14. Bölüm

Bölüm 12,1

nuperi
nuperi

Bölüm 12: Sanrılar

“Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlanışım çözülmüyor Mihriban”

(Abdurrahim Karakoç)

 

 

 

 

 

Toprak, bir sorun olduğunu anlayıp yanıma geldi ve pencereden dışarı baktı. “Hay soyunu sopunu sikeyim!” dediğinde ona baktım. ‘Bana mı dedin?’ dercesine ona baktığımı anlayınca, “Özür dilerim, sana demedim.” dedi. Ö…özür mü diledi az önce? Beni şaşırtmaya be kadar devam edecekti açıkçası çok merak ediyorum. Sabır dilenircesine kafamı salladım. Manyak herif, kendini düşüneceği yerde ağzından kaçan küfür için özür diliyordu. “Ne yapacağız?” diye sordum ancak daha çok kendi kendime.

Zil sesi bütün evde yankılanırken korku dolu bakışlarım yerini boşluğa bıraktı.

Toprak’ın küfürünü duymazdan gelerek pencereye doğru bir adım attım. Zihnim karmakarışıktı, kalbimse panik içinde atıyordu. Polis arabalarının kırmızı-mavi ışıkları odamın duvarlarında yankılanıyordu. Toprak bir adım geriye çekildi, dudaklarını ince bir çizgi haline getirerek kaşlarını çattı. Zil sesi evin içinde yankılandığında nefesim kesildi.

“Dolaba gir,” dedim panikle.

Toprak bana baktı, yüzünde küçümseyici bir ifade belirdi. “Ne?”

“Dedim ki, dolaba gir! Şimdi!” diye fısıldadım, ama sesim o kadar sert çıkmıştı ki kendim bile şaşırdım.

“Saçmalıyorsun,” dedi ama gözlerinde kararsızlık vardı.

Adeta onun kolundan çekip dolaba sürükledim. “Saçma mı? Polis yukarı çıkarsa ne yapacaksın? Çay mı ısmarlayacaksın?” diye hırladım.

Dolabın kapısını açıp Toprak’ı içine ittirdiğimde, o hâlâ bir şeyler söylemeye çalışıyordu. “Sakın kıpırdama,” dedim alçak bir sesle. “Ne olursa olsun.”

Toprak bir adım geri çekilip beni baştan aşağı süzdü. “Ciddisin, değil mi?” dedi, kaşlarını kaldırarak.

“Evet, ciddiyim,” diye hırıldadım. “Dolaba girmek zorundasın.”

“Saçmalıyorsun,” dedi alaycı bir şekilde. “Beni dolaba mı sokacaksın? Bu bir film mi, Aslı? Polis gelir ve ben dolaptayım, harika bir plan gerçekten.”

O an sabrım tükenmek üzereydi. “Toprak, burada kalmaya devam edersen hepimizi tehlikeye atarsın! Seni gördüklerinde açıklama yapamayız. Lütfen, beni dinle!”

Bir an duraksadı, yüzünde inatçı bir ifade vardı. Ama gözlerindeki tereddütü yakaladım. Ellerimi omzuna koyarak gözlerinin içine baktım. “Bak, bu saçma biliyorum ama başka çaremiz yok. Sadece birkaç dakika dayan. Sana söz veriyorum, hemen bir yolunu bulacağım.”

Toprak derin bir nefes alıp başını iki yana salladı. “Bana borçlusun,” dedi, sonra dolaba doğru ilerledi.

Dolabın kapısını açtım ve içeri girmesini bekledim. “Sessiz ol. Ne olursa olsun kıpırdama,” dedim.

“Unutma, bunu sana ödeteceğim,” diye mırıldandı dolaba girerken. Kapıyı kapattım ve derin bir nefes alarak arkamı döndüm. Bende çok meraklı değilim herhalde seni dolaba sokmaya!

Zil sesi bir kez daha yankılandığında, panikle ellerimi saçlarıma götürdüm. Uyku sersemi gibi davranmaya karar verdim. Kapıya yönelip yavaşça açtım.

Koridorda ışıklar yanmıştı. Babamın yatak odasının kapısı açılmış, annem ve babam kapıda belirmişti. Arkalarından Anıl da çıkıp gözlerini ovuşturarak koridorau geldi.

“Ne oluyor?” diye sordu babam, tedirgin bir sesle.

“Sanırım bir şeyler oldu,” dedim. Gözlerimden endişeyi silmeye çalışarak aşağıya işaret ettim.

Babam tereddütle merdivenlere yöneldi. Hepimiz arkasından yürüdük. Aşağı inip kapıyı açtığında, karşısında bir kadın ve bir erkek polis memuru vardı. Bu- bu hayatın bana bir oyunu olabilir miydi? Kadın polis kibar bir şekilde gülümsedi, erkek ise daha ciddi bir ifadeyle bakıyordu. Ben…ben bu kadını tanıyorum. Daha önce görmüştüm hemde birden fazla. “Seray Hanım?” dedim şaşkınlıkla.

Annemle babam uyku sersemliğini üzerlerinden atıp karşılarında Seray’ı görünce şaşırdılar.

“İyi akşamlar,” dedi kadın polis. “Rahatsız ettiğimiz için özür dileriz, ama bu bölgede özellikle bina içerisinde şüpheli bir durum olduğu ihbarını aldık, sizleri kontrol etmek istedik.” dedi. Yanındaki erkek polis memurunu gösterip, “Arkadaşım Özkan Komser.” diye takdim etti.

Babam şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. “Şüpheli bir durum mu? Burada her şey yolunda,” dedi.

Kadın polis, “Sadece bir prosedür, emin olalım diye. Anlayışınız için teşekkür ederiz,” dedi.

Annem, endişeli bakışlarını bana çevirdi. “Aslı, sen bir şey gördün mü? Bir şey duydun mu?” diye sordu.

“Hayır, hiçbir şey,” dedim hızla, ama içimdeki panik boğazımı yakıyordu.

Babam bir an daha tereddüt ettikten sonra, kapıyı yavaşça açarak memurları içeri buyur etti. O an, Toprak’ın dolapta olduğunu düşünerek derin bir nefes aldım ve hiçbir şey belli etmemeye çalıştım. Allah kahretsin!

Ne diye eve giriyorsunuz?

Ya onun burada olduğunu anlarlarsa? İşte o zaman ölüm fermanım yazılırdı. Ama en kötüsü Toprak’ın fark edilmiş olmasıydı. Kimse eve camdan gireceğini tahmin etmese de onun binaları soyan bir hırsız olabileceğini düşünmüş olabilirlerdi.

Babam memurlara yol verirken ben olduğum yerde donakalmıştım. İçimdeki panik, her geçen saniye daha da büyüyordu. Allah kahretsin, ne diye eve giriyorsunuz? Kalbim hızla çarparken, zihnimde olabilecek en kötü senaryoları kuruyordum.

Ya Toprak’ı bulurlarsa? O zaman her şey biterdi. Sadece benim için değil, Toprak için de. Onu dolaba sokmuş olmam bile beni işin içine çekerdi. Hem ailesine hem polise bunu nasıl açıklardım?

Gözlerim istemsizce dolabın olduğu odaya kaydı. Derin bir nefes aldım ve dikkatimi dağıtmaya çalıştım. Annem memurlara bir şeyler söylerken, babam hala tedirgin görünüyordu. Anıl ise gözlerini ovuşturarak memurları inceliyordu.

“Pardon, neyin şüphesi bu?” diye sordu babam, biraz daha kendine gelmiş bir şekilde.

Seray hanım, “Çevredeki bir ihbar nedeniyle standart bir kontrol yapıyoruz. Sizi rahatsız ettiğimiz için üzgünüz, ama bir sorun olmadığından emin olmak zorundayız,” dedi, nazik ama kararlı bir tonda.

Babam başını sallayıp, “Anlıyorum,” dedi. Ama onun da yüzünde endişe vardı. “Buyurun, bakmak istediğiniz bir yer varsa bakabilirsiniz.”

 

Bölüm : 14.03.2025 22:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...