
Evin önüne geldiğimizde arabadan indim ve kapıyı çaldım. Arkamdan gelenlerde kapıda benle bekledi.
Kapıyı açan abla bana doğru gülümsedi ve " Hoşgeldiniz beyim" Deyip arafa söyleyip geri çekildi.
İçeri geçtiğimizde sadece Ömer beyler ve abiler vardı.
Dedem yoktu. Nenem yoktu.
Boş bir yere geçip oturdum. Kollarımı bacaklarıma ellerimi kenetleyip " Ne istiyorsunuz? " Diye sordum
Hepsi bana baktı " Babam sana mirası verecekmiş " Dedi ömer bey. Dondum." Sen affedersen bunda bizim de elimiz olacak "
Para için beni çağırmışlardı. Ailem olmak için değil, özür için veya bir sevgi sözcüğü için değildi. Para... Sadece para içindi.
" Ben dedemle konuşurum" Dedim ayağa kalkıp
" Hayır burada kalman gerekiyor. Babam öyle dedi "
" ömer bey" Dedim ona dönerek. Gözlerim de ki kırgınlığı görsün istedim. Babam görsün istedim. " Ben burada kalamam"
" Niye? Para falan var işte " Dedi Gediz
Buruk bir tebessüm oluştu yüzümde" Ama sevgi yok" Dedim hepsine bakarak. Dumura uğramışlardı " Beni hep hayal kırıklığına uğratmazdınız ama sağolun. Bende sandım ki? "
" Sandın ki senden özür dileyeceğiz " Dedi Araf alayla " Sen kimsin be? Sokak çocuğu" Deyince bir adım geri sende ledim.
" Abi" Diye bağırdı hepsi " Sözlerine dikkat et "
" Be-" Dedim kekeleyerek
" Çık evimden. Kirli birini istemiyorum " Dedi rose hanım.
Hepsine baktım dolu gözlerle " Pişman olsanız da bakmayacağım yüzünüze. Bu sondu " Dedim ve cebimde olan bilekliği çıkarttım gedize yürüdüm.
" Yarın seninle doğum günümüz. Al. Senin için yapmıştım " Dedim ve eline verdim.
O elinde ki bilekliği yere attı " Senin bir şeyine ihtiyacım yok "
Emeğimle yaptığım bileklik yere atılmıştı. Bazı insanlar hakettiği değeri görmezdi.
" Sağol " Dedim ona bakarak. Elini kalbine koydu ve bir adım geri sendeledi. Kalbim acıyordu ve onunda acımıştı" Sevginizi çok iyi gösterdiğiniz için" Dedim kapıya yöneldim.
Yağmur yağmaya başlamıştı.
Kapıyı açıp son hızla bilmediğim sokakta koşmaya başladım. İnsanlar evlerinde ydi. Sokaklar boştu.
Göz yaşlarım akarken yağmurun altında koşmaya devam ettim.
Sonra durdum ve dizlerimin üstüne çöküp yüzümü ellerimle örtüp ağlamaya başladım.
Ellerim ve dizlerim titriyordu. Üşüyordum ama kalbimde ki acı içimi yakıyordu.
Ben sevilmiyordum. Ben değer görmüyorum. Neden peki? Neden bazı insanlar sevgi göremez? Suçları ne? Günah mı işlediler? Ceza mı çekiyorlar? Sınavdalar mı?
Bir anda üstüme sıcak bir şey örtüldü. Siyah bir ceketti.
Kafamı kaldırdığımda bana bakan okulda ki çocuğu gördüm. Bir anda kucağına aldı beni" Niye ağlıyorsun? "
O yürüyordu ben ise kucağındaydım. Nereye gidiyoruz bilmiyordum ama ağzımı açacak dermanım yoktu.
Kafamı sert göğüne yasladım. Başım bile ağır geliyordu bana.
Elleri belimde ve bacaklarımda sıkılaşmış beni kendine daha çok çekmiş sarmalamıştı.
" Uyu güvenli yere gidiyoruz " Dedi kulağıma.
Güvendim. Neden bilmiyorum ama ona güvenip gözlerimi kapattım.
***
" Ay ateşi var abi. Bez getirin siz ben gömleğini çıkaracağım" Diyen sesler kulağıma geliyordu.
Üstümde ki düğmelerin açıldığını hissettim " Yapma. Rahatsız olacak "
" Üstüne hemen örtüyü örteceğim Akbora böyle durursa ateşi iyice yükselecek " Dediğini duydum telaşlı bir sesin.
Tenime değen soğukluğu hissedince inledim acı ile. " Gökçeye ne oldu? İyidi sabah gördüğümüzde "
" Yolda ağlarken buldum. Perişan haldeydi " Dedi biri.
" Eymen sen hallet. Bende bir arkadaşlarına ulaşayım " Dedi biri.
Tanımıyordum bunları? Kimlerdi.
Gözlerimi yavaşça araladım. Her yer bulanıktı.
" Gökçe " Dedi kalın ve tok bir ses " Duyuyor musun beni? "
Kafamı zar zor aşağı yukarı salladım " Üstünü değiştirebilecek misin? Islak ıslak yatıyorsun? "
Kafamla tekrar onayladım.
Koluma girdi ve beni kaldırdı. Dizlerim anında beni taşıyamayınca belime bir kolunu sardı ve gövdesine çekti
" Yakıyorlar he ikisi de " Diyen sese döndüğümde mavi gözlü esmer bir erkekti.
" Kapa çeneni Mert "
Çıplak tenimde duran kol beni daha sıkı tutup yürüttü bir yere.
Bir kapıya gelip açtı ve bedenimle içeri girdi.
Yatak odasıydı. Geri geri gittim halsizce " Ne yapacaksınız bana? "
" Yolda buldum seni. Birşey hatırlamıyorsun büyük ihtimal. Üstünü değiştir. Arkadaşlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Ateşin var " Dedi ve elime iki parça kıyafet verdi " Çorba yapıyor Eymen. İçer kendine gelirsin. " Dedi ve çıktı sonra tekrar girdi " Dikkat et"
Sonra tekrar çıktı.
Bende yatağın üstüne kıyafetleri koyup kendi üstümü çıkarttım ve siyah capri ile siyah tşört üstüme geçirdim. Saçlarımı açık bıraktım, kafam çatlıyordu ağrıdan ve başım dönüyordu. Mide bulantısını demiyorum bile.

( gökçenin giydiğini düşünün)
Odadan çıkıp seslerin geldiği yere girdiğimde salondu. Herkes bana dönünce sertçe yutkundum ve " Şey ben napayım? " Dedim
" Gel otur sen abicim. Ben sana çorbanı getiriyim " Dedi Eymen.
Boş bir yere oturduğumda herkesin bakışını beni takip ediyordu. Biri ise duvara bakıyordu. Duvara baktım. Yoktu bir şey. Deli herhalde.
" O öyledir. Bakma yanında ki kişi de öyle de işte " Dedi biri
" Şey adınız ne sizin? "
" Ben mert " Dedi mert denen çocuk büyük neşe ile. " Yakışıklıyım, karizmatiğim, taliplerimi beklerim"
Güldüm istemsizce. Ağzımdan küçük bir kıkırtı kaçtı " Bende Eymen " Dedi biri.
Baktığımda kızıl saçlı biriydi ve çipil çipil bakıyordu. Ay ben bunu cansuyla yapardım sevgilisi yoksa. Vallahi shipledim gitti.
" Bende batu" Dedi duvara bakan.
Bana kıyafet veren ve şuanda evde bile sigara içen kişi ise " Akbora" Dedi sadece.
Kafamla onayladım. " Anladım. Ben gidiyim o zaman? " Deyip kalkacak en anında oturtuldum Eymen ve mert tarafından " Daha ilaç falan içeceksin dur"
Önüme çorba koyuldu. Rengi falan niye siyahtı bunun " Bu niye siyah Eymen ? "
" İlk çorbam. Çin tarifi. Bir arkadaşımdan aldım"
" Tuvalet yeri soldan ikinci kapı" Dedi Batu gülerek. Akbora ise sadece sırttı.
Korkarak kaşığı elime aldım ve çorbaya soktum. Kaşık anında siyah olmuştu.
Ağzıma atarken " İçinde akrep, mürekkep balığı ve mürekkebi, yılan kuyruğu, fil boku ve zeytin yağı " Var deyince anında tuvalete koştum ve kapıyı açıp klozete eğildim.
Arkamdan ise " Allah seni neetmesin. Emanet kız zehirlenecek senin yüzünden "dedi mert
"Tadının kötü olduğunu anladık" Akbora
" Ya Batu. Ağız tadı yok demek ki? " Eymen
" Boktan nasıl bir tat alıyım Allahın cezası " Diye çığırdım. Sesi cıkız ve kısık çıksa da gitmiştir herkese. Tekrar kafamı klozete eğip kusmaya başladım.
Gülüşmeler gelirken sırtımda el ve saçlarımı toplayan başka bir el hissettim.
Akbora arkamda sırtımı ovalıyordu.
Kusmam bitince sifonu bastım ve Alboranın yardımı ile doğruldum.
Mide bulantım azda olsa geçmişti.
Çekmecede diş fırçası ve macunu çıkartıp uzattı. Paket liydi. Elinden aldım ve dişlermi fırçaladım
Banyodan çıkıp salona döndüğümüzde Eymen'e ters bakışlar atarak oturdum" Hadi her şey tamam. Filin bokundan sanane. Bırak millet gübre olarak kullanırken niye bu yemekte kullandınız bay şef" Dedim ona dönüp alayla
" Aa ne var be? Yeni tarifimdi o? "
" Adı da fil boku yatağında başlangıçmı olurdu? "
Dediğim şeye hepsi gülerek karşılarken Eymen de somurttu " Allah aşkına iç şunu" Dedim bir kaşık uzatarak
" Güzeldir ki" Dedi ve uzattığım kaşığı içti. Yüzümü buruştuşturdum
" Yalnız o çöp mideli" Dedi dedi Mert" Bir şey ol-" Demeden Eymen koşarak banyoya gitti ama kapıya çarptı. Kolidor da düşme sesi duyduk sonra kapı açılıp kapanma ve kusma sesi.
" Baya çöp mideli galiba " Dedim gülerek
" Sen niye ağladın ? " Dedi Batu bana dönüp.
Kafamı öne eğdim. " A-ailevi bir durum"
" Ailen yok diye biliyorum ben " Dedi Mert. Akbora ona bakışlar atarken " Yani şey "
" Sıkıntı değil. Gerçek ailem değillerdi zaten. Karanlar. Gerçek ailem. Onlarda sıkıntı oldu" Dedim ve geri yaslandım.
" Karanlar senin ailen mi? " Dedi şaşkınca eymenler.
" Maalesef " Dedim ve başımı arkaya yasladım.
Kapı sertçe çalınmaya başladı. Herkes ayağa kalkarken ben çalıştan bile kim olduğunu anlamıştım.
Tuğba ve Cansu.
Kapıyı açmaya giden mertin " Ananı" Diye bağırması bir olmuştı.
" Nerde kardeşim" Diye bağıran tuğba nın sesi ilişti kulağıma
" Buradayım" Dedim cılız sesle.
Kapıya gelen bir adet sınırlı Tuğba ve gözleri kan çanağına dönmüş ağlayan cansu. Tuğba çantasını bir köşeye attı ve yanıma gelip tokadı yapıştırması bir oldu" Lan kızım. Niye aramıyorsun lan beni salak. Ben ne güne duruyorum. Ya cansu? " Dedi bağırarak
" Yalnız kalmalıydım tuğba. Ama ne olduğunu gördüm " Dedim akboralara bakıp.
" Gökçek " Dedi cansu ağlayıp kendini bana sararak " Bir şey oldu sandım " Dedi .
" İyim be. Taş gibiyim. Bir şey olur mu sizin delinize " Deyince kafama iki tane tokat yedim
" Bunlar kim. Hangi dangalaklar "
" Ayıp oluyor güzellik " Diyen Merte " Sana ne lan güzelliğimden " Dedi tuğba kaşları çatık" Sana mı kaldı güzelliğim lan he "
" Tamam be. Buda olmadı" Dedi Mert yüzünü buruşturup " Niye benim sevgilim olmuyor " Deyince hepimiz ona döndük
" Kanka kapıya baksana bel ki kızlar veya erkekler sıralanmıştır " Dedi Eymen.
" Kalk ben sana gül gibi bakarım" Dedi tuğba
" Kalsın. Hali bile yok" Dedi Batu
" Sanan be " Dedi tuğba
" Ben Mert değilim, eymende tuğba. Sabrımı sınama" Dedi
Kaşlarım havada ikisine baktım. Gözlerine öfke ile bakıyorlardı.
" Hey hey" Dedi Mert" Ben ürktüm bakışınızdan"
" Otur tuğba. Yok işte bir şey " Dedim.
Onlarda homurdanıp yanıma oturdular
" Merhaba ben eymen " Dedi cerene elini uzatan eymen yanakları kızarık.
Dudağımın kenarı havaya kalktı. Ceren de utangaç şekilde " Ceren " Dedi
Tuğba ile birbirimize bakıp sırıttık ve önümüze döndük. Bize bakan ikili ile takılı kaldık. Ben akboraya bakarken oda bana bakmış ama bakışları okunmuyordu.
San ki biri almıştı hislerini her şeyini.
" Hadi yemek sipariş edelim o zaman? " Dedi Mert ayağa kalkıp.
Akbora yanıma geldi ve elinin tersiyle ile alnıma koydu. Sonra da çekti " Ateşin azda olsa düşmeye başlamış. Fazla durmadığın için kötü değil durumun" Dedi ve salondan çıktı.
Tuğba belime çimdik atınca kendime geldim " Ne yapıyorsun lan acıdı"
" Ne o bakışlar? "
" Asıl senin bakışlar ne? " Deyince sustu.
İkimizde sustuk.
Kapı çalınıp içeri Mert ellerinde yemeklerle gelmişti.
Hepimiz yemiş bazen konuşmuş sonra susmuştuk.
Hepimiz koltuklara geçip sessizliğin içinde oturduk " Bugün yılbaşına gireceğiz. Acaba birlikte mi girsek" Dedi Eymen
" Ay evet " Dedi cansu " He kızlar. Güzel olur "
Ona gülümsedik " Hem yılbaşı ile birlikte Gökçenin de doğum günü oluyor" Deyince bana döndüler.
" O zaman. Şişe çevirmece oynayalım" Dedi Mert
2 saat sonra
Son beş dakika kalmıştı yılbaşına. Bu sefer benle Mert arasında durmuştu " Söyle bakalım Gökçek. D mi c mi? "
" C desem bir şey olmaz. C " Dedim
Kolunda ki saate baktı ve sonra benle Akboraya bakış atıp " İki dk boyu ca öpüşecek siniz "
" Ne? " Dedim anında. Yılbaşına iki dk kalmıştı.
" Hadi hadi. " Dedi cansu gülümseyerek.
Tuğba ise hafif geri çekildi ve sırıtarak bakmaya başladı.
Akboraya dönünce bana bakıyordu" İznin varsa yapacağım " Dedi " İznin yoksa siktir et"
Düşündüm. Ne olabilir di ki? " Son bir dakika kaldı hadi" Dedi herkes ayağa kalkarak. Ellerinde konfeti vardı.
Derin bir nefes verdim ve " Tamam" Dedim.
" 5,4,3,2,1" Ve derken dudaklarımızın birleşmesi ile " 2025 yılı hoşgeldin " Diye konfeti patlattılar.

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 64.44k Okunma |
3.9k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |