Hayatımın genelinde çok heyecanlanan biri değildim. Önümde yaşanacak olaylara her zaman hazır ve dikkatli olmaya çalışırdım. Beklenmedik durumlar hoşuma gitmez, o durumlar karşısında verdiğim kararlar hiç hoşuma gitmezdi. Öğretmen olmaya karar verdiğim gün annemin söylediği bir şey vardı; öğretmen olduğun gün kendinle birlikte düşünmen gereken onlarca insan olacağını unutma.
Şimdi, öğretmenliğimin ilk gününde öğrencilerim ile göz gözeydim. Yirmi kişilik sınıfta Serkan’a da değmişti bakışlarım. Hani şu müdür odasında ayaklarıma kapanan çocuk. Bazısı merakla bakıyor bazısı ise değişen öğretmen alışkanlığı sebebiyle öylece konuşmamı bekliyordu.
‘’Herkese tünaydın arkadaşlar.’’ Ağızlardan çıkan tek tük cevaplarla gözlerimi devirdim. ‘’Ben yeni matematik öğretmeninizim. Bu sene ki matematik derslerini beraber işleyeceğiz.’’
Orta sıralardan bir kız saçlarını savurarak konuştu. ‘’Sene sonunu getirebileceğinizi düşünmeniz ne tatlı. Neredeyse yaşıt gibiyiz üstelik sizin için oldukça zor olacaktır.’’ Yapmacık gülümsemesine anlam veremezken yanımda getirdiğim tahta kalemi elime aldım. ‘’İsmin neydi?’’
Kız kollarını önüne bağlayıp arkasına yaslandı. Fazla rahattı. ‘’Tuğçe.’’ Bir iki adım ilerleyip tahtanın önüne geldim. ‘’Pekâla Tuğçe. Bir daha ben söz vermediğim müddetçe izinsiz konuşma, önce bunda bir anlaşalım.’’ Gülümsemesi bozulurken devam ettim. ‘’İkincisi, evet genç bir öğretmenim. Ama bu sizin öğretmeniniz olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Okulunuzun ve sizin namınızı duydum. Bu, buraya gelme kararımı değiştirmedi aksine teşvik etti.’’ Yersen.
Tahtada kalemi oynatırken devam ettim. ‘’İsmim Ceylan Bozdoğan.’’ Adımı tahtaya yazdıktan sonra tekrar yüzümü onlara döndüm. ‘’Geçen sene mezun oldum. Anlayacağınız üzere bu benim öğretmenlikte ilk tecrübem. Ama bu sizi yanıltmasın. Zamanla anlayacağınızı düşünüyorum.’’
Serkan elini kaldırdı. Yüzünde ki sevimli gülümsemeye baktım. Seni kandırmasına izin verme dedi iç sesim. O belalı öğrencilerinden sadece biri.
‘’Hocam ben şimdi anlamadım siz kaç yaşındasınız?’’ İki sıra önünde oturan gözlüklü ve kıvırcık saçlı bir çocuk ona döndü. ‘’Ne mal adamsın. Kadınların yaşı sorulmaz.’’ Serkan gözlerini kısıp elindeki kalemi fırlattı. ‘’Sanane lan! Sen önüne baksana!’’
‘’Hey hey! Sınıfta olduğunuzu unutmayın. Birbirinizle bu şekilde konuştuğunuzu duymayacağım.’’ Serkan yerinden kalkıp fırlattığı kalemi alırken sırasına yürüdü. ‘’Siz nasıl isterseniz hocam.’’ Yüzünde ki gülümsemeye boş boş baktım. Gevşek öğrencilerim arasında başı çekecek gibi duruyordu.
‘’Soruna gelecek olursak yirmi dört yaşındayım.’’ Sınıfta uğultu olurken Serkan devam etti. ‘’Gerçekten gençmişsiniz hocam. Hatta Baran ile aranızda sadece üç yaş var.’’ Eliyle arkasını işaret etti. Arkasında ki öğrenciye baktım. Kumral dağınık saçları, liseye kıyasla daha olgun duran yüzü ve yüzünde ki ben belalı öğrencilerdenim bakışı oldukça netti. Sandalyesinde geriye yaslanmıştı. Kravatı boynundan iki yana sarkıyordu. Üzerinde ki ceketi çıkarmamış, hemen bir şey olur buradan tüyebilirim havası veriyordu.
‘’Yaşıtların üniversite okuyor. Sen neden hala lisedesin?’’ Sorumla dirseklerini masaya yasladı. ‘’Öyle gerekti.’’ Sesinde ki ton bu konuya girmek istemediğini açıkça belli ediyordu. Özel bir durumu olabilirdi. Üstelemedim. Nasıl olsa zamanla hepsini tanıyacaktım. Sıkıntı değildi. Bende öğrenciyken aile hayatına girilmesinden hoşlanmazdım.
‘’Kravatını düzgünce bağla ve kendine çeki düzen ver.’’ Emir içeren cümlemle duraksadı. Ben ise bağladığım kollarımı çözdüm ve masama ilerleyip kitaplarımı açtım.
‘’Evet arkadaşlar defterlerinizi açın.’’ Gözüm Baran’a kaydı. Gözlerinde ki meydan okumaya baktım, sonrada yavaş yavaş bağlamaya başladığı kravatına. Bu çocukla işim vardı.
****
Kucağımda ki kitaplara daha sıkı sarıldım. Hava güneşliydi ancak esiyordu. Bu da havayı daha katlanılabilir kılıyordu. Topuklular ayağımı ağrıtmıştı. Gün bitmiş arabama geçiyordum. Son derslerim kendi sınıfımlaydı. Oldukça güzel geçmişti. Tek unsur dışında, Atlas. Sabah otoparkta tartıştığım çocuğun sınıf öğretmeni olmuştum. Sınıfa girip onu gördüğümde o da bende şoka girmiştik. O benim öğretmeni olmamı beklemiyordu. Galiba ben de onun derslerine girmeyi beklemiyordum. Sabah ki tavrı yüzünden onu disipline verip vermeyeceğimi sormuştu ders sonrasında.
‘’Hocam bakar mısınız?’’ İsteğinde kibar olabiliyormuş demek ki. Döndüm ve ‘ne var’ der gibi baktım.
‘’Sabah otoparkta ki olay yüzünden müdüre şikâyette bulundunuz mu? Ben öğretmen olduğunuzu bilmiyordum.’’ Geniş koridorda öğrenciler yanımızdan geçip giderken onu inceledim. Gömleğin önünü açmış, kravat cebinden sarkıyordu.
‘’Sence bulundum mu?’’ Gözleri anlamsızca bakarken konuştum. ‘’Birine kibarlık yapman için öğretmenin ya da senden daha üst düzey olması gerekmiyor. Bir daha olmayacağını düşünüyorum.’’ Arkamı dönüp giderken söylendim.
‘’Ayrıca kahvehanede değilsin. Üstünü toparla. Boş gezenin boş kalfası gibi dolanma ortalıkta.’’ Sesim koridor da yankı yaparken birkaç kişinin bize baktığını gördüm. Söylenerek öğretmenler odasına ilerledim. ‘’Okul okul değil dingonun ahırı sanki.’’
Onu disipline vermemiştim çünkü gerçekten öğretmeni olduğumu bilmiyordu. Onlar öğrenciydi, hatalar yapabilirlerdi. Öğretmenler ise onları cezalandırmakla değil doğru yolu göstermekle yükümlüydü. Gerçi bu okulda bu pek mümkün gibi değildi.
11 ve 12. Sınıfların matematik derslerine ben girecektim. 9 ve 10. Sınıflarada Ayça hoca giriyordu. Bana da denk gele gele son sınıflar denk gelmişti.
Yanımdan geçip giden birkaç öğrenci bana selam verirken gülümsedim. Tarih hocası Selahattin beyin demesine göre ilk günden popüler olmuştum. Öğrenciler genç olmama şaşırmışlardı ve bazıları da onlara bir şey öğretemeyeceğimi düşünüyordu. Selahattin bey iyiydi hoştu ama biraz boşboğazdı.
Öğretmenler iyi insanlara benziyordu. Hepsi beni sıcak karşılamıştı. İşimin zor olduğunu ve bir sorun olursa onlara danışmamı söylemişlerdi. İlk gün fena geçmemişti. Belki de o kadar korkulacak bir şey yoktu.
Arabamın kapısına anahtarı yerleştirip çevirmeye çalıştım. Çalıştım çünkü anahtar dönmüyordu. Biraz daha kuvvet uygulayıp tekrar döndürmeye çalıştım. Yanımdan geçen birkaç öğrenci bana gülüp yoluna devam ediyordu. Ters ters onlara bakıp kucağımda ki kitapları arabanın üstüne koydum. İki elimle kapıyı açmaya çalışırken Recep İvedik filminde recebin otel kapısını açmaya çalışırken verdiği görüntüyü veriyordum muhtemelen. Siz hayal edin ben etmek istemiyorum.1
‘’Açılsana be siktiğimin kapısı açıls-‘’
‘’Ben bir bakayım isterseniz.’’ Arkamı dönüp Baran’a baktım. Elleri cebinde rahat tavırla bana bakıyordu. Yüzünde ki ifadeye bakılırsa sövmelerimi duymuştu. Ne kadar örnek bir öğretmendim. Geri çekilip geçmesi için yol verdim. Sanki açabilecekti. Benim kaç yıllık arabamdı. Ben açamıyordum o mu açacaktı?
‘’Buyrun.’’ Anahtarı elime tutuştururken açık kapıya bakakaldım. O ilerlerken boğazımı temizledim. Nasıl açmıştı bunu bu?
Arabayı çalıştırırken gözüm motora binen Baran’a kaydı. Kaskı takarken ona bakanları umursamadı. Ters bakıyordu. Her yere. Etrafında ki insanlara, arkadaşlarına bile. Hayat hikayesini merak etmiyor değildim.1
****
‘’Bak ben dedim sana güzel geçer diye.’’ Ayaklarıma sürdüğüm ojeye bakarken Şahsenem’e onaylar tarzda bir şeyler geveledim. İtiraz etsem bir tonY laf işitirdim. Yeterince yorulmuştum bugün.
‘’Burak seni sormuş bugün, Büşra söyledi.’’ Ofladım. ‘’Bıkmadı gitti arkadaş. Nerden bulmuş Büşra’yı da sormuş.’’ Elindeki kahveyi masaya bırakıp konuştu. ‘’Kafeye gitmiş. Denk gelmiş daha doğrusu söylemesine göre ama Büşra yememiş. Bilmiyorum deyip geçiştirmiş o da.’’
Gözlerimi devirip elimde ki kırmızı ojeyi kenara bıraktım. Burak üniversiteden beri bana platonik bir adamdı. Onu sevmeyip istemediğimi söylememe rağmen usanmıyordu. Mezun olup iş sahibi olmuştuk ama o hala salaktı. Salak diyordum çünkü olmayan laftan anlardı. Burak ise anlamıyordu.
‘’Siktir et. Yoluna baksın.’’ Şahsenem’i yolcu ettikten sonra balkonda ki bardakları topladım. Bir artı bir küçük bir evde oturuyordum. Okula da pek uzak değildi. Evimi seviyordum. Geçen sene mezun olunca babamlar bu evi hediye etmişti. Bende seve seve kabul etmiştim.
Yarın ki programıma bakıp hangi konuları işleyeceğimi not aldım. Giyeceğim kıyafetlerimi de ayarladıktan sonra yatağa girdim. Yarının da olaysız geçmesini umuyordum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |