BlokXKara Sevda -Mix (son sahne için)
30. BÖLÜM:GECE KULÜBÜ
Uyandığımda kendimi daha hissetim.
Bazen uyku ruhu,bedeni iyileştirici bir yanı vardı.
Her ne yaparsak yapalım günün sonunda ömrümüzün yarısı gittiği aktivite yapıyorduk; uyumak.
Uyku kimilerine beş,kimilerine sekiz,kimileri ise on iki saat yetiyordu. Beden ne kadar uykuya ihtiyacını bilir ve ona göre ayarlardı uykuyu.
bu yüzden uyku,bedene iyi geliyor çünkü beden uykuya ihtiyacı vardı.
Yatağımdan yavaşça kalktım. Kazayla hiçbir sorunum yoktu ama daha dikkatli olursam iyi olur.
Hava kararmış, gün yüzü geceye dönmüştü.
Derin bir nefes alıp odamdaki banyoya girip duş aldım. Uzun denencek kadar orada durup kendimi güzelce yıkadım.
Tüm bu hastane kokusu,toz,kirden ayırmam için kendime ayrıldığım zaman da uzun sürdü.
Duştan çıkıp önce saçımı kuruttum ardından gardolaba gidip kendime bir elbise seçip giydim.
Giydiğim elbise yarısı beyaz yarısı siyah askılı mini bir elbiseydi.
Ayağıma siyah topuklu ayakkabı giydim.
Saçıma şekil verip hafif tonlarda makyajımı tamamladım.
Dudaklarımda bulunan kırmızı rujla sonunda hazırlandığımın kanıtıydı.
Aynaya bakıp son kez baktım kendime. Hâlâ kaza sonrası biraz rengim soluktu ama makyajla elimden geleni yaparak kapatmıştım.
Odamdan çıkıp ağır ağır merdivenlerden aşağı doğru inmeye başladım.
Salona doğru giderken ailemin orada olduğunu gördüm. Hatta abim bile oradaydı.
Babam üçlü koltuğa bir bacağını diğer bacağının üstüne atmış,bir eli çenesini tutuyordu. Derin düşüncelere girdiğini görebiliyorumdum.
Annem tabletle ilgilenirken abim de telefonla birisiyle mesajlaştığını gördüm. Çünkü her iki elin parmakları da telefona bastırıyordu.
Babam beni görür görmez gülümsemiş onu inceleyen annem başını tabletten kaldırmış bana çevirmişti gözlerini.
Abim de bakmıştı ardından telefonunu cebine koyup ayağa kalktı.
Yanıma gelerek,"İyi misin kardeşim?" ilgili çıkan sesine sadece gülümsedim.
"İyi hissediyorum abi." Dedim, gülümserken.
"Hep iyi ol fındığım,senin için korktum." Deyip sarıldı.
Onun sarılmasına karşılık verip ellerimi beline yerleştirdim. Parmakları güven verircesine sırtımda dolaşıyordu.
Geriye çekilip ona gülümsedim ve salonun ortasına gelerek babamın yanına oturdum.
Annem tableti masaya bırakarak yanıma geldi ve beni kendine çekerek saçıma öpücük kondurdu.
"Sana bir şey olsaydı ne yapardım kızım?" Gözleri doldu annemin.
Ona gülümserken babam da beni kendine çekerek saçlarımı öptü.
"Ona bir şey olsaydı dünyayı yakardım." Dedi babam kesin bir dille.
Abim diğer koltukta otururken homurdandı.
"Peki ben baba?" Diye sordu abim,merakla.
"Ne sen?" Dedi anlamaz gözlerle abimi izliyordu.
Kolu omzumdaydı ve yavaşça okşuyordu. Annem ise bir eli bacağımdayken diğer eli yanağımı seviyordu.
Dünyada milyonlarca insan sevgisizlikten kendini yapayanlız, işe yaramaz, sıkıcı ve kendini önemli görmüyor.
Bence bugünü SEVİLME GÜNÜ yapmalı ve tarihi de 19 Aralık yapmalı.
"Benim başıma bir şey gelse dünyayı yakar mıydın?" Diye sordu, kaşlarını havaya kaldırdı. Pür dikkatle babama bakıyordu.
"Sana ne olacakmış Kaya?" Dedi babam alayla.
"Ne demek istiyorsun baba,ben değerli değil miyim?" Dedi abim,iyicene alınarak.
Babam sırıtarak," Ben öyle bir tehlike göremiyorum oğlum?" Sonra bize döndü, "Siz görüyor musunuz?" Annem ve ben başımızı 'hayır' anlamında salladık.
"Baba ya!" dedi abim,sızlanarak.
"Abarma abi,babam tabi ki de sana bir şey olsa dünyayı yakar mı bilemem ama bir şey yakar." dedim onunla dalga geçerek.
"Ne mesala?" Diye sordu, gözlerini bana dikmiş sorduğu sorunun cevabını bekliyordu.
"Sigara yakmak gibi?" Dediğimde kaş çatarak homurdandı.
"Fındık getirme beni oraya yoksa..." tehlikeli konuşması beni zerre kadar etkilemiyordu.
"Yoksa?" Dedim,tek kaşımı havaya kaldırdım.
Babam bizi izliyordu annem ise hâlâ yanağımı seviyordu.
"Sana göstermeyi bilirim." Babama baktı,"Sigara mı yakarsın, bana bir şey olursa?" Şimdi duygu sömürüsü yapıyordu. Koca adam duygu sömürüsü yapıyordu.
Babam gülerek,"Menekşe acaba bunu yaparken hata mı ettik?"dedi. Babam 'bunu' derken abimi kastediyordu.
"Ayıp oluyor ama baba." dedi kaşlarını teessüf edermiş gibi kaldırdı.
"Kemal lütfen oğlumla dalga geçme." Bana ve ona baktı annem.
"Her ikisi de kıymetlim." Dedi içtenlikle.
Babam ona hak vererek,"Şaka yapıyorum zaten." Eliyle abimi çağırdı.
"Gel buraya bakayım." Abim hemen babamın yanında yer edinirken onun omzuna kolunu doladı.
"Her ikiniz de benim," Anneme baktı ve derin bir gülümseme göndererek "Her üçünüz de benim en değerli hazinemsiniz. Size bir şey olsa değil dünyayı tüm evreni yakardım." Dedi,sesi kendinden emin çıkıyordu.2
Gülümsedim sözlerinin karşısında.
...
Akşam olması nedeniyle akşam yemeği yedik ardından babam çalışmak için odasına giderken abim salonda oturmaya devam etti. Annem de kez öyle.
Odama tam geçerken babamın birisiyle konuştuğunu duydum.
Umursamayıp odama geçtim ardından çekmeceden kendime yedek telefondan birini alarak sim kartımı taktım.
Telefon açıldığında genel ayarlamarı yaparak kendime göre şekillendirdim.
Rehbere girerek Savaş'ın numarasını ve diğerlerinin numarasını kaydettim.
Onu telefonuma hâlâ aynı kaydetmeye devam ettim.
Artık ona profesör demiyordum ama hoşuma gidiyordu.
Ayrıca hâlâ benim profesörümdü. Babam madem beni şirketi için hâlâ hazır görmüyordü. Ki bence hazırdım!
O zaman beni tekrar okula göndermesi lazımdı.
Birinci dönemi kaçırdığım için ancak ikinci dönemi okursam ve bir şekilde sıkı çalışırsam bu yıl mezun olabilirdim.
Ne de olsa babamın ortak olduğu okuldu ve sıkı çalışmamla beni geçireceğini biliyordum.
Parmaklarım telefonun klavyesini bulduğunda dudaklarımı ısırdım.
Ben: Neler yapıyorsun...Sevgilim?
Bir an tereddüt etsem de gönder tuşuna bastım.
Ondan mesaj beklerken gruba girdim.
Gerçi Betül gruptan çıkmış ve Taylan girmişti. Kesin Burcu'nun fikriydi.
Diğerleri de aktif olduğunda bir tek Betül olmadığı için üzülüyordum.
Gerçekten başta onun hoşlandığı profesorü arzuyla nefret karışımı olan duygumdan başka bir şey hissetmemiştim ve ne ara ona bu kadar aşık olduğumu bile bilmiyordum.
Ayrıca insan aşık olacağı kişiyi seçemezdi. Betül de zaten ondan etkilenmişti, hoşlanmadığını ya da aşık olduğunu düşünmüyorum.
Profesör,yani Savaş oldukça yakışıklı,çekici, karizmatik bir havaya sahipti.
Bu yüzden Betül'ü anlayabiliyorumdum.
Hoşlandığını söylüyorsun -ki bence Betül sadece etkilendi- arkadaşın bunu biliyor ve bir gün bir bakıyorsun ki hoşlandığını en yakın arkadaşının yanında görüyorsun.
Böyle bakınca korkunçtu. O yüzden anlıyor ama elimden bir şey gelmiyordu çünkü ben Savaş'ı seviyordum.
Taylan: İyi misin Ayçin? Dünden sonra gelmek istedik ama sorunlar oldu ve biliyorsun... Betül'ü.
Ben: Evet...Biliyorum. Lütfen bana ulaşmasını hatta onunla konuşmam gerektiğini söyler misin?
Taylan: Elbette... Şuan Burcu'nun yanında ve Burcu onunla konuşuyor. İstersen şimdi vereyim
Ben: Hayır şimdi değil sonra... Okuldan sonra.
Taylan: Ciddi misin? Ne zaman okula dönüyorsun? Baban mı söyledi?
Ben: Daha konuşmadım ama kazadan önce böyle bir imada bulmuştu. Zaten şirkete de hazır değilmişim(!)
Taylan: Umarım istediğin gibi olur, Ayçin. Ayrıca okula dönersen lütfen profesörle aranızdaki olay nasıl gelişti, anlatır mısın?
Bazen Taylan fazla Burcu'yla takılıyordu. Neredeyse bir sene boyunca çıkıyorlardı ve onlar için mutluydum.
Ben: Elbette anlatırım. Sonra görüşürüz. İyi geceler size...*_*
Taylan: Ne bu? Bu bir tür öldüm gibi bir şey mi?
Ben: Hayır,uyumak adına attım o emojiyi.
Taylan: yarı uyanık yarı uykuluyum demek.
O sırada saygısız profesör adındaki sevgilim mesaj atmıştı.
Saygısız profesör: Seni düşünüyorum... Sevgilim?
Cevabı karşısında güldüm. Yatağıma girmeden önce üstümü giyindim.
Üstümde dantel askılı mini bir gecelik vardı.
Hemen fotoğraf çekip attım ona.
Ondan cevap beklerken banyodaki işlerimi yapıp durdum.
Sonunda çıktığımda hala cevap gelmediğini farkettim.
Yatağıma geçip telefonu elime aldım.
Hâlâ cevap gelmediğini görünce kaş çatıp ona mesaj yazdım.
Bir dakika sonra cevap geldi. Yaşıyordu!
Saygısız profesör: Hareket edemedim attığın güzellik karşısında. Seni izliyordum.
Dediğinde gülümsedim. Demek ki cevap vermemenin neden buydu.
Ben: Hımm?Beni izliyordun demek? Nasıl peki gözlerini doyuruyor mu?
Saygısız profesör: O ne demek Ayçin bacağımın arasındakini bile uyarıyor. Hani bilmek istersin diye söylüyorum.
Kocaman kahkaha attım. Profesör yeri geldiğinde çok edepsizleşiyordu. Bu çok hoşuma gidiyordu.
Ben :Belki bacak arasını bana atabilirsin? Biraz rahatlamam lazım ve senin o koca penis epey işime yarayacak gibi;)
Saygısız profesör:Kendini rahatlatacak mısın?Siktir bu çok iyi. Beni hayal ederken rahatladığın bir fotoğraf veya video at bana hemen!
Mesajda bile bu kadar buyurgan olması beni hem ateşe sürüklüyor hem de inanılmaz derece azdırıyordu.
Ben:Neden olmasın?Hadi önce sen bacak arandakini at (• _•)/
Mesajı atarken yanında küçük bir emoji eklemeyi de unutmadım. Bunun anlamı 'hadi ver' idi.
Profesör yani Savaş'tan mesaj beklerken Arslan yazdı.
Böyle hiçbir şey olmamış gibi davranması beni sinirlendiriyor.
Ben:Olan olaylara karşı mantıklı bir cevabın varsa hayır ama yoksa evet.
Arslan: Sadece şaka yapmak istemiştim.
Yani doğruydu. Beni hem kurtarmamış hem de öpmüştü.
Ben:Bunu nasıl yaparsın?Ya insan en yakın arkadaşının sevgilisine nasıl göz koyar?
Bunu anlamıyordum. Bunu hiç bir zaman anlamayacaktım.
Arslan:İkimiz de biliyoruz ki Savaş'la aranda cinsel çekimden başka bir şey yok. Fazla takıyorsun kafana?Sanki daha önce seni kimse öpmemiş gibi?
Buna inanamıyorum. Arslan'ın böyle pislik birisi olduğuna inanamıyorum. Acaba sevdiği birisi var mıydı? Bence yoktu. Eğer olsaydı bana bunları demeye cüreti olmazdı. Umarım bir gün bir kız çıkar karşısına -ki sanmıyorum - onu baştan sona değiştirir.
Umarım tanrı duamı kabul eder.*
Ben:Bu çok ağır sözler Arslan. Ne demeye çalışıyorsun? Benim bir sürtük olduğumu mu?
Arslan: Öyle demeye çalışmıyorum. Ortada olanları söylüyorum.
Ben: Umarım Arslan, umarım ki karşına biri çıkar da bana bu dediklerin için utanırsın. Ha bu arada korkma Savaş'a söylemeyeceğim. Ben senin gibi birisi olmadığım için arkadaşların arasını bozmam.
Arslan: Söylesen de değişmeyecek fikrim. Bak yol yakınken vazgeç. Sizin iyiliğinizi istiyorum.
Böyle bir iyilik düşman başına:(
Ben:Siktir git,bir de babamın yüzüne bakıyorsun. Bunları bilse, kızı için düşüncelerini bilse acaba senin hakkında hâlâ efendi, beyfendi olduğunu düşünür müydü?Sanmam.
Arslan: Babanın adına üzüldüm. Böyle bir kızım olmasını istemezdim.
Ben: Umarım çocuğun olursa -ki evleneceğini bile düşünmem - tıpkı benim gibi olur. Benim gibi çapkın ve asil;)
Arslan: Doğru evlenmeyeceğim. Yani umduğun dilek gerçekleşmesi imkansız.
Ben:En azından umdum. Bakarsın ki tuttu işte o zaman göreceğim senin yüzünü:)
Arslan:Neyse sen çok konuştun. Savaş'ın neden senden sıkılmadığını anlamıyorum.
Bye!
Kahkaha attım, konuşması çok saygısızca olsa da beni güldürebiliyordu. Yine de ondan nefret ediyorum.
Onun mesaj kutusundan çıkıp Savaş'ın hâlâ neden bana mesaj atmadığını merak ettim.
Bu adam olur olmadık yerde mesajlarımı nasıl görmezden geliyor anlamıyorum.
Saygısız profesör:Pardon babamla konuşmak zorunda kaldım. En son neredeydik güzelim?Ha hatırladım...Senin rahatlamandaydık.
Saygısız profesör:Bak senin için iyi derecede çektim.
;)
Ben:Etkileyici ama daha iyisi olabilirdi.
Tabi ki de gelemezdi ama bir ihtimal hayal etmiş olabilirim.
Saygısız profesör:Ailen evdedir ve uygun olmaz.
Ben: Haklısın. Madem yoksun ne yapalım artık kendimizle yetineceğiz.
Profesör: Siktir Ayçin beni deli ediyorsun.
Ben:Sen de beni. İstersen Sanalsex yapabiliriz?
Sanalsex: İnsanların birbirinden uzak yaptıkları sex adı verilir.
Saygısız profesör: Nasıl olacak o?°_°
Ben:Mesala şimdi birbirimizi arıyoruz ve ben kendimi rahatlatırken senin edepsiz sözcüklerinle kendimden geçerken ben de senin için söyleyeceğim ve sen de kendini rahatlatacaksın. Anladın mı?
Saygısız profesör:Salak değilim Ayçin. Tamam şimdi arıyorum.
Ben:Dur daha soyunmadım ayrıca bir dakika!
O mesajını atarken yataktan çıkıp kapıyı kilitledim. Duvarlar yalıtım içerdiği için yapacağım seslerden dolayı duymazlardı.
Geri yatağa girdim ve üstümdeki geceliği çıkarıp göğüslerimi ortaya serdim ardından altımdaki iç çamaşırı da çıkardığım da yatağın bir kenarına fırlattım.
Yatakta çırılçıplak olduğumda soğuk çarşaf tenimi ürpertti.
Bir dakika sonra Savaş yani telefonda kaydettiğim ismiyle 'Saygısız Profesör' aramaya başladı.
Telefonu açıp arkasına sabit durması için bir şeyler yerleştirdiğim de Savaş'ın derin bir iç çektiğini duydum.
Yüzümü kameraya çevirdiğimde tıpkı benim gibi çıplaktı. Yataktaydı ve sırtını yatağın başlığına yaslamış bir kolunu kırıp ensesinin altına yerleştirmişti.
Derin bir gülümseme ile onu izlerken iç çektim.
"Keşke yan yana olsaydık." diye iç geçirdim.
"Emin ol benden fazla isteyemezsin Ayçin." Dediğinde gözleri göğsümü buldu ardından hırlar gibi bir ses çıkardı.
"Harikasın,sen harika bir tanrıçasın, Ayçin." Bana iltifatlar ediyordu ve bu beni gerçek bir gülümseme sundururken yine hırladı.
"Göğsünü sık." Emir veren sesiyle inledim ardından onun dediğini yaparak iki elimle göğsümü kavrayıp sıktım.
Elime bile büyük gelen göğüslerim onun avuçlarına sığıyordu.
"Bir daha!" dedi bir kez daha.
Tekrar sıktım ve bu kez sertçe sıktığımda tenimde kızarıklar oluşmuştu.
Göğüs uçlarım uyarılmaktan dimdik olurken dudaklarım sığ nefesler alıp veriyordu.
"Aferin kızıma şimdi bir parmağını ağzına al ve sikimi yalıyormuşcasına yala parmağını." Dediğinde göğsümü sıkmayı bırakıp sol elimdeki baş parmağı ağzıma yerleştirdim.
"Hayır bir elinle göğsünü sıkmaya devam et." Eli üzerindeki pikede hareket ediyordu. Sanırım o da kendini rahatlamak istiyordu.
Sağ elimle göğsümü sıkarken sol elimdeki baş parmağı ağzıma almış yalamaya başladım.
"Aferin böyle." eli hızlandı pike altında bunu görüyordum nefesi boğuk ve sıktı.
Yüzü terden parlarken dayanamayıp bir parmağı daha koydum ağzıma ve onun isteği üzerine yalamaya devam ettim.
"Ah işte, işte benim kızım." Dedi zorlukla.
Göğsü hızlanıyor elleri durmadan hızlanıyordu.
Orta parmağı koyduğumda neredeyse kusacaktım ki son an da durdum.
"Kendini zorlama, alacağın kadar al." dediğinde böyle bir durumda bile beni düşünen Savaş'ı neden sevmeyeyim ki?
İki parmakla devam etmemizin sürece Savaş hızına hız katmaya bana da göğsümü sertçe sıkmamı istemişti.
Ardından onun sesiyle ıslak olmuş parmaklarımı ağzımdan çıkarıp kadınlığıma ve oradan da klitorisime ulaştı.
İrkilirken gözlerim ondaydı ve bunu bildiği için gözlerime bakıyordu.
"Beni hayal ediyorsun değil mi? Parmaklarını parmağım gibi hayal et." Dedi emir verircesine.
"Se...Seni hayal ediyordum." Dudaklarımdan kocaman inleme kaçtığında başımı geriye atıp gözlerimi yumdum.
"Bana bak." dedi uyarı veren bir tonda.
"Seni izlemek istiyorum, yanında olduğumu düşün." Diyerek bir kez hırladı ardından titreyerek durdu. Göğsü düzenli nefes aldığında onun orgazm olduğunu gördüm.
Parmaklarımla klitorisimi okşarken dudaklarımdan inlemeler çıkıyordu. Savaş bunu keyifle izliyordu.
Onun rahatlaması bitmişti ama benim ki hâlâ devam ediyordu.
"Güzelim,hadi bana gel. Telefona fışkır o güzel suyunu." Dediğinde bacaklarımı iki yana açıp başımı ve gövdemi soğuk çarşafla birleştirdim.
Bacak aram onun görüş açısına gelirken boğazından tatmin edici bir homurtu duydum.
"Devam et hadi gel." dedi Savaş, parmaklarım onun konuşmasıyla hızlanırken son düzlükte olduğumu biliyordum.
"Aferin böyle hadi gel." dedi bir kez daha Savaş. Parmaklarım durduğunda girişimden fışkıran sıvı telefona sıçradı.
Ellerimi rahatlamın ardından iki yana açarken bir süre düzenli nefes almayı bekledim.
Göğsüm hâlâ hızla çarparken doğrulanıp vıcık olan telefonu aldım ardından banyoya girdim.
O da benimle birlikte kendi banyosuna giderken suyu açtım ve telefonu suya değdirip temizledim.
Neyse ki telefonum su geçirmez özelliği olduğu için hiçbir şey olmadı.
Telefonu sabit tutacağım yere getirdiğimde görüş açıma Savaş geldi ve onun da duş aldığını gördüm.
Tıpkı benim gibi telefonu bir yere sabitlemiş ardından şampuanı alıp eline sıktı. Saçlarına değdirdiği andan itibaren saçları köpük olduğu için gözlerini yanmaması için kapadı.
Ben de kendi şampuanımı alırken gözlerimi kapadım ve uzun kumral saçlarıma sürdüm. Her bir saç telim köpüklenirken gülümsüyordum.
"Çok güzelsin." köpüklü olan gözümü kuru dirseğimle sildirdikten sonra telefona baktığımda Savaş'ın suyun altında o muhteşem kaslarıyla beni inceliyordu.
Gözleri gözlerimle buluştuğunda gülümsemesi arttı.
"Sen de fena değilsin." Dediğimde kaş çattı.
"Fena mı değilim?" Kendine baktı. Su onun her yerini ıslatırken damlacıklar üzerinde yer kaplıyor tek tek süzülüyordu.
"Şaka yaptım, harikasın. Eh pek ben etmiyorsun ama neyse." Diye alaya aldım onu ve gülmeye başlarken.
O da tabi ki de ciddiye almadığı için gülünce kahkalarımız birbirine karıştı.
"Doğru diyorsun,senin güzel senin gibi harika değilim ama ederim var değil mi? Diğer kadınlar beğenir yani?" Dediğinde suyun altında gözümü kıstım.
"Kimmiş o kadınlar?" Diye sordum, suyla saçımdaki köpükle kurtulmaya çalıştım.
Köpükler bir bir vücudumdan terk edince çıplaklığım ortaya çıkmıştı.
"Neden orada değilim ki?" Diye sitem edince güldüm.
"Sen önce o kadınların kim olduğunu söyle?" Diye sordum,ifademi ciddiye aldım.
"Hiç kimse,ne kadını? Senden başka bir kadın göremiyorum." Dedi ciddiyetle.
"Eğer görürsem çok fena olur. Ciddiyim bak." Dedim,sesim kendinden emin çıkıyordu.
"Emin olabilirsin. Eğer senden başka bir kadın yanımda görürsen veyahut duyarsan beni bırakırsın." Dediğinde nefesimi tuttum.
Umarım öyle bir şey olmaz. Ona güveniyordum. O bana bunu yapmaz ancak bir gün yaparsa ne yaparım bilmiyorum.
"Öyle olsun. Eğer beni aldatırsan bundan sonra Ayçin diye birisini ancak rüyanda, hayır rüyanda bile göremezsin." Dediğimde güldü.
"Anlaştık. Ben senden nasıl ayrılırım ki? Senden başka birisine nasıl bakabilirim?" Diye sordu içtenlikle.
Onu biliyordum ama içimden bir ses böyle birşey olursa nasıl bırakırım diye düşünmedim değil.
"Her neyse zaten aldatırsan ben de aldatırım seni." dedim umursamaz gibi omuz silkerken.
Tüm vücudum ve saçlarım köpükten kurtulduğunda duş jeli alıp tüm vücuduma sürdüm.
Kokusuyla ben mesken olurken onun çatık kaşlı bakışlarıyla karşılaştım.
"Ne demek başkasıyla yatarım?" Dediğinde sesi gereğinden soğuk olmuştu.
Bunun düşüncesi bile artık kabul etmek istemiyordu.
"Öyle işte,sen beni aldattığın gün kendini de aldatmış olarak göreceksin." Dedim,sesim kesin ve netti.
Eğer öyle bir şey yaparsa gözümden düşerdi ve asla kabul etmeyecektim.
Yatmak mı?Ah, ona blöf yapıyordum. Tüm vücudum onu isterken nasıl başka adamların yanına giderdim?
"Ayçin bu düşünceleri geride bırakıyoruz lütfen. Ne ben seni aldatıyorum ne sen beni?" Dediğinde, sesinden hoşnutsuzluk denen bir tanı vardı.
Kim sevdiği birisi onu aldatmasını kabul eder ki?
Kabul ediyorsa ya gavat ya sevmiyordu.
Ben ikisi de değildim ve asla kabul etmeyecektim ama Savaş'a istisna olan prensipler ve kurallarıma uyardım.
Birisi bana ne karşılık veriyorsa benben de ona aynı karşılığı verecektim.
"Orasını sen karar veriyorsun." Dediğimde, nefesini verdi ve suyu kapatıp telefonuyla duştan çıktığını farkettim.
Kısa sürede vücudumu da temizledikten sonra suyu kapatıp bornozu aldım ve üzerime giydim. Telefonu elime alıp onu inceledim.
Telefonu yatağa bıraktığı için ve arkasına destek koymadığı için telefonda onun odasının tavanı bulunuyordu.
"Savaş?" Dedim,oradadır umarım.
"Hımm?" Sesi uzak ve boğuk geliyordu.
"Neredesin ve telefonun yüzü neden tavan?" Diye sinirle sorup gardolaba gitmeden önce yatağın ucuna telefonu yerleştirip arkasına destek yerleştirdim.
Telefon arkamda kalıyordu ama hafif yandan onu görebilirdim.
"Dur bir saniye giyiniyorum." Onun sesiyle o görmese de başımı salladım.
Gardolaba gelip kendime iç çamaşır,siyah bir kazak ve eşofman altı.
Göğüslerim rahat olsun diye sutyen takmadım.
Hızlıca giyinirken Savaş'ı telefonda hâlâ göremediğim için kaş çatarak yavaşça yatağa gelip oturdum. Bir elimde telefon dururken diğer elimi yumruk yapıp yanağıma yerleştirdim.
Saçlarım ıslaktı bu yüzden bir havlu duruyordu.
"Savaş neredesin?" Diye sordum,bu kez sesim sert ve odayı yankı edercesine çıkınca bir an durup ailemin duymadığını kontrol ettim.
Bazı hışırtı sesler gelmeye başlayınca kaş çatmaya ve anlamaya çalıştım.
"Burdayım,pardon." Deyip ekranda gözükmeye başlayınca derin bir nefes aldım.
"Neredeydin?" Diye sordum. Saçları ıslaktı. Üzerinde yeşil bir kazak vardı.
"Kendime kahve yapmaya gittim." Dediğinde elindeki kahveyi gösterip yudumladı.
"Afiyet olsun." Dedim,ifadem yumuşarken.
"Teşekkür ederim sevgilim." Dedi ve kalbim tekledi.
Bir kelime bu adamın ağzına bu kadar mı yakışır?
"İyi geceler sevgilim,uykum geliyor." Dedim hemen. Ani heyecan mı yoksa doğru mu söylüyorum bilmiyorum ama ağzımdan firar ettiğinde çoktan pişman olmuştum.
"Uykun mu var sevgilim?" Sesi öyle naif öyle tatlı geliyor ki ilk tanıştığımızdan farklıydı.
"Galiba,yorgun hissediyorum." Diye itirafta bulundum.
"Öyleyse iyi geceler sevgilim,ben biraz daha çalışacağım. Yarın kurul toplantısı var." Dediğinde kaş çattım.
"Ne kurul toplantısı?" Diye sordum.
"Savaş açıklar mısın?" Diye direttim.
"Önemli bir şey değil, sıradan olan toplantılar işte." Dediğinde inanmadım ama inanmış gibi yapıp baş salladım.
"Kolay gelsin o zaman. Seni seviyorum,iyi geceler... Aşkım." Dedim, dudaklarımdan firar eden son kelimeler kalbimin şeffaf tarafını gösteriyordu.
"Ben de seni seviyorum..." Dediğinde daha fazla konuşmak istiyordum ama onu çalışmasından alıkoyamam.
Kalbim bunu istemese de bunu yaptım.
Derin düşüncelere girerken telefonu yatağımın ucundaki komodinin üstüne koydum.
Yataktan kalkıp kurutma makinesi ile saçlarımı kısa sürede kurutup havluyu ve bornozu kurutma makinesine attım. Ardından yatağıma geri dönüp gözlerimi kapadım.
...
Sabahın erken saatlerinde alarm sesiyle uyanmak zorunda kaldım. Bugün pazar ve yarın okul olacaktı.
Babamla kahvaltı ederken konuşmuştuk.
Yarın temelli olarak okula geri dönüyordum.
Bu yüzden evden çıktığımda önce Savaş'a uğramak istedim ama sabah onun kurul toplantısı vardı okulda ve erkenden çıkması gerekiyordu.
Bu yüzden arkadaşlarımın yanına gitmek istedim.
Taylan'ın evine geldiğimde Burcu da buradaydı ama Betül yoktu.
Onlara, nerede olduğunu, sordum ve aldığım cevaptan memnun değildim.
Ne demek o kız buradayken ben gelmem?
Sanki düşmandık ki böyle tavırlarına bakılırsa öyle olmuştu.
Betül ne zannediyordu bilmiyorum ama o böyle davrandıkça beni kaybedeceğini bilmeli. O benim en yakın arkadaşımdı - öyle biliyordum- ama şimdi değilmiş gibi davranıyor.
Bu yüzden nefesimi vererek biraz Burcu ve Taylan ile vakit geçirdikten sonra onun evine gittim.
Hizmetçileri bana evde olmadığını söyledi ama adım gibi biliyordum ki kendi odasındaydı ve beni görmek istemediği için böyle yapıyordu.
"Lütfen izin verir misiniz?" Diye ricada bulundum.
"Üzgünüm ama olmaz." Dedi hizmetli kapıyı tam yüzüme kapatacakken ayağımla durdurdum ardından kapıyı iterek içeriye girdim.
Odasının yerini bildiğim için hızla merdivenlere yönelirken hizmetli arkamdan bağırıyordu.
"Hanımefendi lütfen,evde değil." hâlâ yalan söylüyordu.
Onu umursamadan Betül'ün odasına dan diye girdiğimde kulağındaki kulaklığı çıkarıp şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yatakta uzanmıştı.
"Ne yapıyorsun?" Dedi anlamayarak.
"Asıl sen ne yapıyorsun? Bir adam üstelik sadece beğendiğin adam için beni yok sayman çok ayıp gerçekten!" Sesim odasını kaplarken ayağa kalktı ve kaşlarını yavaşça çattı.
"Beğendiğim değildi. Ondan hoşlandım ve ben sana sorduğumda senin de asla böyle mümkün olmayacağını soyledin. Unuttun mu?" Gözleri dolmuştu. İki yandan ellerini yumruk yapmıştı.
"Bak üzgünüm ama duygularımıza sahip çıkamayız değil mi?" Sol gözünden bir damla yaş geldiğinde irkildim.
"Peki benim duygularım?" Diye sordu,sesi o kadar cılız çıkmıştı ki yanlış duyup duymadığımı anlayamadım.
"Senin duyguların ne?" Diye sordum,sesim ona ulaştığında irkildi bir adım geriye gitti.
"Ona aşığım Ayçin,yemin ederim aşığım. Başta ondan etkilendim ama zamanla ondan hoşlandım. Bir türlü beni istemiyordu ve ben de vazgeçmiş gibi yaptım ama seninle olan ilişkini duyunca çıldırdım. Deliye döndüm.
Nasıl yapar bunu dedim. Ayçin,sana yazıklar olsun gerçekten. Ben sana sordum değil mi?" Bir damla daha aktı gözlerinden.
"Betül..." Sert sesiyle durmak zorunda kaldım.
Onu öldürmüyorsam arkadaşım diye!
"Kes sesini Ayçin,herkes seni istiyor ama bizi? Bizi isteyen kim?Anca çıktığın kişiler bize denk gelir. Söylesene okulda kimlerle yattın hayır yani bilelim de eskilerinle olmayalım." Sesi o kadar gür çıkıyor ki yüzümü buruşturdum.
"Sus...Yoksa..." Bir anda adımlarını dibimde bitirdi. Yüzüne baktım. Yaşlar yüzünde yer edinirken acıyla baktım.
Arkadaşım aşk acısı mı çekiyordu?
"Yoksa ne?Yoksa ne,Ayçin?" Dediğinde sesinde bir soğukluk vardı.
"Ben böyle olmasını istemedim ki?" Güldü, gülüşü sahte ve alay doluydu.
"İstemezmiş,sen kimi kandırıyorsun?" Diye sordu sinirle.
"Yemin ederim kandırmıyorum." Dediğimde yine o gür sesi,sesimi bastırdı.
"Daha fazla seni duymak istemiyorum,daha fazla seni görmek istemiyorum Ayçin. Bitti. Ben,benim arkamdan iş yapan bir arkadaşı istemiyorum." Dediğinde kalbim acıyla kavruldu.
Beni bir hiç uğruna siliyordu.
"Kovuyor musun?" Diye sordum,sesimin titremesine engel olamadım.
O benim en yakın arkadaşımdı, çocukluk arkadaşımdı ve şimdi de...
"Evet,gider misin Ayçin?" Gözlerini kapıya dikmişti sert yüzüyle bağırdı.
"Bir daha bu kadın evime gelirse seni kovarım, anladın mı?" Diye sordu bağırarak.
Sesi kulağımı delerken kalbim atmayı bırakmıştı.
"Defol dedim sana,yeni hayatınla mutluluklar. Tabi ne kadar mutlu olursan." Dedi,alayla güldü.
Gözümü yumdun ardından onu arkamda bırakarak hızla odasını terk ettim. Merdivenlerden aşağı inerken hizmetli de arkamdan geliyordu.
Kapıyı açıp hızla çıktım. Telefonu çıkarıp Savaş'ı arayacakken Arslan'ın bana mesaj attığını gördüm.
Arslan: Savaş iyi değil, şuan gece kulübündeyiz. Gelmen gerekebilir.
Kalbim korkudan mı bilmiyorum ama o kadar hızlandı ki arabama binipte ne zaman Arslan'ın attığı konuma geldiğimi bilmiyordum.
Adımlarım gece kulübü bulurken havanın karanlık olduğunu bile şimdi farkediyordum.
Bodyguard'lara baş sallayıp içeriye geldim.
En son ne zaman oldu doyasıya eğlenmeyeli?
Gözlerim mekanın içini tararken onları arıyordum.
Biraz daha derine geldiğimde onları VIP koltuklarda gördüm. Savaş'ın sarhoş olduğunu fark ettim gerçi Arslan kendindeydi.
Hızla onlara doğru giderken birden siyah mini bir elbiseli, sarı saçlı bir kadın Savaş'ın yanında belirdi.
Kaş çatarak ne yapacağını izlerken birden Savaş'ın dudaklarına abandı.
Gözlerim kocaman açılırken dudaklarım hafif bir parça açılmış olabilirdi bu manzara karşısında.
Arslan beni farketmiyordu sanırım telefonuyla ilgileniyordu ve Savaş'ın dudaklarına kendi dudaklarını bastıran sarışın kadın, hâlâ onu öpmeye devam etti.
Kalbim ağrıyordu. Savaş ne yapıyorsun?
Neden öpüyordu? Tamam belki de sarhoştu ama karşılık vermesi ne demeli?
Kalbimin akışını sağlayan kan dondu.
Kadına öpmek yetmeyince Savaş'ı ağır ağır kaldırdı ve onu dışarıya doğru götürmeye başladı.
Olanlara tepkisizliğim hâlâ Savaş'ın farkında olmadığı içindi.
Kadın, Savaş'ın bir kolunu omzuna atarken o da Savaş'a destek amaçlı elini beline sarmıştı.
Savaş beni görmedi, Savaş benim yanımdan geçerken beni görmedi. Gözleri bayık bakıyordu ve hemen yanındaki kadına gülümseyerek bakıyordu.
Bu nasıl olur? Beni bu kadınla aldatmış mıydı?
Acı boğazımdan geçmek bilmedi.
Gözlerimi yumdum, bunların bir kâbus olmasını diledim ama olmadı.
Savaş beni o kadınla göz göre göre aldatıyordu...
Elimdeki telefonla ilgileniyormuş gibi yapmam gerekiyordu. Ayçin buradaydı ve Savaş'ın bir kadınla öpüşmesisini izliyordu.
Anlaştığım kadın tam vaktinde geldiğinde dudaklarımdaki gizli gülüşü kimse farketmedi.
Ayçin'e çaktırmadan baktığımda hareketsiz olduğunu hatta bir milim bile kıpırdanmadığını gördüm.
Savaş'a baktığımda hâlâ kadınla öpüşmeye devam ediyordu.
Ancak sorun şu ki hayal ettiği kadınla değil, başkasıyla öpüşüyordu.
Ve bunu ona ilaç vererek onun halüsinasyon görmesine neden oldum. Tıpkı Ayçin gibi onun da halüsinasyon görmesini sağlayarak şuan öpüştüğü kadını Ayçin sanmasına neden oldum.
Kısa süre içerisinde anlaştığımız gibi kadın,Savaş'ı kaldırıp onu gece kulübünden çıkarmaya başladı.
Ayçin'in yanından geçen Savaş, hemen onu taşımaya çalışan ve az önce öptüğü kadına bakıyordu.
Yüzünde bir gülümseme vardı ve bu masum bir aşk gülümsesiydi.
Çok yazık olacaktı çünkü kader onları bir kez daha ayırdı.
Ayçin öylece orada kalırken keyifle içkimi içip telefona döndüm.
Kadının telefon numarasına girdim ardından mesaj yazdım.
Ben: Çok iyi iş çıkardın. Onu yatağa bırakıp kendini hazırla ardından birkaç poz ver. Böyle yakın durduğunuz zaman An'ı yaşa.
Diye yazıp gönderdim. Umarım Savaş namusunu bu kadından korurdu.
Çünkü eğer gerçekten birlikte olursa bir gün herşey ortaya çıktığında Ayçin ve Savaş işte o zaman ayrılacaktı.
Kaderde varsa bir ayrılık bundan kaçınılamazdı.
Yeni bölüm ile görüşmek üzere:(
Ah ulan Arslan ah ne yaptın sen?
Bu bölümde ihanet ve entrika gördük.
Savaş'ın neden gece kulübe geldiğini az çok biliyorsunuz.
Diğer bölümü Savaşın ağzından okuyacaksınız ancak bu an'a gelmeden önce sabah neler oldu ona bir göz atacağız.
Hadi görüşürüz:)
*Bu arada Betül'ü anlıyorum. Hoşlandığını söyledi arkadaşına bir baktı ki arkadaşı onunla.
Bunu sanırım ben yaşadım, şuan
onu anlıyorum.
Hikaye 7 ay önce yazıldığı için (bu bölüm) ve hikayeyi düzenlerken benim de ondan farkın kalmıyor. Betül'ü anlıyorum yani.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
24.29k Okunma |
727 Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |