
Kalemin kulağına eğilip dedim ki:
"Bir daha onun adını yazarsan, seni de kırarım."
🌊🌊🌊
Gözlerime vuran güneş ışığıyla birlikte yüzümü buruşturdum aklıma gelen şeyle aniden kalktım. Görevdeydim evde değil.
Görüş açımın netleşmesiyle koltukta oturmuş telefonuna bakan Barlas'ı gördüm. Ne zaman kalmıştı ve ben neden öküz gibi yan gelip yatmıştım.
"Sevgilim ne zaman uyandın?"sesimi duymasıyla başını kaldırıp baktı. "Oldu iki saat."kolundaki saatine bakıp "Öğlen oldu, kalkman gerek. Plan belli. Kimse sana bir şey yapmayacak aşağıya inince acı çekiyor gibi yapman gerekecek, ilkin olduğunu düşünüyorlar."başımı sallayarak onayladım.
Kollarımı açıp yanıma gelmesini bekledim. "Sarılalım ve öp beni."dememle gülerek ayağa kalktı. Bir kaç saniye sonra kolları arasında saçlarıma konan öpücüklerin keyfini çıkarıyordum. "Az kaldı, sonra Trabzon'a döneceğiz."demesiyle güldüm. Az kaldı dediği süre tam bir haftaydı.
Tamam belki daha kısa olabilirdi ama şu an için belirlenen süre bir haftaydı.
"Bebeksin bebek. Kalk hadi."diyerek ayağa kaldırmasıyla üzerime dün giydiğim elbiseyi giydim. Dün gece rahat uyumam için Barlas çıkarmıştı. Barlas sinirle elbiseye bakarken saçlarımı düzelttim. "Bakma öyle, isteyerek mi giyiyorum sanki."dedim sitemle.
Bir kere hiç bir kuvvet bana bunu giydiremezdi. Çok varoştu. Dengesiz dekolte varoşluk verirdi bu tam olarak böyle bir elbiseydi.
"Sikerler böyle giydireni zaten."diyerek yüzünü buruşturdu. Kulağıma kulaklığı takıp çalıştırdım.
Artık ben Belkıs Odabaşı, o Demir Tan Korkmazgil'di.
Elimi avucunun içine alarak odadan dışarı çıkarttı. Merdivenlerden indikten sonra dün ilk karşılaştığımız odaya tekrar girdik. Dünkü adam pis sırıtışıyla boynumdaki izlere baktı.
Şeytan diyordu öldür bunu burada, yap savunmanı nefsi müdafaa. Cumhuriyet savcısına tacizden tık hapise.
Derin bir nefes alarak ikilinin konuşmasına odaklandım.
"Nasılsınız Demir Bey? Geceniz iyi geçmiştir umarım efendim."demesiyle kusmama ramak kalmıştı. "Güzeldi fazlasıyla. Konuşmak istediğim bir konu var."otoriter sesiyle birlikte karşıdaki adam yüzündeki sırıtışı silip ciddi bir hâl aldı.
"Buyrun Demir Bey, bir sorun mu oldu halledelim hemen."derken tehditkâr bakışları üzerimdeydi.
"Benim kızım bu geceyi geçirdiğimiz odada kalacak artık. Sadece beni bekleyecek. Ha ola ki sen yanlışlıkla başka adamlarla aynı ortama soktun onu, benimde seni sokacağım yer belli."demesiyle adam hızla başını salladı.
"Tabii efendim başka bir arzunuz?"demesiyle birlikte Demir Tan'dan cevap gecikmedi.
"Benim göndereceğim elbiseleri giyecek artık."kaşlarım çatıldı ona baktığımda o bana bakmıyordu. Böyle bir şeyin operasyona dahil olmadığına adım kadar emindim.
Kulaklıktan gelen konuşmalarla oraya dikkat kesildim. "Ne yapıyor lan bu!?"
"Bu planda yoktu."
"Susun lan bir planı var demek ki!"
"Anlamadım efendim nasıl yani?"diyen adamla dikkatimi tekrar onlara verdim.
Bakışlarım Barlas'ı bulduğunda yüzünün ne kadar değiştiğini yeni yeni fark ediyordum. Düz ve dik olan burnuna mumla kemer eklenmiş, mavi gözleri kahverengi lensle kapatılmıştı. Saçları normalde kısa ve dalgalıyken şu an düzdü ve bir iş adamı gibiydi.
İyi değiştirmişlerdi.
"Nesini anlamadın lan? Ben elbise yollayacağım onları giyecek. Ben yatağıma aldığım kadına bu ucuz şeyleri giydirecek adam mıyım?"derken bunun kesinlikle operasyona dahil olmadığını biliyordum.
Üzerimdeki elbiseye sinir olduğu için yapıyordu.
"Anladım efendim. Ücreti nasıl ödeyeceksiniz?"diye sormasıyla istemsizce Barlas'ın elini sıktım. Bir kadın bedenini bu kadar küçük görmek neyin nesiydi. Hangi hak hukuk kadınlar üzerinde kurulan bu baskıyı erkeklere hak görmüştü ki bu yavşak böyle rahat konuşabiliyordu.
"Adamlarım Çek imzalayacak. Şimdi gidiyorum, son uyarım kimse Belkıs'a tek kelime etmeyecek duydunuz mu?"
Adam tekrar kafasını sallamasıyla Barlas bana döndü. "Sende adam akıllı dur. Yaptığın her şeyi biliyor olacağım. Daha fazla canını yaktırma."demesiyle başımla onayladım. Sesimi titreterek "Tamam."demekle yetindim.
Barlas son kez elimi sıkıp gözlerime baktıktan sonra çıktı binadan. Herkesin patron diye hitap ettiği şerefsizi bir anda yanımda görünce istemeden sıçradım.
Şerefsiz sessiz sessiz geliyordu.
Elini çeneme koyup boynuma baktı yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle "O kadar kötü değilmiş değil mi? Ağlayıp zıplıyordun."demesiyle başımı salladım.
"Gel bakalım sen benim odaya."demesiyle kaşlarım çatıldı. Odasına girince masasının ardındaki koltuğa oturdu. "Geç şöyle."
Karşıdaki koltuklardan birine oturmamla konuşmaya başladı. "Dün benim hatunlar vücudunda derin izler olduğunu söyledi. Nedir onlar anlat bakalım. Demir Bey kusur gördüyse ona göre benim kızlar seni hazırlarken kapatacak."demesiyle dilimin ucundan geçen tüm küfürleri yuttum.
Bir kaç ay öncesine ait olan mermi izlerinden bahsediyordu.
Sesimi inceltip, titreterek cevap verdim. "Bıçak izi onlar. Babam zamanında çok eziyet ederdi anamla bana. Ordan kalma."derken babamı ne kadar özlediğimi fark ettim. Şimdi yaylada babaannemin yanında birlikte çay içiyor olurduk belki de.
"İyi alışkınsın acıya. Bacağında da izler varmış."demesiyle düşündüm. İz yoktu.
"Yok bacağımda iz."dedim sadece. Kaşlarını çatıp "Varmış işte benim hatunlarım gördüklerini söylediler. Neyin yalanını söylüyorsun sen?"diye bağırmasıyla derin nefes aldım. Bu salak kadınlar çatlak izlerinden mi bahsetmişti birde.
Derin bir nefes alıp "İz var."dedim tekrar bir şey söyleyeceğini hissettiğimde konuşmaya devam ettim. "Ama Demir çok beğendiğini söyledi."dedim. Bunları söylemesem yine olayı Demirin beğenmemesine getirecekti.
Yüzünden oluşan masum olmayan gülüşüyle ayağa kalktı. "Aç bacaklarını bir de ben bakayım izlere. Adam hayran kaldıysa nasıl iyi gözüküyordur onlar derken bana yaklaşmasıyla ayağa kalkıp uzaklaştım. "Lan gel! İşin bu artık senin rahat dur."demesiyle tekrar üzerime gelecekti ki içeriye bir kadın girdi.
"Aşkım Demir Bey bu güzelliğe elbise yollamış. Birde kimse dokunmayacakmış, dokunanı mezara koyarmış. Böyle söyledi."demesiyle adama baktım. Boğazını temizleyip yerine oturdu tekrar.
"Tamam çıkın siz. Sen dünkü odana git güzelim kıyafetlerini getirecekler birazdan."demesiyle başımla onayladım.
Dün ben odada giyinirken yanımda duran kadınlardan biri benimle birlikte geldi. Odaya girince yatakta bir göz gezdirdi. "Ee hani hiç kirlenmemiş bu çarşaf."demesiyle omuz silktim. Bana şüpheli baktığını görmemle boğazını temizledim.
"Şey... Biz banyodaydık da."kısık sesle konuşmamla güldü. "Anladım neyse. Getirdiler elbiseleri."diyerek kapıdaki adamlardan elbiseleri aldı.
Baktığımda bir haftalık kıyafet olduğunu gördüm. Her güne bir kombin düşüyordu. Hepsi bol pantolonlardan ve ceketlerden oluşuyordu.
Bu haline içten içe gülerken dolaba yerleştirdim hepsini. Yaklaşık bir saat sonra odada yalnız kalmıştım. Banyoya girip kulaklığa dokundum.
"Ben birazdan aşağı ineceğim. Gece herkes uyuduktan sonra da patron denilen adamın odasına."
"Umay! Bu planda yok. Her şeyi berbat edeceksin."
Bunu söyleyen Burak Savcıydı. Bu söylediğine göz devirirken "Ne yapacağımı biliyorum."dedim.
"Senin yüzünden operasyon sekteye uğrarsa meslek hayatını bitiririm savcı! Hayatının kalanına avukat olarak devam edersin."
Sinirle nefes alıp kulaklığı kapattım. İşimi bilmiyormuşum gibi davranıyordu. Benden daha uzun süre savcılık yapması benden daha zeki olduğunu göstermiyordu.
Odadan çıkıp aşağı indim. Kadınların olduğu yere gittiğimde sessizce yanlarına gidip oturdum. "Eee anlat şekerim, sen ne iş yapıyordun burdan önce."demesiyle "Mahallede bir kuafördeydim."dedim.
"Oo biliyorsundur o zaman güzel modeller. E artık bizi sen hazırlarsın."diyip göz kırpmasıyla zoraki gülümsedim. Çünkü ben basit bir balık sırtı ördürmek için bile kuaföre gidiyordum.
"Tabii yaparım."yaoardım normal örgüyü biliyordum. At kuyruğu yapmayı da biliyordum. Yeterdi onlara.
"Siz buraya isteyerek mi geldiniz?"kısık sesimle gülüştüler kendi aralarında. "Yok başta senin gibiydik. Sonra alışıyor insan."iç çekerek konuşmasıyla sessiz kaldım.
"Kız sen çok sessiz sakin bir şeysin pekte safsın. Azıcık sesin çıksın."demesiyle güldüm içimden.
Sessizlik, sakinlik, saflık... Bu tabirlerin hiç biri Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz değildi.
"Bu sizin patron dediğiniz çok sevdiğiniz adam varya... Onun gerçek adı ne?"dedim. Sır gibi saklanıyor adamın gerçek adı. Sahte kimliklerindeki isimlerini biliyorduk tabii ki ama bize gerçek isim lazımdı.
"Mahmut Zeylin. Yaşlı göründüğüne bakma kız, ablan bin yaşına da gelse taş."
"O hep burada mı kalıyor sizinle?"dedim şaşırmış gibi. Hepsi yine kendi arasında gülerken "Yok be burada ne yapsın o? Maslakta evi var. Ay bir kere beni götürdü söylemesi ayıp."diyince yine bir kahkaha koptu.
Pis imasıyla yüzümü buruşturdum. "Ne oldu kız?"demesiyle aklıma gelen ilk yalanı söyledim. "Karnım ağrıdı biraz."
Hepsi onaylarken duramadım. "Maslakta nasıl bir binada evi. Yani çok mu zengin?"dedim safmış gibi.
Saf gibi davranmak gerçekten çok zordu.
Benim gibi zeki bir kadına hiç yakışmıyordu.
"Ay ne zenginlik hemde. Kocaman rezidansta her yeri cam binanın. Kız birde bir yüksek 72. Kat falandır herhalde öyle maşallah diyelim."diyerek parmağını önce kulağına götürdü sonra dışında vurdu.
"Benim ağrım var biraz ben odaya gideyim."dedim aklıma gelen şeyle geri döndüm. "Gece burada olacak mısınız? Sohbet ederiz yine."dedim.
Biri sürdüğü ojeyi kapatıp "Yok bu gece herkes dolu. Normalde sende öyle olacaktın da şanslı çıktın."demesiyle başımla onayladım.
Odaya çıkıp banyoya girdim. Kulaklığı aktif hale getirdim.
"Mahmut Zeylin, Maslakta bir rezidansta oturuyor."
"Bu gece burada kadınlar yok. Mahmut burada mı değil mi bilmiyorum."
Dediklerimden sonra ses gelmedi. Derin bir nefes alıp kulaklığı kapattım. Kapıyı kitleyip Barlas'ın dün yanında getirdiği ve banyo dolabının arkasına sakladığımız telefonu aldım.
"Rastgele bir Instagram hesabı açıp Mahmut Zeylin ismindeki tüm hesapları onunla bağlantısı olabilecek herkesi araştırdım. Burada Mahmut'un heo yanında olan kadının bile hesabı vardı. Mahmut'a istek yollayıp çıktım. Profil fotoğrafımda rastgele bir kadın fotoğrafı vardı. Başka birinin fotoğrafını kullanmam suçtu ama daha büyük bir suçu yakalamam için küçük suçlara göz yummam gerekiyordu.
Yaklaşık 40-45 dakika sonra isteğin kabul edilmesiyle birlikte hesabına girdim. Geri takip yapmamıştı. Çünkü bu adamın planları böyleydi. Lüks, şatafatlı hayatı gösterip kadınların ona gelmesini bekliyordu.
Hesabına girince her gece bir mekanda farklı farklı kişilerle fotoğrafları vardı. Kulaklığa dokunup konuşmaya başladım.
"Hesabını buldum, atacağım birazdan. Fotoğrafı olan herkesle bir bağlantısı olabilir."dememle bir cevap gelmesini bekledim ama yine sessizlik oldu aldığım cevap.
Ve ben bıkmadan usanmadan akşama kadar araştırmaya devam etmiştim.
🌊🌊🌊
Gece olmuş tüm kadınlar gitmişti. Akşam yemeğinde duyduğum kadarıyla Mahmut'ta bir mekana gidecekti. Yani bir ben birde kapıdaki adamlar olacaktı.
"Zafer!"
"Zafer! Gel lan!"
Yine bir kaos vardı anlaşılan aşağıda.
"ZAFER GELSENE LAN!"
Bir süre sesler kesilmişti. Daha iyi duyabilmek için kulağımı duvara yasladım. Net duyamayınca etrafa baktım.
Komodinin üzerindeki su bardağını görmemle elim hızla ona gitti. Onu duvara koyup nefes bile almadan dinlemeye başladım.
"Yeni kız burada bu gece. Kimse dokunmasın unutma. Demir Bey belamızı siker. Bu gece gelecekmiş." Bir gülme sesi geldi.
"Nasıl memnun kaldıysa artık."dedikten sonra sessizlik olmuş sonrasında da kapının kapanma sesi gelmişti.
Sonrası sessizlikti.
Bir saat kadar boş boş oturduktan sonra saate baktım. Tam 2'ydi. Kimse yoktu.
Çıt sesi bile yoktu.
Sessizce odadan çıkarken rahattım. Gün içerisinde bir çok kez kontrol etmiştim. Kamera bu katta yoktu. Aşağıda vardı, onu da diğer taraf hallederdi.
Aşağıya indikten sonra Mahmut'un odasına ilerledim. Bir taraf camdan oluşan ışıklı bir vitrindi. Herkesle fotoğrafları olan çerçeveler duruyordu.
Masanın altındaki çekmeceleri açarken iki tanesinin açılmamasıyla zorladım. Ahşaptandı ama çokta sağlamdı. Keşke silah olsaydı kolay açılırdı.
Saçımdaki tel tokayla açmayı bile denemiştim kilit yerine girmiyordu bile.
Odayı gezerken en üstteki raflardan birinde kasa olduğunu görmemle etrafa baktım üstüne çıkabileceğim hiç bir şey yoktu.
Son çare masanın arkasına geçip kitaplığa doğru itmeye başladım. Fil ölüsü gibiydi. Bir yerlerimden terler akarken zar zor çekmiştim masayı boyum yetişince basit şifreleri denedim önce.
1234
4321
0000
1475
1111
Hiç biri olmuyordu.
Zaten adamı ne kadar tanıyordum ki ne tahmin edecektim.
Keşke silah olsaydı kolay açılırdı.
Her yeri karıştırmaya başladım bulduğum bütün belgelerin ve kağıtların fotoğraflarını çektim, Barlas'ın verdiği telefonla.
Tekrar masanın üzerine çıkıp şifreyi denerken kapının aniden açılmasıyla öylece kaldım. Bir kaç saniye bir tepki gelmezken birden masadan sertçe yere itilmemle üzerimde Zafer denilen adamın görmem bir oldu. Eli boğazımı sıkarken "LAN SEN HAİN MİSİN? ÖLDÜRÜRÜM SENİ."
"KİMSİN SEN KADIN!?"
Nefes almak gittikçe zorlaşırken gıcık edecek şekilde güldüm.
Sessiz ama duyabileceği şekilde fısıldadım.
"Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz."
🌊🌊🌊
Selam hepinizeee.... Çok özledim siziiii☘️☘️☘️
Umarım beğenmişsinizdir.
En sevdiğiniz sahne.
Bol bol yorum istiyorum gelmezse ciddi anlamda küserim.
Sırf hemen bölüm atabilmek için hızlıca yazdım parmaklarım çok ağrıyor.
Düşüncelerinizi paylaşın lütfen.
MAFYAYMIŞ TAMAM kurgum sizi bekliyor ona da destek olur musunuz?🥹🥹🥹 Az okunursa etkileşim okmazsa kaldıracağım çünkü ama sevdim onu da.
Parla Naz Korkmazgiller| Demirhan Asaf Gökleroğlu
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |