3. Bölüm

3. Bölüm

Nehir Rüya
nehirruya

Yorum Yapmayı ve Oy Vermeyi unutmayın lütfen :)

İçeriye girdiğimde benim düşünceli suratımı Murat görmüştü. Elimden pizzaları alıp kenara koydu. “Ne oldu Alina?” Murat’a söylesem kesin güvenliğim için burada yaşamayalım derdi çünkü bu evi bile alırken güvenliğini ve insansal yapılarını sormuştu. Hatta hiç kavga olup olmadığını bile sormuştu. Bu yüzden yalan söylemek en iyisiydi ama ben hiç Murat’a yalan söylemezdim ve iç sesim bu yalanlarımın ilk ve son olmayacağını söylüyordu. “Ben iyiyim sadece midem bulandı sanırım bugün çok hareket ettik.” Murat beni bekle diye mırıldanıp mutfağa gitti. Midemi bastırması için ekmeğin üzerine limon sıkıp getirmişti. Ağzıma attı. Midem bulanmıyordu ama gene de iyi gelmişti. Aklım hala yan dairedeki kan izleri ve inilti seslerindeydi. Kendim kontrol mü etseydim? Ya başıma bir iş gelirse ama belki adamın ayağı kaydı ve düştü. “Çillim ben biraz yürüyüş yapıp geleceğim o sırada bizimkilere evi gösteririm. Merak ederler. Sabah yerim artık canım istemedi.” Murat kafasını salladı. Elindeki pizza dilimini kenara koydu. Muratta mı benimle gelecekti? “Bende geleyim o zaman cadım. Sonra yerim.” Nasıl ikna edecektim ki? “Murat biraz yalnız konuşmak istiyorum.” Biraz yüzümü inceledi sonra yüzümden emin olduğumu anladı ve kafasını salladı peki dercesine. Daireden çıkıp yan dairenin önüne yürüdüm. Bizim dairelerimizin kapıları yan yanaydı ama dairenin önünde biri yoktu. Biraz daha ilerlediğimde koridorun sonunda çöplerimizi attığımız oda vardı onun önünde adam kanlar içinde yatıyordu. Koşarak yanına gittiğimde altın sarısı saçları terden alnına yapışmış hatta saçlarına biraz kan bulaşmıştı, mavi gözleri ise acıyla kapanıp açılıyordu. Beyaz teni bulunduğu durum yüzünden solgun duruyordu. İri ve yapılı vücudu acıdan kasılmış gibiydi. Sanki bir kavgaya karışmış ve ağır hasar almıştı. Yere eğildiğimde okyanus gözlerini gözlerime çevirdi. Bende parmaklarımı burnuna tutup nefesine baktım. Zar zor nefes alıyordu. "İyi misin? Beni duyuyor musun? Ambulansı aramalıyım." diye seslendim.

İç ses: Nasıl iyi olabilir sence Alina? Kanlar içinde yatıyor ve senin sorun iyi misin mi?

Gözlerimi kendi kendime devirdim. O sırada kanlar içindeki adam konuşmaya başladı. "Aramana gerek yok. Sadece bana kapıyı aç" Anahtarı zar zor uzattı. Bir de emir mi veriyordu bana? Neyse acısı olduğu için olabilirdi. Kapıyı anahtarla açtıktan sonra yerden kalkması için kollarımı beline sarıp ona destek verdim. Biraz yerden kaldırırken zorlansam da sonrasında daha rahat küçük adımlarla içeriye girebilmiştik. İkimizin de dairesinin içi çok değişikti. Adam’ın kendine özel zevki vardı. Salona geldiğimizde koltuğa bırakır bırakmaz gözlerini kapatmıştı. Derin bir iç çekmişti. İçim hiç rahat değildi. Bence hastaneye götürmeliydim çünkü kaburgaları acıyordu. Muratta meraktan az sonra arar dururdu. Gitmeli miydim? Ama ben kimseyi bu şekilde bırakamazdım. Gözüme salonun raflarında biraz da olsa tedavi edebileceğim eşyaları gördüm.

İç ses: Şimdi gitmediğin için çok pişman olacaksın.

İç sesim gene drama kraliçesi gibiydi. İç sesimi takmadan adamın yaralarını önce mutfaktan aldığım ılık su ve rafta bulduğum pamukla temizlemeye başladım. Ne kadar elim hafif olsa da yaraları derindi. Bu yüzden canı yanıyordu. Kısık kısık inliyordu. Pansumanı bitince ne yapacağımı düşündüm. Tam çantamı alıp giderken adamın mırıltısını duydum.

"Gitmesen olur mu gün ışığı?" Şaşkınlıkla baktım. Gün ışığı mı? Halüsinasyon mu görüyor bu adam? "A-ama ben ne yapacağım ki? Yeterince yardımcı oldum. Hastaneyi de istemiyorsun zaten." Yüzünü buruşturup ceketinde bir şey aramaya çalışıyordu. Ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp saati gördü. Küfür mırıldandı. "Kardeşim gelecek. En azından üzerimdekilerden kurtulmalıyım. Yardımcı olabilir misin?" Kesinlikle bu adama güvenmiyordum bu yüzden kendin halletmelisin diyecekken kapı çalmıştı. Elim ayağıma dolaştı. "Tamam yardımcı olayim ama ya anlarsa ya kanları benim gibi gördüyse hay aksi ne yapacağım ben şimd-" Sözlerimi dudaklarımın üzerine kapattığı elleri böldü. "Gün ışığı ne kadar gevezeymişsin sen. Kardeşim zaten sana kızmasını tamamlayana kadar ben gelirim. Yerdeki kanları da görürse abin sana kiraz almış dersin." Anlamsızca ona baktım. Bir de bana hakaret mi ediyordu?

Tam ağzının payını verecekken belime kollarını sarıp kapının önüne ittirdi. Kendi de kapının yanındaki odaya duvardan destek alarak girdi. Kapıyı mecburen açacaktım. Çocuğu dışarıda bırakacak değildim. Derin nefes alarak kapıyı açtım. Karşımda minik bir kız vardı. Sarı saçları hafif dalgalıydı ve mavi gözlerini bana dikmiş tatlı tatlı bakıyordu. Saçlarında kiraz tokaları, üzerinde de siyah elbisesinin üzerinde kiraz desenleri vardı. Dudaklarım kıvrıldı ne kadar tatlı bir kardeşi vardı.

"Merhaba tatlım.” Ne diyeceğimi bilmeyerek kıza baktım. Bu kız pek mi büyük gibi konuşuyordu. İçeriye girerken çantasını yere attı. “Çantamı içeriye getirirsin artık tatlım.” Çantayı yerden alıp kaşlarım çatık bir şekilde kapıyı kapattım. Salonda geldiğimizde abisini bulamadığı için suratını asıp bana baktı.

"Abim nerede?" Bir yandan da etrafta abisini arıyordu. Tam abisinin üzerini değiştirmek için odasına girecekken yere eğilip küçük kızı kucağıma aldım. Kucağımda çırpınarak bana çemkiriyordu. Dinlemeyerek salondaki koltuğa oturdum. Kız bir anda elimi ısırdı. İnledim. Dişlerini ne kadar keskindi. “Sakin ol küçük kız.” Küçük kız durmak yerine tekrar elimden ısıracakken hızlıca "Abin üzerini değiştiriyor kirazlı kız. Peki senin adın ne?" dedim. Abisinin evde olduğunu öğrenince bana utanarak bakmıştı. Özellikle ısırdığı elime bakıp gözleriyle özür dilemişti. “Tahmin edebilirsin çok zor olmasa gerek.” Neden öyle söylemişti ki? Dünya da birçok isim vardı. Bu kız da ne kadar cadı çıktı bir de Murat bana cadı diyor asıl cadı bu kız. Tanışsa kesin küçük kıza da cadı diye seslenirdi. Üzerine baktığımda kirazlar vardı ama adının kiraz olacağını düşünmüyorum bu yüzden en çok kullanılan isimlerden biri hem gözlerine de uyardı Deniz olabilirdi. “Deniz mi?” Küçük kız bana kıkırdayarak baktı. Eliyle elbisesini gösterdi. “Zor değildi o kadar da tatlım bir de bize derlerdi sarışınlar da gidik kafaları diye bence sizde de var bir şeyler.” Bu kız, abisi gibi anca laf yetiştiriyordu.

"Benim adım Kiraz." Kıkırdayarak söylemişti. Üzerindekiler yüzünden olmalı. Çok tatlıydı. Sarı saçlarını savuruyor bir yandan da kucağımdan inmeye çalışıyordu. Sonra aklına yeni gelmiş gibi bana dik dik bakarak sözde öldürücü bakışlarını üzerimde gezdirdi. "Sen benim abimin nesi oluyorsun?"

"Ben arkadaşıyım. Adım Alina. Abin inene kadar birlikte filim izleyelim mi?" Bana şaşkınlıkla baktı. "Arkadaş mı? Hiç bu zamana kadar kız arkadaşını evine getirmemişti. Abimin evinde gördüğüm tek kadın olabilirsin. Abimden hemen ayrıl yoksa gidip abime bana vurduğunu söylerim. Abimi benden alamazsın duydun mu? Seni anne ve babama da söyleyeceğim işte." Dehşetle içinden çıkan şeytana baktım.

"Böyle şey yapman gereksiz ve sana yalan söylemiyorum. Ben sorguya çekilmekten bıktım şimdi kendime film açacağım sen de izlemek istersen yerdeki puflarda oturuyor olacağım. " Kenardan kumandayı alıp televizyonu açtım. Cartoon Network'ü açtım. Bu saatte de Gumball olurdu. Kiraz biraz düşündükten sonra yerde oturduğum pufa geldi ve kucağımda yerleşti. Kafasını göğsüme koydu. Bana baktığını hissettiğim için ona döndüm. Hareketleri çabuk değişiyordu. Demin benden nefret etmiyor muydu? Şimdi de sevgi pıtırcığı olmuştu. "Yalan söylemiştim." Dediğinde gözleri dolmuştu. "Önemli değil ve senin gibi deniz gözlüye yakışmıyor mavilerinin buğulu bakması." Yanaklarına birer öpücük kondurdum. "Şey benim babam ve annem bizimle pek ilgilenmez. Özür dilerim yani gerçek değildi." Saçlarından öptüm. "Seninle ilgilenmeyerek kendi kaybeder. Sil bakayım göz yaşlarını. Eğer istersen birikte mısır patlatalım sonra da filimimize devam edelim. Hem benimle film izlersen seni affedebilirim."

Ellerini heyecanla çırptı. Kollarını boynuma doladı. Kucağımda mutfağa geçtik. Murat aradı mı diye kontrol ettim ama aramamıştı. Normalde arardı hatta merakından polise gitmesini bile beklerdim. Bir şey mi olmuştu? Aklımı dağıtan Kiraz'ın hadi yapalım film bitecek deyişiydi. Mısırı patlatırken Kiraz bana biraz daha yakın davranıyordu. Onu anlayabiliyordum sevgisiz büyümüştü tek sevgiyi abisinden almıştı ve onu kaybetmek veya paylaşmak istemiyordu. On dakika sonra mısırlarımız patlamıştı. Tabaklara koyup içeriye geçtik. Abisi de filmin yarım saati geçtikten sonra gelmişti. Yüzünü toparlamıştı. Hiç dayak yememiş gibi duruyordu. Kiraz abisini görünce kucağımdan inip abisine koştu.

"Ege aşkıııım." Deyip üzerine atladı, kucağımdaki minik. İstemsizce bu görüntü dudaklarımda bir gülümseme oluşturdu. Keşke bende abimle böyle olabilseydim. Küçükken çok iyiydik ama sonra yetimhaneye geçtiğimizde benimle ilgilenmedi bizi evlat aldıklarında ise tek gözünü hırs bürümüştü. Mal varlıklarımızı idare edip annelere yapanları bulacağına dair bu yolda da beni çok sıkmış ve darlamıştı ama bir kez böyle bana gülümsememişti. Abim gülümsemeyi unutmuştu. İç çekerek birbirlerine sarılan abi kardeşi izledim. Artık gitmeliydim. Murat da hiç aramamıştı hayret. Mısır tabaklarını yandaki masaya koydum. Çantamı alıp kapıya doğru giderken abisi, Kiraz'a koltukta onu beklmesini söylemişti. Kapının orda elini ensesine götürüp ovuşturdu. Mavi gözleriyle bana minettar şekilde baktı. "Sana nasıl teşekkür etsem az kalır. Bu arada ben Ege." Elini uzatmıştı. Ben de elini memnun oldum der gibi tuttum. "Ben de Alina yani adım gün ışığı falan değil(!) Bir de daha dikkatli olmalısın çünkü kardeşin sana değer veriyor seni kanlar içerisinde görmek isteyeceği son şey bile olmayacağı kesin."

Bu durum onunda canını sıkmış gibi kafasını ağır ağır salladı. "Haklısın. Biliyor musun? Seni seveceğini düşünmemiştim ama hemen ısındı. Sanki aranızda bir şey geçmiş gibi? Diş izlerine bakıp sırıtmıştı. İnsan bir özür diler çocuk yerine. Fısıldayarak "Aslında beni tehdit etti ama sonra alıştı. Bende onu sevdim. Senin için sorun değilse istediği zaman gelebilir. Bende bugün taşındım karşı dairede oturuyorum." Kafasını salladı. Daireme ilerlerken mırıltısını duydum daha çok görüşeceğiz desene dedi. Anlamsızca arkamı dönüp yüzüne baktım daha sonra dairemin önüne geldiğimde anahtarla kapıyı açtım. Murat'a merakla bakındığımda koltukta uyuyordu.

Bugün çok yorulmuştu eşyaların yerini beğenmeyince hep değiştirmişti. Murat'ın yediklerini topladım. Murat'ın yanına geri döndüğümde iyi ki yanımdasın her daim diye mırıldandım ama burada beli veya boynu tutabilirdi. Uyandırmalıydım çillimi. "Çillim uyan hadi. Burada boynun tutulur. Sabah da kesin söylenirsin." Birkaç kere tekrar edince kalkmıştı. “Gelmişsin güzelim.” Uyku mamuru kömür gözleriyle bana bakıyordu. “Geldim çillim ama uykum çok var hadi yatalım.” Muratla odalarımıza geçtik. Kiraz'ın gözlerinin dolduğu yer aklıma geldi. Acaba onunla konuşmaya yarın yanına gitsem, Ege bana kızar mıydı?

Balkonumun yan tarafındaki balkondan kıkırtı sesleri geliyordu. Sanırım Ege’nin odasıydı yan odam. Yataktan kalkıp balkondan dışarıya çıktım. Kiraz okul gösterisi için abisiyle çalışıyordu. Gülümsedim. Neşe dolu olması da aynı benim küçüklüğüm gibiydi. "Kiraz!" Seslenince ikisi de bana şaşkınca baktı. Kiraz biraz çekingence baktı. Hala elim yüzünden ona kızacağımı düşünüyordu. "Benimle konuşacağını hiç düşünmemiştim. Sıradan geçiştirme kelimeler zannettim." Dediğine kalbim kırılmıştı. Sanırım annesi böyle yapıp Kiraz'ı üzüyordu. "Hayır Kirazcığım geçiştirme sözler vermem ben kimseye. Sana bir teklifim var yarın birinin yardımına ihtiyacım olacak gibi kirazlı kurabiye yapmak için. Bana eşlik etmek ister misin?" Gülerek çığlık attı. Hemen kafasını salladı. "Gelirim canım." Sonra aklına bir şey gelmiş gibi dudaklarını büktü. "Yarın benim okulum var. Şey sen başka biriyle yap bence." Üzüldüğünü görünce "Üzülmeyi bırak hayatım. Yarın ben saat söylediğimi hatırlamıyorum. Okuldan sonra evime bekliyorum seni." Gözleri gene ışıldadı. Ellerini çırptı. Ege’ye baktığımda kafasıyla onayladı. izin vermiş gibiydi. Onlara iyi geceler dedikten sonra odama ilerliyordum ki Ege'nin seslerini duydum.

"Geceler seninle iyileşiyor gün ışığı."

Ondan böyle bir şey duymayı beklemiyordum. Genellikle Murat bana böyle iltifatlar ediyordu. Daha beni tanımadan neden böyle umutla ve güvenle bakıyordu? Düşüncelerimle kafamı yastığa koyup gözlerimi kapattım. Uykuya dalmaya yakınken odamın kapısı açıldı. Murat’la kaldığımız zamanlar bile önce benim uyumamı bekler sonra gelip beni kontrol ederdi bende deli yattığım için bazen de sırf yanıma geldiğini bilmek için üzerimi açardım. Şimdi de açılmış belimi örtüp pikeyi bana sıkıca sardı sonra da saçlarımdan öptü. Sessizce odamdan çıktı. Bende daha fazla uykusuzluğa dayanamayıp bedenimi uykuya teslim ettim.

 

Yorumlarınızı ve oy vermeniz beni mutlu ediyor :)

Diğer kitaplarıma da göz atabilirsiniz canlarım.

Bölümü beğendiniz mi?

Sizce kazanın çözülememe nedeni nedir?

Kiraz'ı nasıl buldunuz?

Bölüm : 12.08.2024 23:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...