
Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın canlarımmm :)
Bölümü biraz geç attım bunun sebebi de YKS sınavındaki okurlarım içindi. Onlarda okuyabilsin diye:)
Aklımdaki sorularla uyumuşum sabah gözlerimi araladığımda Ateş’in göğsünde uzanıyordum. Ateş benden önce uyanmış saçlarımı okşuyordu. Bir yandan da bilgisayarından işlerini yapıyordu. Bilgisayarındaki saate baktığımda afallamıştım. Öğlen olmuştu. Dünkü yaşadığımız gerginlik ikimizi de yıpratmıştı. İç çektim. “Günaydın Ateş.” Ateş bilgisayarını kenara bırakıp saçlarımdan öptü. “Günaydın güzelim. Bizi aşağıya bekliyorlar. Öğle yemeğine. Baban çokça aradı bende barıştığımızı söyledim.”
Gözlerimi kocaman açtım. Barıştığımızı söylemiş olabilirdi ama babam zaten Ateş’i sevmiyordu geri adım atacağını zannetmiyordum. “Geri adım attı mı?” Ateş güldü. “Hayır atmadı ve anlamış oldum inadının nereden geldiğini.” Yanaklarım kızarmıştı. “Hadi uykucu güzeli aşağıya inelim baban aşağıda.” Kafamı salladım. Birlikte aşağıya indiğimizde babamı gördüm kaşları çatık beklerken yüzü gülüyordu beni görünce de yüzünceki gülümseme büyümüştü. “Kızım günaydın.”
“Günaydın baba.” Babamın yanına oturdum. “Kızım biz büyükler olarak konuştuk sözünü istersen bu akşam yapabiliriz her şeyin hazır evdeki süslemelerde hazır olur dedi Anıl.” Babam sözüme onay mı vermişti? Daha dün bak bakalım sevgisi ne kadar Karadeniz’e git hem kafa dinlemiş olursun diyen adamdı. “Baba sen iyi misin?” Babam kafasını salladı. “İyiyim kızım. Biraz Anıl ve Özgeyle konuştuk da onlarda haklı bu kadar ilişkinizin içinde olursak siz nasıl doğruyu yanlışı bulacaksınız. Her küsmede ben seni uzaklaştırırsam bu sizi yıpratır.”
Babama sımsıkı sarıldım. Zaten bu evlilik zorken babamla biraz daha geriliyordum ama şimdi üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi olmuştu. “Aaa anneye hiç günaydın yok sanırım?” Kıkırdayarak anneme de sarıldım. Özge abla’ya dün Ateş çok kızmıştı. Ateş’te fark ettiğim şey ailesine kızgınlığıydı. Neden bu kadar kızgındı bilmiyorum ama öğrenecektim. Ahmet dede bana en içten bakışlarıyla baktı. “Kızım ne diyorsun bugün yapalım mı sözünüzü.”
Kafamı salladım. “O zaman ben hanımları kuaföre götüreyim. Sende oğlum gelinimizi getirirsin.” Ateş kafasını salladı. “Biz önce kahvaltı yaparız öyle geliriz.” Babam aklına bir şey gelmiş gibi bana baktı. “Kızım önce bizim evde olacak bakalım güzel isteyebilecekler mi? Onayladık diye de vericez demedik.” Ateş anında donup kaldı. Kıkırdadım benim babam kolay kolay vermezdi bir kere ah etti annemi altı kez istediği için. Ateş’in babası, Ateş’in omzunu sıvazladı. “Bizde kızınıza yaraşır şekilde isteriz. O zaman belki daha iyi düşünürsün dünürüm.” Babam da kahkaha attı. Ateş çok gerilmişti. Bana baktı gözlerinde gene o küçük çocuğu gördüm. Yanına gidip sarıldım. Mırıldanarak korkma sadece bugün olmaz yarın bir daha istersin olur diye dalga geçtim. Ateş bana en ters bakışlarıyla baktı. Tam kollarımı sardığım boynundan çekecekken belime kollarını sardı. Mırıldanarak sende korkma güzelim ben seni kaçırırsam falan dedi. Bu sefer ben ona en ters bakışlarımla baktım. Sonra Özge abla saatler kaldı hadi kızım hazırlan dediği için birlikte arabasına bindik.
“Aldığın söz elbisesi arabada annemler yerleştirmiş. Önce kahvaltıya gidelim sonra seni kuaföre bırakayım.”
Kafamı salladım. “Ama beni istemede gör istiyorum.” Ateş kafasını salladı. “Korumalardan biri sana alır çünkü bende tıraş olacağım babanın gönlünden geçen bir şeyi bana söylesen bende rahat edeceğim.”
Kıkırdadım. Aslında sürünsün istiyordum ama sonuçta bu bizim aşk evliliğimiz değildi. Bunu hatırlamak bile yüzümü düşürmüştü. Ateş de anlamış gibi bana bakıyordu. Onun stresi beni tekte isteyip hızlıca nikah kıymaktı dedesine göstermek için. “Şey merak etme babam beni sana verir. Ben halledeceğim. Babamın en sev-” Ateş’in kaşları çatıldı. Lafımı bölmüştü. “Şunu bil müstakbel sevgilim seni gerçekten nasıl isteyeceksem şimdi de öyle isteyeceğim. Sakın aklında bizim ki aşık evliliği değil uğraşmak istemiyor Ateş diye kalmasın. Emin ol en sevdiğim dakikalar olacak.”
Ne? Ben daha soru sormadan in bakalım aşağıya dedi. Soru sormama izin vermeden resmen arabadan indirmişti beni. Koltuktan elbisemi aldı. Peşimizdeki koruması da indiği için ona elbisemi verdi. “Kuaföre götürün. Bizim kahvaltımız hazır mı?” Koruma kafasını salladı. “Hazır efendim sabahtan beri içeriye kimse girmedi.” Ateş kafasını salladı. Mekan mı kapattırmıştı? “Mekan mı kapattırdın?”
“Evet çünkü müstakbel sevgilimle yemek yemek istiyorum. Tek müstakbel sevgilimin sesini kulaklarım duysun istedim.”
Utanmıştım. Ateş böyle iltifat edince kendimi bir an büyülü masalda kahramanımı bulmuşum gibi geliyordu. İçeriye girdiğimizde bizi garsonlar ve kafe sahibi karşıladı. Ateş’i tanıyorlardı sanırım. “Yengemiz mi Ateş abi?” Kafasını salladı. “Yengeniz.” Bu kelime bana çok garip geliyordu. “Merhaba Melisa abla. Ben kafenin sahibi Hakan Ak.” Bana uzattığı elini tutacakken Ateş benim yerime tuttu. Ateş gerçekten kıskanç bir erkekti. “Tanıştığıma memnun oldum Hakan.” Dur biraz burası benim gözlemeleri için Levent’le geldiğimiz yerdi. Ateş’e kıkırdayarak baktım. Ateş yeni anladığımı görünce mırıldanarak yeni uyandı benimki dedi.
“Ateş hadi hemen oturalım ben çok açım. Hakan bey bana patatesli gözlemenizden getirir misin?”
“Tabii abla getiriyorum ama bey’e gerek yok biz Ateş abiyi tanırız. Çok da severiz bizim aramızda mesafe olmasına gerek yok. Dedi zaten gözleme sevdiğini her şey hazır getiriyoruz şimdi.”
Kafamı salladım. Beş dakika sonra sofra donatılmıştı ve çok güzel duruyordu her çeşit gözleme vardı. “Ateş sen harikasın. Bak gönlümü çeldin şimdi (!)” Kıkırdayarak söylediğim cümlemi Ateş ciddiye almış gibiydi. “Vallahi mi?” Sorusuyla donup kaldım. Sonra şaka yaptığımı anlamış olacak ki biraz bozulmuştu. Ateş’e göre birini sevmek kolaydı sonuçta evleniyoruz ve karım diye bakıyordu ama benim için o kadar kolay değildi Ateş benim için arkadaşımdı.
“Kalkalım mı güzelim?”
“Ben bir lavaboya uğrayıp geliyorum.”
Kafasını salladı. Daha önce geldiğim için nerede olduğunu biliyordum. Lavaboda elimi yüzümü yıkadıktan sonra tam çıkacağım yan lavabo erkeklerindi ve telefonla konuşuyordu Hakan. Dinlemeyecektim ama zehir dediğinde durdum.
– Lan oğlum sana diyorum ya katamadım zehir.
– Her şey için geç değil. Bir dahaki sefere.
– Sen rahat ol. Şimdi kapatıyorum. Tüm gün korumaların yanında yemek yaptım katamadım. Kaçıracağız sana Melisa’yı.
Koşarak lavabodan çıktığımda Hakan anlamıştı ben olduğumu. Arkamda yetişmeye çalıştığında Ateş’in korumaları bir terslik olduğunu anlamış gibi yanıma gelmişlerdi. Nefes nefese Ateş’i arıyordum. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Biri bizi zehirlemek istemişti. Biri kollarımdan sımsıkı tutunca korkarak çığlık attım. “Benim güzelim. Ne oldu söyle bana.” Hıçkırımlarım Ateş’i görünce biraz daha sessizleşmişti. Sımsıkı sarıldım. “H-hakan beni ve seni zehirlemeye çalışmış. T-telefonla konuşurken duydum. K-korumaların yüzünden yapamamış.” Ateş’in gözlerini ilk defa gözlerini böyle koyulmuş gördüm. “Başka bir şey dedi mi güzelim?” Sesini sakin tutsada yüzünü sakin tutamıyordu. Gözleri seğirmişti. “Ş-şey kaçıracakmış biri için beni.” Ateş saçlarımdan öptü. “Sıkıyorsa deneseymişsin Hakan. Senden beklemezdim. Kime çalışıyorsun? Kardeşin Levent’e mi?” NE? Levent neden böyle bir şey denesin ki.
Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın canlarımmm :)
Ateş'i nasıl buldunuz?
Levent hakkında şaşırdınız mı?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |