32. Bölüm

28. BÖLÜM

Öylesine Biri
nisanur_0n9nn

Nasıl Sevmem İstanbulu

 

Sen yaşarken bu şehirde

Nasıl sevmem İstanbul'u

Hatıran var binbir yerde

Nasıl sevmem İstanbul'u

 

Denizlere vurmuş gözün

Sahillerde durur izin

Ufuklarda güler yüzün

Nasıl sevmem İstanbul'u

 

Emirgan'da dizdizeyiz

Çamlıca'da gözgözeyiz

Tarabya'da bizbizeyiz

Nasıl sevmem İstanbul'u

 

Seni arar bu sokaklar

Seni sorar bu duraklar

Her köşede izlerin var

Nasıl sevmem İstanbul'u

 

Sende gülüp ağlamışım

Sana gönül bağlamışım

Seni burda tanımışım

Nasıl sevmem İstanbul'u

 

Unutturdu derdi bana

Mutluluklar serdi bana

Bir de seni verdi bana

Nasıl sevmem İstanbul'u?

 

Ahmet Selçuk İlkan

 

 

🌊🌊🌊

 

 

 

 

"Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz."

 

Gülerek söylediğimle birlikte gözlerinde oluşan şok ifadesini görmem daha çok gülmeme sebep olmuştu.

 

Şu an buradan nasıl kurtulacağım, kurtulsam da nasıl çıkacağım, operasyonu nasıl devam ettireceğim hakkında bir planım yoktu.

 

Ani gelen atakla söylemiş gerisini düşünmemiştim.

 

Ama beklediğim gibi olmadı.

 

Karşımdaki adam göz bebekleri titrercesine bana bakarken bocaladı, yüzündeki sert ifade düştü yerine korkuya bıraktı.

 

"Nasıl?"titreyen sesiyle kurduğu cümleyle yüzümdeki gülüş büyüdü ama yüzümün kızardığına emindim. Nefes alamıyordum çünkü.

 

"Sizi bitirmeye geldim."dememle elinin tutuşunun hafiflemesi benimse bacak arasına dizimi geçirmem eş zamanlı olmuştu.

 

Büyük bir acıyla olduğu yerde kıvranırken bu dalgınlığından yararlanıp üzerimden ittim. Koca cüssesi için bunu yaparken zorlanmış olsam da bacak arasına attığım ikinci tekmeyle kendini serbest bırakmış elleriyle malûm yerini tutarken kıvranıyordu.

 

Hızla ayağa kalktığımda pes etmemiş bacağımdan tutarak çekip, düşmeme sebep olmuştu.

 

Ardından nasıl olduğunu anlamadan saçlarımdan çekilmemle gözlerim doldu. Saçlarımın acısına dayanamıyordum.

 

Pes etmeyip ayak ucumda duran başına tekme atıp kurtuldum. Kısa sürede ikimizde toparlanmış karşı karşıyaydık.

 

Karşımdaki adam yıllarca korumalık yapmış iri yarı biriydi, ama bende bir çok eğitimden geçmiş savcıydım.

 

"Buradan çıkışınız yok biliyorsun değil mi? Sebep olduğunuz bokları ömrünüzün sonuna kadar hapis yatarak ödeyeceksiniz."dememle sinirle bağırıp üzerime geldi.

 

Ani bir hamleyle gelecek yumruk darbesinden kurtulup diz kapağının arkasından tekme attım. Adımı sekteye uğrarken ondan uzaklaşmış kendimi savunacak bir şey arıyordum.

 

Sinirle bana bakıp dirseğini yüzüme geçirecekken kolumla engel olmuştum. Tekrar bacağımdan çekip düşürmeye çalıştığında bir bacağımı kaldırıp omuzuna koydum, o bundan istifade diğer bacağımı çekerek düşmeme sebep oldu. Ama tek düşen ben değildim.

 

Benimle birlikte o da düşmüştü. Şimdi ikimizde yerdeydik. Şartlar eşitti.

 

Düşmenin etkisiyle acıyan belimi es geçtim. Bacaklarımı boynuna dolayıp nefessiz kalmasını sağladım.

 

"Sırf beni ifşa etme diye seni burada öldürüm."derken ciddiydim. Bu adam ölürse bir şey olmazdı. Üzeri kapatılırdı ama plan bozulursa ben mesleğimden olurdum.

 

Ellerini bacaklarıma koymuş açmaya çalışırken gözüm duvarda asılı tahta plakete kaydı. Hızla bacaklarımı çözüp plakete koştum. Duvardan çıkarıp arkamı döneceğim sırada ensemde hissettiğim soğuk namluyla derin bir nefes aldım.

 

Bu gece burada ikimizden biri ölecekti.

 

Ve o ben olmayacaktım.

 

Trabzon'da söz vermiştim.

Yıkılmayacaktım.

🌊🌊🌊

Yavaşça arkamı dönmemle silahla burun buruna kaldım.

 

"Söyle şimdi savcı, seni benim elimden kim alacak."demesiyle güldüm.

 

"Ben."diyerek ani bir manevrayla elindeki silahı ters çevirip, namlunun ucunda onu olmasını sağladım.

 

Şu an silah benim elimdeydi ona doğrultuyordum.

 

"Sen söyle, şimdi seni benim elimden kim alacak."dedim kibirli bir şekilde gülümseyerek.

 

Karşısında Belkıs Odabaşı yoktu. O masum, sessiz kadın yoktu.

 

Cumhuriyet Savcı Umay Oflaz vardı.

 

Karşısındakini iyi manipüle eden, gülüşleriyle sinir krizlerine sokan bir kadın.

 

Şımarık, ukala, egolu...

 

"Ben."diyerek beni taklit edip elimden silahı alacakken başının arkasına yediği silah darbesiyle kahkaha attım. Kulağımdaki kulaklığı kapatıp Barlas'a koştum.

 

"Demir."diyerek elimi göğsüne koyup cilveli bir şekilde yakalarından tutarken ağlamaya başladım.

 

"Bu adam bana kötü şeyler yapacaktı. Çok korktum."derken başımı göğsüne koymuş fırsattan istifade kokusunu soluyordum.

 

Benim söylemimle yağmurdan sonraki toprak kokusu, onun deyimiyle petrikor.

 

Özlemiştim.

 

"Hani bana senden başkası dokunmayacaktı."derken o elini belime koymuş bedenimi kendine yaslamıştı.

 

Kulağıma hafif eğilerek fısıldadıklarıyla yutkundum.

 

"Sana soracağım ben bunları Umay. Beni delirtmeyi soracağım. Başına buyruk davranmak neymiş soracağım. Bekle."demesiyle birlikte sessiz kaldı.

 

Yanımdan ayrılıp yerde baygın yatan adamı sürükleyerek odadan çıkarttı. Kameraların görüş açısına girip yüksek sesle konuştu. "Benim olana dokunmanın hesabı görülecek."

 

"Kaan! Gel buraya."diyerek bağırmasıyla içeriye bir adamın girmesi bir oldu.

 

Ellerini önünde birleştirip başını eğdi. "Buyur abi."

 

Adamı değersiz bir şeyi atar gibi atıp "Alın şu pezevengi, depoya götürün. Ben gelene kadar da oynayın biraz."demesiyle gülmemek için zor durdum.

 

Oyuncu mu olsaydık acaba, daha çok kazanırdık.

 

"Emredersin abi."

 

İçeriye giren iki adamla birlikte Kaan onu yerde yatan adamı sürükleyerek dışarı çıkardı. Bir kaç saniye sonra kapının kapanmasıyla birlikte kameralara oynamaya devam ettik.

 

"Çok korktum ben. Beni zorla o odaya soktu. Üstüme doğru gelmeye başladı. Bana silah bile doğrulttu. Ve bütün bunları yaparken beni Patrona söylemem için tehdit etti."diyerek ağlayıp Barlas'a sarılıyordum.

 

"Şşt tamam kızım, hesabını soracağım hepsinden. Korkma. Kimse bir şey yapmayacak artık."diyip saçımı okşadı.

 

"Gel seni odana çıkartayım, aslında bu gece, güzel bir gece geçiririz diye geldim ama işim var malûm. Yarın geleceğim."demesiyle onaylayıo merdivenlere doğru ilerledim.

 

Barlas kolumdan tutup saçımı kulağımın arkasına alıyor gibi yaparak kulaklığı çalıştırdı tekrar.

 

Odaya çıktıktan sonra telefonu banyo dolabının arkasından çıkarıp açtım. Bir çok arama vardı. Hepsi bilinmeyen numaraydı ama kimin aradığını biliyordum.

 

🌊🌊🌊

 

 

 

"En son sinyal 18.09'da gelmiş. Kulaklığı açmıyor. Ev boşaldı."bilgisayar sistemleri ve Umay'ın kulağındaki kulaklık sinyallerini kontrol eden yazılım mühndisi Çağrı demişti bunları.

 

Saatlerdir Umay'dan haber alınamıyor, kulaklıktan sinyal gelmiyordu.

"Verdiğiniz telefon kapalı komutanım."organize İşler şubesinden komiser Arda'nın, Barlas'a soyedikleriyle birlikte sinirli nefes alış verişi duyuldu oda da.

 

O telefonu haberleşmek için vermişti ona, başına ne haltlar geldiğini bilmiyorlardı. O zaman ne sikime yaramıştı bu çabası.

 

"Eğer planda tek bir sekteme olursa, o kadının görevinden alınması için her şeyi yaparım." Burak savcının söyledikleriyle, Barlas arkasına dönüp kısa bir bakış atmıştı.

 

"Olmayacak. Planı sekteye uğratacak bir şey yapmaz." Bunları söylemiş ancak kendisi bile inanmamıştı. Umay'dı bu. Ne zaman ne yapacağı belli olmazdı.

 

Kafası atarsa oradaki herkesi paket edip görevi tamamlama ihtimali bile vardı. Ama tek sorun o genelevde bitmiyordu. Onlarla bağlantılı bir çok kişi vardı. Onları da yakalayabilmek için delil gerekiyordu.

 

"Sikeyim sikeyim..."elini başına atmış koca binanın terasından İstanbul'u izliyordu. Başına bir şey gelmiş olma ihtimali onu deli ederken omuzuna konulan ele baktı kısaca Bora Karalandı.

 

"Halledeceğiz. Kendini korumayı biliyor."demesiyle sessiz kaldı.

 

Biliyordu, korurdu.

 

Onu korkutan yanlış bir şey yapıp mesleğinden men edilme ihtimaliydi. Sinirlenince kendine engel olamıyordu.

 

"Oraya gideceğim."demesiyle Bora hızla ona bakmıştı. "Olmaz. Sende biliyorsun. Ne sıfatla gireceksin. Askersin Barlas sen. Biz emire uyarız." demesiyle bir şey demedi.

 

Gidecekti çünkü.

 

Aklına gelen şeyle derin bir nefes alıp son kez karanlığa teslim olmuş şehre baktı.

 

Mesleğini, kimliğini, kendini ve tüm varlığını tehlikeye atarak alt kata indi.

 

Toplantı odasına girip "Ben gidiyorum eve."demesiyle peşinden gelen Bora kaşlarını çattı.

 

"İzin vermedim Barlas."

 

"Komutanım gitmem gerekiyor. Gideceğimde."

 

Bora sert sesiyle tekrar cevao verdi. Karşısındaki adam şansını zorluyordu.

 

"Asker, emre itaatsizlik yaparsan uzaklaştırırım seni bu görevden!"

 

"Gideceğim oraya. Barlas olarak değil, Demir Tan Korkmazgil olarak. Sevişmek için geldim desem oradaki tek bir kanı bozuk bile bir şey diyemez." diye sertçe konuşmasıyla Bora sıkıntılı bir nefes aldı.

 

"Unuttunuz mu ben mafya olarak gidiyorum oraya."

 

Başından beri onları sessizce dinleyen Başsavcı ve binbaşı ortak bir karar verip Barlas'a baktı.

 

"Hazırlan gidiyorsun. Bir sorun olduğunda halledip çıkıyorsun. Umay'ı da alıp."demesiyle Burak savcı itiraz etti.

 

"Operasyon ne olacak!?"tepkisine karşılık başsavcıdan aldığı sert uyarıyla sessizliğe döndü.

 

"Komutanım kulaklık açıldı!"

 

Çağrının heyecan dolu sesiyle söyledikleriyle birlikte herkes hızla odaya girdi.

 

"Cumhuriyet savcısına hakaret, şiddet ve öldürmeye teşebbüsten kaç yıl yatarsın biliyor musun?"

 

Duyduklarıyla birlikte herkesin kasları çatıldı. Hepsi pür dikkat dinlemeye odaklandı.

 

"Orospu inan umrumda değil. Ama seni öldüreceğim. Hain olarak buraya girdiysen sonuçlarına da katlanırsın."

 

Barlas duyduğu cümle karşısında ellerini yumruk yaptı. Bu her kimse kendi ölüm fermanını bir güzel imzalamıştı.

 

Sert bir şeyin yere düşme veya bir yere vurma sesiyle dinlemeye devam etti.

 

"Buradan çıkışınız yok biliyorsun değil mi? Sebep olduğunuz bokları ömrünüzün sonuna kadar hapis yatarak ödeyeceksiniz." Bir kaç boğuşma sesiyle Barlas daha fazla durmayıp çıkışa yöneldi.

 

Her ne oluyorsa iyi şeyler olmuyordu.

 

Yukarda ise herkes Umay'ın ne durumda olduğunu öğrenmek için dinlemeye devam ediyordu.

 

"Sırf beni ifşa etme diye seni burada öldürüm."

 

Başsavcı duyduğu cümleyle yutkundu. Bir delilik yapıp gençliğini, uğruna yıllarını feda ettiği meslekten olmasını istemiyordu.

 

Dakikalar geçmiş sesler devam etmişti.

 

Ta ki tetik çekme sesi duyulana kadar.

 

🌊🌊🌊

 

O gecenin üzerinden 5 gün geçmişti. Tabii ben uslu durmayıp kimsenin olmadığı bir gece tekrar o adamın odasına inmiş, Barlas'a aldığım silahın ucuna susturucu takarak kilitli olan dolap ve çekmeceleri açmıştım.

 

İçindeki tüm belgelerin fotoğraflarını çekmiş aynı süre içerisinde operasyonun Yönetim merkezine göndermiştim.

 

Çekmeceleri kimin kırdığınıysa bulamıyorlardı çünkü kameralar yukardan hallediliyor o anlar siliniyordu. Ben burada tektim ama benden de Barlas sayesinde şüphelenmiyorlardı.

 

O geceler beni kendi evine götürdüğünü söylüyordu, bunu yalanlayacak bir delileri de yoktu çünkü görüntülerle oynanarak benim çıktığım saatten sonra çekmeceler açılıyor gibi gösteriliyordu.

 

Başka bir gece tepemin tası atmış, artık görevi sonlandırıp Trabzon'a dönek istediğim için patronun odasına inmiş işve cilve yaparak adamı sarhoş etmiş ağzından laf almıştım. Bütün bunlarda kulağımdaki kulaklığı sayesinde duyulmuştu.

 

Bugün büyük gündü, operasyon tamamlanacaktı. Hepsi toplanacak organize İşler şubesine götürülecekti. Sonrasında da yüksek ihtimalle müebbet alacak ve tarihin tozlu sayfalarında yok olacaklardı.

 

🌊🌊🌊

 

Odada çöp kutusunun içine sakladığımız silahı alıp sessizce aşağı indim. Sanırım kullanmama gerek kalmayacaktı ama ne olur ne olmazdı.

 

Merdivenlerden inerken alt kapının kırılma sesini duydum. "YAT YERE YAT. POLİS."

 

"KALDIR ELLERİ."

 

"ÇÖK YERE ÇÖK."

 

İçeriye bir çok polis girmiş herkesi tek tek götürken şu an sadece izliyordum. Çok kalabalıklardı.

 

Aşağı indiğimde patron beni görüp "Saklan çabuk."demesiyle kahkaha attım.

 

Yanına giderken Barlas savcı ruhsatımı uzattı.

 

Karşısına geçtiğimde hâlâ telaş içinde kalabileceğini düşünüyordu.

 

"Kaç-"

 

Ruhsatımı gözleri önünde uzatarak "Cumhuriyet Savcısı Umay Oflaz. İşlediğiniz organize suç örgütü sebebiyle sizi göz altına alıyoruz."dememle gözlerini hızla bana çevirdi.

 

"Komutanım, beyefendi konuşmayacak sanırım."diyerek gülerek Barlas'a bağırdım.

 

Barlas'ı görmesiyle ikinci bir şok dalgası karşımdaki adama yüklendiğinde arka odadaki polislere seslenip "Alabilirsiniz suçluyu!"dememle çevik kuvvet girip hızla ters kelepçe taktılar.

 

Önümden geçip giderken öylece bakmıştım.

 

Zordu ama başarmıştık.

 

Mesleğimden men edilmeden bu işin bitmiş olması sevinmeme sebep olurken rahat bir nefes aldım.

 

Demiştim.

 

Yer, gök, karşı ki dağlar şahitti.

 

Yıkılmayacaktım.

 

Ve her zaman olacağı gibi şimdi de beni ben yapan topraklara geri dönecektim.

 

Demir Tan Korkmazgille,

 

Üsteğmen Barlas Sözlerle,

 

Sevdiğim adamla...

 

 

 

 

🌊🌊🌊

 

Selamlar, çok çok çok yorum istiyorum sizlerden.

 

Bir önceki bölüm çok az yorum vardı üzüldüm biraz 🫠

 

O kadar emek veriyorum lütfen ama yorum gelmezse vote ve oy sınırı koyacağım çünkü ve bunu istemiyorum emin olun :)

 

Bir sondaki bölüm okunma artınca gelir.

 

En sevdiğiniz sahne?

 

Sizce sonraki bölümlerde neler olacak.

 

Seviyorum sizleri.

 

Hayatınızın iyi olması dileğiyle☘️

Bölüm : 06.11.2025 16:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...