
Okunmalar yükseldi ama oy vermeleriniz düştü bir de yorum hiç yapmıyorsunuz :/ Biraz yorumlarla ve oy vermenizle beni desteklerseniz çok sevinirim :) ❤️
Sabah gözlerimi açmamı sağlayan şey, yüzümde hissettiğim sıcak ve ıslak baskılardı. Kaşlarımı çatarak hafifçe mırıldandım. “Ne oluyor ya…” Göz kapaklarımı araladığımda
karşımda Ateş vardı. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki... nefesi tenime değiyordu. Dudakları az önce yanağıma hafifçe dokunmuştu.
“Sen… beni öpüyor musun?” dedim şaşkın ve biraz da utanarak.
Ateş'in dudakları kıvrıldı, gözleri parıldadı. “Kimi öpeceğim başka? Karımı öpüyorum ben.”
İçimden koca bir "off" çektim. Bu adam, nasıl her seferinde sınırları böyle rahat aşıyordu?
“Uykucu karım,” dedi usulca, “Kocanı uyutup kaçmak hoş mu? Bir daha beni de kaldır, seni ben bırakayım. Şimdi… kahvaltıya gidelim.” Kahvaltı mı? Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hızla telefonuma uzandım. “A-Ateş! Saat on bir olmuş! Ay çok ayıp oldu…”
Ateş, telaşıma gülerek başını iki yana salladı.
“Sakin ol güzelim. Zaten kalkamayacağını tahmin ettim. Onları gönderdim. Bizim birlikte kahvaltı yapacağımızı söyledim. Saat birde buluşacağız alışveriş için.” Rahat bir nefes aldım. Derin bir iç çekişle yastığıma geri gömüldüm. “Tamam o zaman... ben biraz daha uyuyacağım. Kış kış hadi çık.” dedim, elimi hafifçe sallayarak. Ateş kıkırdadı, sesi o kadar erkeksiydi ki içime işledi. “Cık cık… Kocan açken sen uyuyacak mısın?”
Başımı yastıktan kaldırıp gözlerimi kısmıştım. “Karın uykusuzken sen onu uyutmayacak mısın?” Bir an durdu, gözlerini üzerime dikti. Ardından o yumuşak gülümsemesiyle başını salladı. “Peki. Tamam. Karım kazandı. Hadi biraz daha uyu. Ben kahvaltıyı hazırlarım.” Gülümsedim, zafer sarhoşu gibi tekrar gözlerimi kapattım.
Gözlerimi tekrar açtığımda, mutfaktan gelen mis gibi kokular burnuma dolmuştu. Merakla doğrulup mutfağa yöneldim. Karşıma çıkan manzara karşısında küçük bir hayranlık sesi çıktı dudaklarımdan.
“Ateş... bunların hepsini sen mi yaptın?”
Ateş, ocaktan yumurtayı alırken dönüp bana bakarak gülümsedi. “Tabii ki. Karım için yaptım.”
Masaya oturduğumda kalbim bir başka çarpmaya başlamıştı. Bu adam... sadece lafta değil, davranışlarıyla da etkiliyordu beni. Kahvaltıdan sonra odama geçip hazırlanmak üzere üzerime mavi kazak ve siyah pileli, dizimin epeyce üstünde biten eteğimi giydim. Hafif dalgalı saçlarım ve sade makyajımla aynada kendime baktım. Güzeldim, hem de hiç olmadığı kadar.
Ateş de sanki bunu onaylarcasına beni görünce gözlerini bir an kaçırdı. Sonra birlikte aşağı indik. Yine o vişne çürüğü rengindeki lüks aracını görünce dudaklarıma istemsizce bir gülümseme yayıldı. Arabaya binip alışveriş merkezine kadar sessizce dışarıyı izledim. Ama içimde kelebekler uçuşuyordu. Valeye aracımızı bıraktığımızda dayanamadım:
“Park sınavından kaldın herhalde?” dedim alayla.
Ateş önce ne dediğimi anlamadı, sonra kahkahayı bastı. “Seninle zamanım kıymetli. Otoparkta dön dolaş, boşuna zaman kaybı. Valeye veriyorum, çünkü her saniyemizi hak edecek kadar özelsin.” O an ona söyleyemedim ama... içimde garip bir his kıpırdamaya başlamıştı. Alışveriş merkezine girdiğimizde birden bileğimi tuttu. Elimi sıkıca kavradı. Başımı çevirip şaşkınlıkla baktım. Ateş sadece gülümsedi. “Bugün... sadece eşim olarak yanımda yürümeni istedim.”
Bir şey diyemedim ama karnımda kelebekler uçuşuyordu. Sessizce alışveriş merkezine girdiğimizde Ateş elimi sımsıkı tuttu. Şaşkın bakışlarımı hissetmişti. “Bugün burayı kapattırdım. Bir ihaleye gireceğim ve güvenlik seviyesi yüksek olmalı. Senin korkman gereken bir şey yok güzel karım. Kocan düşünüyor bunları.” İstemsizce gerilmiştim. Hilmi bey'in yanındayken bu tip ihalelerde annemi bile evden çıkartmıyordum. Burada olmak beni geriyordu. Annemlerin bulunduğu yere gelmiştik. Hepsiyle sarıldıktan sonra alışverişe başlamıştık.
Yaklaşık üç saattir fincan seti, tepsi, organizasyon için birilerini getirmişler onlarla konuştuk. Bir sürü şey seçmiştik. Annelerimiz sanki kendileri evleniyor gibi her şeyi koyuyorlardı. Babam kendi kartımızdan ödemeye kalktığında izin vermemişlerdi bu durum moralini bozduğu için suratı asıktı. Ateş durumumuzu ailesine anlattı. Babam anlattığını anladığında daha çok üzülmüş. Bana denginle evlenmeliydin bu çocuk seni üzecek kızım demişti. Ateş bunu duyunca ben ne karımı ne ailesini ezerim efendim diye tartışmışlardı. Aklıma kartım geldi onda hala bir miktar para vardı ama hepsini öder miydi onu bilmiyordum. Kartımı ben babama verdim. Tam hesabımı kontrol edeceğim Ateş telefonumu cebine attı. Kaşlarım çatık yüzüne baktığım da bundan hiç etkilenmedi.
“Ateş!”
“Kızım şurada üç saattir alışveriş yapıyoruz telefonun sırası mı? Hadi daha sana elbise seçeceğiz. Ben de takım bakacağım.”
“Ateş telefonumu ver. Bir şeye bakmam lazım.” Ateş omuz silkti. Çocuk gibiydi. Peşinden koşturuyordum resmen. “Ateş!” Kocaman adam telefonumu benden kaçırıyordu. İnanılır gibi değil. Bende peşinden koşuyordum. Annesi bize şaşkınca bakıyordu. “Çocuklar koşturmayın! Ay en son çocukken böyle seslenirdim. Kızım sen neden Ateş’i kovalıyorsun? Ateş sen neden kaçıyorsun?” Nefes nefese kalmış bir şekilde annesine döndüm. “Özge abla lütfen yardımcı olur musunuz? Ateş telefonumu aldı şimdi de kaçıyor.” Ateş’e parmağımı sallayarak “Eğer telefonumu vermezsen ben sana bunun cezasını farklı bir şekilde veririm Ateş.” dedim. “Ne yapabilirsin ki güzel karım?” demez mi? Ben ne yapacağımı iyi biliyordum. Öyle mi? Der gibi kaşımı kaldırdım. Kovalamayı bırakmıştım. O sırada dışarıya babam gelmişti. Mutluydu sanırım kartımdan ödeme yapabilmişti. Kartımdan çekip gelmişti babam. Rahatladım. Birlikte takım elbise ve söz elbisesi seçmeye bir mağazaya geldik. Önce Ateş takım elbise denemeye kabine ilerledi.
Çıktığın da nefesimi tutmuştum. Çok yakışıklı olmuştu. Üzerine yapışan siyah gömlek üzerindeki kip siyah ceket altındaki hafif dar siyah pantolon ile gözlerimi çekemiyordum. Herkes çok sevmişti ama Ateş onları duymuyor sadece gözlerini gözlerime kenetlemiş benden bir yanıt bekliyordu.
“Güzel karım bir saattir herkesin saçma saçma övmesini duydum bir senden güzel bir kelime bile duyamadım. Hala mı bana kızgın mısın?” Ona imalı bir şekilde gülümsedim. “Ben sana onun cezasını sonra keseceğim. Sadece düşünüyordum bir şey eksik gibi. Beğendim ama en önemli bir aksesuarın eksik.” Bana merakla baktı. “Eksik olan ne güzel karım?” Kol aksesuarı eksikti. “Bekle beni.” Mırıldanarak ben seni bir ömür bekledim yine beklerim dedi. Anlamsızca bakarak mağazanın girişine doğru yürüdüm. Mağazanın girişinde gömlek için olan kol aksesuarlarını görmüştüm. Oradaki kadın hemen benimle ilgilenmeye başladı. Sanırım Demiroğlu olmak böyle bir şeydi. Alışmam gerekliydi.
“Ben girerken bunlar yoktu. Benim gördüğüm altın harflerle yapılmış, zümrüt taşıyla da süslenmiş bir gömlek için kol aksesuarı vardı.” Kadın bana gülümseyerek baktı. “Evet onlar bu tarafta. Sanırım dediğiniz de bu.” Gösterdiğinde gülümsedim. Çok güzeldi. İşçiliği epey vardı. “Ben bunu almak istiyorum.” Kadın kafasını salladı. Yanında da saat takımı vardı. Alışverişte hep bana o gün takılsın diye bir sürü takı almıştı ama ben hiçbir şey alamamştım. Bu saat takımı da tam Ateşlikti. Onu tanımasam da bunu beğeneceğine inanıyordum. Saat takımını aldım. Kredi kartımdan çektirmiştim. Diğer ay ödemek iyi olurdu. Herhalde babamın aldıklarının fiyatı düşüktü yoksa bunları alamazdım.
“Teşekkür ederim.” Paketimi aldığım gibi Ateş’in yanına geldim. Hala bıraktığım gibi beni bekliyordu. Üstünü değiştirmemişti. Özel tasarımdı. A harfini de getirmişler. Ateş’in geleceğini bildiği için sevdiği her aksesuar vardı. “Güzel karım. Elindeki ne?”
“Eksik bulduğum yerleri tamamladım. Açsana.” Paketi uzattığımda heyecandan nefesini tutmuştu. Ondan beklenmeyecek bir özenle hediye paketini yırtmadan açtı. Kol düğmelerini görünce gülümsedi. “Taksana kocana.” Kıkırdayarak kol düğmelerini taktım. Paketi yana bıraktığında saati görmediğini fark ettim. Ateş ise aynaya sırıtarak bakıyordu. “Şimdi tamamlandı mı güzel karım? Beğendin mi? Sen beğenmesen de ben bayıldım ve zevkine hayran kaldım.” Kafamı hayır şeklinde salladım. Ateş bebek gibi bana döndü. Hafif sinirlendi. Arkada kardeşi Begüm kıkır kıkır gülüyordu. Mırıldanarak anne, abimi de birileri delirtebiliyor baksana şimdiye bize bağırırdı ama oyuncağı alınmış çocuk gibi dedi. Kahkahamı dudaklarımla tuttum. “Ateş paketin içinde bir tane daha bir şey var.” Ateş bıraktığı paketi hızlıca geri aldı. Siyah hediye paketi paketle birleştiği için görememişti. Paketini gene aynı özveri ile açtı. Saati görünce yanıma gelip yanağımdan öptü.
“Ateş.” Uyaran bir ses tonuyla mırıldandım. Ailelerin önünde şap şup öpmemeliydi. “Güzel karımı öpüyorum. Bunu da sen tak.” Sabır çekerek saati bileğine taktım. Saat takımının içindeki bilekliği de taktım. “Aslında takımdaki bilekliği pek beğenmediğim için değiştirdim sen koleksiyon bozulmasını sevmezmişsin istersen değiştirebilirsin.” Ateş saati taktığım ellerimi öptü. “Ben gayet de sevdim. Onlar zevksiz ondan koleksiyon neyse onu isterim ama senin zevkini çok beğendim. Şimdi oldu mu?”
Bezmiş bir şekilde suratına baktım. “Çok yakışıklı oldun Ateş.” Bana göz kırptı. Yanımdan geçerken kulağıma mırıldanarak bu yakışıklı senin güzel karım bence tepe tepe kullan dedi. Anında yanaklarıma kan oturduğuna eminim. Öksürük tutmuştu. Ateş kahkaha atarak deneme kabinine gitmişti. Ben hiçbirinin suratına bakamamıştım. Su istemiştim. Suyu içtikten sonra Ateş de çıkmıştı kadın tarafına gitmiştik. Şimdi Ateş bey elime düştün. O şort etek de böyle kıskandıysan seni sınayacağım yeri biliyorum Ateş Demiroğlu.
Ateş karakterini nasıl buldunuz?
Melisa karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aralarındaki çekimi nasıl buldunuz?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlarım :)
Askerim ve Ev arkadaşım kurgularıma da bir şans verirseniz sevinirim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |