4. Bölüm

3.Bölüm-telefondaki kişi-

Nisawq
nisawq

2 gün önceden Neva'dan

 

Hayat gerçekten çok garipti. Yapmam dediğin şeyleri yaptırıyor, olmaz denen şeyleri gösteriyordu bize. Sen ise malesef kabul ediyorsun. Çünkü kabul etmeme gibi bir şansın yoktu. Olan oluyordu,durduramıyorsun.

Babamın sözleri hala aklımda yankı yapıyordu.Bana sen normal bir kız değilsin demişti. Kendini bu yüzden suçlamıştı. Neden şimdi? Neden bugüne kadar sakladığı tüm herşeyi şimdi anlattı? Gerçekten ölecekmiydi?

 

Babamın istediği yemekleri yapmıştım. Şimdi birlikte oturmuş akşam yemeğini yiyorduk. Babam gerçekten kötü görünüyordu, eğer tedavi edilmezse ölecek gibiydi. Bu durumda birde İstanbul'a gitmemi istiyordu. Ben o adamı hep haberlerde görüyordum zaten.

Şimdi canlı canlı karşısına nasıl çıkacaktım? Hangi yüzle? Hemde suçlu iken. "Kızım sen iyi misin?" Babama döndüm bana endişe ile bakıyordu. "Iyiyim baba" endişe edip birde benim için kendini yormasın diye yemekten bir kaç çatal aldım. Uzun süre sessizlik oldu masada."Baba" ona artık sormam gerekiyordu. Yemeği yerken "dinliyorum"dedi.

 

"O adamı neden öldürüyorum ki? Birlikte yurt dışına gitsek" benim konuşmam üzerine donup kalmıştı. Derin bir çekti " Seni bulur"diyerek havada kalan lokmayı ağzına attı. " O zaman saklanalım" bu sefer durmadı yemek yerken cevap verdi." Yinede bulur" babamın bu rahatlığı gerçekten ilginçti? O adamdan kurtulacağıma emin olmalıydı.

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Ondan kurtulacağıma, kendin dedin seni öldürecek diye" mendille ağzını silip bana döndü.

"Seni öldürmeyecek çünkü onun karısı olacaksın" işte o an gülebilirdim ama ortam fazlası ile ciddiydi.

 

"Baba adamın beni daha rahat öldürmesini sağlıyorsun" dedim hafif gülerek. Komik değildi ama gülmeye ihtiyacım vardı sanırım.

"Evet seni öldürmek istiyor ama onunla evlenirsen planları değişecektir, senden farklı yolla intikam almak isteyecek ve seni evine götürecek,sana onunla evli olduğunu sürece hayatı sana zehir edecek,ama sense bu durumdan faydalanıp onu yalnız anında yakalayıp öldürecek ve ondan kurtulacaksın"

Babamın kurduğu her cümle beni korkutuyordu. Hayır korkutan plan değil babamın bunları düşünmesiydi. Nasıl bu kadar rahat söylemişti?

 

"Ne kadar eminsin?" Aklıma başka bir şey gelmemişti. Sahi nasıl emindi." Yılların acısını tek kurşunla silmez" diyerek kalktı sofradan.Oldukça mantıklıydı. Omzuma elini koyup bir kaç kere hafifçe vurdu "ben biraz odamdayım, sende hazırlan,ondan önde olmalıyız eminim senin için planlarını başlatmak için

hazırlanıyordur."diyerek çıktı salondan.

 

Bana kalsa ölmek isterdim ama babam bu acıya dayanamazdı. Gücü olsa kendisi giderdi öldürmeye ama yaşlıydı. Sanırım başka çarem yok. Gitmek zorundayım. Daha fazla yemek yiyesim yoktu. Halbuki iştahım genelde açıktır.Sofrayı hızlıca toplayıp odama girdim. Babam kendi odasında dinleniyordu. Yatağıma oturup karşımda duran valize doğru baktım uzun uzun. Tatil gibi düşünsem belki rahatlardım.

Zehir gibi bir tatil ha?

 

Çalan telefonumla aldım arka cebimden telefonumu. Arkadaşım Doğa arıyordu. Üniversite arkadaşımdı. Tek arkadaşım.

Bana kısa zamanda en değer veren insanlardan dı,sevgisinden şüphe duymadım hiç, çünkü onunda sevmeye sevilmeye ihtiyacı vardı.

 

Peki şimdi ona ne diyecektim? Ben bugün İstanbul'a gidiyorum, görüşürüz mü? "Neden?" Derse ne diyecektim ona? Daha hayatım hakkında hiç bir bok bilmiyordu.

Anlatamadım,daha ben bugün öğrendim herşeyi. Babamın düşmanı var diyemezdim.

Benden korkardı, giderdi bırakıp beni ve ben yalnız kalmaktan korkuyorum.

 

Telefon kapanıp tekrar çalınca açtım bu sefer.Yalan atmaktan başka çarem yoktu. Söylersem engellerdi beni. Eğer gitmezsem babamı öldürürler biliyorum, çünkü babama acı çektirmek isteselerde amaçları onu öldürmekti,bu sadece Barın karmer için geçerli değildi. Onunla da ben ilgileneceğim."Efendim canım?"dedim sesimi en normal tonuna çıkararak. "Nasılsın?" Bu soruyu her insan sormazdı. "İyiyim" ama bu yalanı herkes atardı. Bende onlardan biriyim.

 

"İstersen buluşalım olur mu?" Bende isterdim de işte."ya ben bir süre İstanbul'a gidiyorum"harika! Aptal ben! Yalan bile söyleyemiyorum! "Neden?" Sesi bir insanın en şaşkın hali gibi çıkmıştı. "Ya babamın tedavisi için hastane bakacağım" bir dakika babamın hasta olduğunu biliyor muydu? "Ne Yaşar Amca hastamı?" Herşeyi konuştukça mahvediyordum. Acaba şimdi engellesemi, zaten yaşayacağımda kesin değil. Gerçi babam baya emin gibi. "Knk sana söylemedim sanırım babam biraz hasta malum yaşlı" ne diyordum ben? Delirmek üzereyim. Telefonu panikle kulağımdan çekip kapattım aramayı.

Cidden salağım!

 

Sadece sevdiğim insana değer veriyorum o kadar!

 

Onu üzmek istemiyorum! Ama işleri daha çok mahvediyorum!

 

Telefonu hızla kenara attım. Kendime olan öfkemle valizi açtım parçalayacakmış gibi.

Kıyafetlerimi içine sıkıştırdım. Sanırım bir valiz yetmeyecek gibiydi. Genelde yalnız biri olduğum için kendimi süse püse vermiş bir insandım. Ama hiç bir zaman böyle bir yolculuk yapacağım aklıma gelmedi.Kendime bazen soruyorum? Aynanda hem aptal hem zeki yada hem korkak hem cesur nasıl oluyorsun diye? Bunun cevabını kendim çözersem başkalarınada soracağım.Kırmızı elbise hastası bir insan olarak tüm kırmızı elbiselerimi valize tıkıştırdım. Ama garip olan şu ki en sevdiğim renk gece mavisiydi.

Gece mavisi asıl rengimdi çünkü bana tek huzur veren renkti. Baktıkça herşeyi unuturan ama bir o kadarda hatırlatan bir renkti.

 

Gözlerim odamdaki çekemeceye kaydı o an.Kalbim durdu,ellerim titredi, gözlerim doldu ama ağlayamadım. 14 sene hiç ağlamadım ben. Dizim kanadı ağlamadım, elimi kestim ağlamadım, canım yandı ağlamadım, en kötüsü de ağlatıldım ama ağlayamadım.Şimdi onu görünce yine ağlamadım,annemin elbisesi.. çünkü benden o duyguyu aldılar artık. Öyle bir duygu bende yoktu. Yavaşça kalktım titreyen ayağımla yürüdüm,sadece ayağım değildi titreyen. Tüm vücudum titriyordu adeta.Ellerime aldım kumaşı.

Mavi ince bir kumaştı. Kokusunu çektim biraz.

 

"Benim kızım ne olacak büyüyünce"

 

"Dansçı olucam ben"

 

"O kadar meslek varken mi?"

 

"Evet!!"

 

"Bu tatlı kız neden dansçı olmak istiyormuş"

 

"Dansçılar özgür olur ya ondan"

 

"Öylemi oluyormuş?"

 

"Evet! Dans ederken kendilerini özgür hissederler!"

 

Gözlerim dolmuştu annemle aramızda yaşanan konuşma gelince aklıma. Daha o zaman 9 yaşında ya vardım ya yoktum. Ellerimle sildim ağlamaya az kala olan gözlerimi. O güzeller güzeli elbiseyide koydum kalbimdeki yaramla valize. Bu gece annemin katilinide öldürecektim! Babam söylemedi ama ben emindim babamdan intikam almak için o adamların annemi benden aldığına.

O günü hiç unutmadım ki. O siyah giyimli adamları! Arabaları! Babam herşeyi hatırladığımı biliyordu değil mi? O adamlar onun babasının adamlarından başka kimse olamazdı! Aniden gelen öfkemle daha hızlı hazırlanmaya başladım. O adama soracaktım gerçekleri, cevap verecekti bana! Annemin katilleri onlardı değil mi? Çünkü bizim tek düşmanımız onlardı. Bu şerefsizliği anca onlar yapabilirdi!

 

Ben Artık Neva değildim! Bu geceden sonra Ecer'dim ben. Çünkü bana sadece beni seven insanlar Neva derdi ve bana İstanbul'da kimse Neva diyemezdi! Benim orada sadece düşmanım vardı. Evet artık benimde hesap sorma zamanım gelmişti. Babam benden bunları saklasada o adama annemin hesabını soracağım! Annemi intikam için mi aldın! Diyeceğim!Her düşündüğüm de o an geliyordu aklıma,bu ise beni sadece delirtiyordu. Annemin ölümü...

 

Küçük bir çocuk gibi ağlamadan kalktım hemen ayağa. Bu gece çıkacağım yola.

Güçlü bir kadın, kız olarak. Babam bile isteye yapmamıştı belki ama onlar göz göre göre...

Artık sadece düşünmek değil yola çıkmak istiyordum. Gideceğim ve o Barın'a cehennemi yaşatacağım kendi yöntemlerimle hemde. Babam için değil kendim ve annem içindi. Bu benim çocukluk intikamımdı ve babam bana bugün haberi olmadan annemin katilini anlatmıştı. Şimdi gerisini onlar düşünsün. Masamda duran bilgisayarımı alarak çantasına yerleştirdim. Ardından odadan çıkıp annem ve babamın odasına, yıllardır kimsenin uğramadığı odaya girdim.

 

İlk başta korktum adım atmaya, ölmüş bir oda gibiydi burası. Önceden cenneti hâlbuki. Yavaşça yürüdüm odada. Babamın çekmecesine ilişti gözlerim. Yavaşça açtım, hiç açılmadığı için bugüne kadar,zorlandım başta açmakta ama sonradan açıldı ve içinde insanın içini ürküten,ama içinden ateş olan bir insanın ateşini harlayan bir şey ilişti gözlerime.Bir tabanca, hiç bu kadar acı görünemezdi.Ellerim o tabancaya öyle bir hızda gitmişti ki.Ellerim benim ellerim mi diye düşünmedim değil. Kalbim öyle bir intikam diye attıki bu benim kalbim mi tanıyamadım.

 

Kalbimdeki geçmeyen garip heyecanla karışık korku ile odama adımladım, kalbimde adını koyamadığım bir duygu vardı. Bu duygu ile hareket etmek ne kadar doğru bilmiyorum ama şu an bunu düşünmek istemiyordum.

Dolabımda en sevdiğim yırtmaçlı ayak bileğime gelen kırmızı elbisesiyi giydim üzerime. Saçlarımı açtım, dalgalı olduğu için çok uğraşmama gerekte yoktu zaten. Asla onsuz dışarı çıkmadığım halkalı küpelerimi kulağıma taktım. Doğru söylüyorum onlarsız kendimi çıplak gibi hissediyorum. Kırmızı rujumu dudağıma sürüp sonkez baktım aynadaki kıza.Işte Neva Ecer Işık buydu. Kötü bir tebessüm attım kendime. Bu bakıştan oda korkacaktı.

 

Masada duran silahı alıp alüminyum folyoya sardım. Hava limanında kimse ile uğraşmak istemiyorum. Bir güzel alüminyum folyoya sardığım tabancayı elbisemin altındaki bacağıma sarılı olan kemere taktım. Elbisemi düz tutunca gözükmüyordu bile. Şimdi tamamen hazırdım. Beni bekle İstanbul!

 

Valizime uzandı ellerim, artık gitme zamanıydı.Öfkeli bakışlarım kapı kolunu buldu. Hızlıca yürüdüm ve açtım kapıyı. Babamı uyandırmak istemedim ama topuklu ayakkabılar buna izin vermiyordu. Neden topuklu sevdiğime lanet ederek çıktım evden. Burdan boynum eğik çıkmadım, hiç bir zamanda eğmeyecektim.

Kraliçeler tacını eğmezdi değil mi kızlar?

 

Apartmandan çıkıp ana caddeye yürüdüm, uçağa bineceğim için taksiye binmem gerekiyordu. Bu saatte babama bile haber vermeden evden çıkmak ne kadar doğru bilmiyorum ama,sanki evden her uzaklaştığımda annemin katilini bulacakmışım gibi geliyordu. Bulmadan da dönmeyeceğim.

Annemin katilinin başta olmadığını sandım bilerek olduğunu düşünmedim. Ama şimdi her şey o kadar yerli yerine oturuyordu ki. Babamla arasında sorunu olan o insanlardan birisi annemi vurarak ondan intikam aldığını sanmıştı ve sıra şimdi bendeydi. Peki babam bana neden yalan söylemişti? Bunuda bir gün çözecektim.

 

Elimdeki iki valizi çekiştirerek ilerledim,aynı zamanda taksi bulmaya çalışıyordum. Elbise uzun olduğu için arada elimle tutup çekmek zorunda kalıyorum. Rüzgar fazla olduğu için ikide bir yırtmaçtan dolayı bacağım görünüyordu. Saçlarım ise rüzgarla birlikte geriye doğru dalgalanıyordu. Bu saatte neden taksi geçmezdi ki? Gece çalışan insanları hiç düşünen yoktu.

 

Çantamın titreşmesi ile hafif bir şok yaşadım ama sonra bunun telefonum olacağı aklıma geldi ve derin bir nefes aldım. Valizleri önüme koyup çantamı açtım. Ekranda Doğam yazıyordu. Onun yüzüne kapattığım için bana kırılmışmıydı? Bende ne diyorum kim olsa kırılırdı. Açsam mı acaba? "Alo?" Sesi heyecanlı gibi gelmişti " Neva! Nerdesin sen?! Telefonuda yüzüme kapatın! iki saattir kapıyı çalıyorum burda!" Bizemi gelmişti o? Bu saatte? Ben ise bana bu kadar değer veren birini bırakıp gidiyorum şaka gibi. Sanki yıllarca onu aramamışım gibi.

 

Yanımdan geçen hızlı araba yüzünden hafif irkmiştim. "Bir dakika araba sesimi o? Nerdesin sen?" Ne demem gerek şimdi? Arabada geçecek zamanı buldu! "Doğa görüşürüz, sana herşeyi dönünce anlatacağım söz " telefonu tamamen kapattım. Bana kimsenin ulaşamaması gerekiyordu. Bu sadece onların iyiliği içindi.Zaten pek kimsem yoktu. Kardeşim,annem..

Babam ise ne kadar ömrü kaldı artık belli değil. Belki İstanbul'da o adamdan kurutulup yeni bir hayata başlardım. Bundan sonrasına yaşamak denirse.

 

Ellerimle yoldan geçen taksiye dur işareti yaparak durmasını sağladım. Ardından valizleri mi alıp kaldırımın ucuna geldim. Taksiden inen 40'larında olan adam valizleri mi görünce indi arabadan "ben alayım ablam"diyerek aldı valizleri ve bagaja yerleştirdi. Şimdi fark ettim bu kadar kıyafet bana yetmezdi. Neyseki yanıma bana yetecek kadar para almıştım.Büyükbabam varlıklıydı. O vefat edince tüm parasını babama bırakmış ama babam bunu kabul etmeyip tüm parayı bana vermiş. Garip olansa bu parayı bana veren babamın yıllar önce geri istemesi. Bana birine yardım etmem gerek demişti,bende daha o zaman kimseye vasiyet veremediğim için ihtiyacı kadar para vermiştim sadece. Şimdi ise yaşlı olduğu için parayı umursamıyor gibiydi.

 

Arka koltuğa oturup gideceğim yeri söyleyip kafamı koltuğa yasladım. O an ellerim çantama gitti,annemin elbisesi arasında bulduğum kağıt parçasına, üzerinde K-holding yazıyordu ve bunu kime göstersem bana herkes karmer holding derdi. Ülkece tanınan bir firmayı bilmemek aptallık olurdu. Zaten o an tüm şüphelerim gitmişti. Neden o elbiseden sonra bu kadar denlenmiş olabilirdim ki? Kağıdı yumruk yaptığım elimin arasına koydum. Kafamı tekrar yasladım.

Ağlasam ayıp olur mu ay dede? Bozar mıyım gecenin güzelliğini? Biliyor musun ay dede bazı insanlar gündüz ağlamayıp geceyi bekliyor, çünkü gece karanlık. Alınmaz değil mi? Saklar herşeyi? Ama ben gecede ağlayamıyorum ki, gece o kadar güzel ki geceyi de mahvetmeyeyim diyorum.

 

Annemde yanında mı ay dede? Babam bana o bir yıldız oldu demişti. Biliyorum babamın benim yıldızları sevdiğim için attığı bir yalandı, ama ben ay'ın yanındaki o güzel yıldızı annem olarak görüyorum hep.

 

Gözlerim o yıldıza gitti yine "anne yanına gelirsem yer ayır bana" fısıltı ile çıkan sesim taksicinin dikkatini çekmişti " anlamadım hanımefendi?" Yutkunup ses tellerimi düzeltim "yok bir şey, sadece düşünüyorum" bu sefer yola kaydı gözlerim. " Haddim değil ama iyi misiniz hanımefendi?" Acı bir tebessüm oluştu yüzümde " Ne haddi?bu her insanın yapması gereken bir şey, sadece bazı insanlar ya yapmayı unuttuğundan yada bu durumu kötü göstererek, yada gerçekten o amaçla yapanlar yüzünden gerçekten iyilik yapmak isteyen insanlar iyilik bile yapamıyor"

 

Taksi ikili kavşaktan sağa dönmüştü.Ankara havalimanı

yazısını görmüştüm. "Hanımefendi gerçekten çok güzel

konuştunuz,elimde bir megafon olsada size versem bağırarak söyleseydiniz"

 

Bende isterdim,ama her insanın anlayacağı dil malesef farklıydı. Buda acı bir gerçekti."Teşekkürler " çantamı yaklaştığımız için elime aldım."bende isterdim içimdekileri haykırmayı"Taksi sonunda durmuştu. Elim cüzdanıma doğru gitti taksimetrede yazan parayı adama uzatım. Parayı alıp üzerini vermek için para sayıyordu ama ben araçtan çoktan indim.

 

Benim ardımdan inen adam para üstünü bana uzattı ama reddettim."kalsın lütfen" adam yüzüme şaşkınca bakıp sonra parayı cebine koydu "sağolun" diyip bagajı açtı. "Asıl siz sağolun nasıl olduğumu sorduğunuz için" evet bu soru benim için çok değerliydi. Yüzüne sempatik bir tebessüm koyup valizleri indirdi.

"Bu bir insanlık görevi hal hatır sormak dinde ve kültürümüzde önemli bir yeri vardır" demişti benim biraz önce dediklerimi hesaba katarak.

 

Bileti akşam yemeğinden önce almıştım. Eğer şimdi gitmezsem sabah gitmem gerekecekti.Çünkü 10 dakika ya vardı ya yoktu. "Her şey için sağolun gitmem gerek!" Valizleri hızla havalimanına doğru sürdüm. Tekerlekli valiz sen ne büyük icatsın!

 

Valizleri görevliye vermiştim. Onlar gereken yere giderken ben güvenlikten geçiyordum.Elbisemin yırtmacını kapattım. Şüpheli gibi durmamak için sempatik bir gülüş taktım yüzüme. Tam geçerken aletin ötmesi ile donup kaldım. Teknoloji bu kadar gelişmiş olamazdı değil mi?

 

Güvenlikçi adamın bana olan sert bakışları ile elerimi havaya kaldırmak zorunda kaldım."Hanımefendi kolyenizi çıkarıp geçer misiniz?"

Doğru ya kolye! Onu tamamen unutmuştum.Kolyemi çıkarıp kenara koydum. Tekrar ötmez umuduyla bir daha geçtim ama yine ötmüştü.

Güvenlikçi tam yanıma vücut cihazı ile gelirken ona dur işareti yapıp son anda aklıma gelen küpeleri gösterdim. "Sanırım biraz fazla takmışım"dedim gülerek,o ise hâlâ sert bir şekilde bakıyordu bana. Hiçte çekemem böylelerini,hepsi suratsız olur. Küpeleri çıkarıp, tekrar geçtim. Ama yine ötmüştü! "Hanımefendi bence yeter, zorlamayın"Ama o an aklıma bilekliklerim, küpelerim, ayak bileğime bağlı halhal'ımı çıkarıp Onlarıda kolyemin yanına koydum. Artık cihaz öterse ya kaçacaktım yada teslim olacaktım.

 

Sonkez geçtim cihazdan, uzun süre donup kaldım,ne gariptirki kulağıma sadece insanların konuşma sesi geliyordu."Geçebilirsiniz hanımefendi bir dahakine, üzerinizi kontrol edin. Haksız yere karakolluk olacaktınız" güvenliğin sesi ile gözlerimi geri açtım. Yüzümde ki heyecanlı sırıtma ile ona baktım "tabiki"diyerek koşarak geçtim. Iki dakika daha oyalanamam! Takılarımda orada kalmıştı!

 

Sonunda bineceğim uçağa girip koltuğumu aramaya başladım. Neyseki çok uzun sürmemişti. Yerim cam kenarındaydı.Ankara İstanbul arası uçakla kısa sürüyordu. Buda demek oluyor ki kendimi şimdiden hazırlamam gerekiyordu her şeye. Ben ise evden çıktığımdan beridir herşeye çoktan hazırdım. Uçak pisten uzaklaştıkça evlerin insanların o kadar da büyük olmadığını fark ettim. Halbuki kendimizi yüce görmekten başka hiç bir bok yapmıyorduk. Ama burdan bakınca hepimiz aynıydık. Evler küçük kutuları andırıyor insanlar ise karıncaları

anımsatıyordu. Evine yaşamak için yemek götüren o karıncalar ama tek bir farkı vardı.Karıncalar iş birliği yapıyordu, bizim gibi birbirini yemiyorlardı.

 

Keşke hep gökyüzünde kalsaydım, gece gökyüzünü o kadar çok seviyorum ki, gündüzler bana ceza gibiyken gece bana huzurdu. Ay dede dostum, yıldızlar ise gece şöleni gibiydi bana adeta. Acaba babam yokluğumu fark etmiş midir? Gerçi etsede o eve geri dönmezdim ben. Neden ailemi darmadağın eden eve geri döneyim ki? Kafamı koltuğa yaslayıp gökyüzünün tadını çıkardım.

Manzaranın tadını çıkarmak en iyisiydi biraz düşünmesemde olurdu.

 

"Uçağımız birazdan İstanbul havaalanına iniş yapacaktır, kemerlerinizi kontrol edin" uçak anonsunu duyunca geldim kendime. Bu kadar kısa mı sürmüştü yolculuk?Sanırım manzaraya fazla dalmıştım. Koltukta dik oturup dışarı baktım. Uçak iniş yapıyordu.Kalbim neden bu kadar hızlı atıyordu ki peki Öldürmekten mi korkuyorum? Hiç sanmıyorum. Yeni bir şehre gelmek baya garipti,her iş için şehir değiştiren insanları şimdi anlıyorum. Halbuki aynı ülkedeyiz.

 

Uçak tamamen inince kemerimi açıp diğer yolcularla birlikte indim uçaktan. Valizlerimi alıp havaalanında yürümeye başladım. Babamı şimdi arasam ne olurdu ki?. Kapattığım telefonu tekrar açıp son aramalara baktım. Aman Allahım! 500 arama! Birazı Doğadan geri kalanları babamdandı! Babam beni merak etmiş olmalıydı. Telefon ekranına bakarken babamın tekrar aradığını gördüm. Açmalımıydım? Hiç sanmıyorum.

 

Telefonu tekrar kapatarak valzilerimle yürüdüm, ya ev tutmam gerekiyordu yada otele geçmem. Ev tutmak en mantıklı olandı.

Telefonu tekrar açarak ev sitelerine baktım, eşyalı bir daire bana yeterdi. Eşya alıp yerleşecek zamanım yoktu. Zaten o adamdan hemen kurtulacağım. Ama önce annemi gerçekten onların mı öldürdüğüne emin olmam gerekiyordu. O adamı esir almam mümkün olabilirmiydi? O kadar koruması varken bu çok düşük bir ihtimaldi.

 

Valizleri elimde yolda yürümeye başladım.Sitede gördüğüm eve bakmak için taksi bulmam gerekiyordu. Ama bu şehir öyle kalabalık ki boş taksi bulabileceğime emin değildim. Derin derin nefes aldım çünkü bu şehir beni sinir etmek için elinden geleni yapıyordu. O adamın beni bulmasını bekleseydim keşke. Ankara buradan daha iyiydi en azından. Ayrıca bu insanların bana neden böyle baktığını merak ediyorum? Hiç mi kırmızı elbise giyen insan görmediniz kardeşim.

 

Kaldırımda yanımdan geçen her insan bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Kendimi dünyaya inmiş uzaylı gibi hissetmeme sebep oluyorlardı.Bence elbisem çok güzeldi, tamam kabul ediyorum biraz fazla dekoltesi vardı ama güzeldi. Ellerimle yırtmacımı düzeltim.

"Merhaba güzel bayan isterseniz valzileri taşımanıza yardım edeyim" kafamı kaldırınca bana bir adamın baktığını gördüm. "Ne?" Dedim aptal gibi."yardım edeyimi güzel bayan?" Senin güzel bayanına! "Gerekmez!"

diyerek valizlerle kaçar gibi koşmaya başladım. Bütün erkekler sapıktı buna eminim! Adamın bakışları beni yiyecekmiş gibiydi!Birde aptal gibi yardım edeyim diyor. Kaldırımda hızla yürürken sonunda bir taksi görmüştüm. Elimle taksiyi durdurdum.Taksi durunca valizleri sürükledim,benim halimi gören adam taksiden inip valzileri aldı.

Bende o valzileri bagaja koyarken taksiye bindim.

 

Ardımdan inen taksici bana doğru döndü "Nere hanımefendi?" Şehir den dolayı mı bilmiyorum ama bu şehir insanı bana soğuk geliyordu. Ona gideceğim siteyi söyleyince önüne dönüp taksiyi çalıştırdı. Şu ev işini halledip direkt o adamla yüzleşmek istiyordum. Bu şehir artık beni sıkıyordu çünkü.

 

Taksiden inmiş evi bana gösterecek adamı arıyordum. Halbuki mesaj atmıştı. Telefonu elime alıp ev internet sitesine girdim. Numarayı bulup aradım. Adam daire ve apartman numarasını söyleyince dediği apartmana baktım. Gözlerimle daireyi süzdüm. Bence idare ederdi,yani apartman olarak. Birde evin içini görmek gerek tabiki.

 

Adamla evi tam olarak yarım saattir geziyorduk. Aslında ev büyük değildi adam çok konuşuyordu. "Evet burası banyo, herşeyimiz mevcut ev zaten eşyalı olduğu için"onun sözünü kesip atıldım "alıyorum" bana şaşkınca bakıyordu. Bana iki saattir evi vermek için elinden geleni yapıyordu. Bence mutlu olmalıydı. "Tamam o zaman evrak işini hallederiz,ne zaman yerleşeceksiniz?" Evin duvarlarına baktım" şimdi " adam daha çok şaşırmıştı. Tabi bunu kıyafetimde etkiliyordu.

Bu tiple ev bakmak normal bir insanın yapacağı işe benzemiyordu.

 

Adam evrak işlerini halletmek için evden çıkınca valzilerimi boşaltmaya başladım.Daha fazla oyalanmak falan istemiyorum.O adamın kesin benim ve babam için ne planları vardı. Ben ise onu kendi kuyusuna çekecektim,bu tuzağa o düşecekti. Acaba ben buraya gelmeseydim o ne zaman beni bulacaktı.

 

Valizde duran bilgisayaramı çıkardım. Barın Nekta hakkında bir kaç habere bakmam gerekiyordu. Aslında onu öldürmek istemiyordum ama o beni öldürmek isterken bu pek mümkün değildi. Bir kaç sitede onunla ilgili haberler gördüm. Demek yarın akşam düğünü vardı.Beni öldürmek istiyor ama kendi hayatını yaşıyor. Pislik herif? Annemi öldürün sonra mutlu mesut yaşayın! Bende Neva isem senin hayatını karartacağım. Bilgisayarı sinirle kapatıp onuda diğer eşyaların yanına koydum.

Evden hemen çıkmam gerekiyordu. O adamın iş yerini bulmuştum ve onu hemen gebertmekten başka bir isteğim yoktu.

 

Kapıdan çıkarken o adamla göz göze geldim. Elinde evraklar vardı,ve benim zamanım yoktu.Adamın elindeki kağıtları kapıp imzaladım. Para ne kadar umrumda değildi. "Buda anahtarınız efendim" bana uzattığı anahtarı alıp merdivene yöneldim. Arkamdan şaşkına dönmüş ve ne yaşadığını anlamayan adam umrumda değildi.

 

Topuklu ayakkabılar ile ne kadar hızlı yürünürse yürüyordum. İçimde sadece öfke vardı. Hemde o haberden sonra, buraya tatile gelmemiştim. Yani bu yaptığım normal karşılanabilirdi. Düğün yapacakmış birde. İşte buna kahkaha atarım. Benim babam orada acı çekecek,ben acı çekeceğim! O adam mutlu mesut yaşayacak. Tamam ölüm hakkı değildi ama mutlu da olmamalıydı hayır. Birde beni öldürecekmiş! Sinirden gülmemek için kendimi artık zor tutuyorum.

 

Yolda öfkeli adımlar atarak yürüyordum. İnsanlar bana acır gibi bakıyordu. Sanırım dışardan aşk acısı çekiyor gibi görünüyordum.

Bu insanlar neden kadınların tek acısının aşk acısı olmadığını bilmiyor! Sanırsın kadınlar erkekler için ölüyor saçmalık. Elimle gördüğüm taksiyi durdurup bindim " k-holding" sözüm üzerine taksici baya şaşırmış gibiydi. Ama bir şey sormadı nede olsa müşteri memnuniyeti önce gelirdi onlara göre.

 

Taksi ilerlerken yoldaki binalara bakıyordum.Bu şirkete bağlı birçok dükkan ve AVM olmalıydı. Eteğim altındaki silaha kaydı gözlerim. Alüminyum folyo olduğu gibi duruyordu. Çıkarmam gerekiyordu. Aptal kafam! acele işe girersem olacağı buydu!Taksici adama baktım, gözleri yoldaydı ama alüminyum folyo ses çıkarırdı! Yapacak bir şey yoktu,taksiden inince çıkarırım.

 

Annemi gerçekten onlar mı öldürmüştü? Peki annemin öldüğü gün bulduğum onlara ait kartda neyin nesiydi? Çantamda duran telefondan bildirim gelince çantamı açıp telefonu elime aldım. Bilinmeyen numaramı?

Neyseki Bilgisayar'da iyiydim. Kim olduğunu bulmak kolay olurdu. Ama önce gelen mesaja bakmam gerekiyordu. Mesajı açınca okuduklarım şok olmama yetmişti.

 

"Anneni Barın Nekta Karmer öldürdü"

 

Tamam biri benimle ya oyun oynuyordu yada bu gerçekti. Peki ben Barın Nekta'dan şüphe duyarken bu mesajın gelmesi tesadüfmüydü?

Biri düşüncelerimi okuyor gibiydi. Numarayı araştırmaya başladım. Numara iki yıl önce ölmüş birine ait çıkıyordu . Neler oluyordu? Keşke babamla biraz daha kalsaydım en azından bana yardım ederdi. Saçma bir oyunun parçası olmuş gibi hissediyorum.

 

Bu mesajı atan kişi ne kadar emindi annemi o adamın öldürdüğüne. Cevap yazmalıyım?Kendimi ölü biri ile konuşuyor gibi hissediyorum. Acaba ne demeliydim.

 

"Sen kimsin?bunu nerden biliyorsun ve ayrıca neden bunu şimdi yazıyorsun?

 

Aklımdaki tüm soruları yazdıktan sonra telefonu kucağıma koyup cevap bekledim. İki dakika boyunca ses gelmedi. Biri benimle eğleniyordu. Neden normal bir aileye doğmadımki? Gelen sesle telefonu hemen elime aldım.

 

"Beni boş ver yakında kim olduğumu öğreniceksin. Kanıtlarım var anneni o öldürdü, ayrıca şimdi yazıyorum çünkü İstanbul'da olduğunu biliyorum,eğer o adamı gerçekten öldürmezsen baban ölecek"

 

Gözlerim son sözde kalmıştı. Babamı mı rehin almıştı? Ben zaten Barın Nekta'yı öldürmek için gidiyordum neden beni tehdit ediyordu?

 

"Zaten onu öldüreceğim! Babamı neden rehin aldın ayrıca senin o adamla derdin ne!"

 

Mesajı yazıp beklemeye başladım.Birde bu adam çıkmıştı! Acaba babamı rahatsız eden diğer adamlarmıydı?

 

"Sen onu öldürmeyecektin, sen seni öldürmek isteyen birini öldürmezsin. Ama anneni öldüren birini öldürmek istersin, ayrıca şimdi söz konusu baban ve benim meselem seni ilgilendirmez"

 

Bu adam her kimse beni tanıyan biriydi. Evet ben beni öldürmek isteyen birini öldürmezdim.

Hatta buraya gelme sebebim annemin elbisesinde bulduğum o kartı. Bu adam cidden beni tanıyordu!

 

"Haklısın onu öldürmeyecektim yani annemi öldürdüğüne emin olmazsam, ama şimdi nerden bileyim? Kanıt at bana o adam gerçekten katil mi?"

 

İşler gerçekten birbirine girmişti. Babam o adamın babası ve kızını yanlışlıkla öldürmüştü ama onlar gerçekten intikam için annemi öldürmüşmüydü? Bu çok acımasızcaydı! Ayrıca babam sadece askerine komut vermişti! Bunlar çok acımasızdı!

 

Bana gelen fotoğraf ve video ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Annem bahçedeyken bir siyah arabadan üç el ateş anneme gelmişti.

Fotoğrafda ise arabaların o adama ait olduğu belli oluyordu plaka model aynıydı. Arabadaki k harfi karmer ailesine ait arabalarda olurdu.

Bu arabalar onlara aitti! Adamlarına mı öldürtmüştü! Bunları atan adamı bulmam gerekiyordu!

 

"O adamı öldüreceğim tamam!ama babamın sizin gerçekten elinizde olduğunu gösteren kanıta ihtiyacım var"

 

Mesajımı Atalı daha iki dakika olmadan babamın fotosu geldi,sandalyeye bağlanmıştı.

Bu nasıl olurdu demek beni 500 kere arıyan babam değildi. Sakin olmalıyım!

 

"İkimizde o adamı öldürmek istiyoruz! Neden böyle davranıyorsun!"

 

Bu adam kafadan sakat olmalıydı! Düşmanımız aynı ama düşman gibi davranıyordu benimle! Aynı cephedeydik ama benimle savaşıyor gibiydi.

 

"O adamı öldür! Yoksa baban ölür"

 

O adamı öldürmek için beni babamla tehdit ediyordu o adamı öldürmememden kokuyordu! Tam cevap yazacakken engel yedim! Beni engellemişti?"hanımefendi geldik"

Taksici adamın konuşması ile camdan dışarı baktım. Onun şirketiydi, ve işte o. Şirketten çıkıyordu,nereye gidiyordu acaba? Ayrıca bir yere neden 15 araba gidersin ki?"şu kovmoyu takip edin lütfen" evet düğün kovmoyu gibi duruyordu. Taksici onları takip ederken bende ortaya geçmiş arabaları gözlemliyordum. Taksici bana deli gözüyle bakıyordu ama umrumda değil.

 

Nereye gidiyordu acaba? Düğün alışverişi falan mı yapacaktı? Sağa dönünce arabalar durmuştu."burda duralım" dedim taksiciye,

Onlara yakın duramazdım. Gözlerim arabalardan ayrılmıyordu. En öndeki arabanın şoförü çıkmış ve arka kapıyı açmıştı. Sanırım o arabadaki Barın pisliğiydi. Önce bir ayak gördüm sonra onu. Tamam bu kadar kaslı ve bakımlı birini beklemiyordum. Televizyondan bu kadar uzun durmuyordu. Ben bu adamı nasıl öldüreyim şimdi? Daha boyum yüzüne yetişmiyor.

 

Spor salonu yazan yere girdi. Spormu yapacaktı? Her neyse tek bilmem gereken şey o adam ölmek zorundayım yoksa annemin kanı yerde kalacak ve bilmediğim bir sebepten dolayı Babamda ölecekti. Eve gidince o adamın kim olduğunu araştıracağım. Birde trip atan erkek gibi engel yemiştim. Birde iki yıl önce ölmüş birinin hattı ile yazmıştı. Kendini fazla zeki sanıyordu.

 

Taksinin ücretini verip taksiden indim..Kaldırımda duran ağacın arkasına geçtim.Neyseki sokakta insan yoktu. Eteğimin altından silahı çıkarıp alüminyum folyoyu çıkardım ve silahı yerine tekrar koydum.Şimdi tek yapmam gereken o adamın çıkmasını beklemekti birde onunla evlenip yalnız kaldığı anı bekleyecekmişim? Babam bazen komik olabiliyordu. Babam! O adamın elindeydi! Barından kurtulup o adamında gırtlağını sıkacağım! Arada spor salonuna bakıyordum.Yaklaşık 30 kişi girişte duruyordu.

 

Gözlerim ile etrafı süzdüm, adamı vurunca nereye kaçabilirdim? Arkama baktığımda bir evin bahçesi vardı. Oradan arka tarafa geçebilirdim. Şimdilik en mantıklı yer burasıydı.Ağaca tekrar yaslanıp spor salonuna baktım.Neden bu kadar uzun sürdü ki? Adamların bellerine kaydı gözlerim silahı olmayan yoktu.

İşim kolay değildi ama imkansızda değildi.Hemde tek söz konusu intikam değildi babamdı da.

 

Girişte gördüğüm hareketlilik ile silahımı çıkarıp o yöne yuttum. Alnını isabet alıp tetiğe doğru gitti parmaklarım. Parmağım tam tetiğe değecekken kafamda hissettiğim soğukluk buna engel oldu. Arkamda birinin bana silah çekmediğini anlamamak zor olurdu. Polis tarafından bu kadar kolay yakalanacağımı bilmiyordum. "Kimsin?" Dedim sadece emin olmak için. "Arkanı dön ve benimle gel" dediğini yapmaktan başka şansım yoktu bu yüzden ona doğru yavaşça döndüm.

 

Takım elbiseli biriydi. Onun adamı olmalıydı!Bana bakarken dikkati anlık dağıldığı için bacak arasına tekme atıp silahı elime aldım.

"Kimsin sen?!"canı yanan adama bakıyordu gözlerim ama kafama yine silah tutulmuştu!Tabiya sayıları fazlaydı, unutmuşum.

 

"Bizimle gel, Zorluk çıkarma"

 

Tamam amacım zaten o adamı öldürmekti.Ölsem de sorun olmazdı. Beni onun karşısına çıkarırlarsa düşünmeden öldürürdüm.

"Hadi" arkamdaki duran adam susmadığı için dediği yöne doğru yürüdüm ama garip bir şekilde Barın'a doğru gitmiyorduk? Bunlar kimin adamıydı?

 

Beni yolun kenarında duran siyah arabaya doğru götürüp bindirdiler. İçeride oldukça yapılı ve sert görünümlü bir adam vardı.

Bana mesaj atan bumuydu acaba? "Sen kimsin?" Aklıma gelen anlık soruyu sordum çatık kaşlarımla. "Asıl sen kimsin?"dedi tek kaşını kaldırarak. Bu adam ne yaşıyordu?beni buraya o getirdi. "Bunu senmi soruyorsun?beni buraya sen getirdin" artık sabrım taşıyordu. Bu adam beni buraya niye getirmişti ve beni tanımıyordu?beni öldürecekmiydi acaba? Eğer öyle ise keşke yeni aldığım evde biraz daha vakit geçirebilseydim.

 

"Barın Nekta karmer'e neden silah çektiğini sorabilirmiyim?" Şimdi anlaşıldı bunun derdi."Çünkü ondan nefret ediyorum!" Bu adama nedenini söyleyecek değildim hem daha adını bile bilmiyordum. " Gerçekten mi bende ama tesadüfe bak ben silah çekmiyorum" ondan nefret mi ediyordu? Akıllısı beni bulmaz gerçekten. "Madem sevmiyorsun niye engel oluyorsun kardeşim!" Adam bana sert bir şekilde bakmaya başladı" En kaliteli düşman bulmuşum ölmesine izin veremem! Derdin varsa başka yolla çöz!" Sinirden gülmeye başladım. Bana deliymişim gibi bakıyordu.

Kendisi çok normalmiş gibi.

 

"Yok ben burada daha fazla duramam" kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Sinirle ona döndüm"aç şunu" yüzü birdren keyif alıyormuş gibi bir hal aldı. "Hayır bana neden onu öldürmek istediğini söyle önce " sabır çektim."düşmanım çünkü! Bu kadar başka bir şey söylemem! Aç şunu!" Bana alayla baktı"intikam almayı hiç bilmiyorsun az önce onu öldürerek mutlu ediyordun gerçi cehennemlik adamda neyse" Tüm bedenimle ona döndüm"ne yapayım acaba adını bile bilmediğim adam!" Ciddi ciddi düşünmeye başladı" intikam için yardım edebilirim ama öldürmek yok" ona göz devirip arkama yaslandım"ne yapayım? İstersen hizmetçisi olayım "bir dakika bana yardımı edecekti?"bana niye yardım ediyorsun sen?"

 

"Çünkü o adam benimde düşmanım onu sinir etmek büyük zevk olucak" dedi pis pis sırıtıp. Acaba Deli olma ihtimali kaçtı? "Adın ne senin?" Daha adını doğru dürüst sormamıştım bile gerçi sordum ama o anlamadı."Atay memnun oldum süslü " gözlerimi sonuna kadar açtım"ne süslüsü be?!" Üzerime baktım,her kırmızı elbise giyen süslümü oluyordu yani? "Herneyse?" Dedi beni süzüp"sana yardım edeceğim ve evet sadece onu sinir etmek için sen sadece beni dinle yeter" gözlerimi kısıp ona baktım "ne yapacağım?" Yüzüme bakarak düşündü "onunla evleneceksin en büyük ceza eminim bu olur ona" şaşkınlığımı gizleyemeyip ona baktım. Acaba babamla arkadaşmıydı?

 

"Nasıl?" Dedim aptal aptal "şu an sevdiği kadınla evleniyor ama seninle evlenirse sinir krizi geçirir hem belki benimle bile uğraşır"dedi kendini de katarak. Ama garip bir şekilde mantıklı gelmişti. Bir insanı ne mutsuz ederdi? Düşmanı ile evlenmek,babam haklı ise o adamı bu şekilde daha rahat öldürebilirdim.

Ondan kurtulmak istiyorum oksijen fazlalığı."Nasıl evlenebilirim? Kafayı yemişsin" bu detayı unutamadım adam neredeyse ülkeyi yönetecek kadar güçlüydü ondan gizli onunla evlenmek imkansızdı! "Sen kabul et gerisi bende yarına evlenmiş olursun sen sadece sana vereceğim kağıdı imzala" ona şaşkınca bakıyordum. Ona güvenmelimiydim? Onun arabasındaydık beni öldürme ihtimali vardı en iyisi şimdilik onu dinlemekti.

 

"Tamam ediyorum" bu adamdan başka şansım yoktu. "Salih gidiyoruz " kiminle konuştuğuna anlam vermek için öne baktım.Şoförle konuşuyordu. Bir dakika arabada ben varken gidiyoruz mu dedi o? "Beni niye indirmedin Allah'ın cezası!" Bana döndü."Konum atayım arkadan gel o zaman" onunla gitmek istediğimi kim söylemişti?

 

"Gelmek istemiyorum!" Bana mala bakar gibi bakmaya başladı. "Biraz önce anlaştık sanıyordum?" Koltuğu sıkmaya başladım" evet! Bu seninle gelmek zorunda olmamı açıklamıyor ama!" Sesim sona doğru yüksek çıkmıştı. "Allah için söyle benimle gelmezsen planı nasıl uygulayacağız?" Doğru diyordu, bazen kafayı yiyebiliyordum bunu detay aklımdan çıkmıştı. Sakinleşip koltuğa oturdum. "Tamam sen kazandın" bana sonkez çatık kaşları ile bakıp önüne döndü. Bende cama doğru iyice yanaşıp dışarıyı izlemeye başladım. Biraz uslu dursam sorun çıkmazdı.

 

Araba hareket halindeyken arada camdan kafamı çeviriyor ona bakıyordum.Daha yeni tanıdığım birine bu kadar çabuk güvenmezdim fakat şu an başka çarem yoktu. Onu reddetsem beni öldürebilirdi. Belkide Barın'a çalışan biriydi ve beni şu an onun yanına götürüyordu. Eğer gerçekten onun adamı değilse? Harika başıma gelmeyen kalmadı!

Daha telefonda bana yeni yazan manyağın kim olduğunu bulamadan birde bu çıktı! Bir dakika o adam bana annemi Barın'ın öldürdüğünü söylemişti. Eğer öyle ise bu adama daha çok ihtiyacım vardı.

 

"Efendim geldik" şoför Atay'a seslenmişti. Her nereye gelmek istediyse gelmiş olmalıydık.

"Sen burda bekle süslücüğüm" diyerek indi arabadan Atay. Süslü lafını ona yedirmesini bilirdim. Ama masum bir kızı oynamalıydım bunun için geç olsamda. Gerçekte kim olduğumu bilmemeliydiler. Atay indiğinde camdan onu izledim bir binaya girmişti. Ne yapıyordu şimdi bu? Keşke o Barın'ı şirketten çıkarken vursaydım. Bu adamla karşı karşıya gelmek zorunda kalmazdım hem. İşim de uzanmıştı olacak şey değildi!

 

Ama bir yandan Atay'a hak veriyordum. Barın'ı öldürürsem onu bir nevi bu dünyadan kurtarmış olurdum ama ben ona acı çektirmek istiyorum. Bende tabi onu sevdiği kadın yerine nefret ettiği insanla evlendireceğim kendimle.Bu düşünce aklıma bir şey getirmişti. Doğruya oda şu an beni öldürmek istiyordu. Kim kimi öldürürse tabi. Ama ben onu yavaş yavaş öldüreceğim!

 

Atay'ın arabaya yaklaşması ile kendi yerime doğru kaymaya çalıştım ama elbisem kapıya takılmıştı!Ben kurtulmaya çalışırken kapının aniden açıklaması ile kendimi yerde buldum. Bana şaşkınca bakan Atay'a baktım" Biraz sabretsen sana ne yaptığımı söylerdim süslü"Diyerek bana elini uzattı. Uzun süre gözlerim ellerine takıldı. Ne kadar istemesemde tutup kalktım ayağa " hava almak istemiştim" bu ne kadar mantıklı bilmiyorum ama aklıma gelen ilk bahane buydu. Belime kadar gelen dalgalı saçlarımı elimle düzenledim. Her yerim mahvolmuştu. "Hatırlatayım senin tarafında da cam vardı" kaşlarım çatıldı "biliyorum" arabaya binip kenara kaydım. Ardından oda yerine geçince şoför yerine geçip arabayı çalıştırdı.

 

Elinde yeni fark ettiğim dosyaları bana verdi "bunları imzala artık Barın Nekta karmer'in yeni karısı sensin." Kağıda baktım oda elime kalemi uzattı."Bana neden yardım ediyorsun?"Derin nefes sesini duydum. " Aydan evleneceği kadın,onunla evlenmemeli" ona şaşkınca baktım"Neden? Onunla uğraşacağım biliyorsun değil mi? Aydan her kimse ona ondan daha kötü olacağım" bana alayla baktı"onu en fazla öldürebilirsin, Aydan ise onu bin kere öldürecek" ona sinirle güldüm" Aydan sevdiği kadın ben düşmanıyım?" Kafasını sağa sola salladı " bin kere ölmektense seninle bir kere ölsün hem fena mı sana yardım ettim,hem izlemesi çok zevkli olacak" onu dinleyip kağıda baktım.

 

"düşmanınız sanıyordum"

 

"Düşmanım ama kimse Aydan gibi birini haketmez emin ol"

 

"Nasıl? Onu öldüreceğim halde mi?"

 

"Emin ol bin kere öleceğine bir kere ölsün isterim"

 

"O zaman Aydan'la kalsın" dedim hafif şakasına.

 

"Sen intikam almak istiyorsun sanıyordum?"

 

Aydan nasıl biri kim bilmiyorum. Eğer Barın'ı kendim öldürmek istemeseydim düğünlerini ben yapardım. Ama Barın benim ellerimle ölecekti annemin intikamını sadece ben alacaktım. Ne Aydan ne Barın nede karşımda duran Atay umrumda değildi. Kağıdı imzalayıp ona verdim " bu zevk emin ol sadece bana aittir" dedim sırıtarak. Bana yaratıkmışım gibi bakıyordu. O kağıdı şoföre verirken cama döndüm " hani onu öldürmemi istemiyordun?"diye sordum.

 

"Hala istemiyorum, sadece onun Aydan'dan kurtardım. Birbirinizi yemek serbest ama öldürmek yok" ona göz devirip dirseğimi cama yasladım. Bununda bir ortası yoktu. Bana kalsa Aydan'a ödül bile verirdim,ama Barın'ın hayatını ben mahvedeceğim hatta onu öyle bir hale sokacağım ki ölmeyi kendi isteyecekti. Ama önce kocamı karşılamam gerekiyor.

 

**********************

 

Düğün salonun önünde kırmızı elbisemle duruyordum. Makyajımı yapmış takılarımı takmıştım. Benim gelinliğimde zaten ancak kırmızı olabilirdi. Kalabalığa doğru baktım.

Magazinciler etrafı sarmıştı. Barın kim bilir nasıl mutludur kıyamam. Onu Aydan iblisinden kurtardım ama Atay sadece Aydan'ı tanıyordu beni değil. Aydan'dan kurtarmıştı onu ama benden değil. Benim gerçek yüzümü görünce bakalım ne olacaktı?

 

Barın ve Ayda'nın salona girmesinin üzerinden beş dakika geçmişti,acaba Barın zaten evli olduğunu öğrendiğinde ne olacaktı? Daha fazla bekleyemeyip salona doğru girdim.

Atay davetli olmadığı halde içeride oturuyordu. Gerçi bende davetli sayılmam.

 

Atay'la dün sözleşme imzaladım beni Barın'dan koruyacakdı bende bunun karşılığında bir ay boyunca onunla çalışacaktım. Ne anlaşma ama!

 

Salona girdiğimde herkesin şaşkınca bana bakması bir olmuştu." Hanımefendi davetiyeniz" arkamdan gelen korumalara bile bakmadan yürüdüm " kocamın düğününe girerken izin alacak değilim" onlar şaşkınca birbirine bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken ben salona doğru çoktan girmiştim.Barın sinirli göründüğüne göre çoktan öğrenmişti.

 

Kalabalığa bakan yüzü beni bulunca ayağa kalktı hemen. Daha kim olduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi gözlüğümü çıkarıp gözlerine baktım. Ellerini sıkmıştı,beni tanıdı. Bana şaşkınca bakan yanındaki Aydan olduğunu düşündüğüm kadın onun ardından ayağa kalkıp yanında durmuş bana bakıyordu.Şimdi kafaları daha çok karıştırma vaktiydi.

 

"Merhaba kocacım"

 

Adımlarımı daha sert attım. İntikam arzusuyla yanan bir kadın gibi.

 

"Yanındaki o kadında kim?"

 

"Yoksa beni aldatıyor musun?"

 

Salonun ortasında durup onlara baktım.Herkes şaşkınca bize bakıyordu. Gözlerim onun gözlerinden ayrılmıyordu. Onun gözleride benimkimden. Koca salona sessizlik hakimdi adeta,kimse konuşamıyordu.

 

Devam edecek...

 

Sizi bazı gizemlerle bırakıyorum. Asıl gerçekler ortaya çıkınca her şey o kadar yerli yerine oturacak ki..

 

Bu arada oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın.. Yorumlarınız benim için çok önemli<3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 04.01.2025 17:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...