36. Bölüm

32. BÖLÜM

Öylesine Biri
nisanur_0n9nn

Arabamı babaannemin evinin önüne park edip bir kaç saniye durdum. Bütün bu olanları ona haber vermek için gelmiştim. Azar yiyecektim biliyorum, yüzlerce kez evlenmeden fuşkiler yememem konusunda uyarılar yapmıştı.

 

Haklıydı, evlenmeden yapmamamız gereken şeyler yapmıştık. Tabii bunları yaparken değil de hamilelikten sonra fark etmiştim ama olsundur. Zararın neresinden dönersem kârdı.

 

Bayağı kârlı bir dönüş, hamilesin.

 

İçimdeki sesle derin bir nefes alıp arabadan indim. Babaanneme bir şekilde söylerdim hatta daha rahattım nasıl olsa ablamdan idmanlıydı ama babama nasıl söyleyecektim bilmiyordum. Ablamda bu işler bayağı karışmış haftalarca konuşmamıştı evlatlıktan reddedecek diye korkmadım diyemezdim.

 

En son ablamın doğumunun olduğu gün o yaşanan duygusallıkta barışmıştı.

 

Olay bende biraz farklıydı çünkü ben söz ve düğünde yapacaktım ablam sadece nikah kıymıştı. Bu Yıldırım nikahı aileden habersiz olunca aile ile ara açılmıştı. Şu an bile ablam şehir dışında yaşıyor olsa bile babaannem ve babamın pek arayıp sormaması bu yüzdendi sanırım.

 

Babam, eniştemle evlenmek istediğini söylese ablama bir şey diyip karşı çıkmazdı. Ama ablam gizli yapmayı tercih etmişti. Hiç kimseye haber vermeme sebebini sorduğumuzda da babaannemin kına, düğün, nişan gibi isteklerde bulunacağını söylemişti.

 

Bunlar bana yıllarca basit bahaneler gibi geliyordu hâlâ da öyleydi benim için. Evet babaannem inatçı dediğim dedik bir kadındı ama istemediğimiz şeyleri de zorla yaptırma gibi bir inadı yoktu.

 

Düşüncelerimden ayrılıp arabadan indikten sonra hızlı adımlarla ahşap müstakil eve ilerledim.

 

Kapıyı tıklayıp açılmasını beklerken herhangi bir bildirim var mı diye telefonuma baktım. Barlas'ta kendi ailesi ile konuşacaktı. Kapı açılınca babaannem Işıl ışıl parlayan mavi gözleriyle bana baktı.

 

"Oyy kurban olduğum gelmuş."neşeli sesiyle beni kolları arasına aldığında bende aynı şekilde karşılık verdim. "Geldum Fadime Sultan geldum."diyerek yanaklarını öptükten sonra içeriye girmiştim.

 

"Benda çay yapmiştum iyi denk geldun."demesiyle tebessüm ettim. Çaylıklara bakan büyük camın önüne gidip oradaki sedire oturdum. Babannem yan taraftaki sobanın üzerinden çayları alıp yanıma oturdu.

 

"Sen gelmezdun ben çağurmadan hangi dağda kurt ölmüş."derken haklıydı. Normalde işlerim yoğun olduğu için babaannem zorla çağırmadan gelmiyordum. Zaten bugün geliş amacımda farklıydı.

 

"Seninle konuşmak için geldim."dediğimde elindeki uzun tespihi bırakıp bana döndü. "Ha ne diyecesun söyle."demesiyle derin bir nefes aldım.

 

Ne tepki vereceğini hiç bilmiyordum, anlatmaya nereden başlayacağımı da.

 

"Barlaslar beni istemeye gelecek."diyerek başladım. Sakin olan kısımdan başlasam iyi olurdu.

 

"Uhe ula bu şimdi mi söylenur, aileler daha tanuşmadi."demesiyle dudaklarımı dişledim, haklıydı. "Evet tanışmadı ama uzatmak istemiyoruz."dediğimde bir besmele çekti. "Kizum, boyle olmaz. Ha aileler tanişsun, isteme olur. Gelecek yaz da düğün yaparız. Ha bu ne telaşdur. Hem nişanlu kalirsunuz bir kaç ay."demesi normal şartlarda kabul edeceğim bir şeydi.

 

Ama bunu şu an kabul etmem demek düğünümüzde bebişimizi kucağımıza almamız demekti.

"Yok, biz iki gün sonra söz, bu hafta sonu da düğün yapmayı düşünüyoruz."dememle kafama bir darbe yemem eş zamanlı oldu.

 

"Ula Umay! Delirdun mi sen, ha bu ne biçum iştur. Olmaz öyle şey."demesiyle sessiz kaldım. "Babaanne böyle olması gerekiyor."dediğimde gözlerini kısıp beni izledi.

 

Birden ellerini dudaklarına kapatıp abartılı bir tepki verdi. "Eşek sıpasu senu! Boyun devrulmesun senin."dediğinde anladı mı anlamadı mı bilmediğim için ona bakmakla yetindim.

 

"Ha sen ne fişkular yedun onları anlat hele."demesiyle derin bir nefes aldım. Gericiydi. "Hamile olabilirim."dedim sevimliymiş gibi yapmaya çalışarak. Tabii o bunu yememiş bir anda ayağa kalkmıştı.

 

"Oyy rabbim sen bağa sabur ver yarabbim."diyio şokla bana bakarken "Kesin midur?"demesiyle başımla onayladım.

 

Sessiz kaldığında gerginlikle elim karnımı buldu. Yavaşça okşarken babaannemin gözleri karnımı bulmuştu. Mavi gözleri dolu dolu olduğunda yanıma gelip beni kolları arasına aldı.

 

"Yeduğun fuşkinin hesabını doğurduktan sonra soracağum sağa dövemem şimdu seni."demesiyle güldüm. Kollarımı bedenine sararken gözlerim doldu.

 

"Dövmeyeceğini biliyorum."derken yavaşça omuzuma vurdu. "Ha bana ters gitmeyesun."dediğinde gözlerimi sildim. Hamilelik böyle her şeye duygulanarak mı geçecekti?

 

"Benum boncuğum anne mi olacakmuş şimdu? Kurban okurum sana mavişum."diyip saçlarımı öpmesiyle geri çekildim. "Babama nasıl söyleyeceğim?"dediğimde sessiz kaldı. "Baban burdadur, yukardaki evde. Ha gelsun ben buradayken konuş."dediğinde onayladım. Telefonumu çıkarıp babamı aradım. Buraya gelmesini söyleyerek kapattığımda babaannem elinde suyla geldi.

 

"Bol bol su iç, dikkat edecesun bundan sonra."demesiyle güldüm. "Kaç ayluktur bizum uşak?"demesiyle durdum.

 

"Uşak mı? Ya kızsa, kızımı üzdün şimdi."diyip güldüm. "2 ay olmak üzere."dediğimde başını salladı.

 

"Hiç fark etmedun mi kaç hafta olmuş."dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. "Regl oluyordum, düzensizdi ama devam ediyordu... Babaanne ben onu ilk duyduğumda istemedim biliyor musun? Direkt kürtaj sordum. Bu beni kötü bir anne yapmaz değil mi?"dedim. İçimde öylece kalmıştı bunu yapmış olmam ne yaparsam yapayım vicdan azabı çekmekten kurtulamıyordum.

 

"Niye öyle düşündün kizum, ha ilk duyduğunda böyle hissetmiş olabilirsun ama gelduğundan beri elun hep karnunda, iyi anne olacasun sen."dediğinde bakışlarım karnımdaki elime düştü.

 

Farkında değildim ama elim hep ondaydı..

 

"O orospu kari yüzündan korkaysun biliyrum ama o ana değildu. Boşveresun onu. Ha ben senun anan değil miyum? Gördün nasıl analuk yapılacağunu."dediğinde tebessüm ettim. Haklıydı. Annelik yapmıştı bize. Hatta o kadar iyi annelik yapmıştı ki bir süre sonra annemi hatırlamayı bırakmıştım.

 

"Ya düzgün bir anne olamazsam diye düşündüm. Nasıl bütün hayatımı ona adarım diye."dediğimde başını salladı. "Düşünme bunlaru analuk kutsaldur. Zamanla her şeyi halledersun korkma kizum benum."dediğinde yanağından öptüm.

 

Kapı sesiyle babamın geldiğini anladım. Gerginlikle ayağa kalktım babam görüş açıma girince beni görmesiyle gözlerinde parladı. "Kizum gelmuş benum. Hoşgeldun meleğum, napaysun?"demesiyle sarıldım.

 

"Hoşbuldum, konuşmak için gelmiştim."dediğimde yanıma oturdu. "Ha ne söyleyeceksun?"demesiyle babaanneme baktım. Bana destek verir bir şekilde bakmasıyla babama döndüm.

 

"Barlasla konuştuk biz, o da ailesi ile konuşacak. Beni istemeye gelecekler."dedim babam sessiz kaldığında "İki gün sonra."diyerek ekledim.

 

Kaşlarını çatıp baktı. "Bu acele nedur? Acele işe şeytan karışır."dediğinde tekrar babaanneme baktım. "Öyle."dediğimde sessiz kaldı. Sonra birden "Daha ailesini tanımayruz."dediğinde babaannem araya girdi.

 

"Ula ne olaca sanki yüzükler takılırken tanışulur."dediğinde derin bir nefes aldım. "Oyle iş mi olur ana, ha ne zamandur böyle yapayruz?"dediğinde sıkıntıyla ofladım.

 

Bu iş böyle uzar giderdi ve maalesef bende peygamber sabrı yoktu. Bir anda söyledim.

 

"Baba ben hamileyim."ortama bomba gibi düşen sessizlikten sonra tedirginlikle babama bakıyordum. Öylece bana bakıyordu. "Sen ne deduğunun farkunda misun Umay! Ne demek hamileyum. Ulan o uşağu bir elime geçireyum!"diye sinirle ayağa kalkıp kapıya yöneldiğinde hızla önüne geçtim.

 

"Baba sakin olur musun?"diye yatıştırıcı bir şekilde konuşmaya çalıştım.

 

"Olamam sakin falan olamam, ne yaptun sen Umay! Yaptuğun hatanun farkında musun?"dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

"Hata falan değil benim bebeğim! Kötü bir şeymiş gibi bahsetme ondan."dememle babaannem araya girdi. "Ula oturun ikimizda dellendurmeyun beni!"demesiyle babamla aynı anda sedire geçtik.

 

"Ha kız gelmuş anlatmuş diğer kizun gibi saklasa miydu? Ha habersuz nikah mu yapsaydu. Yapmuş hat-"

 

"Hata falan değil o."kelimeleri bastırarak konuşmamla babam sinirle bana dönerken babaannem Kaş göz işareti yapıyordu.

 

"Duydunuz mu? Benim bebeğim hata değil. Babasıyla da evleneceğim."dediğimde baban geri duymamış "İyu gelsun istesunlar senu babaannenden. Hadi bana müsade."diyerek ayağa kalktığında gözlerim doldu. Resmen ben yokum demişti.

 

Ablam gibi benimle de mi aylarca konuşmayacaktı? Ben bu konuda ablam kadar güçlü değildim. Konu birilerinin beni bırakması olunca ben bütün gururumu yerle bir ediyordum.

 

Peşinden ayağa kalkıp tekrar önüne geçtim. "Baba beni bırakacak mısın öylece. Beni senden isteyecekler."dediğimde "istemeyecekler benden, babaannen vardur."diyip yüzüme bile bakmadan tekrar gideceği zaman bir daha durdurdum.

 

Kollarımı bedenine sarıp başımı göğsüne koydum. "Beni bırakma ama, ben sen olmadan yapamam. Baba bana sırtını dönme, ben dayanamam. Annesizken bir de babasız kalmaya dayanamam."derken çoktan gözümden yaşlar akmaya başlamıştı.

 

"Yanlış yaptım ama yanımda ol. Bugüne kadar abimde, ablamda bir çok hata yaptı hepsini bir şekilde görmezden geldin, beni niye ilk hatamda siliyorsun."dediğimde sesimdeki boğukluk hissediliyordu.

"Umay kizum gel habuyana bu mendeburda ne bok yerse yesun gel kizum."diyip beni yanına çağıran babaannemle birlikte başımı olumsuz anlamda salladım. Babam bir kere bu kapıdan çıkarsa affetmezdi biliyordum.

 

Babamın derin bir nefes alma sesiyle öylece durdum. "Söyle uşağa gelsun ailesi."dediğinde başımı kaldırdım. Kabul etmiş miydi?

 

"Gitmeyecek misin?"dememle gözleri yüzümde dolanmış gözleri dolmuştu bir süre sonra. Saçıma kısa ve küçük bir öpücük bırakıp salondan çıktı. Peşinden gideceğim sırada babaannem kolumdan tutmuştu.

 

"Kiz senda iyice delurdun ha, gelsunlar dedi işta. Kolay midur, adam kizunun seviştuğunu geç gebe olduğunu öğrendu. Bırak da kafa dinlesin az."dediğinde gözlerine baktım. Emin misin dercesine başını salladığında yanına oturdum. Telefonuma baktığımda Barlas'tan mesaj vardı.

 

Girip baktığımda gördüğüm mesajla yüzümde bir tebessüm oluştu.

 

Ailem iki güne gelecek. Sözer olacaksın Karadenizim.

 

.

 

.

 

.

 

BARLAS SÖZER

 

Balkonda sigara içerken bir yandan da babamı arıyordum. Bir kaç çalıştan sonra açıldığında Defne'nin sesini duymamla yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.

 

"Abi?"ince sesi onu olduğundan daha küçükmüş gibi gösterirken cevap verdim.

 

"Prensesim?"

 

"Nerdesin sen ohoo kaç gün oldu ben bekliyorum sen yoksun."sitemli sesiyle güldüm. Küçük bir çocuk gibiydi. Ve onun bu özel halleri en sevdiğim şeylerden biriydi.

 

"Uzun zamandır gelmiyorum güzelim, haklısın. Ama siz buraya geleceksiniz iki gün sonra."dediğimde bir kaç saniye sessiz kaldı.

 

"Yatıp kalkacağız, yatıp tekrar kalkınca. Trabzon'a mı taşınacağız yoksa."demesiyle sigaramı söndürdüm. "Hayır, evleneceğim ben. Babamlar isteme için gelecek. İstersen sende gelebilirsin."dedim evde canının sıkıldığını anlayabiliyordum.

 

"İstiyorum istiyorum, sıkıldım ben evde."demesiyle derin bir nefes aldım. "Baban nerede?"dediğimde bir kaç saniye sessizlik oldu. "Ben oyun oynamak için gizlice almıştım odamdayım şimdi."dediğinde "Babama verir misin telefonu."dedim. Bir kaç saniye bekledikten sonra kapının açılma sesi geldi.

 

"Dikkat et merdivenlere çok yaklaşma, babama seslen."dedim. Sandalyesiyle oluşabilecek herhangi bir kaza yaşanmasını istemiyordum. Karşıdan babama sesinlediğini duyduğumda bekledim. Kısa bir süre sonra babamın sesini telefondan alınca yeni bir sigara yaktım.

 

"Barlas, oğlum bir sorun mu var?"çok fazla aramadığım için şaşırması normaldi. "Hayır, buraya gelmeniz gerekiyor."dediğimde şüpheli sesini duymuştum. "Neden?"

"Kız isteme için."dediğimde bir kaç saniye ses gelmedi. "Barlas bu şimdi mi söylenir, ne bu acele."dediğinde hak vermiştim.

 

Hamilelik olmasaydı buraz daha uzardı bu süre. Ama şimdi bebeğimiz olacaktı ve Umay'ın karnı büyümeden önce istediği gelinliği giyebilsin istiyordum. Evet belki benim akrabalarım için bu olanlar normaldi ama Umay'ın çoğu akrabasının bu durumu normal karşılanmayacağını; yargılayacakları kişinin de sadece Umay olacağını biliyordum.

 

Nedendir bilinmez yapılan olaylara tek taraflı bakacaklarını hissediyordum. Bu bebek ikimizindi ama insanlar bir tek Umay'ın üstüne gideceklerdi. Evet Umay kendini asla ezdirmezdi ama canının sıkılmasın ve böyle bir şeyi kafasına takmasını istemiyordum.

 

"Öyle olması gerekiyor, iki gün sonra Umay'ın ailesine de haber verdik."dedim, Umay da Of'a gitmişti haber vermek için.

 

"Ne demek öyle olması gerekiyor. Barlas bana adam akıllı neler olup bittiğini söyler misin?"diyen babamla sigara dumanını serbest bıraktım.

 

Bugün son sigara içişimdi, göreve gitmediğini zamanlar için söylüyorum bunu. Umay'ın yanında içmem bebeğimiz için zararlı olabilirdi.

 

"Umay hamile. Düğünü hemen yapmak istiyoruz."dediğimde karşıdan ses gelmedi. Kapı kapanma sesiyle başka bir odaya geçtiğini anladım.

 

"Lan ne yaptın sen? Barlas yaptığınız şeyin ne kadar yanlış olduğunun farkındasın değil mi?"dediğinde sigaramı söndürdüm.

 

"Baba kaç yaşındayım ben, biliyorum neyin doğru neyin yanlış olduğunu. Önce evlenmemiz gerekiyordu ama olan oldu. Zaten yakın bir zamanda Umay'a evlenme teklifi edecektim. Düğün erkene alınmış oldu sadece."dedim.

 

"Umay'ın ailesi ne demiş peki?"dediğinde görmese de omuz silkip arkama yaslandım. "Bilmiyorum, yeni gitti sayılır."dediğimde babam karşıdan "Gerizekalı herif kızı niye tek gönderdin?"diye bağırmasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.

 

"Tek başına konuşmasının daha iyi olacağını benim de size haber vermem gerektiğini söyledi."dediğimde bir kahkaha sesi geldi. "Hanımcı olmuşsun bakıyorum."dediğinde sessiz kaldım.

 

Hanımcılık değildi. Bizim çoğu fikrimiz Umay'la aynıydı. O yüzden söylediği şeyleri kabul etmem kendi açımdan sıkıntı olmuyordu.

 

"Neyse gelince haber verirsiniz. İsteme günü düğün tarihi kararlaştırılır."dediğimde onaylamasıyla telefonu kapattım.

 

Umay'a mesaj atıp telefonu masaya bırakt8ğımda gözüm önümdeki sigara paketine kaydı. İki tane kalmıştı. Dlim pakete uzanınca gerisi gelmişti zaten.

 

.

 

.

 

.

 

"İso bir dur! Sence hangisi daha güzel."

 

İstanbulla birlikte alışverişe gelmiş yarın giyeceğim elbiseyi seçmeye çalışıyordum. İstanbul'dan biraz azar yemiştim, ilk ona söylemediğim için ama ona büyük bir markanın son çıkan rujunu alınca affetmişti.

 

"Bence bordo olan."dediğinde bana da güzel gelen elbiseyi alıp deneme kabinine girdim. Belinden korse şeklinde gelen bir elbiseydi. Dizlerimin üzerinde olan elbiseyi giyince sabahtan beri aradığım elbisenin bu olduğuna karar verdim.

 

Dışarı çıkınca İstanbul gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. "Oha! Çok güzel olmuşsun, hayır hayır. Ateşli olmuşsun."dediğinde gülerek aynanın karşısına geçtim. Gerçekten güzel olmuştu.

 

İçime çok sinmişti "Alsam mı?"diyerek İstanbul'a döndüğümde ellerini evet anlamında gösterip başını hızla salladı. "Ayy Umay kırmızısı var o daha güzel olur. Beyaz tenlisin, sarışınsın çok yakışır kırmızı. Böyle alev alev."dediğinde gösterdiği kırmızı elbise de çok güzeldi ama bence abartı bir görüntü oluşurdu o yüzden başımı olumsuz anlamda sallayıp "Bu daha iyi."dedim.

 

 

Ayakkabı almama gerek yoktu çünkü Barlas'ın en son aldığı koca bir kreasyon ayakkabı dolabımda duruyordu. Louis Vuitton stilettolarımı giyecektim altına.

 

Günün geri kalanında İstanbulla birlikte yemek yiyip alışverişe devam etmiştik. Ve benim sözüm yarındı. Hiç hayal etmediğim şeylerin içine

bir anda düşmek güzel ama stresliydi.

 

.

 

.

 

.

 

Kapının önünde Barlas'ları beklerken heyecanla atan kalbime koydum elimi, babamın evindeydik. İstanbul, Cenk, abim, ablam, babaannem, amcalarım ve kuzenlerim buradaydı.

 

Kalabalık bir ortamdı ama neyseki ev bu mevcudu kaldırıyordu. "Gelsinler artık çatladık ha burada."diyen Lale ile güldüm. Benimle yaşıt olan kuzenimdi. Çok sıkı fıkı değildik ama bir araya gelince iyi anlaşırdık.

 

Onlar Batum'da yaşıyordu bu yüzden fazla görüşemiyorduk. "Bekleyin biraz gelirler şimdi."diyen yengem ortamı sakinleştirmeye çalışırken heyecanımdan zıplamama az kalmıştı.

 

Dakikalar sonunda zil sesinin yankılanmasıyla yüzümdeki tebessümle kapıyı açtım. Barlas elinde büyük bir kırmızı gül demetiyle karşımda duruyordu. Uzun ve kalıplı vücuduna özel dikilmiş gibi duran bir takım elbiseyle yüzünde hafif tebessümle bana bakıyordu. Bakışları üzerimde gezinirken içeriye girip çiçeği uzatarak saçlarımdan öptü.

 

"Çok güzelsin."sessiz fısıldamasıyla gülerken o babamın önüne geçmiş elini öpmüştü. Babam ters ters baksa da bir şey dememişti.

 

Barlasın arkasından bakarken takım elbisesinin ceketinde, iç kısmında özel bir imza gördüğümde gerçekten özel dikim olduğunu anlamıştım. Kimin tasarımıydı acaba.

 

Şu an düşündüğüm şeylerin bunlar olmasıyla kendime bir göz devirdim. Sırayla herkes içeriye girerken sırayla Barlas'ın babası ve annesine de selam vermiştim. Onların arkasından tekerlekli sandalyede gülümseyerek bana bakan Defne ve onun arkasındaki İlayda'yı görmüştüm.

 

Tabii her zamanki gibi ilayda ifadesiz dururken Defne ona inat dünyaya tebessüm olarak gelmesi gibiydi. Down sendromlu çok tatlı bir kızdı.

 

"Sen abimin gösterdiği fotoğraftan daha güzelsin."dediğinde elbisemin açılmamasına dikkat ederek önüne eğildim. "Sen daha da güzelsin, özellikle gülüşün."dediğimde elini ağzına kapatıp kıkırdadı. Başını aşağı yukarı sallayıp "Biliyorum, abim hep öyle söylüyor."dediğinde güldüm.

 

"Umay."yan taraftan Barlas'ın bana seslenmesiyle ona çevirdim bakışlarımı. Gözleriyle bacaklarımı işaret ettiğinde Defne'ye son kez gülümseyip ayağa kalktım. Elbisemi düzeltirken İlayda ve nişanlısı Cem'e selam verip arkalarından giden bir kaç kişiye daha selam verdim.

 

Barlasın bir kaç arkadaşı da gelmişti.

 

Nihayet herkes salona geçtiğinde babam herhangi bir şey söyleyecek mi diye kontrol ediyordum ama Barlas'ın babasıyla sohbete başlamıştı bu görüntü rahatlatırken, babaannem ve annesinin gülerken bir şeyler konuştuğunu görmemle iyice rahatlamıştım.

 

Uzun dakikalar sonunda yengemin kaş göz işaretiyle yerimden kalmış mutfağa geçmiştim. İstanbul, Lale, İlayda, Barlas'ın kuzeni olduğunu öğrendiğim Sahra ve Defne hep birlikte sohbet ediyorduk. Tabii ben ek olarak stresle kahve yapıyordum.

 

Normalde kendi evimde büyük ve her çeşit kahve yapan bir makine vardı. Ama babaannem özellikle tembihlemiş biraz da azar çekmişti ve cezvede yapmam gerektiğini söylemişti. İçerisi kalabalıktı cezveyle yap yap bitmezdi. Eğilip aşağıdaki raftan orta boy bir tencere çıkarttım.

 

İstanbul yanıma gelip kahkaha attı. "Ay video görüyordum hep aşiretler böyle yapıyor diye. Demek ki aşiret olmadan da bunu yapmak mecburmuş." Dediğinde güldüm.

 

"Hepsini tek tek yapsam yarın sabaha anca çıkarız buradan."derken kahveyi koymuş yapmaya başlamıştım. Bir kaç dakika sonra taşmadan bardaklara koyduğumda Barlas'ınkini ayrı bir tepsiye koydum.

 

"Tuz koymayı unuttun."diyen İstanbulla güldüm. Baharatlıklara uzanıp toz karabiber ve tuzu alıp ikisinden de birer çay kaşık koydum.

 

O kadar bebek yapmıştık ve onu ben karnımda taşıyordum ilerde de ben acı çekecektim. Şimdi bunu içse anca için soğurdu.

 

İçeriye geçip kahveler dağıtılmaya başlandığında Barlas'ın önüne geldim. Kahvesini uzatırken kalbimi yerinden oynatacak bir şekilde göz kırpmasıyla dudağımı ısırarak güldüm. Bakışları dudağıma kaydığını bilerek dudağımı yaladım.

 

Yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anlarken güldüm. Bakışlarım yan tarafa kaydığında Barlas'ın yan tarafında oturan babaannemin bana olan bakışları karnımdaki bebeğin varlığına şaşırmaması gerektiğini görmüş gibiydi. Yüzümü düzeltip dikleştiğimde yerime oturdum. Babaannem hâlâ ters ters bakarken omuz silkip önüme döndüm.

 

Arsız mıydım biraz?

 

"Sebebi ziyaretimiz belli, kızınız Umay'ı; kızımız yapmak, Allah'ın emri peygamberin kavliyle oğlumuz Barlas'a istiyoruz."yüzümdeki gülümsemeyle heyecanla Barlas'a bakıyordum.

 

Başımı çevirdiğimde babam Barlas'a güldüğünü ve heyecanımı anlamış olacak ki küçük bir tebessüm edip "Gençler birbirini sevmiş, bize de hayırlı olsun demek düşer."diyen babamla her şey hızlı gelişmişti.

 

Yüzükler takılmış, yüzüklerimizi birbirine bağlayan incili kurdele kesilmiş, büyüklerin elleri öpülmüş ve biz ikimiz sözlenmiştik.

 

Gece geç bir saatte herkes dağılmış Barlas'ın evi yerine bana gelmiştik. Çünkü ailesi onun evindeydi ve biz başbaşa kalmak istiyorduk.

 

Barlas bir eli karnımda diğer eli sırtımdan bana sarılmış bir şekilde kendine yapışık oturmamı sağlıyordu.

 

"Sözlümsün artık."dediğimde güldü. Saçlarımdan öperken söylediği cümle kalbimin ritmini değiştirmeye yetmişti.

 

"Umay Sözer olmana çok az kaldı."

 

.

 

.

 

.

 

 

Bölüm : 17.11.2025 20:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...