39. Bölüm
Deniz / TALEBE  AŞKI ZOR / 35. BÖLÜM: HESAPLAŞMA

35. BÖLÜM: HESAPLAŞMA

Deniz
nightdarkgirl344

 

 

 

Merhaba arkadaşlar:)
Evet bu bölümden sonra final yapacağız ve özel bölümler çok yakında sizlerle:)

 

Kolpa feat. Ece Seçkin - Hoşgeldin ayrılığa

 

 

 

35. BÖLÜM: HESAPLAŞMA

 

Savaş Aksoy:

 

O gece yani Ayçin'le lunaparkta buluştuktan ve her şeyin gün yüzüne çıkmasıyla eve geri dönmüştüm.

 

Sabaha kadar Arslan'ın ne derdi vardı benimle bunu düşünmeye başladım. Tamam bizi desteklemiyordu ve arada bir 'ayrıl' sözcüğü kullanıyordu ama neden buna kafasını takmıştı bilmiyordum.

 

Odama geçmek yerine çalışma odama geçmiş ve o geceki gece kulübün tüm kamera sistemine bakmıştım.

 

Görüntüler bilgisayarıma geldiğinde bir tuşa basmış ve tüm kamera görüntüleri karşımda bulunmuştu.

 

Saat sekiz sularıydı ve Arslan benimle konuştuktan yarım saat sonra mekana giriş yaptığını gördüm.

 

Etrafına bakıyor, nereye baktığını bile bilmiyordum. Sanki kimse onu görmesini istemiyordu.

 

Bir garson ona VIP lobiye kadar eşlik ediyordu ve o yerine oturur oturmaz Arslan garsonun kulağına bir şeyler dediğini gördüm. Ardından cebinden bir hap poşeti çıkarıp garsona veriyor. Sağ elini kaldırıp iki işareti yapıyordu. Bu da iki tane içki sipariş verdiğini gösteriyordu.

 

Garson onu dinleyip elindeki haplarla ondan uzaklaşıyor. Diğer bir kameraya geçtim. Burası bar tezgahı.

 

Barmen ve garson birbiriyle konuşurken ses sistemi açıp onları dinledim.

 

"Arslan Bey iki tane içki istedi. Birisini ağır ve diğerini hafif istedi. Ağır olana bu hapı koy." Dediğini duydum garsondan. Yüksek ses onları dinlememe engel oluyordu ama gürültü kirliliği kesip sadece onları dinleyeceğim bir şekilde ayarladım.

 

Barmen ellerini tezgaha koymuş gözlerini garsona çevirmiş elindeki hapa bakıyordu.

 

"Ne biçim hap bu? Bak Doğukan başımıza bela açan bir şeyse ben dokunmam." Dedi elini kaldırıp hayır manasında kafasını iki yana salladı.

 

"Hayır kötü bir şey değilmiş sadece kullan." Dedi emin bir sesle. O kadar kötü bir şey değildi. Sadece halüsinasyon haliydi ve beni hayal görmeme neden olmuştu.

 

"Emin misin?" Diye sordu barmen. Tek kaşını kaldırıp bir elini uzatıp hapa baktı. Kırmızı hapı incelerken dikkatlice ona döndü.

 

"Eğer zararlı ise ve uyuşturucu için kullanıyorsa seni gebertirim Doğukan, anlıyor musun?" Diye yüksek sesle arkadaşını azarladı.

 

Garson göz devirip,"Peki gebertirsin. Hadi çabuk ol." Dedi ve Arslan'a bakmak için omzunun üstünden başını çevirdi.

 

Arslan rahat tavırda orada gözüküyordu.

 

Biraz sonra kameraya ben geldiğimde girişteydim. Garson içkileri Arslan'ın masasına götürüyordu. Garsonun yanından geçerken kısa bir an göz göze gelmiştik. Ama umursamadığım için hızla Arslan'ın oturduğu VIP lobiye gitmiştim. Arslan halime bakıp içkiyi önüme koydu. Kafam o sıra bozuk olduğu için önüme koyulan içkiyi araştırmadan,sorgulamadan içtim.

 

Dakikalar sonra bilmem kaçıncı bardağımı içiyordum bilmiyorum ama her seferinde o garson getiriyordu. Garson Arslan'ın adamıydı.

 

Ardından bir kadın kadraja girdiğinde sarışın olduğunu gördüm. Hemen dibimde bitmişti. Ben o sıra kafam uçmuş ve karşımdaki kadını Ayçin zannedip dudaklarıma kapanan dudaklarına karşılık vermiştim.

 

Onu Ayçin zannederken başka bir kamera sahnesine geldiğimde Ayçin'in yüzünü görmüştüm. Yüzü benim birisiyle öpüştüğüm -oysa o zannettiğim için öpüştüm- için şaşkın ve üzgün gözüküyordu. Bunu beklemiyordu.

 

Ben de böyle bir sahne karşısında kalsam ve Ayçin karşımda başka bir adamla öpüşürse kahrolurdum ve onun duygularını ben anlıyordum.

 

O benim ruh eşimdi.

 

Kadınla öpüşmeye devam ederken yüzüm utançtan kızardı. Ellerimi yüzüme koyup derin bir nefes verdim. Ayçin'in tepkisini gördüğümde kalbim acıdı.

 

Ona bunu yaşatmak istemezdim.

 

Kadınla birlikte ayağa kalkıp hâlâ öpüşmeye devam ettiğime inanamadım. Ve sonra... Ayçin'in yanından geçerken bile yüzüne bakmıyor yanımdaki tanımadığım ve Ayçin zannettiğim kadına bakıyordum.

 

Artık bundan emindim. Her şey Arslan'ın başından çıkmıştı.

 

İşte bu yüzden Halüsinasyon çok kötüydü. Olmayacak bir şey zihninde oyun oynuyor ve senin kafanı karıştırmaya başlıyordu.

 

Benim kafamdaki olay tıpkı Ayçin'in kaçırılmasıyla aynı olmuştu. Yani Arslan gelmişti ve ne olduğunu bilmiyordum ama Ayçin o gün hastanedeyken bir anda susması zaten garibe gitmişti. Onların arasında bir şey olmuştu ve ben bunu bilmiyordum.

 

Arslan'ın geldiğini ama ne olduğunu anlatmamıştı. Zaten Arslan, Ayçin'in hayal gördüğünü idda etmişti ama böyle bir şeyin yalanı olduğunu düşünmüyordum.

 

Hele ki o gece izlediğim kamera videolarından sonra. Gece saat üç veya dört suları olduğunda yorgun olduğumu farkedip yatağıma geçmeden önce giydiğim takımdan kurtuldum. Yatağıma baksırla girerken Ayçin'i düşündüm. Tüm bu olanlar olmasaydı şuan yanımda, göğsümde olabilirdi.

 

Nefesimi vererek gözlerimi kapattım. Yarın Arslan'ın yanında gidecektim.

 

Uyku hafif hafif beni kendine alırken en azından birkaç saat uyumayı diledim.

 

...

 

Sabah yine 07.00 olduğunda her zamanki uyanma saatimdi.

 

Öncelerinde spor yapmak için saat 06.00 da uyanırdım ama bu aralar hem sporu boşluyor hem de okula düzenli gitmiyordum.

 

Kendimi biraz depresyonda hissediyordum oysa tek ihtiyacım olan biri vardı ve o da yanımda değildi.

 

Yataktan kalkıp duşa girdim ve aşağıya inmeden önce koyu gri bir takım giyip öyle indim.

 

Mutfağa geçip kendime bir adet yumurta kızartım ve ekmek kızartma makinesi ile bir adet ekmeği, makineye attım.

 

Hemen buzdolaptan süt çıkarıp bardağa doldurduktan sonra sütü yerine koydum.

 

Ekmeğim kızarırken yumurtam da hemen yanında pişiyordu.

 

Elime bir tabak alarak,
önce kızarmış olan ekmeğimi aldım ve üzerine pişmiş sade yumurtamı koydum.

 

Bar masasına benzer tezgaha tabağımı yerleştirip kendimi sandalyeye bıraktım.

 

Kahvaltımı hızlı bir şekilde bitirip evden anahtarımla ayrıldım.

 

Siyah arabama binip doğruca Arslan'ın şirketine doğru sürdüm.

 

Yolda Ayçin'i aramak istesemde onu rahatsız etmek istemedim. Bugün okula gidiyordu.

 

Yılbaşına tam tamına sadece bir hafta kalmıştı ve ben eğer şansım varsa onunla kutlamak istiyordum. Gerçi ailesiyle de kutlayabilirdi. Bunu bilmiyordum ama yine de soracaktım.

 

Bugün dersim olmadığı için şükür edebilirdim.

 

Yönetim kurulu sanırım Ayçin'le ayrıldığımı öğrenmiş olmalı ki son zamanlarda benimle uğraşmıyor dırdır etmiyordu.

 

Onları ilgilendiren bir konu aslında yoktu ama bu yanlış bir ilişki olduğunu savunuyorlar. Ben de öyle düşünürdüm. Hatta öğrencilerimle hep aramda mesafe olurdu ta ki Ayçin'i görene kadar. Ne kadar tehlikeli olsa da ben onu her şeye rağmen kabul etmiştim.

 

Nefesimi vererek sürmeye devam ettim. Telefonum arabamda yankı edince telefonu arabaya bağlayıp açtım.

 

Arayan babamdı.

 

"Savaş nasılsın oğlum?" Diye giriş yapmıştı babam. Ailemden bir tek o kalmıştı.

 

"İyim baba sen nasılsın?" Diye sordum. Camı açıp derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.

 

"İyim ben de oğlum. Bugün eve gitme de gel evimize. Tanıştırmak istediğim bir yakınımın kızı var." Göz devirdim o görmese de.

 

Babam benim yaşımın geçtiğini hep ima yapıp bir an önce evlenmemi istemişti. Kendisi 18 yaşında evlenmişti. Daha lise biter bitmez evlenmişti annemle.

 

İnanılmaz.

 

Annem hamileyken okula devam edememiş ama babam okumaya devam etmişti.

 

"Gerek yok," diye kestirip attım. Babamı biliyordum. Israr etmekten başka bir şey düşünmüyordu. Onu anlıyordum aile kurmamı istiyordu ama ben şuan bu durumdayken ve Ayçin'e aşıkken mümkün değildi.

 

Babam bilmiyordu aramızda bir şey olduğunu.

 

"Ne demek gerek yok oğlum," Bu kez sesi sertti. "Ben seni düşünüyorum ama sen beni düşünmüyorsun!" Dediğinde ajitasyon yaptığını anladım.

 

"Baba lütfen seni kırmak istemiyorum ama şu evliliği unut. Ben kendimi hazır hissetmiyorum." En azından Ayçin'le aramız düzeltip neler olacağına bakana kadar.

 

"Ne zaman hissedeceksin ha?" Diye bağırdı bu kez. Sesi o kadar yüksek çıktı ki camı kapatmak zorunda kaldım. Hayır bir de onun için endişe etmiştim. Kaza geçirmişti zaten bir de kalp sorunu olursa ne yapardım bilmiyorum.

 

"Baba sakin ol lütfen akşam geleceğim. Tamam isteğin olsun ama en baştan söyleyeyim ben evlenmeyeceğim." Dediğimde nefesini sertçe verdiğini duydum.

 

"Pekâlâ şimdilik öyle olsun ama bu evlilik konusu kapanmadı. Bunu unutma!" Deyip telefonu yüzüme kapattı.

 

"Ah baba ah, neden seninle aynı fikirde olmayacağımı anlamıyorsun? Sen o zamanlar evlenmiş olabilirsin çünkü annem kendini sana aşık ettirmiş olabilir ama benim öyle bir mevzu yoktu." Tabi Ayçin dışında. Ona deliler gibi aşığım ve eğer evliliği düşünüyorsam onunla olmasını dilerim.

 

Peki o ister miydi?

 

Bunu bilmiyordum. Arabayı durdurup indim ve Arslan'ın şirketine doğru yürüdüm. Danışmana bile uğramadan asansöre doğru ilerledim ve içeriye girdim. Arslan'ın olduğu kata basıp kapıların kapanmasını bekledim. Bir dakika sonra asansör kapılarını açtığında Arslan'ın çalışanı yani asistanını görmüştüm. Dosyalara bakıyordu ve benim geldiğimi bile farketmedi. Arslan şerefsizi ne kadar onu zorluyordu. Yaklaşık iki hafta önce işe girmişti.

 

Boğazımı temizleyip kızın bana bakmasını sağladım. Kız başını dosyalardan alıp bana bakınca önce şaşırdı ardından merakla ayağa kalktı ve bana doğru ilerledi.

 

"Arslan içerde mi?" Diye sordum. Başka bir yerde olması imkansızdı zaten.

 

"Evet Savaş Bey, istersiniz ona haber vereyim?" Dedi.

 

"Yok kalsın şimdi giriyorum. Sen bize geçenlerde yaptığın kahveyi yap. Ama dikkat et bu kez Arslan'ın üzerine bilerek dök." Dediğimde inanamaz gibi bakmıştı. Kehribar olan gözlerini irice açmıştı.

 

"Anlamadım?" Diye sordu. Gözleri hem şaşkınlıktan dolayı irice açılmış hem de anlamamış gibi bakıyordu.

 

"Boş ver sen sadece iki kahve getir." Bir kolumu uzatıp omzuna dokundum dostane bir tavırla. Başını sallayıp benden uzaklaştığında nefesimi verip kapıyı bile çalmadan içeriye girdim.

 

Arslan bilgisayarda işlerini yapıyordu. Kapının sesiyle buraya baktığında beni gördü ve şaşkınlıkla ayağa kalktı.

 

"Savaş?" Dedi şaşkınlıkla. Beni beklemiyordu.

 

"Arslan?" Dedim tıpkı onun gibi.

 

"Ne işin var?" Diye sordu merakla.

 

"Aaa öyle mi olduk Arslan? Seni merak ettik ve sen şimdi bana 'ne işin var?' mı diyorsun. İnanamıyorum." Sesim alayla karışık imâ doluydu.

 

"Öyle demek istemedim. Hoş geldin. Geç otur şuraya." Deyip eliyle önündeki koltukları işaret ettiğinde kapıdan uzaklaşıp masasına ilerledim. Gözlerime bakıyordu ama hiçbir şey anlamıyordu.

 

"Ne içersin?" Masasındaki telefona sarıldı ve gözlerini bana çevirdi.

 

"Merak etme ben söyledim senin şu asistana." Dediğimde telefonu yavaşça yerine bırakıp şaşkınlıkla baktı.

 

"Öyle mi?" Diye sordu. Bir dakika sonra kapı tıklanıp içeriye onun asistanı Dilara girdiğinde bakışları bizi buldu. Önce Arslan'a ardından bana baktığında yüzümde gerçek bir gülümsemeden uzak bir gülümseme vardı.

 

Dilara masaya ilerleyip önce bana kahvemi uzattı ardından Arslan'a kahvesini verdikten sonra hiçbir şey demeden çıktığında neden Arslan'la konuşmadığını merak etmiştim doğrusu.

 

"Ne oldu?" Diye sordum.

 

"Ne, ne oldu?" Dedi anlamayarak. Önündeki kahveye dokunmuyor öylesine bakıyordu.

 

Benim bilmediğim bir şey olmuştu.

 

"Asistanın sana galiba tavırlı." Dediğimde başını kaldırıp bana baktı şaşkınlıkla.

 

"Bunu da nereden çıkardın?" Diye sordu merakla.

 

"Baksana, normalde sana 'bir şeyler ister misiniz?' felan sorardı ama umrunda bile olmadan kahveyi verip çıktı." Dediğimde gözlerini kısıp kapıya baktı.

 

"Bunu düşünmedim. Yani bana tavırlı olduğunu düşünmedim." Dediğinde aralarında ne olduğunu düşündüm.

 

"Ne oldu ki?" Diye sordum. Tek kaşımı kaldırıp baktım yüzüne.

 

"Bilmiyorum sanırım bu aralar morali bozuk yani ne benimle konuşuyordu ne başkasıyla." Dediğinde iyicene merak ettim.

 

"Bir sorunu mu var?" Dediğimde başını 'bilmiyorum' anlamında salladı.

 

"Yani öyle gözüküyor ama tam bilmiyorum. Her neyse bunu boş ver de sen neden geldin? Hayrola?" Dediğinde yüzüme kuşku içinde baktı. Nefesimi vererek bitmiş olan kahvemi masaya bırakıp ona doğru eğildim.

"Sana soru soracağım ve sen de dürüst olacaksın." Dediğimde şaşırdı ancak hemen başını olumlu anlamda salladı.

 

"Ne sorusu?" Diye sordu.

 

"O gün gece kulübünde içtiğim içkide hap buldum ve o hap senindi değil mi?" İstediği kadar inkar etsin kameralar göstermişti gerçeği ben sadece ondan duymak istedim.

 

Yutkundu. Gözleri irice açıldı ardından nefesini vererek,"Nasıl anladın?" Diye sorduğunda inkar yerine hemen kabul etmesi epey beni şaşırttı.

 

"Yani doğru,o haplar sana aitti." Dediğimde başını usulca salladı.

 

"Evet bana aitti." Der demez ayağa kalkıp yanına gittim ve onun yakasından tutup kendime çektim ve sol elimi yumruk yapıp sağ gözüne çaktım.

 

Acı içinde inlerken bunu beklemiyordu. Bir kez daha vurduğumda küfür savurup durdu. Karşılık vermiyordu.

 

"Ulan ben seni arkadaşım olarak gördüm nasıl bana bunu yaparsın lan?" Diye bağırdım. Sesim odasını kaplarken doğruldu ve yüzüme baktı.

 

"Ne yapsaydım lan ha? Siz birbirinize uygun değilsiniz." Dediği an karnına güçlü bir yumruk yemişti benim tarafımdan.

 

"Sana ne lan sana ne bizden?" Diye bağırdım ve kendime çekerek yüzüne bir kez daha vurduğumda yüzünde ve burnundan kan gelmeye başlamıştı. Sağ gözü şişmişti.

 

"Elbette beni ilgilendirmez ama senin yaptığın yanlıştı. O seni öğrencin Savaş." Dedi inlerken.

 

Sinirlendim ve bir kez daha vurdum yüzüne. Kan vurduğum yerlerden sızmaya başlarken yüzümü buruşturdum.

 

"Sana ne? Bizim aramızdaki olaydan sana ne lan? Yoksa kıskanıyor musun? Ayçin'den mi hoşlanıyorsun?" Diye gür bir sesle bağırdım.

 

"Öyle bir şey yok," dedi. Dudağı patlamıştı.

 

"Ya öyleyse ne?" Dedim sertçe. Elim yanda yumruk olmuştu ve yüzüne bakıyordum. Yüzü hafif morarlamalar ve kan vardı.

 

Bunu demek için tereddüt ettiğini gördüm ama gözlerimdeki siniri gördüğünde nefesini verdi ve "Kemal amca istedi benden. Kızını senden uzak tutmamı istedi ve ben de onu kıramadım." Dediğinde bir küfür savurdum.

 

"Sikerler böyle işi." Deyip masasındaki her şeyi ve kahve fincanını yere düşürdüm.

 

Gürültü içinde düşerken Arslan da bir küfür savurup elini yüzüne tuttu.

 

Onu arkamda bırakıp odasından çıktığımda Dilara çalışıyordu. Tekrar boğazımı temizleyerek ilgisini bana çevirmesini sağladım.

 

"Buyrun Savaş Bey?" Dedi merakla bakıyordu.

 

"Patronuna baksan iyi olur. Yüzü iyi değil." Deyip asansöre doğru ilerledim.

 

Asansöre binip zemin kata indim ve şirketten çıktım.

 

Sinirliydim. Hem En yakın arkadaşım Arslan'ın yaptığına hem de Kemal Bey'e.

 

Tamam benden korumak isteyebilirdi kızını ama bu şekilde aramıza giripte neden kızının üzülmesine neden oluyordu ki? Bana yapılsa tamam da neden kızına bu acıyı yaşattı. Ayçin acı çekiyordu. Çünkü o da beni seviyordu ve aldatıldığını düşündüğü için üzülmüştü.

 

Beni seviyordu tıpkı benim onu sevdiğim gibi...

 

Ayçin Günay:

Ne hissedeceğimi bilmiyorum. O gün lunaparka gitmeden önce kafede yaşanan olay gözlerimin önüne geldi.

"Bana bak hiçbir zorunlulukta öpüşmek olamazdı. Varsa bile demek ki sen istedin ve ben senin gibi kadınları çok iyi biliyorum. Nerden geldin de Savaş'ı buldun bilmiyorum ama artık umrumda olamaz. Siktir git." Dedim ona ve tam arkama dönüp gidecekken kadının kolu kolumu tuttu.

"Ne istiyorsun yine?" Bezgince sordum.

"Bekle lütfen, dinle!" Dediğinde gözlerine baktım. Gerçekten önemli olmasa bana bunu ısrar etmezdi.

 

"Pekâlâ ama sadece iki dakika." deyip karşısında oturmadan önce kolumu çektim.

 

Gözlerimi ona dikerek ne diyeceğini bekledim.

 

"Evet?" Dedim, ne diyecekse hemen diyebilirdi.

 

Kadın gözlerini bana çevirdi ve sıkıntı içinde verdi nefesini.

 

"Ben mecburdum. Yani paraya ihtiyacım vardı ve ben zaten Savaş'ı tanımıyorum. Bana gösterdiler fotoğrafını ve benden onunla yatmamı bile teklif ettiler ama ben sadece onu öptüm. Yani gerçekçi olsun diye öptüm. Zaten evine gittiğimizde onu soyup birkaç fotoğraf çektim. Onu beni kiralayan adama attım. Sadece bu! Yani onunla yatmadım." Dediğinde nefesimi verdim.

 

"He bi de yatsaydın?" Diye sordum sinirle.

 

"Amacım oydu yani benden istenen oydu ama yapmadım. Onun sevgilisinin olduğunu bile bilmiyordum ama sonra beni kiralayan adam söylemişti ve ben bunu size yapmak istemedim. Tek istediğim para iken sizin için vazgeçtim." Dediğinde göz devirdim.

 

"Bu onu öptüğünü değiştirmiyor." Gözlerimi kısıp,"Hem bir dakika iki de bir seni 'kiralayan' sözcüğü kullanıyorsun. Kim bu seni kiralayan?" Diye sordum şüphe ile.

 

Kadın gözlerini kaçırdı, dudaklarını ısırdı.

 

"Bunu sana söylemek zorunda değilim." Dedi tedirgince.

 

Gözlerimi kısıp dilimi damarlarıma vurdum.

 

"Siktir git o zaman!" Dedim ve yerimden kalkıp kafeden ayrıldım.

 

Ardından aklıma bir fikir geldiğinde önce sinsice gülüp ardından role bulanıp üzgün gibi durdum.

 

Güzel bir korkutma şakasıydı. Kadına göre Savaş beni aldatmadı.

 

Ki bende bunu düşünmüyorum. Çünkü Savaş aldatsaydı onun buna yüzü olmazdı. Ama yine de kalbim kırılmıştı. Neden yani öptü? Tamam O pislik Arslan yüzünden oldu. Nalet olsun ona! Umarım o da sürünür.

 

Ona o kadar gıcık olmuştum ki onu dövmek istiyordum.

 

Gece eve geldim ve aileme takıldığımı söyledim.

 

Odama geçmeden önce babama "Baba sen beni mi merak ettin yani bunu profesöre mi sordun?" Diye sorduğumda babam kaş çattı.

 

"Yani evet merak ettim ama Savaş'ı aradığımı hatırlamıyorum." Dediğinde başımı salladım.

 

"Pekâlâ iyi geceler." Deyip odama girmiştim.

 

Odama geçer geçmez duşa girdim tekrar ve gecelik giyip yatağıma girdim.

 

Gözlerimi kapattığımda Profesörün yani Savaş'ın bana ulaşmak için yalan söylemesi o kadar hoşuma gitmişti ki dudaklarıma hafif bir kıvrılma gerçekleşti.

 

Uyku beni içine çekerken dudaklarımdaki gülümsemeyi sabit tuttum.

 

...

 

Sabah uyanır uyanmaz Burcu ile Taylan ile kahvaltı için buluştum.

 

Güzel bir kahvaltı yapmıştık ve Betül olmayınca güzel olmadığını anladım.

 

Burcu ve Taylan kahvaltıdan sonra Burcu'nun evine gideceklerdi ve Taylan'ı ailesiyle tanıştıracaktı.

 

Onlar için ciddiyet başlamıştı ve bide bize bak!

 

Biz hâlâ birbirimize nasıl affedeceğimizi bilmiyorum.

 

Aslında onu affetmem gerekirdi çünkü kendi zihni dışında gerçekleşmişti ama biraz bana önem vermesi için onu süründecektim.

 

Arabama binip babamın şirketine ve yakında benim olan şirkete doğru sürdüm.

 

Bir saat sonra oraya ulaştığımda arabadan inip şirkete girdim. Danışmada duranlar beni görür görmez başlarını saygıyla salladı.

 

Onlara aynı şekilde baş sallayıp babamın olduğu kata çıkmak için asansöre binip düğmeye bastım.

 

Yirmi beş saniye sonra kapılar açıldığında adımlarımı asansörden çıkardım ve babamın olduğu odaya girdim. Dışarda asistanı vardı ama bana sadece gülümseyerek baktı.

 

İçeriye girer girmez babamı gördüm ve ona doğru gittiğimde beni farkedip şaşırdı.

 

"Kızım?" Dedi ayağa kalkarak.

 

"Baba nasılsın?" Diye sordum.

 

"İyim de neden geldin?" Diye sordu tek kaşını kaldırıp.

 

"Neden,neden gelmeyeyim mi?" Diye sordum yanına varır varmaz dudaklarımı yanaklarına bastırdım.

 

"O nasıl söz tabi ki de gel ama okul yok mu?" Diye sordu.

 

"Bugün gitmek istemedim." Diye geveleyip karşısına geçip oturdum.

 

Üzerimde lacivert renginde bir elbise vardı. Yarı omzu açık ve yarı da askılıydı.

 

Babam tek kolunu masaya dayayıp bana döndü.

 

"Ayçin kızım lütfen okulunu ihmal etme. Bak bu son şansın." Dediğinde belli başlı başımı salladım.

 

"Öyle,öyle zaten de sadece bu günlük biliyorsun. Hem özledim şirketi." Başımı kaldırıp odasını inceledim.

 

"Yakında olacak odam." Dediğimde babam odasını kısaca inceleyip bana dönerek güldü.

 

"Eh, ben emekli olursam neden olmasın?" Diye söylediğinde ona hak verdim.

 

"Gerçi emekli olman için yaşın genç." Dediğimde gür bir kahkaha attı.

 

"Deme kızım deme. Elli dört yaşındayım. Bak Hakan amcan bile benden altı yaş küçük ama oğlunu evlendirmeye çalışıyor." Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

 

"Ne?" Diye sordum.

 

Babam büyük bir pot kırdığını anlayınca dudaklarını ısırıp gözlerini kaçırdı.

 

"Baba?" Dedim anlatması için.

 

Sıkıntı içinde nefesini verdiğinde gözlerime baktı.

 

"Hakan oğlu için gelin adayı seçmiş bu akşam onu oğluyla tanıştıracakmış. Belli ki evlendirmek istiyor oğlunu." Dediğinde gözlerime bakmaya devam etti.

 

Yutkundum. Demek Hakan amca oğlunu evlendirmek istiyordu. Acaba Savaş kabul eder miydi? Beni severken yine de evlenir miydi?

 

Zorlukla gülümsedim.

 

"Ama o yani Savaş," ardından karşımda babam olduğunu hatırlayınca boğazımı temizleyerek,"Profesörün sevdiği birisi yok mu?" Dedim gözlerimi kaçırarak.

 

Babam bana bakmaya devam etti.

 

"Bilmem var mıdır?" Dediğinde direkt bana bakması zaten her şeyden haberdar olduğunu kanıtlıyordu.

 

"Ben nereden bileyim baba?" Babamla hiç bu konu hakkında konuşmadık.

 

"Bende öyle düşünmüştüm. Neyse ne içersin?" Diye sordu.

 

Elini uzatıp telefonu aldı ve kulağına dayadı.

 

"Kahve. Sade bir kahve." Dediğimde babam başını sallayıp telefona döndü.

 

"Kızım iki adet sade bir kahve." Dedi ve başını sallayıp kapattı.

 

On dakika sonra kapı açılıp kahveler geldiğinde kapıya baktım. Uzun bir kadın ortaya çıktı. Babamın asistanı Rus Diana.

 

Boyu tahmini 1.85 cm.

 

Dudaklarına şeftalili bir renk sürmüş üstünde beyaz bit gömlek ve siyah kalem bir etek vardı.

 

Yanımıza gelip önce bana sonra babama kahvesini verip gülümseyerek odadan ayrıldı.

 

Kahvelerimizi içerken gözlerim babam dışında her yerdeydi.

 

Sonunda kahvemiz bittiğinde boş kahve bardağını masaya bırakıp ayağa kalktım.

 

"Baba ben eve gideyim artık. İyi çalışmalar." Deyip onun yanına gittim ve ona sarıldım. Sarılmama karşılık vererek sarıldı.

 

Ayrılıp odasında çıktığında zorlukla gülümsemeye devam ettim. Çünkü öğrendiğim ağırdı.

 

Savaş babasına rağmen benimle olacak mıydı?

 

Bu akşam tanışacaklardı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.

 

Aramız şuan ne olduğu belli değilken engel olsam ne olurdu ki?

 

Zaten Savaş beni seviyorsa ki seviyordur. Onu tanıyorum. O zaman babasının ona uygun gördüğü kızla evlenmezdi.

 

Yine de içim içimi kemirirken ne yapacağımı düşünerek şirketten ayrıldım.

 

Arabama binip telefonu arabaya bağladıktan sonra telefondan Burcu'yu aradım.

 

"Ayçin ne oldu?" Diye ilk açılışta konuştu.

 

"Size ihtiyacım var hemen gelin." Dediğimde garip sesler çıkıyordu telefondan.

 

"Nereye ve ne oldu ki?" Diye sordu merakla. Arkadan Taylan'ın sesini duydum.

 

"Profesörün babasının evine. Akşam hemen gelin olur mu?" Dedim.

 

"Peki sen bize atarsın konumu " deyip telefonu kapattık.

 

Ona konumu attığımda arabayı evime doğru sürmeye devam ettim.

 

Bu akşam her şey herkes öğrenecekti. Kim ne olduğunu öğrenecektik.

 

Final bölümü ile görüşmek üzere:)

 

Evet son bölüm olan 36. Bölüm final bölümü gelecek ve ardından özel bölümler geleceğini burdan bildiririm.

Hadi yine iyisiniz ha!

36. Bölümü üçe ayırdım.

3 part yani.

 

 

Bölüm : 16.01.2025 21:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...