28. Bölüm

28. Benim Yüzümden Biri Daha Zarar Görecek

Nisabzzz6644
nisabzzz6644

 

 

Yeni bölümden herkese merhaba.

 

 

Nasılsınız, okul falan nasıl gidiyor?

 

 

Bu arada kitabı önceden buradan okuyanlar orada spoi veriyor. Lütfen açık spoi vermeyin, burada ilk defa okuyanlar var çünkü 🫶🫶

 

 

Birisi yorumda katil Kaan demiș?

 

 

Pardon katil açıklandı da benim mi haberim yok HSAOSOASKSL

 

 

Her neyse size keyifli okumalar diliyorum baysss 👋🫶

 

 

🎤 Yüksek Sadakat - Hadi Gel İçelim🎤

 

 

 

******

 

 

Düșünmeden edemiyordum. Șu iki haftalık tatile gelmemiș olsaydım eğer tüm bunlar yine olur muydu?

 

 

Belki annem babamı aldatmazdı, Yamaç zarar görmezdi, Gizem tehdit edilmezdi -ki canı ile tehdit edildiğine emindim- ve en önemlisi yeni bulduğum arkadașım kaçırılmazdı. Belki de peșimde hiç, bir katil olmazdı.

 

 

Dur, zaten bu tatili katil ayarlamamıș mıydı? Bu tatil zaten planlıydı. Sadece benim gelmem amacıyla organize edilen bir tatildi.Daha önceki sınıflara böyle bir etkinlik yapılmamıștı. Sadece bize yapılması zaten fazlasıyla garipti ve kahretsin ki herkes gibi ben de bu tuhaflığı sorgulamamıștım.

 

 

Bazı gerçeklere ulașmak için müdürle konușmaya mecburdum. Dur bir dakika! Müdür katili biliyor olabilirdi. Sonuçta katil her kimse onunla yüz yüze görüșmüș olmalıydı. Aradığım cevaplar müdürde olmalıydı.

 

 

Aslında her șeyin çözümü çok basitti ama her șeyin üst üste gelmesiyle ben fazlasıyla körleșmiștim. Ayrıca cevaplarımın sahibi normal birisi değildi. Her an öldürmek isteyeceğim birisiydi.

 

 

Bu tatil zaten olacaktı ve saydığım tüm șeyler illaki yașanacaktı. Bu katilin kaderle oynadığı bir oyundu. O düzmüștü ve kader gerçekleșmiști. Sorun ise bu oyunun sonucunu ödeyen kișinin ben olmamdı. Hatta bu oyun zamanla o kadar büyümüș ve gelișmiști ki sadece beni değil çevremdeki kișileri de halkası içine almıștı.

 

 

Fakat kader katilin bu kadar üzerime gelmesine dayanamamıș ve bana dayanma gücü olarak birisini vermiști. Çağrı, öküzüm, kalp çağrım kaderin bana verdiği dayanma gücüydü.

 

 

Kader beni bu ödüle layık görmüștü ve onu bana vermiști. Fakat kaderin de unuttuğu bir șey vardı. Evet, kader bize olayları yașatırdı ama onu belirleyen de bizdik. Benim kaderim katilin elindeydi ve katil kaderimi nasıl șekillendirecekse ben onu yașardım.

 

 

Katil kaderin bana verdiği hediyeyi benden almak istemiști.

 

 

Beni bu oyun halkasına aldığında zaten benim için olumlu bir șey olmayacaktı, değil mi? Çağrı kaderin bana istisnasıydı ve o da elimden kayıp gidiyordu.

 

 

Çağrı'nın kurduğu cümle ile geçmișe doğru bir yolculuğa çıkan zihnim șimdiki zamana geri döndü. Hala aynı donuk ifademle karșıma bakıyordum. Elimden kayıp düșen telefon kapanmıștı çoktan.

 

 

"Mavi?" diye sorarcasına adımı söyledi. Hayır, benim adım Mavi değildi. O bana Mavi diyordu. Alıșmamam gerekiyordu. Ama kahretsin ki adımı soranlara Mavi diyebileceğim kadar alıșmıștım.

 

 

"Ne oldu, Mavi yalvarırım artık bir tepki ver. Korkutuyorsun beni," uzaklardan bir ses geliyordu ama seçemiyordum. Kulağımda denizin derinliklerinde yüzüyormușum gibi bir basınç vardı.

 

 

Sanki her yer dönüyordu. Yer, Çağrı'nın sinirle ittiği koltuk, televizyon... Her șey bulanıktı ve dönüyordu. Ağlamaktan sırımsıklak olan yanaklarımda bir çift sıcaklık hissettim. Az önceki derinden gelen sesi bir kez daha duydum. "Mavi bana bak,"

 

 

Odaklandığım noktadan gözlerimi zorla alarak sarhoș gözlerle o sesin sahibine döndüm. Gördüğüm elalar zihnimde bir ampul yanmasına neden oldu. Artık o ses bana yabancı değildi. "Mavi,"

 

 

"Çağrı," diye ilk bașta birkaç kez kekeleyerek konuștum. Hızla bașını onaylarcasına așağı yukarı salladı. "Benim," derken gözleri titrești. Gözleri dolmuștu. Yanaklarımı içine hapseden ellerini üzerimdeki baskıyı artırdı. "Benim," dedi bir kez daha.

 

 

Olanlar tek tek zihnime bir film șeridi gibi gelirken aniden ellerimle yanaklarımı tutan ellerini kavradım. Dehșet içinde bir ifadeyle ona bakarken "Çağrı." dedim bir kez daha.

 

 

Sonsuza kadar ona yine bu șekilde seslensem bıkmayacakmıș gibi bir kez daha bașını salladı. "Söyle sevgilim. Söyle Mavi'm," gözlerim dehșetle etrafta dolașırken kașlarımı çattım ve hızla geri çıkarak yanağımdaki ellerinden kurtuldum. Elleri boșa düștü. Ellerim boșa düștü.

 

 

"Çağrı Zeliș, Çağrı o katil Zeliș'i kaçırmıș. Çağrı Zeliș'e zarar verecek, Çağrı birisi daha benim yüzümden zarar görecek," deli gibi ağlarken dudaklarım arasından bir hıçkırık firar etti. "Çağrı benim yüzümden biri daha zarar görecek."

 

 

Sakinleștirmek ister gibi delice çırpınan beni kollarımdan tuttu ve ona bakmama neden oldu. Islak gözlerim onu bulanık görürken gözlerindeki yakıcı ifadeyi çok iyi bir șekilde görebiliyordum. "Dur, sakin ol."

 

 

"Ama," dedim ve titreyen dudağımla "Zeliș, benin yüzümden, Çağrı," kelimeler anlamsız bir șekilde dudaklarımdan çıkarken beni sırtımdan tuttuğu gibi göğsüne çekti ve kolları belimi sarmaladı. Göğsünde hıçkıra hıçkıra ağlarken "Sana söz veriyorum ona bir șey olmayacak. Ben halledeceğim." dediğini duydum.

 

 

Ben ne kadar paniksem o bir o kadar sakindi. Fakat șu an bunu sorgulayacak durumda dwe

 

 

Bir șey demezken göğsünde ağlamaya devam ettim. Ne söylediği beynime sonunda ulașınca kașlarımı çattım. "Sen nasıl ha- halledeceksin ki?" ona inanmıyordum ama umutla çıkan sesime de engel olamıyordum.

 

 

Gözlerimde her ne gördüyse yavașça yutkundu. Sorduğum soruya cevap vermek yerine "Arayan kiși sana tam olarak ne dedi?" diye bana sordu. Kașlarımı çattım. "Zeliș'in yatağında bir not bulmuș. Notta merak etme sevgilim arkadașınla iyi anlașacağız yazıyormuș ve bașında da Ekin'e diyormuș."

 

 

Sıkıntılı bir nefes bırakırken gözlerini yumdu. Ağzının içinde sıkıntıyla bir șeyler gevelemiști ama ne dediğini tam anlayamadım. Gözlerini tekrar açtığında benim ıslak mavilerime uzunca baktı. "Bu herif sana normalde sevgilim diyor, değil mi," diye sorduğunda hızlıca bașımı salladım.

 

 

"Notta bilerek Ekin'e yazmıș çünkü bulan kișinin senin yüzünden bir șeyler olduğunu düșünmesini istiyor." dediğinde bir kez daha bașımı salladım. Buraya kadarını ben de tahmin edebilirdim. "Ne demek istiyorsun?" diye sorarken șiddetle burnumu çektim.

 

 

Çağrı beni yanıtsız bıraktı. Fakat birkaç dakika sonra bir șeyi çözmüș gibi gözleri kocaman açıldı. "Özür dilerim." dedi gözlerime bakarken. Ne olduğunu anlamamıștım ama iyi șeyler olmayacaktı, değil mi?

 

 

"Çağ,"

 

 

"Mavi, o Zeliș'e zarar verecek. Notun bașına senin adını yazdı çünkü Zeliș'in senin yüzünden zarar gördüğünü gösterecek. Mavi, o seni polise vermekle tehdit edip yanına çağıracak."

 

 

___&&___

 

 

İçim rahat etmeyince otele dönmüștüm. Çağrı beni bırakmak istememiș ve benimle gelmiști. Yanımda olmasını istemiyordum ama kafam o kadar doluydu ki gelmesine bir șey dememiștim.

 

 

Zeliș ile kaldığımız odadaydık. Geleli 10 dakika olmuș muydu emin değildim. Caner stresle ortada volta atarken Melike'de onunla beraber dönüp duruyor ve ona bir șeyler söylüyordu. Dalgalı saçları beline kadar uzanıyordu ve koyu kahve gözleri endișeyle bakıyordu.

 

 

Begüm ise bir eli çenesinde Zeliș'in yatağını inceliyordu. Deniz ortalıklarda görünmüyordu. Buğra'da Begüm'ün yanındaydı ve onu omuzlarından tutuyordu. Ne ara bu kadar yakınlașmıșlardı bunlar bilmiyordum.

 

 

Buğra'dan ayrı kalamayan Batıcan'da buradaydı. Bakıșlarını arkama dikmiști. Kısa bir an arkama baktığımda Çağrı'ya baktığını gördüm. Sanırım ilk defa gördüğü bu yüzü sorguluyordu. Çağrı'nın ise bana baktığını görmemle hızla önüme döndüm. Kimseyi umursamıyordu.

 

 

"Anlamıyorum," dedi Caner kafası karıșmıș gibi. "Ne oldu anlamıyorum. Zeliș'i en son sen görmüșsün," derken yanındaki Melike'ye dönmüștü. "Sonrası yok, kafayı yiyeceğim." derken ellerini sinirle saçlarına daldırdı.

 

 

Sonra birden bana dönünce gereksizce yutkundum. Elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim burușmuș bir kağıdı bana doğru salladı. "Bu ne demek oluyor," diye sorduğunda bir kez daha yutkundum.

 

 

"Yok ben polise gideceğim," dediğinde Begüm temkinli bir sesle "Daha 24 saat bile olmadı. Bence abartıyorsunuz. Dün gece hep beraberdik. Sabahında da," derken dikkatlice bana döndü. "Sabah var mıydı, odada mıydı yani?" diye sordu. Hızla bașımı salladım. Tekrar Caner'e döndü. "Bence boșuna endișeleniyoruz. Melike siz ne zaman görüștünüz?" diye bu sefer de Melike'ye döndü.

 

 

Melike titrek bir sesle "Sa-sabah birlikte kahvaltı yaptık. Saat 11 gibi falandı." dedi. Begüm bașını sallarken telefonuna baktı. "5 saat olmuș." dedi.

 

 

Caner sinirleri bozulmuș gibi "Aa doğru ne olmuș ki, sadece kız kardeșimdem 5 saatir haber alamıyorum. Telefonu kapalı. Yatağında saçma bir not var!" o kibar kișiden hiçbir șey kalmamıștı. Șu an o kadar sinirliydi ki tüm adayı ateșe verecek gibi bakıyordu.

 

 

Caner bir anda çatık kașlarıyla bana dönünce irkildim. Arkamdaki Çağrı'nın gerildiğini hissettim. Caner kan çanağına dönen gözleriyle bana bakarken "Sahi," dedi. "Bu not ne? Neden Ekin'e diyor? Ekin sen biliyor musun nerede olduğunu. Bak söyle, biliyorsan yalvarırım söyle." derken bir anda gözleri umutla bakmaya bașladı. "Șaka, değil mi, tüm bunlar bir șaka. Hah, kamera nerede, nereye el sallıyoruz?" diyerek etrafında dönmeye bașladı.

 

 

Zorla yutkunurken bu soruların hedefi olacağımdan korkuyordum. Caner'in olanları kabullenmemesi ise kalbimi sıkıștırıyordu. Begüm bile neler olduğunu bilmiyordu. Sadece Zeliș'e anlatmıștım. Yani o her ne durumdaysa neden olduğunu biliyordu.

 

 

Herkesin sorgu dolu bakıșları benim üzerimdeyken belimde bir el hissettim. Ona dönmezken Çağrı eğilerek dudaklarını kulağımın dibine getirdi. Yanağı yanağıma deyiyordu. Sıcak nefesi içimi okșadı. "İçinden ne geçiyorsa onu yap. Tek kelime etmek istemezsen söz veriyorum hemen seni buradan götürürüm. Ama anlatmak istersen korkma. Ben hemen arkandayım."

 

 

Bugünkü su ihtiyacımı karșılayacak kadar yutkunmama bir tane daha ekledim. O kadar karıșık bir ruh halindeydim ki ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Zeliș öylesine bir yerde de olabilirdi ama o zaman bizi arardı. Caner'i arardı.

 

 

Düșündüm. Cidden o pisliğin Zeliș'i kaçırma ihtimalini düșündüm. Bunu düșünmemle birlikte vucudum karıncalandı. Bu ihtimal olmamalıydı. Zeliș dayanamazdı. O, çok korkardı.

 

 

Ama o pisliğin ne yapabileceğini de kestiremiyordum. Yamaç'ı komalık eden bu adam bana yeterince göz dağı vermiști. Onun istediği benim Çağrı'dan ayrılmamdı.

 

 

Bu tatilin amacı da buydu değil mi? Neden Büyükada bilmiyorum ama katil beni buraya çekmek istemiști. Onun istediği benimle olmaktı ama Çağrı son dakika sürprizi olmuștu. Ama anlamadığım șuydu: Neden beni ondan ayırmak istiyordu? O pislik isterse beni de kaçırabilirdi. Neden çevreme zarar veriyordu? Direkt beni alsaydı ya.

 

 

Dudaklarım aralanırken "Ben," dedim ve sustum. Çağrı'nın belimdeki eli sıklaștı. Bașımı kaldırdım. "Aslında bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum." diye lafı gevelemeye bașladım.

 

 

Tekrar ağzımı açmıștım ki odanın kapısı alacaklı gibi çalınmaya bașlayınca herkesin bakıșları o tarafa döndü. Caner direkt olarak "Zeliș," diye kapıya yöneldi ve kapıyı açtı. İçeri giren kiși ben ve Çağrı dıșındaki herkese yabancıydı. "Zeliha!" diyerek Talha içeri girdi.

 

 

Tam ortaya geldiğinde gözlerini etrafta gezdiriyordu. "Zeliha, Zeliha nerede?" diye sordu onu göremeyince. Onu ilk defa bu kadar telașlı görüyordum. Ağlamıș olacak ki gözleri șiști.

 

 

Olanlardan ne ara haberdar olmuștu bilmiyordum. Bakıșları bana döndüğünde "Zeliha nerede?" diye sordu. Ama bir cevap vermemi beklemeden bu sefer Çağrı'ya döndü. Çağrı sessiz kalırken Talha eliyle ağzını kapattı.

 

 

"Bu kim?" diye Batıcan Buğra'ya doğru fısıldadı. Tabii ortamda ölüm sessizliği varken ne dediği çok net duyuluyordu. Buğra bilmiyorum der gibi omuz silkti.

 

 

"Sen hayırdır birader?" diyerek Caner sinirle geri içeri girdi. Normalde Talha onun boyu yüzünden korkardı ama bu sefer sinirle ona bakmaya bașladı. "Asıl sana hayırdır lan!" diyen Talha Caner'in Zeliș'in abisi olduğunu unutmuș olmalıydı.

 

 

"Talha," diye Çağrı'nın onu uyarmasına rağmen Talha diklenmeye devam etti.

 

 

"Zeliha nerede! Niye ulașamıyorum ben ona? Nerede o!" diye bağırırken sinirle cebindeki telefonu çıkarmıș ve birden duvara fırlatmıștı. Telefon duvarda parçalanırken Melike küçük bir çığlık attı. Fakat Talha telefonu bilinçsizce attığı için telefon Begüm'e gelmiști. Tabii yanındaki Buğra son anda Begümü tutarak kafasını yere eğmiști.

 

 

"Talha!" diye Çağrı șiddetle bağırdı. Talha öfkeli bakıșlarını ona çevirirken "Yeter!" dedi Çağrı. Aynı anda Buğra'da "Ne yapıyorsun lan sen!" diyerek Talha'nın üzerine yürümeye bașladı. Caner'de onun üzerine yürürken Begüm Buğra'yı; Melike ise Caner'i tutmaya çalıștı. Ortama fransız kalan Batıcan ise öylece olanları izliyordu.

 

 

Ortam bir anda gerilince herkesin sesi birbirine karıștı. Caner ile Buğra aynı anda Talha'nın üzerine doğru yürüdü ve Buğra Talha'nın suratına bir yumruk indirdi. Melike korkuyla çığlık atarken Begüm Buğra'ya sesleniyordu. Çağrı bu olandan sonra belimdeki elini çekti ve üç koca adımda gidip Buğra'ya bir yumruk attı.

 

 

"Sen kime vuruyorsun lan!" diye bağırdığında Buğra çoktan benim yatağıma serilmiști. Öyle șiddetli vurmuștu ki Buğra'nın dengesini kaybettirmiști. Begüm panikle ona doğru koșarken bu sefer de Batıcan "Asıl sen kime vuruyorsun lan pușt herif!" diyerek Çağrı'nın üzerine yürüdü.

 

 

Dakikalardır dili lal olan ben ise kime bakacağımı șașırmıștım. Batıcan'ın Çağrı'ya bir yumruk geçirdiğini gördüğümde "Yeter!" diye yüksek sesli bir çığlık attım. Yerimde tepinirken gözlerimi yumdum ve ellerimle kulaklarımı kapattım. "Yeter, yeter, yeter, yeter!"

 

 

Ortam bir anda derin bir sessizliğe gömüldü. Gözlerimi açtığımda Çağrı'nın bir eliyle Batıcan'ın yakasından tuttuğunu ve diğer elini yumruk yapmıș bir șekilde yüzünün biraz önünde durdurduğunu gördüm. Donmuș bir șekilde bana bakıyorlardı. Buğra uzandığı yerden ve Begüm'de onun omuzlarını tutmuș bir șekilde bana bakıyordu. Caner ise Talha'yı yakasından kedi eniği gibi tutmuș, onu havada tutuyordu. Abartmıyorum Talha havadan bana bakıyordu. Melike ise sevgilisinin kolunu tutmuștu.

 

 

Herkes kendini en sonki pozisyonunda sabitlemișken sorgulayan bakıșları benim üzerimdeydi.

 

 

"Bu tatile geldiğimizin 2. Ya da 3. Günündeki partide bir çocuk beni taciz etti. Belki biliyorsunuz partinin ertesi günü Tolga Polat cinayeti habere çıkmıștı. Bana beni taciz eden çocuktu o," ben deli gibi bağırırken herkes hala aynı șekilde beni izliyordu.

 

 

"Sonra doğa yürüyüșüne gitmiștik ya hani. Ben kaybolmuștum, o zaman bir gölün yanında uyuya kalmıștım ve beni Kaan bulmuștu." Çağrı'ya baktığımda bu olanları bilmediği için kașlarını çattığını gördüm. Diğerleri ise Kaan'ı hatırlayamamıș olacak ki kașlarını çatmıșlardı. Talha havadan "Kaan ne alaka ya?" diye sorunca Caner kimi tuttuğunu fark etmiș gibi hızla onu bıraktı. Talha'nın yere düșmesini kimse umursamadı.

 

 

"O günden 1,2 gün kadar sonra bașucumda bir not buldum. Notta o gölde yanındaki kișiyi sevmedim tarzı șeyler yazıyordu. O Tolga cinayeti benimle konuștuktan yarım saat kadar sonra ișlenmiști. Üzerine bir de böyle bir not gelince ilk bașta bir șey anlamadım. Sonra Tolga cinayeti için beni karakola götürdüler. O an yanımda Kaan'da oldugu için o da benimle geldi. Sonra bir not daha geldi. O yanındaki kișiyi uzak tut kendinden tarzı bir șeyler yazıyordu."

 

 

Soluklanmak için durdum. Bu sırada Çağrı'nın ettiği küfürleri duydum. "Belki biliyorsunuzdur Gizem beni Yamaç ve Çağrı'yla çekti ve iftira attı. Ertesi günü ise asla yapmayacağı bir șey yaparak bir özür yazısı paylaștı. Hayır, o bunu yapmazdı. O tehdit edilmiști." dediğimde Batı'ya baktım. İtiraz etmesini ve Gizem'i savunmasını bekledim ama bir șey demedi. Haklı olduğumu biliyordu.

 

 

"Notları gönderenle aynı kișiydi. Sonrasında bu kișinin bana takıntılı olduğunu fark ettim. Evet, kulağa komik geliyor ama gerçekten böyle. Bu tatili de aslında," derken sustum. Herkes put kesilmiș bir șekilde söylediklerimi sindirmeye çalıșıyordu.

 

 

Bundan sonrasını anlatmakta tereddüt ettim. Dolu gözlerimle Çağrı'ya döndüğümde onun çatık kașlarıyla bir șeyler mırıldandığını gördüm. Ona baktığımı görmedim. Bana güven vermesini ummuștum ama umduğum güveni vermese de anlatmaya devam ettim.

 

 

"Aslında bu tatili de o ayarladı. Amacı nedenini bilmediğim bir șekilde beni buraya getirmekti. Büyükada'ya yani. Beni tek bașıma getiremeyeceği için okul gezisi düzenledi. Son,"

 

 

"Bir dakika bir dakika," diyen Buğra ile lafım yarım kaldı. "Bu tatili eğer o pislik ayarladıysa müdür nasıl kabul etti? Bilmesi gerekirdi."

 

 

Bașımı sallayarak onu onayladım. "Bu sorunun cevabı müdürde ve ben onu bulacağım." dedim yemin edermiș gibi. İçimde öyle büyük bir kin vardı ki o katili kendi ellerimle öldürsem ancak öyle rahatlardım. "Bulacağız," diyerek beni düzelten Çağrı'ya baktım. Bakıșları hala boșluktaydı.

 

 

"Sonra?" diye Caner bana dönüp sordu. Gerçekleri dinlemek onu biraz yatıștırmıștı. Bana karșı herhangi bir öfkesi yoktu șu an için. Tam tersine șimdi de benim için endișeliydi. Ve normalde bunları duyunca korkacak olan adamın gözünü kan bürümüștü. O pislik herif șu an burada olsa tereddüt bile etmeden onu öldürecek gibiydi.

 

 

Caner'de feci derecede bir abi sıcaklığı vardı. Onunla ne ara bu kadar bağ kurmuștuk bilmiyordum ama bu bağ beni rahatsız hissettirmiyordu. Ama o benim abim değil, Zeliș'in abisiydi ve kardeși belki de benim yüzümden kayıptı.

 

 

"Sonra," diyerek onu tekrar ettim. "Onun amacı bendim. Fakat eminim ki Çağrı onun planına dahil değildi. Bu yüzden beni Çağrı'dan ayırmaya çalıștı. Yamaç'a ne oldu biliyor musunuz?" diye sorduğumda Çağrı dıșında herkes birbirine anlamsız bakıșlar atıyordu. Çağrı'nın ise vücudu gerilmiști.

 

 

Ondan neden ayrılmak istediğimi anlamıștı ve bu onu germiști.

 

 

"Beynim yandı amına koyayım." dedi Batıcan. Șu an herkes onunla aynı fikirdeydi. İlk kez sesini duyduğumuz Melike ise az önde benim sorduğum soruya "Neden?" diyerek karșılık verdi.

 

 

Zorla derin bir nefes aldım. "O katil Yamaç'ı da kaçırmıștı birkaç gün önce." dediğimde Caner dahil herkes bir küfür savurdu.

 

 

"Onu ölesiye dövmüștü ve Yamaç șu an komada. Bunları öğrenmek zorunda olduğunuz için çok üzgünüm ama," diyecektim ki Caner'in bir anda bağırmasıyla irkilerek sustum. Uzun boyuna orantılı olarak sesi de çok gürdü.

 

 

"Yani sana takıntılı bir herif var ve o herif benim kardeșimi kaçırdı, öyle mi?" diye bağırdıktan sonra arkasına döndü ve arkasındaki makyaj masasına șiddetli bir yumruk geçirdi. Çıkan sesten irkilirken Melike "Caner!" diye endișeyle bağırdı.

 

 

Az önce benim için endișeli bakan gözleri yine öfkeye bürünmüștü. Söyledikleri kalbimin kasılmasına neden oldu. Kardeși benim yüzümden kaçırılmıștı.

 

 

"Ve sen bunları șimdi mi söylüyorsun bana! Kardeșim kaçırıldıktan sonra mı! Lan senin yüzünden kardeșim kaçırıldı!" diye bağırarak üzerime yürüyünce herkes ona seslendi ama o șu an kendinde bile değildi.

 

 

Üzerime adımladıkça korkuyla geriye adımladım. "Lan!" diyerek Çağrı önümde durdu fakat onu bileğinden tutarak durdurdum. Șu an Caner'in sinirini boșaltmaya ihtiyacı vardı.

 

 

"Neden söylemedin ya? Korktun mu ondan? Ben seni de korurdum be Ekin. Bana söyleseydin ben ikinizi de korurdum," öfkesi bir kez daha dağılmıș, yerini yine abi sıcaklığına bırakmıștı. Caner șu an abimmiș gibiydi. Ruh hali sürekli değișiyordu.

 

 

Yorgun bakan gözleriyle "Beni korkak birisi olarak görüyor olabilirsiniz, olabilirsiniz. Öyleyim, yalan değil ama konu kardeșimse," durdu ve gözlerime baktı. "Kardeșim olarak gördüğüm birisiyle korku nedir bilmem ben."

 

 

Gözümden bir damla yaș akarkan utançla bașımı eğdim. "Özür dilerim," dedim kısık sesle. Sonra değinmediğim bir detayı hatırlayarak bașımı kaldırdım, odadaki kișilerin üzerinde bakıșlarımı gezindirdim. Buğra doğrulmuștu ve olanları düz bir ifadeyle izliyordu. Begüm onun yanındaydı ve gözleri dolu bir șekilde bana bakıyordu. Bakıșlarımız kesișince gözlerimi kaçırdım.

 

 

Talha hala düștüğü yerde oturuyordu. Bana değil, dalgın bir șekilde boșluğa bakıyordu. Melike ve Batıcan ise öylece bana bakıyordu. "Aslında," dedim boğazımda bir düğüm olușurken. "Bu katili sadece Zeliș biliyordu. Yani belki de bu yüzden kaçırıldı."

 

 

Söylediklerim odayı buz keserken fark ettiğim șeyle gözlerimi yumdum. Zeliș'e anlatmamıș olsaydım yine kaçırılır mıydı?

 

 

Kimseden ses çıkmazken öylece boșluğu izliyorduk. Caner yenilmișlik hissiyle koca cüssesiyle yatağa oturdu. Bașını ellerinin arasına alarak dirseklerini bacaklarına yasladı. Talha ilk kez gördüğüm bir ifadeyle sessizce yerde oturmuș ağlıyordu. Begüm söylediklerimi sindirmek ister gibi kașlarını çatmıștı.

 

 

Ağzının içinde bir șeyler söylene söylene balkona çıktı. Buğra onu takip etti. Batıcan ise kafasının içinde her ne düșünüyorsa bir kașlarını çatıyor bir düzeltiyordu. Melike Caner'in yanına oturmuștu.

 

 

Herkes bir köșeye dağìlmıșken öylece ortada dikilmeye devam ettim. Dakikalardır önümde dikilen Çağrı ise yavașça bana doğru döndü. Dakikalar sonra gördüğüm elalar benim ıslak mavilerimle buluștu.

 

 

Aramızda sözsüz bir konușma geçti. Ve o tek ihtiyacımın o olduğunu hissetmiș gibi kollarını belime doladı. Ben de kollarımı ona sararak ona sarıldım. Ağlamak istedim ama ağlayamadım. Sanki buna hakkım yokmuș gibi hissediyordum.

 

 

Saçlarıma konulan bir buse ile acıyan gözlerimi kapattım.

 

 

_____BÖLÜM SONU_____

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım ama inanın tam yerinde bitti.

 

 

Bir sonraki bölümün uzun olacağına emin olabilirsiniz 👌

 

 

Spoi verim mi?

 

 

Zeliș'in nerede, ne halde olduğunu okuyacağız.

 

 

Benden bu kadar canlarım.

 

 

Bölüm hakkındaki düșüncelerinizi buraya bırakın

 

 

Bölüm : 18.02.2025 18:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...