31. Bölüm
Deniz / TALEBE  AŞKI ZOR / 27. BÖLÜM: SEVGİLİM

27. BÖLÜM: SEVGİLİM

Deniz
nightdarkgirl344

 

Merhaba arkadaşlar
İyi okumalar:)

Sezen Aksu - Yalnızca Sitem

 

27. BÖLÜM: SEVGİLİM

Savaş Aksoy:

Dudaklarım saatlerdir olduğum yerde durduğum için kurmuştu. Arslan kahve teklif etmişti ama o öyleyken boğazımdan geçer miydi sıcak bir şey? Hayır.

O böyle dururken, hayatıyla mücadele ederken bir su,bir yiyecek geçer miydi boğazımdan? Hayır.

O böyle dururken kalbim acıyla kasılıyordu. Ona olan şeylerin tek tek bana olmasını istediğim zamanlardan biriydi.

O gülümseyen yüzüyle bile acı çekiyordu. Herkes ona 'duygusuz bir sürtük' olduğunu söylerken aslında o gerçek aşkı bulamadığı için hep birilerde aramıştı.

Saat kaç bunu bilmiyordum ama bir saati bile bir yıla eşit iken bilmediğim zaman dilimi benim beynimi sikiyor ve bundan nasıl çıkacağımı bilemiyordum.

Sabah olmuş, gün aymıştı ama bunu bile şimdi saate bakınca anladım.

Ayaklarım uyuşmuştu. Kollarım titriyordu. Başım stresten ağırlıyor onu düşünmemi engelliyordu. Bir tek onu düşünmeliyim.

Gözlerim yorgunlukla kapanacak iken kapının açılmasıyla benim saatlerce durduğum yerden ayaklanmam bir oldu.

Doktorun ameliyathane kapısından çıkışı var ki kalbim ağzımda atıyordu. Hızlı adımlarım ona giderken kaşlarım çatıktı.

Menekşe Hanım yani Ayçin'in annesi de tıpkı benim gibi doktorunun yanına geldiğinde ona baktım. Bir çöküş. O da benim gibi burada saatlerce beklemiş bir anneydi.

Gözlerimi ondan alır almaz karşımdaki doktora baktım ve kurumuş olan dudaklarımı araladım.

"Ayçin Günay'ın ailesi siz misiniz?" Direkt Menekşe Hanımın gözlerine bakmış,beni yok saymıştı.

"Evet,evet annesiyim. Kızım iyi mi doktor. Lütfen söyleyin." Dedi acıyla Menekşe Hanım. Kızı için endişe duyuyordu.

O bir anneydi.

Tıpkı benim ölen annem gibi.

Menekşe Hanıma baktığımda hep annemi hatırlatıyor. Bakışları hep annemi aratmayacak şekilde sıcak ve sempati duruyordu.

Doktor iki elini beyaz önlüğe koydu ve derin bir nefes vererek ona cevabını vermek için dudaklarını açtı.

"Bunu demek için şuan erken. Kaza anında kafasını sertçe çarpmış. Biz elimizden geleni yaptık ama tüm çabalar ona bağlı." Ne demek ona bağlı? Bu doktor benimle dalga mı geçiyor?

Ellerim kaşınıyordu. O bir doktordu ama ellerim kaşınıyordu.

Doktorun yakasını iki elimde tuttuğumda yüzlerimiz yakındı. Sert nefesim yüzüne çarparken gözleri irice açarak bana baktı.

"Ne..Ne yapıyorsunuz beyfendi?" Diyerek yutkundu doktor.

"Sikerim beyfendiliği. Söyle ne demeye çalışıyorsun? Ne demek ona bağlı?" Diye bağırdım.

Menekşe Hanım kolumu çekmeye çalışıyor, beni doktordan uzak tutmak istiyordu.

"Savaş ne yapıyorsun oğlum? O doktor. Sakin ol." dedi korkuyla. Gözleri korku kaplıyordu.

"Bana hemen cevap ver doktor." Diye hırladım yüzüne. Yutkundu. Gözleri etrafta gezindi. Benden kurtulmak mı istiyordu öylese cevabını vermeli.

"Bırakın beni, bu yaptığınız çok saygısızca. Biz sadece görevimizi yapıyoruz." Dedi sinirle ama korktuğunu belli de ediyordu.

"Bana 'tüm çabalar ona bağlı' ne demek doktor? Onu bana düzgün açıkla." Diyerek tısladım sessizce. Yutkundu.

"Önce elinizi çekin." Dedi. Sakin olmalıyım. Elimdeki yakalarını sertçe bıraktığımda geriye savruldu ama hemen toparlandı.

Boğazını temizleyerek gözünü bana çevirmeden Menekşe Hanıma döndü.

Bu adamı bir gün dövecektim. Dua etsin doktordu.

"Kızınızın kafatasında ciddi bir zedeleme var bu durum onun geçici hafıza geçirmesini sağlayabilir. Bunu bilemeyiz. Ancak onun uyanmasıyla anlayabiliriz." Diyince beynimden vurulmuşa döndüm.

Ne dedi o? Hafıza kaybı mı?

"Dalga mı geçiyorsunuz?" Diyerek adeta kükredim. Sesim yüksek çıkarken bu katta bulunan çalışanların bakışı beni bulmuştu.

"Burası hastane,sessiz olmazsanız güvenliği çağırmak durumdayım." Dedi aralarından biri.

Nefesimi verdiğimde sakin olmak için kendimi zorlarken bir an önce onu görmek, sevdiğim kadını öpmek istiyordum.

"Dalga geçmiyorum beyfendi. Olan ihtimali söylüyorum." Diyerek beni cevapladı doktor ve daha fazla bir şey dememi beklemeden uzaklaştı.

Menekşe Hanımın dudakları titrerken banka geri oturup sadece boş olan duvara baktı.

Kızı için üzülüyordu.

O iyidi. Ama sorun şu ki hafıza kaybı geçirmiş olabilir ve bunu o uyandığında anlayabilirdik.

Dilerim öyle bir şey olmaz. Onu yeni bulmuşken, sevdiğim kadını bulmuşken şimdi onun beni unutması beni derinden mahveder.

Yerime oturmak yerine Menekşe Hanımı burada tek başına bırakarak hastanenin dışına çıktım.

Soğuk hava yüzümü yalarken bakışlarım hastane bahçesini buldu.

Kimileri sevdikleri için endişe duyarken kimileri kurtarmaya çalışması. Ölümden kaçış yoktu. Ölümden gelenler vardı burada.

Ancak geri gelmeyenler vardı.

Annem gibi...

Zihnim onun hatıraları dolarken bahçede gördüklerim ile kaşlarım havaya kalkmıştı.

Arslan ve Kemal Bey.

Bankta yan yana oturmuş konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını bilmiyordum çünkü uzaktaydılar.

Onlar beni görmüyordu. Arslan benim arkadaşımdı ve Kemal Bey... sevdiğim kadının babası aynı zamanda babamın ortağı.

Arslan ile konuşmamıştım ama Ayçin'in dediği doğruysa benden önce ulaştıysa o kulübeye ona hesabını soracaktım.

Bana haber vermeliydi.

Cebimdeki telefon çalarken dikkatim dağıldı. Elimi cebime koyarak telefonumu çıkardım.

Ekrana baktığımda babamın aradığını gördüm.

Adımlarımı başka yöne çevirerek Arslan ve Kemal Bey'e sırtımı dönerek hareket ettim.

Telefonu kulağıma koyduğumda çoktan cevaplamıştım babamı.

"Savaş oğlum?neredesin? Merak ettim." Dedi babam. Sesi endişeli geliyordu. Annemden sonra babama bağlanırım dedim ama hayır ondan da uzaklaştım. Kendi evime taşınmıştım. Annem ölmeden önce aynı evde yaşarken şimdi ayrı evde yaşıyorduk. O hâlâ annemin öldüğü evde yaşarken ben ondan uzak bir seçerek kendimi soyutladım. Evlerimiz uzak olsa da birbirimizi görmeye devam ediyorduk. Bana şirket için teklif etmişti ama ben reddetmiştim. Ben işimi seviyordum ve vazgeçmezdim.

"İyim baba." Diyerek yalan söyledim "Dışardayım." Diyerek ikinci yalanı söylediğimde dilim damağım kurumuş olduğunu bir kez daha farkettim.

"Sesin neden bu kadar kötü geliyor?" Diye sordu babam. Ondan kaçmazdı bir şey. Bunu biliyordum.

"Soğuk aldım," dedim ve bilerek öksürdüm.

"Kendine bakmalısın Savaş. Bu yaşta sana bakacak değilim değil mi?" Babam alayla konuşması beni güldürürdü ama Ayçin bu halde iken gülmek bile bana zor geliyordu.

"Elbette ben bakarım kendime baba. Hiç endişe duyma." Gözlerim bahçeyi bulunca Menekşe Hanım kocasına doğru ilerliyordu. Kemal Bey karısının kendisine geldiğini görünce oturduğu yerden kalktı ve karısına doğru gitti.

Kurumuş dudaklarımı ıslatmak için dilimi kullanacakken tükürüğüm bile olmadığını farkettim.

"Pekâlâ,sen öyle diyorsan... Görüşürüz evlat." Diyerek telefonu kapattı. Babam şuan bilmese de olur. Ondan gizlediğim şey sevdiğim kadının olması ve o kişinin Ayçin olmasıydı.

Telefonu yavaşça kapattığımda Arslan yanıma geliyordu. Kemal Bey ve Menekşe Hanım içeriye geçmiş olmalıydı.

Adımlarım içeriyi bulurken Arslan da hemen yanıma gelmişti.

"Yorgun duruyorsun? İyi misin?" Diyerek bana baktı.

Kurumuş olan boğazım için kantine doğru giderken o da benimle birlikte geldi.

"İyim. İyi olmaya çalışıyorum." Dedim ve kendime bir şişe su istedim.

Adama parayı vererek suyu aldıktan sonra kurumuş olan boğazım için suyu içtim.

Suyu bitirdikten sonra çöp kutusuna attım.

Arslan dikkatlice beni izliyordu. Onda bir şeyler vardı.

Kendimi sandalyeye bıraktığımda o da hemen karşıma oturdu.

"Ayçin kazayı atlatmış." Dediğinde sakinca başımı salladım.

"Biliyorum. Kaza yaparken kafasını çarpmış. Bu yüzden hafıza geçirebilir,dedi doktor." Dedim acı ama soğuk bir sesle.

"O iyi olacaktır. Bana inan. O onun tabiriyle 'Harika Ayçin Günay' " dediğinde dudaklarımda küçük bir gülümseme oluştu.

Doğru o harika Ayçin Günay.

Benim kızım,kadınım.

Onunla geçen sene okulun otoparkında tartışarak tanışmış onun öğrenci olduğunu,benim öğrencim olduğunu ve babamın ortağının kızın olduğunu öğrenmiş oldum.

Başta onu sevmemiş sadece kendini beğenmiş küstah bir kız olduğunu düşünürdüm. Zamanla kendisini tanımış aslında onun sevgiyi arayan bir kız olduğunu öğrenmiştim. İşte bu zamandan sonra o kıza aşık olmuştum. Kalbi benim için zehirdi ama vazgeçmedim ta ki Arslan'ın o saçma sapan fikrinden sonra.

Ayçin'i terkedecektim çünkü aslında her şey kalıcı olmadığını anlamasını sağlamak istedim. Başta bu fikri saçma bulmuş sonra denemeye çalışmıştım. İşe yaradı ama istediğim gibi değildi.

Onu neredeyse kaybedecektim.

Ondan nefret etmeye zorlanmak işte bu imkansızdı ama kendimi buna mecbur ederken gözleri geldi aklıma.

Onun o sarhoş olan hâlleri kalbimi parçalara ayırdı.

Onu öyle görmek kalbimi bin parçaya hatta yok etmeye bedeldi.

Böyle olmasını,onun üzülmesini istemezdim. Asla.

O bunu hakketmiyor. Kafası karışıktı. Kime güveneceği bile belli değil ve prensiplere uyarak hareket ediyordu. Böylece kendisinde kırık kalp bırakmayacaktı. Kalbinin kırılmasından korkuyordu.

Bunu onu tanımaya başladıktan sonra anlamıştım. O sadece gerçek aşkı istiyordu ve ben ona gerçek aşkı verecek biriydim. Çünkü ona aşığım hemde yanlış olmasına rağmen.

Çünkü o benim bir zamanlar öğrencimdi.

Kim öğrencisine aşık olabilir ki? Ona rehber olacakken yanlış duygular besledim. Karşılık bulunca onun peşinden ayrılmak istemedim.

Annemin ölümünden sonra sevgilimden ayrılmış ve bir daha ciddi bir ilişkiye girmemiştim. Çünkü sevdiğini kaybetmek, çökmeyi babamın gözünde görmüştüm.

O anneme aşıktı. Annem de ona aşıktı ve bir insan sevdiğini kaybettiğinde onu yıllarca bekleyen bir azap,bir umutsuzluk olurdu.

Bir insan sevdiğini kaybettiğinde kalbinde ışık söner ve karanlığa mahkum olurdu.

Bu sadece gerçek sevenlerin bileceği birşeydi. Tıpkı babam gibi.

O annemin ölümünden sonra depresyona girmiş biriydi ama bunu dışarıya öyle yansıtmıyor ki sanki karısı için üzülmüş gibi değildi. Dışardan böyle gözüken adam içinde yangın yer ediyordu.

Aşk böyle bir şey iken nasıl buna adım atabilirim ki? Attım. Bir an Ayçin'i kaybedeceğimi zannederken Tanrı bana gülmüştü.

Tanrı Ayçin'i benden almamıştı.

Onun daha yaşayacağı bir ömür vardı benimle veya bensiz.

Evet benimle veya bensiz. Çünkü anlamıştım. Babası bu ilişkiye asla izin vermeyecekti. Kim verebilir ki? Kızını bana emanet ederken onun emanetine hıyanet ederek aşık olmuştum.

Yanlış duygular kalbi yavaş yavaş zehir pompalıyordu ve ikimiz de bu kalbe sahiptik.

Görüyordum. Ayçin'in gözlerinde bana olan aşkı görüyordum.

O kalbimde yer edinen kadındı.

Gözleri bana bakarken ışıl ışıldı.

Başta benden uzak durarak aramıza mesafe koymayı düşündü çünkü böyle daha doğruydu.

Doğru.

Olan buydu.

Eğer sınırları zorlamasaydım şuan ikimiz de bu durumda olmayacak Ayçin bu kazayı yapmayacaktı.

Sınırı bilmeyen ben az kalsa sevdiğim kadından olacaktım.

Onun en iyilerine, hayır bu düşünce bile midemi bulandırırken nasıl diyeceğimi şaşırdım.

Onu başkasının yanında gördüğümde gözlerim döner. Hayır, bunu kabul etmesem de benden uzak durması gerekiyordu.

En iyisi buydu çünkü daha fazla onu üzmek istemiyordum.

Onun canını bir de ben yakmak...İstemiyordum.

Gülümsedim. Arslan güldüğümü görünce derin bir nefes aldı ardından sırtını geriye, oturduğu sandalyeye yasladı.

"Ha şöyle gül be abi! Saatlerdir orada heykel gibi duruyordun. Bir an senin gerçekten dünyadan koptuğunu zannedecektim." Dedi Arslan kinayeli bir sesle.

"Ayçin öylece orada mücadele ederken hareket etmem bile bana yasak gibi geliyordu." Dedim sakince.

"Aşk kör eder,derlerdi de inanmazdım. Ama sen bu kıza sırılsıklam aşıksın." Dedi Arslan şaşırarak.

Neye bu kadar şaşırıyordu ki? Evet elbette aşk kör ederdi ama benim aşkım aslında gözlerimi açıyordu.

"Aşığım,var mı bir diyeceğin?" Diye sordum alayla,tek kaşımı kaldırarak 'bir sorun mu var?' derecesinde hareket yaptığımda iki elini havaya kaldırarak teslim olmuştu.

"Tamam,tamam bir şey demiyorum." Dedi ve iki elini indirdikten sonra sol eiyle ağzına fermuar çekerek dudaklarını bastırdı.

Güldüm bu haline. Bazen zevzek,bazen şaklaban ve bazen gereksiz yere boş konuştuğu oluyordu.

Onunla üniversitesi yıllarında çok takılır,iyi anlaşırdık.

Üniversite zamanından sonra bir daha karşılaşmadık çünkü o başka ülkeye giderek benden uzaklaştı.

Annemin cenzasine bile katılmamıştı.

Annem...

Onu kaybedeli üç yıldan fazla oluyordu. Kaçıncı aydı onu şuan kafam Ayçin'le meşgul iken hatırlamıyordum.

"Çok gevzek birisin." Dedim,ona.

Arslan gözlerini devirerek "Alınıyorum." dedikten sonra gür bir kahkaha attı.

Şimdi gülmenin sırası değildi ve o yine Arslanlığını yaptı.

"Ne gülüyorsun oğlum?" Diye sordum çatık kaşlarımın altında.

"Saa da, saa güleyirum." Dedi kahkahasının arasından. Farkında olmadan Karadeniz ağzıyla konuşmuştu.

"Bence önce şu ağzına dikkat et." Gülmeyi kesip anlamayarak bana baktı.

"Ne?" Dedi, gözleri ne dediğimi merakla bekliyordu.

"Karadeniz ağzıyla konuştun?farketmedin mi?" Diye sordum alayla.

"Hay şu dilimi sikeyim. Bir türlü İstanbul ağzına dönemiyorum. Tam diyorum dönüyorum işte o zaman yine geliyor bizim şu ağız şekli." Dediğinde nalet ettiği bariz.

Kendi özünü sevmiyordu. Bir insan sevmez miydi Karadenizi? Ben severdim.

Hatta gezdiğim birçok şehir olurken bu adamın neden sevmediğine anlam veremiyorum.

"Sahi neden doğduğun toprakları sevmiyorsun?" Diye sordum.

Merak ediyordum.

Arslan sıkıntı içinde nefesini verdiğinde konuşmak isteyeceği bir konu değildi. Bunu gözlerinde, lacivert ve siyah karışımı olan gözlerinde görebiliyorum.

"Biliyorsun işte anlatma da." Tekrar Karadeniz ağzıyla konuştuğunu farkettiğinde küfür savurdu.

"Doğduğum toprak birisini benden aldı." Dediğinde sadece baş salladım.

Sevdiği kadın.

Sevdiğini söyler dururdu üniversite zamanında. Dillerinde düşmezdi. Sevdiği kadın karadenizliydi birbirlerini sevdiklerinden bahsederdi ta ki o acı günü yaşayana kadar.

Sevdiği kadın Rize'ye gittiğinde karadeniz uçurumlarında dengesini sağlayamamış düşmüştü.

Belki de bu yüzden üniversite zamanında bir anda çekip gitmişti başka ülkeye.

Oysa bilmiyordu sevdiğini kaybettiğinde toprak değiştirse bile acısı aynı kalırdı.

Bilseydi toprak değiştireceğine gider o toprağın başına oturur ve öperdi o mezar taşını.

Arslan değişmişti. Bazı hareketleri aynı dursa da o eski Arslan aynı değildi.

Ben de aynı değildim. Özellikle annem öldükten sonra...

Herkes değişir,zaman insanı değiştirmeye zorlardı.

Her şey aynı kalmaya mahkum değildi bunu kimse şimdi anlayamayacaktı. Zamanla herkes bunu farkettiğinde şaşıracak,hatta ne ara oldu diyecekler.

Değişim zorunluydu. Herkes değişime boyun eğer,karşı çıkmaz, söz edemezdi.

Çünkü değişim bir eylem değil devrimdi.

Devrimler ise başka bir şeyin sonu olurken yeni şeylerin başlangıcı olurdu...

Dudaklarımı birbirine bastığımda anladım diyerek başımı salladım ona.

O da sustu.

Birbirimize boş gözlerle bakarken bile acıyı görüyorduk.

Bir kadın sesi yükselirken bakışlarım oraya döndü.

Ayçin'in arkadaşı Betül.

O kız gelmişti ve şuan endişeli görünüyordu arkadaşı için. Nasıl haberi oldu bilmiyorum ama gözlerindeki korku arkadaşı için olduğunu biliyordum.

"Nerde o? Ayçin Günay. Bu hastanede dediler. Nerede?" Diye bağırdı. Sesi gür ve bir o kadar da yankı edercesine.

Gözleri birini aramak istercesine bu katta gezdirdiğinde beni farketti. Önce şaşırdı,bunu kaşlarının havaya kalktığında anlamıştım. Adımları buraya gelirken sakindim.

Arslan bir sorun mu var diye bana bakarken Betül'ün arkasından Burcu ve Taylan gelmişti.

Betül korkuyla gözlerini bana dikmiş,elini bulunduğumuz masaya yaslamış üzerime eğilmişti.

"Profesör, Ayçin'in durumu nasıl?nerede o?" Diye sorarken dudaklarının titrediğini farkettim. Sanırım Betül gerçekten arkadaşına önem veriyordu.

Kurumuş dudaklarımı ıslattım. Gözlerim önce onu sonra arkasında duranlarda yavaşça gezdirdim.

"Şuan sorun yok. Ameliyatı atlattı. Onu normal odaya aldılar." Dedim sakince.

"Ne demek şuan sorun yok?Sorun mu vardı?" Diye sordu Burcu. Gözlerim ona değdiğinde yanındaki Taylan'a sarılmış gözleri dolmuştu.

"Doktor onun geçici hafıza kaybı yaşayacağını ihtimali veriyor ama emin değil sadece uyandığında bunu bileceğiz." Dedim onun sorduğu soruya cevap verirken yerimden doğrulanarak ayağa kalktım.

Arslan benimle birlikte ayağa kalktığında Betül ona kısa bir bakış atmış ardından bana dönmüştü.

"Kaçıncı katta?" Diye sordu kurumuş olan dudaklarını aralayarak sormuştu.

"Dördüncü." dedim ve hareket etmeye başladığımda onlar benimle hareket etmeye başladı.

Önce adımlarım merdivenleri buldu ama Arslan hemen kolumdan tutarak "Asansörler boşuna icat edilmedi." Diyerek sürükledi beni.

Göz devirerek diğerleriyle birlikte bende asansöre girdim.

"Nasıl oldu bu? Yani kaza? Ayçin nasıl kaza yapmış?" Diye soran Taylan'a baktım.

Okuldayken bu fazla Ayçin'in etrafındaydı ve bu durum benim sinirlerimi bozuyordu.

Kimseden çıt çıkmayınca gözlerini bana dikti ve konuşmaya başladı.

"Sizin Ayçin'in durumundan nasıl haberiniz oldu?" Diye sordu,sesinde merak vardı. Tıpkı Burcu ve Betül gibi.

Herkesin gözü üzerime dönünce rahat tavırla "Babasına haber verildi ve o sırada ben de babasının yanındaydım." Bu teknik olarak doğruydu. Asıl soru bu değildi ama bu soruya verilecek cevap buydu.

Cevaptan tatmin almadı ama çokta üstünde durmadı. Kapılar açılınca Menekşe Hanım ve Kemal Bey göründü.

Gözleri bizlerinin üzerinde tek tek gezinirken Kemal Bey'in gözleri üzerimde iken nefret kusuyordu.

"Menekşe teyze." diyerek iki kız koşar adımla Ayçin'in annesin yanına varıp sarıldılar.

Menekşe Hanım gözleri dolu dolu yanındaki iki kadına sarıldı.

"İyi misin?" Dedi Betül. O değişmişti. Eğer Ayçin'in durumu böyle olmasaydı hâlâ bana sırnaşır mıydı?

"İyim, kızım. Ayçin'im uyandı." Dediğinde bunu beklemediğim bir şeydi.

"Hangi oda?" Ses benden bağımsız çıktığında herkesin gözü bir kez daha üzerimde olmuştu.

Kemal gözlerini kısarak "Sen artık gidebilirsin Savaş." Sesi ölüm kadar soğuktu.

"Hayır gitmiyorum." Diye direttiğimde dişlerini birbirine bastırdı.

Çok sinirliydi.

"Gerek görmüyoruz. Baban seni merak etmiştir." Diyerek sakin bir sesle konuştu. Şimdi konuşmak istemediği belliydi.

"Gerek görseniz görmezseniz de umrumda değil. Onu göreceğim." Herkes şaşkındı bu söylediklerimle.

Kemal bey tam ağzını açıyordu ki "Baba." diyen sese bakışlarımız ona döndü. Kaya.

Yanında kadın vardı.

Yasemin.

Bir zamanlar sevgilim olan o kadın Kaya'nın yanında bulmayı beklemiyordum.

Yasemin gözleri beni bulunca o da beni burada beklemediği açıktı.

Sarı saçları dalgalı,mavi gözleri soğuğu andıracak kadar pusluydu.

Kaya, hemen babasının yanına gittiğinde bile bakışlarım bir zamanlar sevgilim olan kadındaydı.

Annem ölmeden önceki sevgilim.

Annem öldükten sonra ayırmıştık yollarımızı.

Onu yıllar sonra Kaya'nın yanında beklemiyordum.

Ayçin'lere geldiğim gece de oradaydı.

Demek kendisine aşık olacak birisini bulmuştu hem de bu Kaya idi.

"Baba Ayçin'e ne oldu? Kız kardeşime ne oldu?" Diyen Kaya'ya baktım. Canı acıyordu.

Kemal Bey nefretle bana baktıktan sonra Kaya'ya döndü ve "Kaza geçirdi oğlum." Dediğinde Kaya'nın dudaklarında titrek bir nefes oluştu.

"O iyi mi?" Diye sordu gözleri acırcasına babasına baktıktan sonra annesine sarıldı.

Kızlar ona yer vererek annesine sarılmıştı.

"Anne, Ayçin iyi mi?" Diye sordu.

Sonra aniden annesinden ayrılıp diğerlerine baktı. Gözleri benimle buluştuğunda babasına benzer bir nefret yine onun gözlerinde gördüm.

"Senin yüzünden oldu değil mi?" Diye bağırdı bir anda. Herkes bağırışıyla irkilirken kayıtsız durmaya çalışıyordum. Yasemin hemen Kaya'nın yanında var olup koluna girdiğinde onu yatıştırmaya çalışıyordu.

"Cevap ver bana! Ayçin senin yüzünden bu hâlde değil mi?" Diye bağırdı yine.

Hastane görevlileri onu uyardı ama gözleri benden başka kimseyi gördüğü veya kulağı benden başka kimseyi duyduğuna şüphe ettim.

"Bana cevap ver!" Dedi. Sesi adeta gök gürültülüsü gibiydi. Gözlerimi bile kırpmadan karşımdaki sinir küpü olmuş adama baktım.

Üzerime doğru geleceği zaman babası onu durdurarak onu buradan uzaklaştırdı. Yasemin gözlerinde bir hayal kırıklığı ile bana baktığında o da burayı terketmişti.

Betül Kaş çatarak bana baktığında "Ayçin'in kaza yapması sizinle ne alakası var?" Diye sorduğunda gözlerim onu buldu.

Arslan sıkılmış gibi, "Size ne?" Diye sordu. Betül'ün gözleri ateş açmış bir şekilde ona dönerken Menekşe Hanıma baktım.

"Hangi oda?" Diye sordum. Yorgun haliyle bana istediğini verdiğinde hemen onlardan uzaklaştım.

"Kes sesini sana soran olmadı." Dedi Betül arkamdan. Bunu Arslan'a söylediği barizdi.

Bu kız fazla cüretkar biriydi ama Ayçin kadar etmezdi.

Ayçin...

Onu özlemiştim.

Odaya direkt girdiğimde onun masum yüzüne baktım. Gözleri beni bulduğunda gülümsemiş.

"Sevgilim." Dediğinde adımlarım onun yanında bulmuştu.

Beni unutmamış. Bu beni sevindirirken odaya annesi ve arkadaşları girdiğinde kaşları yukarıya kalkmıştı.

"Sizin ne işiniz var burada?" Diye sorarken gözleri arkadaşlarındaydı.

Annesi hemen kızına sarıldı.

"Seni merak ettik canım,iyi misin?" Diye sordu Betül hemen yanına gelip sarılırken.

Ayçin'in yüzünde bir şey yoktu ama kaşı patlamıştı bu yüzden bant vardı kaşının üzerinde.

Ayçin'in eli onun sırtını bulmuşken dudakları kıvrıldı.

"Bu kadar sarılmayı bırak,bende sarılmak istiyorum." Dedi Burcu. Gözleri yalandan kısmış birbirine sarılan kadınlara bakmıştı.

Sarılmayı kesip ona baktıklarında Ayçin'in gözleri Taylan'ı bulmuş hafif kaş çatarak onu süzmüştü.

Bu benim canımı sıkarken Taylan da Ayçin'e bakmış.
"İyi misin Ayçin?" Diye sordu nazik bir ses tonuyla.

"İyim...de sen kimsin?" Herkes,ben dahil buna şaşırırken anlam verememiştik.

"Ne demek ben kimim? Aşk olsun beni nasıl tanımazsın." Dedi Taylan hafif alayla.

Ancak Ayçin'in yüzündeki ifadeyi görünce bir küfür savurdu.

"Siktir gerçekten mi?" Diye sordu.

"Evet tanımıyorum seni ve kimsin?" Ardından bana dönmüştü.

"Dylan bu adam da kim?" Diye sorduğunda herkesin gözleri kocaman açılmıştı.

Bana Dylan diye hitap etmişti.

Eski sevgiisinin adıyla.

"Ne dedin sen?" Diye fısıldadım. Sesim güçsüz bir şekilde çıkarken Ayçin anlamaz gözlerle bana baktı.

"Ne dedim ki Dylan?" Diye sordu anlamayarak.

"Adımı yanlış söyledin. Benim adım o değil." Dediğimde sadece bakakaldı.

"Ne demek adım o değil?" Dedi ve diğerlerine baktığında herkesin yüzündeki şaşkınlık onu iyicene sinir ediyormuş gibi tekrar bana döndü.

"Dylan bu bir şakaysa lütfen kes." Dediğinde dudağımdan kaçan sert nefesle ona baktım.

"Benim adım Dylan değil, Savaş." Dediğimde gözleri kocaman açıldı.

"Ne,ne demek adım Savaş?" Dedi,sesi tiz dolu bir çığlık olurken odada bulunan herkesin yüzü buruştu.

Betül ve Burcu birbiriyle konuşurken"Bu kız gerçekten hafızasını kaybetmiş olmasın?" Dediğinde onlara öldürücü bir bakış attım.

Bu mümkün olamaz. Sadece benim adımı hatırlamıyor.

"Ayçin adım Savaş bu bir şakaysa hiç komik değil." Dedim sinirle. Gözleri dudaklarımı bulduğunda ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

Onu şuan öpmek istiyordum ama adımla değil bir başkasının adıyla hitap ettiği için onu öldürmek istiyordum.

Dylan denen adamı öldürmek istiyordum. Onun ismiyle beni anmıştı.

"Tamam tamam." diyerek güldü. Şaka yapmıştı. Bu benim derin nefes almama neden olurken arkadaşları ona sinirle bakıyordu özelikle Taylan.

"Bir an beni unuttun diye korkmuştum." Dedi Taylan yalandan sinirlenerek.

"Sizi unutur muyum?" Diyerek gülümsedi ve bana baktı. Betül'ün bakışları bizim üzerimizde durduğunda boğazımı temizleyerek ona döndüm.

"Bir şey mi diyecektin Betül?" Diye sordum gözlerimi ona diktim.

"Kızım ben babana haber vereyim." Dedi Ayçin'in annesi. Ayçin annesini onayladığında çoktan dışarıya çıkmış bizleri baş başa bırakmıştı.

"Sizin aranızda bir şey mi var profesör?" Diye sordu Betül açıkça. Şüphe ediyordu ama tam bilmiyordu.

Bu aralar okula gitmiyorum. Gitsem de çok kalmayarak soluğu Ayçin'in yanında alıyordum.

Ayçin dudağını açarak tam cevap verecekken ondan önce davranarak "Evet, aramızda bir şeyler var." Dediğimde odada ki herkes herkes şaşkınca bana baktı.

Bunu bilmeleri gerekiyordu. Çok sıkıldım.

"Biri bana şaka olduğunu söylesin. Ayçin?" Burcu gözlerini kocaman açmış bir şekilde Ayçin'e baktığında ondan bir cevap beklediği açıktı.

Ayçin dudağının kenarını ısırdığında onun ne kadar öpülesi olduğunu bir kez daha hatırladım.

"Şey...Evet. Biz profesörle," Çattığım kaşları görünce düzelterek devam etti.

"Yani Savaş'la sevgili olduk." Diye itiraf ettiğinde yüzümde bir gülümseme yer edinirken buna sevinmeyen kadına baktığımda çoktan aldığı cevapla yüzü kızardı.

"Hani aranızda bir şey yoktu?" Diye bağırdı. Ayçin ona bağıran kadına, Betül'e baktığında şaşırmıştı.

"Bana bağırma ve sana ne?" Diyerek lafı Betül'ün ağzına tıktı.

Aralarına girmek istemiyordum. Çünkü ne olduğunu bilmiyordum.

"Öyle mi? Sana o gece kulüpte sordum. Bana 'profesörle aramda bir şey yok ' dedin. Neden yalan söyledin Ayçin?" Taylan ve Burcu bu söylediğine şaşırdı tıpkı benim gibi.

Ayçin kaşlarını çatarak gözlerini arkadaşına dikti ve "O zamanlar sadece takıldığım biriydi." Çekinerek bana baktı ama devam etti sözlerine,"Ama şimdi onu seviyorum." Dediğinde kalbimde bir filizlenme oluşmuştu.

Beni seviyordu tıpkı benim onu sevdiğim gibi.

Ah, Ayçin,sevgilim...

"O zaman mutluluklar ben artık yokum." Diyerek bir hışımla arkasına dönerek çıktı Betül.

Ona ne ki? Ayçin birisini seviyorken hele de beni seviyorken ona ne?

Burcu'nun yüzünde buruk bir gülümseme olduğunda "Umarım hep mutlu olursun arkadaşım." Diyerek tekrar sarıldı.

Taylan şaşkındı.

"Nasıl lan! Şimdi profesörle sevgili misin?" Diyerek bir bana bir Ayçin'e baktığında bunu beklemediği yüzünde okunuyordu.

"Öyle gözüküyor." Diyerek onu cevapladı Burcu.

"O zaman bana da tebrikler demek düşer,değil mi?" Diyerek Ayçin'e sarıldı.

Dişlerimi dudaklarıma geçirdim. Ona dokunmasına dayanamıyorum.

Geriye çekilip elini bana uzattığında boş bir bakış attım ona.

Ayçin boğazını temizlemesiyle elimi kaldırarak onunla tokalaştım.

Elimi hemen ondan uzaklaştırdığımda "Sağ ol." diye geveleyip Ayçin'e baktım. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Bu yaptığımı ayıplıyor gibiydi.

"Neyse biz çıkalım." Diyen Burcu'ya baktım. Arkadaşına son kez sarıldı tam Taylan da sarılacak iken onun bakışları benim ölümcül bakışlarla karşılaşınca kendini frenleyip durdu ve sadece el sallayarak çıktılar.

Onlarla birlikte kapıya geldin ve kapıyı kilitledim.

Onların çıkmasıyla sevdiğim kadına döndüm.

"Çok ayıp,Taylan benim arkadaşım." Dediğinde göz devirdim.

"Ben pek inanmadım." Dediğimde başını iki yana sallayarak bana 'sen adam olmazsın' bakışı attığında daha fazla dayanamayıp ona doğru eğilip dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım.

Geri çekilip yüzüne baktığımda bunu beklemediği için yüzü şaşkınlık kaplıyordu.

"Neden hemen öptün ki?" Diye sordu,dudak büzerek.

"Gel bakalım buraya. Demek Dylan ha?" Diyerek üzerine gittiğimde az önce olanları hatırlayınca benden yavaşça uzaklaşarak kaçmaya başladı.

Sorun şu ki kapı kilitli idi.

Kapıya koştuğunda boşuna çaba gösterdiğini gördüm.

"Hadi ama neden açılmıyor bu kapı?" Diye söylenmesi ile güldüm.

Bana döndü ve gözleri bu kadar yakına geldiğim için açılmıştı.

"Şimdi benden kaçmayı mı düşünüyorsun? Hem de bana eski sevgilinin adıyla hitap ederken?" Dilimi damağıma vurdum kabul etmezcesine.

"Sen onu nereden hatırlıyorsun ya?" Diye homurdandı.

"Onunla kafede buluşurken ve seni öperken nasıl unutayım ?" Kahkaha atmasıyla kaş çatarak ona baktım.

"Kabul et, bir an korktun, değil mi? Onun adıyla sana seslenmem sana kötü hissettirdi, değil mi?" Diye sordu muzır bir ifadeyle.

Başımı salladım.

"Yok sevgilim,onu gördüğüm yerde öldürmek istedim." Gözleri kocaman açılınca "Şaka." dedim, yalandan gülümseyerek.

"Şakan da hiç güzel değil." Dedi Ayçin gözlerini devirerek.

"Hımm Peki neyim güzel?" Diye sordum,onu gözlerimle süzerken dudaklarım kıvrıldı.

Dudaklarını ısırdı, yüzünde çapkın bir gülümseme olunca dayanmak istedim. Dua etsin ki hastanedeydik. Dua etsin!

Tam cevap veriyordu ki arkasında tıklanan kapı ile gözleri ile kocaman açıldı.

Kapı açılmaya çalışıldı ama kilitli olduğu için açılmadı.

"Ayçin, kızım biziz. Bu kapı neden kapalı?" Diye bağırdı kapının ardında kalan Kemal Bey.

Ayçin bana baktığında yüzü korkuyla kireç gibi bembeyaz olmuştu.

Bu kız benimle gerçekten sevgili olduğunda korkmaya başlamıştı. Bazı hareketleri artık cesurca değil korkuyla yapıyordu.

Ayçin beni odada bulunan boş dolaba hızla ittirirken nefesimi verdim.

"Ayçin, güzelim ben buraya sığmam?" Dedim ama kapıyı açıp beni itince dengemi sağlamayıp dolabın kapısına kafamı çarptım.

"Özür dilerim ama seni görmemeliler." Diyerek dudaklarını sertçe benimkilerle buluşturup ayrıldı.

Dudakları için her şey yapılır.

Ben içeriye girdiğimde kapıları yüzüme kapattı.


Yeni bölümle görüşmek üzere:)

*Bu hikayeyi ayrı seviyorum ya shshshs
Benim fantezi hikayem olsa da burada kendimi buluyorum desem,anyway good bye:)

*Anyway good bye: Neyse görüşmek üzere/güle güle.

Bölüm : 28.12.2024 20:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...