
Selamunaleyküm ey cemaat
Oy ve yorumlarınız bekliyorum canikolarım.
Dediğim zaman bölüm gelmedi özür dilerim.😞😓
Foxy ' baba ' şarkısıyla okuyunuz. Ben öyle yazdım çünkü. Daha etkili oldu.
Son bir bölüm kaldı finale. İyi okumalar 😘🥰😍
🍀🍀🍀
Yazardan
Gökçe bir odaya alınıp sakinleştirici verilirken akbora tam üstü örtülecekken " Gökçe " Diye sayıkladı.
Doktorlar hayretler içinde kalırken hemen gerekenleri yapıp tekrar ameliyata başladılar.
Bir mucize gerçekleşmişti. Akbora kulaklarında olan sevdasının acı sesini duymuştu.
Ne oğlunu ne de sevgisini bırakmayacaktı. Doktor yüzünde olan tebessümle ameliyatta olan son işlemleri yaptı ve görevlilere döndü " Hastayı kapatabiliriz "
Hemşireler ve doktorlar da gülümseyip Akbora ya baktı. Güçlü adamdı.
Doktor kapıdan çıkınca kimse yoktu. Haber vermek için Gökçe' nin odasına yürüdü.
Kapıda duran adamlara baş selamı verip kapıyı çaldı ve ileri girdi.
Gökçe yatakta baygın şekilde yatarken mesut beye döndü " Size bir haberim var "Aral ve sercan da ona döndü " Hastamız geri döndü. Kendisi yaşıyor "
Üçü de ayağa kalktı " Nasıl ama? Öldü-"
" Hastamız geri geldi. Kalbi tekrar atmaya başladı. Kendisini normal odaya alacağız "
Doktor çıktıktan sonra mesut cama yürüdü ve gökyüzüne bakıp gözlerini kapattı. Elleri siyah pantalonu içindeyken derin bir nefes verdi.
Yaptığı hataların bedelini büyük şekilde ödüyordu. Ne kadar hatalı olsa da oğlunu bırakmak istemiyordu. Yaşadığı kini ve nefreti oğluna vermişti ve bunun yanlış olduğunu kaç yaşında olursa olsun daha yeni anlamıştı
Ondan özür dileyecek yüzü yoktu. Ama ondan gidecek kalbi de yoktu. Oğluna babalık etmek için geç kalsa da bundan sonra belki kabul etse de yanında durmak istiyordu.
Gelinine döndü. Yüzünde buruk bir tebessümle baktı. Onu o kadar çok araştırmıştı ki. Karısı yüzünden nişanı kabul etmişti ama her zaman Gökçe'nin gelininin olmasını istiyordu.
Oğluna iyi gelecek kişiydi. Yıllar önce hatasını anlasa da ona bakacak yüzü yoktu. Tam her şeyin düzeltecekken karısının yaptığı haltlar yüzünden yapamamıştı.
Yatağa yürüdü ve sandalyeye oturdu. Elini Gökçe'nin eline koydu " Oğlumu hep sev kızım. Benim veremediğim sevgiyi sen ona kalpten ve içtenlikle ver "
Gökçe'nin eli kıpırdadı ve Mesut'un elini sıktı. " Söz mü? "
Elini tekrar sıktı. " Afferin benim güçlü gelinime " Dedi ve ayağa kalktı " Siz durun burada ben oğluma bakayım "
Mesut odadan çıkıp Akboranın odasını öğrendi ve oraya yürüdü.
Geldiği kapıya baktı. Eli kapının kulpunda durdu. Ne diyecekti şimdi? Oğlum seni merek ettim mi?
Sertçe yutkunup kapıyı araladı ve içeri girdi. Akbora kablolara bağlı yatıyordu.
Kapıyı ardından kapatıp ilerledi yanına. Yatağın yanında durup gözlerini kaçırdı ve küçük bir erkek çocuğu gibi ellerini birleştirip oynadı.
" Merhaba oğlum " Dedi ve sandalyeye oturdu. " Yıllar oldu " Derken gözlerini oğlunun ellerine çevirdi ve tuttu " Hala buz gibi ellerin."
Akboranın eli kıpırdadı ve sıktı. " Duyuyor musun beni? " Dedi mesut heyecanla " Seni seviyorum oğlum. Beni affetme ama sen benim oğlumsun. Senden bir şey isteyemem. Sen hep kendin başardın. Okul paranı da, şirketini de, aileni de sen kurdun. Acıyı da, hüznüde, yaşanmışlıkları da kendin yüklendin. Bunlardan dolayı beni kabul et demek yüzsüzlük olur. Senin yüzüne nasıl bakarım bilmiyorum. Ölmek istedim ama sonra torunumu, seni gördüm. Eğer bir gün beni her şeye rağmen baba olarak görürsen her zaman geç de olsa baban olmaya hazır olacağım oğlum "
Mesut ayağa kalktı ve kapıya yürüdü " Baba " Dedi akbora fısıldayıp. Mesut durdu ve hızlıca arkasını döndü " Seni ölsem de affetmeyeceğim. Çocukluğumun katilisin sen "
Mesut tuttuğu göz yaşlarını bıraktı. Erkek ağlamaz mı demişlerdi? Asıl en duygusal kişiler onlardı. Akbora ve mesut acılarını saklayan kişilerdi.
" Affetme "
" Ölsen de mezarına gelmem "
" Gelme "
" Öl baba " Dedi akbora yarı açık gözlerle " Çocukluğumu öldürdün ,benim sana vermek için hazır olduğum sevgimi öldürdün. Baba ben sana artık bir şey diyemem. Git"
Mesut dudakları titredi. Oğlu haklıydı. " Eğer beni affedersen bir gün "
" Ölmüş olurum. Eğer seni affedersem öleceğim gündür "
" Sen ölme. Ben öliyim ama sen yaşa. Gelinim ve torunum için. Yaşayamadığın çocukluğun ve babalık yapacağın, koca olacağın ailen için yaşa. Hoşçakal oğlum "
Akboranın gözlerinden iki damla yaş akarken mesut odadan çıktı.
Yanına gelen korumasına döndü " Yıllardır tuttuğumuz suikastçıları daha da arttır. Oğlumun ve ailesinin başına bir şey gelmeyecek. Ben artık geri çekiliyorum "
" Mesut ab-"
" Ne dediysem o oğlum " Dedi mesut " Ben hatalarımın bedelini ödemek için yalnız olmam lazım. Oğlum yalnızlıkla acı çekti. Bende yalnız kalıp onun acısını çekmeliyim. Yıllardır nasıl fark edilmediyseniz böyle devam "
Mesut hastaneden korumalarıyla ayrılıp giderken geriye hastanede iki kişi kaldı.
Mesut. Yıllardır Akborayı korumak için tuttuğu ajanlar ve suikastçılarla yaşıyordu.
Akbora ve babası sanıldığı gibi mafyalar değildi. Yurt dışında Rusya, İtalya, Amerika, İngiltere her yerden düşmanları vardı. Kolay kişiler değildi ve bu düşmanlar müttefik olmuştu.
Mesut yıllardır koruyordu oğlunu. Yanına gitmeye utandığı, belki de o zamanlar yanında gitse kabul ederdi oğlu onu.
Gelen arabasına bindi ve oradan ayrıldı. Belki de artık gelemeyecekti. Tek başına ölecekti.
Yıllar önce olan olay onu zaten yavaş yavaş oğlundan ayırmıştı.
14 sene önce
" Baba ne olur sadece pamuk şeker alsan "
" Elin oğlu neler ister. Benim oğlum ne istiyor. İt, defol git başımdan "
" Ama baba" . Akbora yüzüne yediği tokatla yere düşerken annesi eli ağzında duruyordu. Mesut ayağında olan deri botları üst üste Akboranın çelimsiz vücuduna geçirdi. Akbora ise ' baba yapma canım acıyor baba ' diye bağırıyordu.
" Benim sözümden çıkmayacaksın. Sen benim emrinde olan bir çocuksun. Ne sen ne de annen beni dinleyeceksiniz. Annen bundan sonra bu evden çıkmıyor. Sen de okuldan alınıyorsun "
Akbora anında babasına döndü. Yüzü gözü kan olmuştu " Baba yapma. Benim hayallerim var "
" Hayallerin umrumda değil Akbora. Defol git gözüm görmesin seni "
Akbora yerden titreyerek kalktı. Annesi ona yardım etmedi bile. Tek düşündüğü kocasının aklına girip dayak yememekti.
Kapı çalınıp içeriye Batu, eymen ve mert girdi. Akboranın halini gördükleri gibi yanına koştular " Akbora "
Mert Akboranın beline girerken Batu onları ittirip arkasını döndü. " Bırakın bir. İlk önce şunun icabına bakalım "
Üçü de Mesut'a döndü. Anında ona doğru koşup biri dizine biri karnına vurdu. Mesut acıyla yere diz üstü düşerken üçü de üstüne abandı ve güçleri yettikçe arkadaşları için her şeyi yaptılar.
Akboranın inlemesi ile üçü de kalktı. Batu yürüdü ve yere diz çöktü " Sırtıma bin. Hastaneye gideceğiz "
" Sen mi taşıyacaksın beni. Güldürme "
" Ben senin acılarını da yüklenmişim. Bu hiç bir şey "
" Sırtın ağrır "
" Bir şey olmaz "
" Canın acır "
" Senin acın zaten canımı yakıyor kardeşim. Hadi "
Akbora kollarını Batu'nun boynuna doladı ve sırtına yaslandı. Batu ayağa kalkınca sendelese de onları tutan mert ve eymen oldu.
Dördü de evden koşarak çıkıp hastanenin yolunu tuttular. Yapan yağmurla canı yanan Akbora gözlerinde tuttuğu yaşlar akmaya başladı.
Mert ve eymen üstlerinde ki ceketleri çıkarıp akboranın üstüne koydular " Ne yapacağız Batu. Bir şey de. Sen bulursun. Hastane çok uzak. Koşsak ta Akboranın canı daha da çok yanacak "
Batu durdu. Kafasını çevirip bayılmak üzere olan arkadaşına baktı " Yetişeceğiz. "
Bir adım daha atacaklarken ani frenle yanlarında duran arabayla gerilediler. Batu ise arkadaşını sırtına sabitleyip geri çekildi. Mert ve eymen önlerine geçti.
" Çocuklar. İyi mısınız siz? Arkadaşınıza ne oldu? " Diye soran adama baktılar.
" Sizene. Gidin buradan "
" Bak genç adam. Benim kötü bir niyetim yok. Gelin hastaneye götüriyim sizi. Burası uzak "
" Hayır. Yeni tanıştığımız birisinin arabasına binmeyiz"
Adam yutkundu ve Akboraya baktı " Bakın çocuklar. Arkadaşınızın durumu kötü duruyor. Hadi. Söz bir şey yapmayacağım "
Batuya baktı hepsi. Adam da batuya döndü. Batu ise Akboraya baktı " Tamam" Dedi ve yürüdü.
Arabaya adam Akborayı yatırdı. " Bir ters haraketinde bitersin "
Adam gülümsedi.
Hastaneye geldiklerinde adam yatış işlemlerini yapmış hem Akboranın uyanmasını hem de batuları izliyordu. İkisi de yoğun bakım camının önünde merakla duruyordu. Batu ise adama bakıyordu
" Adınız ne? "
" Alper genç çocuk senin "
" Batu"
" Diğerlerinin "
" Eymen, mert ve... " Deyip cama baktı " Akbora "
" Aileniz nerede? "
" Yok " Dedi ve yutkundu " Yani var ama yok "
Alper denen adam kafasıyla onayladı. " Peki . Bir süre yanınızdayım haberiniz olsun. Ne olursa olsun bana bir şey derken çekinmeyin "
Batu kafasıyla onayladı.
İşte dördününde ilk Şeyhanlı aileleriyle tanışma zamanıydı
Alper sayesinde ondan sonra onları bir ailesi olmuştu.
Şimdiki zaman
Akbora gözlerini araladığında etrafına baktı. Odada kimse yoktu. En son babasıyla konuştuğunu hatırlıyordu ama devamı yoktu.
Elini butona koydu ve bastı. Bir kaç dakika sonra hemşire geldi ve doktoru çağırdı
" Merhaba akbora bey nasılsınız? "
" İyim sadece ağrım var "
" Olması çok normal. Bir süre kalbiniz durdu ama sonradan tekrar atmaya başladı. O sırada fazla kasılmalardan dolayı ağrılar olacaktır. Bir kaç gün yattıktan sonra sizi taburcu edeceğiz. Ama bu süre zarfında fazla haraket etmeyin"
Akbora kafasıyla onayladı " Gülüşüm"
" Kendisi yan oda da yatıyor. Büyük bir kriz geçirdi "
Akbora anında kalkacakken tuttular " Sakın olun efendim. Kalbiniz durduğunda öldüğünüzü söyledik. O sırada kendisi bayıldı. Sizinde kalbiniz atmaya başladı. Yani iki dakika nefessiz kaldınız"
" Benim onu görmem lazım "
" Kendisi uyanır birazdan. Lütfen siz dinlenin"
" Çok ağlamıştır"
" Lütfen efendim "
Akbora durdu ve cama baktı. Gülüşü en çok camdan bakmayı severdi. Öyle nefes aldığını hissederdi.
En son kulağında bir kadın çığlığı gelmişti. Sadece onu hatırlıyordu.
Rüyasında ise ona yalvaran oğlu ve Gökçe'yi görmüştü.
Kafasını göğsüne eğdi. Artık başkasının kalbi vardı.
Kapı aralandı ve içeriye gökçe girdi. Üstünde olan hastene elbiseleriyle dağılmıştı. Kapıyı sessizce kapattı.
Arkasını dönüp akboranın açık gözlerini görünce çığlık attı. " Sevdiğim " Deyip üstüne atladı.
Akbora acıyla inlese de ellerini gökçenin beline sardı.
Kafasını boynuna iliştirdi ve içine kokusunu çekti. Bu kokuya ölürdü .
" Akbora " Dedi titrek sesle " Öldü dediler. Sana öldü dediler. İnanmadım ki ben. Sen bana söz verdin inanmadım ki"
Gökçe delirmiş gibi aynı cümleleri kurarken akbora gökçeyi kendine çekip dudaklarına yapıştı.
Gökçe ise artık karşılık veriyordu. Canı yanmayacak şekilde üstüne eğildi ve elini akboranın yüzüne koydu.
Kapı çalındı. İkisi de ayrıldı "gir "
Kapıdan içeri bora girdi " Baba " Dedi ve yanına gidip sıkıca sarıldı " İyi misin? "
" İyim oğlum"
" Baba beni getirtmediler. Onlara kızgınım. Ne yapacağım? "
" Birlikte ceza veririz oğlum "
" Hmmm. Nasıl bir ceza versek acaba "
" Bilmem. Buluruz bir şeyler "
Kapı tekrar çalındı ve içeri bu defa Batular girdi.
Gökçeden
İçeri girenlerle gözlerim yerinden çıkacak gibi açıldı.
" Akbora "
Akbora nefesini dışarı verdi ve onlara baktı " Ne var? "
" İyi misin? "
" Sanane "
Batuya daha da agresif davranıyordu şuanda. Çünkü ona karşı daha da farklı bir bağı var gibiydi
" Akbora. Sinirlendirme insanı. Yaptığın piçlikte tabii kız kardeşimin yanında olacaktım"
" Beni sen bari dinleseydin Batu " Diye bağırdı
" Ne yapsaydım? " Diye batuda bağırdı. " Gözümün önünde gökçenin yıkılışını gördüm. O gün bile seni dinlemek istedim. Bu kız hastanede mi doğum yaptığını zannediyorsun he? Bizim yanımızda kan ter içinde doğurdu borayı. Onu da geçtim boranın karaciğer yetmezliği oldu. Onda bile ne çekti lan kız. Bunlar rağmen sence bir erkek mi daha da ihtiyacı olur birine yoksa kızınmı? Sen söyle. Kimin yanında olurdun"
Yüzüme tokat gibi gelen yaşanmışlıklardan kafamı eğdim. Akbora ellerini sıktı " Beni dinlemediniz "
Sesi kırılgandı " Siz beni tanıyordunuz. Hadi gülüşümü de geçtim. Oda beni yeni yeni ama siz. Ben sizle büyüdüm. Siz benim nasıl bir insan olduğumu çözemediniz mi bunca yıl Batu? Benim ne suçumu gördünüz. Köpek gibi aradım ben Gülüşümü. Soyadları değişmiş her şeyi değişmiş. Ben yalnız kaldım koca şehirde. İçim içimi yedi nasıl diye sevdiğim Batu. Ne hissedeceğimi hiç mi düşünemediniz. Herkes en önemli birinci sırasına birini koydu ama hiç birinizin birinci sırası ben olmadım. Hiç biriniz beni daha da çok önemsemedi"
Akboranın sesinde ki sitem, acı, geçmiş san ki batuların üstünde büyük bir yıkım oluşturmuştu
" Akbo-"
" Yeter eymen. Gidin. Benim en zor zamanımda yoktunuz. Babama suç buldunuz ama onun yaptıkları sizin beni tek bırakmanız kadar koymadı. Hiç değilse beni arayabilirdiniz. Gülüşümün durumunu diyebilirdiniz "
Batu lara baktım. Kafalarını eğmişlerdi " Özür dileriz " Dedi eymen ağlamaklı sesle. Akbora kafasını iki yana salladı
" Ben hiç bir zaman anlaşılmadım. İnsanlar beni anlamak istemedi. Suçlamak istedi. Ben herkesin gözünde deneme tahtası oldum. Acıları, ağlamaları her şeyi bende denediler. Ama bir defa da bana bakıp ' ne yaşadın? ' demediler "
Batu yürüdü ve akboranın ensesini kavradı " Oğlum " Dedi dişlerinin arasından " Lan nasıl böyle düşünürsün " Dedi bağırıp " Senin neler çektiğini bir biz bide Allah bilir . Siktir et diğerlerini. Bizim açımızdan bak. Öyle bi durumda bu olmalıydı. Son ana kadar sana güvendik, sana inandık. Sen bile bizim gitmemizi isterdin. Yanında durun derdin. Düşün lan " Dedi
Batu fazla konuşmazdı ama şuanda en fazla konuşan kişiydi.
" Ben bıraktım birilerinin yerine kendimi koymaya Batu. Bıktım tamam mı. Herşeyle mücadele etmekten"
Batu durdu bir süre " Affetmeyecek misin? "
" Siz benim çocukluğumu yaralamaktan bıkmadınız ki Batu? Herkes benim zayıf noktamdan vurmakla uğraştı"
" Lan nasıl? " Dedi mert ve yürüdü akboranın yanına " Biz senin kardeşleriniz akbora. Lütfen kardeşim. Affet. Söz. Bir daha asla hata yapmayacağız "
" Hatalar bazen can yakar " Dedi akbora " Bazı hatalar affedilmez. Affedilirse yanan yine affedene olur. Sadece zaman verin bana. Bel ki bir gün affederim "
" Siktir etsene " Diyen Batu sinirle odadan çıktı.
" Akbora " Dedi eymen " Çabuk düşün olur mu? " . Akbora yutkundu. Herkes çıktı ve geriye üçümüz kaldık.
" Baba onları affet " Dedi bora " Onlar hep seni bana anlattılar. İyi biri olduğunu, nasıl bir baba olacağını anlattılar. Sen yoksan bile onlar seni bana var ettiler. Ben seni hiç tanımasam affetmek için uğraşmam. Eğer benim seni affedecek yüreğim varsa seninde onları affedecek kalbin vardır "
Bora geri çekildi ve bana gelip belime sarıldı. Akbora gülümsedi derince.
Kafasını geri yasladı. Kollarını açtı. Bora ve ben ilerleyip açtığı kollarının arasına girdik " Sizler benim ailemsiniz. Var oluş sebebimsiniz ve en önemlisi " Deyip aramıza eğildi " Kalbimde kurak toprakta yeşeren umut çiçeklerim siniz "
" Çiçek bana olmadı ama neyse sevdim bu iltifatı, kaptım kullanırım birinde "
Üçümüzde kahkaha attık.
Gülüşümüz hastane odasını doldururken gözlerimizden yaş akana kadar gülmüştük.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 64.44k Okunma |
3.9k Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |