
Akbora'nın söylediği söz bana umut verirken hala yapamayacağım aktivitelerim aklıma geliyordu. Ben hareket edemezsem yapamazdım ki. Onlarla her duygumu atıyordum, kötü enerji bedenimden ayrılıyordu.
"Gökçe" dedi Akbora yüzüm hala avuçlarındayken " Düşünerek bir şeye varamazsın. Bunu yapanı pişman edeceğim ama önce kendine gelmen lazım"
Mavi gözlerine bakarken dudaklarım titredi. Küçük çocuk gibi çırpınıp ağlayacaktım şimdi. Baş parmakları ile göz yaşlarımı silip yanaklarımı okşarken " Ben gidiyorum. Geleceğim ama tamam mı? Sakın zorluk çıkarma "
"Tamam" dedim sadece.
"Af ferin benim güzelim" deyip alnımdan öptü ve kapıya yöneldi. Son kez yüzüme baktı ve odadan çıktı.
"Öhöm öhöm " . Gelen sesle irkilirken kafamı çevirdiğimde herkes sırıtarak bana bakıyordu.
"Ne oldu?"
"Siz hayırdır?". Mert'in cümlesi ile yastığı yüzüne fırlattım. Kısa bir kavgadan sonra onlarda kızlar geldikten sonra Akbora' nın peşinden gitmişlerdi.
"Kanka nereye gittiklerini biliyor musun?"
Tuğba' nın sorusuna kafamı iki yana salladım. "Gittiler bir şey demeden. Yapanı bulacağım dedi sadece Akbora"
"Gökçe Miran ne dedi?"
"Ailemin katilisin dedi" dedim sertçe yutkunarak" Karanlar annemi aldı, kardeşim gibi sende yürüyemeyeceksin, ailem gibi öleceksin dedi"
"Bu kafayı yemiş. San ki bilmiyor senin onlarla görüşmediğini"
"Ne biliyim Tuğba" dedim sinirle " Piçin teki. Sevmediğim kişiler yüzünden aldığım cezaya bak. Yürüyemiyorum" dedim.
"Yürüyeceksin" dedi Cansu elimi tutarak" Bu dünyada imkansız diye bir şey yok. Hem biz ne diyorduk" dedi
Üçümüz de aynı anda " Olan olduğu kadar, olmayan da oldurulduğu kadardır dünyada"
İkisi de yanıma geldi ve Cansu sağıma, Tuğba soluma yattı " Uyu bakalım Gökçek. Bir defa da biz annelik yapalım sana. Saat dokuz, gözleri yumuyoruz"
Güldüm ve ikisinin de ellerini sıkı sıkı tutup gözlerimi yumdum. İki gün sonra taburcu olacaktım. Bakalım bundan sonra nasıl bir hayatım olacaktı.
***
AKBORADAN
Hastaneden çıkmış arabaya binmiş depoya gidiyordum. İki gün önce hastaneden çıkmış herkesi yakalamış depoya kapatmıştım.
Gökçe çok fazla kriz geçiriyordu ve bu sebepten dolayı bir türlü bir şey yapamamıştım. Miranı yakalamış, üstüne Karanları da almıştım.
Gülmemi sağlayan kızın, gülüşünü alanları dünyadan silerdim.
Değer verdiğim insan sayısı azdı ve onların bir göz yaşı canımı yakardı.
Depoya gelince adamlarımdan Kenan gelip kapıyı açtı ve " Efendim Karanlar ve Miran içerde baygınlar. Kendileri zorluk çıkartınca pekte sağlam getiremedik"
"Tamam" dedim.
Üç acı fren sesi duydum. Benimkiler gelmişti. Dördümüz içeriye geçtiğimizde Karanlar uyanmış yüzü gözü kan içindeyken Miran elleri açık köşede durmuş , göz yaşları içinde kafasını kollarına sokup sığınak yapmıştı.
Kaşlarımı çattım anında. "Öldü mü?" dedi bana bakarak" Gökçe öldü mü?"
"Hayır. Ölmesini istiyordun di mi?"
"Ba- bana yalan söylemişler. Ailemin katiliydi deyip beni gaza getirdiler "
"Sence kendileri Karanlarken onlardan intikam alman gerekmez miydi?"
"Bana evde geldi bu mesaj. Gücüm onlara yetmezdi . Gökçe ile sıkıntım yoktu ama o , o na yeterdi"
"Benimde gücüm herkese yeter . Mesela önce senden başlayalım. Benim gülüşüme zarar verdin" dedim ve yüzüne yumruk attım "Yıllar sonra gerçekleri öğrendikten sonra bile hiç bir şeyden haberi yokken sen bu acıyı ona yaşattın"
"Yemin ederim haberim yoktu. Bir anlık gafletle yaptım yemin ederim"
"Kızın doğum günüydü lan" dedim yüzüne yumruk atarken" Daha güzel güzel kutlayamamışken ona kanlar içinde geçirttin" dedim. Ses çıkartmıyordu. Yaptığı şeyin canice olduğunu adı gibi biliyordu.
"Gelelim size" dedim Karanlara dönerek. Gökçenin ölmediğini söylediğimde nasıl şaşırdıklarını da görmüştüm. "Gel Giray" dediğimde herkesin tanıdığı Gediz benim tanıdığım Giray girdi.
"EE hangisi ile başlıyorum" dedi gömleğini sıvayarak
"Oğlum" dedi Ömer piçi" Kurtarsana bizi"
"İkizimi öldürmeye çalışanlarla mı?"
"Ne diyorsu-" demeden " Sizde gelin" diye bağırdım.
İçeri giren Altı erkekte benim yanımda durdu. Hepsinin yüzü sinirden kızarmıştı ve damarları belirginleşmişti. Gökçe' nin gerçek abileri.
Girayın Gökçe den zorla ayırdıklarını, yetimhaneden Gökçeyi atıp abisi ve Tuğbalarla büyümesini dinlemiştim. Giray gerçek ailesini biliyor ama bir intikam için gerçek ailesi ile kurduğu bir planla bir şey yapmıyordu.
Plan şuydu . Annesi ve babasını öldüren kişiler, Miranın ailesini de öldüren kişilerle aynıydı. Karanlar. Giray aileye kendini aldıracak ve onlara muhtaçmış gibi davranacaktı. Abiler ise onların şirketlerine büyük bir yardımda bulunmuştu ve elleri çekmemişlerdi. Asıl amaçları onları iflasa sürükleyecek sonra da en kötü yönden yara açacaklardı.
Gökçe'nin en büyük abisi olan Ayaz abiydi. Ağaydı. Karısı, bir kız bir oğlu vardı. Hem şirketleri yönetiyor , hem de ağalık yapıyordu. Yaşına göre bir çok yükün altından çıkmıştı. 32 yaşındaydı.
Ardından ise asker olan Alper abiydi. Karısı ve iki kızı vardı. 29 yaşında abisinden sonra en iyi başarılarla yer edinmişti.
Ardından ise Deniz abi geliyordu. Kendisi bir doktordu. Evli değildi ve şuanda da burada değildi. Oda 28 yaşındaydı.
Ardından Ahlas abi geliyordu. Kendisi savcıydı. Sevgilisi vardı ve evlilik yolunda ilerliyorlardı. Oda 25 yaşındaydı
Ardından Kamer abi geliyordu. Kendisi Mimardı ve Ayaz abinin şirketin de çalışıyordu. 23 yaşındaydı.
Ardında ve son olarak Okan abi geliyordu. 21 yaşında bizim okulda öğretmenlik yapmaya başlamıştı. Müzik öğretmeniydi. Gökçe ile çok iyi anlaşacaklarını düşünüyordum.
"İlk şu piçten başlayalım bakalım" dedi Ayaz abi ve eline aldığı bıçağı direkt Ömerin dizine sapladı "Kardeşimin canını acıtırsınız he" deyip bıçağı bacakta çevirdi.
Korumalardan biri yanıma yaklaştı ve telefonumu verdi . Baktığımda Tuğbaydı" Alo?" dedim
"A-akbora Gö-gökçe kriz geçiriyor. Her yeri dağıttı. Seni sayıklıyor. Çabuk gel" deyince hemen kapattım
"Benim acill gitmem lazım. Halledin buraları"
"Sağ ol aslanım". Ahlas abiye " Bir şey değil" deyip koşarak çıktım ve arabaya binip drift atarak depodan ayrıldım. Sonuçta hala oradaydılar ve geri dönüp icaplarına bakardım.
Hastaneye geldiğimde en alt kata bile çığlıklar geliyordu. Koşarak üst kata çıktım.
Kızlar ve doktorlar kapıdan uzaklaşmışlardı. Eşyalardan bir kaçı dışarıya atılmıştı.
( arkadaşlar bundan sonrasını öykü gürman ve resul dindar ' sarıl bana ' şarkısı ile okuyabilirsiniz)
Hemen kapının yanına gittim" Girme eşya atıyor" dedi Cansu.
İçeriye kimseyi takmadan girdim ve atılan biblodan eğilerek kurtuldum. Sandalyeyi bir o yana bir buyana sürüyor , eline aldığı her şeyi atıyordu" Akbora" dedi ağlayarak" Bana onu getirin. Onu istiyorum"
"Güzelim" dedim yatıştırıcı sesle" Gülüşüm"
"O gelsin" diyordu hala. Beni duymuyordu. Doktordan ilacı aldım ve yavaşça ona yaklaştım. Önünde diz çöküp ellerinde ki bibloyla camları alıp kenara attım " Güzelim" dedim saçlarını geri çekerek" Geldim"
"Geldin" dedi ve kafasını omuzuma yasladı. Elimde ki şırıngayı canını acıtmayacak şekilde koluna vurduğumda kısık sesle inledi. İlacı enjekte ettiğimde yavaşça nefes alışverişleri normale dönmüştü. Kucağıma aldım ve "Hastaneden çıkıyoruz bize gidiyoruz. Eşyaları varsa alın. Taburcu ediyorsunuz"
"Ama efend-"
"Ne dediysem o doktor. Taburcu işlemlerini hallet". Koruma giderken ben de aşağı kata inip arka koltuğa yatırdım ve şoför koltuğuna geçip arabayı eve sürdüm.
Çalan telefona kafamı çevirdiğim de arayan Ayaz abiydi. Hemen açtım" Efendim abi?"
"Gökçe nasıl ?"
"Evime getiriyorum" dedim "Kriz geçirdi. Daha fazla yapamazdı orada"
"Tamam . Dikkatli ol Akbora"
"Tamam abi" dedim ve kapattım. Dikiz aynasından arkaya baktığımda uyuyordu. Evin önüne geldiğimde arabadan inip Gökçeyi kucağıma aldım ve eve çıkarttım. Korumaları kapıda arttırmıştım.
Gökçeyi dizime yaslayıp kapıyı açtım ve içeri girip kapıyı geri örttüm. Odaya doğru ilerleyip gökçeyi yatağa koydum ve bir tişört çıkarttım. Yanına geldim ve hafif yanağını okşayıp" Gökçe" dedim. Bir saatlik yolculuktan sonra belki uyanırdı.
Hafif mırıltılarla gözlerini açtı" Geldik mi?"
"Giy inebilir misin? "
"Hayır" dedi bitkince.
"İznin var mı" dedim . Gözlerime baktı ve bir süre sonra kafasını aşağı yukarı salladı. Derin bir nefes aldım ve yanda duran bandanayı elime alıp gözlerimi bağladım.
Önce üstünde ki eşofmanı çıkardım. Elim onun sıcak bedenine değince elim titredi anında. Onun ise eli omuzumda destek alıyordu. Bacaklarından eşofmanı sıyırırken elim yaralarına sürüldü ve istemsizce elim ile yaraları bandajın dışından okşadım.
Ayağa kalkıp üstünde ki beyaz tişörtü çıkartıp elimde ki siyah tişörtü kafasından sokup düzelttim. Bacaklarına kadar geliyordu tişört. Yaraları sızlamasın diye bol giydirmiştim.
Gözlerimi açtığımda yorgun şekilde bana bakıyordu. "Okşasana tekrar. Acısını hissetmesem de" dedi ve yutkundu " Dokunuşun iyi hissettiriyor"
Elimi beyaz pürüzsüz bacaklarına koydum ve yatağa uzattım. Kafasını yastığa yasladı. Gözleri dolu dolu, akları kızarmış şekilde duruyordu. Yatağa oturdum ve hissetmese de dizlerinde ki her yarayı özenle dokunup acısını geçirmeye çalışır gibi okşadım ve gözlerine bakarak hiç yapmayacağım şeyi yaptım.
Dudaklarımı her bandajın üstünden öptüm. Titremişti hissetmiyordu ama dokunuşlarımdan zevk alıyordu. Sertçe yutkundum ve kafamı kaldırdım. Gözlerini kapatmıştı" Şuanda hissedememek çok kötü bir şey" dedi fısıldayarak. Gülümsedim ve kollarında ki morluklara öpücük koydum" Hissettin mi?"
"Oldu" dedi oda gülümseyerek" Her şey için teşekkürler Kandemir"
"Rica ederim gülüşüm" dedim. İlk defa ona bu kelimeyi söylemiştim ve dişlerini gösterecek derecede gülümsedi. Doğruldum ve tam odadan çıkacaktım ki " Akbora sözün vardı" dedi
Ona doğru döndüm . Yatağın yan tarafında örtüyü kaldırdı" gel"
Aklıma hastaneye giderken söylediğim cümle geldi 'benimle uyursun. Araba kullanıyorum'
Gülümsedim ve yatağa ilerleyip "şey," dedim. Bakışları yanaklarıma kaydı" Utandın" dedi gülerek.
Üstümde ki tişörtü çıkartıp kenara attım. Baktığımda ağzı balık şeklini almış, elleri ile gözlerini kapatmış ama yanakları pembeydi. "Utandın " dedim gülüp yatağa girerek. O solda ben sağda yatıyordum. Kendini yan çevirdi ve üstüne yorganı örttü.
"Sarılsana bana" dedi sessizce. Bunu derken tedirgindi. Yapmayacağımı düşünüyordu veya kızacağımı. Düşünmedim ve ona doğru yanaşıp bir kolumu belinin altından geçirip diğer kolumu da üstüne atıp kendime çektim.
Bacakları buz gibiydi. Bacaklarını bacaklarımın arasına alıp kafamı açık olan boynuna soktum ve derin bir nefes aldım." Nefret ettiğim her şeyi sen de buluyorum gülüşüm. İyi geceler"
"Nefret ettiklerimi güzelleştiriyorsun Kandemir, iyi geceler"
Kollarını kollarıma sardı ve bana biraz daha yanaşıp sırtını göğsüme yasladı. Onun kokusunda nefes alırken o ise benim kollarımda can buluyordu. İkimizde birbirimizi tamamlıyorduk. Nefret ettiklerimizi birbirimiz de güzelleştiriyorduk.

***

Evit arkadaşlar. Bu bölümde gerçekleri öğrendiniz .
Sizce Akbora ve Gökçe nasıl bir çift?
Kitap güzel ilerliyor mu?
Sizden gelecek olan yorumlarla elimden geldiğince iyi bir bölüm yazmaya çalışıyorum.
Sizce yazım şeklim güzel mi?
Fazla soru sordum hehe. Neysem bölüm yarın gelecek canikolarım ve civcivlerim.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir😍🥰😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 64.44k Okunma |
3.9k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |