
3.
Gözümü açtığımda heryer karanlıktı.
Sadece arkamda pencere oldunu varsaydığım yerden sızan ay ışığının odaya doldunu görebiliyordum
Nerdeyim ben ?
Küçücük bir anlığına evimdeki odama döndüğümü sansamda iç çekip kıpırdayarak yastığıma geri gömüldüm. Ama sonra duraksadım. Üzerinde yattığım şey yastık değildi.
Sıcak ve sert şey aşağı yukarı doğru hareket ediyordu. Daha iyi görebilmek için başımı kaldırdım.
Kaslı,inanılmaz kaslı bir adamın göğüsunde yatıyordum
Aman tanrım~Tugay
Uçak, birini boğması ve gözleri gibi son yirmi dört saate yaşanan tüm anılar canlandı.
Elimi boynuma götürünce hassas bir yara hissedince sızladım.
Beni ıssırdı!
~Tugay uykusunda kıpırdayınca bir an panikledim. Onu uyandırmış mıydım ?Beni tekrar göğüsüne çekerek kollarını bana bağladı. Burnunu saçlarıma gömerek tatmin olmuşcasına homurdandı.
Daha fazla hareket ediceni bekleyerek nefesimi tutsamda devam etmedi. Hala uyuyordu.
Tanrıya şükür
~Onunla baş başa uyuduğumuzu fark edince bir an panikledim. Odaya nasıl geldiğime dair hiçbir şey hatırlamıyordum.
Tanrım yoksa onunla yatmışmıydım?
~Anında kıyafetlerimi kontrol ederek hala üstümde uçaktaki taytla tişörtümün olduğunu görünce derin bir iç çektim. Ancak Tugay ın üstünde sadece boxer vardı.
Yüzümün ısındığını hissettim. Neden üstünde hiçbir şey yok?
Odanın etrafına bakındım. Burası kesinlikle evdeki yatak odam değildi. Karanlıkta gördüğüm kadarıyla gerçekten güzel bir otel odasındaydım.
Hem oda hemde üzerinde uyuduğum yatak büyüktü.
Odanın köşesindeki valizimi fark ettim. Oh bu iyi haberdi. Hala tüm kıyafetlerim yanımdaydı. Pencereden dışarıyı görmek için boynumu uzattım. Aşağıdaki ışıkları görünce şehirde olduğumu anladım.
Ama hangi şehir?
~Paristemiydim yoksa bu sosyopat beni başka bir yeremi götürmüştü?
Pencereden bir şey gördüğümde derin bir nefes verdim. Uzaktan görünsede belli belirsiz Eyfel kulesi oradaydı.
Uçakta tanıştığım ve şimdilik beni kaçırdığını düşündüğüm adamla Paris'te bir oteldeydim. Durum pek iç açıcı değildi.
Dönüp Tugay a baktım ondan kurtulmam gerektiği aşikardı. Onun deli olduğuna dair tek bir şüphem yoktu. Ama ondan nasıl kaçacaktım?
Bacaklarımı bacaklarına dolamış kolları sımsıkı sarmıştı.
Onu uyandırmadan kaçmam mümkün müydü?
Önce bacaklarımı hakaret ettirmeyi deniyerek onları yavaşça bacaklarının arasından çektim. Tekrar yüzüne baktım hareket etmedi.
Başarılı! evet bunu yapabilirim.
~Kolunu yavaşça kaldırıp. Belimden kaldırdım. Tugay anlaşılmayan şeyler mırıldandı. Gözlerimi hızla ona çevirdim. Kaşlarını hafifçe çatsada hala uyuyordu.
Yüz ifadesinin rahatlamasını bekledikten sonra tekrar harekete geçip diğer kolunuda kaldırarak yanına koydum.
Kollarında olmadığım için üşümeye başlasanda buna aldırış etmedim.
Yavaşça ve sessizce ondan uzaklaştıktan sonra devasa yatağın kenarına sürünüp ayaklarımı aşağı uzatarak soğuk zeminde ayağa kalktım.
Artık özgürdüm!
Ama kutlama yapcak Zamanım yoktu. Tugay uyanmadan önce bir telefon veya ordan çıkmanın bir yolunu bulmalıydım. Odada telefon arasamda görünürde yoktu.
Öyleyse tek seçeneğim odadan çıkıp karşıma ilk çıkan kişiden yardım istemekti. Parke zeminine bastığımda her gıcırdısında yüzümü buruşturdum. En yakınımdaki kapıya uzandım.
Tam elimi kapı koluna atacakken konuştu.
" Mira?"
Olduğum yerde sıçrayarak korku içinde çığlık attım, hızla arkamı dönünce yatağa yan yatmış Tugay ın basının altında elini koyup keyifli bir ifadeyle beni seyrettiğini gördüm
Boğuk bir sesle " Yatağa dön" dedi.Bunun üzerine tepeden tırnağa ürperdim."Gecenin bir körü ve ben yorgunum".
Sırt üstü yuvarlanıp kolunu gözlerinin üzerine uzatarak iç geçirdi. Göğsü ritimli bir şekilde yükselip alçalmaya başladı.
Tekrar uykuya mı dalmıştı? Kapıya tekrar dönüp koluna bastırdım
"O bir gömme dolap bebeğim" dedi.
Omzumun üzerinden ona baktım hala sırt üstü yatıp bana bakmıyordu.
Kapıyı açıp içeri baktım. Haklıydı. Bu bir gömme dolaptı.
Odanın diğer ucundaki kapıya koşup açtım. Ama dışarıya fırlayamadım Tugay ın tekrar konuştuğunu duydum.
"Mira lütfen yatağa dön. Korktuğunu biliyorum ama herşeyi sana daha sonra anlatıcama söz veriyorum. Şekil değiştirmenin eşiğine geldikten ve seni işaretledikten sonra buna mecalim kalmadı."
Neden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Şekil değiştirmek? İşaretlemek? Şimdi bana ona büyük rahatsızlık veriyormuşum gibi bezgin ve canı sıkkın bir ifadeyle bakıyordu.
Onun~canınımı sıkıyordum?
Beni kaçıran kendisiydi! ~Ben korkudan aklımı kaçırırken, o orda öyle uzanmış, güzellik uykusunu almayamı çalışıyordu?
Sikerler onunla konuşmayı! Onunla birdaha konuşursam ben neyim!
~Kaçmaya hazırlanarak kapıya dönsemde onun sesini duyunca duraksadım.
"Mira eğer bu odadan çıkarsan sersem ve hasta gibi hissetmeye başlıcaksın. İşaretlenmede bu kadar kısa süre sonra benden bu kadar uzak kalamazsın. Boyundaki ıssırık izinin acıdığına dair bahse girerim, öyle değil mi?"
Daha önce farkına varmamıştım ama bunu söyleyince yaranın kendi kalp atışları varmış gibi zonkladığını hissettim.
Boynumdaki işarete dokunduğum anda acısıyla sızladım.
Ben onunla kapı arasında gidip gelirken kararsızlığımı izliyen Tugay doğruldu.
İç güdüsel olarak ona bir adım attığımda acının bir nebze hafiflediğini hissettim. Aman tanrım işte bu garip!
"Söylediğim gibi oldu. Değilmi? Canının yandığını biliyorum bebeğim, ama yatağa dönersen tüm acını dindirebilirim. Seni iyileştiririm."
Bir tür büyünün tesiri altında gibi hissediyordum. Hiç düşünmeden bir kaç adım attığımda sırtımın ipek çarşaflara gömüldüğünü ve Tugay ın enfes vücudunun üzerimde olduğunu gördüm.
Dudaklarımı iştahla yaladım.
Bir saniye az önce onun vücuduna enfes mi demiştim?
Vücudum yanıyormuş gibi hissediyordum. Belirgin çene hattından, geniş omuzlarından, kaslı göğsünden ve çekici bir V ile aşağı inen mükemmel karın kaslarından başlayarak her noktasını inceledim.
Tanrı aşkına! Mira,kendine gel.
~Kafamı iki yana sallamaya çalışsamda parmaklarını baldırımda gezdirmeye başlayınca resmen adımı unuttum.
"Gevşe Güzelim" Boğuk sesiyle tepeden tırnağa ürperdim "Sana cenneti göstereceğim."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |