
Uzun bir aradan sonra beraberiz. Artık bölümlerimiz eskisi gibi düzenli gelecek :)
Yorumlarınızı ve Oy vermenizi bekliyorum canlarım :)
Sabah kalktığımda kafam sürekli inip kalkıyordu. Neydi bu şimdi? İrkilerek baktığımda Ateş’in göğsünde uzanıyordum. Ateş’in mi? “A-ateş.” Şaşkınca baktım. “Efendim sevgili eşim.” Hızlıca göğsünden kalktım. “Ateş senin ne işin var odamda? Annem nasıl izin verdi?”
“Annenin doktorla görüşmesi vardı. Dün getirdim derken yalan söylememiştim. Babanın da protez bacakları için ayarlaması olacaktı ama kabul etmedi. Anneni de zar zor ikna ettim. Birlikte gittiler. Sen babanla bizim hastanemize gidersin.”
“Ya seni yarı yolda bırakırsam?” Sırıttı. “Sandığın gibi kaçamazsın seni her yerde bulurum ama denemek istersen dene bakalım. Sonuçta annem hep derdi kaçan kovalanır, nazlı bir evlilik de yıllar sürer diye. Hadi kalk artık uykucu saati on bir yaptın.”
O kadar çok mu uyudum ben? “Bir daha yanıma sakın yatma.” Parmağımı sallayarak konuşmuştum. Ateş beni süzdü. “Güzelim biz evleniyoruz ve sahte bir şey olmayacak.” Kaşlarım çatıldı. “Sen demedin mi sahte olacak diye?” Ateş omuz silkerek dağılan saçlarını düzeltiyordu. “Sonra anneni haklı buldum. Eee yaşım da geldi yani ne öyle boşan sonra evlen. Bulmuşuz birbirimizi sahte evliliği ne yapalım?” Derin bir nefes verdim. “Seni sevdiğim yok benim Ateş.” Göz kırptı. “Aşağıdayım. Bu sözlerini sana sonra hatırlatırım güzel karım.” Odadan çıkınca arkasından sen şizofrensin diye bağırıyordum. Manyak adamın tekiydi ne demek gerçek olacak? Söylenerek üzerime şort eteğimi girdim biraz kısa olsa da güzel duruyordu. Bugün hava güzel olduğu için kilotlu çorap giymedim. Üzerime de beyaz ince kazak giyindim. Ayakkabı olarak da beyaz sporlarımı giyindim. Sadece cüzdanım ve telefonumun sığabileceği küçük oval siyah çantamı aldım.
Aşağıya indiğimde çocukluk hayalim olan renkte aracını gördüm. Vişne çürüğüydü. Hep bu renkte arabam olsun isterdim. Bir çocukla çok yakın arkadaştık hayallerimizi birbirimize anlatırdık ama o bir anda ortadan kaybolmuştu. İç çektim. Arabaya bindim. Karnım acıkmıştı. “Nereye gidiyoruz Ateş?”
“Normalde kahvaltıya gidecektik ama şirkette bir problem olmuş önce şirkete gideceğiz bugünlük orada kahvaltı yaparız sonra da dedemin yanına gitmeliyiz. Seninle tanışmak için can atıyor. Dün ailene dediğim gibi hikayeyi söyleyeceğiz. Ayakkabıcıda tanıştık. İki yıldır ilişkimiz var.”
Kafamı salladım. Şirketine geldiğimiz de kapımı görevli adam açtı. Çantamı koluma takıp aşağıya indim. Ateş elimi sımsıkı tuttu. Birlikte içeriye girmiştik. Ateş’in yüzü gülüyordu benim onun hakkında duyduğum bir şey vardı o da hiç gülmediğiydi. “Günaydın arkadaşlar. Herkes bir dakika buraya dönsün.” Şirketi avm gibiydi. Bu yüzden tüm katlardaki personelleri duyabileceği yere çağırmıştı. Bana dönüp ellerimizi havaya kaldırdı. “Evleneceğim kadın. Kimsenin tek bir yanlışı bile olmasın yoksa kırarım sizi.” Şaşkınlık nidaları şimiden yükselmişti. Biraz utanmıştım. Ateş ellerimizi kaldırdığı için şort eteğim biraz yukarıya çıkmıştı bunu fark edince söylenerek ellerimizi indirdi. Beş yaşındaki bebek gibiydi.
“İki hafta içinde düğün davetiyelerimizi size de vermiş oluruz. Hepiniz düğünüme davetlisiniz.”
İnsanlar bizi tebrik ediyorlardı. Eminim az sonra arkamdan konuşacaklardı ama evleneceğim adamın herkesin gözlerine sokması hoşuma gitmişti. Asansöre bindiğimizde otuzuncu kata bastı. En üst kattaydı sanırım odası. “Karıcığım bence giysilerin çok güzel.” Şaşkınca Ateş’e baktım. Gülümsüyordum. “Bence de güzeller.” Kafasını salladı. “Ama...” dedi Ateş, gözleri üzerimde ağır ağır gezinirken, sesi hafif bir alayla doluydu, “sanki bu boydaki elbiseleri odamızda mı giysen daha iyi olurdu? Yani... tabii karışmak istemem ama... biraz kısa gibi geldi bana.” Kaşlarımı çattım, dudaklarımı büzerek ona döndüm.
“Biliyor musun Ateş?” dedim, sesime hafif bir sitem karışmıştı. “Bu elbise bende çok güzel görünüyor. Ama ben… odamda giymeyi hiç düşünmüyorum.”
Ateş, köşelerde dolaşan o çapkın bakışlarını doğrudan gözlerime kilitledi. Ardından kısık bir sesle, göz kırparak fısıldadı. “Ama artık orası odan değil... odamız.” Yanaklarım anında ısındı, nefesim bir an kesildi. Ateş, bir adım daha yaklaşıp dudaklarının kenarına o şeytani gülümsemeyi yerleştirdi. “Ve az önce... odamızda hiçbir şey giymemeyi tercih ettiğini söyledin sanırım. Çünkü eğer dışarıda böyle giyiniyorsan...” Gözlerimi devirip utançla başımı çevirdim.
“Sen... sen ne edepsiz bir adamsın!” dedim, ama sesimdeki titreme öfkeyle değil, içten içe kıvılcımlanan bir heyecanla doluydu. Asansör “ding” sesiyle açılır açılmaz adeta kendimi dışarı attım. Ateş’in arkamdan gelen kahkahası yankılandı koridorda. Ve evet… kattakiler, bizi görüp afallamış gibi bakıyordu. Ama o an umrunda olan tek şey, arkamdan gelen Ateş’in sesi ve hâlâ kulaklarımda yankılanan o sözlerdi:
“Odamızda…”
Kalbim her adımda biraz daha hızlandı. Galiba bu oyun... beni tehlikeli şekilde içine çekiyordu. Ateş üç büyük adımda bana yetişmişti. Elimi tutup odasını gösterdi. Odasına geldiğimizde asistanı da arkamızdan geldi. Asistanı erkek miydi? Şaşırmıştım. “Levent şimdi değil koçum. Sen git bize iki kahvaltı söyle yoksa benimki beni yiyecek. Baksana şu bakışa” Utanarak Levent’e baktım. O beni gayet iyi tanıyordu çünkü bende bir asistandım. Patronlar için biz asistanlar hep konuşuyorduk. “Tabii efendim hemen getiriyorum zaten ben görür görmez söyledim bir şeyler. Melisa hanım çok acıkan bir kadın.” Tabii Ateş bizi bilmediği için kaşları çatılmış bakmıştı. Tam çocuğa boş yere kızacakken araya girdim.
“Ben diğer şirketteyken seninle toplantı ayarlamak için Levent’i aradım. O gün de sen gelecektin ben de toplantılarda biraz stres olurum biliyorsun. O gün de acıkmıştım. Levent de daha önceden gelmiş oralara birlikte tık basa yemiştik.”
Kıkırdadık aynı anda. Ateş, Levet’e gözlerini dikmiş dik dik bakıyordu. “Ben gideyim efendim. Melisa sevdiğin yerden söyledim.” Ona aşkla baktım. O gün bayılmıştım gittiğimiz yerin gözlemelerine. “Kendine de söyledin mi?” Levent nasıl söyleyeyim der gibi Ateş’i gösterdi. Ben yiyemezdim ki öyle. “Ateş, Levent de bizimle kahvaltı edebilir mi?” Ateş sanki ondan canını istemişim gibi bakmıştı. “Ne?” Tamam bende iyice bebek gibi şımarmıştım ama Levent’in nasıl çalıştığını biliyordum. “Haklısın.” Ayaklarımı salladım. Karşımdaki mahalledeki aşık olduğum küçük çocuk sanıyordum. “Levent git kendine de yaptır.” Levent kafasını sallayıp çıktı. Bende teşekkürler diye mırıldandım. Ateş yemekler gelene kadar işlerle uğraşıyordu sonra toplantısı olacakmış. Bende odasında gözlerimi gezdiriyordum.
Şık ve sade bir tarzı vardı. Koltukları siyah deridendi. Çalışma masasını şehrin ışıklarına dönüktü. Otuzuncu kattan dışarıya baktığımda yer ayaklarımın altında kalıyordu. Hala inanamıyordum. Bir günde hayatım değişmişti. Dışarıyı izlerken belimde bir el hissettim. Daldığım için irkilmiştim. Ateş elindeki sıcak çikolatayı bana uzattı. Neden sıcak çikolata vermişti ki? Nereden biliyordu kahve içemediğimi? Kendinde kahve vardı. “Sen nereden biliyorsun kahve içemediğimi?” Gene ukala sırıtışını yaptı. “Bilmem tahmin ettim.” Bir şey demeden sıcak çikolatamın tadını çıkartarak içmiştim. Levent o sırada masaya yiyecekleri koymuştu. Bende yardım etmiştim. Hep birlikte yemeklerimizi yiyorduk. Gözlemesi gene mükemmeldi. Levent çok şey merak eder gibiydi çünkü bana asılmıştı ve üç buçuk atıyordu. O zamanlar gerçekten bekardım ama yalanımızı sürdürmeliydik. Herkese iki yıllık ilişkimiz olduğunu söylemiştik ve öyle devam edecekti.
“Levent biliyorum şaşırdın. Şey Ateş istemişti o zamanlar birlikteliğimizi söylemeyi ama ben hazır değildim. Şimdi hazır olduğumu hissettim.”
Levent bir şey demese de çok şey demek istediği belli. Yiyecek iştahım kalmadığı için bıraktım. Normalde bitirirdim ama onu kırdığımı yeni anlıyordum bir de Ateş’le yemek yiyelim demiştim. Saçmaladım işte. Yemeklerimiz bitince hizmetliler topladı.
“Bu muydu senin çok seviyorum dediğin yer bebeğim?”
“Canım istemedi ondan yoksa çok severim.”
Kafasını salladı. “Levent ben toplantıya giriyorum madem tanışıyorsunuz odada Melisa’ya eşlik et.” Levent afallamış şekilde baktı. “Tabii efendim de not alın-” Demesine kalmadan çıkmıştı. Levent karşı koltuğa oturmuştu. Bana sormak istedikleri vardı bu yüzden gözlerine baktım.
“Bana ne sormak istiyorsan sor şimdi Levent.”
“En azından sevgilin olduğunu söyleyebilirdin. B-ben patronumun evleneceği kadına aşkımı ilan ettim. Farkında mısın sen Melisa? Hangi erkek sevmediği kadın için patronundan azar işitmek pahasına mekandan gider bir kadın için yemek yeri arar. Hangi adam sevmediği bir kadın için bunları yapar? Ben en sonunda sana sordum ağzını yokladım. Var diyebilirdin.”
Onu ne kadar üzmüştüm ama o zamanlar ben gerçekten de bekardım. “Şey çok haklısın ama gizli tutmak istemiştim. Ne diyecektim sana patronunla çıkıyorum mu? Hem ben bana karşı arkadaşça hislerin olduğunu sanmıştım sen aşk dolu hislerin olduğunu söylemedin. Anlamamı bekleyemezsin benden. İtiraf ettiğinde de istemediğimi sana söylemiştim.”
Bir şey söyleyemedi çünkü gerçekten de böyle olmuştu. “O yüzden mi o gün kızmaz dedin? Haber mi verdin Ateş bey’e?” Kafamı hayır der gibi salladım. “Ben sadece geleceğimize emindim çünkü patronum geç geleceklerini haber vermişti.” Peki dercesine kafasını salladı. “Küs müyüz?” Dudaklarım istemsizce bükülmüştü. Ben biriyle kötü olmak istemezdim.
“Küs değiliz tabii ki de Melisa yani Melisa hanım.”
“Bana hanım demene gerek yok ki. Biz seninle arkadaşız.”
“Ama bu durum Ateş beyin kulağına giderse pek arkadaş kalacağımızı düşünmüyorum.”
Ateş’ten neden bu kadar korkuyordu ki? Düşündüğümde Ateş’in böyle bir arkadaşıyla yemekler yediğini en sonunda duygularını itiraf ettiğini bilsem ve onunla aynı ortamda olduğumu bilsem üzüleceğime eminim sonuçta aklıma binbir türlü şey gelirdi. Ateş’e anlatmalıydım. “O zaman arkadaş kalmayalım Levent çünkü Ateş bana bunu anlatmazsa ben sonradan öğrenirsem aklıma binbir türlü şey gelirdi.” Bana dehşetle baktı. O sırada Ateş girdi içeriye. Toplantısı kısa sürmüştü. Ateş bana gözleri gülümseyerek baktı. Bende ona gülümsedim. “Levent sen çıkabilirsin aslanım. Sana kızacak değilim sevgilim olduğunu bilmediğin bir kadına yürüdüğün için.” Levent kafasını sallayıp çıktı. Aşırı utanmıştı. Onları bu durumda bıraktığım için üzülmüştüm. Sanırım bizi kapıdayken duymuştu.
“Hadi çıkalım güzel karım. Toplantım erken bitti. Dedem bizi bekliyor.” Kafamı salladım. Çantamı aldım. Birlikte asansöre bindik. Aşağıya indiğimizde siyah renkli bir araç gelmişti. Tüh, diğerini daha çok sevmiştim! Siyah araca bindiğimizde koruması kullanıyordu aracı bu yüzden arkada yanyana oturuyorduk. Kafamı cama yasladım.
“Teşekkür ederim Melisa.”
Ne için der gibi baktım ama hiçbir şey söylemedi. Hala daha sırıtıyordu. Kafamı cama geri yasladım.
Yorumlarınızı ve Oy vermenizi bekliyorum canlarım :)
Ateş hakkında ne düşünüyorsunuz?
Melisa hakkında ne düşünüyorsunuz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |