünden sevdiğimden ayrılmış üstüne üstük yanında yavşak gibi durmuşum resmen.
İçeriye geri dönüp ceketimi ve gözlüğümü almak için masaya yürürken etrafa bakan Duruyu gördüm.
Beni görünce yüzünde gülümseme oldu " Aşkım neredeydin? "
Yüzümü buruşturduk " Siktir git Duru. Bir daha demeyeceğim. Buraya bile annemin zoru ile geldin. Köşede kimle yiyişiyorsan yiyiş ama sakın bir daha ne bana yaklaş ne de gülüşüme " Dedim ve yüzünü tutup sıktım " Bir daha bu kadar normal olmam. Mezarını kazarım "
O bozulup kızarırken ceketimi üstüme alıp siyah gözlüklerimi takıp kapıdan çıktım.
Korumalar arabaya geçerken elimi bileğime koydum ve oradaki bilekliği dokundum. Bu yıllar önce Gökçeye aldığım kolyeyle bağlantılıydı. Düşmanlarımdan dolayı Gökçeye yaklaşacaklardı ve bu yüzden başına bir şey gelirse ne olur ne olmaz diye kolye ve bileklik takımı almıştım.
Onda elini kolyeye koyarsa bende aktifleşir ve cps cihazı gibi çalışırdı.
Yutkundum ve siyah jeepe geçip kapıyı kapattım. Sercan önde arabayı kullanırken bir anda bileklikten ışık geldi ve ekrana cps yön göstergesi düştü.
Gökçe'nin başı dertteydi. Bilekliği arabaya bağladım " Şu konuma sür sercan çabuk "
" Ne oldu lan? "
" Gökçe'nin gülüşümün başı dertte sür "
Sercan gaza basarken silahı elime aldım ve içini kontrol ettim.
Ne olursa olsun o benim gülüşümdü. Ne kadar ondan şuanda nefret etsem de, evli de olsa ondan vazgeçemezdim. Onca sevgi hatrına onu kurtarmalıydım.
Bir süre sonra " Akbora burası " Diyen sercanla kafamı kaldırdım. Etraf boştu ama solda duran ağaca araba çarpmıştı ve bu araba Gökçe'nin arabasıydı.
Arabadan hemen inip araca koştum. Etrafında kurşun izleri vardı ve içeri baktığımda kimse yoktu.
" Ormana dağılın. İkisini de bulacaksınız" Diye bağırdım.
Bütün korumalar ormana dağılırken bende Gökçe'nin nereye doğru gideceğini düşünüp o yöne gittim ve bir süre sonra koşmaya başladım.
O takozlarla nasıl koştu bu yolları acaba. " Gökçe " Diye bağırdım.
On beş dakika boyunca koştuktan sonra önüme dikenliklerle dolu bir yer çıktı. Buradan geçmiştir kesin. Çünkü oğlu önemliydi onun için.
Canını önemsemez girerdi bu yola. Yerden odun alıp dikenlikleri elimden geldiğince temizleyip içeriye girdim. Kollarım çizilse de umursamayıp etrafa baktım.
Gökçe yerde oturmuş ağlıyor bir yandan da " Oğlum " Diyordu.
" Gökçe " Dedim yanına gidip. O kafasını kaldırıp siyahlarını bana dikti. Şokla bana bakıyordu " Ne işin var burada? Nasıl buldun bizi? "
" Kolyeden ve bileklikten hadi gidiyoruz " Dedim ve yere eğilip Borayı kucağıma aldım. " Ne oldu? "
" Bilmiyorum. Ses vermiyor, uyanmıyor "
Koluma aldığım ceketi Gökçeye verdim " Giyin dikenlikler çizmesini seni daha fazla "
Yüzü gözü kan içinde vücuduna hiç girmiyordum. O alandan çıkıp araçlara doğru yürümeye başladık.
" Akbora " Diye bağıran Sercana göz devirdim. San ki aşığını arıyor
" Oğlum beni değil Gökçe'yi arıyacaktın"
" Aşkım sen daha önemlisin. Şu paçoz karıyı aramakla zaman kaybedemezdim"
Gözlerimi kapattım ve içimden ya sabır deyip arka açık kapıdan Borayı yatırdım. Gökçe hemen oraya geçerken arabaya bindik.
" Hastaneye sür Sercan "
Sercan " Hay hay efenim " Deyip sürmeye başladı.
Kafamı arkaya çevirdim. Gökçe Boranın saçlarını öpüp seviyordu " Birşey olmayacak. Sen de gitmeyeceksin benden "
Yutkunup kafamı eğdim ve cama çevirdim. Ellerim dizimde yumruk olmuştu. Bunu yapanın kim olduğunu çok iyi biliyordum.
Hastaneye geldiğimizde aşağı indim ve Borayı kucağıma aldım " Sedye " Diye bağırdım.
Gelen sedyeyle Borayı götürürlerken Gökçe içeri koştu. Bazı yerlerinden derin kesikler olduğu için kan damlıyordu yere.
İçeri yürürken korumalarda benimle geliyordu. Herkesin bakışı bizdeyken içeri girip Gökçe'nin olduğu yere yürüdüm. Bir süre sonra üstünde ameliyat elbiseleri ile ölü gibi yatan Borayı getirdiler.
" Kendisi zehirlenmiş. Midesini yıkamalıyız "
Onlar giderken Gökçe elini ağzına koydu " Koruyamadım. Onu her şeyden uzak tutacakken koruyamadım "
" Neyden bahsediyorsun? "
" Senden bahsediyorum" Diye bağırdı " Hayatıma sıçtın Allahın belası "
Bana vururken birşey yapmıyordum. Sinirini atmalıydı. Üst üste vururken kalbime ağrı girmesiyle inlememek için kendimi tuttum.
Bir süre sonra katlanılamaz acıyla bileklerini tutup duvara sırtını dayadım ve bileklerini duvara sabitledim " Pişmanmısın? " Dedim duygusuz şekilde " Beni bıraktığına, beni sevdiğine, benimle yaşadıklarına "
" Evet " Dedi titrek sesle " Senin yüzünden bu haldeyim ben " Çırpındı ellerimde " Bırak beni"
" Bırakmayacağım " Dedim ve yüzüne eğildim " Yüzüğün nerede? Hani Boranın babası, kocan nerede? "
Sustu. Bir şey demedi.
O sırada sercan yanıma geldi " Akbora bu mektup sana "
Uzattığı mektuba baktığımda ' oğluma ' diyordu.
Gökçe'yi bıraktığım için o kendini bir köşeye atıp kollarını kendine sardı.
Mektubu araladığım da o adamın bana ne yazdığını merak dahi etmiyordum.
' oğlum ' diye başlıyordu.
" Şu zaman kadar sana ve annene yaptığım her şey için özür dilerim. Affedilecek şeyler değil. Annene yaptığım eziyetler. Sana yaptığım şeyler. Annenle zorla evlendim ben. Başka birini seviyordum ve Gökçe'nin asıl babası öldürmüştü sevdiğim kadını. Kendi oğluna alacaktı ama biz kaçmıştık. Yakalandık ve vermediler bana. Onun yerine sevdiğim kadının ablası yani anneni bana verdiler. İstemedim. Sevdiğim kadının mezarında yatıp kalktım. Bir süre sonra zorla evlendirdiler. Sen doğdun. Seni suçlu buldum, anneni suçlu buldum. İçimde ki kini size atmam saçmaydı ve ben bunu çok sonra fark ettim. İş işten geçti tabii. Gökçenin çocuğu var. Sekiz yıl önce annen sana zorla Duruyu verecekken kabul etmedim. Çünkü o zamanlar içimde farklı bir his vardı. Bilmem belki de iyi bir baba olmak istedim. O gün sana gelip söyleyecekken bunu gökçe hamile olarak, sen de kalp hastası olarak gittiniz. Evet şuanda Gökçe'nin yanında ki Bora senin sekiz yaşında ki oğlun Akbora. Sana hiç değilse bu iyiliği yapmak istedim. Basit bişey belki senin için bu ama ne olursa olsun. Unutma oğlum seni her zaman sevdim ama hep nefretim sana yansıdı. Geceleri gelip annen değil ben senin üstüne örterdim. Veya sen hatırlamazsın ama sana hikaye okuyup, annenin yanında değil benim yanımda uyuyabildiğin.
Son diyeceklerim bunlardı oğlum. Bir daha görmeyeceksin beni. Unutma seni seviyorum oğlum. Torunuma ve gelinime iyi bak"
' MESUT KANDEMİR '
Gözlerim ardı ardına sızlarken bakışlarım kendine kollarını sarmış Gökçe'yi buldu. Benden oğlumumu saklamıştı? Bensiz neler çekmişti peki?

Evli değildi ve Bora benim çocuğumdu. İçerde olan çocuk benim oğlumdu.
Sol gözümden akan bir damla yaş yanağımdan silip mektubun siyah yazılarına düşerken ellerim titredi. Kalbime giren büyük acı ile yana devrildim.
En son gördüğüm Gökçe'nin ve Sercanın yanıma koştuğuydu.
O benden ben ondan kaçmıştım ve birbirimizi ararken bir yandan da kaybetmek isteyen iki aşıktık
👀🐤👀

Evetttt. Bir bölümün daha sonu efenim. 🙃
Üç gündür yazamadım çünkü son seneme gireceğim ve soruları çözmekti, okuldu derken arta kalan zamanımı kitap okumaya ve size ayırıyorum çünkü sizler kıymetli okuyucalarımsınız.
Umarım bana kızmıyorsunuzdur bölüm geç atıyorum diye 🙈
Ehe. Yeni yayınladığım Berdel kitabına bakarsanız ve oy ile yorum yaparsanız sevinirim.😻💕
Umarım bölümü beğenmişsinizdir😍😘🥰👀🐤
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 64.44k Okunma |
3.9k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |