
Kader nedir?
Bir çok yanıt verebiliriz bu soruya değil mi?
Kadere ne kadar inansam da onu yönlendiren ve en zor anda iki seçenekten birisini seçen yine biz olduğumuz için ben kaderimin ellerimin arasında olduğuna inanıyorum.
Kendi kaderinizi kendiniz belirleyin, hayatın belirlemesine izin vermeyin, çünkü hayat sizi bir yere kadar sürükler, elbet pes eder ama siz etmeyin. Unutmayın kederiniz iki elinizin arasında ve sizin onu yönlendirmenizi beklemez, siz ancak ondan önce davranırsanız kazanırsınız.
Aşağıdan gelen bağırış sesleriyle gözlerimi açmıştım. Ne oluyor bilmiyorum ama hızla yatağımdan kalkarak üzerime bakmadan odamdan çıktım ve koşarak aşağıya indim. Normalde sessiz ve sakin bir aile olduğumuzdan bu kadar bağrış ve ağlama sesleri hayra alamet değildi. Nedense içimi bir korku sarmıştı.
Bazen gözlerimizin gördüğüne inanamayız ya işte ben tam o andayım. Gördüklerim yalan olmalıydı ya da ben hâlâ uykumun arasındaydım. Yerde dizlerinin üzerine oturan abim ve yanında bir kız vardı. Başlarına silah dayalıydı ve kız ağlıyordu.
"Abi ne olur yapma benim suçum onu bırakın!" Diye ağlayarak konuşuyordu kız.
"Sus Dilan, onu bırak bacın o senin, beni vur!." Mirza abimin konuşmasıyla annem,
"Yapma oğlum, sevmişler birbirlerini kıyma!" Diyerek ağlamaya devam etti.
"Abi!" Sonunda kısık da olsa sesimi çıkartabilmiştim. Koşarak abimin yanına gidiyordum ama önünde ki adam beni tutarak izin vermemişti.
"Bırak lan bacımı, çek ellerini!!" Boran abimin bağırmasıyla Dilan'ın abisi de başıyla bir işaret vermişti ve adam beni bırakarak geri çekilmişti. Hızla abimin yanına gittim ve diz çökerek ona sarıldım.
"Nerdesin sen abi?, Ne oluyor burada?" Abim kollarını belime sararak saçlarımı öpmüştü.
"Bir şey yok Berfum, odana çık ve seni çağırana kadar sakın aşağı inme!" Başımı iki yana sallayarak geri çekildim ve,
"Ne odasından bahsediyordun abi, ne oluyor burada?" Sonlara doğru bağırarak ayağa kalktım ve karşımda deve gibi duran adama baktım.
"Ben anlatayım, abin kardeşimi kaçırdı ve bende onları yakaladım sonucu ise ortada." Rahat ve bir o kadar ifadesiz sesiyle konuşarak cevap verdi. 'Bon onlotoyom abon kordosümü koçurdu ve bondo onları yokolodom.' İçimden sinirle onu taklit ettim nedense bu rahatlatıyordu.
"Bu onları öldürebileceğin anlamına gelmiyor. Baba bu adamı gönder yada ben göndereceğim." Diyerek babama döndüm.
"Anlaşılan kızın töreyi bilmiyor Hasan ağa, ya ölecekler ya da berdel olacak.!" Sözleri beynimin İçinde yankılanırken bir adım geri gittim, hayır bu olamazdı asla berdel olmazdım ama abimin ölmesine de izin veremezdim..
"Asla kızımı vermem Aras ağa unutasın berdeli!" Babamın cevabıyla, Aras denilen ağa müsfettesi gülümseyerek başını salladı.
"Bana fark etmez ölür giderler, ama ağalar toplandı bir de onlara danışmak gerek." Asla abimin ölmesine izin veremezdim onu bu insan müsfettelrinin insafına bırakmazdım. "Bir de sana soralım, berdel mi?, ölüm mü?." Bana dönerek sorduğunda,
"Berfu odana çık, berdel falan olmayacak.!" Diye bağıran Boran abimin sesini duymuştum ama nafile çünkü kararımı çoktan vermiştim ben.
"Berdel olacak, abimin ölmesine izin veremem." Hani bazen olur ya çok zor seçimler yapmak zorunda kalırız, bir uçurumdan kendimizi ya da sevdiğimiz birini atmamız istenir, hayatın en zor noktasıdır o an, işte ben tam o noktadaydım. Ve ben kendimi atmayı seçmiştim o uçurumdan, belkide bu uçurum benim sonum olucaktı, bilmiyorum ama artık her şey için çok geçti. Sesimle annem susmuş ve bana bakmıştı.
"Sakın Berfu çık odana." Olmaz annem yapamam bu vicdan azabıyla yaşayamam.
"Olamaz anne."
"Aras ağa malımın yarısını alasın ama kızımı unutasın. Dilan kızıma şanıyla düğün yaparım, gözün arkanda kalmasın." Bir umut Aras denen adama döndüğümde, kararının değişmeyeceği gözlerinden belliydi.
"Kızın berdeli kabul etmiştir Hasan ağa. Ağa bensem hüküm de bellidir." Hayır asla ağlamayacağım bu adamın önünde güçsüz olmayacağım. Sakin ol. Sakin ol. Sakin ol. Sakin..
"Berfu odana çıkasın, sende bacımı unut Aras ağa." Boran abimin sesiyle ona döndüğümde bana ilk defa sinirle bakıyordu.
"Yapma abi, beni bu vicdan azabıyla yaşatma ben verdim kararımı sizde her zaman yaptığınızı yapın ve arkamda durun." Yalvaran gözelerle abime bakarak konuştum o da vazgeçmeyeceğimi anlamış olmalı ki başını iki yana sallamıştı, yapma diyordu. Yanına gittim ve kollarımı boynuna sardım.
"Abim, ne olur biliyorum çok zor ama benim için de zor, siz de daha çok zorlaştırmayın." Dedim titreyen sesimle. Abim bana daha çok sarılarak,
"Buna mecbur değilsin gülüm, ne olur çık odana, söz veriyorum sana kimsenin dokunmasına izin vermem." Abimin ilk defa sesi titriyordu ama onun aksine ben buna mecburdum. Başımı iki yana sallayarak geri çekildim.
"Özür dilerim abi!" Dedim ve o gözlerini görmemek için arkamı döndüm. Yoksa her an vazgeçebilirdim.
"Töre ortada, Berfu da razı olduğuna göre karar verilmiştir. Berdel olacak." Duyduğum son ses bu adamın sözleri olmamalıydı ama dönen başım ve bir türlü susmayan beynim beni bambaşka bir yere sürüklüyordu.
Töre nedir?. Sadece belirli şehirler de Töre gelenekleriyle yaşamak.. Kulağa çok korkunç gelsede nasıl ki bizi büyüten ailemizi biz seçemiyorsak doğduğumuz ve büyüyeceğimiz şehiri de biz seçemiyorduk.
Bizim kaderlerimizi neden töre belirliyor?. Hayat akışımızı neden biz düzenleyemiyoruz?. Oysa bu memlekette doğan kadınlarda özgür, birey ve kendi kararlarını alabilirler.
Okuyabilirler, gezebilirler, özgürce giyinebilirler ve kendi ayakları üzerinde durabilirler. Ama -Töre- dedikleri gelenekleri kadınlara bu hakları vermiyor. Ben ne kadar ailem tarafından özgür büyütülsemde bulunduğumuz toprakalar buna izin vermiyor..
"Berfum iyimisin?" Annemin endişeli sesiyle zorda olsa ona döndüm ve,
"İyiyim annem. Aldın alacağını Aras ağa bırak abimi!. Abimi bıraktığını görmeden hiç bir yere gelmem." Başını sallayarak,
"Bırakın!" Dediğinde abim hızla Dilanı kollarının arasına alarak ayağa kalkmıştı.
"Hasan ağa hazırlığını yapasın yarın kızını istemeye geleceğiz. Diğer ağalarada haber verin Aras Zemheroğlu ve Berfu Zoydan berdel olacaktır." Son kelimelerini gözümün içine bakarak söylemişti, ama bilmiyordu ki her kelimesi beni daha da dibe çekiyordu.
"Berfum eminmisin kızım, bak hemen şimdi dönebilirsin, bir kelimen yeter biliyorsun ne olur bir daha düşün." Zorlukla yutkundum ve hızla babama sarıldım en güvenli olduğum kolların arasında küçüklüğüme döndüm. Galiba beni en çok zorlayacak olan babamdan ayrılmak olacaktı.
"Özür dilerim babam affet beni, ama abime bunu yapamam." Dedim, yapamazdım da.
"Asıl ben senden özür dilerim kızım, seni buna mecbur bırakmak istemezdim ama tek bir damla göz yaşına hem Mardini hemde Antebi yakar seni oradan alırım bilirsin." Yaparda biliyorum hatta eminim.
"Biliyorum babam, iyi ki varsın ama unutma ben senin kızınım sen de bunu bil." Babam yüzümü elleri arasına alarak alanımı öpüp geri çekildi.
"Biliyorum kızım ama sen de elbet bir gün yorulursun eğer sırtını yaslayacak bir yer ararsan ben hep arkandayım yavrum." Daha fazla konuşmamak için başımı salladım ve,
"Ben odama çıkıyorum biraz dinlenmek istiyorum." Daha fazla bu ortamda bulunmak, özellikle şu adamla aynı havayı solumak dahi istemiyorum.
Arkama bile bakmadan hızla yukarı çıktım ve odama girdim. Banyoya girdim ve küveti doldurarak içine girdim. Su her şeye iyi geliyor özellikle yorgun ve bitik bir haldeysen, en sevdiğim yanı ise göz yaşlarımı saklıyor olması.
Ne kadar suyun için de kaldım bilmiyorum, kapı çalma sesiyle kendime gelerek banyodan çıktım. Dolabımdan şort ve bustiyer alarak hızla üzerime geçirdim ve,
"Gel" diye seslendim. Kapı açıldı ve Mirza abim geldi. Ona çok kırgındım, evet sevmiş olabilir ama benim hayatım tam düzelecekken neden beni tekrardan alt üst etti ki?..
"Ber-"
"Konuşmak istemiyorum, beni yanlız bırak.!" Sözünü kestim ama abim yine beni dinlemedi.
"Berfum ne olur bir kere dinlesen. Bak biliyorum haklısın özür dilerim ama-" bir defa daha sözünü keserek,
"Konuşmak istemiyorum neyini anlamıyorsun istemiyorum, rahat bırakın beni!!." Bağırmamla gözyaşlarımın da akması bir olmuştu. Boran abim odaya girdiğinde önce abime sonra bana baktı ve yanıma gelerek beni kolları arasına aldı.
"Mirza çık odadan!." Mirza abim bir bana bir Boran abime baktı ve akan göz yaşlarıyla çıktı odamdan. "Tamam gülüm çıktı gel hadi otur biraz." Abimle yatağıma oturduğumuzda,
"Abi ben bu berdeli sadece abim ölmesin diye kabul ettim ama onu asla affetmeyeceğim asla bana bu yaptığını unutmayacağım." Güçlü olmak zorundayım en azından bir süre.
"Gülüm özür dilerim seni koruyamadım. Affet beni gülüm." Omuzumda hissettiğim ıslaklıkla abimin de ağladığını anladım. "Her zaman, ihtiyacın olduğu an nereye baksan beni bulacaksın söz veriyorum, seni asla yanlız bırakmayacağım. Şu an iste şu an bozarım bu berdeli ama ağlama gülüm." Geri çekildim ve göz yaşlarımı silerek abime baktım.
"Sakın abi! Bozma, ağlamıyorum bak." Abim gülerek başını salladı ve yanağımı öptü.
"Tamam gülüm. Sen uyu şimdi benim biraz işim var." Dediğin de derin bir nefes verdim ve başımı salladım.
"Tamam abi dikkat et kendine." Abim beni onaylayarak odamdan çıktığında kendimi yatağıma attım.
Hiç bir şey umrumda değildi tek istediğim az da olsa uyumak ve bu olanlardan bi süre uzaklaşmak.
❄❄❄
Gözlerimi açtığımda her şeyin bir rüya olmasını ve Mirza abimin evimize gülerek gelmesini istesemde gerçekler en acı şekilde yine beynimi doldurdu.
Ne olucaktı bundan sonra? Ailem olmadan nasıl yaşayacaktım orada tek başıma. Ben okulumu bile onlardan uzak kalmamak için burada memleketimde okumuşken, ömür boyu onlardan nasıl ayrı kalacaktım.
Ben bütün bunlara abim ve o kızın yaşaması için katlanırken aslında ölen ben olacaktım. Onlar ölmeyecek evet ama ben öleceğim. Tek temennim en azından abimin hayatta ve mutlu olması.
"Gel Heja." Kapı sesiyle kendime gelmiştim.
"Abla Hasan ağam seni odasında bekliyor." Vakti gelmişti işte, ne diyebilirdim ki babama!.
"Tamam Heja sağol." Diyerek onu gönderdim ve banyoya girip işlerimi hallettikten sonra beyaz elbisemi giydim ve odamdan çıkarak bi üst kattaki babamın çalışma odasının önünde durdum. Kızacaktı neden yaptığımı soracaktı biliyorum ama babam bana kıyamazdı.
Kapıyı çaldığımda "Gel" babamın sesiyle içeriye girdim. Bakışları bana çevrildiğinde yüzünde içten bir gülümseme oluştu. "Gelesin kızım."
Yanına gittim ve babama sarılırken, " Efendim baba beni çağırmışsın."
"Evet kızım, baba kız dertleşelim biraz eski günlerdeki gibi." İşte bu bana da iyi gelirdi.
"Olur baba. Hatta bir itirafta bulunayım en çok seninle ve abimle uyumayı özleyeceğim." Sonlara doğru sesim titremişti ama ağlamayacaktım kendime söz vermiştim bunu ailem için yapıyorum.
"Bende en çok senin bu güzel kokunu özleyeceğim güzel kızım, iyi düşündün değil mi?" Sonradan pişman olmamı istemiyordu biliyorum ama elimden gelen bir şey de yok.
"Olmam baba sen, siz benim yanım da olduğunuz sürece ben hiç bir zaman mutsuz da olmam pişman da olmam." Kendimden emin konuşmamla babam gülümseyerek başını salladı.
"Sen her zaman mutlu ol güzelim, çünkü ben yanında olamasam bile bir gözüm sen de olacak ve tam buranda olacağım unutma." Diyerek elini kalbimin üstüne bastırdı. Gülümseyerek başımı salladım ve babama sarıldım.
"Ben unutsam kalbim unutmaz babam biliyorsun. İyi ki senin kızın olmuşum teşekkür ederim bu güne kadar hep arkamda durduğun, haklı veya haksız bakmadan beni savunduğun için." Babam yüzümü elleri arasına alarak baş parmağıyla yanağımı okşayarak,
"Seninle gurur duyuyorum bir tanem. Sende iyiki benim kızımsın." Gülümseyerek başımı göğsüne yasladığımda eli saçlarımın arasına karışmıştı. Kapı açıldı ve Afra içeriye girerek önce bana sonra babama baktı.
"Baba beni unuttun bakıyorum." İşte yine başlıyorduk.
"Seni unuturmuyum hiç can parçam, gel yanıma." Babam gülerek Afrayı da çağırdığında, Afrada hızla gelmiş ve bize katılarak babama sarılmıştı. Babam başımızın üzerine dudaklarını bastırarak, "Güzellerim" dediğinde kısa bir anlığınada olsa geçmişe döndüm.
"Ben geldim!." Babamın sesiyle kitabımı bırakarak koşmaya başladım.
"Babaa hoşgeldin.." Diyerek hızla babama sarıldığımda,
"Ya önce ben sarılacaktım babama of ablaa." Afrada hızla gelmiş ve babamın dizine sarılmıştı.
"Abla benim, ilk ben sarılırım." Dediğimde babam Afrayı da kucağına almıştı.
"Banane hem babam beni daha çok seviyor." Afra'nın sözleriyle kaslarım çatılmıştı, babam en çok beni seviyordu bi kere.
"Hayır, en çok beni seviyorsun baba değil mi?" Babam gülerek,
"Canlarım, güzel kızlarım ikinizide çok seviyorum asla ayrım yapamam ikinizde benim canımın canı, can parçalarımsınız." Diyerek başımızın üzerine dudaklarını bastırmıştı..
"Abla sana sesleniyorum beni duymuyormusun?" Afra'nın sesiyle kendime gelerek ona döndüğümde çatılmış kuşlarıyla bana bakıyordu.
"Dalmışım öyle, efendim." Ben nasıl ayrılacaktım ailemden, ne olursa olsun sevdiğim adamdan, ne yapacağım ben ya of.
"Annem yemeğe inmediğin için odana göndermişti akşam yiyemez dedi. Bende seni bulamadım ve burada olduğunu duyunca çağırmak için geldim." Şimdide yiyemezdim canım istemiyor.
"Yok ben aç değilim biraz dinlenmek istiyorum sadece." Afra başını salladı ve yanağımı öperek odadan çıktı.
"Kızım biraz ye, iki gündür yemek yemiyorsun yine."
"Sağol baba, ama zorlarsam da rahatsız oluyorum biliyorsun. Ben biraz daha uyumak istiyorum sende işine dönersin." Babam zorlamayarak başını salladı ve bir kez daha saçları öperek ayrıldı.
"Tamam kızım, iyi uykular sana."
"Teşekkür ederim babam." Diyerek yanından ayrıldım ve odama geçtim.
Bu akşam geleceklerdi, akşam olmasını istemiyordum. Üzerimi değiştirerek yatağıma uzandım ve bir kez daha her şeyin rüya olmasını isteyerek gözlerimi kapattım.
.....
"Kalk kızım hadi gelmek üzereler" Annemin sesiyle gözlerimi açtığımda hızla yatağımdan kalkarak üzerime baktım üzerimde gece giydiğim gecelikleri görmemle derin bir nefes verdim. Sevdiğim adam beni istemeye gelecekti hepsi bir rüyaydı çok şükür.
"Tamam annem hemen hazırlanıyorum ben." Diyerek onu odamdan çıkartıp üzerime Baranın bana aldığı beyaz elbisemi giydim. Saçlarımıda dalgalandırıp önden arkaya iki tutamını sabitlediğimde tam olmuştu. Bence mükemmel görünüyordum.
Odamdan çıkarak salona indiğimde herkes salondaydı önce babamın yanına gittim ve sarıldım.
"Kızım, mis kokulum." Diyerek sımsıkı sarılmıştı babam. "Ne ara büyüdün sen böyle?" Geri çekilirken,
"Büyüdüm işte babam." Dedim.
"Diyorum size küçük daha, gelin vazgeçin." Hazar abimden hemen sonra,
"Bence de ilk defa Hazar haklı, vazgeçelim." Demişti Hazer abim.
"Baba, bende hayatımda ilk defa bu ikiliye katılıyorum." Gökhan abimse onlara katıldığında dayanamayarak,
"Boran abi senmi susturursun ben mi susturayım?" Diye sordum.
"Valla gülüm bu konuda susma hakkımı kullanmak istiyorum." İşte Boran abimde kendisinden beklenileni yapmıştı. Bu kadar da kıskanç olunmazdı.
"Baba!" Dediğimde babam anlayarak,
"Susun lan karışmayın kızıma, gel kızım sende otur yanıma." Babamın sözüyle gülümseyerek yanına oturduğumda beni kolunun altına almıştı.
"Ne kıymetli kızların varmış al senin olsun yemedik." Hazer abimin konuşmasıyla babam,
"Evet çok kıymetliler." Diyerek onu susturmuştu.
Baranlar sonunda gelmişti, çok yakışıklı olmuştu sevdiğim. Kahveleri de dağıttımda kalbim heyecandan yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
"Sebebi ziyaretimiz bellidir Hasan ağa" Devran amcanın sözüyle babam,
"Buyurasın Devran" Diyerek devam etmesini istedi.
"Allahın emri peygamberimizin kavliyle kızın Berfuyu oğlum Barana istiyoruz." Kalbim duracakmış gibi hızlı atıyordu.
Barana döndüğümde o da bana bakıyordu gözlerinde hayal kırıklığı vardı sevdiğimin. Neden?.
"Vermiyorlar." Rüyamdaki Aras denen adamın sesiyle irkilerek kapıya döndüğümde dimdik durmuş bana bakıyordu..
.....
"Berfu'm hadi uyan." Nefes nefese gözlerimi açtım, rüya gördüğümü anladığımda göz yaşlarım hızla akmaya başlamıştı.
"Gülüm iyimisin?" Başımı sallayarak göz yaşlarımı sildim.
"İyiyim abi, sadece rüya gördüm." Ne rüya ama..
"Tamam gülüm, iyiysen hazırlan sen." Gerçekti işte hepsi gerçekti.
"Tamam abi." Diyerek onu odamdan gönderdiğimde zor tuttuğum göz yaşlarım hızla akmaya başlamıştı. Nasıl bir şeyin içine girdim ben böyle.
Hava kararmıştı ve gelmek üzere oldukları kesindi. Dolabımdan siyah elbisemi alarak giydim ve saçlarımı da dağınık topuz haline getirdiğimde işim bitmişti. Çok mutluymuş gibi süslenmeye gerek yoktu, çok da umrumda değildi. Odamdan çıkarak salona indim ve tam oturacakken annemin sesiyle vazgeçerek ona döndüm.
"Kızım"
"Efendim anne." Dediğimde yanıma geldi ve yüzümü elleri arasına alarak,
"Güzel kızım eminmisin bu isteğine, bana sorarsan ben asla istemem!." Dediğinde ne kadar istemiyorum demek istesemde başımı olumlu anlamda sallayarak,
"Eminim annem beni boş ver, sen nasılsın?." Konu kapansa iyi olurdu.
"İyiyim ben kızım, onlarda çok sürmez burada olurlar." Dediğinde derin bir nefes vererek,
"Tamam anne." Diyerek yanından ayrılırken dışarıdan gelen seslerle olduğum yerde kaldım. Araba kornası ve davul sesleri kulağımda yankılanırken bir adım geri gittim. Gerçekten çok mutlu bir evlilik olacakmış gibi. Şu an gidip o adamı öldürmek istemem normal mi?..
"Gel kızım." Annem kolumdan tutup beni çekiştirirken robot gibi ses çıkartmadan onunla gidiyordum.
Sonunda sesler kesildiğinde konağın kapısı açıldı. Herkes tek tek içeriye geçerken öylece izliyordum. Bana uzatılan çiçekle kendime gelerek başımı kaldırdığımda Aras ağa karşımda duruyordu. O da siyah giymişti ne iyi benzerlik ama. Elinden çiçeği aldım ve yüzüne bakmadan arkamda duran Heja'nın eline bıraktım. Çok meraklısı değildim aldığı çiçeğin.
Aras sadece çatılı kaşlarıyla beni izliyordu bi süre elbisemin açık olan yerlerine baktı ve burnundan sesli bir nefes vererek o da gitti. Derin bir nefes alarak umursamadan mutfağa geçtim. Kızlar kahve hazırlarken sadece onları izliyordum.
Sıra Aras ağanın kahvesine geldiğinde ayağa kalktım ve yanlarına giderek,
"Ben yapacağım." Diyerek kızın elinden aldım. Kahvenin içine limon suyu ve tuz ekleyerek pişirdim ve fincana döktüm. Mutfaktan çıkarak salona girdim, herkesin kahvesini dağıttıktan sonra Arasın kahvesini de bırakarak oturdum. Zıkkım içsin.
Herkes kahvelerini içerken gözüm Arasın üzerindeydi, içerken ki yüz ifadesini çok merak ediyorum. Aras önce bana baktı ve sonra kahvesini alarak tek seferde içtiğinde hâlâ gözlerimin içine bakıyordu. Bense şok içinde onu izliyordum o kadar limom ekledim yüz ifadesi gram oynamadı.
"Sebebi ziyaretimiz bellidir, Allahın emri peygamberimizin kavliyle kızın Berfuyu oğlum Aras'a istiyoruz." Arasın babasının sesiyle kendime gelerek gözlerimi onun üzerinden çektim.
"Önce kızıma bir daha sormak istiyorum." Diyerek bana dönen babama baktım. "Kararın nedir kızım?" Hayır dı bana kalsa ama abim, bunu onun için yapmak zorundayım.
Ne kadar istemesemde, "Kararım bellidir baba." Dediğimde babam başını salladı.
"O zaman bize de saygı duymak düşer, verdim." Babamın sözleriyle boğazım düğümlense de asla olmayacak bir şeydi, şu an asla ağlamam.
Arasın babası,"Hayırlı olsun o zaman." Dediğinde hepimiz ayağa kalkmıştık. Yüzükleride taktıktan sonra biraz daha oturup gitmişlerdi. Sonunda rahat bir nefes alarak hızla odama çıktım ve bana tek iyi gelen şeyi yaparak suyun içine girdim.
Banyodan çıktım ve üzerimi değiştirip yatağıma uzandım. Hiç bi şey düşünmek ve hayatımı sorgulamak istemiyorum. Telefonumun sesiyle gözlerimi kapattım ve derin bir nefes vererek gözlerimi açarak telefonu aldım. Bu saatte insan aranırmı?..
Arayan numaraydı ilk başta açmak istemesemde merakıma yenik düşerek açtım;
*Buyrun?*
*Berfu, benim Aras.* Gerçekten mi?. Nereden bulmuştu numaramı..
*Sen nasıl buldun benim numaramı?* Diye sordum merakla.
*Buldum işte, yarın annemler seni almaya gelecek.* Egosundan burnu yere düşse almayacak bir adam olduğunu en başından anlamıştım. Her zaman da emir veremezdi!.
*Neden?*
*Alışveriş yapılacak!.* Dediğinde dayanmayarak;
*Bana emir vermeyi kes! Ve gerek yok.* Diye bağırdım, neden rahat bırakmıyorlardı ki!.
*Benimle konuşurken önce sesini kıs ve sana sormadım, sabah hazır ol!.* Diyerek yüzeme kapattığında sinirle telefonu komidinin üzerine bıraktım.
Ben biliyorum ona ne yapacağımı, bekle sen Aras ağa sen daha beni tanımadın ama ben çok güzel tanıştıracağım..
❄❄❄
"Kızım haydi kalkasın, seni bekliyorlar!." Annemin sesiyle gözlerimi açtığımda dün gece olanlar ve parmağımdaki yüzükle yine her şey aklıma gelince sinirle kalktım;
"Tamam anne geliyorum." Diyerek onu gönderdim ve banyoya girip işlerimi hallettikten sonra koyu mavi düşük omuzlu kısa elbisemi giydim ve odamdan çıkarak aşağı indim.
Aras, annesi Elif hanım ve kardeşi Eflin gelmişti. Yanlarına giderek;
"Hoş geldiniz." Dedim. Arası ne kadar sevmesemde ailesi iyi insanlardı ve onlar bana iyi davrandıkça saygımı koruyacaktım.
"Hoş buldum kızım, hazırsan çıkalım." Diyen Elif hanıma dönerek;
"Çıkabiliriz." Dedim. Arasın yüzüne bakmadan yürümeye başladım. Onun ne kadar beni izlediğini bilsem de bakma gibi bir niyetim yoktu.
Arabaya ulaştığımızda arka kapıyı açmak için uzanırken Elif hanım ve Eflin benden önce arkaya oturduklarında sinirle gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve ön kapıyı açarak arabaya bindim.
Ne kadar istemesemde merakıma yenik düşerek Arasa baktığımda gözleriyle sürekli bir elbiseme bakıyor bir de bana bakıyordu.
"Bir sorun mu var?" Diyerek sordum. Artık sinir olmaya başlamıştım. Bir insanın sınırı olmalıydı.
"Evet var!." Gerçekten merak ettim bu kez. Neydi acaba?
"Söyle o zaman ve o gözlerini de çek üzerimden!." Dediğimde sırada Elif hanım ve Eflin kendi aralarında konuşuyorlardı, yani bizi dinlemedikleri için rahattım.
"Bu kadar kısa giyinmek zorunda mısın?" Şaka yapıyordu değil mi?..
"Sanane, benim giydiğim elbiseleri eleştirmek sanamı kaldı?" Dediğimde;
"Evet bana kaldı, bir daha olmazsa da sevinirim." Alaylı konuşmasıyla sinirle;
"Sevinme o zaman, çünkü asla kıyafetlerime karışamazsın ben buyum alırsan. Ha almazsan da isteyen çok." Dedim gülerek. Keyfim yerine gelmişti biraz.
"Hay ben senin... Kes sesini Berfu beni delirtme."
"Neden ağam konuşmak yasak mı?" Dediğim de sinirle soluk vererek,
"Evet yasak!" Dedi.
"Hatırlatırım ağam senin yasakların bana işlemiyor." Diyerek önüme döndüm. Daha fazla onunla konuşmak istemiyorum.
Araba durduğunda geldiğimiz mağazayı biliyordum, buraların en büyük mağzası olarak geçiyordu. Elif hanım ve Eflin de indiğinde Arasa bakmadan yürümeye başladım. Ne alacaklarsa alsalarda bitse bir an önce.
İçeri girdiğimizde hiç duraksamadan geliniliklerin oldu bir mağazaya girdik. Çok güzel bir hissi nefret ederek ve mutsuz yaşamak, daha ne gelebilirdi başıma. Hiç bu şekilde hayal etmemiştim, daha doğrusu etmemiştik, bütün hayallerimizi Baran ile birlikte kurmuştuk biz.
Baranı düşünmeyeceğim kendime söz verdim, eğer onu düşünürsem vazgeçme olasılığım artar. Hatta artık Baranı unutmalıyım, ismini bile!. O beni unutmuş ve bırakmıştı peşinden koşacak kadar düşmedim. Beynimi biraz olsun susturarak an-a odaklandım.
Bir kaç denemeden sonra gelinliği beğenip almıştım. Kına için iki tane beğenmiştim ve ben birini seçerken Aras ağamız ikisini de almamı söylemişti. Her ne kadar kabul etmesemde alınacak diyerek konuyu kapatmıştı. İki tane de topuklu ayakkabı almıştım ve ayakkabı mağazasından da sonunda çıktığımızda bittiğini düşünerek rahat bir nefes almıştım ta ki;
"Şu mağazayada bakalım gerisi sizde." Dediğinde gösterdi mağazaya baktım. Nasıl unutmuştum içlik alıcaklardı.
"Tamam anne." Aras ağamızda onaylandığında mağazaya girmiştik. Her mağazaya bizimle giren Aras buradan da eksik kalmamıştı, her zamanki gibi.
Onu umursamadan Elif hanım seçerken, bir kaç parçada ben seçmiştim. Eflin ise içeri giren abisiyle yüzü kızarmıştı, bunda utanılacak birşey yoktu. Onunla konuşsam iyi olacaktı ama daha sonra. Aldıklarımızı ödeyerek buradan da çıktığımızda,
"Altınları siz seçin kızım, ben yoruldum konağa gidelim artık biz." Dediğinde ben başımı sallarken;
"Tamam anne sizi bıraksınlar, dışarıda ki adamlara söylersin." Aras da onları onaylamıştı. Elif hanım ve Eflin gittiğinde Aras ile yanlız kalmak canımı ne kadar sıksa da umursamadım.
Hiç konuşmadan kuyumcuyada girdiğimizde, artık bitmesi için dua ediyordum. Hayatım da alışveriş yaparken hiç bu kadar sıkılmamıştım.
Genel olarak çok sık kıyafet alıyorum ve çok eğlenceli geçiyor. Gelinlik alırken bu kadar berbat bir halde olacağımı hiç düşünmemiştim, resmen bütün gelinlikler bol gelmişti beş gün de bu kadar zayıfladıysam, ileriyi düşünemiyorum.
"Hoşgeldiniz Aras ağam, buyrun." Kuyumcu bizi neşeyle karşılarken ben sadece zoraki bir tebessüm ile yetinmiştim. Arası tanımasına şaşırdım desem yalan olurdu.
"Hoş bulduk, biz önce yüzüklere bakalım." Diyerek yanıtlamıştı Aras. Zaten elimde vardı ikinciye ihtiyaç duymuyordum.
"Tabiki, buyrun ağam." Diyerek bütün yüzükleri çıkartmıştı.
"Berfu, gel bak sen beğen." Diyerek beni çağırdığında sesli bir nefes vererek yanlarına gittim.
"Şu güzel tamam." Dediğimde;
"Bakmadın bile Berfu!" Sesi sert ve uyarıcıydı, ama kimin umrunda. Kulağıma doğru eğildiğinde, "Eğer beğenip almazsam bütün altınları denersin, hatta düğünde hepsini üzerinde taşırsın!." Ne yani beni tehdit mi ediyor ben mi yanlış anlıyorum.
Sinirle yüzüne bakarak aynı onun yaptığı gibi "Sen beni tehdit mi ediyorsun Aras ağam?" Diye alayla sordum.
"Aynen öyle yapıyorum Berfu hanım!." Şu an burada olmayacaktık, ben sana neler yapardım da neyse.
"Bunun acısını çıkaracağıma emin olabilirsin o zaman ağam." Hemde misliyle çıkaracaktım, bekle bakalım Aras ağa el mi yaman bey mi!.
Bir tane yüzük beğendiğim de Aras iki tane daha beğen demişti, bunu beni sinir etmek için yaptığını anladığımda ben de beş tane birden almıştım. Aras yüzükle yetinememiş onbeş tane bilezik, kelepçe, kolye, küpe, zincir, set ve kemer de almıştı. Ancak bunları aklımda tutabilmiştin gerisi yoktu.. Ben ise sadece onu izliyordum hiç birisini kullanmayacağımı biliyorum, ne o öyle ayaklı kuyumcu gibi!.
"Bitti mi?" Diye sorduğumda bana dönmüştü sonunda.
"Şimdilik evet, Mardin de sana adam akıllı bi kıyafet bakmalıyız." Pardon da ne alaka, ben kıyafetlerimden son derece memnunum.
"Ancak rüyanda görürsün sen onu, çıkıyorum ben!" Diyerek arkama bakmadan önce kuyumcudan sonra da mağazadan çıkmıştım.
Magzanın önün de durarak temiz havayı içime çekimğimde, Aras da arkamda durmuştu. Ona dönerek;
"Ben konağa gidiyorum, çok yoruldum artık!." Dedim ve konuşmasına izin vermeden arkamı döndüm, tabiki attığım ya da atamadığım ikinci adımımda beni kolumda tutarak durdurmuştu. "Ne var yine!?" Dediğimde ya da bağırdığımda evet bağırmıştım çünkü artık sabrım kalmamıştı.
"Benimle geliyorsun." Dediğinde alayla bir gülümsemeyle yüzüne bakarak,
"Yok ya başka emrin var mı ağam?" Diye sordum. Gözlerimin içine sinirle bakıyordu, kaşları her zaman çatıktı, gözlerini ise okuyamıyordum.
"Berfu yeter artık, bin şu arabaya ben bırakacağım." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım yok ya der gibi.
"Gerek yok sen git, ben gidebilirim." Dedim, bence bu gün yeterince vakit geçirmiştik, çoktu bile.
"İmam nikahı var Berfu, annen söylemedi mi sana?, Ben dün gece unutmuşum malûm, neyse yürü hadi geç kalıyoruz!." Söyledikleri beynimde yankılanırken robot gibi beni sürüklemesine ve arabaya bindirmesine izin vermiştim. Ne yani bu kadar hızlımı olucaktı her şey. Ama ben hazırmıyım ki buna, bunu ben bile bilemezken nasıl olucaktı?.
Korkuyordum galiba, neden bilmiyorum ama kalbim çok hızlı atıyordu. Ben, bilmiyorum çok erkendi biraz daha bekleseydik. Daha ne kadar bekleyeceksiniz ki en son yine olacak olan bu Berfu, ne bekliyordun ki. Bilmiyorum ama çok ani olmadı mı?. Olacaktı zaten, sen kabul ettin bunu salak kız. Neden kendini hiç düşünmüyorsun, çok merak ediyorum ne bok yiyeceksin bundan sonra!. İçimdeki sesin susması gerekiyordu hem de hemen!.
Zaten iyi değilim bir de onunla uğraşamazdım. Araba konağın önünde durduğunda arabadan indim ve elimi kalbime koyarak derin bir nefes aldım. Başımı sağa çevirdiğimde gördüğümle bir kez daha donup kaldım. Hayır burada olamazdı, olmamalıydı!..
❄❄❄
Sizcede hayat uçurama benzemiyor mu?
En çok sevdiklerimiz mi acıtır en çok canımızı?
Berfunun yolu çok uzun, atladığı o uçurumdan kurtulabilir mi?
İşte onu ben de bilmiyorum..
Yeni karakterimiz nasıl?..
Umarım begenirsiniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Sorularınız olursa yorumlar da veya instagram hesabımızda buluşalım. İnstagram da hesabı ben açtım ve videoların genelini benim.
Takip edebilirisiniz bilgiler için;
'wattpadyazari23'
❄💙❄
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |