4. Bölüm

4. Cinayet

Nisabzzz6644
nisabzzz6644

Kitabı oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen keyifli okumalar dilerim ❤

 

****

 

En son bana dönünce "Ekin Ertekin." dedim. Kağıda bakarak tekrar bana döndü. "Hoşgeldiniz Ekin Hanım." dedi ve bana da içeriyi işaret etti.

 

İşte başlıyoruz.

 

Kendimden emin bir şekilde omuzlarımı dikleştirerek görevlinin bana işaret ettiği yola doğru yürüdüm. Her adımda müzik sesi kulağıma daha da çok geliyordu. Ayağımdaki topuklular sebebiyle hızlı yürüyemiyordum. Üstü kapalı uzun bir kolidordan geçiyordum, duvarlara belli aralıklarla ışıklar yerleştirilmişti ve yolu bunlar aydınlatıyordu. Duvarların bir metre kadar önünde korkuluklar vardı ve yol boyunca uzanıyordu. Korkulukların etrafına da yapay sarmaşıklar sarılmıştı. Yol boyunca iki tane parti mekanının reklam afişi, bir tane de kamera gördüm.

 

Parti mekanını görmemle adımlarımı hızlandırmıştım ki "Ekin!" diyen bir ses ile arkamı döndüm.

 

Zeliha, koluna girdiği bir adamla bana doğru geliyorlardı. Üzerine mor, simli, kısa bir elbise giymişti. Elbisenin ortasındaki gümüş renkli kemer ince belini ortaya çıkarmıştı. Kemeriyle aynı renk ayakkabılarıyla çok zarif bir hanımefendiydi. Tek omuzundan dizlerinin üzerine gelen bir tül vardı ve arkası öne kıyasla daha uzundu ve yere değmek ile değmemek arasındaydı. Saçlarını hafif dalgalandırmıştı ve güzel bir makyaj ile fıstık gibi görünüyordu.

 

Yanıma geldiklerinde yanındaki adamın kolundan çıktı ve yanıma gelerek ellerimi tuttu. Bu samimiyete kaşlarımı çatmamak için kendimi zor kontrol ettim ve ona baktığımda beni incelediğini gördüm. "Çok güzelsin." dedi büyülenmiş gibi. İster istemez gülümsedim. "En az senin kadar." sediğimde kıkırdadı.

 

"Zeliş, beni bu güzel hanımla tanıştırmayacak mısın?" Zeliş'in yanındaki adamın ilk defa konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim. Simsiyah bir takım giymişti ve kolundaki altın saat 'ben zenginim' diye bangır bangır bağırıyordu. Jöle sürdüğü saçlarını dağıtmıştı ve bu ona serseri görüntüsü sunuyordu.

 

Benim onu süzmeme bir şey demiyor aksine bunu gülümseyerek izliyordu. "Ah, doğru." diyen Zeliş elini omzuma koydu ve diğer eliyle karşımdaki adamı işaret ederek, "Bu benim abim, Caner." dedi. "Yaa." diyerek tepkimi ortaya koydum. "Ben de Ekin, Zeliş'in oda arkadaşıyım." diyerek ona elimi uzattım. Uzattığım elimi sıkmak yerine tutarak arkasını çok zarif bir şekilde öptü. "Sizinle tanışmak benim için bir şeref Ekin Hanım." diyerek doğruldu.

 

Bu zarifliği karşısında kıkırdadım. Onun bu hareketine karşılık ben de dizlerimi hafif bükerek ona reverans yaptım. "O şeref bana ait Caner Bey." dedim. Üçümüz birlikte gülerek mekana giriş yaptık.

 

Her tarafta delice dans eden insanlar vardı ve mekan daha yeni yeni doluyordu. Son ses müzik ve her tarafta dolaşan renkli ışıklar vardı. Üstü açık olmasına şükrettim çünkü burada gerçekten havaya ihtiyaç vardı. Bir masada bizim kızları görmemle kardeşlerle vedalaşarak kızların olduğu yere doğru ilerledim.

 

"Kızlar!" diye seslendim ama sesten dolayı beni duymadılar. Masaya yaklaştığımda çantamı bıraktım. Bu kızların beni fark etmesini sağladı. "Ekin, gelmişsin!" dedi Begüm yuvarlak masanın karşısında olmasına rağmen, yükses ses yüzünden bağırarak. "Evet!" diyerek ben de bağırdım.

 

O kadar gürültülü bir ortamdı ki büyük ihtimalle kulaklarım bana lanetler yağdırıyordu. Masada duran ellerimle müzikten bağımsız bir ritim tutturdum. Parmaklarım sadece benim duyabileceğim bir sesle tıkırtılar oluşturuyordu.

 

Şimdiden sıkıldım.

 

Başımı kaldırıp kızlara baktığımda Deniz'in telefonuyla ilgilendiğini gördüm. Begüm'e döndüğümde çenesini avcuna koymuş, içi gidiyormuş gibi benim arkamı izlediğini gördüm. "Sen neye bakıyorsun?" diye bağırdım.

 

İfadesini hiç bozmadan bakmaya devam etti. "Hey! Sana diyorum!" yine bakmadı.

 

"Begüm!" diye şiddetle bağırdım. Bu sefer beni duydu. "Ha?" diye sersem bir şekilde sordu. "Bir şey mi dedin?"

 

Burnumdan soludum. Ama yine de ifademi bozmadan, "Sen neye bakıyorsun?" diye sordum. Kafasıyla arkamı işaret etti. "Ona." işaret ettiği yere doğru döndüğümde bizden iki masa uzakta duran Buğra ile Batıcan'ı gördüm.

 

Ne bekliyordum ki?

 

Gözlerimi devirerek tekrar Begüm'e döndüğümde az önceki gibi ağzının salyasını akıtarak onları izlediğini gördüm.

 

Gözlerimi etrafta gezdirirken onların masasında biraz fazla tuttum. Buğra yerinde hafif dans ederek elindeki içeceği içiyordu. Onun aksine Batıcan aynı Begüm gibi içi gidermişçesine bir yeri izliyordu. Gözlerimi kısıp bakışlarını takip ettiğimde kalabalığın içinde dans eden Gizem ve birkaç kız daha gördüm. Bakışları bir tek Gizem'in üzerindeydi. Gizem'in en son yaptığı danstaki kalça hareketiyle derin bir nefes alarak önüne döndü.

 

Terbiyesiz herif.

 

Beni onları izlerken görmesinler diye hemen gözlerimi çekerek ben de önüme döndüm. Kızlar ellerindeki içecekleri içerek sohbet ediyorlardı. Benim önüme döndüğünü gören Begüm önünde duran içkiyi bana doğru uzattı. "Az önce garson geldi ama sen görmedin. Senin için aldım." diye bağırdı verirken. Elindeki içeceğe bakarak yüzümü buruşturdum. Hayır, bugün sarhoş olmak istemiyordum. Almadığımı görünce yanıma geldi.

 

"Sorun ne?" dedi elindekini masaya bırakıp. Ona gülümsedim. "Sorun yok, sanırım içki içmeyeceğim." dedim. Dudağını büzüp, "Keşke limonata alsaydım." dedi. Limonata mı? Olur baby.

 

Gülümseyerek kulağına doğru eğildim. "O zaman ben limonata almaya gidiyorum." dedim. Tamam anlamında başını salladıktan sonra dans ederek Deniz'in yanına doğru gitti.

 

Hızla çantamı alarak kalabalığın arasından zorlu şartlarda geçerek saçım başım dağılmış bir halde barın olduğu yere geldim. Çantamı hemen tezgaha koydum. Dağılan saçlarımı ellerimle düzeltirken bir yandan da söyleniyordum."Bu kadar kalabalık olmak zorunda mıydı? Hepsi şuurunu kaybetmiş gibi!" diye bağırdım. Sesten duyan yoktu ne de olsa.

 

"Katılıyorum." diyen bir ses ile gözümün önündeki saçları ayıklayarak arkaya doğru attım ve etrafıma bakındım. Dans edenler dışında kimse yoktu.

 

"Hey." ses tam önümden gelince başımı çevirdim ve kim olduğuna baktım. Yok artık!

 

Ama böyle işi...

 

Onun burada ne işi vardı? Bu parti biz dışında herkes için kapatılmış bir mekanda yapılıyordu, gerçi arada başka kişiler de vardı. Sanırım bizim dışımızda da gelenler vardı ama o kadar kalabalık bir ortam olmadığı için belli sayıda insan olabilirdi. Peki onun burda ne işi vardı? Dur bir dakika! O tezgaha eğilmiş bir şekilde benim hemen önümdeydi ve ben başımı çevirince... Aman Allah'ım Aramızda bir nefes kadar boşluk vardı!

 

Gözlerimi irice açarak hemen kendimi arkaya attım. Hafif öksürdüm. "Sen ne halt yemeye içime kadar giriyorsun?" diye sordum. Ensesini kaşıyarak etrafa bakındı. En sonunda tekrar bana dönüp, "Sana seslendim ama beni duymadın. Ben de şey... Biraz yakınından söylersem duyarsın diye düşünmüştüm." dedi tekrar ensesini kaşıyarak.

 

Dur bir dakika. Utandı mı o?

 

Onun bu haline gülmeden edemedim çünkü sanki biraz fazla kızarmıştı. "Tamam." diyerek uzun sandalyelerden birini çekip oturdum. Ama sanırım beni duymamış olacak ki başını yere eğmiş bir şekilde önüne bakıyordu. Öne doğru eğilerek yüzüyle aynı hizaya geldim. Aman Allah'ım! Bu koku vanilya mı? Gözlerimi kapatarak içime vanilya kokusunu derince çektim. Büyülenmiş gibi çıkan sesime engel olamadım.

 

"Sorun değil." dememle yerdeki bakışlarını çekerek hızla bana döndü. Bu hareketi yüzünden tekrar aramızda bir nefes kadar boşluk kalmıştı. Vanilya kokusunu daha derin soluyorum.

 

Gözleri gözlerime odaklıyken kalbimin hızlı atışlarını duymamasını diliyorum çünkü kulaklarımda çokta güzel yankılanıyordu. Gözlerini çekerek ilk önce burnuma baktı, ardından sinir bozucu bir yavaşlıkla dudaklarıma inince yutkundu. Dudaklarımı izlerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Tekrar yutkunup gözlerini benim mavilerime kenetledi.

 

"Sen ne halt yemeye bu kadar yakınımdasın?" diyerek beni taklit etti. O konuştukça sıcak nefesi yüzüme çarpıyor, içimi kıpır kıpır bir his kaplıyordu. Gözlerini izlerken gülümsedim. "Beni duymadın, biraz daha yakınına gelirsem duyarsın diye düşünmüştüm." dedim üzülmüş gibi dudağımı büzüp. Bakışları büzdüğüm dudağıma inince kıkırdayarak ona inat dudağımı sinir bozucu bir yavaşlıkta yaladım.

 

Bunları yaparken hiçbir kötü niyetim yok(!)

 

Üst üste yutkununca yanlış anlamasın diye kendimi geriye çekerek oturduğum yerde dikleştim. Geri çekilmemle boşluğa düşüp öylece kaldı. Gözlerini kapatarak birkaç saniye nefes aldıktan sonra o da doğruldu. Tek kaşımı kaldırararak, "Sen neden buradasın?" diye sordum.

 

Bir süre sessiz kalıp beni süzdü. "Çok güzelsin." dedi sanki iç sesini dışarı vurmuş gibi. "Ha?" diye anlamayarak sordum. "Ben... Şey... Her işte çalışırım yani part-time iş benimki." dedi hızla konuşarak. Tamam anlamında başımı salladım.

 

Kafasıyla arkamdaki kalabalığı işaret etti. "Sen de şu gezi için gelen okuldan mısın?" diye sordu. "Hı hı." diyerek onayladım. "Anladım." dedi. Bir süre ikimizden de ses çıkmadı. Çalan müzik bilmem kaçıncı kez yerini farklı bir şarkıya bırakırken neden geldiğimi hatırlayıp ona döndüm.

 

"Aslında ben-"

 

"Pardon ben bir tane içki alabilir miyim?" diyen bir kız sözümü kesince karşımdaki kişi de ona döndü. İsmini öğrenmem lazım, böyle olmuyor.

 

"Tabii ne çeşit?" diye sordu. Bu kız B şubesinden olmalıydı çünkü bizim sınıftan değildi. Dudağını dişleyerek arsız bir şekilde karşımdaki öküzü süzdü. "Bilmem, ne önerirsin?" diye sordu çapkınca.

 

Çüş ama istemeyerekte olsa (!) gören var burda!

 

Karşımdaki adam zorla gülümseyerek, "Peki" dedi ve tekrar bana dönerek, "Burda bekle, hemen geleceğim." dedi, o kızın aksine bana sıcacık bir şekilde gülümsedi. O gidince yanımdaki kız da kendi kendine dans etmeye başladı.

 

Etrafımı izlerken kulağımın hemen arkasından "Hey!" diye bir ses geldi. Ben daha arkamı dönmeden o gelip önümdeki sandalyeye oturdu. "Selam." dedi fakat sesini kendisi bile zor duymuştur. "Selam." dedim ben de buram buram kokan içki kokusuna yüzümü buruşturmamak için zor durarak.

 

"Çok güzelsin." dedi. Bu cümleyi daha kaç kez duyacağım ben?

 

"Teşekkür ederim." dedim en kibar halimle. İçim bu adama söverken.

 

Etrafı izlemeye devam ediyordum ki "Tolga ben." diyen sesiyle tekrar ona döndüm. Elini bana uzatmış karşılık bekliyordu. Elini sıkıp, "Ekin." dedim mesafeli bir sesle.

 

Elimi çekmek istedim fakat bırakmadı aksine daha da sıktı. "Şey.. Elimi alabilir miyim?" dedim ama o beni izlemekle meşguldü. Elimi kaba bir şekilde çekerek önüme koydum. Eli havada öylece kaldı ama o bana bakmakla meşgul olduğu için bunun farkında değildi. Bu bakışlardan rahatsız olup yönümü az önce o iri elemanın çıktığı arkadaki kapıya çevirdim ama saçlarımda gezinen bir hareketlilik ile tekrar ona döndüm.

 

"Saçların..." dedi ama her konuştuğunda nefesinden çıkan iğrenç koku yüzünden bu sefer yüzümü buruşturdum. "Çok narin... Çok güzel, senin gibi." dedikten sonra elini nazik bir şekilde tutarak saçlarımdan indirdim.

 

Çattık amına koyayım.

 

Elini indirmemle gülmeye başladı. "Utangaçsın." dedi gülmeye devam ederken. Bıçak gibi gülüşü aniden kesilince yutkundum. Bakışları göğüslerime inince çapkınca gülümsedi it herif. Gözlerini tekrar bana çevirdi. "İstersen bu utangaçlığını yok edebiliriz.... Evimde." diyerek bana göz kırpınca kusura bakmasın ama annemin değimi ile cinlerimi topladı.

 

Gülümseyerek kulağına doğru yaklaştım. "O evini götüne sokmamı istemiyorsan siktir git." dedim inadına tüm kelimelerin üzerine basarak. Geri çekildiğimde gülüşünün dudaklarında donup kaldığını gördüm. Ama ben onun aksine artık gülmüyordum. "Sen!" diyerek kolumu sıkınca inledim. "Sen kendini ne sanıyorsun?" dedi dișlerini sıkarken.

 

Ondan korkacak değilim.

 

"O kolunu indir." dedim canımın acımasını umursamadan. Daha da sıktı. "İndirtsene" diye meydan okudu. Sağ elimi tam yumruk yapmıştım ve yüzüne geçirmeye hazırlanıyordum ki "Bırak kızı." diye bir ses duyunca ikimiz de o tarafa döndük.

 

Az önce iri eleman olan barmenin olduğu yerden yine onun gibi iri bir adam çıkmıştı. Ortalama 20'li yaşlardaydı ama 25'in üzerinde olduğunu sanmıyorum. Üzerinde siyah bir gömlek vardı ve yakasındaki iki düğmesini açık bırakmış, kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Kahverengi saçları sağ sola dağılmıştı ve bu ona sersem görüntüsü sunuyordu. O iri öküze çok benziyordu. Evet evet kardeş olabilirler miydi? Olabilirdi çünkü ela gözleri bile aynıydı.

 

Yanımıza gelince önce karşımdaki ite sonra ise bana baktı. Ve en son kolumu sıkan elini görünce kaşlarını korkutucu bir şekilde çatarak Tolga denen kişiye döndü.

 

Ben bile korktum.

 

Karşımdaki kişi ise yutkunarak elini kolumdan çekti. O kısmın morardığına eminim. Tabii o bu adama kıyasla daha cılız olduğu için korkması doğru bir karardı.

 

İri adam tıslarcasına, "Ya sen şimdi sakince buradan çıkıp gidersin ya da ben çıkarırım." dedi. Tolga iti mesajı anlamış gibi zorla konuşarak, " T- tamam abi." diyerek resmen titreye titreye gitti. Kaşlarımı çatarak o iri elemana baktım. "Teşekkür ederim ama ben hallediyordum."

 

Giden kişinin arkasından bakmayı bırakıp, çatık olan kaşlarını düzelterek bana döndü. "İyi misiniz?" diye sordu yumuşak bir sesle.

 

"Sanırım beni duymadınız?" dedim tek kaşımı kaldırıp. Bıkkın bir nefes verdi. "Sizi rahatsız ettiğini gördüm ve yardım etmek istedim." dedi. Zaten ben bu konuda bir art niyet görmüyorum çünkü bana yardım ederek kanıtladı. Ama ben kendi işimi halledebilirim.

 

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. O da bana gülümsedi. "Bana isminizi bahşeder misiniz güzel bayan?" diye sordu kibarca.

 

Biraz düşündükten sonra " Hayır." dedim. Bu cevabı beklemediği yüzünün aldığı şekilden belliydi. "Neden?" diye sordu kaşlarını hafif çatıp sitem ederek. Bu haline güldüm. "Ekin." dedim.

 

İfadesini çok hızlı bir şekilde toparlayarak elini uzattı, "Kaan ben de." elini tutarak sıktım.

 

"Kaan ne yapıyorsun sen?" diyerek arkadan iri barmen çıkınca ikimiz de o yöne baktık. Elinde bir bardak dolusu içki vardı ve havada kalan sıktığımız ellerimize bakıyordu.

 

"Ooo abi nasılsın görüşmeyeli." diyerek Kaan elimi bırakıp abisinin yanına gitti.

 

Abi mi? Biliyordum işte doğru tahmin!

 

Abisi elindeki bardağı yaslı olduğum tezgaha bırakarak Kaan'a sarıldı. İki saniye falan süren sarılmanın ardından Kaan eliyle beni gösterip "Ekin'le tanış." dedi bana gülümseyerek.

 

Abisi kaşlarını çatarak Kaan'ın kulağına bir şey söyledi ve artık ne söylediyse Kaan bayağı bir güldü. "Saçmala. Hem-" demişti ki abisinin elini ağzına kapatması yüzünden cümlesi yarım kaldı.

 

Bu hallerini şaşkınlıkla izliyordum. Kaan ağzının üzerindeki eli çekip biraz daha güldü. "Tamam tamam."

 

İkisi birlikte benim önüme geldiler. İri eleman bana bakarak Kaan'ı işaret etti. "Siz tanışıyor musunuz?"

 

Kaan'la birbirimize baktık ve ardından, "Az önce tanıştık." diyerek Kaan açıkladı. Başımı sallayarak onayladım.

 

"Neyse, sen en son bir şey diyordun." diyerek o gitmeden önce ne diyeceğimi hatırlattı. "Limonata almak için gelmiştim aslında. " dedim.

 

Tamam anlamında başını salladı. Tam gitmek için hareketlenmişti ki Kaan onu kolundan tutup durdurdu. "Sen dur abicim ben alıp gelirim." diyerek Kaan abisinin konuşmasına izin vermeden arka kapıdan gitti.

 

İri elemanla tekrar baş başa kalınca ikimizden de ses çıkmadı. "Kardeşin..." diyerek aramızdaki müzik harici olan sessizliği bozdum. " Tatlıymış." dememle kaşlarını çatarak bana baktı. Sanki yanlış bir şey söylemişim gibi bakması benim de kaşlarımı çatmama neden oldu.

 

İfadesini çok çabuk toplayarak "Öyle." dedi. Ve aramızda yine bir sessizlik oldu. Kaan gelince ondan limonatamı alarak yine kızların yanına gittim.

 

___&&___

 

2 saat sonra...

 

Barın oradan geleli yaklaşık 2 saat oluyordu. Ne bara tekrar gitmiştim ne de o tarafa dönüp bakmıştım. Bu aralar fazla karşılaşır olmuştuk neden acaba? Ayrıca o benim ismimi öğrenmesine rağmen ben onun adını bilmiyordum. Sormak hiç aklıma gelmedi ki.

 

Begüm dans eden kalabalığın içine karışmıştı, biz Deniz'le masada duruyorduk. Yani masa yuvarlak küçük iyi tamam hoşta. İnsan bir sandalye verir sabahtan beri ayakta dikiliyorum, ayrıca ayağımdaki topuklular bana yardımcı olmuyor.

 

Etrafa bakınırken Batıcan ile Buğra'nın bu tarafa doğru yürüdüğünü gördüm. Sanırım önümüzden geçeceklerdi. Begüm neredeydi acaba?

 

"Kızlar!" diyerek bize doğru gelen Begüm'ü gördüm.

 

Allah'ım başka bir şey dilesem olacakmış.

 

Ter içinde yanıma gelip durduğunda elleriyle kendini serinletmeye çalıştığını gördüm. Bugün çok içmişti. Neyseki ben ve Deniz hala ayıktık. Ayakta zor duran kız "Ekin," diye ismimi söyledi. "Hmm?"

 

"Sence Buğra da beni seviyor mudur?" diye sordu. Sonra sorduğu soruya kendi kendine gülerek, "Sevse gelirdi." dedi değişen ruh haliyle, ağlamaya yakın bir sesle.

 

Tekrar sağa baktığımda Buğraların yaklaştığını görmemle şeytani bir sırıtış belirdi dudaklarımda. Bunu gören Deniz, "Ekin, sakın." demişti. Ama sesi benden çok o buna istekliymiş gibiydi.

 

"Belki de gelmiştir." diyerek Buğra'nın tam da Begüm'ün yanından geçtiği esnada yanımdaki sarhoş kızı kalçamla ittirdim. Tabii ayakta bile duramazken, beni hiç zorlamadan yana doğru düştü.

 

Üzerine kız geldiğini gören Buğra dünden hazır bir refleksle Begüm'ü belinden tuttu.

 

Şen bir kahkaha attık Deniz'le birlikte.

 

"Noluyor be?" diyerek Begüm bulunduğu konumu sorguluyordu. Buğra'nın kollarında olduğunu söylesek ne tepki verirdi acaba?

 

Buğra yutkunarak kollarındaki sarhoş kızı tutuyordu. Bıraksa Begüm yerin ölçüsünü alırdı.

 

Begüm gülerek, elini kaldırıp Buğra'nın yüzüne dokundu. "Sen gerçek misin?" diye sordu ve kendi kendine güldü. Başını iki yana sallayıp, "Hayal görüyorum." dedi ve tekrar güldü.

 

Gülmesinin arasına ağlama karışınca Buğra kaşlarını çatarak hayretler içerisinde Begüm'e baktı. "Oysaki gerçeğini öpmek isterdim." deyince Deniz ve ben büyük bir kahkaha attık.

 

Buğra şok olmuş bir halde kucağındaki gülmek ile ağlamak arasında kalmış olan kıza baktı ardından ise arkadaşına yani Batıcan'a yardım et dercesine baktı. Batıcan omuzlarını silkip gülerek, "Tutan sensin." dedi ve büyük bir kahkaha attı.

 

Ben zaten deli gibi gülüyordum bir de böyle sözler söylemeyin ya. Neyseki çoğu kişi sarhoştu da bize garipseyen bakışlar atan kimse yoktu.

 

"Sence tadı nasıldır?" diye sordu Begüm. Buğra yutkunarak ona döndü. " Ne- neyin?"

 

Begüm güldü. "Dudağının tadı... Sence nasıldır?" diye sorunca ben iflas.

 

Daha çok Buğra iflas çünkü bugün kalbine inme inmezse birdaha da inmezdi. Buğra bana dönüp, "Al şu kızı!" diyerek Begüm'ü kaldırıp bana uzattı ama ben gülme krizinde olduğum için Deniz Begüm'ü belinden tutarak masaya getirdi.

 

Buğra ile Batıcan tam gidiyordu ki Begüm "Gerçeğini getir tamam mı? Çünkü dudağından öpücem öpücem söylenme! Aç koynunu giricem giricem!" diyerek Simge - öpücem söylemeye başlayınca Batıcan büyük bir kahkaha attı. Buğra ise kırmızının en son tonlarının rengini alıyordu. Ben ve Deniz ise deli gibi gülüyorduk. Begüm yerinde dans edip aynı partı tekrarlayıp duruyordu. "Öpücem öpücem söylenmeee!"

 

___&&___

 

Saçlarıma sardığım havluyla banyodan çıktım. Dün çok yorucu bir gün olmuştu ve ayak tabanlarım felaket derecede ağrıyordu. Partiden epey bir geç gelmiştik bu yüzden öğleye yakın uyanmış, ilk iş olarakta banyo yapmıştım.

 

Zeliş elindeki elmadan bir ısırık daha alıp televizyon kanalını değiştirdi. Pijamalarından henüz kurtulmamıştı ve iki yana ördüğü örgüleriyle tatlı bir çocuğu andırıyordu.

 

"Haber falan açsana." dedim saçımdaki havluyla saçlarımı kurularken. "Hay hay." diyerek elmasından bir ısırık daha aldı.

 

"Günaydınlar efendim. Sabah haberlerinden herkese merhaba, umarım keyfiniz yerinde bir sabahtır."

 

Evet evet.

 

"Lafı fazla uzatmadan konuya gireceğim. Türkiye bu sabaha korkunç bir cinayetle gözünü açtı. İstanbul Büyükada'da 18 yaşlarının sonlarında bir genç vahşice katledildi. 'Vahşice derken?' diyeceksiniz değil mi? Kurban Tolga Polat'tan dün akşam gittiği partiden sonra bir daha haber alınamadı. Arkadaşlarının ihbarıyla polis ekipleri parti mekanının yakınlarındaki bir çöp konteynırında Tolga Polat'ın cansız bedenini buldu. Gözleri oyulmuş ve sağ eli kesilmiş bir şekildeydi. Ayrıca polis ekipleri ses tellerinin de kesilmiş olduğu bilgisini paylaştı. Bu korkunç olayın cinayet olduğunu düşünen polis ekipleri, soruşturma başlattı. Ailesine başsağlığı dileklerimizi iletip bu korkunç olayın bir an önce çözülmesini umut ediyoruz."

 

Havlu titreyen ellerimden kayıp gitti. Kafamı zorla kaldırıp ekrana baktığımda onu gördüm.

 

Siktir! Bu dün beni rahatsız eden çocuktu!

 

___BÖLÜM SONU___

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Sizce bölüm nasıldı? En sevdiğiniz sahne neydi?

 

Caner ve Kaan hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Sizce abisi Kaan'ın kulağına ne söylemiş olabilir?

 

Peki ya cinayet hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne olmuş olabilir sizce?

 

Başrolümüz isminin gizemini hala koruyor. Bir tahmini olan var mı?

 

Kitabı oylayarak ve yorum yaparak destek olabilirsiniz lütfen bunları yapın❤❤❤💕💕💕

 

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle 👋🦋

 

 

Bölüm : 07.12.2024 18:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...