

Yeni bölüm ile merhaba;)
İyi okumalar
Aydın Kurtoğlu - Köle ( araba sahnesinde dinleyin!)
23. BÖLÜM: YAKIN ÇEKİM
Babamın bakışlarında bunu beklemediğini anlıyordum. Çünkü onu değil Arslan'ı çağırmıştı ve Savaş'ın da gelmesiyle herkesi şoke etti.
Arslan yandan Savaş'a baktı. Sanki ben sana gelme demiştim, gibi bakıyordu. Savaş hiç bozuntuya girmeden elindeki menekşe çiçekleri anneme doğru ilerleyip ona verdi. Annem de şaşkındı ama Savaş'ın uzattığı çiçeği almayı da unutmadı. Alırken "Zahmet etmesiydin, oğlum." Anne sıcaklığıyla Savaş'la konuşuyordu.
Savaş, kısa bir an annemin gözlerine baktı. Neyi hatırladı veya ne olmuşta onun önünde bir süre durmuştu bilmiyorum. Ama sanırım bir tahminim vardı.
Annesi...
Annesini hatırlamış olabilirdi.
Tam tamına 3 yıl 2 ay geçti ölümün üstünden.
Bir kaza onu annesinden kopardı.
Babam şaşkınlığı yana bırakıp Savaş'a döndü.
"Seni beklemiyordum oğlum." Kibarca istemiyordu babam onu.
Savaş anneme bakmayı kesip kısa bir an gözlerimle buluşsada hemen babama döndü. Babamın gözleri sert ve ifadesizdi.
"Arkadaşım, yani Arslan, beni davet etmek istedi. Önce size sormak lazım, dedim ama Arslan sorun olmayacağını söyleyince geldim. Eğer sizi rahatsız ediyorsam gidebilirim." Babam Arslan'a baktığında az önce Savaş'ın dediklerine şaşkına uğramıştı. Bunu söylememişti.
Savaş yalan söylüyordu. Güldüm. Kimsenin farketmeyeceği şekilde gülerken Savaş farketmişti. Gözlerim üzerinde geziniyor, giydiği siyah takım ve ceketinde duran kırmızı mendiline aşık olmuştum. Sakalını kesmişti.
Onu süzdüğümü farkedince yüzünde bir sırıtış belirdi. Haylaz ama kışkırtıcı bir şekilde bana bakıyordu ve o da üstümü incelemekten kendini alıkoyamadı.
Arslan kendine gelerek başını onaylatırken babam ona tek kaşını kaldırdı.
"Yani biliyorsun beni Kemal amca, arkadaşlarım olmadan sizi çekemezdim." Kurduğu cümle babamın kaş çatmasına neden olurken annem de büyük bir kahkaha attı.
"İlahi Arslan,alemsin." Annem gülerken inci gibi dişleri ortaya çıkarken hem beni hem de buradaki erkekleri kendine hayran bıraktıracak güzelliği vardı. Güzellik bakımından onun gerisinde kalırdım kesin.
Babam annemin gülüşüne bakarken iç çekti. O sırada Savaş gözlerini bana dikerek göz kırptı.
Abim yoktu. Hine nereye gittiğini bilmiyordum.
Boğazı temizleyen kişi Arslan'dı. Hem de öyle bir temizleme ki irkilerek ona döndüm. Babam rüyadan uyanır gibi kaş çatarak Arslan'a baktığında gülmemek için iç yanağımı ısırıyor, gözlerimi mermermerden başka bir yere denk getirmemeye çalıştım.
"Tamam aşk kuşları, cilvenizi başka zaman yapın. Ben acıktım." Arslan hiç de bir beyefendinin yapacağı hareketi yapmayarak elini karnına koydu ve yavaşça ovdu.
Yüz buruşturarak baktım ona. Bana bakınca sadece sırıttı.
Sen görürsün bakışı.
Babam elini cebine koydu ve biraz düşünüyor gibi Savaş'a ve bana baktığında nutkum tutuldu.
"Tamam öyleyse, yemek yiyelim hem o sırada Ayçin'in şirkete geçmesini de konuşuyoruz." Dediğinde nefesimi verdim. Elini cebinden çıkararak önden yürüdü. Annem çiçekleri hizmetçiye verirken Savaş ve Arslan ailemin arkasından ilerlerken ben de onları takip ediyordum. Topuklu ayakkabımın sesi kulaklarına doluyordu.
Herkes yemek masasına geçerken ben derin bir nefes alarak annemin yanına oturdum. Karşımda Savaş, onun yanında ise Arslan vardı. Babam baş köşeye oturmuştu.
Hizmetliler yavaş yavaş yemekleri getirirken babam ellerini masanın üstünde birleştirerek Arslan'a döndü.
"Babana söylemen istediğimiz bir şey var." Babam kısa bir an bana bakarken aklındaki şeyi söylememesi için dua ettim.
"Tabi dinliyorum. Babama iletmemi istediğiniz nedir?" Diye sordu Arslan gözleri masada yemekte dururken.
"Sen ve kızım Ayçin'i bir buluşturma istiyoruz. Yani baban ve sende istersen." Gözlerim kocaman açıldı. Savaş içtiği suyu püskürttü. Arslan'ın eli hareket edemez hâle geldi.
"Ne? Ne demek ben ve kızınız Ayçin'i buluşturma?" Sonunda Arslan kendine geldiğinde betim benzim atmıştı. Savaş'a baktığımda Arslan'a kötü kötü bakıyordu.
"Kızım için uygun eş adayısın." Dedi babam sakin bir tavırla.
"Kemal amca, kızın benden altı yaş küçük farkında mısın?" Arslan'ın tepkisiyle donakaldım. Sorun yaş olmasaydı tamam mı derdi?
"Ne var bunda, herkes bu yaşta evleniyor hatta buna bakarsan bizim yengenle aramızda yedi yaş fark var." Dedi babam istifini bozmadan.
Nefesini veriyordu ama sakin kalmak için kendini zorluyor gibiydi.
"Bak Kemal amca, size saygım sonsuzdur ama benden böyle şeyler beklemeniz beni küçük düşürüyor. Benden böyle şeyler beklenilmez. Ayrıca siz benim ailemin arkadaşısınız, ailemin arkadaşlarının kızına yan gözle bakmam." Dediğinde ağzım açık kalmıştı.
Savaş peçeteyi alarak ağzındaki ıslaklığı alıyordu. " Özür dilerim." Dedi kibarca.
"Sorun değil oğlum." Dedi annem ona bakarken. Savaş ona bakarken gülümsedi.
"Pekâlâ,sen yine de ilet ona." Dedi babam sakinlikle. Arslan derin bir iç çekerek ayağa kalktı "Sanırım gitsem iyi olacak." Dediğinde herkes ona bakıyordu.
"Hayır gitmiyorsun. Sırf bu sorunlar yüzünden evime gelen kişileri göndermem." Kesin ve soğuk sesiyle babam konuştuğunda Arslan hareket edemedi.
Omuzları düşerken tekrar yerine oturdu. Ondan sonra yemekler yerken bile konuşmuyordu. Savaş'a baktığımda hâlâ Arslan'a sinirle baktığını farkettim.
Sevdiği kız başkasının varmış, dayanabirsen dayan Savaş Cabbar.
Aklıma gelen şarkıyla gülmekle gülmemek arasında kalırken yemeklere yavaşça başlandı.
...
"Yemekler harika Kemal amca." Dedi Arslan yakasındaki mendili çıkarıp dudaklarını silerken.
Babam çatal ve bıçağını masaya yerleştirip,sakince Arslan'a döndü ve gülümseyerek "Afiyet olsun oğlum." Dedi.
Savaş'ta yemeğini bitirmiş onları izliyordu. Onların ilişkisini istediğini biliyordum.
Gözlerim üstünde olduğunu farkedince bana döndü ve gözlerini gözlerime dikti. Dudakları hareketsiz.
Gülümsedim.
Gülümsedi.
Bunu masada kimse farketmiyordu çünkü annem ve babam Arslan'a dönmüş sohbet ediyordu.
Topuklu ayakkabımla masanın altından geçerek onun ayaklarının arasına girdim.
Savaş, önce şaşırdı. Bunu bakışlarıyla belli ediyordu.
Sonra ben biraz daha ilerleyince bir bacağımı iki bacağının arasına sıkıştırdı.
Dudaklarım hafif bir aralık bırakarak ona baktığımda sırıtıyordu.
Demek benimle oynamak istiyordu. Hem de babamın yanında. Kendisi bilirdi. Tek kişilik oyun olmazdı bende!
Bacağımı kaldırarak onun kasığının üstüne getirdiğimde yutkundu. Gözleri kocaman açıldı.
Sırıttım.
Sivri topuklu ayakkabımla kumaşının altındaki erkekliğini bastığımda dudaklarına inlemeye benzer bir ses duyduğunda ailem ve Arslan ona döndü.
"Bir şey mi oldu?" Diye sordu annem hemen. Yüzündeki endişe Savaş için olduğunu biliyordum.
Babam tek kaşını kaldırarak "Savaş oğlum, ne oldu?" Diye sordu.
Arslan bir ona bir bana baktığında sırıttı.
"Bir şey yok Kemal amca, erkeklik sorunu anlarsın." Dediğinde gözlerim kocaman açılırken babama baktım.
Babam" Utanma oğlum, biz de anlarız." Dedi. Yüzünde manidar bir gülüş bulunuyordu.
Savaş'ın yüzü kızardı.
Arslan hâlâ sırıtırken ona kaş çatarak baktım.
Bana baktığında gülümseyişini genişletti. Ben de ona yapmacık bir gülümseme gönderirken bunu izleyen bir babam, annem vardı.
Onlar için yanlış anlama olacak bu görüntü kafalarında bir şeyler kurmaya yardımcı olacaktı. Bu durum bizim için iyi olacağını düşünmüyordum.
Gülümsemeyi kesip başımı önüme doğru çevirdim. Savaş bana bakıyordu. Yutkundum. Başıyla merdivenleri işaret ederken kendisi ayağa kalktı ve babama dönerek "Efendim izniniz olursa lavaboya gitmek istiyorum." Dedi efendi bir sesle.
Babam onu kafasıyla olumlu anlamda sallarken Arslan'a döndü.
Sanırım onunla konuşma seansı bitmeyecekti.
Bu adamda ne buluyorlar anlamıyorum.
Ben de yavaşça ayağa kalktığımda masadaki tüm gözler beni bulduğunda boğazımı temizledim.
"Odamdan telefonumu almayı unuttum. Hemen gidip geliyorum." Dedim.
Topuklarım zeminle dans ederken arkamda Arslan'ın gülüşünü duydum. Bu nereye gittiğini biliyorum gülüşüydü.
Merdivenleri tek tek tırmanırken basamaklardan tok ses uyandıyordum.
Sonunda basamak sonuna geldiğimde odama doğru ilerledim. Umarım odamı bulur diye ümit ediyordum.
Adımlarım odamı buldu. Kapıyı açıp içeriye girdim. Odamda görmeyince tam çıkıyordum ki bir el kolumu tuttuğunda az kalsa çığlık atacaktım. Beni kapanan kapıya yaslayıp üstüme kapandı.
Diğer eli dudaklarıma bıraktığında gözlerimi elin sahibine, Savaş'a çevirdim.
Gözleri tutkuyla parlarken kendini zorluyordu.
"Beni utandırdın. Senin yüzünden babana rezil oldum." Dedi sakin bir sesle. Konuşurken dudaklarına bakıyordum. Bu onu durmasına neden oldu. Tahrik olmuştu.
Elini dudaklarımın üstünden çekti. Koyu kırmızı rujumu gözlerinin önünde serildiğinde daha fazla dayanamadı.
"Siktir, beni delirtiyorsun." Diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir saniye kadar durdum ardından dudaklarımı hareket ederek ona karşılık verdiğimde bana atılarak iki elini uzatıp yanağımı tuttu ve kendine çekerek dudaklarımı dudaklarının içine hapsetti. Gözlerim kapalı, dudaklarım dudaklarının tadına bakıyordu. Temiz kokan nefesi benim nefesimle karışıyordu.
Bu bana yetmiyordu. Kolumu uzatıp boynuna dolayarak kendime çektim. Dudaklarımızdan çıkan inleme bizim için tutkuydu.
Tutkulu bir öpüşme...
Kapının ardından uzaktan gelen ses birbirimizden bir anda uzaklaşmamıza neden olmuştu.
"Ayçin, kızım neredesin?" Dedi babam. Babamdı.
Nefes nefese göğsüm şişerken benden farksız olan Savaş'a baktım.
Serseme dönmüş bakışları bendeydi.
Göğsünden iterek gardolaba doğru iterek kapısını açtım ve onu içeriye atarak kapattım. O sırada babam kapımı açmıştı.
Arkama dönüp kendimi düzeltirken babamın bakışları beni buldu.
"Her şey yolunda mı?" Diye sordu merak içinde. Gözleri her yerimi inceliyordu yavaşça.
Dudaklarımdan dağılan ruju görmemesi umuyordum çünkü odamın ışığını açmaya fırsatım yoktu o sırada ve bu benim için şanstı.
"Evet baba, hazır gelmişken makyajımı düzeltiyordum." Dedim nefesimi düzene soktuğumda.
Başını belli belirsiz salladı.
"Tamam,hadi misafirlerimizi fazla bekletme lütfen." Dedi sonra durdu ve "Savaş'ı gördün mü en son lavaboya gitmişti."
"Belki hâlâ çıkmamıştır. Hemen geleceğim baba." Dedim gülümseme ile. Hemen arkamda bulunan gardolabın içinde Savaş'ın nefesini duyuyordum.
"Tamam o zaman." Diyerek kapıyı kapatarak çıktı. Nefesimi tuttuğumu farkettiğimde yavaşça verdim.
Omuzlarım düşerken önüme dönerek kapıyı açtım ve Savaş'ı gardolaptan çıkaracak iken birden ne olduğunu bile anlamadan beni içeriye çekti ve dudaklarını hızlıca bastırdı dudaklarıma.
Küçük bir çığlık kaçtı dudaklarımdan.
Gözlerimi kapatarak dudaklarının tadına bir kez daha baktım. Ondan ayrılmak zorunda olduğumu bildiğim için geriye çekilip ona baktım.
"Lütfen, şimdi olmaz. Babam aşağıda ve onların önünde Profesörümle birlikte olduğumu söyleyemem." Dediğinde başını salladı.
"Haklısın. Bu durum benim yönümden de açıklanamazdı." Diyerek benden uzaklaştı ve gardolaptan çıktı ve odamın kapısını açarak buradan ayrıldı.
Ben de gardolaptan çıkıp bir süre aynama baktım. Dağılan rujumu görünce peçeteyi makyaj masasından alarak dudaklarındaki dağılan ruju sildim ve güzelce yeniden koyu kırmızı rujumu sürdüm.
Kendime baktığımda yine ve yine harika olduğumu görünce gülümsedim. Telefonu aldıktan sonra odadan çıkararak merdivenlerden indim.
Merdivenlerin sonunda ise Arslan ve Savaş ayakta babam ve annemle konuşuyordu. Herkesin gözü bende durunca onlara doğru ilerledim.
"Ah geldin mi kızım. Biz de uğurluyorduk misafirleri." Dedi babam. Gülümseyerek Misafir olan Arslan ve Savaş'a baktığımda bana bakıyorlardı.
"Evet gidiyorduk. Çok sürdü zaten. Bir dahakine yine geliriz." Gözleri yanında duran Savaş'ta durunca ne demek istediğini anladım. Savaş'ta anlamıştı. Bu yüzden boğazını temizleyerek yüzünü başka yöne çevirdi.
"Olur,yine bekleriz oğlum." Dedi annem. Savaş'a da bakıyordu ama Savaş başka yöne baktığında yüzü düştü.
Arslan dirseğiyle Savaş'ın kolunu dürttü.
Savaş irkilerek ona baktı. Arslan bakışlarıyla annemi işaret ettiğinde Savaş da, Arslan'ın bakışlarını takip ederek annemin gözleriyle buluşunca durdu ve gülümsedi.
"Elbette geliriz." Dedi Savaş hemen toparlanarak. Annemin düşen yüzü bir anda parladı resmen. Annem seviyordu Savaş'ı. Bu sevginin anlamı biliyordum. Anne sevgisi. Annem, yıllar önce annesini kaybeden Savaş'ın, anne sevgisini gösteriyordu. Belki de bu yüzdendir.
"İyi akşamlar." diyerek vedalaştılar. Arslan bana baktığında sadece göz kırptı. Göz devirdim. Savaş bana baktığında gülümsememek için kendimi zor tuttum. Yüzüm ifadeden yoksun olunca Savaş yanlış anladı.
Kaşları çatık bir şekilde bana baktı bu kez ve bunu şimdi ailemin önünde anlatamazdım.
Elime telefonu alarak mesaj kutusunu açtım ve ona mesaj yazdım.
Ben: çatma o kaşlarını,ailem burada. Gece saat iki de evine geleceğim. :)
Mesajı tamamlayarak ona gönderdiğim de öylesine telefona baktım.
Yüzündeki ifadeyi göremiyordum.
Telefonuna bildirim sesi gelince dudaklarımın sağ kısmını ısırmaya başladım.
"Tekrar teşekkürler, her şey harikaydı." Arslan konuşunca kafamı kaldırıp baktım. Savaş bana bakıyordu.
Annem ve babam gülümseyerek Arslan'a sarılınca şok içinde bakakaldım.
Savaş'ta şaşırmıştı ama en çok neyi şaşırttı dersler,annem ona da sarıldı.
Babam garipseyerek anneme baktığında Savaş'la göz göze geldi. Savaş babamın gözlerine baktığında annemden ayrılmak zorunda kaldı.
"Yine gelin,olur mu?" Diye sordu, gülümseyerek baktı ikisine.
"Elbette,ama bir dahakine sizi de evimizde görmek istiyoruz." Dedi buna cevabı veren Savaş'a baktım.
"Ah,tamam oğlum. Geleceğiz." Dedi annem Savaş'a bakarak.
Sonunda vedalaşma bittiğinde ikisi de yine iyi geceler diyerek çıktılar.
Onlar gittiğinde aileme yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım. Üstümdekinden kurtulup makyajı temizledim.
Dişleri fırçaladıktan sonra üstüme gecelik giyerek yatağıma uzandım.
Gece saat ikiye daha vardı ve biraz uyusam iyi olurdu.
Gözlerim yorgunluktan kapandığında beni uykuya çeken yorgunluğa teşekkür etmem gerekiyordu.
...
Gece saat biri geçiyordu. Uyanmam yaklaşık yarım saat önceydi ve üstümü giyinip makyajımı yaptım. Saçımı at kuyruğu yaparak topladım.
Ayakkabılarımı sağ elime, telefonu sol elime alarak odadan çıktım ve gizlice merdivenlerden aşağı indim.
Merdivenlerden indikten sonra salonda kimse var mı diye baktım,yoktu.
Sokak kapısını açıp çıktım.
Ayakkabıları giyip kendimi düzelttim. Tam o sırada kollarını birbirine bağlamış bir ayağı diğer ayağının önüne bırakmış Savaş'ı gördüm. Onun burda ne işi vardı.
Bana bakıyordu ve yüzünde haylaz bir gülümseme görünce gülümsedim.
Ona doğru ilerleyip koluna girdim ve onun arabasından uzaklaşarak yüzüne baktım.
"Ben gelecektim? Sen neden geldin ki? Babam görürse yanlış anlardı." Dedim nefesimi vererek.
"Dayanamadım." Dediğinde sadece gülümsedim.
"Dayanamadım, öyle mi? Babama da iletersin bunu." Dediğimde yüzü şekilden şekle girdi.
Bu hâli komikti.
"Hadi o zaman gidelim." Kolundan çıkıp ön yolcu koltuğunun kapısını açıp içeriye girdim ve kemerimi bağladım. Önüme döndüğümde o da yavaşça arabaya yaklaşıp bindi ve arabayı çalıştırdı.
Evden uzaklaştığımızda derin bir nefesi koydum.
Evden uzaklaştığımızda derin bir nefesi koydum.
Yandan bana bakış atan Savaş'a dil çıkardım.
"Çocuk musun?" Diye sordu gülerken.
"Çocukla sevgili olan,hatta onu yatağa atan sendin." Göz kırptım.
"Neyse." Nefesini verdi,konuyu kapatmak adına.
"Evet neyse. Ee ne yapıyoruz?" Diye sordum. Tabi ki de biliyorum sadece anlamazdan geliyordum.
"Gece yarısı geçmiş olduğu için başka ne aktivite yapıyor ki?" Muzır bir bakışla bana baktı ve hemen önüne döndü.
"Anlıyorum. Yani uyuyacağız, değil mi?" Dudak büktüm.
"Ne uyuması,beni zorladın yemekte ve bence özür niyetine sevişebiliriz." Bir rica değil istek.
"Zorladım mı? Hadi ama ben sadece oyun oynamak istemiştim." Dediğimde göz devirdi gülerek.
"Asıl ben oyunu göstereceğim." Yüzünde sinsi gülüşü belirince yutkundum.
Elim radyoyu bulunca, çalan şarkı ile gözlerim kocaman açılmıştı.
|Aydın Kurtoğlu - Köle|
İçine de siner, tenine de
Bir geçirsem seni, ellerime
Pervane döne döne
İtaatkâr köle
Neler geçiyor aklımdan
Tövbe tövbe
(...)
Savaş kahkaha atınca yandan onu süzdüm.
"Bu gece için iddialı şarkı çalmadı mı? Bu bir tesadüf mü?" Diye sordum.
Sırıtarak "Ah,belki de ben yapmışımdır." Göz kırptı bana.
"Sen mi denk getirdin?" Şaşkınlıkla ona baktım. "Şarkı açacağımı nereden biliyordun?" Belki de açmayacaktım.
"Seni tanıyorum, Ayçin." Dediğinde kalbim hızlandı. Beni tanıyordu.
"Gerçekten tanıyor musun? Belki de tanımıyorsun." Dediğimde yüzündeki sırıtış hâlâ yerinde. Bu kendinden emin sırıtışıydı.
"Evet, gerçekten tanıyorum. Kanıma giren bir zehir gibi, günaha davet eden bir şeytan ve en önemlisi kalbimi esir alan bir kadınsın." Dediğinde gözlerine baktım. Kısa bir an bana bunu söyledikten sonra baktı gözlerime ama sonra kaza yapmamak için önüne döndü.
Dudaklarım kurumuştu. Sözleri beni etkilerken dudağım kurmuştu ve kalbimi hızlandırmıştı.
"Gerçekten şeytan mıyım?" Diye sordum.
"Evet, şeytan. Sen benim şeytanım, kadınımsın." Dediğinde artık nefes alamıyordum.
"Blöf yapıyorsun değil mi?" Diye sordum alayla. Nefesim kesilmişti ama bunu gösterecek değildim.
"Blöf senin yanında yalan olur, Ayçin. Neden inanmıyorsun?" Dedi, çatık kaşla bana bakıyordu ve ona inanmamış olmam onu sinirlendirdiği kadar üzülüyordu. Bunu farkedebiliyordum.
"Hayır,sadece benim gibi bir kadının seksen başka bir şey düşünmediğini düşünmüştüm." Dediğimde ağzı açık kalmıştı.
"Asla öyle düşünmedim.," bakışlarımı görünce nefesini verdi.
"Tamam belki başlarda öyle düşünüyordum ama zamanla seni tanıdıkça senin her şeyini istedim. Çünkü seni seviyorum." Bu ikinci defa söyleyişi idi.
"Gerçekten mi?" Neden insanlara güvenim böyleydi ki.
"Gerçekten, Ayçin ve bana güven lütfen. Sana yanlış yapmam ben." Dedi sakinlikle.
Başımı salladım ama ağzımı açmadım.
Yol boyunca sessizdik. Şarkı bir kez çaldıktan sonra kapatmıştım. Gözlerim camdan karanlık yolu izliyordu. Az araba geçiyordu.
Sonunda onun evine geldiğimizde arabadan indik.
(+18 sahnesi)
Hemen beni kollarının arasına alarak dudağını dudağıma bastırdı.
Gözlerim yoğun tutkuyla kapanırken kendimi ona yasladım. Beni kucağına alıp içeriye girdik. Kapı kapanırken beni kapıya yerleştirdi ve yerimi sağlamlaştırmak için kollarımı boynuna sardım ve ona atıldım.
Gözleri parlarken eli kalçamı okşuyordu. Giydiğim mini elbise yukarıya çıkmıştı ve bu onu daha da etkiliyordu. Altımda siyah tanga bulunuyordu.
Sadece altını giymiştim.
Kendimi ona bastırdım ve inlemeye benzer şey dudaklarından çıktığında alt dudağını ağzımın içine alıp önce emip sonra dişlerimle ezdiğimde kısık sesle güldü ve ben ne olduğunu anlamadan beni yavaşça kapıdan uzaklaştırıp salona götürdü.
Kucağından indirmeden beni öpmeye devam ediyor eli kalçamı okşuyordu. Kısa bir an dudaklarımdan ayrılınca göğsüm nefes nefese onun göğsüne çarpıyordu. Gözleri yüzümün her zerresini inceliyordu.
"Sana aşığım." Diye fısıldadı.
Gülümsedim.
"Biliyorum. Çünkü ben de sana aşığım." Dedim yaramaz bir çocuğu andıracak konuşmam onu güldürmüştü.
"Öyle mi? Bana aşık mısın?" Yüzündeki ifadeyi görünce dayanamayıp onu öptüm.
"Sana aşığım Savaş." Dedim içtenlikle.
"Biliyorum." deyip dudakları boynumu öpmeye başladı. Beni masaya yerleştirdiğinde ellerimi masaya koydum ve kışkırtıcı bir bakış attım.
Beni boylu boyunca masaya uzatınca kendisini de üstünde buldu. Dudakları hız kesmeden boynumu ordan göğsümü buldu.
Elini elbiseyi çıkarmak için kullandığında ona izin verdim. Elbise üstümden ayrıldığında nefesini tuttu.
Gözleri önce çıplak kalan bedenimde her bir yerini tekrar tekrar ezberlemek istercesine bakarken parlıyordu.
Sonunda gözleri gözlerimi bulduğunda eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi ve aşağı,diz çöküp bir parmağını ağzıma getirdi. Parmağı kalın ve dolgundu.Parmağını ağzıma alıp iyicene ıslatıp çıkardım.
Islak olan parmağını kadınlığıma götürürken sabırsızdım.
Parmağı içimi doldurduğunda inleyip ona baktım. Bana bakıyordu.
Dudaklarımı içimdeki baskı yüzünden ısırırken Savaş orta parmağını da kaldırıp içime soktu be bunu beklemediğim için dudaklarımdan çıkan çığlığa engel olamadım.
"Evet bebeğim,gel bana." Boşalıyordum ve o her söylediğinde daha da istekle kendimi ona itiyordum.
"Ah!" dudaklarımdan çıkan bu ses boşaldıktan sonraydı.
Beni rahatlattığı için gülümseyerek ona baktım. Dudaklarıma güçlü bir öpücük kondurduktan sonra beni masadan kaldırdı ve titreyen bedenim ona sarılarak beni kendi odasına götürdü.
"İstersen banyo yapabiliriz?" Bu bir önerme idi. Başımı olumluca salladım. Ancak bacaklarım tutmuyordu. Önceden ısıttığı sıcak suyun içerisine bıraktı ve o da hemen Arkama geçti. Başımı onun omzuna yasladığımda eli göğsümü bulup sıktı.
Dudaklarımdan inleme ile ona kendimi daha da bastırdım.
Erkekliğini tam arkamda hissediyordum. Elimi suyun altından erkekliğini gittiğinde kısık sesle küfür etti.
Ona omzumun üstünden bakışı attım.
"Şimdi rahatlatma sırası bende." Dediğimde küfür savurdu.
Ona döndüm ve biraz uzaklaşıp suyun altına girdim. Erkekliğini elime aldım ve ağzıma aldığımda suyun üstünden beni çekiyordu ama izin vermeyerek ona sakso çekiyordum.
Madem beni rahatlattı, ben de onu rahatlatmam gerekiyordu.
Beni su yüzeyine çıkaramayınca pes edip keyfine baktı.
Ağzımda onun erkekliği ve suyun tadı vardı. Biraz nefes almak için geriye çekilip suyun yüzeyine çıktım.
Eliyle yüzüme gelen ıslak saçlarımı geriye attı ve beni kendine çekerek öptü.
Ondan uzaklaşıp yine derin bi nefes alarak suyun içine girdim ve ağzıma aldığım erkekliğini yalamaya başladım.
Suyun içinde zordu ama imkansız değildi, benim için.
Beni çıkarıp üstüne aldı ve erkekliğini içime itti. Küçük bir çığlık attığımda ağzıma kapandı.
Kollarımı ona bağladım. Beni belimden tutuyordu. Elleri kalçamla belimi okşuyordu.
İçimde hareket eden erkekliğini zorladığını gördüm. Yüzündeki sinir kasları belli ediyordu.
Bir elimi göğsüne yerleştirip erkekliğini içimden çıkardım. Şaşırdı.
"Çıkar." dedim. Anlamayarak bana bakıyordu.
"Erkekliğini çıkar sana yardımcı olacağım." Ayağa kalktı ve küvetten çıktı. Benden peşinden çıktım ve eğilerek erkekliğini ağzıma aldım. Elleri ıslak saçlarımı tutuyordu ve başımı erkekliğine bastırıyordu.
Sonunda geri çekildiğimde erkekliğinde fışkıran menileri yüzüme, göğsüme gelmişti. Yüzümdeki menileri parmağımla toplayıp onun gözlerinin önünde ağzıma aldım. Dudakları şaşkınlıkla açılınca güldüm.
"Tıpkı senin gibi lezzetli." Göz kırptım ve ayağa kalkarak dudaklarımı onunkine bastırdım.
"Sen az önce onu yuttun mu?" Şaşkınlığı bitmemişti.
"Evet,ne olmuş ki?" Omuz silkip elimi omzuna koydum ve parmak ucumla tekrar öptüm dudaklarından.
(+18 sahnesi bitti)
Beni duşakabine götürüp bir güzel yıkadıktan sonra kendisi de yıkandı. İkimizde bu seksten sonra yorgun olduğumuzu biliyordum.
Yedek bornozu bana uzattı. Gülümseyerek ona baktım ve giyindim.
O da kendisine ait olan bornozu giyip banyodan çıktık.
Bana kurutma makinesi ve beyaz bir kazak verdi. Hava soğuktu.
Saçlarımı kurttuktan sonra kazağı giydim. Kendisi sadece eşofman altını giymişti. Kasları gözüküyordu.
"Hava soğuk neden üstünü giynimedin?" Diye sordum yatağa geçerken.
"Belki yatağımda yatarak beni sen ısıtırsın diye düşündüm." Deyip göz kırptı. Yatağın diğer tarafa geçti ve örtüyü kaldırıp içine girdi. Ona uyup ben de diğer tarafa geçtim ve örtüyü kaldırıp içine girdim. Kolunu açtığında başımı göğsüne koydum. Gözlerim kapanırken
Saçlarımı öptü ve sonra kokladı.
Uyku ile uyanıklık arasında kalırken onun sesi kulağıma ulaşmıştı.
"Seni seviyorum, Ayçin."
Yüzümdeki gülümseme ile ona iyicene sokuldum.
Yeni bölüm ile görüşmek üzere;)
Neler geçiyor aklımdan tövbe tövbe...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.82k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |