

Merhaba arkadaşlar:)
İlk özel bölümümüz. Hepinizin bildiği kişi olan Arslan ve bir zamanlar ölen sevgilisi ile olacak.
Bu özel bölüm eski zamanda olduğu için geçmişi okuyacağız.
İyi okumalar:)
Çağan Şengül - Çok yazık
-ÖZEL BÖLÜM -
ARSLAN &MERCAN
Onlar aşkı karadenizde bulmuştu. Ruhları karadenizde birbirine bağlamıştı.
İki ayrı şehir ama tek bir kalp.
Karadenizin güzeli Mercan Dağlı ve Karadenizin hırçın adamı Arslan Han'ın aşkıydı.
Onların aşkı bir üniversitede başlarken sonları karadenizde bitecekti.
Kaderleri bir kez çizildi mi kimse değiştiremezdi.
Arslan daha on sekiz yaşında, delikanlı bir gençti. Zekiydi ama serseri hareketleri vardı. Liseden sonra babası akıllansın diye İstanbul'da köklü bir üniversiteye gönderdi.
Diğer herkes gibi eşitlensin diye ona ev almak yerine yurda yerleştirdi babası onu.
Arslan serseri olduğu kadarıyla da çapkın birisiydi. Geceleri çoğunlukla birisiyle yatardı. Kısaca tabiriyle -şerefsizin- önde gideniydi.
Yine bir gün üniversitede ders saatine geç gittiği saatlerde kantinde kendine bir çay almıştı. Memleketine ve karadenize aşık birisiydi.
Çay onun memleketini hatırlatıyordu. Kokusu, sıcaklığı sadece memleketinde hissedebiliyordu.
Derken kafasını kaldırıp birisini gördü. Sarı saçlı,beyaz tenli ve gözleri bakabildiği kadarıyla kehribar gözlü bir kızı gördü.
Kız o kadar güzeldi ki Arslan ona bakmaya devam etti. Kızın acelesi varmış gibi hareket ediyordu. Ellerinde ağır kitaplarla hızlıca kantinin yanından ilerliyordu.
Arslan bu kıza dikkat kesildi. Daha önce görmediğine emindi. Ya yeni gelmiştir ya da başka bölümdedir diye düşündü.
Kızın üzerinde kırmızı bir kazak vardı altında ise mavi bir kot pantolon vardı. Yüzünde hiç makyaj yoktu ama ihtiyacı da yoktu.
Arslan onu izlerken yanlışlıkla içtiği çayı bacaklarına döktü. Acıyla inlerken kızın gözleri kantine döndü.
Arslan böyle bir şey istemiyordu. Eğer o kızla tanışmak istiyorsa şimdi değil diye düşündü.
Arslan hemen eğildi. Dudaklarını birbirine bastırdı. Ses çıkmasın diye.
Kız kantine baktı ama kimseyi göremeyince devam etti ve gözden kayboldu.
Arslan onun gittiğine emin olana kadar bekledi. Sıcak çay kasıklarına değmişti ve bu onun canını yakıyordu.
Onun gittiğine emin olduktan sonra dikkatlice yerinden ayrıldı ve hızlıca lavaboya doğru gitti.
Lavaboya girdikten sonra acıyla bağırdı. Tüm bu zaman boyunca tutmuştu.
Hızlıca pantolonu çıkarıp kasığını suya tuttu. Hafif hafif soğurken Arslan'ın yüzü rahatlamıştı.
Şimdi ki manzarayı açıklamayamazdı ama dışardan gören biri musluğu beceriyor diyebilirdi. Tabi hemen giyinip lavabodan çıkmazsa.
Dışardan sesler duyunca yüzünün beti benzi atmıştı. Hayır şimdi olmazdı. Hemen giyinmek için suyu kapatıp ıslak pantolonunu giymek için arkaya döndü.
Tam o sırada kapı açılınca yerinde durdu. Kapıyı açan kişi onu gördüğü anda tiz bir çığlık atıp kaçtı. Bir erkeğin değildi bu çığlık. Bir kızın çığlıklarıydı. Arslan kaskatı kesildi.
Onu göreni görmemişti ama kız olduğuna emindi. Şimdi hapı yuttum,diye düşündü. Yerinde durmak istemedi. Birazdan diğerleri de gelecekti ve başkalarında bu manzarayla karşılaşmak istemediği kesindi.
Hızlıca ıslak olan pantolonunu giyip lavabodan çıktı. Bu lavabo hem kızın hem de erkeğin girebileceği unisex lavabosuydu ve bu yüzden bir kızın girmesi normaldi. Ama normal olmayan şey Arslan'ı çıplak görmesiydi.
