8. Bölüm

8. Bölüm

Nehir Rüya
nehirruya

Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın canlarım :)

Satır arası yorumlarınızı görmek beni mutlu ediyor ve okudukça sizinle eğleniyorummm :)

Gerçekten bu tanıdığım Ateş mi çıkaramıyordum. Çaresizce gözlerine baktım. “Bari Ateş engelleme iş bulmamı. Bana yardımcı olmak tabii ki de zorunda değilsin ama engellemek de kimseye düşmez.” Ateş yerinden kalkıp bana dik dik baktı. “Benimle savaşamazsın Melisa. Ben sadece istersem yenilirim.” Öyleydi onunla savaşamazdım zaten doğru düzgün bir iş bulamadığım için bu hallere düşmemiş miydim? Ama beni bu kadar kıracağını da düşünmemiştim. Odasından çıktıktan sonra aşağıya indim. Özge abla sanırım atıştığımızı anlamış olacak ki yanıma gelmeye çalıştı.

 

“Anne ve baba hadi biz gidelim.” Annem ve babamda bir terslik olduğunu anlamış gibi kalkalım biz dediler. “Kızım biz yarın söz yaparız diye konuşuyorduk.” Anneme sadece dümdüz baktım. Babam anında koluna girdi annemin. “Biz konuşmuş olabiliriz belli ki kızımızın aklı başına geldi.” Babamı tekerli sandalyede ittiriyordum. Diğerlerine de kuru bir görüşürüz diye mırıldandım. Annemlerle birlikte dışarıya çıktığımızda telefonumdan taksi numarasını çevirdim tam o sırada yanıma Ateş geldi. Elimdeki telefonu alıp aradığım numarayı kapattı. Kaşları epey çatıktı. Sinirle kolumdan tutmuştu.

 

“Hayatım ailemizi mi uğurluyorsun?”

 

Gözlerim dolmuştu. Resmen tehdit ediyordu benimle savaşacaksan ben karşındayım ve gidersen savaş başlar diye ama kalmak istemiyordum ki. Beni resmen aşağılamıştı.

 

“Sen gitmeyecektin bir şey mi oldu?”

 

Bu kadar pislik de olamazsın diye mırıldandım kimsenin duyamayacağı bir mırıltıda. Ailesi ve ailem her şeyi anlamışken gerçekten iyi rol yapıyordu ama hiçbir şey benim mutluluğumdan önce değildi. Sonuçta şirketlerde iş bulmamı engellemişti bende garsonluk yapabileceğim yerlere başvururdum.

 

“Evet gideceğim. Annem ve babamla.”

 

Ateş böyle bir cevabı benden beklemediği için kaşları çatıldı.

 

“Bizim yarın sözümüz var. Sabahtan bir daha buraya gelme bence burada kal.”

 

Babam yeter diye bağırdı ve benim kolumu tutan Ateş’in elinin üzerine vurdu. Ateş’in elini çekmiş oldu.

 

“Evlat belli ki kızımı incitmişsin benim kızım da kolay kolay incidiği yeri terk etmez canını yakmışsın. Ben bu mevzuyu senle sonra ayrıntılı konuşacağım yaktığın kadar yakacağım seni ama şimdi kızıma dokunma eğer devam edersen sonu iyi bitmeyecek bunu da bil!”

 

Babam haklıydı. Ben hiçbir zaman kırılsam da gitmedim ama şimdi çaresizdim ve o çaresizliğimi kullanıyordu.. Düşünmem lazımdı. Her şey çok hızlı ilerliyordu. Gelen taksiye bindik. Eve yarım saat sonra geldiğimizde kendimi direkt odaya attım. Bana bin tane soru sorsalarda cevap vermemiştim. Yatakta bacaklarımı kendime çekip sessizce gözyaşı döktüm. Yarım saat sonra gözlerim artık ağırlaşmıştı. Yavaşça kendimi uykuya teslim ettim.

 

Uyanmamı sağlayan tenimdeki sıcaklıktı. Kendimi üşümüş hissediyordum ve yanımdaki tene sıkıca sarılmıştım beni ısıtıyordu. Uykuma iyice derinleşmişti. Gözlerimi araladığımda Ateş’in kucağındaydım ve onların evinin salonundaydık. Her şey rüya mıydı? Hayır öyle gibi durmuyordu. Ateş uyandığımı anlayınca küfür mırıldandı.

 

“Ne işim var burada Ateş?” Gözlerim birbirine yapışmıştı. Ağladığım için bir de uykum bölündüğü içindi. Gözlerimi ovuşturdum. “Sen gidebileceğini mi sandın?” Kaşlarım çatıldı. “Her şey bitti Ateş! Bırak beni.” Ateş kafasını iki yana salladı. Beni dinlemiyordu ben çığlık çığlığa bağırıyordum. Ateş sadece kahkaha atıyordu bu adam delirmiş miydi? Beni resmen kaçırmıştı. “Ateş tüm aileyi başımıza toplarım. Ateş!” Ateş sadece omuz silkti. “İstediğini topla sen bugüne bugün benim müstakbel sevgilimsin. Ne diyecekler?” Ben ne kadar bağırsam da Ateş en son kata odasına getirmişti beni. İçerideki yatağa bıraktığında sinirlerim gittikçe gerilmişti.

 

“Ateş ben oyuncak bebek değilim! Üzülünce beni alamazsın yanına anladın mı? Üzünce de böyle toplayamazsın.”

 

Ayağa kalkıp açık olan kapıdan gidecekken ailesini gördüm ama Ateş görmemişti. Ateş bir anda belimden tutup beni duvarla arasına aldı. Dudaklarımızın arasında santimler vardı. “A-ateş ne yapıyorsun?” İstemsizce kekelemiştim bu mesafe yüzünden. “Müstakbel sevgilim ebelemece oynuyor sanırım. Kaçacaktı bende yakaladım.” Ateş’in gözleri dudaklarıma kaydığında istemsizce benimde mavilerim onun kiraz dudaklarına kaymıştı. Munzur bir ifadeyle gülümsüyordu. Aynı anda yutkunduk ama bu yanlıştı. Kendimi biraz daha geriye çekmeye çalıştım ama olmamıştı çünkü sırtım duvardaydı.

 

“Nereye güzel sevgilim? Daha konuşmadık.”

 

“Konuşacak bir şey mi bıraktın sen? Şimdi beni evime bırak. Seni eve kim aldı anlamadım ki?”

Kıkırdadı.

“Ben de sizin evin anahtarı var. Yaptıralı çok oldu yani. Sonuçta burası senin evinse senin evinde benim evimdir. Senin olduğun her çatı benim evimdir.”

Yutkundum. Gözlerindeki

yakıcı ifadeyle gözlerime bakıyordu ama bu sözleri bende bir şey ifade etmemesi gerekirken kalbimi hızlandırıyordu. Sanırım Ateş de ailesini görmüştü.

“Ateş eve gitmek istiyorum.”

Ateş kafasını iki yana salladı.

“Kavgamızı çözmeden bırakmam.”

Gözlerim acıyordu. Ateş de bunu biliyormuş gibi beni kucağına aldı. Odadaki koltuğa oturduğumuzda başımı bacaklarına yaslmamı istemişti.

“Bunu yaparsam giderim.”

Ateş kafasını salladı. Bende bacaklarına uzandım. Ateş cebinden çıkardığı damlayı gözlerimin içine sıktı. Şaşırmıştım benim damlalarıma kadar biliyor muydu?

“Ateş sen damla kullandığımı bilmiyordun?”

Gözlerime farklı bakmıştı.

“Ben senin her ayrıntını kaçırmadan bilirim karadeniz güzeli. Şimdi kapat gözlerini.”

Gözlerimi kapattığımda içimden ona kadar saydım. Gözlerimi araladığımda Ateş bana farklı bakıyordu aşık gibi. Rolünü iyi yapıyordu beyefendi ama aslında öyle değildi içi. “Beni evime bırak.” Saat geç olmasa kendimde giderdim ama dört buçukta kendim gitmek istemezdim. “Hayır Melisa. Beni bir dinle.” Kafamı iki yana salladım. Bacaklarından kalktığımda Ateş bileğimden tuttuğu gibi kucağına düştüm. Dudaklarımız birbirine sürtmüştü. Tenim alev alev yanıyordu. O an dünya durmuş gibiydi. Kalp atışlarım hızlanmıştı ve bunu duymak beni daha çok utandırmıştı. Kalktığımda bu sefer bileğimden tutmamıştı. Ateş eliyle boynunu ovuşturdu.

“Ben yani isteyerek olmadı.” Kafamı salladım. “Beni şey eve bırak artık.” Ateş iç çekti. “Melisa ben sana açık olacağım. Seni baban yarın karadenize götürecekmiş. Aynı annen babana kızıp onu da babasının gönderdiği gibi.” Kaşlarım çatıldı zaten babam bunu sormuştu ve kabul etmiştim oradaki iş yerlerine sözü yetmez belki diye çalışmak için kabul ettim. “Evet ben bunu biliyorum Ateş. Kendim istedim.” Ateş gene eski sinirli haline büründü. “Bak Melisa biz bir yola çıktık kah güleceğimiz kah üzüleceğimiz anlar olacak tamam eşek kafam o lafları söylememeliydim ama söyledim. Telafi etmeye çalışıyorum. Sence ben manyak mıyım seni neden gece kaçırayım? Sabahı beklerim güzel güzel konuşuruz baktık olmuyor o zaman kaçırırım yani.” Ne diyor bu hayvan? Omzuna sertçe yumruğumu geçirdim. “Sen ne diyorsun dağ ayısı? Kaçıramazsın sen beni.” Muzipçe gülüp eve baktı. Tamam kaçırmıştı. Of! “Ben senden ayrıldım ne yapıyorsan yap artık.”

Kapıdakilerin sesleriyle kendime geldim. Onlar oradaydı ama artık oyun bittiğine göre neden düşünüyordum ki. “Bak güzelim ben seni sen beni affedene kadar bırakmayacağım.”

“Sen beni zorla tutamazsın! Bir de kaçırmışsın beni. Dağ ayısı!”

Son kelimeye kadar sırıtırken son dediğim dağ ayısına sinirlenmiş gibi baktı.

“Sen dua et buraya kaçırdım seni. Yoksa dağ evine kaçırırdım görürdün o zaman. Yok kaçmak falan. Kaçarsan dağ evine gideriz.”

“Beni tehdit etmekten yorulmadın mı sen? Git uyu. Beni korumalar bırakır.”

Ateş kafasını iki yana salladı.

 

“Seni buraya babam gelse götüremez. Kimsenin dur demesine de durmayacağımı en iyi onlar bilir ve benim müstakbel eşimi benden başka da kimse götüremez. Sen ararsın evlenene kadar Ateş beni nişantaşına bırak hemen emrin olur gelirim götürürüm.”

 

Sabır ya rabiim.

 

“Sen ne çeşit krosun? Seninle ilk tanıştığımızda gene uyuzdun ama sınırların vardı şimdi beni oyuncak gibi görüp bırakmıyorsun. Benimde babam var gelir buraya alır kızını görürsün.”

 

Ateş muzipçe bana sırıttı.

 

“Demek öyle. Tamam ufaklığım baban gelene kadar uslu uslu dur o zaman.”

 

B-babama bir şey mi yapmıştı? Gözlerim dolu dolu Ateş’e baktım.

 

“B-babama bir şey mi yaptın sen?”

 

Ateş gözlerim dolduğu için yanıma gelip ellerimi tuttu. “Saçmalama sadece sen ne kadar güçlü olduğumu bilmiyorsun bu eve giremez. Bu evin 500 metre yakınına bile gelemez. Şimdi güzelce konuşalım balkona geç bende sana sıcak çikolata yapayım.”

 

Kafamı salladım. Mecburdum.

 

“Ama sonuç ne olursa olsun burada söz ver. Beni eve götüreceksin!”

 

Ateş kafasını salladı. O sırada içeriye Özge abla girdi. Onun da uykusundan etmiştim gerçi deminden beri bizi izliyorlardı. Dur biraz bizi izliyorlardı ve biz öpüştük resmen! Utançla yanaklarım kızarmıştı.

 

“Ay şey hayatım utanmana gerek yok ben bağrış seslerine geldim. Oğlum!”

 

Ateş sırıtarak yanıma geldi ve kollarını belime sardı. Başımın üzerine öpücüklerini kondurdu.

 

“Canımın içiyle kavga ettik anne anladınız sizde zaten ama şimdi iyiyiz yeni ikna edebildim inatçı keçimi konuşmak için.”

 

Özge abla kıkırdadı. Keçi oldum bir de? Kendisi asıl keçi ne keçisi öküz, öküz!

 

“İyi bari çocuklar o zaman biz yatıyoruz. Kızım sende eğer gitmek istersen bana söyleyebilirsin ben seni götürürüm.”

 

Ateş’in bana sarılı olan kolları kasılmıştı. “Anne, gelinini hiçbir yere götüremezsin. Bence uykunu alamadın haydi odana!” Resmen annesini mi azarlamıştı? Ne kadar kaba bir adamdı bu! Özge abla bana mahçup bir bakış atıp odadan çıktı. Ateş beni balkona götürdükten sonra kapıda ne konuşuldu bilmem ama herkes dağılmıştı. Beş dakika sonra Ateş gelmişti elinde sıcak çikolata vardı.

 

“Ellerine sağlık.”

 

Kafasıyla eyvallah hareketini yapıp yanıma oturdu. Kollarını belime sarıp beni kendine çekti. Ona kaşlarım çatık baktım. Burada kimse yoktu rol yapmasına gerek de yoktu. “Ateş.”

 

“Dedem biraz şüphelendi güzelim kesin izliyordur kendi balkonundan.” Fısıltısıyla mecbur bende kafamı Ateş’in göğsüne yasladım. Bekliyordum konuşmasını. “Melisa ben özür dilerim seni kırmak istemedim. Sadece o an benden gidecesin ve bu oyun yarım kalacak diye korktum çünkü her şey iyi gidiyordu.” Yüzüme baktı gerçekten gözleri pişmandı. “Amacım seni tehdit etmek değildi ama çoğu çevremdeki kıza bu soyad bile yeterli olurken sen her şeyle benimle inatlaştığın için korktum. Özür dilerim.” Gözlerim dolu dolu baktım. “Bir daha beni sakın tehdit etme. Sen de biliyorsun bir mimar zor yetişiyor ve en sevdiğim işi bana yapmamakla tehdit ediyorsun.” Bana sıcacak bir şekilde gülümsedi. “Ben seni tehdit ederim ama başvursan da engel olmazdım. Seni üzmezdim.” Cümleleri beni afallatmıştı. “O zaman anlaşma yapalım sen bana Karadeniz korkusunu yaşatma bende sana iş.” Kafamı salladım. Ateş burnumun ucundan öptü. “Üşümüşsün bak hemen kızarıyor zaten hadi geçelim. Sen odadaki yatakta yatarsın bende aramıza yastık koyarım.”

 

İç çektim. “Ateş biz seninle sadece iş değil ev ve bebek konusunda da tartıştık. Biliyorum ben hemen kab-” Sözlerimi dudaklarımın üzerindeki elleri ile böldü. “Başka ev dersen başka ev olacak. Bebek de sana katılıyorum ne zaman aşık olursan bana o zaman olacak. Duş alacağım.” Ne dedi o? Aşık olursak demedi aşık olursan dedi. B-beni seviyor muydu? Çok kısa bir sürede bana aşık olmamış mıydı? Peki annemlerin bile bilmediğim damlalarımı nereden biliyordu. Bunu sadece mahalledeki o küçük çocuk biliyordu.

Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın canlarım :)

Bölüm nasıldı?

Ateş'in kaçırması hakkındaki düşünceniz nedir?

Sizce Ateş neden ailesine bu kadar mesafeli?

Melisa sizce hızlı mı affetti Ateş'i?

Bölüm : 14.06.2025 15:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...