
Gözlerimi araladığımda etrafıma bakındım. Uçağa ne ara binmiştik? Şaşkınca etrafa bakıyordum. En son Murat'ın bacaklarında uyumuştum. Şimdi ise Murat'ın göğsünde uzanıyordum. Kollarını da belime sıkıca sarmıştı.
"Uyandın mı huysuz cadım?" Gene mi bu lakap ya? diye ağzımın içinde homurdandım. "Tam bir pisliksin Murat. Bak sakın hastane de bana böyle seslenme. Hem biz ne zaman bindik?" Bana gülümseyerek baktı.
"Çok uyudun tabii hissetmedin. Kaç gündür abin yüzünden doğru düzgün de uyuyamadın. On dakika sonra iniyoruz." Kafamı salladım. On dakika sonra pilot ineceğimizi haber verdi. İndimizde Murat el bagajlarımızı aldı. Daha sonra da bavullarımızı bekleme yerine geçip bavullarımızı beklemeye başladık. Allah'tan ki hemen gelmişti. Baya acıkmıştım. Birkaç gündür olan bir durumlar yüzünden hiçbir şey yiyememiştim.
"Biliyorum acıktın huysuz cadım ama önce hastane işlemleri için gidelim. Daha ev arayacağız zamanımız çok yok. Akşama kadar halletmeliyiz."
"Bence de bir an önce halledelim. Hem sen nereden anladın acıktığımı?" Yere bakıp kıkırdadı. “Çünkü midenin sesi sayesinde tüm yolculuk boyu müzik dinleme ihtiyacı duymadım.” O kadar çok utanmıştım ki. Anında yanaklarımın kızardığına eminim. Murat’ı geçip hızlı hızlı dışarıya taksi bekleme yerine gittiğimde Murat pisliği arkamdan kahkahalar atıyordu. İkimizinde kararıyla önce hastane işlemlerini yapmak için taksiye bindik. Hastanemizin önüne yarım saatte gelmiştik. Alev hastanesinde görev yapacaktık ama Murat’ın ölen ablasının ismi olan yeri seçmemiz beni çok üzmüştü. Murat’ın sürekli göreceği ve duyacağı isim yüzünden motivasyonu düşebilirdi ama Murat ısrar etti burası olsun diye o yüzden tercih etmiştik. Murat sürekli hastaneye girdiğimizde ve yolda da esniyordu.
Ben uyuduğum için hiç uyumamıştı. Uçakta uyuyabilirdi aslında neden uyumadı ki? Nedenini sorduğumda biri sana zarar verebilir ben bu ihtimali hiçe sayamam demişti. Kendimi suçlu hissetmiştim, heyecandan dikkat de edememiştim çillime. Hastaneye girdiğimizde işlemlerimiz yarım saat sürmüştü ama değmişti. Artık çalışacağımız hastaneden çıktığımızda derin bir nefes aldım. Sonunda hayallerimiz gerçek oluyordu. Tam o sırada karnım tekrar guruldadı. "Çillim şey ben çok acıktım." Murat kıkırdayarak saçımdan öptü. "Şimdi gidiyoruz cadım. Nasıl dayandın bu saate kadar şaşırdım." Hep benimle uğraşıyordu. En sevdiği aktivitesi beni utandırmak ve benimle dalga geçmekti. Canını acıtmayacak şekilde karnına hafifçe yumruk attım. Daha çok gülmüştü susmak yerine. "Tamam cadım sustum ben. Haritadan baktığımda beş yüz metre ileride bir yer gösteriyor oraya gidelim." Biraz yürüdükten sonra dediği kafeyi bulmuştuk. Kafede cam kenarı, yola bakan kısma oturduk. Garson yanımıza gelip menülerimizi bıraktı. Menüde bir çok seçenek vardı ben kesin karar veremeyecektim bu yüzden kenara koyup Murat’a baktım. Murat çoktan karar vermiş gibiydi.
"Çillim serpme kahvaltı mı söylesek? Sen doy diye söylüyorum(!)"
Hala benimle uğraşıyordu. Tamam kahvaltı öğününü çok seviyor olabilirdim. Kahvaltı önemli bir öğündü ve bende az yemeği sevmiyordum. Murat garsonu çağırıp iki kişilik serpme kahvaltı söyledi. Benim için kahvaltıya ekstra boyoz ekletmişti içecek olarak da portakal suyu kendine de çay söyledi. Murat'a merakla baktım. Murat’ın gözlerinde benim kadar heyecan göremiyordum. Murat hep duygularını gizleyebilen biriydi. Bu yüzden emin olamadığımdan hiçbir mimiğini kaçırmamak için yüzüne dikkatle baktım.
"Çilli sence nasıl olacak?"
Beni rahatlatan bir gülümsemeyle baktı.
"Güzel olacak bal gözlüm. Hem de çok güzel olacak. Bu arada babam daha güvenli olsun diye rezidans tarzı evlere bakmamızı söyledi. Açıkçası daha rahat da olur.”
Kafamı salladım. Kahvaltımız geldikten sonra ben aşkla yemek yemeğe başlamıştım. Kahvaltımızı yarım saat sonra bitirdikten sonra Murat hesabı ödedi. Bana yanında hiç para harcatmadığı için artık teklif bile etmiyorum. Kafeden çıktıktan sonra Muratla birlikte ev bakmaya başladık. Tabii Murat epey bu süreçte sinirliydi çünkü baktığımız evlerdeki ev sahipleri bekar kadınla adam aynı evde yanyana yaşayamaz dedikleri için sorun yaşıyorduk.
Murat da bu durumu çözmek adına emlakçıyla fısıldayarak bir şey konuştu ama anlamadım fakat Murat ne konuştuysa size bende uygun ev yok diyen adam önümüze beş rezidans dairesi göstermişti. Biz de hepsini gezmiştik en beğendiğim en son gezdiğimiz daire olmuştu. Bize en uygun olan dört artı bir olan daire olmuştu. Rezidansın içinde hem kapalı hem açık havuz vardı. Spor salonu da baya genişti en çok da Murat gezerken spor salonuna bakmıştı. Burası içime sinmişti hem deniz manzarasını da gördüğü için ekstra sevmiştim. Abim bana ev bütçesinde yardım etmeyeceğini biliyordum çünkü burada kalmamı istemediği için sadece maaşımla ve eskiden kalan paralarımla idare edebilecektim. Annem de onun tarafında olduğu için yardım etmezdi. Babam etmek isterdi ama abim bunu düşündüğü için kesin harcamalarını kontrol ettirrecekti. Yanaklarımı şişirdim. Murat’a yük olmak istemiyordum. “Sevdin mi bebek kokulum?”
Evet desem her an bu evi satın alacak gibi bakıyordu. “Şey Murat bence çok büyük burası daha küçük evlere bakalım.” Kafasını iki yana salladı. “Sen burayı sevdin ama parasını dert ediyorsun abin yüzünden. Sana bir haberim var. Babam burayı çoktan satın aldı. Hatta bugün gezdiğimiz tüm daireler satın alındı. Yaklaşık birkaç dakika önce sen o güzel bal gözlerini denize çevirip gülümsediğin saniyelerde.” Şaşkınca bakmıştım. Ne demek satın aldı? Bu çok büyük bir şey değildi Muratlar için ama kendimi rahatsız hissetmeme neden olmuştu.
“Çilli-”
“Güzelim için rahat edecekse biz bir ev alacaktık yatırımlık sadece yerine karar vermemiştik o evde burası oldu. Babam tahmin etmişti emlak işlerinde sorun yaşayacağımızı. Biz konuştuk yani bu konuları. Biliyorum kendini iyi hissetmiyorsun ama biz sıfırdan bir başlangıç yapıyoruz her şey gönlümüzce ve gönlünce olmayacaksa ne anlamı var ki? Ailelerimiz bize çok çektirdi o yüzden bırak düşünme onları. Madem istedikleri hayatı bize dayattılar o zaman bunları da karşılasınlar hele ki sana ailem tüm şirketi üstüne yapsa gene yeterli olmaz. Sen onları terk edecek belki de intihar edecek bir adamı yaşama sıkı sıkıya tuttun. ”
O kadar güzel seviyordu ki beni. Ben ne diyebilirim ki? Canım arkadaşım. Gözlerim dolu dolu sarıldım. Evet Murat bir ara intiharı düşünmüştü çünkü ailesi her şeyini çok kısıtlıyordu ama ben ona yardımcı olmuştum. Murat derin bir iç çekip saçlarımdan öpmüştü. Duygusal anları sevmeyen koca bebeğim gözlerini kısıp bana baktı.
"Bal gözlüm sen ağlayınca tam bir cadı oluyorsun söylemedi deme. Şimdi eşya seçmeliyiz. Boş evde kalacak halimiz yok. Burada bir arkadaşımın mobilyacı dükkanı var. Oradan seçelim mi? Ama beğenmezsen söyle illa oradan seçmemize gerek yok."
Kafamı salladım. Evde bavullarımızı bırakıp anahtarlarımızı alıp çıktık. Artık kendimize ait bir evimizin olması beni gülümsetmişti. Dört artı bir olduğu için evin iki anahtarı vardı bu yüzden çoğaltmamıza gerek kalmadı. Birlikte arkadaşının mobilya dükkanına yarım saat sonra gelmiştik. Kendisi yoktu ama Murat aradığı için çalışanlar hemen bizimle ilgilenmişti. Birlikte koltuk, yatak odası takımları, çalışma masa takımı... gibi eşyalar seçtik. Epey yorulsak da biz seçtikçe kamyona taşımışlardı. Normalde eşyaların gelmesi zaman alacakken tanıdık olduğumuz için bizi kıramamışlardı. Biraz gözlerim dolmuştu bu aile sıcaklığına pek alışmamıştım. Ben küçükken yurtta büyümüştüm bir gün bir araba bana yurdun önünde çarpmıştı sonra da beni şimdiki ailem evlat edinmişti. Murat sanki içimdeki aileden dolayı olan burukluğu hissetmiş gibi kollarını bedenime sardı. "Ben buradayım huysuz cadım. Gel eve gidelim akşama doğru eşyalar gelecek." Kafamı salladım. Eve geldikten sonra Yeni yapılmış bir binaydı ve bizden önce kimse oturmamıştı bu yüzden de hiç temizlenmemişti. Ev hem inşaat tozu hem de boya lekeleri ile doluydu.
"Bal gözlüm bu boya lekelerini falan biz temizleyemeyiz. Süpürge de kamyonla gelecek. O yüzden ben oradayken bir temizlik şirketi ile anlaştım. Gelecekler az sonra."
Hiç kabul etmemezlik yapamazdım çünkü gerçekten evin hali kötüydü. Gelen sekiz kişilik bir ekipti. Sağ olsunlar kısıtlı zamanımız olmasına rağmen hızla bitirmişlerdi. Temizlik bittikten sonra eşya kamyonları geldi. İkimiz de ayakta zor duruyorduk epey yorulmuştuk. Evdeki eşyaların yerlerine onlar gelene kadar karar vermiştik. Bu yüzden geldiklerinde kurmaları gereken yerleri söylemiştik. Onlar gittikten sonra da bavullardaki eşyalarımı yerleştirmek için odama gittim. Kıyafetlerimi yerleştirdikten sonra yatağa oturdum. Murat benim için çok uğraşıyordu bu yüzden bende ona sürpriz yapmak istedim. Çalışma odalarımızı birleştirmiştim. Böylelikle bir oda boşa çıkabilmişti o odayı da müzik odası yapmıştım. O sırada Murat salonla ilgilendiği için bu odada ne olduğunu bilmiyordu. Bugün Murat eşyaların faturasını beklerken ben yan dükkana girdim. Enstrüman aletlerini satan bir yerdi. Bende oradan Murat için piyano ve gitar aldım. Çillim de görmeden hayalindekine tıpatıp benzer müzik odasını yaratmıştım. Heyecanla yanına gittim. Bence çok sevinecekti. Murat, göz kırparak başıyla evi gösteriyordu. “Beğendin mi?” der gibiydi.
“Ev çok güzel olmuş, çillim,” dedim, kalbim sıcacıktı. Gözlerime çapkınca bakıp muzipçe gülümsedi. “Ev, sen buraya adım attığından beri zaten güzel, cadım. Senin hayallerindeki gibi oldu mu peki?” Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. “Tam da hayallerimdeki gibi. Peki senin hayallerindeki gibi oldu mu?” İçimi ısıtan bir gülüş bahşetti.
“İçinde sen olduğun her şey benim hayalim, güzelim.”
Gülümseyerek koltuğa oturduk. Murat saçlarımdan nazikçe öpüyordu. En sevdiği şeydi bu; ne zaman yorgun ya da üzgün olsak yanıma gelip saçlarımı öper ve bir çözüm yolu bulurduk. “Çok yorulduk, değil mi? Ama sonunda senin o güzel gülümsemeni gördüm ya, cadım, tüm yorgunluğum uçup gitti,” dedi.
Koltukta yanına oturup sımsıkı sarıldım. Sürprizimi daha fazla saklayamadım.
“Murat, sana bir sürprizim var.”
