

Merhaba arkadaşlar.
Bu hikaye tamamen uydurmadan ibaret olup, gerçeklikle alakası yok.
Yazar,bu tür ilişkiye karşı olmaktadır.
Bu bir BXB hikayesidir.
Her şeyin sonu vardı. Ne demişler; her son bir başlangıç. Her bir başlangıç için son bulmak lazım...
Sondu bunlar,son demler,son çıkışlar,son düşünceler.
Peki sonumu nasıl belirleyecektim? İki yolun sonunda da mutlu olacak mıydım yoksa birisini seçtim diye diğerinde daha mı mutlu olacaktım?
Düşünceler,zihinler bir bir kafamda sıfırlanır gibi giderken bundan sonrası ne ben bilirim ne kaderim.
Uyandığımda kendimi arabanın içinde buldum. Gözlerimi etrafıma çevirdiğimde onu gördüm. Bana bakıyordu. Gözlerinde bu kez merhamet hissetim. Belki de yaşadığım kayıp yüzünden.
Doğru ben arkadaşımı kaybetmiştim değil mi?
Bunun bilincisiyle gözlerim kocaman açılmış etrafıma bakıyordum.
"Nerdeyim,ne oldu bana?" Diye sorarken gözlerim onu buldu,sakindi. Her zaman ki gibi sakinlik üzerindeydi. Sanki saatler önce arkadaşımı kaybetmemişim gibi,sanki orada değilmiş gibi... Ama oradaydı.
"Sana diyorum,bana ne oldu?" Diye bu kez sertçe sordum. Basım fena halde dönüyordu olanları kavramam birkaç dakikamı almıştı.
"Dinlen, arkadaşının evine gidiyoruz. Bana öyle demiştin değil mi küçük?" Dediğinde kafam karışmış bir şekilde ona bakıyordum.
"Ne?" Dediğimde, hiçbir şey bilmediğim anlaşılıyordu. O da bunun farkına varınca gülümsedi.
Neden gülümsüyor?
"Hatırlamıyor musun?" Diye sordu. Neyi hatırlamıyordum? En son arkadaşımın öldüğünü söylemişti diğer kalanlar yoktu. Hayır hatırlamıyordum.
"Neyi?" Diye sorarken duyacaklarımdan korkar hâle gelmiştim.
"En son yemekteydik. Sonra seni arkadaşının evine bırakmamı istemiştin, hatırlamıyor musun gerçekten?" Diye sorarken şaşkındı.
Gözlerimi anlamaz şekilde ona diktiğimde nefesini verdi.
"Arkadaşına götürmek istediğimde arabada uyuya kaldın. Sorun değil,uyku sersemliği herhalde." Deyip önüne dönünce ben de önüme döndüm.
"Arkadaşım ölmedi yani?" Teyit etmek için ona sorduğum soruya şaşkınca döndü.
"Ne ölmesi, taburcu edildi ya?"
"Ama doktor öldüğünü söyledi."
"Hangi doktor bu?" Diye soramadan edemedi.
"Hastane doktoru işte. Saatlerce hastanedeydik ve sonra sen geldin. Arkadaşım öldü. O benim yüzümden öldü." Dediğimde dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. O benim yüzümden ölmüştü.
"Ne saçmalıyorsun,küçük?" Diye sorduğunda yüzünde ne dediğimi anlamamış bir ifade olduğunu gördüm.
Bu beni biraz daha da şaşırttı.
"Arkadaşım Bae öldü işte, öldü. Ben yaptım. Onu öldüren benim." Diye kabul etmez bir şekilde başımı salladım. Bendim katili.
"Küçük,sakin ol. Ne diyorsun anlamıyorum." Dedi,sakin bir sesle.
"Arkadaşımı öldüren bendim. Onun evine gelmiştim sen gitmiştin sonra onu iterek içeriye geçmek istedim ama yanlışlıkla elim vurulduğu yere değince dikişler patladı sonra hastaneye götürdük Lee ile," durup ona baktım. "Lee nerede?" Diye sordum bu kez.
"Arkadaşının nerede olduğunu bilmiyorum küçük ama dediklerini de yaşamadığımızı da biliyorum." Dediğinde ona baka kaldım.
Bir süre sonra sessizlik oluşurken ben onun yüzüne bakıyordum ama o bama değil önüne bakıyordu. Araba durunca neden durduğumuzu merak ettim.
Gülümsedi yine.
"Arkadaşına git küçük,iyi geceler." Dediğinde yüzünde hayal kırıklığı izlerini taşıyan bir gülümseme bulunuyordu.
"Arkadaşım yaşıyor mu yani?" Heyecanla sorduğum soruyla tuaf bakışlarını yakaladım.
"Yaşıyor küçük,git ve bak ona. İyi geceler. Güzel bir geceydi." Dedi kinayeli bir sesle.
"Teşekkürler,iyi geceler." Deyip hızlıca arabadan indiğimde durmadım ve apartmanın içine koştum. Daha önce bu anı yaşıyor hissediyordum ancak tek farkla önceki yavaştı ve merdivenlerden giderken ben hızlı olmak için merdiveni değil asansörü kullanmıştım.
Onun kapısında durunca derin bir nefes alıp verdim.
Kapıyı çaldım. Birkaç saniye içinde kapı açılınca ve açan kişi arkadaşım Bae olunca derin bir nefes aldım.
"Dostum hayrola,ne oldu gece gece?" Diye sordu,merakla yüzüme bakıyordu.
"Yaşıyorsun." Deyip bir anda kollarımı açıp boynuna doladım.
"Yaşıyorum dostum,vurulduk diye öleceğimi mi zannediyorsun?" Diye sordu, şakayla karışık.
"Korktum Bae,bir an seni kaybedeceğimi zannetim." Dediğimde geri çekilip yüzüne bakmak istedim. Yüzü sakindi ancak ben sarıldığımda yüzündeki renk ten rengi değil kırmızıya boyanmıştı sanki.
"Dostum iyi misin,ne kaybetmesi?" Diye şaşkınca sordu Bae, bana.
"Bilmiyorum rüya sanırım ama o kadar gerçek geldi ki ne yapacağımı,ne düşüneceğimi bilmiyorum. İyisin değil mi?" Diye sordum,sesim titriyordu.
"Hey sakin ol iyim ama sanırım sen iyi değilsin. Geç içeriye." Deyip kenara geçince bir an durdum. Onu itmiştim.
"Ne oldu,neden durdun?" Diye sordu merakla.
"Bae biraz daha geriye çekilir misin sana dokunmak istemiyorum." Dediğimde yanlış anlamasın diye gözlerimi ona diktim. Gözlerimden hiçbir şey anlamadı.
"Dostum iyi değilsin, doktora gidelim mi?" Başımı iki yana sallayarak reddetim.
"Sadece geriye daha fazla çekilmeni istiyorum. Çok bir şey istemiyorum ki?" Gözlerim dolmaya başladı.
"Ah tamam dostum ağlama."
"Ağlamıyorum ki"
"Ağlıyorsun dostum kabak gibi gösteriyorsun. Şuna bak beni kandırmaya çalışıyor." Deyip sinirden güldü.
Burnumu çektim. Hassas bir çocuk olduğum için ailem başta başka bir şehirde göndermeyi reddeti ancak eğitimim için bunu göze aldı.
Ailemi,annemi özlemiştim. Bunlar bittiğinde ailemin yanına gidecektim.
"Ağlamıyorum dedim!!!" Diye hafif yüksek sesle bağırdım. İki elini havaya açıp teslim oluyormuş gibi kaldırmıştı.
"Tamam ağlamıyorsun hadi gel içeriye." Deyip daha da geriledi. Bu benim derin nefes almamı sağlarken gözünden kaçmamıştı.
İçeriye geçip ardımdan kapıyı kapatınca gözlerini merakla açmış bana bakıyordu.
"İyi misin?" Diye sordu bir kez daha.
"Alex Kim'in arabasında gördüğüm rüya o kadar gerçekti ki şuan iyi değilim." Dediğimde nefesini sıkıntıyla verdi.
"Dostum adı üstünde rüya, başka bir şey değil." Dediğinde beni buna inandırmak istiyordu.
"Bilmiyorum Bae gerçek gibi geldi. Yine buraya gelmiştim ve içeriye geçerken seni itmiştim ve vurulduğun yer yani dikişlerin patlamıştı." Dediğimde başını anladım der gibi salladı.
"Rüyada bana zarar veriyordun yani tüm yaptığın şeyler bunun için? Kendini benden korumak mı?" Diye anladığını belirtmek ister gibi sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım.
"Kan kustun sonra ve hastaneye götürdük seni. Ama öldün. Bae benim yüzümden öldün." Diyerek tekrar gözlerim dolmaya hatta ağlamaya başlamıştım. Ağlamamalıydım ama durduramıyorum.
"Dostum..." Deyip beni kendine çekip sarıldı. Eli omzumu bulup yavaşça okşadı.
"Sen bana zarar vermezsin ki."
"Ama verdim."
"Rüya."
"Rüyada olsa verdim." Yutkundum.
"Sakin ol her şey yolunda. Buradasın. Bana zarar vermedin." Dediğinde sesiyle sakin kalmaya ihtiyacım vardı.
Beni oturma odasına götürdü. Koltuğa otururken hâlâ titrediğimi farkında değildim. Bae bana sıcak bir kahve yapmak için mutfağa geçerken telefonuma bildirim geldi.
Ondandı. Numaramı nereden bulmuştu? Ah doğru o bir mafyaydı.
+8267****: iyi misin küçük, endişe ettim senin için.
+8267****: Bu benim numaram,kaydet.
+8267**** numarasını Alex Kim olarak kaydedilmiştir
Ona yazmak yerine telefonu sehpanın üzerine bıraktım. Bir öğrenci olduğu için evi küçüktü ve bu yüzden eşyaları da küçüktü.
Bae geri geldiğinde elindeki kahveyi bana uzattı. O da karşıma geçip beni izledi. Kahveyi içerken içimin sıcak olmasını diledim. Soğuk değildi hava ama yaşadığım şok ve an'lık rahatlama yüzünden titreme hissetmiştim.
"Dostum hadi beni vuran Alex Kim düşmanı yüzünden yanlışlıkla vurdu ama ya size de zarar verirse?"
"Vermez. Yani derdi benim o yüzden Lee'ye veya sana zarar vermez." Derken yutkundum. Zaten vuran da Alex Kim değil miydi?
O da bunun farkında olduğu için gözlerinde hüzün yerleşti. "Emin değilim dostum bir şey yapmamız gerekiyor. Ne kadar sürer bu?"
"Onu polise vermek istiyorum ama elimde delil bile yok."
"Hadi canım polise vermek mi,bunu nasıl yapacaksın?"
"Bilmiyorum belki ona yaklaşır ve bana kanıt vermesini sağlarım."
"Yaklaşmak?"
"Beni sevdiğine artık eminim Bae. O adam beni seviyor. Bunu biliyorum."
Şaşırdı.
"Vay be,iyi şanslar dostum. Yanlışlıkla ona aşık olma da."
"Yok yok olmaz asla."
*Durum Leyla- Ayşegül Aldinç'in söylediği parçadan alınan bit sözdür.
Yok yok olmaz asla leyla...
Bir süre karşımda oturan Bae beni izledi. Ama sonra yorgun olduğumu bahane ederek bana misafir odasını ayarttı. Odama geçip üzerimdeki sıkıcı, bunaltıcı kıyafetten kurtulup kendimi yatağa attım. Uyku beni çoktan çekmişti. Zaten yaşadığım korku ile enerjimi yedi bitirmişti.
....
Sabah uyanır uyanmaz Bae ile güzelce bir kahvaltı yapıp onunla vedalaştıktan sonra evinden ayrıldım.
Sabah erken olduğu için bir taksi yoktu ama bu önemli değildi. Yürüyerek evime gitmiştim. Sitenin önünde durup bizim kata baktım.
Evimin kapısını umarım yapmıştır.
Sitenin içerisine girip asansöre bindim. Kapılar açılınca durup bir saniye kadar kendime vakit ayırdım. Derin bir nefes alıp çıktım asansörden.
Kapıma gittiğimde yapıldığını gördüm. Bu dudaklarımda ilk kez bir gülümseme olmasını sağladı. Anahtar yoktu ama cebimdeki kartla açmayı başardım.
İçeriye geçince iç çektim. Rüyadan başka bir şey değildi dün. Ve dün dünde kaldı. Hepsi bir rüya.
Bunu defalarca aklıma söylemeyi başardım. Rüyadan başka bir şey değil,dedim.
Odama geçtiğimde havasız olduğunu gördüm ve sonra pencereye doğru yürüdüm. Pencereyi açıp odamın hava almasını sağlarken başımı omzumub üstünden odama bakış attım.
Bıraktığım gibiydi ama havaya ihtiyacı vardı. Pencereden uzaklaşıp kapımı açtım. Kapıyı açtıktan sonra oturma odama geçtim ve bedenimi koltuğa bıraktım. Başımı arkamda kalan koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım.
Uykum yoktu ama yorgun hissediyorum.
Ne yapacaktım ki ben? Sadece görmezden gelsem yeterli miydi? Hayır değildi. Bu İş kökten hâl olmalı.
Gözlerimi açıp telefonumu cebimden çıkartıp annemi aradım.
"Oğlum, nasılsın,seni özledim." Annemin sesi kulağıma ulaştığında gözlerimi saniyelik olarak kapatıp gülümsedim.
"Anneciğim,ben iyim. Ben de seni özledim. Nasıl gidiyor hayat?" Diye sordum sanki başımda bir bela yokmuş gibi. Gerçi bela demek yanlış olur. Sarı saçlı bela'm demek daha uygundu.
"Seni özlüyoruz oğlum, kardeşin sürekli seni soruyor. Abim ne zaman gelecek,diyor. Ne zaman geliyorsun oğlum?" Diye merakla sordu.
"Bilmiyorum anne başımda sorunlar var onu hal-" annem sözümü kesti,endişeli sesiyle.
"Ne,ne sorun var başında? Ha-Ru oğlum neler oluyor?" Kırdığım pot yüzünden gözlerimi kapatıp açtım.
"Anne dersler sorun bunu biliyorsun. Neyse çok tutmayayım bye bye." Deyip kapatmak istedim.
"Oğlum dur arıyorsun ve sonra kapatıyorsun oldu mu şimdi?" Kızgın sesini duysam da kapatmak zorunda kaldım. Çünkü kapı zili çalıyordu.
"Anne zil çalıyor bakmam lazım görüşürüz." Deyip telefonu kapattım. Ayağa kalktım kapıya doğru yürüdüm. Gelen kimdi?
Kapıyı açtığımda Alex Kim olduğunu gördüm. Gözlerini bana çevirdi.
"Gelmişsin. Neden bana haber vermiyorsun?" Diye sordu.
"Şarjım bitmişti."
Sonra o an olmaması gereken bir şey oldu. Telefonumdan bildirim sesi yükseldi.
Dilimi ısırdım. İçimden küçük bir küfür savurdum.
Gözlerimi açtığımda sorgular gözlerle bir telefona bir bana bakıyordu.
"Buraya yeni geldiğimde doldurdum." Diye yalan söyleyerek nefesimi verdim.
"Pekâlâ,o zaman gidelim mi?" Diye sorduğunda şaşkınlıkla ona baktım. Nereye gidiyoruz?
"Ne,nereye?Daha yeni geldim nereye gidiyoruz?" Diye sordum merakla.
"Sorgulamaz mısın küçük,sana sürprizim var." Dediğinde iyicene şaşırdım, merak ettim.
"Hadi çabuk ol, aşağıda bekliyorum." Deyip gözden kayboldu.
Kapıda öylece kalırken bir an dondum sandım ama sonra telefonuma gelen bildirim ile irkilip telefona baktım.
Annem kişisi seni +3 arama
Babam kişisi seni+2 mesaj
Alex Kim kişisi+1 mesaj
Aralarında Alex Kim'in mesajını açıp baktığımda bana kendi fotoğrafını atmıştı. Fotoğrafta gözlerinin yanında işaret ve orta parmağını açmış bir şekilde gülümsüyordu. Gözlerinin birini kapatmış poz vermişti. Sanırım itiraf etmek gerekirse çok tatlı duruyordu.
Fotoğrafa bakarken bir mesaj daha gelmişti.
Alex Kim: Fotoğrafıma bakmak senin geç kalmana sebep oluyor küçük,hadi kaldır kafanı o telefondan.
Ben: Nerden görüyorsun beni,yoksa kamera mı yerleştirdin?
Alex Kim: Belki salonda olabilir.
Gözlerimi salonda gezdirip kameraya baktım ama yoktu.
Alex Kim: Sağa bak küçük,perdenin üstünde.
Gözlerimi kaldırıp perdeye baktım. Evet oradaydı. Oraya bakarken bir mesaj daha geldiğini gördüm.
Alex Kim: Hadi çabuk ol küçük geç kalacağız.
Ben: Neye?
Alex Kim: sürpriz...
Nefesimi verdiğimde bir kez daha kameraya bakıp başımı salladım. Odama geçerken bir mesaj daha gönderdim.
Ben: Odama kamera koymadın değil mi?
Alex Kim: Beni ne zannediyorsun sapık mı?
Ben: Emin olamıyorum,neden olmasın?
Alex Kim: Küçük şimdi oraya gelir gitmez ve sana cezanı veririm.
Ben: Ne cezası ölüm mü? Hadi yap!
Alex Kim: Ölüm değil küçük. Ağzına yakışmıyor. Daha iyi ceza verebilirim tabi şimdi on dakika içinde burada yanımda olmazsan.
Mesajına bakarken yutkundum. Gerçekten yapabilirdi. Ne yapacağını bilmiyordum ama on dakika içinde gitmezsem dediğini yapacağını biliyordum.
Dolaba doğru gidip üzerimdeki smokini bir çırpıda çıkarıp çöpe attım ardından kısa bir duş alıp üzerime bir tişört ve kot pantolon giydim. Saçlarımı kurutmaya gerek yoktu ama taradım.
Ayakkabımı giyip asansöre bindim. Saatime baktığımda iki dakika kaldığını gördüm.
Asansörden çıkınca koşmaya başladım. Tabi takılıp az kalsa yere düşecektim ki son anda dengemde kalabildim.
Kapıyı açıp kendimi dışarıya nasıl kendimi attım bilmiyordum.
Nefes nefese,ellerimi dizlerime koyup hafif eğilerek nefeslerimi dizginleştirmeye çalıştım.
"Aferin son 10 saniye kala gelmişsin." Onun sesini duyduğumda başımı kaldırıp ona baktım. Hâlâ nefeslerimi kontrol altına almaya çalışıyordum.
"Hadi gidelim, hem sürpriz en çok seni mutlu edecek." Dediğinde yerimde doğrulanıp kuşku ile ona baktım. Neler diyordu öyle?
Onun arkasından giderken bir kez olsun durmuyo, arkasına bakmıyordu.
Arabasına bindiğimizde bile konuşmadı benimle. Bu durum garibime kaçarken artık merak yerine endişe belirdi kalbimde.
Arabanın içinde bir sessizlik oluştu sanki dün geceki gibi.
"Nereye gidiyoruz?" Diye tekrar sordum.
Bana baktı bir saniye kadar ama hemen önüne dönerek,"Göreceksin. İstediğin bir şey bu."
Düşündüm, istediğim bir şey ama aklıma gelmiyor ama sonra araba durduğunda ve arabanın bir polis merkezi olduğunu görünce isteğim aklıma geldi.
Onu polise vermek istiyordum.
Ama nasıl? Nasıl bildi ve daha da önemlisi bunu neden yapirodu?
Ona soran gözlerle baktığımda gülümsedi.
"Arkadaşınla olan konuşmanı duydum Ha-Ru. Beni polise vermek istiyormuşsun." Yanındaki çantada belge ve dosyaları çıkarıp elime bıraktı.
"Durma o hâlde ver bu delilleri ve benden kurtul." Bunu derken o kadar sakindi ki ne yapacağımı bilmiyordum.
Bir dosyaya bir ona bakıyordum.
"Ben... Nasıl?" diye sordum,kafam karışmış bir şekilde ona bakarken gözlerim sorgular haldeydi. Buna nasıl izin veriyordu.
"Git küçük,seni mutlu edecekse beni şikayet edebilirsin."
Gözlerim hafif doldu ama başımı salladım. Dediğini yapacaktım. Onları bana veren o'ydu.
Arabadan inip son kez ona baktım. O da gözlerini bana çevirdi ama sanki gitme diyordu bakışları. Tabi dili tam tersi diyordu.
"Git hadi,birazdan gelip beni tutuklayacaklar. Elinde tuttuğun belgeler beni hapse atacak ve belki bir süre çıkarmayacak deliller." Dediğinde onun ismini gördüm.
"Hoşça kal."
"Hoşça kal,hem de sonsuza kadar, küçük." Dediğinde bunu hapse gireceği için söylediğine yorumladım.
Derin bir nefes alıp verdim. Onu arkamda bırakıp polis merkezine doğru yürüdüm. Arkamda onun olması işleri güçleştiriyor ama yapacak bir şey yoktu.
Adımımı attığım an büyük bir patlama ile her yer toz dumanla karışık is koktu. Her yer karanlıklaştı ve ben artık burada kimin yaptığını anlamıştım.
Başından beri benimle oynayan Alex Kim,sonumu güzel hazırlamıştı.
"Efendi Alex gidelim mi?" Diye sordu şoförü. Gözleri omzunun üstünden efendisine gittiğinde cama bakan efendisini gördü.
"Onun gidip gitmeyeceğine bakıyorum. Giderse onu kaybedeceğim. Gitmezse..."
"Gitmezse?" Diye sordu şoförü merakla.
"Gitmezse onu serbest bırakacağım." Dediğinde arkasından baktığı adam içeriye gitmişti. Gözlerini yumdu Alex Kim.
O kaybetmişti. Ona ihanet etmişti.
Ve Alex Kim'in kitabında ihanet denen kelime bile yoktu.
Onu kaybetmişti hem de sonsuza kadar...
"Hadi sür,gidiyoruz. Kaybetti." Dedi şoförüne. Şoförü ona baş sallayıp önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Biraz ileriye kadar gittiklerinde Alex Kim elindeki düğmeye baktı.
"Affet beni küçük,seni sevmiştim. Ama ihanet bu duyguya göre ağır geldi. İyi geceler küçük." Dedi bir kez daha düşündü onu ama sonra ihanetini. Oysa ihanet etmesini isteyen o değil miydi?
Bunca zaman onu kullanmak isteyen adam, ihanet etmişti. Beklediği şey buydu zaten değil mi? Ama yine de bir umut arkasına,omzunun üstünden baktı. Kimse yoktu. Bu da ona ihanet ettiğini göstermişti.
Başparmağı düğmeye bastığı an büyük bir patlama oluştu. Hafif bir sarsıntı yaşadı ancak şoförüne devam et,komutunu verdiğinde arkasında bıraktığı enkaza dönüp bakmadı. Baksaydı kalırdı ama bakmadı.
Ve bu da Alex Kim için büyük bir ceza olmuştu.
Çünkü Ha-Ru ona ihanet etmemişti. Elindeki dosyayı çöp kutusuna atarak içeriye girmişti ve artık onun ruhu göklere doğru gitmişti.
İki can,biri ruhuyla ölen, diğeri aklıyla ölen iki can kaybetmişti. Hem de sonsuza kadar.
Merhabalar arkadaşlar ve sen(o kendini biliyor) bunu beklemiyordunuz değil mi?
Açıkçası ben de beklemiyordum. Yazarken aklıma geldi ve madem kısa bir hikaye o zaman olaylı bir şekilde bitireyim dedim.
Belki bu bölüm için alternatif bir bölüm yazarım ama gerçek son budur.
Güzel başladı diyemem ama güzel bitsin istedim. Bölümün başında bıraktığım not;
Yazar,bu tür ilişkiye karşı olmaktadır.
Her şeyi açıklıyor. Sonuçta bunu yazan benim ve karşı olmam çok saçma ama istek bir kurguydu ilk bölümde bahsetmiştim.
Neyse kendinize iyi bakın yeni kurgularla görüşmek üzere.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |