30. Bölüm

26. BÖLÜM

Öylesine Biri
nisanur_0n9nn

Sonradan eklenmiş bir açıklama.

*Lütfen okuyan herkes yorum yapmaya çalışsın ve yine lütfen vote verirseniz. Yani el insaf biraz o kadar sıkışık vaktimin arasında yazdım attım. Kimse ne bir yorum atıyor ne bir vote veriyor.

 

Biraz önce hevesli hevesli girdim yorumları okuyayım diye sadece 2 yorum var. Vote bile 19 tane. Ne diyeyim ki daha.

 

En iyisi sınava kadar bölüm yazmak için çabalamadan beklemek.

 

İyi geceler.*

 

.

 

.

 

.

 

 

"Bak Umay yapacağın tek bir hata tüm plana mâl olur. Sakın öfkenin seni ele geçirmesine izin verme."diyen kişi göreve birlikte katılacağımız birliklerden birinin yüzbaşıydı. Hiç sevmemiştim kendisini geldiğimizden beri küçük bir çocuğa anlatır gibi daha doğrusu karşısında bir salak varmış da anlamıyormuş gibi yapacağım şeyleri anlatıp duruyordu.

 

Bunda Mustafa Başsavcının benim hakkımda söylediklerinin de etkisi vardı. Kendisi fazla dik başlı olduğumu, o an kendi canım ne isterse onu yaptığımı ve nicesini anlatmıştı.

 

Adamın gözünde de normal olarak görev başında başına buyruk hareket eden bir profil oluşturmuştum.

 

"Yeter artık! Aptal değilim anlıyorum, daha kaç kere anlatacaksınız?"gerginlikle saçlarımı geriye attım. Hiç kimse kusura bakmasındı. O genelevde hiç istemediğim duruma düşme ihtimali olan da bendim. Eğer yapmak istemediğim şeylere maruz kalırsam Barlas'a ihanet edeceğini düşünen kişi de bendim.

 

Bir kaç kez böyle görevlere katılmışlığım vardı ama ilk kez böyle bana patlayacak bir göreve gidiyordum. Tedirgin ve korkuyor olmam çok normaldi.

 

İki gün önce İstanbul'a gelmiştim. Bugünse o eve gidecektim. Nabzım başımda atıyormuş gibi hissederken vücudumun terleyio biz gibi olduğunu hissederken yanlarından uzaklaşıp terasa çıktım.

 

Çantamdan sigara paketini çıkarıp hızlıca birini yaktım. Derin bir nefes alırken daha önce hiç bu kadar gerilediğimi hatırlamıyordum. Barlas'ı özlemiştim ama artık resmi olarak görev başladığı için sivil telefonumu kullanmayacaktım.

 

Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde bakmadım. Sadece sigaramdan derin bir nefes daha almakla yetindim. Yanımdaki kişinin de çakmak sesini duyduğumda başımı hafifçe çevirdim.

 

Kars'tan gelen özel kuvvetlerden bir timin yüzbaşıydı. "Gerginsin. Görevin zor."diyerek sigarasının dumanını bıraktığı zaman sessiz kaldım.

 

"Bora Karalan ben. Endişe etme. İstemediğimiz şeyler olduğu an seni oradan alırım. Benimde eşim var, kızım var. Seni öyle bir durumla başbaşa bırakamam."demesiyle derin bir nefes aldım.

 

Dediklerini yapabilir miydi bilmiyordum ama samimi olduğunu anlamıştım.

 

"Gidiyoruz."

 

Herkese emirler yağdıran gıcık herifin sesini duymamla göz devirip sigaramdan son bir nefes alıp söndürdüm. "Umay seni alacaklar ve eve götürecekler. Nasıl gittiğini neden gittiğini biliyorsun. Aptal rolüne bürünüp, sütten çıkmış ak kaşık misali dolaş içeride."demesiyle sinirle oturduğum yerden kalkıp karşısına dikildim.

 

"Sizin benden üst mertebede olmanız karşınızdakinin bir cumhuriyet savcısı olması gerçeğini değiştirmiyor. Siz her ne kadar görevler ile haşır neşir olsanızda ben de saha da aktif bir insanım. Karşınızda Hukuk fakültesini birincilikle bitirip cv'sini başarılarıyla donatan bir kadın var. Dünden beri bir şey demiyorum ama yeter! Bir kere söylediğinizde anlıyorum sizi."dedim yarı sitem yarı sinirle.

 

"Burnunuz dikine giderseniz Umay Hanım. İşte o zaman o cv'yi unutun."söylediğiyle histerik bir kahkaha attım. "Bırakın buenumun dikine gidip gitmeyeceğime keyfim ve kahyası karar versin. Siz değil!"diyerek yanından ayrıldım.

 

Alt kata inip hazırlanmam gereken odaya girdim. Yatağın üzerinde eşofman vardı. Eşofmanı elime almamla yüzümü buruşturdum. Kirliydi, normal şartlar altında olsam hiç bir güç bana bunları giydiremezdi. Mecburiyet her şeyi yaptırıyordu.

 

Üzerimi giyip saçlarımı açık bıraktım. Aynada kendime baktığımda yüzümde makyaj yok, saçlarım sıradandı. "Allah'ım ben bu hallere düşecek miydim? Şu rüküşlüğe bak."kendi kendine mırıldanmamla odadan çıktım. Gerisi çok hızlı gelişmişti.

 

Kendi ekibimizde olan adam kolumdan tuttuğunda ikimizde Bora yüzbaşıya döndük.

 

.

 

.

 

.

 

Yüzbaşı Bora Karalan'dan gelen işaretle birlikte herkes hazırlanmış Umay'ın kulağına gözükmeyecek kadar küçük bir dinleyici yerleştirilmişti.

 

Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz rolüne bürünmüş gözlerini gözyaşları ile doldurmuş ağlamaya başlamıştı. Hayır, o artık Umay Oflaz değil Belkıs Odabaşı'ydı.

 

Yanındaki adam kollarından tutmuş dışardan masum içerisinde bataklık olan cehenneme sürüklüyordu. Binaya girince asıl rol o zaman başladı.

 

"Yalvarırım bırakın ben hiç bir şey yapmadım!"bağırışı tüm binada yankılanırken sesler duyulmuş kapı açılmıştı.

 

Genelevin başındaki adam kirli dişleri ile pis bir şekilde gülüp elindeki tespihi sallamaya devam etmişti.

 

Artık her şey başlamıştı geriye dönüş yok hatlar sivriydi. En ufak bir hata bütün planı alt üst ederdi.

 

"Lütfen bırakın beni gideyim. Masumum ben, istemiyorum burada kalmayı!"

 

"Sus lan, dön önüne sattılar seni bize."onu getiren adam kollarından iterek pis bir şekilde sırıtan adamın önüne doğru savurmuştu. Zar zor ayakta kalktığında beline sarılan kollarla derin bir nefes aldı.

 

Şimdiden zorlanmaya başlamıştı. Bu kadar iğrenç hissetireceğini tahmini bile edememişti. "Oo güzelim kaçma tadına bakacağım önce ben. Bakalım bu saçlar... Ohh mis gibi kokuyor. Bu boyun... Bakalım tadında bu kadar güzel mi?"

 

Midesi ağzına gelmiş kusmasına az kalmıştı hissediyordu.

 

Her şeye rağmen görevine ve rolüne devam etti. "Beni bırakın. Lütfen. Yapamam ben burada."diyerek gözlerinden yaşlar akarken adam daha çok güldü. "Yaparsın yaparsın. Ben alıştıracağım seni."o an içinden düşündü. Bunu gerçekte yaşayan kadınlar vardı. Onunki görev içindi ama bu duruma hep zorlanan kadınlar vardı. Bunu düşünerek bu görevi bitirmeye ant içerek devam etti.

 

O sırada odada yankılanan telefon sesiyle yok denecek kısalıkta bir etek, üzerinde parlak mor ve çok abartı göğüs dekoltesi olan bir kadın adama telefonu getirdi. Ve adamın gömleğinin açık bıraktığı yerleri okşamaya başladı.

 

"Alo?.. He geldi yeniler... Bilirsin bende kötü karı yok, hepsi çıtır çıtır..."

 

Namı diğer Belkıs'ı iğrenç bir şekilde süzüp güldü. "Ama elimde bir kısrak var... At gibi... Kokusu, teni... Bembeyaz teni var. Yeni geldi. Boyu da iyi zayıfta. Tam Demir Bey'in ağzına layık."demesiyle Umay derin bir nefes çekti ciğerlerine.

 

İzin verseler bir dakika daha beklemez sıkardı şu şerefsizin alnına ama görev mecburiyetindeydi.

 

O bunları düşünürken adam birden ona sorar gibi "Hiç kimseyle birlikte de olmamış?"dediğinde Umay kulaklıktan ona verilen emirleri uyguluyordu.

 

"Umay evet de."

 

Başını olumlu anlamda sallamasıyla karşıdaki adam daha çok güldü. Karşı taraftan duyduğu parayla gözleri ışıltıyla büyüdü ve güldü.

 

"Tabii efendim akşam Demir Bey için hazırlayacağız."

 

Sanki kurbanlık koyun hazırlıyordemek istese de sessiz kaldı. Telefonu kapatıp cins bir şekilde güldüğünde yanındaki kadınlara döndü. "Güzellerim hazırlayın sarı hatunu, Demir Bey alacak özellikle güzel hazırlayın."Umay'a dönerek "Güzel kızsın ama ilk ben bakamayacağım tadına. Sakın Demir Bey'in tersine gidecek bir hareket yapma. Ne isterse yap, emirlerine uy."dediğinde nah çekememek için kendini zor tuttu.

 

Kızlar elinden tutup arka taraftaki odalara ilerlettiler. "Cici kız ne güzelsin sen."sessiz kalarak ilerledi odaya. Odaya girdiğinde kırmızı ışıklı bir avize ve duvarlarda saçma sapan portreler vardı.

 

Göz devirip arkasına döndü. "Yatakta fazla mini ve fazla dekolteli bir gece elbisesi duruyordu. Normalde bu tür kıyafetler giyerdi ama bu şekilde saçma olanlarını tercih etmezdi.

 

Daha derli toplu olurdu giydikleri.

 

"Hadi giy kız, zilli."diyerek kızıl saçlı olan yatağa doğru ittiğinde derin bir nefes aldı. "Çıkar mısınız dışarı?"sesini bilerek kısık çıkartmaya dikkat etmişti.

 

Çünkü Umay Oflaz'ın ricası bile emir cümlesi olurdu.

 

Kızlar koltuğa yerleşip izlemeye başladı. "Giy hadi giy sende olan bizde de var. Hem burada kaldıkça birbirimizin her yerini göreceğiz şekerim bu başlangıç hadi."dediğinde gözlerini kapattı sinirle.

 

Bolca sabır istediği bir gündü. Sinirden oturup saçını başını yolmasına az kalmıştı.

 

Kulaklıktan ses gelmemesi ile yapmak zorunda olduğunu anladı. Verilen kıyafetleri ve İnce topuklu ayakkabıyı giydi tek tek.

 

"Kız kalın topuklu bir şey mi verseydik bu yürüyemiyor ya bunlarla."diye alayla konuşan kıza döndü. Topuklu ayakkabı ince ve oldukça uzun olan bir topuğa sahipti. Rolü gereği onlara yürüyemiyor gibi yapıyordu ama kimse bilmiyordu ki Umay Oflaz topuklu ayakkabılarıyla Doğu Karadeniz'e izlerini kazımış bir kadındı. Sevdiği adam bile onlarca ayakkabı almıştı var mıydı ötesi.

 

Topuklu ayakkabıyla yürümek onun işiydi. Bu canını sıktı. Adliye koridorlarında o tok sesle büyük bir özgüvenle yürürken şu an hayat felsefesi olan sanatı yapamıyor gibi gözüküyordu.

 

"Aman boş ver onu. Bacağında çatlaklar vardı gördün mü!? Demir Bey ne diyecek acaba?"Hay ben sizin demir beyinizdemek istedi yine sustu.

 

"Gördüm şekerim gördüm. Görüldüğü an kapı dışarı edilmezse iyidir."

 

Onlar kendi aralarında konuşurken Umay'ın aklı bir kaç gün öncesine gitti. Bacağındaki çatlaklar vücudunda hoşuna gitmeyen şeylerden biriydi.

 

Basen ve kalçalarında ergenlikte aldığı sonrasında verdiği kilolardan dolayı çatlaklar oluşmuştu. Bunlar için güzellik merkezinde lazer uygulamasına gidiyordu ama bir faydasını görememişti.

 

Vücuduyla barışıktı ama geçen günlerde bu konuyu Barlas'la paylaşmaktan kendini alıkoyamamıştı.

 

O günü anımsadı.

 

Barlas'la bir bütün olmuşken aklıma gelen şeyle Birlikte mırıldandım. "Barlas..."

 

Kısa bir onaylamayla devam etmemi istediğinde devam ettim. "Bacaklarındaki çatlaklar nasıl duruyor sence. Kötü gözüküyor mu?"

 

Barlas kaşlarını çatarak bana baktığında vereceği cevabı bekliyordum. "Ne saçmalıyorsun Umay. Ben ne zaman seni vücudundan dolayı yargıladım ki şimdi yargılayayım."dediğinde omuz silktim.

 

"Söyle işte, nasıl duruyor."dediğimde elleri kalçamı sıkmış alnını alnıma yaslamıştı.

 

"Seni sen yapan şeylerden biri ve doğal bir şey. Ayrıca bence seni fazla seksi gösteriyor. Kendinden haberin yok."

 

Kötü değildi. Neden bilmiyordu ama bunu sevdiği adamdan duyunca daha çok emin olmuştu bundan.

 

O yüzden şu an bu kadınların dediği şeyler umurunda değildi.

 

Kadınlardan birinin telefonunun çalması ile birlikte "Gelmiş Demir Bey gel hadi gidiyorsun."diyerek kolundan çeken kadın eş zamanlı olmuştu.

Ne yapacaktı şimdi? O adam ona zorla dokunursa öylece duracak mıydı?

 

"Tuvalete gitmem gerekiyor."aniden aklına gelen şeyle söyledi bunu. "Kız yüzü adam geldi. Birde Demir Bey'i bekletiyor."dediğinde "Altıma yapacağım 'Demir Bey'i' bu şekilde karşılamayayım."demişti kendinden tiksinerek.

 

Kızlar gülerek "Aferin güzelim, şimdiden alıştın koş hadi koş daha fazla bekletme."demesiyle geldiği koridoru geri dönerek biraz önce gördüğü tuvalete girdi.

 

Etrafi iyice kontrol edip kamera olup olmadığına baktı. Şu an tam anlamı ile görevdeki Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz'dı.

 

Kulağındaki kulaklığa dokunarak "Acil cevap verin. Demir diye biri geliyor. Ne yapacağım. O adamlar bir gece falan geçirmem ben."diyerek peşpeşe sıraladı cümlelerini.

 

"Endişelenme soğukkanlılığını koru. Demir dedikleri adam bizden. Güvenilir."Bora'nın sesiyle derin bir nefes aldı.

 

Bir an gerçekten böyle bir saçmalığa msruzt kalacak diye korkmuştu.

 

"Tamamdır."

 

Tuvaletten çıkıp ilk geldiği yerdeki büyük salona ilerledi.

 

Buranın başında olan adam yanına gelip "Off yeni hatunum benim... Kırmızı çok yakışmış beyaz tenine."diyerek başını boynuna koymuş derin nefesler alırken dayanamayıp itti adamı. Boşluğuna denk geldiği için bir kaç adım geriye giden adam sinirle yanına gelip saçlarını eline doladı. "Orospu! Ne yaptığını sanıyorsun sen!? Dua et Demir Bey özellikle senin gibi birini istedi yoksa öldürürdüm seni!"diye yüzüne bağırmasıyla ağzından gelen iğrenç sigara kokusu öğürme hissi uyandırmıştı.

 

"Bırak saçımı acıtıyorsun!"adam sarı dişlerini göstererek gülümsemişti. "Yavruma bak be! Sesi çıkıyor. Kim bilir yata-"

 

Sözünü kesen şey içeriye aceleyle giren bir başka adamın ceketinin önünü kapatıp saygıyla "Patron, Demir Bey'in adamları geldi. Kızı istiyorlar."

 

Eline doladığı saçlarını bırakıp ellerini cebine koyarak kapıya ilerledi. "Olmaz. İlk gece burada olacaklar! Sonraki gecelerde parasına göre istediği yere götürebilir."

 

"Umay, birazdan Demir gelecek. Ona yakın davranma sakın istemediğini söyle. Bağır çağır."

 

Kulaklıktan gelen sesle birlikte sessiz kaldı. Bir kaç dakika sonra herkes el pençe divan kesilmiş bir şekilde duruduğunda içeriye yaklaşan adım sesleri kendinden emin yürüyüşe sahip bir adamdan geliyordu. Gelmeden otoritesini belli etmişti.

 

Gelecek kişi bizim ekipten denmişti, mesleği neydi? Polis, asker, savcı, avukat?..

 

Bir kaç saniye sonra içeriye giren adamların ardından o girmişti. Demir.

 

Barlas.

 

Şaşkınlıkla gözlerim kocaman açıldığında yanımdaki kadınlardan biri "N'oldu kız? Çok mu beğendin. Ah taş gibi herif. Altına yatmak için nelerimi vermezdim."diyerek kendisini dürttüğünde Barlas'ın olmasına karşı şaşkınlığı gitmiş yerine saf öfke gelmişti.

 

Başka kadınların sevgilisi hakkında böyle konuştuğunu duymak kafa göz kırma hissiyatı uyandırıyordu ama görevi bozamazdı. O yüzden sessiz kaldı.

 

Umay Oflaz bu evi sağlam bırakmazdı çünkü.

 

Barlas onu görünce şaşırmış ancak bunu kimse anlamamıştı. Umay hariç. O sevdiği adamın her bir ifadesinin ne anlama geldiğini çok iyi anlardı.

 

İfadesini çok çabuk toparlamış ve tekrar önündeki adamlara dönmüştü. Üzerinde çok şık, tam kalıbı olan lacivert bir takım elbise içerisine de beyaz gömlek giymişti. Üstten iki üç düğmesi açık tam bir iş adamını çağrıştırıyordu.

 

Bu halini başbaşayken görse bütün cilvesini ona yapardı ama şartlar maalesef...

 

"Ne demek göndermiyoruz lan! Siz kimsinizki benim istediğimi bana vermiyorsunuz?"Barlas ah pardon! Demir Bey sert ifadesiyle kurmuştu bu cümleleri. "Olmaz Demir Bey lütfen sizde bizi anlayın. Kız daha yeni hem çekinir başka yerde."

 

Adamın cümlesiyle birlikte derin bir nefes aldı. Bu görevden sonra bu adam yaşayacak mıydı çok merak ediyordu.

 

"Tamam. Bu sondu ama kızı beğenirsem başka bir gün benim götürdüğüm here gelir."baskın ses tonu odadaki bir çok kızı etkilerken Umay ona hayranca bakan kızlara sinirle bakıyordu.

 

"Ona göre parası olur efendim."

 

"Sikmişim parasını."Gözleri Belkıs Odabaşı'ndaydı. Aşık olduğu kadını gördüğünde şaşırıp kalmış ancak bunu belli etmemişti. Göreve gideceğini biliyordu ama böyle bir ihtimal... Aynı göreve denk gelme ihtimali aklının uucndan dâhi geçmemişti.

 

Tabii o esnada sevdiği kadının gözleri sinirle diğer kızların üzerindeydi bu haline gülmek istese de üzerindeki elbiseyi görünce elleri yumruk oldu.

 

Üzerinde yok denecek bir elbiseyle onca kişinin arasında duruyordu. Görev dedi kendine görev.

 

Seri adımlarla yanına ilerledi. Ellerini avucunun içine alıp "Des yalıtımı olan bir oda istiyorum."dediğinde diğer kadınlar kıkırdamaya başlamıştı.

 

Birden kısık ve titrek bir ses duydu. "İstemiyorum ben."bu sesin Umay'dan çıktığına asla inanmazdı ancak şu an gözleri önünde böyle konuşmasıyla şaşkınlığını bir kez daha sakladı.

 

Buraya gelmeden önce çalışacağı kişinin nasıl bir karakterde gibi rol yapacağı anlatılmıştı ama Umay gibi dişli birinden bu kadar ürkek bir ses çıkartması takdire şayan bir yetenekti.

 

"Nasıl istemiyorsun lan! Kaç para saydılar sana. Gideceksin duydun mu seni sike sik-"

 

"KES LAN SESİNİ!"Demir Tan Korkmazgil karşısındaki adama bağırmış ve tekrar rolüne girmişti. Girmeden genel olarak nasıl bir üsluba sahip olarak konuşacağı anlatılmıştı. "Sen benim kızım olacak kadına hangi hakla bağırıyorsun! Bu gece benim yatağıma girecek kadınla nasıl hayal kurabiliyordun! Sesinizi keserim hepinizin duydunuz mu?"

 

Kızım tabiri neydi? Laf etmek için zor tuttu kendini. Kendisi Umay çok çok nadir söylemişti bu hitabı. O da dalgasınaydı bazen sevgilisi bütün sert karakterine inat yalnız ona nazlanıyordu, o halleri olduğu zaman küçük nazlı bir kız çocuğunu andırıyordu. Onun dışında yetişkin bir kadına, bir malı sahiplenir gibi kızım cümlesini kurmak ona adice geliyordu.

 

Belinden çıkardığı silah ile kapının önünde duran adamlardan birinin bacağına sıktı. Adam acı içinde kıvranıp yere çökerken sinirle karşısındaki adama baktı. "Sonunun adamın gibi olmasını istiyorsan bir daha konuş."karşısındaki adamdan ses çıkmasıyla durdu.

 

"Şimdi hangi oda ses yalıtımlı bana onu söyle Birhan."

 

Biraz önceki halinden eser kalmamış sus pus olmuş adam yerini tarif etti. Sahne sırası Belkıs Odabaşı'ndaydı.

 

Demir Korkmazgil'in büyük avucundaki elini çekmeye çalışarak "İSTEMİYORUM BIRAKIN BENİ. BEN BURAYA GELMEK İSTEMİYORUM... BIRAK ELİMİ. ŞEREFSİNİZ HEPİNİZ İSTEMİYORUM." geldiğinden beri ilk kez sesi çıkıyordu.

 

Birhan sinirlenip üzerinde yürüyerek "SUS LAN SUS! Demir Bey özür dilerim yeni geldi korktuğu için böyle diyor. Ben onunla sonra görüşeceğim."demesini umursamadı Demir.

 

Tuttuğu eli sıkıca tutarak bütün itirazlara ve itmelere rağmen sürüklercesine tarif edilen odaya çıkardı.

 

Binanın en üst katında olan bu odanın olduğu katta başka hiçbir oda yoktu.

 

Odaya girip arkalarından onları takip eden kadın gidene kadar rollerini devam ettirdi her ikiside.

 

Demir yanındaki kadını zorla odaya sokup kapıyı kapatmıştı. Kadın bunu gördüğünde gülerek aşağı inip her şeyin yolunda gittiğini söyledi.

 

...

 

Odaya girmeleriyle birlikte Barlas sıktığı elini hafifletmiş kapıyı kitlemişti. Umayla göz göze gelince ikisi de sessiz kaldı. Ve aynı sessizlikle birlikte odada herhangi bir kamera veya dinleyici varı aramaya başladı.

 

Temiz çıkan odayla birlikte sessizliklerini koruyarak yatağa oturdular.

 

"Umay bir gece geçirmiş gibi yapacaksınız. O yüzden senin için zor olsa bile Barlas boynunu morartacak tabii sende onunkini. Sadece görev. Rahat ol."

 

"Tamamdır." Zaten çok rahattı böyle şans mı olurdu. İki gece önce yatağında vakit geçirdiği sevgilisiyle görev için birbirlerini öpeceklerdi nesi zordu?

 

Barlas hafifçe Umay'a doğru eğilip kulaklığı kapattı. Ve birden kaşları çatıldı. "Ben olmasaydım sen başka bir kadının boynunu mu öpecektin?"

 

Sinirle mırıldanmasıyla güldü Barlas. "Evet. Görevde aldığım bir emirdi çünkü. Ama şimdi sen varsın ve ben emir olmasaydı bile seve seve seni öperdim."demişti.

 

"Aşkım bizdeki şansa bak."diyerek güldü Umay. Barlas'ta gülecekken gözleri tekrar üzerindeki elbiseye değdi.

 

"Siktir! Umay seni aşağıda böyle gören herkesi bir katliamla öldürmek istiyorum."dediğimde Umay içten içe gülmek istese de "Normalde de giyiyorum böyle şeyler."demişti.

 

Barlas çatık kaşlarıyla "Bok giyersin böyle şeyler. Saçma sapan konuşma Umay. Sen böyle bir şeyi ne zaman giydin. Lan giysen bile ben seni o kılıkta evden çıkartmam."diye sinirle söylendi.

 

"He yani ne giydiğime mi karışırsın?"diyerek tek kaşını kaldırarak sormuştu. "Bugüne kadar senin kıyafetine ne zaman karıştım? Birde böyle giyiyorum diyorsun. Sen bunu zaten giymezsin ama bunu giymek istesen, izin verirsem namerdim."demesiyle sessiz kaldım.

 

Bazen otoritesi çok baskın geliyordu. Bunu en iyi anladığım zamanlar olmuştu şu anda öyleydi.

 

"Neyse üsteğmenim hadi boynuma iz bırak."diyerek boynumda yer açtım. O ise aynı konuda takılı mı kalmıştı bilmiyordum ama hiç tepki vermeden boynuma izler bırakmak için boynuma eğildi.

 

Bir kaç dakika sonra boynumu ısırmasıyla acıyla inledim. Başımı geri çekerken "Acıttın ya!"diye mızmızlandım.

 

Barlas bu nazlı hallerine bayılıyordu ama şu an bunu canı istediği içi yapmıyordu. Yanlış anlaşılmasın Umay'la bu halde olmayı tabii ki seviyordu ama bu şartlar altında değil kesinlikle.

 

"Beklemeyi bil Umay."şu an Umay'ın sevgilisi olan, ona Karadeniz'im diyen adam değildi. Üsteğmen Barlas Sözer'di. Emirlerini almış ve gerçekleştiriyordu.

 

Yüzü her zamanki gibi donuk işini yapıyordu. Umay'da aldırmadı. Şu an görev için bir şeyler yaptığının farkındaydı. Çünkü Üsteğmen Barlas Sözer hep ciddiydi. Bunu bir gün tabura yanına gittiğinde anlamıştı.

 

...

 

"Geliyorum sevgilim."diyerek telefonu kapattım. Barlas evinde göreviyle ilgili belgeleri unutmuş yoğun olduğu için almaya gelemiyordu. Bugün evde olduğum için benden istemişti.

 

Şu an onları götürüyordum.

 

Kısa bir sürede taburun kapısına geldim. Kimliğimi göstererek giriş yaptığımda arabayı park edip belgelerle birlikte indim.

 

Toplanan eteğimi düzeltirken binanın girişine dogru ilerledim.

 

Neden herkes bana bakıyordu bilmiyordum ama ben şu an karşımda bana doğru gelen sevgilime bakmakla meşguldüm.

 

"Teşekkür ederim yavrum. Gel odama."diyerek elimi tuttu. Güzel hitaplarının tersine yüzünde gram mimik yoktu. Aldırmadım. Bende öyleydim.

 

Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz farklı. Sevgilisinin Karadeniz'i, babaannesinin mavişi, babasının göz bebeği olan Umay ayrıydı.

 

İlk geldiğimde bana bakan herkes Barlas'ın elimi tutmasıyla önüne dönmüştü.

 

Dudaklarımı büzerek "Vay be üsteğmen... Otorite böyle bir şey herhalde, hm?"

 

...

 

Bir kaç dakika sonra ikilinin boynu mosmordu. Şu an Demir Korkmazgil'in telefonundan görevle ilgili talimlatlar ve gelmeye devam eden emirleri ayarlıyorlardı.

 

Demir Korkmazgil buradan çıktıktan sonra Belkıs Odabaşı'nı sürekli istediğini, onun dışında kimsenin onunla konuşmayacağı, yaptığı herhangi bir davranışa laf etmeyeceği ve en önemlisi hiç kimseyle bir araya gelemeyeceğini söyleyecekti.

 

Tabii para her kapıyı açardı. Açamazsa

da o kapıyı satın alırdı.

 

Bu şekilde adamları ikna edecek gerisi kolay bir şekilde gelecekti.

 

.

 

.

 

.

 

Bol oy bol yorum

Bölüm : 04.11.2025 16:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...