Arslan onu gören kızı merak etmişti. Utanç duyuyordu. Ya okula yayarsa, diye düşündü.
Hızlıca yurda gitmek için okuldan çıktı. Hâlâ ders işlendiği için öğrenciler yoktu. Bekçiyle karşı karşıya gelince onun haline baktı.
"Ne oldu sana evlat?" Diye sordu, bekçi şaşkınca. Gözlerini Arslan'ın üzerine dikmiş üstüne bakmıştı.
"Önemli bir şey yok, üstümü değiştireceğim." Deyip bekçinin daha fazla konuşmasına engel oldu. O hızlıca yurda girerken kimseye yakalanmamaya çalışıyordu. Ne var ki o gün yeni gelen kız da kitaplarını yurda bırakmak için yurda gelmişti. Kitaplarını bırakan genç kız merdivenlerden inerken sarı saçlarını at kuyruğu yapmak için başını eğerek ilerliyordu. Tam o sırada Arslan ile karşı karşıya geldi.
Arslan ona şaşkınca bakarken kız ona yavaşça döndü ve gözleri kocaman açarak çığlık attı. Arslan'ın şaşkın bakışları eşliğinde kız, onu itip kaçtı.
Arslan onu iten kıza önce kaşlarını çatmış ardından tekrar gözleri büyümüştü. Lavaboda onu gören kızın çığlıkları ile aynıydı. Onu gören bu kızdı.
Bir küfür savurup merdivenlerden tırmanmayı bırakıp hemen aşağı doğru indi. Kızı yakalaması gerekiyordu.
Kız tam kaçarken hemen arkasında onu takip eden Arslan'dan habersizdi.
"Dur, kaçma!" Diye bağırdı. Yurdun koridorunda yankı eden sesi, genç kızı durdurmadı bile.
"Görmedim,yeminle görmedim." Dedi genç kız ama görmüştü. Korkudan yemine bile sarılan genç kız, adamın ona bir şey yapacağını düşündü.
Zar zor buraya okumaya gelen kız,ona bir şey yapacak korkusundan kaçmaya,ondan uzaklaşmaya çalışıyordu.
"Dur,diyorum." Tekrar bağırdı Arslan. Bu kez sesi yakından geliyordu. Kız ona bakmak için omzunun üstünden baktı ve o an Arslan'ın kolu beline uzanmıştı. Kızı sıkıca tutarak kendine çekti.
Kız çığlık atmaya devam etti. Arslan yüzünü buruşturarak elini, kızın dudaklarına bastırdı. Kızın sesi mırıltıya dönüşünce derin bir nefes aldı. Islak pantolonu kızın kalçasına değiyordu. Kız debelendikçe Arslan yutkunuyordu.
"Dur yerinde,sana bir şey yapmayacağım." Dese de kız ondan kurtulmak için hareket ediyordu. Bu durum Arslan'ı zorladığı için dayanamayıp onu bir anda ters çevirip göz göze geldi. Kız, Arslan'ın gözlerine baktığında gözlerini kapattı. Arslan bu kızı tanıyordu. Kantinde elinde kitapları ile yanından hızlıca geçen kızdı bu.
Kızın gözlerini kapattığını görünce yüzünü inceledi. Dolgun dudakları vardı. Beyaz bir teni ve sapsarı saçları ile güzel bir yüzü vardı. Kızın göğsü korkudan hızlanıp yükselirken Arslan ona bakmaya devam etti.
"Lütfen..." Dedi kız, dudaklarını açabildiğinde,"lütfen bana zarar verme. Tamam gördüm ama söylemem. Yeminle söylemem." Dediğinde Arslan şaşırdı.
"Aç gözlerini,bana bak." Dediğinde kız korksa da ona zarar vermesin diye adamın dediğini yaparak yavaşça gözlerini açtı.
Ve o an kalbi durmuş gibi oldu. Lacivert gözlerle karşılaşınca, dudaklarından çıkan sık nefeslerle yüzüne bakıyordu.
Güzel bir teni vardı Arslan'ın. Çoğu erkekten daha yakışıklı olduğu kesindi.
Arslan onu incelerken o da onu inceliyordu.
"Söylemeyeceğim." Dedi sonunda kız.
"Nasıl sana inanacağım?" Diye sordu Arslan.
Belki de bir oyundur, diye düşündü. Şimdi elinden kurtulsa hemen okula yayabilirdi.
"Hayır,yapmam. Yemin ederim yapmam. Neden yapayım ki?" Diye sordu kız, gözleri doluyordu.
"Neden yapamayasın?" Diye cevapladı kızı,Arslan. Her ihtimalini düşünüyordu.
"Yapmam,hem zaten kanıt yok, yani bana inanmazlar." Sonra nefesini verdi kız,"Bak ben bu okula okumak için geldim. Zarar verme bana." Dediğinde adamdan korktuğunu belli etmişti.
"Zarar vermek mi? Ben sana zarar vermem ki?" Dediğinde adama inanmadı. Bu yaşına kadar herkes ona zarar vermişti. O da verirdi.
"Madem bana zarar vermiyorsun,o zaman bırak gideyim, lütfen." Dediğinde sesi yalvarır gibi çıkmıştı.
"Hayır," dedi Arslan, kızın yüzüne baktı. Yüzü masumdu ama ona güvenmiyordu.
"Ne yapabilirim sana, nasıl inandıracağım kendimi,sana?" Diye sordu çaresizce kız. Artık yorulmuştu. Ve belli ki ona istediğini vermeden rahat olamayacaktı.
"Gözümün önünde olacaksın," dedi Arslan.
"Zaten gözünün önündeyim ya?" Diye söylendi kız, gözlerini devirmemek için zor tuttu.
Arslan ona böyle bir cevap verdiği için şaşkınca kızın yüzüne baktı. Gözleri tam da tahmin ettiği gibi kehribar rengindeydi. Arslan kızın gözlerinde kaybolmayı seçmişti.
"Çok akıllısın, değil mi? Ama hayır o değil. Senin söylemeyeceğine emin olmak için gözüm üstünde olacak. Eğer ki birisi bile bu olaydan haberdar olursa senden bileceğim,yeni kız." Dediğinde ismini bilmediğini belirtti.
"Yeni kız, değil benim adım." Dedi sinirle soludu burnundan kız.
"Ne peki ismin,yeni kız?" Alayla yüzüne baktı Arslan. Ellerini çekmişti.
"Adım, Mercan." Dediğinde Arslan'ın baktığı gözler daha da anlamlı gelmişti. Mercan. Gözleri kehribar olsa da ismi gibi mercanı andırıyordu. Tıpkı karadenizin hırçın denizinin altında olan mercanlar gibi.
"Peki,Mercan. Bundan sonra paylaşacağımız sır yüzünden ömür boyu benden ayrı kalmayacaksın." Dediğinde genç kız çığlık attı yine. Ellerini tekrar kızın dudaklarına bastıran Arslan yüzünü buruşturdu.
"Bağırma, sadece şaka yapıyordum. Bunun için benimle evlenmen gerekiyor ama bunu istemiyorum." Dediğinde yüzünde alay vardı. Kız güzel olabilirdi ama bu onunla sevgili veya evlenmek için neden olamazdı onun için. Evliliği küçümsüyordu.
Ellerini çektiğinde kız," İyi o zaman," deyip arkasına dönüp oradan uzaklaştı.
Arslan onun arkasından izlerken derin bir iç çekti. Bundan sonra lavaboda yaşanan olaydan dolayı kızla paylaşacağı sırrı olacaktı. Bu da demek oluyordu ki kızın etrafında olacaktı.
Bunu bir başka birisine paylaşma korkusu vardı.
Kız yani Mercan ona zarar vermeyen adamı düşündü. Onu lavaboda yanlışlıkla çırılçıplak görmüştü.
O sahneler gözlerinin önünde gelince gözlerini yumdu. Sahneler silinmeliydi zihninden.
Derse girmek için güzel sanatlar fakültesine doğru yürüdü. O adamı hiç görmediği kesindi. Zaten yeni gelmişti okula ve bu adamın da tehlikeli olduğunu düşündü.
Dersine giren Mercan,dersten sonra tek başına yurda ilerledi. O an yine o adamla karşılaştı. İsmini bilmiyordu ama onun lacivert gözlerinde takılıp kalmıştı.
Merdivenlerde duruyordu. Adamın yanında koyu gözlü,siyah saçlı bir adam duruyordu. Ve hemen onun yanında ise sarı saçlı,bir kadın duruyordu. Elleri birbirine kenetli olan bu çift de şaşkınca karşısında duran adama bakıyordu.
Arslan karşısındaki kızın yüzüne baktığında yutkundu ve yavaşça onun yanından geçerken tepkisizdi. Kız onun bu haline şaşırsada umursamayıp genç çifte baş sallayıp kendi odasına doğru ilerledi.
Arslan,arkadaşı olan Savaş ve onun sevgilisi olan Yaseminle ilerlerken düşünceliydi.
"O kimdi Arslan?" Diye sordu genç adam. Arslan kadar olmasa da onun da yakışıklı olduğu tüm okul biliyordu. Arslan'la üniversite başında tanışmışlardı. Arslan erken yaşlarda başladığı için Savaş'tan iki yaş küçüktü ama bu onların en yakın arkadaş olmalarına engel değildi.
"Aşkım, bugün gidiyoruz değil mi?" Diye sordu Genç kadın. O da bu üniversitede okuyordu ve Savaş'ın biricik sevgilisiydi. İkisi de birbirine aşıktı.
Savaş yüzünü sevgilisine dönüp gülümsedi,"Sen ne istersen o olur." Dediğinde genç kız erimemek için zor tuttu kendini.
Arslan yüzünü buruşturdu.
"Sizin şu vıcık ilişkinizden bıktım. Uzak durun benden!" Deyip arkadaşlarının yanından uzaklaştı.
"Bir gün seni de göreceğim Arslan,bir gün. Ve o gün geldiğinde bizim ilişkimizi saçma değil, güzel bulacaksın." Dedi Savaş kendinden emin bir sesle, Arslan'ın arkasından bağırdı.
"Çok beklersin," deyip arkasına dönmeden orta parmağını gösterdi arkadaşına.
Savaş kahkaha attı ve sevgilisinin elini tutarak derse girdiler. İkisi de matematik bölümü okuyordu. Zaten bu sayede karşılaşmış ve sevgili olmuştu.
Arslan arkadaşlarının yanından ayrılıp derse girmek yerine okuldan ayrıldı.
Kafasındakileri onu rahat bırakmıyordu. Az önce yaşananlardan dolayı kalbi de ağzına gelmişti.
Kızı bugün defalarca gördü. Her seferinde ona bir şey oluyordu.
Bir bira alıp kendini arabaya bıraktı. Karşısında okulun yurdu vardı. Derse girmek yerine yurdu izlemek istedi. Ve bunun yanında birasını içmeye başladı.
O güzel bir kız, diye düşündü. Neden ondan korktuğunu anlayamadı. Sadece onunla konuşacaktı.
Kız belli ki kötü bir şeylerle karşılaştı ve bu ondan korkmasına neden olmuştu.
Her ne olursa olsun bundan sonra paylaşacağı bir sır varken kızdan uzak duramazdı.
Bunu kendisi çok iyi anlamıştı.
...
Arslan, Mercan'ı hep takip ediyor,nereye giderse onun peşinden gidiyordu. Genç kız ondan rahatsız olsa da bir süre sonra alışmıştı.
Bir gün gece yarısı dışarı,markete gitmek için çıkarken arkasında Arslan bekliyordu ama bir anda gaspçı onu duvara dayadı.
"Bana tüm paranı ver." Dedi elindeki bıçağı genç kızın boğazına dayamıştı.
Bağıramıyordu.
"Yo...yok bende." Dedi Mercan kekeleyerek.
"Bana yalan söyleme," diye bağırdı adam bıçağı onun boğazına daha da bastırarak. O sırada adamın arkasından birisi yaklaştığını duymuyordu. Genç kız tam bağırmak için hareket edecekken bir anda boğazına dayanılan bıçak uzaklaşmıştı.
Gözlerini,bunu yapan şeye kaldırdığında onu gördü. Günlerdir onu takip eden Arslan'ı.
Arslan onun hayatını kurtarmıştı.
Arslan adamı bir güzel dövüp kızı,yani Mercan'ı yurda kadar eşlik etmişti.
O günden sonra aralarında bir çekim oluşmuştu. Ve o günden sonra her şey eskisi gibi olmamıştı.
Arslan kıza,Mercan da adama aşık olmaya başlamıştı.
Ama bu aşk, onları yakacaktı.
Gelecekte birisi bu aşka yenilecekti.
Kadın korkaktı ve denizin hırçın sularında bir mercan gibi yerini alırken Adam cesurdu ama onu kaybederken artık nefesi dediği topraklardan korkmaya başlamıştı.
Ve bu aşkta korkaklığın yeri yoktu...
Evet arkadaşlar özetle Arslan ve Mercan'ın tanışmasını yazdım.
Bundan sonraki bir bölüm de Karadeniz'de son nefret kitabında yer alacağını belirtelim. Özellikle Mercan'ın ölümü hakkında yazacağım bir bölümü orada bulabirsiniz.
Neyse görüşmek üzere...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.82k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |