11. Bölüm

Bölüm 10: Sessiz Fırtına

Nur Karagöl
nnurkaragol

Manastırda günler birbiri ardına geçerken, Ayda’yla aramızdaki bağ hızla güçleniyordu. Onun öğrenme isteği, azmi ve bana duyduğu hayranlık, bu sert dünyada bir nebze olsun huzur veriyordu. Her anında yanında olmak, ona rehberlik etmek, Tarikat’ın bana yüklediği görevlerden biri olmuştu. Ama Ayda, sadece bir öğrenci değil, aynı zamanda gerçek bir dost haline gelmişti.

 

Bir gün eğitimden sonra avluda otururken Ayda, elindeki bandajı gösterdi. “Bugün eğitim sırasında yara aldım, ama bunu dert etmiyorum,” dedi gülümseyerek. “Siz de böyle başladınız, değil mi?”

 

Gülümseyip başımı salladım. “Evet, ama savaşçı olmak sadece fiziksel yaralar almak değildir, Ayda. Asıl mücadele, içimizde olanlarla. Kendine güvenmeye devam et ve pes etme.”

 

Ayda’nın gözleri ışıldıyordu. “Sizden öğrenecek çok şeyim var. Bir gün sizin kadar güçlü olacağıma inanıyorum.”

 

O an, bu dostluğun ne kadar değerli olduğunu anladım. Ayda, benim dünyamda bir ışık gibiydi. Ama bu ışık, içimde bir karmaşa yaratmaya başlayan Aras’ın varlığıyla zaman zaman gölgeleniyordu.

 

 

---

 

Eğitimde Karşılaşma

 

Aras, eğitim alanında beni sık sık ziyaret etmeye başlamıştı. O gün de, yanıma gelip gülümseyerek kılıcını çekti. “Biraz pratik yapmaya ne dersin, Yaren? Söylentiler seni fazlasıyla övüyor, ama ben asıl sahada görmek istiyorum.”

 

Bir şey söylemeden kılıcımı aldım ve hazırlandım. Eğitim sahasının kenarında toplanan öğrenciler, bu düelloyu izlemek için sabırsızlanıyordu. Ayda da kalabalığın arasında heyecanla bana bakıyordu.

 

Dövüş başladığında, Aras’ın ne kadar usta bir savaşçı olduğu açıktı. Hareketleri kusursuzdu; güçlü ve stratejikti. Ama onun her saldırısını dikkatle savuşturuyor, boşluklarını yakalayarak karşılık veriyordum. Bu düello, fiziksel bir mücadeleden çok zihinlerin savaşı gibiydi.

 

Bir noktada, kılıcımız havada çarpıştı ve yüz yüze geldik. Gözlerim, Aras’ın derin yeşil bakışlarına kilitlenmişti. Bir an için gülümseyerek, alçak bir sesle konuştu. “Sen sadece kılıçta değil, ruhta da güçlüsün. Bunu hissediyorum, Yaren.”

 

Sözleri bir övgüydü, ama altında başka bir anlam yattığını hissediyordum.

 

 

---

 

Kerem’in Tepkisi

 

Dövüş sona erdiğinde, sahadan çıkarken Kerem karşımıza dikildi. Yüzündeki soğuk ifade, onun içindeki kıskançlığın açık bir göstergesiydi.

 

“Eğitimde gösterişli hareketlerin her zaman işe yaramaz,” dedi Aras’a sert bir şekilde. “Gerçek dövüşte, ne kadar süsleyebildiğin değil, ne kadar ayakta kalabildiğin önemlidir.”

 

Aras’ın yüzündeki gülümseme değişmedi. “Belki bir gün, seninle de bu konuda fikir alışverişinde bulunuruz, Kerem. Ama anladığım kadarıyla sen, Yaren’in bir öğrencisi gibi davranmayı bırakmalısın.”

 

Bu sözler Kerem’i daha da kızdırdı. “Eğer bana meydan okumak istiyorsan, burada ve şimdi yapabiliriz.”

 

Aras, Kerem’in bu tepkisini bekliyormuş gibi bir adım öne çıktı. “Neden olmasın? Belki de içindeki öfkeyi biraz dışarı vurursun.”

 

 

---

 

Düello

 

Etraftaki kalabalık daha da büyürken, Kerem ve Aras sahada karşı karşıya geldi. Bu, bir eğitim düellosundan çok bir güç savaşıydı. Kerem’in saldırıları keskin ve doğrudandı; öfkesini her hareketine yansıttığı açıktı. Aras ise sakinliğini koruyarak Kerem’in her hamlesini savuşturuyordu.

 

Bir noktada, Kerem’in kılıcı Aras’ın savunmasını deldi ve Aras geri çekilmek zorunda kaldı. Bu anlık üstünlük, Kerem’in yüzüne kısa bir zafer gülümsemesi getirdi. Ancak Aras, bir adım geri atıp saldırıya geçtiğinde, Kerem’in bu avantajı kayboldu.

 

Dövüş sona erdiğinde, her iki taraf da eşit bir noktada duruyordu. Aras kılıcını indirirken Kerem’e uzun bir bakış attı.

 

“Anladım,” dedi alçak bir sesle. “Senin derdin sadece dövüşmek değil. Ama şunu bil, Kerem: Yaren’i kazanmak istiyorsan, öfkenle değil, kalbinle mücadele etmelisin.”

 

Kerem bu sözlere cevap vermedi. Sadece bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinde bir özlem ve öfkenin karışımı vardı. Ama konuşmadan sahadan ayrıldı.

 

 

---

 

Sessizlik ve Sırlar

 

Aras, dövüşten sonra yanıma geldi. “Kerem güçlü biri,” dedi. “Ama onun savaşı benimle değil, seninle. Bunu göremeyecek kadar içine hapsolmuş.”

 

Bu sözler beni rahatsız etti. “Ben kimsenin savaşı değilim, Aras. Ne Kerem’in ne de başka birinin.”

 

Aras hafifçe gülümsedi. “Belki de bu yüzden, seni bu kadar özel buluyorlar. Ama bilmeni isterim, Yaren… Senin yanında olmak bir ayrıcalık.”

 

Sözlerinin ardındaki anlamı sorgulamaya fırsat bulamadan, uzaklaşarak kalabalığa karıştı. O an, Aras’ın geçmişinde de derin sırlar taşıdığını hissettim. Onun Tarikat’a olan bağlılığı ve bana gösterdiği ilgi, çok daha büyük bir hikâyenin parçası gibiydi.

 

 

---

 

Yeni Bir Denge

 

O gece Ayda’yla birlikte kütüphanedeydik. Kerem ve Aras arasındaki gerilimi konuşmaktan kaçınıyordum, ama Ayda bir şekilde her şeyin farkındaydı.

 

“Yaren Usta,” dedi dikkatle. “Siz fark etmiyorsunuz belki, ama herkes sizi kendi dünyasının merkezine koyuyor. Bu bir yük değil mi?”

 

Derin bir nefes alarak başımı salladım. “Bazen öyle, Ayda. Ama bu yol, kendimiz için değil, inandıklarımız için yürünen bir yol. Eğer başkalarına ışık oluyorsak, bu yükü taşımaktan şikâyet edemem.”

 

Ayda gülümsedi. “O zaman, bu yolda yalnız olmadığınızı unutmayın. Sizinle birlikte yürümekten gurur duyuyorum.”

 

Onun bu sözleri bana huzur verdi. Ama içimde bir fırtına kopuyordu. Kerem’in kıskançlığı, Aras’ın ilgisi ve Ayda’nın hayranlığı… Hepsi bir araya gelerek karmaşık bir hikâyenin zeminini hazırlıyordu.

 

Belki de bu sessiz fırtına, asıl büyük değişimin habercisiydi.

 

 

Bölüm : 08.12.2024 16:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...