Uzun bir aradan sonra merahaba sevgili okurum,
Aklında birkaç soru var, biliyorum. Sorularına yanıt bulmak için bölüm sonunu oku 🫶
Neyse hadi gidin de özlem giderin biraz by 🥰🤪
🎶Madrigal - Seni dert etmeler🎶
~~~~
Talha'nın Çağrı ile beni basmasının ardından yarım saat ya geçmiști ya geçmemiști. Emin değildim. Talha'ya çok fazla gıcık olduğum için Çağrı'ya dönüp canımın tatlı bir șeyler istediğini söylemiștim. Tabii Çağrı bu isteğimi bir emirmiș gibi algıladığından hemen tatlı almaya gitmiști. Tabii akıllı sevgilim benim asıl istediğimi de gerçekleștirerek Talha'yı da yanında götürmüștü.
İnșallah Talha'yı tatlı standına gömerdi!
Aslına bakılırsa Talha'ya iyilik yapmıștım. Zira benim elimde kalsaydı sağ çıkma ihtimali eksilere düșüyordu. O da aynı düșünmüș olacak ki Çağrı onu çağırdığında hemen gitmiști.
Bense bi' 5 dakika kadar boș boș oturduktan sonra canım sıkılmıș ve salonu toplamaya bașlamıștım. Aslında kirli değildi fakat yüzeysel bir dağınıklık vardı odada. Tabii mutfak için aynı șeyi söyleyemezdim. Dağ gibi biriken bulașıkların zirvesi görünmüyordu amına koyayım!
Tam bulașıkları makineye dolduracaktım ki bir de ne göreyim! Makinenin içi dolu! Tamam, dedim kendi kendime, sakin ol Ekin, küfür yok Ekin, günah Ekin çok günah!
Hele peșimde psikopat bir katil varken ne zaman öleceğim kesin değildi. Belki böyle konuștuğum için Çağrı beni çok pis tokatlayacaktı ama gerçek buydu. Bu yüzden amel defterimi dolduran küfürlere kısıtlama getirmiștim. Tabii arada ağzımdan kaçıyordu ama zamanla oturtacaktım. Șu ara günah ișlemekten kaçınmam lazımdı.1
Sakin bir șekilde makineyi boșaltmıș ve Ağrı Dağı'na özenmiș olan bulașıkları makineye yerleștirmiștim. Șimdi ise salonda yere saçılan yastıkları topluyordum. Yastıkları koltuklara yerleștirirken dikkatimi çeken siyah bir șeyle kașlarımı çattım. Koltuğun sırtı ile minder arasında kalan yerdeki șeyi uzanarak aldım.
Parmaklarımın ucundaki siyah çoraba bakarken bir uzaylıya bakar gibiydim. Evirip çevirirken çoraba garip bakıșlar atıyordum. Allah așkına bunun burada ne iși vardı? Bunu buraya Talha'nın koyduğuna yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.
Çorabı hafiften burnuma yaklaștırıp sadece ama sadece bir fıs içime çektiğimde yemin ederim bașım döndü. "Oooo!" derken çorabı benden en uzak yere fırlattım. "Bu kaç yıldır burada lan! Savașta atom bombası yerine kullanılır yemin ederim!" kendime gelmek için bașımı Recep İvedik'in kendine gelmek için kokladığı ayakkabıdan sonraki hali gibi salladım.
Tansiyonum düștü amına koyayım!
Saate baktığımda Çağrıların gitmesinin ardından en az 35 dakika geçtiğini gördüm. İșleri aceleyle bitirmeye çalıșarak hızlandım ve Talha'nın odasına girdim. Salonu süpürecektim ve burada kaldığım süre zarfında süpürgenin Talha'nın odasında olduğunu görmüștüm. Aslında Talha'nın odası kiler gibiydi. Her halt vardı odanın içınde.
Hızla süpürgeyi alarak tekrar salona girmiștim ki elimde tuttuğum süpürge yüzünden önümü göremediğim için ayağımı daha doğrusu ayak serçe parmağımı orta sehpaya çarptım. "Ahh!" diye bağırırken süpürgeyi sertçe yere bıraktım.
Elimle ayağımı tutarken kendimi koltuğa attım. Acıyla inlerken gözlerim dolmuștu. Sinirle sehpaya bakarken "Senin," dedim sıktığım dișlerimin arasından adeta tıslayarak. "Seni yapan ustanın seni yontarken kullandığı aleti yapan kișinin giydiği ayakkabıyı satan kișinin ayakkabıyı satarken içtiği çayı getiren çırağın ustaının 7 ceddini hatta olmayan 8. Ceddini sikeyim ben!" tek nefeste söylediklerim nefesimi kesmiști.
Birkaç saniye daha elimle ayağımı tuttuktan sonra oturduğum koltuktan doğruldum. Az önce hiçbir șey olmamıș gibi yere bıraktığım süpürgeye eğilmiștim ki yalnızca birkaç metre uzağımda gördüğüm iki çift ayakla eğildiğim yerden doğruldum. Karșımda gördüğüm iki șahsın bakıșlarını gördüğümde dudaklarım aralandı.
Çağrı kaskatı kesilmiș bir șekilde bana bakarken elinde tuttuğu pastane paketi neredeyse yere düșecekti. Aralanan dudakları o șeklini almıștı. Talha ise ondan daha beter bir haldeydi. Elinde tuttuğu cips poșetinden yeni bir cipsi daha yeni eline almıș olacak ki eli ağzının önünde kalmıștı. Asıl iğrenç olan ise tıka basa doldurduğu ağzını hipopotam gibi açtığı için ağzındaki cipslerin yere dökülmesiydi.
Kașlarımı çatarken yüzümü burușturdum. Elimi tehdit edercesine ona doğru sallarken "Yerleri süpürecektim ama bakıyorum da senin süpürmen daha iyi olacak." diye sakince söylendim. Fakat ikisi bir tepki vermek bir yana dursun gözlerini bile kırpmadılar! Talha'nın ağzındaki cipsler ise dökülmeye devam etti.
"Siz ikiniz neden put gibi hareket etmiyorsunuz?" diye sorduğumda yine bir tepki alamadım. Yalnızca Çağrı gözlerini benden ayırmadan elini kaldırıp Talha'nın çenesini kapattı.
"Hadi bu salak abartıyor, sana n'oluyor Çağrı?" diye sorarken elimle Talha'yı ișaret ediyordum. Fakat yine bir tepki alamayınca sinirlenmeye bașladım. "Ama ben sizin," diyordum ki Talha elini bana doğru kaldırarak beni susturdu. "Sakın!" dedi tepki olarak. "Benim akrabam çok, hepsini becermene ne senin nefesin ne de benim ömrüm yeter yenge." dediğinde dakikalardır kıpırdamayan Çağrı onun kafasına bir tane çarptı. "Ne biçim konușuyorsun lan!"
Talha ne var dercesine omuz silktiğinde eliyle beni ișaret ediyordu. "Duymadın herhalde, nereden girip nereden çıktı bu kız amına koyayım!" kașlarımı çatarken az önce söylediklerimi düșündüm. Canım çok fazla yandığı için kendimi oyalamak için söylediğim sözlerdi. Hadi ama o kadar șeyin içinde sadece tek bir küfür vardı.
Çağrı Talha'yı haklı bulmuș olacak ki bir șey demeden bana döndü. Bense suçlu bir çocukmușum gibi ellerimi önümde bağlamıș utangaç bakıșlarla Çağrı'ya bakıyordum. Sert bakıșları üzerimde gezinirken birden yumușadı. Gülmemek için yanağının içini ısırıyordu. Fakat bakıșları gözlerime tırmanıp onu izlediğimi görünce tekrar kașlarını çattı.
Ortamda garip bir sessizlik hakimken "Özür dilerim," diye mırıldandım. Bakıșlarımı yerden hiç kaldırmamıș olsamda ikisinin de anlamsız bakıșlarını üzerimde hissediyordum. "Yani sehpandan özür dilerim."
Bașımı kaldırmadığım için halının desenlerini incelerken Talha'nın sesini ișittim. "Lan masanın olmayan 8. Ceddine kadar sallandırdın. Tek bir özürle mi kurtulacaksın?" kızan sesi kınayıcıydı.
"Ne yapayım amına koyayım? Elini mi öpeyim?"
"Ben ne bileyim amına koyayım! Git gönlünü al iște."
"Yahu bu șey canlı bile değil!"
"Bir de hakaret ediyorsun manyak karı! Sırf canı yok diye onu önemsemiyorsun." Talha'nın neden sanki bacısına laf atmıșım gibi gözleri dolmuștu?
"Siz kafayı yemișsiniz." diye hayretler içerisinde söylenen Çağrı'ya Talha ile aynı anda cevap verdik. "Sen sus!" ikimizin çıkıșı biraz sert olmuș olacak ki bir adım geriye adımlamıștı.
Sevgilimi korkuttuğu için Talha'ya öldürücü bir bakıș attıktan sonra kocaman gülümseyerek Çağrı'ya doğru tatlı olduğu kișiden kișiye değișen birkaç adım attım.
Yanına vardığımda "Sevgilim," dedim neșeyle. Elindeki paketi ișaret ederek "Bana tatlı mı aldın?" diyerek bir adım daha attım. Çağrı'nın bakıșları gülümsememe takılırken arkadan yine bu güzel anın içine eden Talha'nın sesi geldi.
"Hele cilveye bak,sanki kendisi göndermedi tatlı almaya." homurtuyla karıșık söylediği șeye gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Çağrı ise bakıșlarını dudaklarımdan hiç çekmemiști. Talha'yı duyduğuna șüpheliydim.
Așkım öyle bakma lütfen aklıma hiç uslu șeyler gelmiyor. Hele bir saat kadar önceki yașananlardan sonra.
Çağrı içten içe yaptığım uyarıları duymadığından bakıșlarını hedefine kilitlemeye devam etti. Biraz daha bakarsa Talha var demeden ona istediğini verecektim fakat șu an yeri değildi. İçerideki bu garip atmosferi dağıtmak adına uzanıp Çağrı'nın elindeki paketi kaptığım gibi "Ben bunları hazırlayayım o zaman." dedim ve ikisine de bakmadan mutfağa ilerledim.
Mutfak kapısının önüne geldiğimde Çağrı'nın söylediği șeyle durmak zorunda kaldım. "Önlük çok yakıșmıș bu arada." kașlarımı çatarak önüme baktığımda bulașıkları dizmek için rastgele seçtiğim önlüğün hala üzerimde olduğunu gördüm. Fakat fark etmediğim için beni asıl sinirlendiren önlüğün üzerinde yazan yazıydı. Kocam da kocam yazıyordu.
Mutfağa girdiğimde vücudumun cayır cayır yandığını hissettim. Ama buna rağmen kapıyı kapattım. Bir elimle kendimi yellerken tezgaha diğer elimdeki paketi bıraktım. Dudaklarım arasından uhh diye bir nefes kaçarken üst dolapların birinden üç tane tabak çıkardım. "Rezil olduk iyi mi!"
Takmamaya çalıșarak sakince paketi açtığımda küçük bir çikolatalı pasta, İzmir bombası ve çikolatalı kurabiye olduğunu gördüm. Çağrı'ya tatlı dediğimde sadece çikolataya kafa yorması beni güldürmüștü. Öküz sevgilim kendini nasıl da belli ediyordu.
Pastayı bir bıçak yardımı ile keserken zihnime dolușan düșünceler hareketlerimi ağırlaștırdı. Daha birkaç saat öncesine kadar Çağrı'dan ayrılma planları yaparken irademi kontrol edemeyerek onu öpmüștüm. Cidden bunu kesinlikle yapmamam gerekiyordu.
Bu adam benim kararlılık seviyemi bozuyordu. Onun elalarına hapsoldukça kendim olmaktan çıkıyordum. Ya da bilemiyorum, belki de sadece onun yanında tümüyle kendim oluyordum. Bu öküz benim dengemi ciddi bir șekilde bozmuștu.
Kahretsin, ben bu adama gerçekten çok așıktım.
Ama bencillik yapıp ondan ayrılmamazlık yapamazdım. Sırf ona çok așığım diye onu tehlikeye atamazdım. Yamaç'a yapılan șey zaten yeterli bir mesaj içeriyorken Çağrı'yı da riske atamazdım.
Bu oyunda bir kișinin saf dıșı kalması gerekiyordu çünkü bir ipte iki cambaz olmazdı. Bu oyundaki cambaz bendim ve yere birisi düșecekse bu kiși ben olmalıydım. Ne Çağrı ne de bașka birisi.
Eğer birisi daha benim yüzümden zarar görürse bu sefer ciddi söylüyorum ki katilim her kimse ona kendi ayaklarımla giderdim.
Babam olsaydı bunlara gerek kalmazdı belki. O beni korurdu. Korurdu değil mi? 10 yıl önce bırakıp gittiği kızı için yardım ederdi değil mi?
Belki de annemin onu aldatmasına dolaylı yoldan da olsa neden olduğum için beni affetmezdi. Bilemiyordum.
Keșke yașasaydı da gerekse beni hiç affetmeseydi.
Gözlerimin dolduğunu görüșümün bulanıklaștığında fark ettim. Gözümden bir damla yaș yuvarlanmadan önce zihnimdeki düșünceleri kovdum. Islaklık olmasa da refleksen ellerimle yanaklarımı sildim.
3 tabağı da bir tepsiye yerleștirtikten sonra dolaptan alıp doldurduğum 3 bardak meyve suyunu da tepsiye koydum. Kapıyı açmamla beraber benimkileri gördüm. Mutfak direkt olarak salona açılıyordu. Tam içeri giriyordum ki konușmaları ilgimi çekince kapının ağzında dikilmeye bașladım. Onlar beni fark etmemiști.
"Oğlum söyle diyorum iște. Eninde sonunda öğrenecek zaten ne diye saklamakta inat ediyorsun?" diyordu Talha'nın sesi.
Çağrı'nın elini alnına vurduğunu gördüm. İkisi de yeterince göz hizamdaydı. "Bir șeye inat ettiğim falan yok! İlk zamanlar söylemedim çünkü o da diğer kızlar gibi mi diye merak ettim!" Çağrı fazla bağırdığını fark etmiș olacak ki sesini sonlara doğru kıstı.
Talha'nın göz devirdiğini gördüm. "Ekin yengemin öyle olmadığını öğrendin iște. Neden hala söylemiyorsun?"
"Ne diyeyim Talha? Ya benim eski kız arkadașlarım param için benimle birlikte oldu da sen de onlar gibi misin diye kontrol etmek için sana aslında babamın ünlü bir iș adamı olduğunu hatta Büyükada'nın çoğu yerinin hissesinin üzerine olduğunu söylemedim mi diyeyim!"
"Ama gerçek bu deği," diyen Talha benimle göz göze gelince lafını yarıda keserek derince yutkundu. Onun aniden susmasını garipseyen Çağrı'nın yakıcı bakıșlarının beni bulmasıyla dudakları o șeklini aldı. Neler olduğunu ikisi de anlamıștı.
"Mavi," diyen Çağrı ayaklanmıștı ki elimdeki tepsiyi hızla mutfaktaki masaya bırakarak dıș kapıya doğru hareketlendim. Gözlerimin dolmaması için dișlerimi sıkarken çenem acımaya bașlamıștı ama umursamadım. "Mavi bir dinler misin. Sandığın gibi değil," bağırmamla lafı yarım kaldı.
"Sandığım gibi değil, öyle mi?" derken akmasını engelleyemediğim bir yașı elimle hızlıca sildim. "Beni paragöz biri olup olmadığım adına denemișsin! Hem de eski sevgililerinden gelen bir tecrübeyle!" kontrolüm dıșında bağırırken Çağrı'nın göğsüne bir yumruk geçirdim. Fakat yerinden bile oynamadı ayı!
"Yenge o kadar șeyi duydun dinledin, benim en son söyleyeceğim șeyi niye beklemedin amına koyayım! İyice Türk dizisi klișesine döndü bu olay!" Talha neden tüm olaylar beni ilgilendiriyorken kendisi daha çok bağırıp ayılıp bayılıyordu?
Öfkeden derin nefesler solurken arkamı dönüp gitmek istedim fakat Çağrı'nın kolumu tutmasıyla tekrar ona döndüm. Sıcak bir șeye değmișim gibi kolumu hızla kurtardım elinden. "Mavi lütfen bi' dinle beni. Bak gerçekler bunlar değil. O an sinirden öyle dedim ama bak yemin ederim ki öyle değil."
Düz bir ifade ile ona bakmaya devam ettim. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Bak iki dakika dinle beni sonra ne düșünürsen düșün, tamam?" elimi tutmaya yeltendiğinde elimi hızla geri çektim. Fakat onu dinlemeden gitmek istemiyordum.
Kahretsin, cidden kahretsin o ne derse desin sorgusuz inanacak bir tarafım vardı.
"Seni kimseyle kıyaslamadım. Sadece beni dinle."
Çağrı ve Talha üçlü koltukta suçlu çocuklar gibi oldukça gergin bir șekilde otururken ben tekli koltukların birinde bacak bacağa çelmiș, kollarımı göğsümde bağlamıș bir șekilde onlara bakıyordum. Hala doğruluğuna emin olamadığım bilgiler yüzünden kașlarım çatıktı.
Talha yerdeki halıyı ciddiyetle izlerken Çağrı önünde birleștirdiği ellerine bakıyordu. "Daha oturacaksak haber verin de çay kahve hazırlayıp geleyim." dedim sinirle ve aklıma gelen bir detayla ekledim: "Ya da durun, ben kendim bir koșu alıp gelirim. O kadar paragöz değiliz çok șükür, sizin paranız gitmesin!"
Talha kısık bir sesle "Estafurullah," derken Çağrı suçlu bakıșlarını bana çevirmiști. Yutkunurken Talha ile bir göz göze geldiler ve derin bir nefes alarak bakıșlarının hedefini yine beni seçti.
"Ya aslında șu an bunu söylemesi çok garip olacak ama," diye gevelemeye bașladığında Talha gözlerini devirdi. "Mavi,"
"Gerildim amına koyayım!" diye patlayan öküz herif yakasını sallayarak kendini serinletmeye çalıștı. Hareketleri içimi baymıștı. Aynı șekilde Talha'yı da boğmuș olacak ki büyük ihtimalle Çağrı'nın yarım saattir dillendiremediği cümleyi kurdu ve benim bir süre kaskatı kesilmemi sağladı.
"Ya yenge bu çocuk aslında çok zengin tamam mı. İstanbulda'ki Kılıç Holding șirketinin kurucusu babası. Büyükada'nın çoğu yerinde de hissesi ve arsası var. Babasıyla pek fotoğrafı olmadığı için haberlerde görmemiș olman normal. Aynı șekilde kardeși Kaan'ın da fotoğrafı yok. Hatta Kaan uzun zamandır bu șan șöhretten bıktığı için șehir dıșına çıkmıștı." soluklanmak adına duraksadı. "Șu para mevzusu da bu salağın çok eskiden yani babasının evindeyken ki zamanlarda olan sevgililerinin Çağrı'yla zengin olduğu için olmasından kaynaklıydı."
"Ateșli'm o kızların farkındaydı fakat o zamanlar sadece takıldığı için fazla önemsemiyordu. Sana așık olunca da senin de o kızlar gibi olup olmadığını merak ettiği için bu gerçekleri sana söylemedi ki asıl neden bu değil, yani seni önemsiyordu ve bu zamana kadar parası için birlikte olduğu kızların aksine senin bu salağı part- time iște çalıșan birisi olsa da sever mi diye test etti." yanlıș bir șey söylemiș gibi cümlesini düzeltti. "Yani merak etti."
Çenem neredeyse zemine deyecekken Talha rahatlamıș gibi rahatça sırtını koltuğa yasladı. Gözlerini daha yeni kapatmıștı ki aklına bir șey gelmiș gibi aniden doğrudu. "Ama ben senin en bașından beri öyle olmadığına inanıyordum yenge." eliyle tamam ișareti yaptıktan sonra eyvallah dercesine göğsüne vurdu.
Șașkınca Çağrı'ya dönerken onun kilitlenmiș bir șekilde Talha'ya baktığını gördüm. Onun da çenesi iki karıș açılmıștı. "Ya- yani se-sen" kelimeleri bir türlü toparlayamıyordum.
"Yuh!" diye bağırdıktan sonra ellerimi saçlarıma daldırarak gülmeye bașladım. "Yuh yani gerçekten yuh amına koyayım ya!"
Dakikalar sonra Çağrı bir tepki vererek "Talha," dedi. Talha mesajı anlamıș gibi ayaklandı. Bir șey demeden yanımızdan gitti,yaklașık yarım dakika kadar sonra dıș kapının açıldığını duydum.
İkimiz de bir șey demek için acele etmedik. Ben duyduklarımı sindirmeye çalıșıyordum, Çağrı ise bana zaman tanıyordu. "Yani," dedim bir 15 dakika kadar sonra. "Bu duyduklarım... Nasıl desem,"
"Saçma." diyerek cümlemi tamamladı. "Part- time çalıșan bu çocuk nasıl oluyor da babası neredeyse Büyükada'nın yarısına sahip oluyor diye düșünüyorsun değil mi? Evet, gerçekten saçma."
Bir șey demeden onu dinledim. Ardından yutkundum. Dudaklarım aralandı fakat bir șey diyemedim.
Biraz geçmiși yokladığımda bazı anılar düștü zihnime. Kaan'ın bana yüklü miktarda kıyafet alması, Çağrı'nın annesinin arabası, babasının karakol ișlerimi kolayca halledebilmesi... Her șeyi geçtim, soy isminden nasıl șüphelenmemiștim?
Kahretsin nasıl bu kadar kör olabildim?
"Yalnızca bir iki yıl kadar önce zengin züppenin tekiydim." diye anlatmaya bașladığında boșluktaki bakıșlarım ona döndü. Bana bakmak yerine önünde birleștirdiği ellerine bakıyordu.
"Baba parası yiyen, bir eli yağda bir eli balda bir çocuktum. Okulu umursamazdım, neredeyse günlerimin hepsini partilerde geçirirdim." aniden durunca kașlarımı çattım. Bir șeyi düzeltmek ister gibi bana baktığında "Usluca," dedi ve ekledi; "Fazla usluca."
Neden tam tersini hissediyordum?
"Neyse, iște Talha salağının dediği gibi babamın birden fazla șirketi var ve benim de üniversiteyi bitirip șirketinin bașına geçmemi istiyordu."
"Abim kabul etti ama iște ben kabul etmedim çünkü farklı bir meslek düșünüyorum." dediğinde zihnimde iki soru belirdi fakat ben beni daha fazla șașırtan birisini sordum. "Abin?"
Bunu neden sorduğumu anlayamamıș gibi kașlarını hafifçe çattı. Ama beni yanıtsız bırakmadı. "Kaan iște."
Șașkınca dudaklarım aralanınca çatık kașlarıyla bakıșları dudaklarıma indi. Hayır,yanlıș anlamamalıydı sadece Çağrı'yı daha büyük bildiğim için șașırmıștım.
Garip kaçmaması adına "Sadece senin ondan büyük olduğunu sanıyordum." diyerek açıkladım. Sonuçta sevgilimdi ve abisi hakkında duyduğum bu ani șașkınlığı farklı anlayabilirdi. Bunun güvenle alakası yoktu çünkü ben olsam ben de sinirlenirdim.
"Aslında abim de sayılmaz. Aramızda sadece 7 ay var." dediğinde kașlarımı kaldırdım. Yani Kaan daha büyüktü? Ama kafamda oturmayan bir șey vardı. Bakıșlarım onu bulurken "Ama parti yapıldığı gün Kaan aniden gelmiș ve sana abi demiști?" bunu hatırladığıma hayret eder gibi kașlarını kaldırdı.
"Sadece benden 7 ay büyük olduğu için dalga geçiyor. Arada diyor öyle." derken bu konudan sıkılmıș gibi gözlerini kaçırdı.
Konuyu daha fazla uzatmamak adına toparlandı. "Babamla bir gün çok șiddetli bir kavga ettik ve benden bir șey olmayacağını eğer o olmasaymıș benim hiçbir șey yapamayacağımı söyledi. Ben de sinirlendim ve ona kendimi kanıtlamak adına tüm mal varlığından firar ettim."
"Ama annem çok üzüldü,çok ağladı. Hiç değilse onların gözetimi altında çalıșmamı istedi. Kabul ettim ama hiçbir zaman, hiçbir șekilde babamdan yardım istemedim." bunları söylerken kendisiyle gurur duyar gibi sesi neșelendi. Șöyle bir düșününce gurur duymakta haklı olduğunu düșündüm. Sonuçta onun için sancılı bir süreç olsa gerekti.
"Hani șu an çalıștığım Yıldız Kafe var ya, o kafeyi babam anneme açtı. İsmi de oradan geliyor." Çağrı'nın annesinin adı Yıldız'dı.1
"Okul konusunda bir șey demedim çünkü okul için cidden paraya ihtiyacım vardı." yarım ağız güldü. "Bu konuda gururumu rafa kaldırıyorum."
Dudağımda bir tebessüm belirdi ama tamamen samimiyetsiz, anladım der gibi bir gülümsemeydi. Oturduğum pozisyon rahatsız edince kalçamı hareket ettirerek biraz yayıldım ve bacak bacak üzerine attım.
"Yani Mavi," dedi Çağrı ve oturduğu üçlü koltuktan kalktı. İki koca adımda önüme geldiğinde ona bakmadım. Stresle bacağımı sallarken bir anda Çağrı önümde diz çöktü. Șașkınca ona döndüğümde onun gülümseyerek bana baktığını gördüm. Ellerini kaldırıp göğsümde kenetlediğim ellerimden birini tuttu. Elim bir anda iki avucunun içinde sıcacık oldu.
"Seni kullanmadım, seni kimseyle karșılaștırmadım. Sadece ben seni gerçekten çok sevdim. Sen bazen benim gözümde küçücük bir kız çocuğu oluyorsun bazen küfürbaz bir ergen. Ama șu bir gerçek ki ben seni kalbimde büyüttüm. Öyle bir büyüttüm ki gerçek olmamandan korktum. Beni bırakıp gidersin diye deli gibi korktum. Ve haklısın tüm bu olanları sana söylemeliydim, özür dilerim."
Hiç nefes almadan söyledikleri karșısında onunla beraber benim de nefesim kesildi. Bakıșlarımı kaçırdığımda "Kalk Çağrı," dedim. "Dizlerin hep böyle kırılır mı?" boğazımı yakan bir kor alevle yutkunamadım. Öyle ki o alev tüm vücudumu cayır cayır yaktı.
"Bırak," dedi öylesine bir șey söyler gibi. "Bırak, varsın yalnız senin önünde kırılsın dizlerim. Yalnız senin önünde eğilsin bașım." ellerinin arasındaki elimi tuttuğunda göğsüne bastırdı. Avucumun içindeki kalbi öyle gür, öyle hızlı atıyordu ki șașkınlıktan aralanan dudaklarım bir an kapanamadı. "Yalnız seni göstersin kalbim."
Yutkunurken gözlerim doldu. O ise bana o kadar, o kadar güzel bakıyordu ki kendimi bir an dünyanın en değerli kișisi hissettim. Öyle güzel șeyler söylüyordu ki kendimi bir an buna layık değilmișim gibi hissettim. O, o kadar güzeldi ki kendimi unuttum bir an.
"Affettin mi beni?" diye öyle masumca sordu ki yanağımdan bir yaș yuvarlandı. Bakıșları yanağımda bir yol izleyen yașa kaydığında o her zaman çattığı kașlarını bu sefer rahat bıraktı. Gülümsemesi yerini korudu. Mutluluktan ağladığımı düșünüyordu.
Hala göğsünün üzerinde tuttuğu elimi sıyırarak kurtardım. Bakıșlarımı ona çeviremezken "Özür dilerim." dedim. Oturduğum koltukta ayaklandığımda da ona bakmadım. Hak etmiyordu. Kendini kanıtlamaya çalıșan, kendi ayakları üzerinde duran bu genç benim yüzümden zarar görmeyi hak etmiyordu.
Babası olmayan, annesi tarafından ihanet yiyen, peșinde bir katil olan beni hak etmiyordu. Ben çevreme zarar veriyordum. Yamaç șu an benim yüzümden hastanedeydi. O da sırf beni seviyor diye bir gün ölme korkusu yașamamalıydı.
Belki de hayatımda ilk defa bu kadar bir bașkasını düșünüyordum. Onu düșünüyorum diye bana kızmamalıydı. Lütfen kızmasındı. Ben onu düșünüyordum yemin ederim ki sadece ona bir șey olacak diye korkuyordum. Yeter ki ona bir șey olmasındı.
Ona bir șey olmasındansa kendi ecelime kendim gitmeyi yeğlerdim.
Akan burnumu çektim. "Özür dilerim," dedim dakikalar önce söylediğimi tekrarlayarak. "Bu sefer olmaz Çağrı. Bak çok gençsin ve yakıșıklısın tamam mı. İllaki seni seven birileri olacaktır. Benim gibi enerjik, küfürbaz, genç milyonlarca kız var." ona bir kez bile bakmadım. Nasıl baktığını görmemeliydim. Bu sefer dayanamazdım, bu sefer bu iși bitirmeliydim.
"İnanıyorum kendine layık bir kız bulacaksın. Sadece belalı olmadığına ve normal bir hayatı olmasına dikkat et olur mu?" son soruyu sorarken sesim öyle bir titremiști ki bir an oturup hüngür hüngür ağlamak istedim. Saatlerce hiç durmadan ağlamak istedim ama babamın öldüğünde sırf annem üzülmesin diye sessiz sessiz ağladığım gibi değil, herkesin duyacağı kadar yüksek sesle ağlamak istedim.
Gitmek için hareketlendiğimde bir anda ayaklanarak dev gibi cüssesiyle önümde dikildi. İlk defa ona baktığımda yüzünün ıslak olduğunu gördüm. Ağlamamalıydı, dayanamazdım. "Be-" derken kașlarını çattı. Birkaç kez kekeledikten sonra "Ben anlamıyorum. Sana gerçekleri anlattım. Șimdi, o halde neden ayrılmak istiyorsun benden?"
Onu cevapsız bıraktım. "Bana bir sebep vermek zorundasın. Mantıklı bir açıklaman olmalı." sesi kızgın çıkıyordu. Bana tüm saydamlığı ile açılmasına rağmen neden böyle bir karar aldığımı sorguluyordu. Bir șey demediğimi görünce "Siktir!" diye bağırdı. Bir anda arkasına dönüp koltuğa sert bir tekme attığında korkuyla irkildim. Öyle sert vurmuștu ki üçlü koltuk arkaya kaymıștı.
"Ben sana her șeyi anlattım ve sen yine de benden ayrılmak istiyorsun,neden diye soruyorum. Cevap vermiyorsun!" öyle gür bağırıyordu ki avuçlarımı sıktım. Islaklığından parıldayan gözleri artık öfkeden parlıyordu. "Bana cavap ver!" diye öyle bir bağırdı ki sanki bir anda hava gürledi. Ama hayır, hava oldukça güneșliydi.
Üzerime doğru yürüdüğünde bir adım geriledim. Bakıșlarım yerdeyken adımlarının durduğunu gördüm. Sıktığım ellerim titrerken korkudan derin derin nefesler aldım.
"Sinirlisin," dedim belki dakikalar sonra. Yutkunduğumda derin derin solumaya devam ettim. "Haklısın ama bağırmasan olur mu? Öyle çok korkuyorum."
Aklıma babam geldi. O bana hiç bağırmazdı. Belki kızardı ama bağırmazdı. Azarlardı ama sesine dikkat ederdi. Sonra Yamaç'ı hatırladım. O da arada bağırırdı ama çok değil. Zaten sesi çok yüksek çıkmazdı o yüzden ondan korkmazdım. Ama o çok bağırıyordu, o beni korkutuyordu.
Sıkıntılı bir nefes verdiğini duydum. "Özür dilerim," dediğinde sesi artık kızgın veya öfkeli çıkmıyordu. Ama sesinde birçok anlam vardı. Yorgunluk,üzgünlük belki de çaresizlik. "Özür dilerim," dedi bir kez daha.
Bana doğru bir adım atmaya kalkıșınca geri gittim. Derince yutkunduğunu ona bakmasam da hissedebiliyor ve duyuyordum. "Ne istiyorsun, önünde diz çöküp yalvarmamı mı? Yaparım Mavi. Onu da yaparım zaten yapmadığım bir șey değil. Sadece sen ol yanımda. Sadece sen ol,"
Bakıșlarım hızla ona döndüğünde omuzları düșmüș bir șekilde bana baktığını gördüm. Gözlerinden durmaksızın yașlar akıyordu. O yașların sebebi olmak canımı yakıyordu.
"Neden? Yani anlamıyorum. Hayır, sırf sana anlatmadığım bu olaylardan dolayı ayrılmak istediğine inanmıyorum. Bașka bir șey var,değil mi?" sesi evet dememi yalvarırcasına çıkıyordu.
Bu olay neden bu kadar uzamıștı? Benim șimdiye kadar buradan gitmem gerekiyordu.
Gözlerinin en derinine baktım. "Sorgulama lütfen. Bak, belki beni suçluyorsun ama her șeyin senin için olduğunu bil tamam mı, kendine iyi bak Kılıç. Hiç kimse için kendini üzme. Sen çok iyi bir insansın." her kelimemin ardından yapma dercesine bana baktı. Yapma dedi. Yalvarırım.
"Saçmalıyorsun." dedi. Elleriyle bir anda kafasına vurmaya bașlayınca korkuyla ona baktım. "Sikeyim bir șey mi yaptım, ben hatırlamıyorum Mavi sen söyle. Kırıldın değil mi, sana söylemediğim için kır-" diyordu ki sertçe bağırarak onu susturdum.
"Kes șunu! Konu sen değilsin, konu benim! Ben ve lanetim. Benim yüzünden sana zarar gelmesin diye uğrașıyorum ama sen aptal gibi anlamamakta inat ediyorsun!"
Gözleri bir anda parlayınca kașlarımı çattım. Bir șey olduğunu anlamıș gibi șașkınca dudakları aralandı. Ne demek istediğimi anladı, değil mi?
"Yani sen șimdi," diyordu ki araya giren bir müzik sesi konușmasına engel oldu. Arka cebimden gelen Kenan Doğulu - Rütbeni Bileceksin șarkısı șu an ki atmosferle hiç uyușmuyordu.
Telefonu almak için bir hamle yapmadım fakat ısrarla çalmaya devam ediyordu. "Aç istersen." dedi Çağrı ama sesi burada değilmiș gibiydi. Bir șey düșünüyor olmalıydı. Arkasını dönüp elleriyle yanaklarını sildi. Arkasından huzursuz bir nefes vererek arka cebimdeki telefona uzandım. Zeliș arıyordu.
Boğazımı temizleyerek kapanmak üzere olan telefonu açtım. "Alo?"
"Alo Ekin," diyen sese kașlarımı çatarken "Caner?" dedim șașkınca. Çağrı hızla bana döndüğünde çatık kașlarıyla bakıștım.
"Evet benim. Ekin, Zeliha'ya dünden beri ulașamıyorum acaba seninle mi?" sesindeki endișeli tını beni de telașlandırmıștı. Zorla "Ha-hayır," diyebildim.
"Delireceğim," dedi kafayı yemișcesine. Ardından söyledikleri bedenimi kaskatı keserken telefonun da elimden kayıp düșmesine neden oldu.
"O zaman neden yatağında merak etme sevgilim arkadașınla iyi anlașacağız yazan bir not var ve notun bașında Ekin'e diyor?"
Merhaba canolar, özlediniz mi beni?
Nasıl gidiyor okul, karneler ne alemde? 👻
gevezeliği bırakalım da asıl mevzumuza gelelim. Bana kızgın olduğunuzu biliyorum neredeyse bir aydır bölüm gelmiyor.
nasıl desem bilemiyorum. Șu aralar çok depresip bir haldeyim. Bu kitapla ilgili. Sanki yazdığım her bir șey çok saçmaymıș gibi geliyor. Çöp yazıyormuș gibi geliyorum.
evet, yayımladığım ilk kitap bu ve sadece basit bir wattpad kitabı ama ben neden bu kadar kafaya taktım, bilmiyorum.
yazmak gelmiyor içimden kitapta sanki çelișkiler var gibi hissediyorum ama bulamıyorum. En ufak bir açık bulsam kitabı silecek bir ruh halindeyim.
bu bölümü bile zorla düzenledim. Düzenlerken değiștirdiğim çok kısım oldu. Allah așkına cringelik komasına girdim siz nasıl seviyorsunuz bu kitabı ya 🤧
sizi çok fazla da bekletmek istemiyorum çünkü size karșı da sorumluluklarım var.
lütfen kitapla ilgili düșüncelerinizi objektif bir șekilde buraya yazar mısınız? Kötü olsa bile. 1
bir de istek sahneniz falan var mı? Talha'nın çok fazla araya girdiğine dair mesajlar aldım. Talha benim kurtarıcım ama ya nLAnslanalanal
neyse bir sonraki bölüm için sizi fazla bekletmeyeceğim, șimdilik kendinize iyi bakın 🫶🫶🫶
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.33k Okunma |
715 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |