
İnsan nedir?
İçinde ruh taşıyan bedenlerden ibaretlerdi belkide.
Belkide hayata gönderilen ve duygusuzlaştırılan varlıklardan başka bir şey değillerdi.
Gözlerimi zorlukla araladım ve etrafıma bakındım. Babamlar yoktu ve ben çok terlemiştim, iğnenin etkisi olmalıydı. Azalan baş ağrımla derin bir nefes alarak kalktım ve banyoya girdim. Rahat bir duş alarak odama geçtim ve üzerime beyaz bluzla toz pembe eteğimi giyerek saçlarımı kuruttum.
Şişen göz altlarımı kapatmak adına hafif makyaj yaparak odamdan çıktım. Herkes masada olmalıydı şu an kahvaltı vaktiydi. Hızla aşağıya inerek masaya babamın diğer tarafına oturdum. Herkes bana bakıyordu, muhtemelen odamdan çıkmamamı, yatmamı depresyona falan girmemi bekliyorlardı.
"Kızım iyimisin?" Babamın sesiyle ona dönerek,
"İyiyim baba." Diyerek kısa kesmiştim. Ben Berfu Zoydan'ım kimse beni üzemezdi.
"Gülüm." Abime dönerek,
"Efendim abi."
"Bi sorun yok değil mi?" Sonunda dayanmayarak sinirlenmiştim.
"Yok abi, ne bekliyordunuz ki depresyona falan girmemi mi?, Siz daha beni tanıyamamışsınız." Diyerek önüme döndüm
"Kızım biz seni elbet tanırız, sen çok güçlüsün ama biraz hızlı oldu bu." Gülerek başımı salladım.
"Biliyorsun baba, giden kaybeder o beni kaybetmeyi göze almış, benim de onun arkasından ağlayacak, yas tutacak halim yok. Ama bana olan ihanetinin bedeli ağır olacak." Diyerek kahvaltıya başladım.
Sesiz geçen kahvaltıdan sonra annem zorla da olsa bir kaç ilaç içirmişti. Babam çalışma odasına çıkarken Boran abim ve ikizler şirkete gitmişti, Gökan abimse işi olduğunu söyleyerek çıkmıştı. Afra da okuldaydı.
Benim okulum geçen sene bitmişti. Güzel sanatlar bölümünü okuyarak, oyuncu olmuştum, Baran yüzünden bi türlü çalışmaya başlayamamıştım.
Babam benim için bir arkadaşıyla konuşmuştu ve yerim de hazırdı. Yarın başlamak ve kafamın biraz olsun dağılmasını istiyordum. Odama çıkarak Barana ait olan her şeyi toparladım ve konaktan çıkarak arabama bindim.
Son olacaktı, son yüzleşmemiz. Kader bizim bir olmamızı istemiyordu, Baran kadere razı gelerek bunu kabullenmişse benim umrumda olmazdı. Herkes kendi yoluna bakardı.
Arabamı konağının önünde durdurarak poşetleri aldım ve indim. Kapıyı çaldığımda Melisa açmıştı.
"Berfu hanım, ho.. hoşgeldiniz buyrun." Kısa tutarak,
"Girmeyeceğim, bunları al o ağana ver." Birde hiç bir şey olmamış gibi konağına mı girecektim. Çok beklerdi.
"Berfu" Baran'ın sesiyle olduğum yerede durdum ne ileriye gittim ne de geriye dönebildim. Baran karşıma geçerek, "Güzelim ben böyle olsun istemedim bir kere konuşsak?" Yüzsüz konuşacakmış çok beklersin Baran efendi..
"Benim seninle ne konuşacak lafım yok." Arkamı döndüğümde kolumdan tutup beni durdurmuştu. Sinirle, "Bırak beni!." Diyerek kolumu kurtarmaya çalıştım ama boşunaydı.
"Berfum, nolur bak bana benden esirgeme o gözlerini." Hırsla kolumu kurtarıp yüzüne bir tokat attım. Başı yana düşerken ikimizinde gözleri dolmuştu.
"Bitti Baran ağa, sen beni o halde bıraktın ya iki yakan bi araya gelemeyecek emin ol. Bundan sonra Berfu diye birini unut çünkü ben seni unuttum. Senden geriye sadece bana olan ihanetin ve sana olan nefretim kaldı. O getirdiklerimin hepsini şu an burada yakmamı istemiyorsan git buradan, Baran Kozan!." Arabama bindiğimde son hızla konağa ulaştım.
Annemin sorularını yanıtsız bırakarak odama çıktım ve banyoya girdim. Soğuk suyu açarak altına girdim. Bedenim gevşerken beynim hâlâ doluydu. Keşke bu su bedenimle birlikte beynimin içindeki kirlilikten de kurtarabilseydi beni.
Ne kadar zaman suyun altında kaldım bilmiyorum ama ağlamaktan gözlerimin içi kızarmıştı. Sonunda çıkarak şort ve atlet giymiştim. Yatağıma uzandığımda bi süre çıkmak istemiyordum, bir ay falan kalabilirdim ama ben bu değildim.
Ben çok güçlü bir kadınım, bunları aşabilirim. İçimden sayıklayarak gözlerimi kapattım.
....
Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Muhtemelen yorgun olduğumdan uyandırmamışlardı. Telefonumdan saate baktığımda 22:18 olduğunu görmemle şok içinde hızla yataktan kalktım. Nasıl bu kadar uyuyabilmiştim.
Banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geçerken kapım çalmıştı. "Gel"
"Berfu hanım, abiniz çağırıyor." Gelen hejaydı başımı sallayarak,
"Geliyorum in sen." Abim neden beni çağırıyordu ki hem de bu saatte.
Korkuyla üzerimi değiştirdim ve odamdan çıkarak abimin her zaman oturduğu yere baktığımda orada yoktu. Aşağı indiğimde avludaki sedirde oturduğunu gördüm, ama çok sinirli gözüküyordu ne olmuş olabilir ki?..
"Abi" Abim kafasını kaldırarak hızla bana baktığında gözleri kıpkırmızıydı. "Bi sorun mu var?"
"Gel hele otur yanıma." İkiletmeden yanına gittim ve oturdum.
"Buyur abi." İçimdeki korku beni bıraksın lütfen. Ne olabilirki sonuçta?..
"Bu gün nereye gittin Berfu?" Hızla abime döndüğümde dimdik karşıya bakıyordu, gözlerime baksa bu kadar sinirle ve sert soramazdı çünkü.
"Baran'a gittim abi." Yalan söyleyerek uzatmaya gerek yoktu.
"Neden gittin peki?" Diye sorduğunda her şeyi anlattım.
"Bende neyi varsa götürdüm geri verdim abi." Saklayacak bir şeyim yoktu abimden. Boran abim bana bakarak,
"Bunu çalışanlardan birisi de yapabilirdi Berfu, sen neden gittin o itin yanına. Ben söylemedim mi sana onunla bir daha bırak konuşmayı göz göze gelmeyeceksin diye?" Gerçekten çok sinirlenmişti haklıydı da ama ne yapabilirdim ki.
"Dedin abi bilirim ama ben yapmak istedim. Hem ben kapıdan bırakıp gelecektim o konağa ölüm dahi beni girdiremez bilirsin. Girmedim de kapıdan görevliye verdim ama ben daha arabama binemeden Baran geldi." Dediğimde abim gözlerimin içine bakıyordu, başını salladı ve,
"Baran geldi demek. Ben ne yapacağımı bilirim o ite. Sen diyesin bacım dokunmadı sana değil mi?" Korkuyla abimin elini tutarak,
"Sakin ol abi nolur, bana söz verdin dokunmayacaktın. Merak etme o bana elini süremez. Ben zaten hemen geldim konağa." Diyerek biraz olsun sakinleştirmeye çalışsamda boşunaydı.
"Artık senin sözünün bittiği yerdir gülüm, karışmayasın." Avluya giren yengemle yalvaran gözlerle ona baktım.
"Abi nolur bak ben bir daha ne onu ne ailesini göreceğim söz veriyorum istersen giderim buralardan ama yapma nolur.." Yengem anlayarak hızla yanımıza gelmişti.
"Boran, yapma savgilim. Bak Berfu ne kadar üzgün gel hadi Emre durmuyor seni istiyor." Abimin zayıf noktası çocuklarıydı, yengem doğru ilerliyordu.
"Abi" Abim gözlerime bakarken ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarımı silerek beni kendisine çekerek sarılmıştı.
"Senin için gülüm, sadece senin için yoksa ben bilirdim ona ne yapacağımı!." Diyerek kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Teşekkür ederim abi, seni çok seviyorum." Başımın üzerine öpücük bırakarak geri çekildi.
"Yemeğe inememişsin, yemeğini ye ilacını iç ve sonra uyu." Gülerek,
"Emrin olur ağam." Dediğimde Rojbin yengeme minnetle baktım. Bana göz kırparak,
"Haydi Boran, oğlun uyumuyor çıkda uyut." Demişti, abim başını iki yana sallayarak yengemi kolunun altına almış ve yukarıya çıkmışlardı.
Mutfağa girdiğimde sadece heja kalmıştı. "Heja, yemek var mı?" Başını sallayarak.
"Var Berfu hanım, ben ayarlarım hemen."
"Olur valla, acıktım." Birlikte bir kaç yemek çıkardık ve yemeye başladım.
Gerçekten acıkmıştım ve bu iyi gelmişti. Ne kadar zayıf olsamda yemek yemeyi çok seviyordum. Sonunda doyarak mutfaktan çıktım ve odama geçtim. Tekrardan üzerimi değiştirdim ve yatağıma uzandım. Ve sonunda dayanamayarak gözlerimi kapattım.
❄❄❄
Uyandığımda saat erkendi ve hazırlanarak aşağıya indim. Bir an önce işime başlamak ve bir düzen kurmak istiyordum, bunun için babamla konuşmam gerekiyordu.
Sedire geçerek babamın yanına oturdum, "Günaydın babam" diyerek sarıldım.
"Günaydın güzel kızım." Diyerek sarıldı babamda.
"Baba senden bir şey isteyeceğim." İsteğimi duyunca sevineceğine eminim.
"Buyur kızım."
"Ben işime başlamak istiyorum, senin bir arkadaşın vardı konuş onunla." Babam mutlulukla bana bakıyordu.
"Tabiki konuşurum kızım, ben sana haber ederim sen diploma kağıdını ver bana yeter." İşte bu yüzden aşığım babama.
"Tamam babacığım." Diyerek yanağını öptüm ve,
"Vay be benim kardeşim oyuncu mu?, oldu şimdi." Diyen Hazar abime döndüm gülerek.
"Ne sandın benim bacım o." Dedi Hazer abimse. Bu ikiliye hayrandım.
"Tabi tabi, sen de doçent olmuştun değilmi?" Diyerek güldüm.
"Sus kız karıştırma oraları." Dedi Hazer abim. Onlar işletme okumuş ve şirkette çalışıyorlardı.
"Niye okuduğun bölümden memnun değilmisin?" Diyerek araya girdi Gökhan abimse.
"Ben gayet memnunum ve işimde rahat." Hazer abime gülerek başımı iki yana salladım. Babama ne kadar belli etmemeye çalışsada şirketi sevmiyordu.
"Günaydın" Boran abim ve gelen yengemle hızla ayağa kalktım ve abimin kucağındaki yiğenimi aldım.
"Günaydın, aşkım halasının yakışıklısı bu" yanaklarını öperek sarıldığımda emre kahkahalara gülüyordu.
"Ya haya duy, gıdıkyanıyoyom." Boynunu öperken gülerek zar zor konuşmasıyla bir kere daha öperek kucağıma oturtturdum.
"Günaydın hala" Zeynep de geldiğinde ona da sarılarak,
"Günaydın bir tanem." Dedim onu da öperek. Boran abimin bir kızı bir oğlu vardı, Zeynep 10, Emre 4 yaşındaydı. Birde Gökhan abim evliydi onunda bir oğlu vardı. Annem ve Dicle yengem de geldiğinde masaya geçmiştik. Burak hala uyuduğu için o yoktu, uyuması normaldi çünkü hâlâ küçüktü daha 1 yaşındaydı.
Yemekten sonra, abimler şirkete gitmişti bende babamdan haber beklerken Halini aradım ve buluşmak istediğimi söyledim. Biraz kafa dağıtmak iyi gelebilirdi. Halin bir saate buluşalım dediğinde onaylayarak kapatmıştım.
Odama geçerek hızlı bir duş aldım ve mavi kemerli elbisemi giydim. Saçlarımı kuruttum ve tarayarak arkaya attım. Kahve tonlarında olan gözlerim ve siyah saçlarım çok uyumlu görünüyordu. Rimel sürerek kalın kirpilerimi biraz daha uzattım. Neredeyse 50 dakika olmuştu ve artık hazırdım.
Odamdan çıkarak arabama bindim ve çarşı girişinde Halini beklemeye başladım. Sonunda geldiğinde indim ve yürümeye başladık.
"Ne yapıcaksın bir planın var mı?" Diye sorduğunda başımı salladım.
"Var, biliyorsun babamın bi arkadaşı vardı onunla konuşacak işime başlayacağım." Heyecanla bana döndüğünde.
"Kızım sen ciddimisin?" Diye sordu inanamayarak.
"Gayet ciddiyim." Dediğimde hızla bana sarıldı.
"Halin dur tamam," geri çekildiğinde "Gel hadi biraz gezelim" diyerek göz kırpmıştım.
Önce biraz alışveriş yaptık ardından yorgunluğumuzu anlayarak bir yere oturup yemek yedik. Kahvelerimizi içerken,
"Ne gündü ama tekrarlamalıyız bence." Başımı salladım, gerçekten çok eğlenmiştik bir şey dışında..
"Olur tekrarlarız da arkana baksana." Çarşıya indiğimizde bizi takip eden iki adam şu anda arka masada, arada bize bakarak oturuyorlardı. Buralı olmadıkları ortadaydı çünkü burada yaşasalar böyle bir şeye kalkışmazlardı.
"Oha" dedi Halin elini ağzına kapatarak bana döndüğünde eline vurudum hafifçe.
"Sus farketmesinler!." Dediğimde başını salladı korkuyla.
"Ne yapacağız peki, abini arasana gelsin." Olabilirdi sonuçta abim gelirse onlar da gitmek zorunda kalacaklardı
"Olur." Diyerek telefonumu çıkardım ve Boran abimi aradım. Bir kaç defa çaldıktan sonra hemen açıldı.
*Abi, musaitmisin?*
*Evet gülüm, buyur.*
*Biz Halinle çarşıda cafedeyiz, gelip bizi alırmısın*
*Bi sorun mu?, var*
*Yoo, sen gelebilirmisin?*
*Tamam, gülüm bekleyin geliyorum hemen. Konum at sen bana*
*Tamam abicim, atıyorum.* Diyerek telefonu kapattım.
"Geliyor mu?" Hâline dönerek,
"Geliyor." Dediğimde rahat bir nefes almıştı.
Yaklaşık 10 dakika sonra abim gelmişti. Rahatlayarak ayağa kalktım ve gelen abime sımsıkı sarıldım.
"Hoşgeldin abi." Dedim abimden ayrılarak.
"Hoşbuldum gülüm, sorun ne?"
"Sorun yok abi, bizi konağa bırakırmısın?" Uzatmak istemiyordum.
"Olur gülüm, hadi gidelim" poşetlerimizi alarak arabaya bindiğimizde sonunda önce Halini bırakmıştık. Konağa geldiğimizde abim bana dönerek,
"Bu konuyu konuşalım bi ara." Demişti.
"Olur konuşalım, ama bir şey soracağım." Mirza abim hâlâ gelmemişti ve ben iyice şüphelenmeye başlamıştım.
"Söyle gülüm."
"Siz benden bir şey mi, saklıyorsunuz?" Abim merakla yüzüme bakıyordu.
"Ne gibi?" Diye sorduğunda,
"Mirza abim dört gündür yok. Nerede?" Sorumla kaşları çatılmıştı.
"Bilmiyorum ne zaman arasam Mardindeyim diyor, ama iki gündür ulaşamıyorum bende."
"Abi bir şey olmamıştır değil mi?" Mirza abim benim başıma gelenleri annemden öğrenmişti ve şimdiye kadar burada olması gerekiyordu. Bir şey olduğuna artık kessinlikle emindim.
"Olmamıştır gülüm."
"Oluyor abi bir şey oluyor ve yakında hepimiz öğreneceğiz." Dediğimde abimin kaşları çatılmıştı.
"Nasıl yani?" Diye sorduğunda anlatmaya karar verdim.
"Abi biz çarşıdayken iki adam gün boyu bizi takip ettiler ve buralı olmadıklarına eminim. İlk başta umursamadım ama sonunda kahve içerkende arka masamıza oturduklarında seni aramak zorunda kaldım. Bunun Mirza abimle ne kadar ilgisi var bilmiyorum ama bir şeyler döndüğü kesin artık." Boran abim anlattıklarımla iyice sinirlenmişti.
"Neden fark eder etmez beni aramıyorsun?, ya da yanındayken söyleseydin ya bunları." Haklıydı ama sorun çıksın istememiştim.
"Boş ver abi zaten sen gelince gittiler." Dediğimde kaşları daha da çatılmıştı.
"Ben geldiğimde gittiler demek, ne yapacağım ben seninle?" Gülerek,
"Bilmem." Dediğimde abim de gülerek bana sarılmıştı.
"Ah gülüm ah, keşke sizi o kanaktan hiç çıkarmama gibi bir şansım olsa."
"Ama yok." Dediğimde başını iki yana sallamıştı.
"Sen uslanmazsın kızım!." Diyerek alnımı öperek geri çekilmişti.
"Aynen öyle abiciğim, bu arada arabam orada kaldı aldırırmısın?" Diye sorduğumda,
"Emrin olur gülüm." Demişti gülerek.
"Teşekkür ederim abi, ben gidiyorum yeğenlerimi seveceğim." Diyerek arabadan indim ve poşetlerimi alarak konağa girdim.
Aldıklarımı odama bıraktım ve yiğenlerime aldığım oyuncak ve çikolataları alarak avluya indim.
"Neredeymiş benim ballarım?" Sesimle önce koşarak Emre ardından Zeynep gelmişti, Burak yeni yürüdüğü için onu Dicle yengem getirmişti. Üçüne de tek tek sarıldım ve Burağı kucağıma alarak yanağına bir öpücük daha bıraktım.
"Hoş geldin Berfu." Çocuklara tek tek çikolatalarını verdiğim sırada yengemin sesiyle ona döndüm.
"Hoş buldum yengem" dedim ve son olarak oyuncaklarını da verdim.
"Alın bakalım oynayın hadi." Emre arabasını alıp koşarak oynamaya başlamıştı, Burak ise elindeki arabanın yenemeyeceğini anladığında yere atmıştı.
"O yenmez yakışıklı, oyna onunla." Dedim gülerek onu yere bırakırken. Bir iki adımla ulaşarak arabayı aldığında poposunun üzerine düştü. Zeynep ise elindeki kâr küresini inceliyordu hayranlıkla.
"Teşekkür ederim hala, çok güzel bu." Demişti.
"Ne demek bebeğim, al bakalım bunu da." Aldığım kitabı da verdiğimde onu da alarak odasına çıkmıştı.
"Berfu" Yengeme dönerek,
"Efendim" dediğimde hayranlıkla bana bakıyordu.
"Sen çok güzel bir anne olacaksın, ve inan bana gerçek aşkı da bulacaksın." Evet çok güzel annem olabilirdim ama kalsındı.
"Biliyorum yenge ama kalsın." Dediğimde başını salladı. "Ben odamdayım."
"Tamam kuzum." Hızla odama çıktım ve mirza abimi bir defa da ben aradım ama çalmadan ulaşılamıyor sesini duymamla telefonu yatağa attım.
"Neredesin abi ya? Nerdesin?" Derin bir nefes vererek yatağa uzandım, bir de üzerimi değiştirmekle uğraşmak istemiyordum zaten aldıklarımı yerleştirmem gerekiyordu.
Onbeş dakika sonra doğruldum ve aldığım elbiseleri dolabıma düzdüm, kitaplarımı ise kitaplığa koyarak işimi bitirdim. Neredeyse akşam olmuştu odamdan çıkarak avluya indim havalar hâlâ sıcak olduğundan dışarıda yiyorduk yemeği.
Masa kurulmaya başlamıştı, annem ve yengemler sedirde oturuyorlardı. Annem her zamanki örgülerinden işlerken Dicle yengem burakla uğraşıyordu ve çok yorulduğu her halinden belliydi.
Yanına ilerleyerek, "Burak neden yoruyorsun sen anneni, gel bakalım bana." Diyerek onu kucağıma aldım.
"Ay sağol Berfu, annemde bile durmadı çok huzursuz bu günlerde." Yengem minnetle gülümserken ben de ona göz kırptım gülerek.
"Bak sustu bile, değilmi halasının yakışıklısı." Diyerek öptüm onu. "Koş uyu sen biraz, bende Burak." Dediğimde yengem başını salladı ve odasına çıktı.
"Kızım gel otur hele." Burak oturmayı sevmediği için başımı iki yana salladım.
"Burak oturmayı sevmiyor anne, dinliyorum seni." Derken bir yandan da Burakla oynuyordum. "Al bebeğim, bak buda yeşil araba." Burak heyecanla arabayı alırken gülerek onu izledim.
"Yarın Anlatya'ya gidecek ikizler, sende yanlarında gidesin." Ben işimle ilgilenmek zorundaydım ve Boran abim izin vermezdi, bir de bu gün olanlardan sonra asla izin vermezdi.
"Olmaz anne, işlerim var benim, hem Boran abim hayatta izin vermez. Bir hafta konaktan çıkmayacakmışım ben." Annem şaşkınlıkla baktı bana, haklıydı çünkü abim bana karışmazdı.
"Neden, sorun mu vardır?"
"Yok bir şey anne, hem abim değilmi çıkma dediyse vardır bir bildiği. Ben de gitmek istemiyorum." Konuşmasına izin vermeden Burağı aldım ve Emrenin yanına gittim.
Yaklaşık iki saat çocuk bakmıştım ve gerçekten çok zordu. İyi ki evlenmemişim. Abimler geldiğinde babam da aşağı inmişti. Masaya geçtiğimizde kimseden ses çıkmıyordu tek atışan ikiz abimler ve afraydı kızla uğraşıyorlardı.
Yemekten sonra çay içerken, "Kızım konuştum ben Mehmetle." Diyen babama döndüm heyacanla.
"Ne dedi?" Babam gülerek,
"Tamam dedi kızım bir hafta sonra seni çağırdı. Tam da birisini arıyorlarmış." Yanına giderek sımsıkı sarıldım babama.
"Teşekkür ederim canım babam." Sonunda bir düzenim olacaktı.
"Asıl ben teşekkür ederim kızım. Ben kız babası olmayı ilk sende öğrendim." Demişti ama son cümlesini sesizce kulağıma fısıldamıştı, Afra duymasındı.
Sonunda odama gelmiştim. Üzerimi değiştirip yatağıma uzandım. Yorgunlukla ve mutlulukla gözlerimi kapattım..
❄❄
Spoii!!
Yeni bölümde yeni bir karakter geliyor..
Berfu karakteri nasıl sizce.
Baran pişman mı gerçekten bilmiyorum ama Berfu iyiki diyor.
Yorumlarım ve beğeniler ne kadar az olsada bir gün artacağına eminim. Unutmayın hayyatta her zaman tek başımızayız ve biz savaşmaktan vazgeçtiğimiz an dünyada bizden vazgeçer. Bu yüzden çabalamak ve bir yere varmak zorundayız sevgili dostum..
Umarım beğenirsiniz.❄❤
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |