Ne derler bilirsiniz. Dönülmez akşamın ufkundayım. Ya da Bülent Ersoy demiştir. Benim için şu an farketmezdi. Tam olarak böyle bir durumun içindeydim. Çalan telefonumla hızımı azaltıp kulaklığımı taktım.
‘’Evet, ne var?’’ Kahkaha sesiyle gözlerimi devirdim.
‘’Kızım sen halâ sinirli misin?’’ Ofladım.
‘’Sinirli olmamam için bir sebep yok Şahsenem. Aksine sinirli olmam için oldukça sebebim var.’’ Telefondan gelen dolap kapama sesiyle giyindiğini anladım. Beni hoparlöre almış işe gitmek için hazırlanıyordu muhtemelen. Kargaların malum işini bile yapmadığı saatlerdeydik.
‘’İyi olacak güven bana. Güzel geçecek ve sen öğretmenliğinin ilk senesinde çok başarılı olacaksın.’’ Derin bir nefes verdim.
‘’Konu Kalenderler olunca pek ümitli değilim.’’ Önüme bir arabanın aniden kırmasıyla ani fren yaptım. ‘’Yuh öküz! Ne biçim atlıyorsun önüme?’’
Camı bir saatte indirdiğim için adam çoktan basıp gitmişti. Arabam güzel, hoştu ama biraz eskiydi. Aile yadigârıydı Vosvosum. Üstelik parlak turuncuydu.1
‘’Sakin ol biraz yahu. Kalenderler olsa ne olacak sanki? Orası da okul başka yerde.’’ Tabi diye düşündüm. Kesinlikle hiçbir farkı yoktu. ‘’Barbaros abi olmasaydı o okula adım atmazdım biliyorsun. Millet oradan kaçacak delik arıyor, ben kendi ayaklarımla gidiyorum. Gerçekten aptalım.’’
Okula giden kavşaktan dönerken mırıldandım. Aklımı sikeyim.
‘’Şişşt. Senin gibi bir öğretmene yakışıyor mu bu kelimeler?’’ Gerçekten sabah sabah sinir bozucuydu.
‘’Adabı muaşeret öğretmeni değilim Şahsenem. Matematik öğretmeniyim. Önümdeki iki yılı atlatıp yoluma bakma derdindeyim. O yüzden küfürlerime alışsan iyi edersin.’’ Okul görüş açıma girdiğinde otopark kısmına girdim. Ne güvenlik ne de başka biri vardı. Gerçi olsaydı da bir halta yaramazdı ya neyse diye geçirdim içimden.
‘’Neyse geldim ben haberleşiriz.’’
Gözüm lüks arabalar arasında gidip geldi. Benim kızım aralarında biraz fazla sırıtıyordu ama olsundu. Boş bir yeri kestirdim. İlerleyip tam girecekken benimle birlikte girmeye çalışan arabayı görüp ani frenle durdum. Allahtan frenleri sağlamdı arabamın. Yoksa daha yirmi dört yaşında, hayatımın baharında geberip gitmiştim.
Arabadan sinirle indim. Gördüğüm audi ile küfür mırıldandım. ‘’Altında öyle bir araba var ama kullanmayı bile bilmiyorsun.’’ Ellerimi belime koyup arabaya ilerledim. Elimle sıcak kaputuna iki kere vurdum. ‘’Kime diyorum?’’
Kapı açılıp içerden okul formalı biri çıkınca bir kere daha küfür ettim.
‘’Ne bağırıyorsun sabah sabah cırtlak sesinle?’’ Benden yaklaşık on ya da on beş santim uzundu. Dalgalı saçları vardı. Okul formasının kravatını bile takmamış eline sarmıştı. Gömleğinin düğmeleri açık, içine giydiği siyah tişörtü gözüküyordu. Ben miydim cırtlak sesli? Ayrıca bu ne biçim öğrenciydi?
‘’Benimle ne biçim konuşuyorsun sen? Karşında okul arkadaşlarından biri yok!’’ Gözleri üzerimde dolaştı. Baştan aşağı beni süzerken geri adım attım. Dudağının kenarı kıvrıldı. Bir değişik bakıyordu. Zaten burada normal öğrenci bulmam biraz zor olacaktı. ‘’Burası benim her zaman park ettiğim yer. O yüzden kim olduğun umurumda bile değil. Şimdi çekil önümden. Yoksa ezerim.’’
Arabasına binip girmek istediğim park alanına girip bir şey yokmuş gibi arabadan inmiş ve okula yürümeye başlamıştı. Sinirle güldüm. Hatta kahkaha attım. Kahkaham otoparkta duyulurken başka bir park yeri bulup arabadan indim. Benim bu okulda sabrım gerçekten çok sınanacaktı.
****
Topuklu ayakkabılarım boş bahçede yankılanıyordu. İlk derse beş dakika önce girilmişti. Ben ise kaçınılmaz kaderime doğru yürüyordum. Kalender Eğitim Kurumları. Üniversiteden geçen sene mezun olmuştum. Ve tahmin edeceğiniz üzere atanamamıştım. Aile dostumuz, abi sıfatına koyduğum Barbaros abi ise bana bu okulu ayarlamıştı. Okul müdürünü tanıyordu. Ayarlaması zor olmamıştı onun için, çünkü gelen öğretmen iki ay sonra arkasına bakmadan kaçıyordu. Özel bir okul olmasına rağmen oldukça değişik tipler vardı. Okul, şehirde kavgaları, verilen tüm cezalara rağmen durmak bilmeyen öğrencileri ile ünlüydü. Kavgalar basit kavgalar değil aksine yaralamalı ve kanlı oluyordu. Öğretmenler de ben bunlarla uğraşamam deyip topukluyordu.
Öğrencilerin aileleri paralı olunca herhangi bir okuldan atılma durumu olmuyordu. Yapılan yüklü bir bağış her şeyi unutturuyordu. Barbaros abi ise okul müdürüne kefil olmuş, tırnağımın ucuna bile zarar gelmeyeceğini garanti etmişti. Tabi çok inanasım gelmiyordu. Yapacak başka bir şeyim olmadığı için kabul etmiştim ama sonradan kafamı duvarlara vurmuş ah etmiştim. Yeni mezundum ve ilk öğretmenlik yapacağım okul Kalender’di. Can sıkıcıydı.+
Büyük bahçeyi arkamda bırakmış, geniş koridorda müdürün odasını arıyordum. İlerleyince Okul Müdürü Cengiz Akman yazısını gördüm. Derin bir nefes verip kapıyı tıklattım. ‘Gel’ sesini duyunca ya Allah deyip içeri girdim.
Müdür beni görünce ilgilendiği bilgisayarı kapatıp gülümsedi. Tebessüm ettim.
‘’Buyurun? Hangi öğrenci şikâyeti için gelmiştiniz?’’ Adam o kadar alışkındı ki gelen her insanı şikâyet için geldiğini sanıyordu. Ya sabır dedim içinden. Yaparsın kızım halledersin bunu da.
‘’Ben yeni matematik öğretmeniyim, Ceylan Bozdoğan.’’ Elimi uzattım.
‘’Ah öyle mi? Kusura bakmayın. Şikâyet için gelen veliler ya da suç işleyen öğrenciler dışında pek bu kapıyı çalan olmaz da.’’ Tokalaşırken gülmüş gibi yaptım. ‘’Buyurun oturun.’’ Masa kenarında ki geniş koltuğa oturdum.
‘’Ne içersiniz? Çay, kahve?’’ Elimde ki kitabı ve defteri kucağıma bıraktım. ‘’Soğuk bir su alsam yeterli olacaktır, teşekkür ederim.’’ Başını sallayıp masada ki telefondan birkaç tuşa bastı. ‘’Şaziye bize bir çay, bir su getir kızım.’’ Telefonu kapatıp bana döndü.
‘’Vallahi bu okula gelmek istediğini duyunca çok şaşırdım Ceylan Hanım ne yalan söyleyeyim. Bizim okulda genelde tam tersi olur. Öğretmen bulamayız.’’ Komik bir şey demiş gibi güldü. Komik bir şey demiş gibi bende güldüm. Trajikomikti gerçekten. Altmışlarının başlarında gibi duruyordu okul müdürü Cengiz. Kafasında ki bazı yerlerde saçları dökülmüştü. Yüzü yorgunluktan çökmüş, göz kenarlarında ki çizgiler daha da artacakmış gibi duruyordu.
‘’Atanamadım mâlum. Boş durmakta pek bana göre değil. Barbaros abi de sağolsun çok yardımcı oldu.’’ Kapı tıklatılınca oraya döndüm. Hafif kilolu, üzerinde okul çalışanlarının giydiği kıyafet ve elinde ki bir tepsi ile içeri bir kadın girmişti.
Tepside ki kahveyi Cengiz Bey’e uzatmış, bana da suyu uzatırken gülümsemişti. ‘’Sizi tanıştırayım. Şaziye, hanımefendi yeni matematik öğretmenimiz Ceylan Hanım.’’ Bana döndü. ‘’Şaziye’de bizim elimiz ayağımız. Çok emeği vardır burada.’’ Kadına gülümseyip sudan bir yudum aldım. Çenem ağrımıştı yalandan gülmekten. Üzerimde ki tedirginlik yüzünden dikkatimi çok veremiyordum.
‘’Çok memnun oldum kızım. Hayırlısı olsun, inşallah mutlu olursun okulumuzda. Pek mümkün gibi değil ama olsun.’’ Son cümlesini ağızının içinde mırıldanmış Cengiz Bey’e bir bakış atmıştı. ‘’Çok genç gözüküyorsun kızım kaç yaşındasın?’’
‘’Yirmi dört yaşındayım. Geçen sene mezun oldum okulumdan. İlk tecrübem olacak öğretmenlikte.’’ Kadın gözlerini büyüttü. ‘’Vah vah! Geçmiş olsun kızım.’’ Cengiz Bey boğazını temizledi. Yüzümde ki gülümseme dondu. Gerçekten kusacaktım şimdi.
Koridordan gelen bağrışmalarla kucağımda ki eşyalara sarıldım. ‘’Ne oluyor?’’ Şaziye kadın güldü. ‘’Korkma kızım kavga vardır yine, alışırsın.’’ Müdür Cengiz daha sesli temizledi boğazını. Gerçekten mi?
Kapı yüksek sesle açıldı. Öğretmen olduğunu düşündüğüm bir adam önünde ki iki öğrenciyi içeri doğru fırlattı. Bir tanesi ayakta kalmayı başarırken diğeri önüme doğru düştü. Bacaklarımı kenara doğru çekip uzaklaştım.
‘’Terbiyesizler sizi! Ceza almaktan bıkmadınız! Eşek herifler!’’ Öğrencileri içeri fırlatan adam sözünü bitirip bize dönmüştü ki göz göze geldik. ‘’Kusura bakmayın, biz böyle girdik içeri ama..’’ Bakışları müdürde, bende ve Şaziye kadında mekik dokudu.
Müdür derin bir nefes verdi. ‘’Serkan! Kalksana oğlum ayağa.’’ Adının Serkan olduğunu öğrendiğim çocuk kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri anlamsız pırıltılarla parlarken güldü ve ayağa kalktı. ‘’Yine ne halt yedi bunlar Yavuz Hocam?’’ Tahmin ettiğim gibi adam öğretmendi. Uzun boylu ve biraz zayıf bir yapısı vardı. Saçlarını yana doğru yatırmıştı. Efendi bir tipe benziyordu. Ama ne olduysa çileden çıkmıştı. Müdürün tabirine bakılırsa bu odanın müdavimlerindendi ikiside.
‘’Arka bahçede birbirlerine girmişlerdi. Zor ayırdım.’’ Müdür Cengiz burun kemerini sıktı. ‘’Evladım, siz niye böylesiniz? Bir gününüz vukuatsız geçsin lan!’’ Gözleri bana dönünce yerine oturdu. ‘’Yavuz hocam sizi Ceylan Hanım ile tanıştırayım. Kendisi yeni matematik öğretmenimiz. Yavuz hocamızda kimya derslerine giriyor.’’ Baş selamı verdim. Yavuz hoca da gülümseyip başını salladı.
Serkan ellerini cebine sokmuş bana bakıyordu. Sinir bozucu bir gülümsemesi vardı. ‘’Siz sınıfınıza gidin şimdi. Sizi tekrar çağıracağım.’’ Bana döndü. ‘’Ceylan hanım buyurun diğer hocalarımızla tanıştırayım.’’ Hep birlikte odadan çıktık. İlk günüm harika geçiyordu.
*****
Kitapları çantama sıkıştırıp ellerimi suyun altına soktum. Islak ellerimi boynuma, yüzüme bastırdım. Üzerimde ki beyaz gömleği çekiştirdim. Kalem eteğim ve siyah topuklularımla ilk gün için harika bir kombindi. Az sonra 12-B sınıfında ilk dersim vardı. Müdür Cengiz bana okulu tanıtmış, birkaç öğretmen ile tanıştırmıştı. Ders programımı öğrendiğimde üçüncü ve dördüncü ders saatimin 12-B sınıfında olduğunu görmüştüm.
Aynı zamanda 12-E sınıfının da sınıf öğretmeniydim. Son derslerim kendi sınıfımlaydı. Saçlarımı düzeltip öğretmenler lavabosundan çıktım. Uzun kumral saçlarım vardı. Ve onları salık seviyordum. Toplamak başımı ağrıtıyordu. Merdivenlerden yukarı çıkıp koridorun sonuna doğru yürüdüm. 12-B yazısını görünce duraksadım. İçeriden gelen kahkaha sesleri ve uğultular kulağıma çalındı.
Kapıyı açıp içeri girdim. Birkaç bakış bana dönerken diğerleri sohbetine devam ediyordu. Kucağımda ki kitapları sertçe masaya bıraktım. Sessizlik oluşmuş, yirmi öğrenci de bana dönmüştü. İlk dersim bana hayırlı olsundu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |