Yorum yapmayı ve kitabı oylamayı lütfen unutmayın canlar keyifli okumalar dilerim.
****
"D- Deniz yalvarırım dur artık yemin ederim ciğerlerim söküldü." Begüm kesik kesik nefesler alırken benim de ondan farklı bir yanım yoktu.
"V- valla b- benim de." ellerimi dizlerime koymuş nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışıyordum. Deniz Hanım sabahın yedisinde bizi koşuya çıkarmıştı!
"Abartmayın. Gerçi siz iki tembel için bu koşu bir ızdırap olmalı."
Aynı anda bağırmamız onu güldürdü. Başımı kaldırıp ona baktığımda bize bakarak hala ısınma hareketleri yaptığını gördüm.
"Deniz seni öldürürüm! Dur artık. Seni gördükçe benim kaslarım ağrıyor." Deniz Begüm'ün sözlerini umursamadı tabii. Kollarını gerdirirken konuştu. "Asıl teriniz soğursa ağrılarınız artar."
"Sikerim terini." diye ben de doğrulduğum. Güldü sözlerimle. "Cık cık cık senin ağzın çok bozulmuş." diye onaylamazca başını iki yana salladı.
Gözlerimi devirdim. Hafifçe yerinde zıplayarak koşma hareketi yapıyordu. "Dinlendiyseniz teriniz daha fazla soğumadan devam edelim."
"Senden nefret ediyorum!" diye yerinde tepinerek bağırdı Begüm. "Ben de seni seviyorum." diyerek Deniz ona öpücük gönderdi.
Tam ben de zorda olsa toparlanıp hareketleniyordum ki Begüm'ün "Bağcığın çözülmüş." demesiyle önce ona sonra ise ayağıma baktım. İki yana savrulmuş bağcıklarıma bakarak, "Siz gidin ben size yetişirim." dedim ve bir dizimi kırarak yere koydum.
İlk önce yakından gelen sonrasında ise hızla uzaklaşan ayak sesleriyle gittiklerini anladım.
Bağcıkları tuttum ama yorgunluktan titreyen ellerim onları birleştirmeme bir türlü izin vermiyordu. "Hadi ama!"
İpleri tekrar tuttum ve düğümlemeye çalıştım. Tam başardım derken biri yandan çıkan bağcık yüzünden sinirden ağlayasım geldi. "Aptal şey alt tarafı diğeri ile birleşeceksin ne diye inat ediyorsun?" diye ayakkabıma bakarak bağırdım.
"Tamam, tamam sakinim. Şimdi sakin olacağım ve seni bağlayacağım." diyerek gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alarak tekrar açtım. Tekrar ayakkabıya eğilmiştim ki tepemden gelen gülme sesiyle yerimden sıçradım.
Korkudan dengemi kaybedip geriye doğru, popomun üzerine düştüm. Elimi güneş ışınları yüzünden göremediğim gözlerime gölge yaptım ve beni korkutan öküze baktım.
Hala tepemde gülen adam gülmesini kıkırdamaya bırakıp, "Korkuttum mu?" diye sordu.
"Ne münasebet! Haberim yoktu." diye ani bir çıkış yaptım.1
Güldü tekrar. O an fark ettim yanağında gamzesi vardı ve güzel görünüyordu. Aşağıdan ona baktığımda üzerinde sporcu atleti ve bir eşofman olduğunu gördüm. Sanırım o da koşuya çıkmıştı. Atletin açıkta bıraktığı kollarındaki kaslarla yutkundum. Gözümü kollarından alabildiğimde tekrar yüzüne baktım ve onun da beni izlediğini fark ettim.
"Tesadüfe bak dünya küçük." diyerek elini uzattı. Uzattığı eline ihtiyaç duymadan yerimden kalktım. Eli biraz havada kalsa da yavaşça geri çekti.
"Evet. Akşam zihnime düşmen evrenin bana gönderdiği bir habermiş." Dedim üzerimdeki tozları silkelerken.1
Güldüğünü duydum. "Bir dakika..." ona döndüm ve Evet? Dercesine baktım yüzüne. Kocaman bir şekilde sırıttı. "Ben dün akşam senin aklına mı geldim?"
İyi bok yedin şimdi çıkar çıkarabilirsen.
Söylediklerimi tekrar düşününce gözlerimi kocaman açtım. Allah beni kahretsin emi. Bunu nasıl söylerdim hadi onu geçtim nasıl dışımdan söylerdim?! Yüzüne salak gibi baktığımda o benim aksime kocaman gülümsüyordu. Yanağının kenarındaki çukurda kaldı bir süre gözlerim.
Konumuz o güzel gamze değil Ekin.
"Ne? Hayır. Yani evet." dedim iyice batarak. Etrafıma bakınıp bir bahane aramaya başladım.
Sırıttım onun gibi. İkimiz de birbirimize bakarak sırıtıyorduk. Dışardan bakan birisi bizim deli olduğumuzu çok rahat bir şekilde söyleyebilirdi. Hala sırıtırken gülüşünü hiç bozmadan benim neden onun gibi sırıttığımı sorgularcasına başını salladı. "Evet dün aklıma geldin ve hayatımda duyduğum bütün küfürler senin olduğun cümlede yer aldı."
Yüz ifadesi çok hızlı bir şekilde bozulunca kahkaha attım. Gözlerini devirdi. Ben ise gülmeye devam ediyordum. "Neyse.." dedi konuyu dağıtmaya çalışarak. "Ayakkabılarınla neden konuşuyordun?" diye sordu.1
"Ayakkabılarımla değil bağcıklarımla konuşuyordum." diye düzelttim.
"Tamam." Dedi. "Bunu neden merak ettiğimi bilmiyorum ama neden?" diye yeniden sordu.
Elimle hala iki yana savrulmuş olan ip parçalarını işaret ettim. "Bu aptal ip parçaları birleşmeyi reddediyor." gözlerime odaklı gözleri ayaklarıma doğru indi ve "Bunun için mi?" diye sordu. Evet dercesine başımı salladım. Ben daha ne olduğunu anlamadan önümde diz çöktü.1
Büyük elleriyle bağcıkları birleştirirken ben yukarıdan onun siyah saçlarına şaşkınlılıkla bakıyordum. Neden bilmem ama ellerimi o saçların içinde gezdirmek istedim.3
Kendine gel Ekin.1
Son kez ipleri iki yana çekti ve başını kaldırarak aşağıdan bana baktı. "Bak." dedi. "Birleşmişler mi?" bağcıkalara bakmadım çünkü gözlerim gözlerindeydi. Çekmedim. Çekmedi. Bir süre o pozisyonda kaldık. Yukarıdan vuran güneş ışınları tam yüzüne geliyordu ama benim de başım ona doğru eğik olduğu için hafif gölge oluyordu.
Bu kadar çekici durması normal mi?
İkimizi kendimize getiren şey benim yalandan olan öksürüğüm oldu. Gözlerini hızla çekerek durduğu pozisyona baktı ve hızla doğruldu. Etrafa kaçamak bakışlar atıyordu. Benim de ondan farklı bir yanım yoktu gerçi.
Aa yanda deniz varmış!1
Denizdeki suyu görünce ağzımın içindeki kuruluğu fark ettim. Sırtıma uzanmıştım ki elim boşluğa düşünce aklıma sabah yanıma çanta almadığım geldi. İyi ama sabah su içmiştik? Kahretsin sular Begüm'ün çantasındaydı.
"Offf" diye sıkıntılı bir şekilde üfledim. Karşımdaki eleman ise yandaki ağacı incelemeyi bırakıp bana döndü. "Noldu?"
"Susadım ama şişem arkadaşımda kaldı." diye dert yakındım. Tükürüklerimi yutuyordum ama bir işe yaradığı yoktu. Alnımı elimle ovuştururken gözüme sokulan matara ile ona baktım. "Al iç." dedi elindeki gri matarayı uzatıp.
Önce yüzüne sonra ise mataraya baktığımda tam reddediyorum ki, "Doldurdum ama hiç içmedim temiz yani." diyerek içimi rahatlattı.
"Teşekkür ederim." diyerek elindeki şişeyi aldım. Birkaç yudum içtikten sonra ona geri uzattım. "Sağ ol."
"Önemli değil." diyerek matarasını sırt çantasının içine attı.
Bir süre tekrar birbirimize baktık. Gözlerini ilk çeken bendim. Gitmek için hareketlendiğimde o da benimle ilerlemişti. "Sen nereye?" kafası ile önümüzdeki yolu gösterdi. "Koşuya."
"İyi" deyip tekrar bir adım atmıştım ki o da benimle beraber bir adım attı. Durdum. Durdu. Bir adım daha attım. O da attı. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. "Sen gitsene koşuna." diyerek kollarımı göğsümde bağladım.1
"Sen de koşuya çıkmışsın belli ki ben de yalnızım."
"Eeesi birlikte koşsak... Olmaz mı?" dedi ensesini kaşıyarak.
Yola baktım sonra ise bana beklenti ile bakan yüzüne. Yani... Kızların yanına kadar gidebilirdik. Ne kaybederdim ki? Hem yalnız olmamış olurdum. "Tamam." dedim ve yürümeye başladım. Arkadan "Yes!" diye bir ses duydum ama dönüp bakmadım.1
Koşarak yanıma yetişti. Aynı hizada durduğumuzda, "Hadi o zaman." diyerek koşmaya başladı. Arkasından kaşlarımı çattım ama tabii o bunu görmedi. Ben de arkasından koşmaya başladım.
"D-dur artık valla bittim ben." diyerek en sonunda yere bıraktım kendimi. Yemin ederim nabzım 180 atıyordu. Kalbimin ritmi hızını yavaşlatamazken o tepemde dikilmiş bana gülüyordu. "Yorgunluktan kendini yerlere mi attın?" diye sordu sağ olsun yüzüme gelen ışığa gölge düşürerek. "Yok yolun ölçüsünü alıyorum." dedim bozuk nefeslerimin arasından. Güldü tekrar. Yerde iki seksen uzanmışım dediğine bak! Gözlerim kapalı, kollarımı iki yana açmıştım ve nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyordum.
"Tamam. Gel hadi." dediğinde yorgunluktan açılmayı reddeden gözlerimi zorla açtım ve bana uzattığı eline baktım. Elini tutmam için hafif salladığında mecbur elini tuttum.
Beni hiç zorlanmadan yerden tek hamlede kaldırdı. Hala elimi tutuyordu ama o bunun farkında değildi. Ela hareleri benim mavilerime odaklıyken yandan gelen çığlıkla ikimiz de irkilerek ellerimizi çektik. "Ekin!" sağa doğru döndüğümde koşarak bize gelen Begüm'ü gördüm. Yanımıza ulaştığında soluklanmadan önce bana sonra yanımdaki şahsi öküze baktı, daha sonrasında ise az önce çektiğimiz ve yan yana duran ellerimize bakarak sırıttı.2
Ortamdaki sessizliği o böldü. "Eee benden bu kadar o zaman daha sonra görüşürüz Ekin." İsmime yaptığı vurgu içimde çok garip bir duygu oluşturdu. İsmimi onun ağzından duymak kalbimin üzerinden garip bir his geçirdi. Bunun adını bilmiyorum. Başıyla Begüm'e selam verdikten sonra arkasını dönüp gitti.
Arkasından bakarken Begüm, "Bize her şeyi anlatıyorsun!" diye bağırıp koluma yapıştı. Anlaşıldı.
"İşte böyle." diyerek bu uzun sohbeti sonlandırdım. Kızların, daha doğrusu Begüm'ün yoğun merakı ve ısrarı sonucu o eleman ile ilgili her şeyi anlatmıştım.
Begüm yataktan bana imalı imalı gülümsedi. "Ne?" diyerek kafamı salladım. Yattığı yerden doğruldu ve oturdu. İlk önce iki elini havaya kaldırdı. Hala gülüyordu. Daha doğrusu kahkaha atmamak için kendini zorluyor gibiydi. Sonra sağ elindeki işaret parmağı ile baş bağmağını birleştirerek ağzının üstüne fermuar çekti ve ellerini indirerek kıkırdadı.
"Söyle Begüm söyle. " dedim yılmış bir ifade ile. Güldü bu sefer. "Yani..." dedi ve yataktan atlayarak doğruldu. "Eniştemiz hayırlı olsun diyelim mi?"2
"Ne eniştesi ya?" diye anlamayarak sordum. "Bana saldıran martı sevgili yapmış. Allah'ım ya seninkini diyorum." dedi iki elini bana doğru sallayıp. "Benimki?" diye sordum. Hala anlamadım.1
Gözlerini kapattı ve artık başı ağrıyormuş gibi elleriyle şakallarını ovaladı. "Allah'ım bu kızın yanında İQ seviyem düşüyor." dedi.
Küskün bir çocuk edasıyla kollarımı göğsümde bağladım. "Yeterince düşük zaten." diyerek köşedeki tekli koltukta oturan Deniz'de muhabbete dahil oldu. Ben olanları anlatırken o sadece dinlemişti.
Begüm gözlerini devirdi ve bana döndü. "Kızım biz iki saattir ne konuşuyoruz?"
Güldüm hatta kahkaha attım. "Ay... " deli gibi gülüyordum. "Dur karnım ağrıdı." diyerek karnımı tuttum ama gülmeye de devam ediyordum. Bir kendimi yere atmadığım kalmıştı ama o da uzak görünmüyordu.
"Ciddiyim." dediğinde gülmekten yaşaran gözlerim yüzünden onu bulanık görüyordum. Biraz kırpıştırdıktan sonra görüntü netleşince gayet ciddi görünen Begüm ile gülüşüm hızlı bir ifade ile kayboldu. "Yok artık." dedim inanamaz bir ifade ile bakarak.
Ben iki saattir ne diyorum der gibi baktı yüzüme. "Saçmalama." dedim oturduğum sandalyeden kalkarak. "Ben olanı söylüyorum." dedi omuz silkerek.
Gözlerimi kaçırarak "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." dedim. O adamın benden hoşlandığını düşünmek bile tahammül edebileceğim bir şey değildi. Zaten toplasam 2 kere karșılașmıștık. Ne ara hoșlanacaktı ki? "Peki. Sen istemiyorsun diye uzatmıyorum ama enişte dememe engel olamazsın." dedi Begüm işaret parmağını bana doğru sallayarak.
"Neyse." dedi ve sabah spor için giydiklerinin hala üzerinde olduğunu görünce yüzünü buruşturdu. Yavaşça kolunu kaldırıp koltuk altını kokladığında kusar gibi yanaklarını şişirip gözlerini kocaman açtı.
Kokladı dediğim de 1 metre arayla bir fıs çekmek.
"Niye demiyorsunuz ya? Ben hala bu kıyafetlerle mi duruyorum ve bunlar leş gibi kokuyor." dedi sonunda özüne dönerek.
İki elini saçlarına daldırıp kașıyarak "Ayy saçlarım da kașınıyor." diye bağırdı. Sonrasında ise orası burası derken tüm vücudunu kaşımaya başladı.
"Tamam tamam." dedi sakinleşmek istercesine ellerini sallayıp. "Banyo evet banyo." diyerek hızla girişin yanındaki diğer kapıdan içeri girdi. "Begüm uzun kalma bak otele de su lazım." diye Deniz kapıya doğru bağırdı.
"Hı hı" diye kapının arkasından Begüm'ün alaylı sesi geldi ve hemen arkasından bir su sesi.
"Sen ne düşünüyorsun?" diye Deniz gözlerini kapıdan çekip bana baktı. Bilmiyorum dercesine omuz silktim. "Düşünmüyorum."
Tamam dercesine başını salladı. Daha sonrası yoktu. Deniz Begüm gibi değildi. Onlar tamamen birbirinin zıttı insanlardı. Begüm istediği cevabı alasıya kadar uğraşırdı fakat Deniz ise tek bir cevap ile yetinirdi. Gerisini kurcalamazdı.
Saçlarıma havlu sarıp banyodan çıktım. Begüm'ün banyosunu bitirmesini beklemeden kendi odama geldim çünkü benim de üzerimde aynı spor kıyafetlerim vardı ve ben de terlemiştim. Begüm kadar takıntılı değilim ama teke gibi koymayı da istemem.
"Hah gel Ekin gel gel bak müdür mesaj atmış." diyerek Zeliş yataktan çıkıp yanıma geldi. Gözüme soktuğu telefonu nazikçe geri ittim. "İyice sok Zeliş tam göremedim ben." diye tersledim. Kıkırdamasının arasından "Pardon," diyerek telefonu biraz uzaklaştırdı. Yüzüne ters ters baktım ve elinden telefonu alıp göstermek istediği şeye baktım.
Müdür bey gruba mesaj atmıştı. Mesajı okuduğumda yarın için olan etkinlik belli olmuştu ve bunun haberini vermişti.
"İlk etkinliğimiz belli olmuş." diye heyecanla konuştu Zeliş. "Hı hı evet." dedim telefonu ona uzatıp. Gardırobumun yanına giderek kapağını açtım ve ne giysem diye bir baktım. " Neden bu kadar isteksizsin?" diye sordu yanıma gelip.
Omuz silktim. "Bu tatili hiç istemedim." dedim dürüst bir şekilde. "Neden?" bu kadar dürüstlük yeter.
"Orası bana kalsın." dedim gülümseyerek.
"Yanlış anlama ama anlatmak istemiyorum."
"Zeliş!" kahkaha atarak güldü. "Tamam tamam." dedi hala gülmeye devam ederken. Sabır dilercesine başımı tavana diktim ve tekrar kıyafetlere döndüm. İç çamaşırı, pantolon ve crop alarak yatağın üzerine bıraktım.
"Neyse ben çıkayım da sen rahat rahat giyin." dedi yatağının üzerindeki ceketini giyerken. Saçlarımı havluyla kurulurken, "Gerek yok ya ben banyoda falan giyinirim." dedim. "Yok ya abimle buluşacaktık. Birlikte sahile ineceğiz."1
"Ha tamam o zaman." dedim ve havluyu kenara koydum. Saçlarımı iki yana sallayıp suları etrafa saçtım. Zeliş'in gülme sesi geldi arkadan. Ona bakmak için kafamı hızlı bir şekilde yukarı kaldırdım ama sanırım bu kötü bir fikirdi çünkü saçımdaki su arkaya doğru gelmişti. "Ekin!" arkama döndüğümde Zeliş'in yüzünün her tarafından su damlacıklarının aktığını gördüm. Bu sefer gülen bendim.
"Gülme!" dedi yüzündeki suları çok nazik bir şekilde silerek.
O bu kadar naifken kendimi onun yanında medeniyetsiz bir barbar gibi hissediyorum.
"E ne demişler gülme komşuna gelir başına."
"Aynen aynen." dedi ve fazla uzatmadan odadan çıktı. Arkasından ben de hızla üzerimi giyindim ve saçlarımı kuruladım. Tüm bunlar yarım saat sürmüştü. Hızlı bir kızdım sanırım.
Aynanın karşısında saçlarımı tararken yatağın üzerinde duran telefonumun melodisi geldi kulağıma. Tarağı bıraktım ve telefonumu alarak kimin aradığına baktım.
"İyiyim ben de. Ee nasıl gidiyor tatilin?"
"Valla annem inan sensiz olmuyor. Sen bi gittin o iki gün bana iki ay gibi geldi."2
Güldüm. "Valla kahve pozlarından belli. 'Az insan çok huzur' " diyerek onun sesini taklit ettim. Arkadan gülme sesi geldi.
"Ay Ekin kusura bakma ama bizim komşu Ayten var ya durmadan bir şeyler yazıp yazıp atıyor. Bir de telefona 'Aytenyozgat sizi etiketledi' diye mesaj gelip duruyor. Benim de paylaşasım geldi işte öyle. " deyince büyük bir kahkaha attım. "Anne ya." arkadan da gülme sesi geldi.2
"Neyse ee anlat bakalım. Biraz konuşalım."
Ağrıyan şakaklarımı ovalarken annem susmadı tabii. "Bir de kısır günü yapıyorlarmış apartmanca söyleye söyleye bitiremedi." diye anlatmaya devam etti. Yarım saattir Ayten ablayı konuşuyorduk artık o kim oluyorsa.
"Anne!" diye bağırdım en sonunda dayanamayarak.
"Noldu?" diye sorunca 'sus artık' diyemedim tabii. Hızla etrafa bakınıp bir bahane aramaya başladım.
"Ben mı bağırdım?" diye sordum anlamayarak.
"Ay acaba Ayten mi bağırdı. Karının sesi ta burdan duyuluyor." bir kez daha Ayten derse kusacağım!
"Anne kapatmam lazım sonra konuşuruz tamam mı hoşçakal." deyip konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattım.
Saati kontrol ettiğimde öğleye yakın olduğunu fark ettim. Yapacak bir işim olmadığına göre sanırım uyuyabilirdim.
"Ayy acaba nasıl olacak?" Begüm'ün aynı soruyu kaçıncı soruşuydu bilmiyorum çünkü 10 dan sonra saymayı bırakmıştım.
Deniz sanki aklımı okumuş gibi konuştu. "15, aynı soruyu tam 15 kez sordun."
Begüm gözlerini devirdi. "Siz iki ruhsuz yanına ben fazlayım bile." diyerek önüne gelen saçlarını arkaya doğru savurdu. "Çok fazla." dedi Deniz abartılı bir sesle kollarını iki yana açarak.
"Yarın bir parti var ve siz o kadar heveslisiniz ki gözlerim yaşardı." diye bağırdı. "Duyuyoruz Begüm. Bağırmana gerek yok." diyerek Deniz yüzünü buruşturdu.
Evet, yarınki etkinliğimiz bir partiydi ve ilk biz yapacaktık. Planlar şöyle işliyordu. Biz yarın parti yaparken diğer şubeler farklı bir etkinlik yapıyordu ve ertesi gün bu tam tersine dönüyordu. Onlar parti yaparken biz onların etkinliğini yapacaktık ama onlar ne yapacak bilmiyorum.
"Boşu boşuna başımıza iş açıyorlar." diyerek sesimdeki kızgınlığı gizlemedim. "Ne boşu boşuna Ekin? Adam bizi tatile yolladı aylak aylak gezin mı diyecek?" haklı.
"İstemiyorum." diye bağırdım ağlamaklı çıkan sesimle.
"Ama zorundasın." dedi Begüm dudağını büzüp.
"Ee biz niye hala burdayız alışveriş yapmamız lazım." diyerek Begüm beni oturduğum yerden kaldırdı. Deniz tam "Ben gelmiyorum" diyecekti ki artık Begüm nasıl baktıysa susmak zorunda kaldı.
"E hadi o zaman." bu tatilden nefret ediyorum!
"Ekin rahat dur." diyen Begüm'e ofladım. İki saattir saçımı yapıyordu. "Ekin!"
"Ne ne?" diye kalktım en sonunda aynanın başından. "İki saattir yapamadın." diyerek saçlarımı geriye savurdum. Alt tarafı bi maşa yapacaktı gerçi sonrasını hatırlamıyorum.
"Rahat dursaydın şimdiye bitmişti." derken bir yandan da maşayı prizden çıkarıyordu.
"Neyse sen tamamsın bakayım, makyajında güzel. Tamamdır bebeğim." demesiyle derin bir nefes verdim. İki saattir benim için uğraşmıştı sağ olsun. Ya da olmasın beni bu partiye zorlayan kendisiydi zaten bir zahmet ilgilensin!
Boy aynasının karşısına geçtiğimde hiç mütevazi olamazdım. Gerçekten güzel görünüyordum. Üzerimdeki siyah kumaş elbise tüm vücudumu sarıyordu. Göğüsü biraz açıktı ama o kadar dekoltesi yoktu. Uzun kolluydu ve dizlerimin bir karış kadar üzerindeydi. Saçlarımı hafif dalgalandırmıştı Begüm ve bu elbiseye bu kadar yakışabilirdi. Abartısız bir makyaj, siyah topuklu ve siyah bir çanta ile kombinim şık ama sadeydi.
Biraz pahalıya patlamıştı bu kombin.
Begüm ise omuzları açık mini bir yeşil elbise giymişti. Saçlarını düzleştirmişti ve açıkta kalan boynunu kolye ile tamamlamıştı. Elbise ile aynı renk bir el çantası ve aynı rengin biraz daha açık tonlarında bir topuklu ayakkabı giymişti. Makyajını ne hafif ne de abartılı tutmuştu, bu elbiseye yapılabilecek en uygun makyajı yapmıştı. Güzellik kraliçesinden de bu beklenir.
Ve Deniz mavi bir elbise giymişti. Elbisenin ince askıları vardı ve dizlerinin 1 karış kadar üzerinde bitiyordu. Siyah bir el çantası ve boynuna ise garip bir kolye takmıştı. Açıkçası güzel değildi. Son olarak çantası gibi siyah bir topuklu tercih etmişti ve çok şık görünüyordu.
Yatağın üzerinde duran telefonumu alıp saati kontrol ettiğimde altıya yakın olduğunu gördüm. Parti saat yedi de başlıyordu. Hepimiz hazır olduğumuza göre yapacak bir şeyimiz yoktu. Kendimi yatağa atmamla Begüm'ün "Ekin! Saçlarına dikkat et!" demesi bir oldu.
Gözlerini devirdim ve sosyal medyada dolaşmaya başladım.
"Kızlar vakit gelmiş hadi." diyen Deniz'le elimdeki telefonu kapattım ve oflayarak yataktan kalktım. Begüm aynadan saçlarını düzeltiyordu ve Deniz'de kollarını gerdiriyordu. Ben de telefonumu çantamın içine attım ve önüme gelen saçlarımı elimle geriye attım. Dışarısı soğuk değildi ama ne olur ne olmaz diye üzerime montumu aldım. Omuzlarımı dikleştirerek odadan ilk çıkandım.
Arkamdan kızlar da çıktı ve asansörlere doğru ilerledik. Aşağı indiğimizde ise otel görevlilerinden taksi çağırmalarını rica ederek beklemeye başladık. Yaklaşık bir 10 dakika sonra taksi gelince vakit kaybetmeden bindik ve müdür beyin attığı adresi taksiciye gösterdik. Akıp giden yolu izlerken Begüm önden bize doğru döndü. "Kızlar nasıl görünüyorum?" diye sordu heyecanla. Bu heyecanının sebebinin orada Buğra'nın da olması olduğuna bahse girerim. "Mükemmel." diyerek iki elimin baş parmağını kaldırıp onayladım. Bana öpücük göndererek aynı hevesle Deniz'e döndü.
"Her zamanki gibi." dedi her zamanki ifadesiyle.
"Yani?" diye sordu Begüm gülümsemesini hiç bozmadan. "Güzel ama aptal kız." dedi Deniz umursamazca. Begüm'ün gülüşü çok hızlı bir şekilde kayboldu. "İnsanı överken nasıl gömüyorsun hayret doğrusu." diyerek alınmış bir tavırla önüne döndü.
Çantamdan kulaklıklarımı çıkardım ve kulağıma takarak şarkı listemde gezinmeye başladım. Arnon- Te Molla da karar kılıp ona tıkladım ve yolun mesafesini bilmesem de keyifle dinlemeye başladım.
Gözlerimi kapatarak kendimi müziğin akışına bıraktım.
Yaklaşık bir 15,20 dakika sonra taksi durdu. Yol boyunca kapalı olan gözlerimi açtım ve kapıyı açarak arabadan indim. Esen rüzgar sebebiyle ağzıma kadar giren saçlarımı yüzümden çektim ve arkama dönerek kızlara baktım. Deniz'de inmişti fakat Begüm içeride ödemeyi yapıyordu. Arabadan inerken cüzdanını çantasına koyuyordu ki mahcup bir ifade ile yanına gittim.
"Begüm ne kadar ödedin?" derken bir yandan da çantamdaki cüzdanımı arıyordum. Küçücük çanta bile kuyu ya. Ben çantanın içini deşerken Begüm elini çantanın içini deşen elimin üzerine koydu ve "Saçmalama Ekin!" dedi.
"Asıl sen saçmalama." derken hala cüzdanımı bulanamıştım. Hay ben böyle çantanın...
"Ekin çarparım bir tane görürsün cüzdanı." diyerek beş kardeşi bana gösterince aramayı bırakıp çantamı elime aldım.
Annemden tanışıyoruz biz onlarla direnmenin maksadı yok.
"Hadi." diyen Deniz'le ikimiz de peşinden ilerleyerek parti mekanının girişine gittik. İçerden müzik sesi geliyordu. Dışarıya kadar böyle güçlü geliyorsa içeriden sağır çıkmazsak iyi.
Girişin her iki yanında birer tane iri adam vardı. Ama öyle değil, benim öküzün iki katı falan.2
Benim öküz? 1
Adamların yanına geldiğimizde sağdaki "Hoşgeldiniz, isminizi ve soyisminizi alabilir miyim?" diye sordu.
Valla bu cüsseyle "İsmin ne lan?" diye de sorsan veririm ben.
Görevli elindeki kağıttan bir şeyleri kontrol ettikten sonra hafif bir baş selamı vererek eliyle Deniz'e içeriyi işaret etti. Deniz'de aynı baş selamını vererek beklemeden içeri girdi.
Yine aynı listeye bakarak Begüm'e de aynı selamı verip içeriyi işaret etti.
En son bana dönünce "Ekin Ertekin." dedim. Kağıda bakarak tekrar bana döndü. "Hoşgeldiniz Ekin Hanım." dedi ve bana da içeriyi işaret etti.3
Bir sonraki bölümde ne olacak dersiniz? Bizleri nasıl bir bölüm bekliyor?
Başrol erkeğimizi sevdiniz mi? Gerçi daha erken ama. İsmi hakkında bir tahmininiz var mı?1
Bölümler tahminimden uzun oluyor aslında fazla uzun yapıp sıkmak istemiyorum ama elim kılavyeye gelince harfler kendiliğinden akıp gidiyor.
Kitabı oylamayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen.
İnstagram hesabım yok ama youtube var.
Youtube hesabı 👉 Nisabzzz66441
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.33k Okunma |
715 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |