
Şöyle bir bakın çevrenize. İnsanları gerçekten tanıyın. Kapılmayın bir söze, bir bakışa, güzel bir tebessüme. İnanmayın hiç birine,inanma kimseye. Sonra bir gün gelir unutup gider,olan size olur. Ağlama ama, üzülmede, korkmada kimse beni sevmez diye. Biri var seni seven. Kim mi? Sensin,seni senden başka kimse sevemez. Bir düşün, ölümle burun buruna olsan senden başka kimin umrunda senin canın? Evet belki üzülürler ölsen,ama unutma ki yanrına unuturlar seni.
Soğuk rüzgarlar,belki yağmurlar atlattır insan.Birgün fırtına kopar,bir gün hafif atıştırır yağmur. Ama güneş hep açar. Ay gelir gider güneş gider gelir. Ama bir günde geçer gider.
Hep derim neden gündüz olunca bir gün geçer diye,gecenin suçu neydi? Gündüz yeni bir gün getiriyorsa gecede ona vesile oluyordu. Her neyse gece daha güzel.
Çardakda oturmuş, önümdeki masadaki çiçeklerle dolanmış saksıya bakıyordum.Ne güzeldi çiçekler,ama toprakta daha güzeldi. Bilmiyorum ama çiçeği koparmak bence onu öldürüyor, güzelliğini elinden alıyor.
İnsan işte hiç kıymet vermiyordu. Gerçi insan kendine bile değer vermiyordu, öyle olsa bu halde olmazdık.
Saatler geçiyordu ve ben içeri girmek istemiyorum. Zaten zar zor nefes alıyordum,birde eve girip iyice daralmak istemiyorum.Kapıya doğru baktığımda korumalarda hareketlilil vardı. Sanırım gelmişlerdi. İçeri giren araçlara baktım. Beş siyah araba bahçede durdu. Şoför koltuğundan çıkan Azad'la şoka uğramıştım. Onun Barın'la ne işi vardı. Arka kapıdan çıkan Barın'a kaydı gözlerim. Hareketleri bir sarhoşu andırıyordu.
Azad'ın koluna girince çardağa doğru yürümeye başladılar. Onlara görünmek istemiyordum. Bu yüzden ayağa kalkıp kanepenin arkasına geçtim. Sırtımı dayayıp daha az nefes almaya çalıştım. Kanepe hafif sallanınca Barın'ın ve Azad'ın oturduğunu anladım. "Ne vardı da içtin!" Diye söyleniyordu Azad." Birde öküz kadar belim koptu!" Umarım düşündüğüm şeyi yapmadılar.
Kısa bir sessizlik oldu "Azad" Barın konuşmaya çalışınca kulağımı onlara verdim.Azad cevap vermiyordu." Sen bir picsin biliyorsun değil mi?" Diyerek güldü. Ne demeye çalışıyordu bu herif?" Evet biliyorum" diye cevap verdi Azad."Azad" dedi tekrar Barın. Gülmeyi kesmişti."Ben onu öldürmek istemiyorum, haketmiyor kimse haketmez,ama bende haketmedim" söylediklerini zar zor duyabilmiştim. Kime diyordu bunları?Ne zaman kalkacaklar hem?Belim koptu çünkü.
Azad cevap vermediğine göre sadece dinliyordu onu. "Sen bilirsin kaç adam gebertiğimi,ama ona dokunmak istemiyorum"Kime diyordu bunları bir anlasam.
"Haketmiyor, kimse başkasının hatasının cezasını çekmemeli,onu en iyi ben anlıyorum"dedi.Sarhoş olduğu için iyi değildi herhalde. Biraz fazla içmişti sanırım. Çünkü tanıdığım Barın acımasızdı, sözleri kalp kırardı.
"Biliyorum,ama hadi içeri geçelim bak hava buz gibi oğlum" bunlar dostmuydu?neden bu kadar düşünüyorki?kanepe tekrar sallanınca kalktıklarını anlamıştım. Gidiyor olmalıydılar,neyse en azından artık ayağa kalkabilecektim.Kafamı kaldırıp evin kapısına baktım. İçeri giriyorlardı. Peki bu kadar şey olurken Aydan ne yapıyordu? Barın'ı Azad'ın getirmesinin bir sebebi olmalıydı. Ayağa kalktım, bende eve girmek için sonunda adımlarımı attım.
Korumaların önünden geçerken duyduğum ses durdurdu beni."Yenge"Hakan koca cüsesi ile bana hafif bir şekilde koşuyordu."Numaranı ver istersen,bir şey lazım olursa ararsın beni"dedi telefonu uzatarak. Bir telefona bir ona baktım. Kimseye güvenmek istemiyorum ama Hakan bana en fazla ne yapabilirdiki? Telefonu alıp numaramı yazdım, tebessüm ederek verdim telefonu. "Teşekkürler" telefona bir bakış atıp baş selamı verdi ve gitti.
Şalıma daha sıkı sarılıp girdim eve,ev sessiz bir mezarlık gibiydi.Hizmetliler kendi odalarına gitmiş olmalıydı. Etrafta hiç adım sesi duyulmuyordu. Merdivenden çıkıp bugün yerleştiğim odaya girdim. Uyumak biraz iyi gelirdi belki. Kapıyı kapattım,odada gezdirdim gözlerimi. Çalışma masası gözüme ilişince masanın önünde duran sandalyeyi çekip oturdum. Gece lambasını açtım.
Masadan aldığım kâğıda yıldız çizdim bir kaç tane. Annemin yıldızını. Biraz mutlu olmuştum en azından. Kağıdı kenara bırakıp,telefonumu masanın üzerine koydum, kafamı masaya yasladım. Bugün hiç uyuyasım yoktu. Gecenin tadını çıkarmak istiyorum. Kafam masadayken pencereden dışarıyı izledim. Gökyüzü gerçekten huzur veriyordu bana.
Gökyüzü bu kadar güzelken onun altındakilerin böyle olması üzücü bir gerçekti ne yazık ki. Keşke bende yıldız olarak gelseydim hayata. Ben buraya ait değildim.Gözlerim istemsizce kapanıyordu. Allah beni uyutup acı çekmemi istemiyor gibi,bedenime bir ağırlık veriyordu. Çünkü düşünmek uyku kaçırıyor. Yavaş yavaş kapandı gözlerim.
Keşke hiç açılmasa sabah,son uykum olsa.Yaşamak zordu çünkü hemde çok zordu.Her gün tekrar ölmek çok zordu.
Telefonumun dakikada bir ötmesi gözlerimi tekrar açmama sebep oldu. Ne ara sabah olmuştu? Gözlerimi açamıyordum.
Pencereden gelen ışık cam duvarı aşıyor ve gözlerime değiyordu. Ellerimle gelen ışığı engellemeye çalıştım. O sırada ayılmaya çalışıyorum tabi.Tekrar gelen bildirimle ekranı açtım. Fazlası ile mesaj bildirimi vardı. Sonra gözüm bugünün tarihine takıldı. 1 Mart'tı demek bugün. Yani Nisan ayında burdan gitmiş olacaktım Barın'ı gebertip.
Mesaj kutusuna girdim. Birazı Doğadan'dı benim için endişe duyduğunu falan yazmıştı.
Üzgünüm dostum,ama arkadaşının ölme ihtimali vardı. Bensizliğe alışma vaktin geldi.Sonra gözüme bir şey ilişti. "Kaşarlar" isimli grubun benim telefonumda ne işi vardı?Gruba girince daha şok olmuştum.
Kaşarlar grubu
Hakan: Olum malmısın sussana!
Yiğit: Abi türküde mi söylemeyelim?
Hakan: Söyleme yiğit sen türküde söyleme.
Murat:olum Yeter yazmayın millet sevgilim var sanacak.
Bunlar Barın'ın korumaları değil mi? Iyide benim bu grupta ne işim vardı? Mesajları okumaya devam ettim. Ne iş çeviriyor bunlar?
Kaşarlar grubu
Hakan: oğlum susun yeter! yazmayı kesin.
Yiğit: Niye amk bu grup niye var o zaman?
Hakan: yiğit tek yazan sensin amk yeter lan
Utku: yiğit seni sikerim çocuğum
Yiğit: Üzerime gelmeyi bırakın! Hem küfür etmeyin grupta Neva yengede var.
Utku: Ne?
Murat: Lan siktir
Barış: Ne diyon lan sen
Yağız: AMK
Cemil: Neee
Onlar birbir şaşırırken ben sadece üst üste gelen mesajları bakıyordum. Beni bu gruba alan tek kişi Hakan olabilirdi. Numaramı dün almıştı çünkü. Bu kadar izlemek yeter.
Kaşarlar grubu
Neva: Bu grubu niye kurdunuz?
Hakan: hoş geldin Yenge, Barın abim yüzünden çok konuşamıyoruz bu grubu o yüzden kurdum.
Yiğit: hoş geldin Yenge
Utku: Hoşgeldin Yenge.
Murat: hoşgeldin yenge
Barış: Hoşgeldin Yenge
Yağız: hoşgeldin yenge
Cemil: hoşgeldin yenge
Neva: Ne? Nasıl yani? Beni yengeniz olarak mı kabul ediyorsunuz?
Hakan: Barın abim yüzünden konuşamıyorduk Yenge.
Yiğit: Onu bizde sevmiyoruz Yenge.
Yiğit: Yenge o düğünde yaptığın muhteşemdi.Bu arada çok güzelsin yenge yüz yüzeyken diyemedim.
Utku:SS aldım bunları.
Yiğit: Abi valla şaka yaptım.
Yiğit: ABIII
Yağız: JEVDHCUDUDHHD
Geri kalan mesajlar özür dilerim mesajı olduğu için dikkatimi pek çekmedi bu yüzden telefonu kapatıp dün dizdiğim gardrobu açıp siyah dize gelen elbisemi aldım. Elbiseyi yatağa koyup odadaki banyoya girdim. Ev nerdeyde saray kadar olduğu için her odada banyo vardı beni kapattıkları oda hariç tabi. Ama her odada banyo olması işime gelmişti. Hangi odayı seçeceğim diye zorlanmamıştım en azından.
Banyodan çıkıp etekli siyah elbiseyi giymek için elime aldım,Elbise'yi giyip aynada kendime baktım. En azından elbise yakışıyordu. Saçlarımı tarayıp kuruladım,bu sayede kaparık ve dalgalı duruyordu. Kendime sonkez aynada bakıp siyah sieleto'ları ayağıma geçirip telefonumu aldım. Hala mesaj gelmeye devam ediyordu. Mesajları okudukça gülesim geliyor.
Ekranı kapatıp odadan sonunda çıktım. Ev fazlası ile sessizdi. Barın gitmiş olmalıydı.Merdivenden yavaş yavaş indim,fakat görmek istediğim en son insan bile olmayacak insanı görmeyi beklemiyordum. Aydan mutfak tezgahına yaşlanmış bir kaç kişiye emir yağıdırıyordu. Beni görünce göz devirip daha çok emir vermeye başlamıştı. Bu evde hâlâ nasıl böyle durabiliyordu? Aynı şey bana yapılsa bu evde bir saniye bile durmazdım.
Hızlıca yürüdüm ve bahçeye çıktım o bana bulaşmadan.Korumalarla konuşmak belki iyi gelirdi. Barın yokken rahat rahat konuşurduk hem. Bahçe kapısına doğru yürüdüm çok şükür ki bahçe kapısından malikane kapısına giden bir yol vardı yürümem kolay oluyordu. Hakan ve diğerlerini görünce yanlarına gittim."selam günaydın bu arada"dedim tebessüm ederek.Beni görünce asık suratları tebessüm kapladı."Hoş geldin Yenge" dedi Yiğit, elini saçına götürdü "grupta ki dediklerim" diye gevelerken onu susması için işaret yaptım.
"Sorun değil, Barın'la severek evlenmedim"Diyerek yanlarında durdum. Kapı parmaklıkları arasından yolu izlemeye başladım." Beni neden hala öldürmüyor?"diye sordum orataya.Hepsinin yüzü asıldı aniden."Neyiniz var sizin?" Hakan derin bir nefes aldı" Sizden değil babanızdan intikam almak istiyordu,sizi kurban gibi yapmıştı,sizi öldürmek için babanıza ulaşmayı bekliyordu" Nasıl? Du? Geçmiş zaman eki bildiğim kadarıyla.
"Evet?" Dedim devam et der gibi." Şu an hala babanıza ulaşmayı bekliyorda olabilir,yani artık ne yapıyor bilmiyoruz, sanırım sizden uzaktayken sizi öldürmek istemek kolaydı ama işler değişti" ne demek istiyordu? Hiç bir şey anlamıyorum.
"yani?" Sorumla ağzını tam açacakken duyduğum ses donmama sebep oldu. "Yani seni geberteceğim" arkamı döndüğümde bir adet Barın vardı ve Hakan'a imalı bir bakış atıyordu.
" Dün dedikerim sarhoşken geçerliydi,benden merhamet bekleme"diyip kapıya yöneldi "Utku" utku hemen ceketi ile önünü kapatıp yanımıza koştu"Buyur patron" Barın gözümün içine doğru baktı."Beni hemen öldürsen iyi olur çünkü en geç iki güne geberip gideceksin"Bana bakmaya devam etti fakat bu sefer bana konuşmamıştı"Yaşar Işığı bulup getirin, önce kızını sonra kendini geberteceğim"
Orada öylece donup kaldım. Ama şu an hislerin sırası değildi. Barın'ı hemen öldürmem gerekiyordu yoksa bu ben ve babam için hiç iyi olmayacaktı. Önümden öylece geçip gitti ve aracına bindi, Utku şoför olduğu için onunla gitmişti,ve tabiki diğer otuz koruma ile. Hakan, Yiğit,Yağız,Barış,Murat,Cemil yine burda kalmıştı. Sanırım kapı nöbeti onlardan sorumluydu. Diğer korumalar ise etrafa dağılmıştı.
"Abim seni öldürmek istemiyor bence Yenge"Ona döndüm "Nasıl?" Sesim hafif titremişti."Senden nefret ediyor,ama merhameti seni öldürmek istemiyor, babanın günahını senden çıkarmak istemiyor bence" tüm bunları diyen Hakan'a öylece baktım sadece. Bence tam tersiydi,bunu kendisi demişti ben değil
"Önlem almakta fayda var"diyerek eve doğru yürüdüm.
Beni öldürmek istemiyormuş,babam haklıydı.Yılların acısı tek bir kurşunla gitmezdi. Beni öldürmüyordu çünkü bana acı çektirmek istiyordu. Eve girince mutfaktaki Aydan'ı takmadan üst kata çıktım, eğer bunu şimdi yapmazsam yarın yada bir sonraki gün cesedim babamın önüne atılacaktı. Çantamda bulunan bilgisayar çantamı açtım.
İçindeki toz haline getirilmiş zehri avuçlarım arasına aldım.Bu zehir insanı dakikalar içinde ölüme sürükleyebilirdi. Barın bunu aldığında önce canı yanacaktı,
zehirlendiğini düşünmeyecekti bile. Onlar bunu fark edip hastaneye gidelim diyene kadar Barın ölmüş olacaktı.
Kabul ediyorum,fazla zalimce bir şeydi. Ama bunu kendi canım için yapmaya mecbur bırakılmıştım. Bende isterdim dövüşerek yada silahla öldürmeyi ama bu kadar korumanın arasında bu mümkün değildi. Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Zehir olan elimi diğer elimle sarıp aşağı indim. Mutfağa girdiğimde Aydan hala herkese emir veriyordu. "Barın'ın çorbası hazır mı Eylül? Biliyorsun o çorbayı sadece o içebiliyor? Gerçi o lahana çorbasını nasıl içiyor anlamış değilim" dedi ocakta pişen tencereye bakıp. Sonra gözleri beni buldu. "Ne halt ediyorsun sen burda?" Sonra gözleri önümde birbirini tutmuş ellerimi gördü.
Ellerimi hızla arkaya alıp ocakta kaynayan kazana doğru yürüdüm." Ne yapıyorsunuz sadece bakmaya geldim."elimle kaşık alıp lahana çorbasını karıştırmaya başladım.
Aydan haklıydı bu çorbayı nasıl içiyordu bu? "Napıyorsun sen!"dedi Aydan sinirle"Bu çorbaya bayılıyorum kokusunu almak hoşuma gidiyor" dedim hafif yalandan sırıtarak. Kokusu berbattı."midesiz"dedi burnunu tıkayıp.Bana sonkez baktı iğneleyici bakışları ile" herneyse" diyerek herkese emir vermeye devam etti.
Tencereye hemen sırtımı döndüm. Herkesin bir işle meşgul olduğu zaman elimdeki zehrin hepsini çorbaya kattım. Gerçi çorba bizzat kendisi zehirdi. Kaşığı elime tekrar alıp iyice karıştırmaya başladım. Evliliğinin ikinci günü kocasını öldüren kadın diye haberlere çıkma ihtimalimde artmıştı. Ünlü olmak isterdim ama böyle değil.
Çorbayı karıştırırken dışardan gelen silah sesi kaşığı elimden bırakmama sebep olmuştu. Silah sesinin ardındam mutfakta bulunan herkes panik yapmıştı. Benim dışımda,ben bu sese zaten alışıktım,ama bu saatte kim silah sıkardı ki? Herkes çığlık atarak bir yere kaçmaya başladı çünkü silah sesleri artmıştı.Aydan'a baktığımda donup kalmıştı.
Yanına gidip onu kolundan sarstım. "Aydan! iyi misin?" Tepki vermiyordu.
Etrafa baktım."Sen burda kal dışarı bakıp ne olduğuna bakacağım,
bekle burda" onu bırakıp gidecekken kolumda hissettiğim elle durdum "lütfen gitme korkuyorum" bir kapıya bir ona baktım.Silah sesleri artmıştı." Geliyorum"diyerek kolumu çektim. Ama duyduğum ses olduğum yerde durmama hatta kesilmeyen silah seslerinin kesilmesine sebep oldu.
"Aydan ben geldim!!"
Kulaklarıma gelen yabancı sesin sahibi Aydan'ı tanıyormuydu? Aydan'a baktığımda donup kalmıştı yine. Kaşlarımı çatarak dışarı çıktığımda bahçedeki korumaların hepsi etrafa dağılmış, bahçenin ortasında duran uzun boylu adamın adamlarına silah çekiyor, hazır olda bekliyorlardı sıkmak için. Kapıdan bahçeye baktığımda o adamla göz göze geldim. Korumlara döndüğümde hepsi endişeli bakışlar sunuyordu.
"Aydan"dedi bana sinirli bakışlarını sunarak.Aydan bahçeye çıktığında o adam gülümseyerek öne doğru adım attı."Aydan söyle onlara silahlarını bıraksın" bu adam Aydan'la neden bu kadar samimiydi.
Aydan'a baktığımda nerdeyse ağlayacaktı. "Ne diyorsun lan sen!" Dedi yiğit. Adam ona döndü."Barın'ın karısı ile konuşuyorum"O sıra kulağıma Aydan'ın sesi geldi" herşeyi mahvetti"bunu fısıltı ile söylemişti ama duymuştum.
Atay doğru söylüyordu Aydan gerçekten göründüğü gibi masum değildi. Şimdi anladığım kadarıyla bu adam Aydan'ı Barın'la evlendirip gücü eline almaya çalışmıştı. Ama benim planım onların planını altüst etmişti yani ben yanlışlıkla Barın'ı kurtarmıştım. Korumlar bile tepki veremiyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor olmalıydılar. Bunu yapmamın tek sebebi annemin katilini kendim öldürmek istediğim başka açıklaması olamaz.
"Barın benimle evli ve o korumlarda benim emrimde"Diyerek öne doğru adım attım,korumlara göz kırpıp. Hadi hakan yine iyisin,birazda senin için yapıyorum. Bütün korumlar bana umut içinde bakarken o adama döndüm." Sen şu an Barın Nekta karmerin karısına nasıl silah çekebiliyorsun? Ve evet onunla ben evliyim"biraz daha yaklaştım,
"Üzgünüm planınızı mahvettim ama eğer şimdi şu kadınıda alıp gitmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim!" Dedim Aydan'ı göstererek.
"Aydan ne diyor bu kadın!" Dedi dişlerinin arasından. "Doğru onunla evli ve korumalar sadece onu dinler"dedi ağlamaklı sesi ile Aydan.Adam sinirle elindeki silahı bana tuttu ama silahı kaldırması ile elinden almam bir olmuştu.Silahı ona tuttum "Evimden siktir olup gidin şimdi" bunu yaptığıma
İnanamıyorum!
"Yengeme bak be!" Yiğit ayağa kalmış eli cebinde beni izliyordu. Herşey annem içindi.Barın'ı öldürmek, o onur sadece bana aitti.Benim çorbasına koyduğum zehir ile geberecekti. Adam sinirle korumalarına döndü. "Bahçeyi sarın bugün bu iş bitecek!"Sonra Aydan'a baktı" Nasıl evlenemedin!"
Şu an sinir krizi geçiriyordu.
Siyah arabanın arkasında sper almış Hakan'a döndüm "Barın'a haber verin!" Hakan eli ile tamam işareti yaptı. Sonra o adamın korumalarına baktım. Gidecekleri yok gibiydi.
Yapacak bir şey yoktu onları kendi tarzım ile kapıya kadar eşlik edecektim. Şu Barın'da artık gelip evine sahip çıksa iyi olurdu.
Deva edecek
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |