15. Bölüm

Bolum 12,2

nuperi
nuperi

Hayır, hayır! İçimden bağırmak istiyordum ama yapamazdım. Ellerim istemsizce yumruk oldu, dudaklarımı ısırarak sakin kalmaya çalıştım. Toprak şu an dolapta nefes almaya çalışıyor olmalıydı. Sessiz kalıp kıpırdamadığına emin olmalıydı.

Seray, başını sallayıp bir adım attı. “Teşekkür ederiz. Sadece birkaç dakika sürecek.”

Onlar evi kontrol etmeye başladığında, ben ise içimdeki çığlığı bastırmaya çalışıyordum. Gözlerim annemin endişeli yüzüne kaydı. Babam hâlâ ciddi bir ifadeyle memurları takip ediyordu. Memurlar evi adım adım incelerken, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nefes almak bile bir lükstü o an. Gözlerim sürekli onların hareketlerini takip ediyor, bir yandan da Toprak’ın dolabın içinde sessiz kalıp kalmadığını düşünüp duruyordum. “İhbar da mı bulunulmuş?” dedi, annem polis memuruna karşı. “Maalesef bilgi veremiyorum.” dedi.

Seray, polis memurunu bulunduğu yerden aşağıyı işaret edip dışarı gönderdi. Sanırım o polis biraz ağzı sıkıydı. “Evet, ihbarda bulunulmuş. Birden fazla gangster sokaklarda dolaşırken evlere girildiği görülmüş. En son da sizin bina ihbar edilmiş.” deyince kaşlarım çatıldı.

Ne oluyor?

Babam anneme bakarak hiç iyi olmadığını belirtircesine kafasını salladı.

“Desenize bundan sonra kapıyı kilitleneden uyuyamayacağız.” dedi babam. Seray hanımın yanındaki en az Seray kadar sert duran polis memuru babama cevap verdi, “Kendinizi korumanız için güvenlik şart.” dediğinde babam konuştu, “Devir çok değişti.” dedi.

“Öyle hayatım, insanlar çoğaldıkça suçlular da artıyor.” dedi annem.

Seray ve yanındaki memur oturma odasından başlayarak mutfağa doğru ilerledi. Her şey planlı ve sistemliydi, bu da korkumu ikiye katlıyordu. Babam memurların arkasında onları izlerken, annem elini tedirgin bir şekilde göğsüne götürmüş, bir şey söylememek için kendini zorluyordu.

Bir anda Seray’ın sesi mutfaktan duyuldu. “Burada bir şey yok. Diğer odalara bakalım.”

İçim daralmıştı. Adımlarını duydukça daha da panikliyordum. Anıl ise olan bitene anlam vermeye çalışıyordu. “Anne, polisler niye evde?” diye sordu, uykulu bir sesle.

Annem yutkundu. “Sadece bir kontrol, Anıl. Hadi sen odana git.”

Ama Anıl meraklı bir çocuktu. Ayakta kalıp olanları izlemeye devam etti.

Polisler koridora yöneldiğinde nefesim tamamen kesildi. Birkaç saniye içinde benim odamın kapısına ulaşacaklardı. Hayır, hayır, lütfen o kapıyı açmayın!

Gözlerim istemsizce babama kaydı. O, durumu kontrol altında tutmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu, ama gözlerindeki hafif tereddüt her şeyi ele veriyordu.

Seray, benim odamın kapısına doğru yaklaştığında, ani bir refleksle öne atıldım. “Benim odamda hiçbir şey yok. Düzensizdir, lütfen girmeyin,” dedim, sesi titreyen bir tonla.

Kadın bana baktı, yüzünde sorgulayıcı bir ifade vardı. “Kontrol etmemiz gerekiyor,” dedi kararlı bir şekilde.

İçimdeki panik dalgası her şeyi bastırdı. Toprak’ı bulurlarsa ne yaparım?

Seray kararlı adımlarla kapıya doğru ilerlerken içimdeki korku doruk noktasına ulaştı. O an bir şeyler yapmam gerekiyordu, ama ne? Sadece kaskatı kesilmiş bir şekilde durabiliyordum. Elim istemsizce kapı koluna gitti, tam da Seray odama adım atacakken…

Bir anda onun belindeki telsizden bir ses yükseldi. “Merkez, merkez. Aşağıda bir kıpırdama var. Ekibin hemen geri dönmesi gerekiyor.”

Seray duraksadı, gözleri bir an için boşluğa baktı, ardından telsizi eline aldı. “Anlaşıldı. Hemen geliyoruz.”

Derin bir nefes aldı ve bana dönüp yüzünde hafif bir tebessümle, “Afedersiniz, gitmemiz gerekiyor. Aşağıda bir hareketlilik olmuş. Rahatsız ettiğimiz için üzgünüm,” dedi.

Ohh…

Sanki dünyamı geri kazanmış gibi hissettim. Babam başını sallayıp, “Anlıyoruz, görev sizin işiniz. Umarım bir sorun yoktur,” dedi.

Seray, “Umarım,” diyerek diğer memura işaret etti ve hızlı adımlarla evden çıkmaya yöneldiler.

Onlar gittikten sonra nefesimi tutarak Toprak’ın dolabın içinde sessiz kalıp kalmadığını düşündüm. Annem, “Ne oluyor bu gece?” diye mırıldanırken, babam kapıyı kapatıp arkasını kilitledi.

O an bir felaketi kıl payı atlatmıştık. Ama her şeyin bitmediğini biliyordum.

“Saat kaç?” diye mırıldandı Anıl, ardından telefonuna baktı. “Ben yatmaya gidiyorum saçma saçma şeyler için beni rahatsız etmeyin.” dedi.

“Burada polisler binamıza gansterler girmiş diyorlar, sen hala uykunun derdindesin.” dedim arkasından bağırarak, dikkat çekmemek adına. Beni umursamayıp homurdanarak odasına doğru ilerlerken, annem bir an duraksadı ve bana baktı. “Aslı, sen iyi misin? Bütün gece diken üstündeydin,” dedi. Sesi endişeliydi ama daha çok yorgunluk taşıyordu.

“İyiyim, anne. Sadece uykum kaçtı,” dedim, kelimelerim boğazımda düğümlenerek. İçimde kopan fırtınayı saklamak için yüzüme sakin bir ifade yerleştirmeye çalıştım.

Babam araya girerek, “Hadi herkes yatsın artık. Yeterince gerginlik yaşadık,” dedi. Sonra annemin omzuna dokunarak onu odalarına doğru yönlendirdi. “Ama hayatım…” dediyse de annem babam annemi zorla odaya soktu. Ardından giriş kapımızı güzlece kilitleyip o da yatak odasına girdi.

Onlar gittikten sonra odanın kapısını kapattım ve sırtımı kapıya yasladım. Nefesim düzensizdi, ellerimse hâlâ titriyordu. Yavaşça dolaba doğru yürüdüm ve kapısını hafifçe araladım.

Toprak’ın yüzü karanlıkta belirdi. Gözleri benimkilere kenetlendi, ifadesi sakin ama alaycıydı. “Epey dramatik bir geceydi,” dedi fısıltıyla.

“Kes sesini,” diye tısladım, hâlâ sinirlerim yatışmamıştı. “Neredeyse başımız belaya giriyordu.”

Toprak, dolaptan çıkarken omuz silkti. “Kıl payı atlattık,” dedi, sesi sakin ve umursamazdı.

“Bunun bir şaka olduğunu mu sanıyorsun?” diye sordum, alçak ama sert bir sesle.

O ise yüzüme bakıp hafifçe gülümsedi. “Hayır, ama itiraf et. Biraz eğlenceliydi.”

Bu adamın ciddiyetsizliği beni çileden çıkarıyordu. Ama bir yandan da onun bu soğukkanlı tavrı, her şeyin kontrol altında olduğunu hissettiriyordu. “Gitmen gerekiyor,” dedim kararlı bir şekilde. “Demek gangster Ha..?” deyip güldü.

“Evet! Tam bir gangster!”

Toprak başını eğip alaycı bir şekilde, “Peki,” dedi. Ama çıkmadan önce durdu, yüzü ciddileşti. “Bu gece beni dolaba tıktın, ama merak etme. Seni de bir gün benim dünyama çekeceğim.” Bu ne demek oluyordu?

Manyak herif! Ondan ve onun hayatından korktuğumu bile bile bana bunu yapamazdı! Beni sözleriyle korkutmaya hakkı yoktu!

Sözleri havada asılı kalırken, camdan sessizce kayboldu. O gider gitmez yorgunluktan yere çöktüm. Ben ne yaşamıştım bu gece? Yere çökerken, derin bir nefes almayı denedim ama başaramadım. Sanki içimde bir düğüm vardı, çözülmesi imkânsız bir düğüm. Toprak’ın son sözleri beynimde yankılanıyordu. “Seni de bir gün benim dünyama çekeceğim.” Bu ne demekti? Ne planlıyordu?

Kafamın içinde onun alaycı gülüşü yankılanırken, pencereden dışarı baktım. Sokak sessizdi. Polis arabalarının sirenleri bile çoktan uzaklaşmıştı. Ama içimdeki huzursuzluk gitmek bilmiyordu.

Ben ne yaşamıştım bu gece? Kendime bu soruyu defalarca sordum. Toprak hayatıma nasıl böyle bir fırtına gibi girip, her şeyi altüst edebilmişti?

Elimi yüzüme götürüp saçlarımı geriye doğru ittim. Onun rahat tavırları, tehlikeyi umursamaz halleri, bir yandan sinirlerimi bozuyor, bir yandan da beni içine çekiyordu. Ondan korktuğumu biliyordu ve bu korkuyu kendi avantajına kullanmaktan hiç çekinmiyordu.

Ama bir şeyden emindim: Toprak’ın dünyası benim dünyama ait değildi. O karanlık bir girdaptı ve ben o girdaba kapılmamaya kararlıydım.. ya da en azından öyle olmalıydım.

Ayağa kalkıp pencereyi kilitledim. Perdeyi çekip odama baktım. Her şey normale dönmüş gibiydi ama hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. “Yarın her şey daha sakin olacak,” diye kendimi kandırmaya çalıştım. Ama içimde bir ses, Toprak’ın bu gece burada olmasının başka bir sebebi olduğunu söylüyordu. Ne yapmaya çalıştığını öğrenmem gerekiyordu. Ona inatla meydan okumaya karar verdim, ama içimde bir yerlerde bunun ne kadar zor olacağını biliyordum. Toprak’ın dünyası benimkini çoktan altüst etmeye başlamıştı bile. Onun o tehlikeli çekimi, ne kadar kaçmak istesem de beni içine çekiyordu.

Pencerenin kilitli olduğundan emin olduktan sonra yatağa doğru yürüdüm. Kalbim hâlâ hızlı atıyordu, ama artık yorulmuştum. Gözlerim kapanmaya başlamıştı ki, zihnimde bir soru yankılandı: Eğer gerçekten bu dünyaya ait değilse, neden hâlâ bu kadar etkisindeyim?

Kendime kızarak yorganı üzerime çektim. Belki de Toprak haklıydı. Belki de bir gün onun dünyasına çekilecektim ama o günün bugün olmadığını biliyordum. Şimdilik tek istediğim, birkaç saatliğine de olsa huzurla uyuyabilmekti.

Sabah gözlerimi açtığımda, gece yaşananların bir rüya olup olmadığını düşündüm. Ama dolaba baktığımda her şeyin gerçek olduğunu anlamam uzun sürmedi. Orada saklanan adam, tehlikeli sözleri ve o alaycı gülüşü… Her şey zihnimde yeniden canlanıyordu.

 

Bölüm : 14.03.2025 22:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...