Ellerini tuttum ve salonun yanındaki odaya, benim çalışma odam diye bildiği yere götürdüm. İlk bakışta ne olduğunu anlayamamış gibiydi. “Kızım, tatildeyiz, sonra çalışırız,” diye mırıldandı. Gözlerimi devirdim ve kısık bir sesle, “Şapşal mısın sen? Hadi, kapıyı aç!” dedim, heyecandan sesim kısılmıştı.
Murat kapıyı açtı, şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Oda tam da istediği gibiydi: Piyanosu vardı, ailesinin çöpe attığı piyanonun aynısı; tuşlarını birlikte boyamıştık bir zamanlar. Yanında ise yıllardır sakladığım gitar duruyordu. Duvarlarda sevdiği müzik gruplarının fotoğrafları vardı, duvarların rengi ise iç açıcı, huzur doluydu.
Murat, bir odaya bir bana bakıyordu. Kızmış mıydı acaba? Düşünemedim bile. “Şey... Kızmadın değil mi? Hem baban ve annen gelince odayı kilitleriz, kimse görmez. Görecekler diye mi böyle bakıyorsun bana?”
Gözlerindeki bulutlanma bir anda dağıldı. Uzun uzun yüzüme baktı, gözleri ışıldadı. Birden beni kendine çekti; karnımda karın kaslarını hissettim. Kollarını belime dolayarak etrafında döndürdü.
Murat, müziği hep içinde gizlemişti. Ailesi istememişti; konservatuar hayalleri aile baskısıyla suya düşmüştü. Müzik aletleri ve hayalleri bir bir ellerinden alınmıştı. Hatırlıyorum o günleri... Murat’ın evinden gelen bağrışmalar, kırılan camlar ve piyanonun çöpe atılışı… Gitarını sessizce kurtarmıştım o gün. Ve şimdi, onun için buradaydım, hayallerini yeniden yeşertecek bir köşede.
“Eskisi gibi çalabilir miyim ki? Üzerinden çok zaman geçti cadım,” dedi, gözlerinde endişe vardı.
“Tabii ki çalacaksın. Hem de daha güzel, daha tutkulu,” dedim. “Sen daha önce sıfırdan başlamıştın ve gizli gizli yarışmalarda ödüller kazanmıştın. Ellerini alıştıracak, yeniden eskisi gibi çalacaksın. Geceleri piyano sesiyle uykuya dalmayı çok özledim. Hem duvarlar çok ses geçirmez, istediğin saatte çalabilirsin.”
Murat yanağıma sulu sulu bir öpücük kondurdu. Gözlerindeki ışıltı içimi ısıttı. O benim ailemdi. “Seni kazanmak… Ben ne yaptım ki?” diye mırıldandım. “Çilli, asıl ben seni kazanmak için ne sevap işledim?” dedi, yanağımın kızardığını görünce kıkırdadı.
Sonra birlikte odayı gezip, tekrar salona döndük. O an hayatın tüm zorlukları biraz olsun hafifleşmişti, çünkü birlikteydik ve hayallerimizi yeniden kuruyorduk.
Flashback
Murat’ın evinden her zamanki gibi yükselen bağrış çağrışlar ruhumu parçalıyordu. Bugün aldığı o yeni müzik kitabını kesin görmüşlerdi. Gözlerim, yükselen öfke dolu seslerle kapanmaya başlamıştı bile. Onun durumuna yürekten üzülüyordum, ama kendi içimde de büyük bir fırtına kopuyordu. Birden cam kırılma sesi yankılandı. Yerimden fırladım, hiç bu kadar ileri gitmemişlerdi kavgalarda. Korkuyla pencereden dışarı baktım. Babası, oğlunun umutla baktığı o müzik kitabını yere fırlatmış, sayfalarını yırtmıştı bile. Piyanoyu da evin korumalarına çöpe götürtmüş, gitarı da yanına koymuştu.
“Ne var bunda?” diye fısıldadım kendi kendime. “İstediği mesleği okusaydı ya da sadece hobi olarak yapsaydı ne olurdu?”
Gecenin sessizliğinde evden usulca çıktım. Bahçenin önündeki çöpe yaklaştım. Piyanoyu kurtaramazdım belki, ama gitarı alabilirdim. Gitar sağlamdı. Murat, bu habere gerçekten sevinirdi. Titreyen ellerle gitarı aldım, ardından yere serilmiş kağıt parçalarını ve kitap sayfalarını toplayıp kitabı da yanına koydum. Korumalar gözümüze alışmıştı, hiç soru sormadılar. Evden uzaklaşırken kalbim sıkışıyordu.
Merdivenlerden sessizce çıktım, anneme yakalanmamak için... Ama tam odamın kapısına geldiğimde, karşıma dikildi. Kaşları çatık, gözleri deli gibi üzerimdeydi. İçimden bir ses, “Kaç!” diye haykırıyordu ama kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
“Murat’ın mutluluğu için uğraşacağına git derslerine odaklan, Alina! Tıp kazanacaksın, anladın mı? Ver şu gitarı bana! Ne yapmak istiyorsun? Murat’ın geleceğini kirletiyorsun. Ona yardım ettiğini mi sanıyorsun? Sadece köstek oluyorsun!”
Sesindeki nefret, bakışlarındaki iğreniş, beni dünyanın en kötü insanıymışım gibi hissettirdi. Omuzlarım çaresizlikle çöktü.
“Anne... Anlaşalım lütfen. O istediğin bale hocasıyla görüşmeye devam edeceğim, ama gitar ve kitap odamda kalsın,” dedim, sesim titreyerek.
Annem yıllardır dans etmemi istiyordu. Ben serbest dans severken zorla bale yaptırdı, üstelik başarılı da oldum. Ama o hep beni başkalarıyla kıyasladı, hayatımı kurmaya çalıştığı kalıplara zorladı. Babamla küçük bir tartışma yaşamıştım, annemle aramız zaten limoniydi. Ama Murat için yapacaktım bunu. O benim için her şeyi yapıyordu, canı yanarken bile vazgeçmiyordu. Ben de nefret ettiğim bale derslerini alacaktım, eğer onun huzurla gitar çalabileceği bir oda yaratacaksam.
Annem bana sırıttı; yüzünde bir anne gülümsemesi yoktu, sanki dünyanın en itici kadınıymış gibi hissettirdi.
“Sözünü unutma, kızım,” dedi.
Başımı salladım.
“Ama sen de Murat’a karışmayacaksın. Gelince özgürce çalacak, hatta destekleyeceksin onu.”
Annem başını salladı. Arkadaşlarının ve çevresindekilerin gözünde ben hep başarısızdım. Bale derslerinden vazgeçtiğim için dedikoduları ayyuka çıkmıştı. Şimdi tekrar başlayacağımı söyleyince, o da kendi sahte gururunu konuşturup benimle övünecekti.
Annem gittikten sonra iç çekerek odama girdim. Boş duran köşeyi Murat için müzik köşesine çevirmeye başladım.
— — — — — — — — —
Ve o akşam…
Murat odasına girdiğinde, yüzünde tereddüt vardı. Gitarını eline aldığında parmakları biraz titredi. Gözlerindeki çekingenlik, yılların bastırdığı duygulara karışıyordu.
“Çilli...” dedim usulca, adını sevgiyle söylerken yanına oturdum. “İstersen hiç başlamamış gibi, yeniden başlayabiliriz. Ellerini alıştırırsın, ben hep yanında olacağım.”
Gözleri yavaşça bana döndü, karanlıkta hafifçe parıldayan bir ışık gibiydi. Elleriyle benim ellerimi tuttu, sıkıca. Kalbim onunla birlikte hızla atıyordu. Başımı omzuna yasladım, o da saçlarımı okşuyordu.
“İçindeki müziği asla kaybetme, Murat,” fısıldadım. “Hayat ne getirirse getirsin, biz bu melodiyi birlikte yazacağız.”
Birbirimize sarıldık, dünya dışımızda küçülmüş gibiydi. O an anladım; gerçek özgürlük, sevgiyle ve hayallerle dolu bir kalpte saklıydı.
Son
İkimizde çok yorulmuştuk ve acıkmıştık da. Aramızda kalsın ama ben hep açtım zaten tok olduğum zamanlar çok azdı. Buzdolabının içini dolduracak vakit bulamamıştık bu yüzden de Murat internetten pizza söylemişti. Yarın market alışverişine çıkmayı aklıma not ettim. Yarım saat sonra kapı çaldı. Ben bakarım diye yorgunca mırıldandım zaten Murat’ın kendini kaldıracak hali yoktu. Ben gene uyuyabilmiştim ama Murat hiç uyuyamamıştı. Gelen kuryeden pizzaları aldım. Tam kapatacağım yan dairemizin yerlerinde kan lekeleri gördüm. Kaşlarım çatıldı. Acı dolu erkek inilti sesleri geliyordu. Acaba birine bir şey mi olmuştu?
Yorumlarınızı ve oy vermenizi bekliyorum.
Sizce kitap nasıl ilerliyor?
Murat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Alina’nın annesi hakkında düşünceniz nedir?
Murat'ın ailesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |