94. Bölüm

60. BÖLÜM ( 2.PART )

Nektari Güzeli
nektariguzeli

Merhaba Sevgili Okurlarım finalin son partına hoş geldiniz.

Oldukça keyifli bir bölüm olacak, oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Sizleri seviyorum iyi okumalar.

 

"Ay Kaan yeter yahu, çek şunu ağzımdan lütfen." Diyerek ağzıma uzattığı sekizinci çatal ciğerden kaçmaya çalıştım. Ama zorla ağzıma tepti. Kaç aydır bana yedirmediği şey kalmamıştı. Daha yeni yeni beş aylık oluyordu ama şimdiden şişmiştim. Gerçi bu bebekten dolayı değildi bence, çünkü Kaan sürekli bir şey yediriyordu bana.

"Şunu da ye tamam." Diyerek ağzıma tepiştirdiği ciğerin arkasından ayranı uzattı. Birkaç yudum içtikten sonra geri çekildim. Biraz daha zorlarsa yediklerim dışarı çıkacaktı.

"Allah'ının aşkına yeter artı vallahi çok doydum." Diyerek kaçmaya çalıştım ama belimden tutup geri koltuğa oturttu.

"Bir yere kaçmak yok. Yedirmeyeceğim tamam ama meyve suyunu iç." Diyerek taze sıkılmış portakal suyunu elime tutuşturdu. Oflayarak tip tip baktım.

"Daha demin ayran içtim, midemde Bilgecan dedenin iksirini mi hazırlıyorsun beyim?" Dedim. Ciddi yüz ifadesi kırıldı ve gülmeye başladı. Tip tip bakmayı bırakıp ben de güldüm ama portakal suyunu da içtim mecbur kalarak. Bardağı masaya koyup arkama yaslandım.

"Gel bakayım doymuş musun?" Diyerek karnıma yapıştı. Eliyle karnımı yoklarken hafifçe vurdum.

"Yahu ben bebek miyim de tokluğumu karnımdan ölçüyorsun." Diyerek güldüm ama bir kez daha yoklayıp öyle geri çekildi.

"Doymuşsun evet." Dedi bir de. Aklımı deliricem.

"E ölçtüğüme göre sofrayı toplayayım sonra da film izleyelim seninle." Diyerek sofrayı toplamaya başladı. Ben de sofrayı kaldırmaya yardım ettim. Mutfağı da birlikte toparladıktan sonra mısır patlatmıştım. O da film seçmeye gitmişti.

Dolapta bulduğum çikolataları da kapıp içecekleri doldurdum. Yiyecekleri ve içecekleri tepsiye dizip tepsiyi alıp salona geçtim. Filmi çoktan seçmiş beni bekliyordu. Penguen yürüyüşüyle ilerleyip masaya tepsiyi bıraktım. Koltuğa oturduktan sonra Kaan'ı da kendime çekip başını bacaklarımın üzerine koydum. Yerinden memnun bir şekilde filmi başlattı. Türk filmlerinden açmıştı. Maide'nin Altın Günü. Daha ilk sahnelerle gülmüştük bile. Avucuma aldığım patlamış mısırları Kaan'ın bana yaptığı şekilde ağzına tıkıyordum ama maşallah beyefendinin ağzı uzay boşluğuydu. Ne kadar ağzına tepsem de sonrakinde ağzı boş oluyordu. Son patlamış mısır bükücü falan mıydı acaba? En son dayanamayıp yüzüne eğildim. Filmi izlerken aniden benle karşılaşınca anlık bir duraklama gelmişti ama sonra ne oldu der gibi kaş göz yaptı. Elimi ağzına attım.

"Aç bakayım ağzını." Diyerek elimi dudaklarına hafifçe vurdum. Dediğimi yapıp ağzını açtı ve iyice eğilip ağzına baktım. Normal bir insan ağzıydı işte, uçuk bir şey yoktu. E bu mısırları ne ara yiyordu? Süper Sonic'e dönüşmüştü de benim mi haberim yoktu? Ciddi ciddi bunu düşünürken ne olduğunu merak etmiş olmalıydı.

"Ne oldu, ağzımı niye kurcalıyorsun?" Diyerek gülmeye başladı. Bu adamın çok güzel güldüğünü söylemiş miydim?

"O kadar ağzına mısır teptim ama sonrakinde ağzın hep boştu." Dedim.

"Eee?" Diyerek konuşmaya teşvik etti.

"Ağzın uzay boşluğu falan mı diye kontrol ettim ben de." Diyerek saf saf konuşmaya devam ettim.

"Uzay boşluğu muymuş peki?" Gülerek söyledi.

"Yok hayır sen Süper Sonic'mişsin." Dememle katıla katıla gülmesi bir oldu. Ben hala ona öylece bakarken ensemden tutup yanağıma sulu bir öpücük bıraktı.

"Seni şapşal seni. Merakını yesinler Kırmızı Güzelim." Diyerek tekrar öptü ama bu defa diğer yanaktan. En sonunda ben de gülerek kafasını bacaklarımın üzerine geri iteledim. Dalga geçiyordu bir de.

"Of be, dalga konusu oldum gene. Dön dön." Diyerek saçlarıyla oynamaya başladım. O da daha fazla beni utandırmamak için kıçını döndü. Ama bu defa da ben rahat duramayıp kıçına hafif bir şaplak attım. Çıkan ses pek de hafif gibi değildi ama sonuç olarak götü güzel olanın vuranı çok olurdu.

Şaşkınlıkla dönüp yüzüme baktı öylece ama benim kahkaha atmamla o da gülmüştü.

"Yok artık Kırmızı Güzelim, götümden ne istiyorsun?" Dedi ama gülmekten cevap veremedim. Biraz beni beklemesi için iki dakika işareti verdim. O arada benim gülmemin bitmesini bekleyerek beni izledi. En son gülmem biraz durulunca konuşum.

"Götü güzel olanın vuranı çok olur." Dedikten sonra tekrar gülme krizine girdim ama bu defa yalnız değildim. O da gülme krizine girmişti. Gülmekten filmi çoktan izlemeyi bırakmıştık, gelişi güzel oynuyordu film.

Herife bak be, çok güzel gülüyor. Gözüme çok tatlı gelince yanaklarına yapışıp sincap sever gibi yanaklarını bir oraya bir buraya çekiştirdim. O da halinden pek memnun bir şekilde burnumu ısırdı. Elimle hafifçe göğsüne vurdum.

"Ula kopardın burnumu." Dedim ama sadece dişlerini burnuma değiyordu. Abartma benim sanatımdı kesin olarak. O da bunu bildiğinden sessiz kalarak bu defa yanağımı kaptı. Gülerek ben de onu gıdıkladım. En sonunda ikimizde birbirimizle uğraşa uğraşa filmin sonunu görmüştük. Uykumuz geldiği için ben yatağa o ise mutfağa gitmişti. Geceleri ballı süt içiriyordu. Hatta pestil de yediriyordu ama gece fazla tatlı gelip susattığı için ikna edip kurtulmuştum.

Aradan geçen beş dakikadan sonra geldi ve sütü bir güzel içirdi. Sona ise her zaman ki gibi birbirimize sarılıp uyuduk. Yani en azından o uyudu. Uykum yoktu şu an.

"Sevgilim, sıkıldım ben." Diyerek göğsünü dürtükledim. Uyumuş gibiydi ama ne ara yahu? Kafasını koymasıyla uyuması nasıl olabilirdi? Ben kırk takla atamadan uyuyamıyordum. Sıkıntıdan geberiyordum. Oflayarak yataktan yavaşça kalktım. Aynanın önüne geçip bakım yapmaya başladım. Yüzüme maske yaparken bir yandan da telefondan bir şeyler izliyordum. Saat 23.08'di. Koyu yeşil maskeyi iyicene yayıp aynadan kendimi kısacık inceledim. Yeşil uzaylıya dönmüştüm. Kendi kendime gülerek elimi yıkamak için kalkmıştım ki telefon çalmaya başladı. Gece gece kim arıyordu ki? Geri dönüp telefondaki aramayı cevapladım. Kutay'dı.

"Mavimtırak acil şirkete gelmen lazım. Aysima'nın kafası gene gidip geliyor." Aysima'nın öfke kontrol bozukluğu vardı. Lisedeyken daha iyiydi ama şu an durumu çok da iyi değildi. Hatta bipolar bile denebilirdi. Bazen çok uysal bazense aşırı sinirliydi. Ne yapacağı belirsiz biriydi. İlaç kullanıyordu ama muhtemelen aksatmıştı.

"Tamam tamam geliyorum. Şu an ne yapıyor?" Dedim panikle. Bir yandan da Kaan'ı uyandırmaya çalışıyordum.

"Etrafı yıkıp döküyor. Odasında sağlam olan üç beş şey var onlar da koltuk." Dedi. Durumu bayağı kötüydü kısacası.

"Yanına yaklaşma, senin boynuna bile yapışabilir. Bırak kırsın. Sadece kendine zarar verecek bir şey yaparsa müdahale et." Dedim. Kaan bir türlü uyanmıyordu.

"Tamam bekliyorum." Dedikten sonra telefonu kapatmıştı. Hızlıca dolaptan hırkamı alıp telefonumu hırkamın cebine koydum. Yatağa atlayıp Kaan'ı çimdirdim.

"Kaan kalk, Aysima kriz geçiriyor. Hadi kalk!" Diyerek iteledim ve sonunda gözlerini açtı. Uykulu uykulu etrafa baktı ama sonra kalktı ve koştur koştur arabaya bindik. Anahtarı takıp arabayı çalıştırdım. Gaza bastığım gibi şirkete sürdüm. Geldiğimizde Kaan hala uykuluydu. Olanlara anlam veremiyor gibiydi. Kolundan tuttuğum gibi şirket asansörüne sürükledim. Asansörden indiğimizde hızlıca karşı odaya koştuk. Etraf karanlıktı ve odanın ışığı kapının eşiğine vuruyordu. Odanın önündeki karaltı seçilebilirdi. Kutay oradaydı. Yüzü hafiften görünüyordu. O tarafa doğru koşturduk. Kutay ayak sesleriyle arkasına dönmüş olacak ki donup kaldı ve biz daha ne olduğunu anlamadan çığlığı bastı. Uykulu olan Kaan bile bu sesle ayılmıştı muhtemelen. Boş koridorda yankılanan yüksek desibeldeki ses sağ solun kulak zarımızı patlatmıştı. Hatta bir süre içerideki sesler bile susmuştu ama ardından tekrar takırtı sesleri başlamıştı.

Sabır çeke çeke Kutay'ın koluna dokunmuştum ki geri kaçtı.

"BİR DE DOKUNUYOR ALLAH'IM!" Diye bağırdı. En son sabrım taşıp ben de bağırdım.

"LAN BENİM SAKİN OL, MAVİMTIRAK!" Kaan zaten seslerimizle ayılmıştı ama bu defa da kulaktan gidecekti. Kutay şaşkınlıkla bana bakarken konuştu.

"Senin suratın niye koyu yeşil?" Dedi. Elimi yüzüme attım.

"Ha?"

"Suratına ne sürdüysen koyu yeşil, lan karanlıktan görünce altıma sıçtım. Bu surat ne?!" Diye tekrar celallendi ama elimle omuzuna bir tane yapıştırınca sustu. Şu an gülme sırası değildi. Daha sonra konuşabilirdik ve bunu anladığı için konuyu kapattı.

"Çok şükür geldiniz. Şu an odadaki koltuğu deşiyor. Makasla parçaladı bildiğiniz." Dedi. Başımı sallayıp biraz sakinledim. Bu halde girersem onu daha çok gerecektim. Sakinleşmenin ardından hafifçe kapıyı aralamıştım ki aradan geçen birkaç saniye de kapıya bir şey çarptı ve kulağım çınladı. Sanırım vazoyu fırlatmıştı. Bir elimle kulağımı ovuştururken diğer elimle kapıyı hızla geri kapattım. Kafamı çıkartsaydım kafamdan vururdu herhalde. Kutlu kendini tutamayıp kıkırdamıştı ve bunun bedelini Kaan'dan gelen ense tokadı ile ödemişti. Bu sefer gülen ben olmuşken Kaan kolumdan çekip geriletti.

"Bekle, ben bakayım ona bir." Dedi ve benim yaptığım gibi kapıyı hafifçe araladı. Ama o bir fark yaratarak içeri seslendi.

"Aysima kardeşim, biraz geleyim konuşalım ha. Kapıyı açıyorum tamam mı?" Dedi.

"Açma konuşmak falan istemiyorum ben!" Diye bağırdı. Ne olmuştu da bu kadar sinirlenmişti? Dayanamayıp Kaan'ı Kutlu'nun üstüne ittim ve bir saniye beklemeden kapıyı sonuna kadar açtım. Aniden açılan kapıya bir şey fırlatmamıştı Allah'tan ama beni görünce başta ne olduğunu anlayamadı. Sonra ise çok öfkeli olmasına rağmen gülmeye başladı. Ne olduğunu bilmediğim için elimi suratıma attım. Acaba suratımda bir şey mi kalmıştı? Elimle yüzümü yokladım ve yeşil yeşil toprağımsı şeyler elime döküldü. Anaa ben maskeyi yüzümde unutmuşum ya. Kutlu söylemişti ama gene unutmuştum. Allah da benim belamı vermesin yahu. Aysima şaşkın halimi gördükçe daha çok güldü ama bu çok da sürmedi.

"Git şu elini yüzünü yıka." Dedi ve odadan kovdu. Elimle boş ver işareti yapıp yanına yürüdüm ve tekrar o sinirli yüzü yerine geldi.

"Ne oldu? Niye bu kadar öfkelisin, bu odanın hali ne? İlacını almadın mı sen hanımefendi?" Dedim. Oflayarak elini saçlarına geçirip geriye attı. Ben de parça pinçik olmuş koltuklardan birinin üzerine oturdum.

"Projeyi kaybettim! Aylardır gecemizi gündüzümüze katarak üzerinde çalıştığımız projeyi kaybettim! Çaldılar!" Dedi, şaşkınlıkla bakakaldım. Çaldılar mı? Kim çaldı ulan?! Aylardır üzerinde ter dökmüştük biz. Zar zor bitmişti ve biz tanıtmıştık. Nasıl çalmışlar?

İçeri giren Kaan ve Kutay'ın da kaşları çatıktı ve benim gibi olayları anlamaya çalışıyordu. Onlar da elinden gelen desteği vermişti bize ve zorlarına gidiyordu doğal olarak. Sinirden ellerim titreye titreye sordum.

"Ne demek kaybettim? Aysima biz onca vaktimizi verdik ve bu şirketin geleceğinde büyük bir rol oynayacaktı?! Nasıl oldu bu?!" Diye bağırdım. Pişmanlık ama öfkeyle baktı. Gözlerinden okuyordum bilmiyordu. Elimle saçlarımı kaldırıp enseme hava yaptım ama kesmedi. Üzerimdeki hırkayı çıkarıp rastgele fırlattım. Kaan yanıma gelip tutmaya çalışsa da izin vermedim.

"Bilmiyorum, ben tanıttım ama çoktan başkası tanıtmış. Çalıntı dediler Sare! Sanki daha önce bir bildikleri yoktu?! Bilenler vardı aralarında ama bize hak vermediler!" Diye bağırdı. Nasıl olabilirdi lan?

"Kim almış bizim projeyi?" Dedim merak ve sinirle. Bulduğum yerde onu boka çevirmesem ben de Mavi Sare Yasra değilim. Sinirle yüzümü ovuşturdum. Derin bir nefes alarak kendini kırık cam kaplı yere bıraktı. Kutay koştu ama engel olamadı. Çoktan camların üzerine diz çökmüştü. Kırık camlar dizlerine batmıştı bile. Yerimden kalkıp yanına oturdum diyemem çünkü Kaan beni geri çekip geri yerime yapıştırdı.

"Zeynel Kulp." Dedi. Tanıdığım söylenemezdi ama hakkında birkaç şey duymuştum. Sabır çeke çeke düşünürken kendime geldim. Ben bu değildim ki, pes etmek lügatımda yoktu. Ben de daha iyisini geliştirirdim. Daha güzelini, daha kalitelisini yaparım. Benimle oynasın, bakalım kim kazanacak. Yerimden kalkıp odama koşturdum. Kutay da benimle geldi. Odanın önüne gelince anahtarı yanıma almadığım aklıma geldi. Yan tarafıma dönüp ne yapacağımı izleyen Kutlu'yu kapıya çektim.

"Kır kapıyı." Dedim ama şaşkınlıkla baktı.

"Ne?" Dedi, elimle yüzümü ovuşturdum.

"Kapıyı kır." Diye tekrar ettim ve çok şükür ki aklı başına geldi.

"Çekil." Diyerek beni kapının soluna iteledi. Dediğini yapıp biraz daha geriledim. O da kapıyı kırmak için beş adım kadar geriye gitti. Ardından tüm gücüyle kapıya koşup omuz attı ama kapı kırılmadı. Tekrar geriye gidip tekrar omuz attı. Ve bu defa kırıldı. Omzuru ovuştura oluştura yanıma geldi.

"Senin yüzünden omzum kırıldı. Alacağın olsun." Diye söylendi. Gülerek sırtına vurdum. Bu defa ciddi anlamda söylendi.

içeri girdiğim gibi masama yöneldim ve bilgisayarı başlattım. Aradan geçen bir otuz saniyeden sonra açıldı ve projenin kopyasına tıkladım.

"Ne yapacaksın?" Yanıma iyicene yerleşip ekrana baktı. Proje tamamiyle oradaydı. Geliştirecektik.

"Geliştireceğiz, daha iyi bir forma sahip olacak ve bu defa her şeyi ben halledeceğim." Çekmeceden sıfır flaşların olduğu kutumu açıp içinden birini aldım. Bilgisayara takıp projeyi oraya attım.

"Tek başına zor olur. Nasıl yapacaksın?" Diye uyardı ama omuz silktim. Gayet de yapabilirdim. Zaten evde oturmaktan sıkılmıştım.

"Evde olduğum için boş vaktim çok benim, hallederim." Dedikten sonra flaşı çıkarıp bilgsayarı kapattım. Arkamdan gelen Kutay koluma yapıştı.

"Maşallahın var valla, tek başına bunu hallet seni tüm ekiple yemeğe çıkarıcam." Dedi gülerek kafasından iteledim.

"Söz ver. En sevdiğim tatlıları alacaksın, eminsin?" Dedim. Başını gururla kaldırıp güldü.

"Sözünü tutmayan er mi olur? Tutucam tabii." Dedi. Hevesle ellerimi çırptım.

"O zaman boğaz manzaralı bir restorana gidicez tamam mı?" Dememle minik bir öksürük tuttu. Minik dediğim de koridoru inleten cinstendi. Zar zor kafasını salladı.

"Vur dedik öldürdün Mavimtırak, masraflar götüme yama olacak." Demesiyle tüm sinirim çekildi ve gülme krizine girdim. Güldükçe koluma destek veriyordu çünkü gülmekten yere düşecek haldeydim.

"E artık bu masrafların üzerine bir bardak soğuk suyu kafana dikersin." Diyerek yüzüne baktım. Başını iki yana salladı.

"Götüme buzulları soksan anca etkisi geçer." Diyerek gülmeye başladı. Yeni biten gülme krizimntekrar tutmuşken içeri girdik. Kaan Aysima'yı temiz bir yere oturtmuştu ve şu an yerleri süpürüyordu. Gülme seslerimizle ikisi de bize dönmüştü. Aysima pişman bir şekilde oturuyordu ve Kaan'ın yüzünde herhangi bir ifade yoktu ama süpürgeyi bir yere bırakıp belini esnetti.

"Hele şuna bak, altmış yaşında sanki." Diyerek Kaan'a sataştı Kutlu. Hala Kutlu ile tartışıyordu ama bir yandan da iyi anlaşıyorlardı.

"Kutay oraya gelirsem, süpürgeyi kafana çalrım koçum." Mini uyarıyı yalayıp yutan Kutlu kıvırta kıvırta Aysima'nın yanına çöktü. Aysima ise kafasını kafasını Kutlu'nun omzuna yasladı.

"Ne yapacağız?" Diye sordu Aysima. Omuz silkerek karşılarındaki yırtık koltuğa çöktüm.

"Ne yapacağız değil, ne yapacaksın diyebilirsin." şaşkınlıkla kafasını Kutlu'nun omzundan kaldırdı.

"Ne yani, ben niye yardım etmiyorum. Projeyi kaptırdığım için mi?" Yerinden kalkıp yanıma gelmeye yeltenmişti ki oturmasını işaret ettim. Dizleri kanıyordu. Acile gitmeliydik.

"Hayır ondan değil. Projeyi ben alacağım çünkü senin kafan yerinde değil. Proje stresi seni çok yoruyor. Biraz dinlenmen lazım." Başını eğip geri yerine yasladı.

"Doğru diyorsun bu yüzden projeyi kaptırdım." İyicene yerine sindi. Yanlış anladığını fark ederek yanına gittim. Kutlu'yu kıçımla yan tarafa iteledim.

"Bir açık ve, kankam la konuşayım bir." Gözlərini kısıp tip tip baktı.

"Öyle mi olduk şimdi." Dedikten sonra triplenip yana kaydı.

"Aman ne, zorlama zorlama gel buraya." Kolumdan tutup yanı çekiştirdim. Mecbur yanıma geldi. Kaan halimize gülerken Aysima'nın keyfi de yavaştan yerine gelmişti.

"Ay Yüzlüm sen beni yanlış anladın. Muhtemelen içeriden bilgi sızdırmışlardır. Senin bir suçun yok. Olmuşla ölmüşe çare yok. Ben onu demedim ki sana. Yorgunsun ve aylardır bu proje üzerinde dirsek çürütüyorsun. Senin bir canın var ya hani. Git biraz tatile çık, ne bileyim hobi edin. Bir şeyler yap ve zihnin de bedenin de dinlensin. Benim tek isteğim bu." Yandan karnımın izin verdiği kadar sarıldı. O da bir elini karnıma, diğer elini ise elimin üzerine atıp sarıldı. Kutlu da rahat durmayıp ikimize yapıştı ve bunun sonucu Kaan da yapıştı. Tüy yumağı olmuştuk bildiğiniz. En son darlanınca hepsinden kurtuldum.

"Ay tamam be, yapışmayalım sıcak oldu öyle." Dememle tüm grup güldü. Ama Aysima konuyu tekrar çekti.

"Sen tek başına nasıl yapacaksın onca işi ve ne yapacaksın?" Merakla yüzüme bakarken sırttım.

"Ben Mavi Sare Yasra yapılanı yanına mı bırakırım? Projeyi daha da geliştirerek sunacağım. Tamamiyle mükemmel olacak. Bu defa çalamayacaklar çünkü. Her şeyi düşündüm. Zaten evde tek başıma sıkılıyorum. İşlere de çok yardımcı olamıyordum. Bu iş ilaç gibi gelir bana." Sırıta sırıta flaşı havada salladım.

"Proje orada mı?" Diye parmağıyla işaret etti sevgilim.

"Aynen öyle, burada." Diyerek sırıttım ve sırıtışıma da güldük.

"Eee abicim sana da bir tatil yeri bulalım." Telefonu çıkarıp Aysima'nın yanına oturdu benimki. Aysima da ne kadar hevesli olmasa da yanaştı. İkisi birlikte tatil yeri ararken Kutay da yapıştı oraya.

"Tek mi gitmek istersin, yoksa benim gibi mükemmel bir abiyle mi?" Eliyle bir de kendini baştan aşağı işaret etti. Aysima'nın keyfi tamamiyle yerine gelmiş olmalı ki sesli güldü.

"Tabii mükemmel bir abiyle." Diye şakıdı Ay Yüzlüm. Kutlu gururla omuzlarını iyicene gerip havaya kaldırdı. Kaan da boş durmayıp Kutlu'nun omzuna güzel bir geçirdi. Gariban iki büklüm oldu ve bu Kaan'ı fazlasıyla keyiflendirdi. Kutlu ise öksürük krizine girdi.

"Oha oha biraz daha vur yerinden çıkart oğlum!" Diyerek o da Kaan'ın omzuna patlattı bir tane ve anında geri kaçtı. Bu defa da Kaan öksürdü.

"Şimdi öptürdüm belanı!" Dediği gibi ayaklandı ve Mutlu da vakit kaybetmeden koştu kapıya ama aniden ne olduysa Kutlu virajı alamayıp kapak gibi yere yapıştı. Kaan koşmayı bırakıp hunharca gülmeye başladı. Biz de Aysima ile kendinizi tutamayıp manyak gibi gülmeye başladık ve ayaklanıp Kutlu'ya bakmaya gittik ama Kutlu şınav çekiyordu. Bu görüntü daha çok güldürürken şınav çekmeyi bırakıp dizlerinin üzerinde durdu. Bicepslerini gözümüze soka soka gösterdi.

"Ne kadar kaslıyım yahu." Diye çaktırmamaya çalışıyordu ama canı yanmıştı eminim.

"Daha yeni düştün ne ara şınava geçtin sen?" Diye kahkahayı patlattı Aysima.

"Yoo ne düşmesi? Siz yanlış görmüşsünüz. Ben şınav çekiyorum şurada." Diyerek yeri gösterdi. Gülmekten altıma işemek üzereydim.

"Yav he he, kalk şurada. Yeri temizledin bildiğin." Dedi benimki ve yanına gidip yerden kaldırdı. Kutlu da daha fazla zorlamamıştı zaten. Ayağa kalktığı gibi sekmeye başlamıştı. Gülmemek için kendini zor tuttum ama en son gülmeye başladım. Dizini vurmuştu. Kaan sol koluna girmişti. Aysima da güle güle sağ koluna girdi. Üçlü, asansöre giderken odanın lambasını kapatıp arkalarından koştum.

Eve geldiğimiz de oldukça yorgundum. Aysima'yı acile götürmüş və dizlerine baktırmıştık ama Allah'tan cam sadece kesmişti. Aysima boş ver dese de pansumanını da yaptırıp eve bırakmıştık. Kutlu da kendi aracıyla çoktan eve gitmişti. Tatil yeri bakacakmış beyefendi.

Flaşı bilgisayarın olduğu masanın üzerine koyup odaya geçmiştim. Kaan çoktan geri yatmıştı. Yanına yatağa geçip uzandım. Saat 00.49'du. İyicene kıvrılıp elimle göbeğimi sardım.

3 AY SONRA

Projenin en iyisini yapmak için elimden geleni yapmış ve bugün sunumunu gerçekleştirmiştim. Ve çok şükür ki proje tamamdı. Bunu da atlatmıştık ve Zeynel zımbırtısını geçmiştik.

Bu aralar çok tuvaletin geliyordu. Sürekli tuvalete gidiyordum ama azıcık yapıp geri çıkıyordum ve bıkmıştım artık. Yakında yatağı tuvaletin yanına kuracaktım. Bebek büyüdükçe mesaneye baskı yapıyordu. Bu da çişimin sık sık gəlməsinin səbəbini açıklıyordu. Oflayarak təkrar tuvalete gittim. Fayansların üzerindeki figürleri ezberlemiştim artık. Aradan geçen üç buçuk dakika sonucu tuvaletten çıkmış ve tekrar sofraya oturmuştum ve gelmemle Kaan'ın ağzıma ballı kaymaklı ekmeği sokması bir olmuştu.

"Yav şiştim şiştim." Kuş kadar yemem bile beni tıkıyordu bu aralar. Oflayarak tip tip baktı.

"Tamam tamam yeme. Ama şu meyve suyunu iç." Dedi. Cinnet geçirmek üzereydim.

"Sevgilim altıma mı işeyeyim ne istiyorsun?" Diye cıngar çıkardım en son.

"Altına işe ben gene bakarım sana, bir şey olmaz." Deyip yanağımdan öptü. Biliyordu ya böyle hareketler yapınca yumuşadığımı Allah verdikçe yapıyordu.

Yumuşadığımı fark edince gülüp ağzımı peçeteyle sildi. Yanağına bir öpücük kondurup geri çəkildim ki tekme yedim. Gülerek Kaan'ın elini tutup kızımızın tekme attığı yere elini yerleştirdim. Başta tekmeyi hissetmedi ama biraz bekledi ve gözleri ışıldayarak baktı.

"Güce bak bee, anasının kızı." Diyerek burnunu sıktı.

"Tabii ne sandın?" Diyerek kafamı kafasıyla tokuşturdum. Gülerek yanaklarımı mıncırdı. Sonra ise sulu sulu öpüp kalktı ve masayı toplamaya başladı. Yardım etmek istərdim ama izin vermiyordu. O bulaşıkları toparlarken ben de odadan çamaşırları getirip katlamaya başladım. Onları bitirdikten sonra ayağa kalkmıştım ki sancı tuttu. Olduğum yere geri otururken elimi karnıma atıp ovuşturdum ki o sırada Kaan geldi.

"Mavi iyi misin?" Panikle eliyle yanaklarımı hafifçe salladı ama canım çok yanıyordu ve bu arada giren sancılar gibi değildi. Sanki kemiklerim kırılıyordu. Kaan benim kucakladıpı gibi panikle arabayı koşturdu. Arka koltuğa beni bırakıp bebek çantasını almaya koştu. Panikten her an kayıp süşebilirdi. Acıdan kıvranırken ne yapacağımı bilmiyordum. Derin derin nefes almaya çalışıyordum ama bir işe yaradığı söylenemezdi. Elimle belimi desteklerken o sıra Kaan yetişti ve bebek arabasını yan koltuğa atıp arabayı hızla sürmeye başladı. Bir yandan da Aysima'yı arıyordu.

"Aysima!" Diye bağırdı telefona. Muhtemelen telefon açılmıştı.

"Efendim Kaan?" Dedi telefondan Aysima. Sesleri kulağımla iyicene duymaya çalıluyordum. Odaklanırsam psikolojik olarak kendimi kandırabilirdim.

"Aysima doğuruyoruz!" Diye bağırdı. Ağrım olmasa çok gülerdim bu hane ama malum gülemiyordum.

"Doğruyoruz mu? Mavi mi doğuruyor yani. Düzgün anlatsana!" Diye bağırdı o da.

"Yav ben panikten ne anlattığımı mı biliyorum Allah aşkına anla işte. Hastaneye gidiyoruz. Çabuk gelin." Hastaneye ulaşmak üzereydik.

"Tamam tamam on dakikaya oradayız." Dedikten sonra telefonu kapatmıştım ve bundan yaklaşık üç dakika sonra da hastaneye gelmiştik. Ağrıdan gözlərimdən yaş akıyordu. Kaan indiği gibi sedye çağırmış ve bana doğru gelmişti ama yere akan sıvıyı gördüm. Şaşkınlıkla bakarken anlık ağrımı unutmuştum. Ta ki daha büyük bir ağrı vurana kadar. Neredeyse çığlık atınca benim gibi şaşkınlıkla yere bakan Kaan kendine gelmiş ve beni kucaklamıştı. Doğum mu yapıyordum lan ben? Gelen sedyeye beni yerleştirip hızla koştular ama ağrıdan geberiyordum. Hafiflemiyordu.

Doktorlar bir şeyler zırvalarken ne ara doğumhaneye gelmiştim bilmiyorum ama doğuma almışlardı.

KAAN'DAN..

Aysimalar daha yeni gelmişti ki Mavi içeri alınmıştı. Göktuğ koşa koşa yanıma gelip omzuma vurdu.

"Eee kızına ulaşmana az kaldı babası." Dedi. Gülümseyerek ensesinden tuttum.

"Harbi lan! Kızıma kavuşucam." Dedim. Arda koşup arkamdan sarıldı. Mina ve Elif de bir yere oturmuş bizi izliyordu.

"Oooh teyzelerinin Minnoş kokoş kız da geliyor." Dedi Mina.

"Tabii, ailenin ilk çocuğu o olacak." Elif de sonunda konuşmuştu.

"Bir dakika bir dakika, kızın adı ne olacak?" Diye kafa atladı Arda. Harbi lan, kızımızın adı neydi ki? Konuşmuş muydun?

"Bilmiyorum ki, hatırlamıyorum." Dedim ve anında üzerime çullandılar.

"Oha lan, kendi kızının adını nasıl hatırlamazsın." Arda gene Aysima'ya yapışmıştı ve bu Araf'ın pek de hoşuma gitmemişti.

"Konuşmamış mıydınız?" Araf yüzümden anlamıştı.

"Evet, konuşmamıştık sanırım." Diğerlerinin yanına çöktüm ben de.

"O zaman isim bulalım." Dedi Aysima ve hepimiz dediğini yaparak isim araştırmaya başladık.

BİRKAÇ SAAT SONRA...

"İsim niye bulamıyoruz lan biz?" Diye tam bağıracaktım ki doğumhaneden hemşire çıktı. Hepimizin dikkati oraya çekilirken ayaklanıp hemşirenin yanına gittik.

"Karım ve kızım nasıl?" Dedim. Hemşire hepimizin meraklı bakışlarına karşılık güldü.

"İkisinin de maşallahı var. Gayet sağlıklılar. İyi günler." Dedikten sonra yanımızdan ayrılmıştı. Hepimiz kahkahalarla gülüp birbirimize sarılmıştık ki Mavi ve kızımız dışarı çıktı. Yanlarına gitmeye çalıştık ama izin vermediler. Bu yüzden odaya geçmelerini bekledik.

Aradan biraz zaman geçmişti ki oda hazırlanmıştı ve içeri girebilirdik. Koştur koştur içeri girdik. Ben ilk karına koşarken diğerleri kızımızın yanına gittiler ama çok da yaklaşmalarına izin vermedim. Uzaktan severlerken karımın alnından öpüp mis saçlarını okşadım.

"Kızımızın adı nedir Kırmızı Güzelim?" Dedim. Gülümseyerek baktı.

"Sevda olsun. Sevdamızın bir sonucu değil mi Sevda olsun." Dedi. Gülümseyerek alnından tekrar öptüm ve mutlulukla ailemizi izledik.

 

Merhaba Sevgili Okurlarım, final bu kadardı. Umarım güzel olmuştur.

İçime son kısım pek sinmedi ama olsun. Bitti. Sizleri seviyorum.

Elimden gelen bu kadardı ve bir yıkımı bu kitap ile geçirdim. Diğer kitaplarıma da beklerim. Gözlerinizden öpüyorum. Sevgiler diliyorum. Onca zaman bana destek oldunuz. Var olun.

♥️

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.08.2025 00:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...