

Merhaba arkadaşlar önceki bölümde dediğim gibi olaylar olurken sabah Savaş'ın gözünden okuyacağız.
İyi okumalar:)
Alişan - ölümsüz aşklar
31. BÖLÜM: BİTTİ
Savaş Aksoy:
Alarm sesiyle birlikte yatağımdan kalkıp alarmı kapadım.
Saat tam 07.00 idi.
Birkaç saat sonra kurul toplantısı olacaktı.
Dün gece aklıma gelince küfürler savurdum.
Ayçin'le sanalsex denebilecek bir şey yaptık ve o yanımda olmasa bile güzeldi.
O dolgun göğüslerini sıkarken keşke yanında olup kendim sıksaydım.
Ama mümkün değildi.
Nefesimi vererek dün geceyi unutmak istedim.
Dün gece Ayçin'le konuşmadan sonra masama geçmiş biraz çalışmıştım bugün için.
Aslında neden toplantı yapacaklarını biliyordum.
Öğrencimle olan ilişki tüm okula yayılmıştı.
Ve bu yönetim kuruluna kadar gitmişti.
Babamın Kemal Bey ile ortak olduğu okul olsa da böyle bir şeye izin vermeyeceklerini çok iyi biliyorum.
Gecenin bilmem kaçında çalışmayı bırakıp en azından bir kaç saat uyuyayım, sabah zombi gibi heriflerin karşısında çıkmayayım diye uyudum.
Gerçi ne kadar verimli bir uyku olduğu tartışılır. Çünkü uyurken bile nasıl kendimi savunurum diye düşünmekten gözüme uyku girmemişti.
Yutkunarak ayağa kalktım ardından lavaboya giderek işlerimi halletim.
Yüzümü,ellerimi soğuk suyla temizledikten sonra odama geri döndüm.
Dolabıma giderek siyah bir takım alarak giyinmeye başladım.
Aynada kravatımı düzelttikten sonra saçlarımı hafif taradım.
Herifler benim umrumda değildi ama kuruldan sonra Ayçin'le görüşmek istiyordum. Bu yüzden ona şık olmak istedim.
Onu özledim.
Son kez kendimi inceledikten sonra odamdan ayrılıp çalışma odama girip masadaki evrakları tek tek çantama ekledikten sonra çıktım.
Merdivenlerden aşağı inip mutfağa girdim.
Kahvaltı yapmak istemiyorum. Bir bardak kahve içtikten sonra araba anahtarımı aldıktan sonra evden ayrıldım.
Siyah arabama binerek yola koyuldum.
Yolda Ayçin'i aramak istedim ama ardından uyucağını bildiğim için onu rahatsız etmek istemedim.
Dikkatle arabamı otoparka sürdüm.
Bu yollarda Ayçin yine hatırlandı zihnimde.
Park yeri arıyordum ve birden üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah bir etekle karşıma çıkmıştı.
Onu ilk gördüğümde onun benim gibi öğretim görevlisi olduğunu zannetim. Çünkü bedeni onu olgun gösteriyordu.
Yaşını ve benim öğrencim olduğunu öğrenince şaşırmıştım.
Bunu beklemiyordum.
Odama çağırırken o asi çıkışı o dobra hali beni sinirlendiriyordu. Sorun şu ki o çok ta güzel ve seksi idi.
Bir öğrencim hakkında böyle düşünmem bile tuafken şimdi onunlayım. O benimdi,her zaman benimdi.
Ona sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Kalbimi annemden sonra attıran kadına böyle aşkla bağlanmam inanılır gibi değil ama oldu.
Onu seviyordum.
Arabadan indikten sonra doğruca okula doğru gittim.
Bugün okul yoktu ve birkaç öğrenci kütüphanede ders çalışmak için gelmişti.
Koridorlarda tekrar ne zaman Ayçin girecektim bilmiyorum ama umarım okula geri döner.
Çünkü onu az görüyordum ve bu bana yetmiyordu.
Keşke her gün yanımda olsaydı ama babası yüzünden bu pek mümkün görünmüyordu.
Adımlarım okul merdivenleri olunca hızlıca elimdeki çantayla çıkmaya başladım.
Her bir adımı dikkatle ve hızlıca çıkıyordum.
Üzerimdeki takım hızlı hareketimden dolayı havalanıyordu.
Dudaklarım kurumuştu.
Dilimi dudaklarıma değdirdim.
Birkaç kat çıktıktan sonra sonunda gelmiştim yönetim kuruluna.
Ayçin'e söylemek istemedim. Önemli bir şey olmadığını söylemiştim ama bunu içeriye girmeden bilemeyecektim.
Derin bir nefes alıp verdim ardından kapıyı tıklayıp içeriye girdim.
Karşımda yönetim kurulu üyeleri tek tek sırayla durmuş oturmuşlardı. Hepsinin gözleri üzerimde idi.
Boğazımı temizleyerek ortaya kadar geldim.
Elimdeki çantayı kapıda duran görevliye bıraktım.
Gözlerim onların üzerinde iken onların gözleri üzerimde idi. Dikkatle beni inceliyor,ne tepki vereceğimi merak ediyordu.
"Ne için burada olduğunu biliyorsun değil mi Savaş Aksoy?" Sonunda sessizliği bozan kişiye baktığımda müdür olduğunu gördüm. Babamın arkadaşı Sami amca.
Resmiyetle konuşuyordu.
Başımı hafif salladım.
"Evet efendim." Dedim hemen.
Sami amca yanındaki yönetim kurulunun üyesine baktı ardından diğer tarafa dönerek ona da baktı.
Gözleriyle telepati kuruyorlar.
Kendimi bir an mahkemede hissetim.
"O halde okulda çıkan haberden haberin vardır. Bu doğru mu? Bir kız öğrenciyle ilişkin olduğu doğru mu?" Diye sordu Sami amca, gözlerini gayrihtiyar bir şekilde kısmış benim cevap vermemi bekliyordu.
Bekledim.
Bunu kabul edersem hem Ayçin yanardı ki bu mümkün değildi ama okulda ona garip bakacaklarını biliyordum.
Ona bir sürü gereksiz sözler sarf edecektiler. O,umursamazdı ama onun başka birilerin çirkin sözleriyle anılmasını istemiyorum.
O benim için değerliydi.
Hayır da diyemem çünkü o zaman Ayçin'le yaşadığımız şeyleri yok saymam lazımdı ama bu da imkansız.
O benim için her zerresiyle var olan biriydi.
Dudaklarımı bastırdım.
"Konuşsana Savaş, doğru mu değil mi?" Diye sordu Sami amca bir kez daha.
Sol elimi yumruk yaptığımda bu yönetim kurulu üyelerinin gözlerinden kaçmamıştı.
Özellikle gözlüklü,ciddi duran bir kadının. Onu tanıyorum. O müdür yardımcısıydı ama o kadar sert mizacı vardı ki kimse onunla muhatap olmak bile istemezdi.
Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. O çok gizemli biriydi.
Gözlerimi ona çevirdiğimde şaşırdı ama toparlanarak iki elini masada birleştirerek gözlerini, gözlükte gözüken gözlerini direkt benim koyu renkli gözlerime dikti.
"Neden cevap vermiyorsun Savaş yoksa doğru mu?" Sessiz kaldım.
Güldü, gülüşü hafif alaylı idi.
"Tabi ki doğru baksanıza cevap vermeye tenezzül bile etmiyor." Gözlerini alayla kısıp tepkimi izliyordu.
Boğazımı temizledim.
"Macide hanımın dediği doğru mu Savaş? Gerçekten bir öğrenciyle ilişkin var mı?" Diye sordu Sami amca ardından önündeki evraklara baktığında yavaşça ellerine aldı.
Ellerine aldığı evraklardan bir fotoğraf çıkarıp yüzünü bana çevirdi.
Dondum.
Fotoğrafta Ayçin'le ben lunaparkta iken - o gün lunaparkta gitme kararı aldık - birbirimizle öpüştüğümüz bir kare vardı.
Gözlerimiz kapalı,onu hoyratça öpüyordum.
Hâlâ tadı damağımda kalmıştı.
Sami amca benim bu ifademe nefesini vererek konuşmaya başladı.
Fotoğrafı yine masaya koydu ve boğazını itinayla temizledikten sonra konuştu.
"Bak Savaş oğlum," Resmiyeti kaldırmıştı.
"Ben seni severim,baban sonuçta en yakın arkadaşlarımdan biri. Ancak yaptığını asla doğru bulmuyorum. Bir öğrenciyle özellikle bu okulun diğer ortağının kızıyla olan ilişkini asla uygun ve doğru bulmuyorum." Dedi sakinlikle.
Ses etmedim.
Devam etti.
"Eğer kızdan ayrılırsan bu konuyu kapatmak isteriz." Gözlerini diğer yönetim kurulu üyelerine çevirdi. Hepsinden onaylama mırıltıları gelmişti.
"Ancak..." Devam edemedi.
"Ancak?" Dedim,devam etmesini isterken.
"O vakit senin istifanı isteyeceğiz. Babanın ortak olduğu okulda bu durum ne okul kabul eder ne biz. Demek istediğim ya kızdan ayrılır ve hiçbir şey olmamış gibi davranırız ya da bu okulda bir daha eğitim vermene izin vermeyiz. Ne demek istediğimi anladın mı oğlum? Seçim senin." Konuşması bittiğinde herkes benim ne diyeceğimi,ne konuşacağımı bekliyordu ancak ne diyeceğimi veya ne konuşacağımı bilmiyordum.
Yutkundum.
Mesleğim ve aşkım.
Arasında kaldığım konuyla ne yapacağımı bilmiyordum.
Çenemi sıktım bu belirsizlik karşısında.
Onlar hâlâ beni izlerken ne yapacağımı,neyi seçeceğimi bilmiyordum.
Bir yandan mesleğim... Yıllarca bugüne gelmek için çok çalıştım ve sonunda en genç profesör olmuştum ve eğer bundan vazgeçersem tüm emeklerime ihanet edecektim.
Diğer yandan da aşkım... Ayçin. O yıllardır beklediğim kadındı. Öğrencim olması bunu değiştirmezdi. Aramızda sekiz yaş olması umrumda bile değildi onu seviyordum.
O aradığım kadındı ve kaybetmek istemediğim değerli bir kadındı.
Ne seçeceğimi bilemez bir şekilde onlara bakarken tekrar boğazımı temizledim.
"Biraz düşünmek istiyorum." Dedim,sesim netti ama düşüncelerim birbirine girmiş, karışmış bir şekilde yer ediniyordu beynimde.
Sami amca başını salladı ardından yönetim kurulu üyeleri de bunu kabul ettiğinde onları daha fazla görmek istemediğim için hızlıca dışarıya çıktım.
Çıkmadan önce çantamı görevliden alıp okulu terk ettim.
Arabama binip eve doğru sürdüm.
Direksiyonu parçalamak istercesine sıkarken nefes almak için camı açtım.
Bu yetmeyince kravatımı çözüp ilk iki düğmemi çözdüm.
Diğer elim de vitesin üzerindeydi. Bir an önce eve gitmek düşünmek istiyordum.
Arabamın içi bir anda telefonum sesiyle dolarken küfür savurdum
"Ne var?" Düğmeye basıp konuşmaya başladım.
"Ne oldu yine sana? Yoksa Ayçin sana trip mi atıyor?" Arslan'ın kahkaha sesi arabamın içinde doldu.
Dişlerimi sıktım.
"Siktir ne konuşmak istiyorsan konuş. Benim asabımı bozma." Sesim sert ve sinirli çıkıyordu.
"Ne var ya? Bak gerçekten sinirden bir gün deliye döneceksin. Gerçi senin kafa çoktan gitti ama-" dediğinde sesimi yükselterek sesini bastırdım.
"Kes sesini diyorum,ne istiyorsun?" Diye sordum,sesim o kadar sert o kadar gür çıktı ki susmak zorunda kaldı.
"Seni sormak istedim ama anlaşılan iyi değilsin. Ne oldu?" Diye sordu.
Nefesimi sertçe verdiğimde dudaklarımı ısırdım.
"Bugün yönetim kurulu toplantısı oldu ve benim Ayçin'le ilişkim olduğunu söylediler." Arslan'ın küfrü ile susmak zorunda kaldım.
"Siktir gerçekten mi? Eee ne oldu,sen ne dedin?" Diye sordu,merakla.
"Benden seçim yapmamı istediler. Ya Ayçin'den ayrılmamı ve bu olanları unuturlar ya da işimi bırakmamı istediler." Dediğimde tekrar küfür etti.
"Siktir büyük bir siktir. Sen ne dedin? Mesleğini seçtin değil mi?" Ses vermeyince devam etti.
"Oğlum delirme bak, aşk geçici ama mesleğini yıllarca çalıştıktan sonra aldın. Yıllardır emek verdiğin mesleği bir kıza mı feda edeceksin?" Diye sinirle sordu.
Derin bir iç çektim.
"Kız dediğin Ayçin ve daha seçim yapmadım. Düşünmem için zaman istedim." Dediğimde yine söze girdi.
"Ha Ayçin ha başka biri. Sonuçta mesleğini bir kadın için feda edemezsin." Dediğinde kaş çattım.
"Ayçin'den ayrılmam. Ayçin farklı." Dediğimde tekrar araya girdi.
"Siktirtme bana Ayçin'i, Savaş kendine gel oğlum." Diye bağırdı telefondan.
"Düzgün konuş yoksa seni öldürürüm." Diye aynı şekilde bağırdım.
Telefondan bir iç çekme sesi geldi.
"Bak tamam özür dilerim,daha önce gittiğimiz gece kulübüne gel. Konuşalım bu konuyu." Dediğinde sakinleşmişti.
"Hayır eve geçeceğim." Dedim, sesim sertti.
"Savaş gerçekten üzgünüm, lütfen gel konuşalım." Dedi,sesi pişmanlıkla çıkıyordu.
Derin bir nefes daha verdim. Eve geçersem ne kadar sakin olurum ne düşünürüm bilmiyorum ama eğer dışarıya çıkarsam en azından kafam dağılabilirdi.
"Peki, geleceğim. Bir saat sonra oradayım." Dedim.
"Harika ben de birazdan geçeceğim." Deyip kapattı.
Gözlerimi kısa bir an yumdum.
Eve gideceğime Arslan'la daha önce gittiğimiz gece kulübüne doğru sürmeye başladım.
Arslan Han:
Telefonu kapatıp yerimden ayrıldım.
Kapıya gidip açtım ardından Dilara'nın odasına girdim.
"Dilara hemen bana daha önce yaptığın bir kahve yap. Bol köpüklü olsun." Dedim ona.
Başını kaldırıp şaşkınca bana baktı.
"Elbette efendim, birazdan getireceğim." Deyip ayağa kalktı ardından kapıya gelerek bana baktı.
"İzin verirseniz..." Dediğinde kenara çekilip onun gitmesine izin verdim.
Yanımdan geçerken yanlışlıkla bana sürtündü. Kokusu lavanta çiçeği gibiydi.
O kadar yakında durduğu için kokusunu yanlışla burnuma çekmiştim.
"Afedersiniz." Dedi bana çarptığını zannettiği için.
Boğazımı temizleyerek," Önemli değil bekliyorum seni odamda." deyip odama geçtim hemen.
Masama geri dönerken gömleğimin iki düğmesini açtım.
Bir anda sıcaklık basmıştı. Onunla temas etmem bile beni bu hale getirmesi inanılmaz.
O benim asistanım,onu düşlemem bile yanlış.
Az sonra kapı tıkladığında komutumu dinleyip içeriye girdi Dilara.
Elinde bir kahve bulunuyordu.
Yavaşça masamın önüne geldiğinde onu süzdüm. Bugün üzerinde şık sarı bir elbise vardı. Sarı saçlarıyla uyumlu olan bu elbise ona çok yakışmıştı.
"Efendim kahveniz. İstediğiniz gibi bol köpüklü." Dediğinde baş sallayıp kahveyi önüme çektim ardından gözlerim ondayken kahveyi içmeye başladım ama tahmin edemediğim kadar sıcaktı.
"Efendim..." Dilara korkuyla gözlerini kocaman açmıştı.
"Yanıyorum ula yanıyorum!" Diye bağırdım kahveyi hemen masaya bıraktığımda dilimi ortaya çıkarıp bir elimi pervane gibi salladım.
"Sıcaktı," diye tamamladı cümlesini Dilara. Hemen yanıma yaklaşıp elimi çekti ardından dudaklarını büzüp üflemeye başladı.
Ne yapmaya çalıştığını anlamadığım için kaş çatarak ona baktım.
"Ne yapaysun?" Dilim dışarda olduğu için kelimeler yamuk çıkıyordu.
Dilara durup ne yaptığını anlayınca utandı.
"Şey efendim... yandınız ya o yüzden..." Diye söyledi, yüzü kızardı.
Bu hâli o kadar sevimliydi ki kıyamadım.
"Yap!" Anlamayarak bana baktı.
"Dilime üfle, çok sıcak." Diye bahane uydurdum. Eğilip dudaklarını tekrar büzdü ve üfledi.
Sıcak nefesi dilimi,tenimi ısıtırken gözlerine baktım. Bana bakmıyor, odak noktası dilimdeydi.
Bir süre daha üfledi ardından gözlerini bana çevirdiğinde onu izlediğimi farketti ve hemen yerinden uzaklaşıp başını eğdi.
"Başını dik tut ve bana bak." Tereddüt ettiğini gördüm ama benim nasıl adam olduğumu biraz bile biliyorsa hemen kaldırırdı.
"Sana dediğimi yap, başını kaldırıp gözlerini bana çevir,dedim." Sesim odayı kaplarken irkilerek başını kaldırıp bana baktı.
"Bak bir daha demek istemiyorum ama başını dik tutmanı ve her zaman bana bakarken gözlerini kaçırmanı istemiyorum. Anlaşıldı mı Dilara?" Başını salladı usulca.
"Aferin, şimdi bunu götür,dışarıya çıkacağım. Sen de istersen erkenden çıkabilirsin." Dediğimde gülümsedi.
"Teşekkürler efendim." Deyip önümdeki kahveyi eline alıp arkasını bana dönerek kapıya doğru gitti.
Kalçasına yine yanlışlıkla (!) bakarken yutkundum.
Kapıyı açıp tam çıkarken sesimle durmak zorunda kaldı.
"Bu arada sıcak olsa da kahve çok güzeldi. Eline sağlık, Dilara." Dediğimde gülümsedi. Gerçek bir gülümseme onun yüzüne o kadar yakışmıştı ki kendimi onu izlerken buldum.
Ardından boğazımı temizleyerek bu anı bozdum.
O da ne yaptığını anlayınca yüzü kızardı ve yavaşça odamı terketti.
Ceketimi giyerek ayağa kalktım ve ben de hemen onun ardından çıktım.
Savaş birazdan gece kulübüne gidecekti.
Şirketten çıktım ardından arabama binip sürdüm.
Yolda iken o anlaştığım kadını aradım.
"Efendim?" Kadının sesini duyar duymaz hemen konuşmaya başladım.
"Benim,Arslan, sana atacağım konuma gel. Seksi bir şeyler giyin." Deyip hemen kapadım.
Konumu hemen attım ona. Umarım dediğim vakit gelir.
Yaklaşık on beş dakika sonra gece kulübüne gelmiştim.
Arabadan inip içeriye girdim. Bodyguard'lar beni gördüğünde giydikleri ceketi iliklemişti.
Etrafta bir sürü dans eden,bir sürü içki içen birileri vardı.
Bir garson hemen önümde belirdi.
"Hoşgeldiniz Arslan Bey, lütfen sizi şöyle VIP lobimize alalım." Dedi eliyle VIP lobileri gösterdiğinde tamam anlamında göz kırptım.
Hemen kendimi VIP koltuğa atarken garsonu elimle 'gel' işareti yaparak çağırdım.
"Ne isterseniz Arslan Bey ?" Diye sordu.
"Bana böyle hafif içki getir ve arkadaşıma da ağır bir içki. Şu," deyip ceketimden çıkardığım halüsinasyon ilaçlarını ona uzattım.
"Bu ne efendim?" Diye sordu, gözleriyle paketi inceliyordu.
"Önemli bir şey değil sadece bunu ağır olan içkiye bir adet eklemeni istiyorum." Başını tamam anlamında sallayıp gitti.
O gittikten sonra Savaş gelmişti. Onu gördüğümde ilk iki düğmesi açıktı, saçları kırışık ve giydiği siyah takım bile gözle görülür bozulmalar vardı.
Beni görür görmez hemen yanıma geldi.
"Selam," dedim o oturur oturmaz. Başını salladı.
"İyi misin?" O sırada garson tekrar geri gelmişti ve hafif olan içkiyi bana verirken ağır olanı da Savaş'a vermişti.
Savaş itiraz etmeden içtiğinde önce yüzünü buruşturdu ardından garsondan bir tane daha istedi. O garson dediğimi yaparak tekrar ona içkiyi getirirken içine verdiğim ilacı eklemeyi unutmamıştı.
Savaş hızlı hızlı içerken yüzünü buruşturuyordu. Ona o kadar hızlı içmemesi için söyleyecektim ki vazgeçtim.
Bir süre sonra Savaş kafayı bozduğunda planım için Ayçin'i buraya davet ettim.
Ben: Savaş iyi değil, şuan gece kulübündeyiz. Gelmen gerekebilir.
Diye yazıp ona gönderdim.
Ardından gece kulübünün adresini ona gönderdim.
Arkama yaslanarak birazdan olacağı olay için keyifle içkimi içmeye başladım.
Yarım saat sonra Ayçin'i içerde görmenin zevkiyle sırıttım.
Yavaşça buraya geliyordu ki bizi gördü ardından Savaş'ı gördüğünde tam bize doğru gelecekken durdu.
Çünkü hemen anlaştığım kadın tüm ihtişamıyla belirmişti masada. Ben başımı eğip telefonla ilgileniyormuş gibi yaparken Ayçin'e yandan bakıyordum.
Anlaştığım kadın bir an da Savaş'ın dudaklarını öpünce şaşırdım ama belli etmeden telefonla ilgilenmeye devam ettim.
...
Sonunda anlaştığım kız Savaş'ı kaldırıp kulüpten çıkarken Ayçin daha fazla dayanamayıp buradan ayrıldı. Nereye gittiğini bilmiyordum ama Savaş'ın yanına gitmediği açıktı.
O kadar sinirlendi ki benim onu izlediğimi bile farketmedi.
İçkimi icmeye devam
ederken birkaç arkadaşla karşılaşıp konuşmaya başladım.
...
Saat epey geç olmuştu. Arkadaşlarımla vedalaştıktan sonra kulüpten ayrılıp evime geldim.
Biraz kitap okuyup yattım.
Ah Ruslar,benim ilham kaynağımdı.
Ayçin Günay:
Kelimeler yeter miydi bunu anlatmaya?
Cümleler yeter miydi bunu söylemeye?
Hiçbir şey bunu, içimdeki duyguyu anlatamazdı ama biraz anlatmak istesem sanırım bu olurdu.
Nefret,hayal kırıklığı, acı ve yine nefret.
Ama bunlar yeterli değildi içimdeki duyguyu anlatmaya.
Gözlerimi açtığımda etrafım dönüyordu ama ayaktaydım. Yaşanan o olaydan sonra hızlıca kulübü terk ettim.
Savaş gitmişti o kadınla ve benim kalbim artık atmıyordu.
Onu sevmiştim nasıl yapardı bana bunu?
Arabama binip evime sürdüm. Hayır bundam vazgeçip daha önce gittiğim o çatıya doğru sürdüm.
Oraya geldiğimde ayağımdaki ayakkabıyı çıkarıp tırmandım ardından o güzel İstanbul manzarası bulup oturdum.
Aylar öncesi buraya gelmiştim ve yine buradaydım.
Gözlerimde artık yaş yok nefret vardı, acı vardı.
Savaş'ın yaptığını asla ama asla kabul etmeyecektim. Belki de kendinden geçmişti ama o yanımdan geçerken bile farkında bile değildi.
Yutkundum.
Korktuğum başıma gelmişti ve Savaş beni aldatmıştı.
Hayır,bunu kabul etmek istemiyorum. Hayır, Savaş beni aldatmaz.
Başımı iki yana salladım. Bunu kabul edemem.
Gür bir sesle,"Hayır!" Diye bağırdım. İki elimi başımın yanına koydum ve deli gibi başımı salladım.
...
Saatlerdir düşündüm. Saatlerdir bekledim ondan bir haber ama sabah olmak üzereydi.
Daha fazla dayanamayıp çatıdan ayrılıp arabama bindim.
Doğruca onun evine sürdüm.
Nefesimi verdim, güneş doğuyor, soğuk yerine sıcaklık tenimi ısıtıyordu.
Saçlarım, arabayı hızlı sürdüğüm için rüzgarla havalanıyordu.
Bir saate yakın sonra onun evinde buldum kendimi.
Arabadan çıkmadan önce derin bir nefes çektim içime. Sanki bu nefes beni son kez hayatta tutacakmış gibi.
Adımlarım gitmek isterken kalbim istemiyordu. Karşılaşacağım manzara istediğim gibi değilse ne yapacağımı bilmiyordum.
Ama yapmalı ve gerçeği öğrenmeliydim.
Cesaretimi toplayarak kapıya dayandım.
Kapının ziline bir kez bastım.
Açan yok.
Bir kez daha bastım.
Kapı açıldı.
Nefesimi tuttum.
Savaş'ın evinde;
O gece halüsinasyon gören Savaş öptüğü kadını Ayçin zannettiği için onu eve kadar götüren kadından şüphe etmedi.
Kadın onu arabasına bindirip kendisi de bindi.
"Evin nerede?" Diye sordu kadın, Savaş'a.
Savaş kaş çatıp anlamaya çalıştı.
Sevdiği kadın onun evini bilirdi o hâlde o nasıl bilmiyor?
"Evimi biliyorsun ya Ayçin?" Diye sordu Savaş, kadına.
Kadın şaşırdı ama hemen kendini toparlayarak,"Ah elbette biliyorum. Şaka yaptım." Dese de Savaş kuşkulandı ama ses çıkarmadı.
Kadın arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.
Bir yandan da Arslan'a mesaj atıp Savaş'ın evinin adresini istedi.
Arslan ona adresini attıktan hemen sonra o adrese doğru sürdü.
Bir saat sonra Savaş'ın evine geldiğinde önce kadın arabadan ayrıldı hemen sonra Savaş'ı dikkatle arabadan çıkarıp eve doğru götürdü.
"Savaş anahtar nerede?" Diye sordu, kadın sordu soracağına ama bir an pişman oldu. Acaba bunu da bilmesi gerekir mi diye.
"Burada." deyip elini cebine soktu ama çıkaramadı.
Kadın, sarhoş olan Savaş'ın halini anlayıp kendisi cebine uzanıp anahtarı aldı ve kapıyı açtı.
Kapıyı açar açmaz Savaş'ı hemen odasına doğru götürdü.
Savaş yarı baygın yarı uyanıkken sürekli başı dönüyor, adımlarını kadın sayesinde atmazsa düşecekti.
Odasına girdiklerinde Savaş hemen yatağa girdiğinde kadın şaşırdı ama umursamayıp onun, Savaş'ın gömleğini çıkarmaya başladı.
Ardından eli pantolona uzayınca Savaş onun elini itti.
Kadın nefesini vererek onu yorganın altına aldı ve böylece üstü çıplak olan Savaş'ın altıda çıplakmış gibi görünecekti.
Kadın hemen üstündeki siyah elbiseyi çıkarıp seksi iç çamaşırlarıyla yatağa girdi ve Savaş'ın bir kolunu omzuna atmadan önce telefonunu çıkarıp bir eline aldı.
Savaş'ın kolu, kadının omzundayken kadın, birkaç poz verip iyicene Savaş'a yaklaştı ama Savaş,onun dibine giren kadının farklı koktuğunu farkedince ondan uzaklaşmak istedi ama bu sarhoş kafayla mümkün değildi.
O kadar sert ve hızlı içmişti ki dengesi yerinde olmaması normaldi.
Kadın pes edip birkaç fotoğraf daha çekindikten hemen sonra Savaş'ın yatağından çıktı ve odasını terketti.
Başka bir odaya giderek Arslan'a çektiği fotoğrafları gönderdi.
Tabi fotoğrafları ancak Arslan sabah görecek ve zevkle Ayçin'e gönderecekti.
Daha sonra kadın giyinip evden ayrıldı.
Sabaha kadar camış gibi uyuyan Savaş bundan habersizdi.
Ta ki sabah onun evi kapı ziliyle dolarken.
Sesi duyar duymaz bunu alarm zanneti ama alarmın zamanı bile vardı.
Sabahın bu kadar erkeninde kim onu rahatsız etmiş olabilirdi ki?
Ayağa kalktığında başı şiddetle acıyordu. Öyle ki üstünde hiçbir şey olmadığını bile farketmedi.
Yavaşça,korkuluklardan destek alarak merdivenden indi.
Kapıya geldiğinde yüzünü buruşturdu. Başı şiddetli bir acıyla kavruldu.
Elini kapıya koyup açtığında Ayçin'i gördü.
Ayçin ona ve o da ona bakarken yutkundu.
Onun ne işi vardı?
Ayçin neden gelmişti?
Savaş tam dudaklarını açarken bir tokat bunu engellemişti.
"Sana güvenmiştim Savaş ve görüyorum ki üstünden bir gün geçmeden beni aldatmayı başardın." Diyerek bağırdı Ayçin,ona.
Savaş'ın yüzü bembeyaz oldu.
Ne olmuştu da bu kız, onu aldatmayla suçladı?
Savaş'ın yüzü yana kayarken yavaşça ona döndü ama bir kez daha vurdu Ayçin.
"Bitti, bundan sonra Ayçin diye birisi senin için öldü." Diye gür bir sesle bağırıp onu arkasında bırakıp hızla arabaya bindi.
Savaş şaşkındı. Öyle ki Ayçin'i bile durduramadı.
Ayçin hızla burayı terkederken Savaş olanları hatırlamaya çalıştı ama kafası o kadar dolu,o kadar karışıktı ki buna anlam veremiyordu.
Kapıyı kapatıp düşünmeye başladı ama bu eylem bile başını ağrıttığı için lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı ardından aynaya baktığında şok oldu.
Üstü neredeydi bu adamın?
Savaş'ın gözleri kocaman olurken her şeyi hatırlamıştı.
Dün öptüğü kadının, Ayçin olmadığını hatırlamıştı.
İşte bu beklenmedik bir şeydi çünkü onu Ayçin zannettiği için öpmüştü.
Ayçin değildi, başka biriydi ve onu aldatmıştı.
Her şey şimdi tepetaklak olmuştu.
Yeni bölüm ile görüşmek üzere:)
Evet arkadaşlar bugün ki bölümde böyle oldu. Biraz ilahi bakış açısından, biraz Savaş'ın gözünden ve biraz da Arslan'ın gözünden okuduk.
Bu bölümde görüldüğü gibi Ayçin, Savaş'ın onu aldattığını düşünüyor ki öyle gözüktü.
Ama öpücükten başka bir yakınlaşma olmadı.
Yani Savaş,namusunu korudu;)))
Her neyse diğer bölümde neler olacak bakalım.
İyi günler:)
*Ay bu hikayeyi düzenlerken nasıl yazıyorum diye kendi kendime düşünüyorum.sjsjsjsjsjsj
Yani tamam hâlâ çok acemice ki öyle ama bazen kafa karışıklığı için olayları çapraz anlatmam yok mu?
İşte buna bayılıyorum.
*Notlar bitmiyor evet ama üzülerek belirtiyorum ki birkaç bölüm sonra bitiyor ve sonra özel bölümler var.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.81k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |