24. Bölüm

Bolum 13,6

nuperi
nuperi

 

“Bence,” diye devam etti, “son zamanlarda sürekli diken üstündesin. Bir şeylerden kaçıyormuşsun gibi. Ama ne olduğunu söylemiyorsun.” Bakışlarımı kaçırdım. Konu buraya gelecekti, değil mi? Elbette gelecekti.

 

“Ne sandın?” dedim, dudaklarımı büzerek. “Ben zaten her zaman garibimdir.”

 

“Hayır, bu farklı.” dedi hemen. Ciddi bir ses tonuyla.

 

Bir şey söylemedim. Anıl da bir süre bekledi, ama cevap gelmeyeceğini anlayınca sandalyesinde iyice geriye yaslandı.

 

“Biliyor musun?” dedi, düşünceli bir şekilde. “Bazen bir şeyleri paylaşmamak, onları daha da büyütür.” Gözlerimi kıstım. “Psikolog babamdan mı öğrendin bunu?”

 

Güldü. “Belki.”

 

Ben de hafifçe gülümsedim. Konu biraz hafiflemiş gibi hissettirdi. Ama içimde bir yerlerde hâlâ aynı gerginlik vardı. Ve ben, ne kadar kaçarsam kaçayım, bunun sonsuza kadar saklanamayacağını biliyordum. Gerçekler eninde sonunda ortaya çıkacaktı. Her bir gerçek eninde sonunda açığa kavuşur aydınlığa olan hasretini giderirdi.

 

“Bu saate kadar neredeydin? Saat kaç oldu farkında mısın?” dedim. Omuz silkip elini salladı. “Bizimkilerleydim.” deyip kestirip attı. Bizimkiler dediği sınıfından birkaç yaşıt arkadaşıydı.

 

“Sana laf anlatılmıyor.” dedim ve ardından sinirle devam ettim. “Daha kaç kere söylemem gerekiyor? Anıl, derslerine vermelisin tüm odağını arkadaşlarına değil! Beni anlıyor musun?” dedim. Bıkkınlıkla nefes verdi. “Abla…”

 

“Anıl..” diye devam ederken beni kestirdi. “Abla sen beni boşver kendini düşün.” Omzuma dokundu. “Beni endişelendiriyorsun, önceden bana hiç kızmazdın hatta sesini bile yükseltmezdin, küfretmezdin. Sana neler oluyor bilmiyorum ama senin için endişeleniyorum.” Yutkundum. Boğazımdaki düğümü lakin yerinden oynatamadım. Gözlerim halıda mekik dokurken olanları düşündüm. Onlarca kez ölümün eşiğine geldiğimi, sırtımdaki yüklerimi…

 

Her şeye rağmen gülümseyip hiçbir şey olmamış gibi davrandım. “Ceylin, güzel bir kızmış.” dedim arsızca konuyu değiştirmeye çalışırken. Hep yaptığım gibi davrandım. Yok!

 

“Ee, zevkime güven biraz.” dedi şakayla karışık. “Yani, ilk defa doğru düzgün bir seçim yapmışsın bravo.” dedim elimi iki kere birbirine vurarak. “Abla ya ben valla bu kadar olduğunu bilmiyordum.” dedi. Güldüm. “Babasını duymuştum, biliyordum polis olduğunu ama annesinin de polis olduğunu yeni öğrendim.” dedi. Omzumu silkip, “İlginç.” dedim, kaşlarımı hafifçe kaldırarak. Gerçekten de ilginçti. Genelde polis aileleri katı olurdu, disiplinli. Ceylin nasıl biriydi acaba? Bunu düşündüğümü fark etmesin diye umursamaz bir tavırla devam ettim. “Ee, bu seni neden gerdi peki? Yani kızın ailesi polis diye senin için ne değişti?” diye sordum, sesimde hafif bir alay vardı. “Bilmem, garip hissettirdi işte. Sonuçta yanlış bir şey yapmadım ama yine de böyle bir tedirginlik oldu içimde.” dedi omuz silkerek. Güldüm. “Hayırdır, yoksa yasa dışı bir iş mi çeviriyorsun da polis ailesi duyunca korktun?”

 

“Saçmalama abla ya!” diye çıkıştı gülerek ama gözlerindeki hafif huzursuzluk gözümden de kaçmamıştı. “Annemin onları bize davet etmesine ne diyorsun, peki?” Bıkkınca sandalyeyi çekip oturdu. “Ne diyeceğim?” deyip omzunu silkti. “Hem mutluyum hem de garip hissediyorum.” dediğinde merakla sordum. “Neden garip hissediyorsun?”

 

Yeniden omzunu silkti, “Ne bileyim abla işte garip.” dedi. Kollarımı tezgaha yaslayıp hımladım. “Hım, anladığım kadarıyla çekindiğin konu başka.” dedim tespitte bulunurcasına. Gözlerini kaçırdı, “Pek farklı denemez.” diye devam etti. “Anıl, korkunun sebebini anlıyorum lakin…” duraksadım. Şuan söyleyeceğim şeyler hakkında sonuna kadar haklıydım. “Bu kadar ciddi olmana gerek yok. Hayat bazı şeyleri ciddiye almak için çok geç. Üstelik bu bir aile tanışması yemeği değil yalnızca ailemiz, kızına yardım eden polis hakkında daha fazla yakın olmak istiyor. Böyle düşünsen belki rahatlarsın. Hem senin önemseyeceğin daha önemli şeylerin yok mu?” diye bitirdim konuşmamı. “Abla..” dedi sonunu uzatarak. Başımı yana eğip ona baktım. “Evet, dinliyorum?” dedim, hafif bir gülümsemeyle. Güldüğüme bakmasın oldukça ciddiydim. “Ciddiyim.” derken Anıl derin bir nefes aldı, sonra gözlerini devirmeden önce dudaklarını birbirine bastırdı. “Sen de her şeyi böyle kolayca söyleyebiliyorsun ya… Gerçekten bazen nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun, merak ediyorum.” Omuz silkerek tezgaha yaslandım. “Çünkü her şeyi kafaya takmaya kalkarsam, hayatı yaşayamam Anıl. Sen de böyle düşünsen biraz rahat edersin.” Bir an düşündü, sonra elini saçlarının arasından geçirdi. “Haklısın belki de, ama bilmiyorum işte… Böyle şeyleri hep garip bulmuşumdur. İnsanlar bir araya gelince hep bir beklenti olur gibi geliyor bana.” Gözlerimi devirdim. “Bunu ancak beklentiyle yaklaşırsan hissedersin. Boş ver, kendin ol yeter.” Anıl hafifçe başını salladı. “Tamam, tamam. Zaten kaçacak halim yok.” dedi pes etmiş gibi. Gülerek ona dirseğimle hafifçe vurup, “Aferin akıllı çocuk.” dedim. O da gülerek başını iki yana salladı. “Senin bu rahat tavırların yüzünden bir gün başım belaya girecek ama bakalım.”

 

“Merak etme, ben de seni hep kurtarırım.” diye göz kırptım.

 

İkimiz de güldük. Ne kadar tedirgin olursa olsun, bu kadar düşünmesine gerek olmadığını elbet anlayacaktı. Anıl derin bir nefes alıp yere baktı, sonra tekrar gözlerini bana çevirdi. “Senin kadar rahat olabilmeyi isterdim.” Omuz silktim. “Bunu fazla düşünmemen lazım. Anın tadını çıkar.”

 

“Seninle takılınca anın tadını çıkarmak biraz zor oluyor.” Kaşlarını çattı ama gözlerinin içi gülüyordu. Gülerek ona baktım. “Ne yani, hayatına biraz heyecan katıyorum diye şikayet mi ediyorsun?” Başını iki yana salladı, ama hafif bir tebessüm belirdi yüzünde. “Sadece başımı belaya sokacak şeylerden uzak durmak istiyorum.” Öne doğru eğilip ona fısıldadım, “Belki de biraz belaya ihtiyacın vardır.” Anıl kaşlarını kaldırdı, hafifçe Anıl’a döndüm. “Bu kadarı yeterli.” dedi ciddiyetle bana bakarken. “Bunu bana sen mi söylüyorsun?” Şaşkınlıkla ona bakıyordum, “Anıl, içine bir şey mi kaçtı, doğruyu söyle?” Bıkkınca gözlerini devirdi. “Evet abla, içime cin kaçtı.”

 

“Ha! Ha! Ha! Ve ha! Ne kadar da komikmiş.” dedim iğneleyici bir tonda.

 

“Komiklik olsun diye demedim zaten!” dedi bana aynı şekilde karşılık verirken. “Ne diye dedin?” dedim tek kaşımı alayla havaya kaldırırken. “Sanane.” dedi.

 

Pis çocuk!

 

Kafamı sen görürsün der gibi salladım. “Senin bana işin düşer nasılsa.” deyip gözlerimi kıstım. Keyifle güldü, “Benim sana işim niye düşsün?” diyerek oturduğu yerde rahatça geriye yaslanırken gözleri aklına gelen şeyle kocaman açıldı. Zafer kazanmışcasına gülümseyip kollarımı birbirine bağladım. Ürkekçe ve çekingen bir tavırla, “A…abla!” dediğinde kafamı salladım. “Ne oldu, aklına bir şey mi geldi yoksa?” diye sordum. Hoşlandığı kız konusunda bakalım kim yardım edecekti?

 

Bölüm : 30.03.2025 23:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...