Ruh bağı..
İki insanın birbiriyle olan güçlü bir bağ. Nerede olursan ol seni bulacak insanla olan kader bağı.
Kapı durmadan kırılacak gibi çalınıyor kulaklarımı sağır ediyordu. Baran ne söylüyor bilmiyorum ama ben onu duymuyorum.
"Berfu'm, sakin olurmusun güzelim? Bak ben şimdi gidiyorum, kapıyı açacağım sen de beni bekliyeceksin. Derin nefes al ve ne olur sakin kal, şu an zamanı değil sevgilim." Son söylediklerini biraz duydum ve derin nefesler alarak başımı salladım. Baran anlımı öperek kapıyı açmak için gittiğinde kalbim daha da hızlı çarpmaya başlamıştı.
Gözlerimi kapatarak olacakları bekledim, kim olduğunu çok merak etsem de Baran'ı beklemek daha mantıklı geliyor. Omuzumda hissettiğim el ile irkilerek gözlerimi açtım, Baran karşımda ve gayet rahattı.
"Gelen kim?" Diye sordum, dakikalar sonra konuştuğum için sesim pürüzlü çıkmıştı.
"Doğu, gelmesi gereken bir kaç eşyamız vardı onları getirdi." Sonunda rahat bir nefes aldım ve kollarımı beline sararak başımı göğsüne yasladım.
"Çok korktum Baran, eğer bizi bulsaydı yapacaklarını tahmin bile edemiyorum." Aras'ı tanımıyorum ve şu an-a kadar yaptıklarına bakılırsa ondan her şeyi beklerim. Umarım bizi asla bulamaz ve umudunu kaybedersin.
"Biliyorum Berfu'm, gözlerindeki korkuyu ömürün boyu taşımana izin veremem, bunun yüküyle yaşayamam. Seni bir daha o hâlde görmeye katlanamam ben, lütfen iyi ol güneş gözlüm. Bana, bize izin verdiğin için sana teşekkür ederim sevgilim." Dediğinde başımın üzerinde derin nefesler alıyordu, kokumu soğuduğunu anladım.
"Üzgünüm sevgilim, biraz zor olucak ama alışacağım." Diyerek daha sıkı sarıldım. "Doğu ne getirdi?" Diye sordum aklıma gelenlerle geri çekildiğimde Baran da yanıma oturdu.
"Senin bana getirdiğin anılarımızı ve Boran abi ile annem bir şey göndermiş." Evinin önüne giderek kapıdan bırakıp döndüğüm anılarımız, yıllarımız, sevgimiz ve mutluluğumuzdu onlar, buna sevinmiştim ama Boran abimle Baran'ın annesinin ne gönderdiğini merak ediyorum.
"Ne gönderdiler ki? Tamam abimi anlarım ama annen?" Baran benim haklı olduğumu anlayarak başını sağladığında, onunda merak ettiğini anlamıştım.
"Bilmiyorum, getireyim bakalım." Diyerek gelenleri almaya gitti. Elinde iki büyük kutu ve iki zarfla geri döndüğünde elindekileri kucağıma bırakıp Boran abimin kendisine yazdığı zarfı açtı ve içindeki kağıdı çıkardı. Ben merakla onu izliyordum çünkü Boran abimin ne yazdığını şimdi daha çok merak etmiştim.
"Ben de okuyacağım Baran." Elindeki kağıttan başını kaldırdı ve bana kısa bir bakış atarak bakışlarını tekrar kâğıda çevirdi. Her ne yazıyorsa kaşları çatılmış ve sinirlenmişti. Okuması bittiğinde kağıdı katlayarak cebine koydu ve hızla telefonunu çıkarttı.
"Telefonun nerede Berfu?" Neye sinirlenmişti bu kadar ve telefonumu ne yapacaktı?
"Bir sorun mu var? Ne yazıyordu o kâğıtta Baran?" Diye sordum merakla, Baran ise hâlâ telaşla telefonumu arıyordu.
"Berfu'm telefonun nerede?" Israrla sorusunu tekrarlayınca arka cebimden telefonumu çıkartarak ona uzattım. Telefonum kapalıydı, ne olur ne olmaz diye açmamıştım ve açtığımda gelecek olan bildirimler beni ürkütüyordu. Baran telefonun kapalı olduğundan emin olduğunda kendi telefonundan da birisine mesaj atarak kapatmıştı.
Baran önce kendi telefonunu yere atarak parçalarına ayırdığında çıkan sesle bir adım geri çıktım. Hemen ardından benim telefonum da parçalanarak onun telefonunun yanında yerini almıştı. Baran derin bir nefes alarak telefonların içinde ki hatları alarak onlarıda kırdı.
Ben şaşkınlık ve korkuyla onu izlerken sonunda bana dönmüştü ve sıkıntılı bir nefes almıştı, gözlerinde gördüğüm endişe duygusuyla sormadan anlatmasını bekledim.
"Aras denen şerefsiz telefonunun sinyalini takip ediyormuş.... sıkıntıyla şakağını ovalamaya başladı.. Ya ben anlamıyorum neden siktir olup gitmek varken peşine düşüyor? Neden rahat bırakmıyor?" Sinirle yanındaki sandalyeyi ittiğinde o da yere düşmüştü. "Ben sana yapacağımı bilirdim Aras ağa, bilirdim ama dua et arada Hasan amca var. Tanımıyor bile seni, tanımıyor ve peşini de bırakmıyor şu an bu siktiğimin ülkesinde her yerde bizi arıyorlar ve ben buna da engel olamıyorum. Her an bulabilir ama yok bu defa izin vermeyeceğim, bir kez daha yaşamayacağım o acıyı... gözlerimin içine bakarak başını iki yana salladı.. Eğer seni benden alırlarsa ben bu defa ölürüm buna asla izin vermeyeceğim!" Diyerek koşar adımlarla yukarı çıktığında gözümden akan yaşlarla koltuğa oturdum.
Ne yapıcaktım, bir daha aynı şeylere hatta daha kötüsüne dayanamazdım. O kadar yüreğim kaldığına emin değilim, Aras ile geçirdiğim bir kaç gün Baranla aramızda olan sorunlar sayesindeydi, eğer Baranla ayrılmasaydık Aras'a asla katlanamazdım içinde bulunduğum psikoloji hiçlikti kendimden vazgeçmiştim ben ama şimdi. Şu an yanımda sevdiğim varken o adamın yanına tekrar gidemem, bu kadarı bana bile fazla.
Baran'a olan sevgimin adı benim için aşk, insan aşık olduğu adamdan nasıl vazgeçebilir ki!. Dahası ona olan özlemim hâlâ dinmemişken, ondan bir kez daha ayrılamam..
Baran'ın annesi Hezal-(Xezal), hanımın gönderdiği zarfı açtım ve içindeki kağıdı açarak okumaya başladım.
('Oğlum, kızmayın bana bilirim seversin ama etmeyesin, perişan oldum dönüp gelesin memleketine Baran'ım.
Berfu'yu her zaman kendi kızım gibi çok severdim, siz yanıma gelip de biz birbirimize sevdalandık dediğinizde en az sizin kadar bende sevindim. Senin gözlerinde gördüm ben sevadayı oğul, inandım, Berfu kızım da seni severdi bilirim. Sen isteme gecesi olanları neden yaptığını anlatmasanda ben hissettim oğul, sen sevdiğini yarı yolda bırakmazsın vardır bir sebebi. Sizden çok ben dua ettim kavuşmanıza ama olmadı, kaderiniz bir yazılmamış, olamayacak duaya amin diyormuşuz, zorlamanın anlamı yoktur.
Bana bir evlat acısı daha yaşatmayasın Baran'ım, Berfu kızımı da umutlandırmayasın boşuna, siz ne kadar kaçarsanız kaçın bulacaklar yavrum, yakmayasın yüreğimi, ateş düşürmeyesin ocağımıza.
Hanginiz okursunuz bilmem ama yapmayın bunu bize, beni anneniz olarak görüyorsanız dönün gelin. Baban çok kötü oğlum. Bizi düşünmüyorsan kardeşini düşün, eğer sana bir şey olursa ona ne olacak?
Olamayacak oldu Mirza bir hata yaptı Berfu kızım yandı, sen de kendini atma o ateşe. Aras ağa Ülkeyi ayağa kaldırıyor bulacak sizi. Berfu'nun ailesi perişan halde anası ağlamaktan hastalancak diye korkuyoruz. Vazgeçmeyecek oğlum, bulacak sizi eğer olur da bulamazsa da bizi düşünmeden kaç ve sevdana sahip çık oğlum, hayatta kalın birbirinizin elinden tutun o bize yeter. Dualarım sizinle, umarım başarabilirsiniz.
Zemher Xezal Kozan.')
Titreyen ellerimle kağıdı tekrardan katlayarak zarfın içine yerleştirdim, ailemi düşünmeden çıktım bu yola ve zaten bunu ben istememiştim. Babam ve abim sayesinde şu an burada ve birlikteyiz. Annem ne kadar kötü olsada babam onunda yanında olduğu için rahatım ama Baran'ın kardeşi, o zaten çok hassas bir çocuktu.
Gülperi, adı gibi kendiside çok güzeldi. Açık kahve saçları ve deniz mavisi gözleri vardı. Gülperi daha üç yaşındayken otizimli olduğunu öğrenmişlerdi, çok hassas ve iyi kalpli bir çocuktu. Baran'ı ise en az benim Boran abimi sevdiğim kadar sevdiğini görebiliyordum.
Gülperi kimseyle kolay kolay temasda bulunamayan, yaşına rağmen çok az kelime kullanan, yaşıtlarıyla bağ kurmayan, insanlardan daha çok cansız varlıklara özen gösteren, hareketsiz, acıya ve tehlikeye karşı duyarsız, oyunlarını normal çocukar gibi hayal kurarak oynamayan, göz temasından kaçınan genelde iç dünyasında yaşayan bir çocuk.
Yanından asla ayırmadığı belirli oyuncakları ve belirli kuralları var, asla geçilmemesi gereken sınırları onun kırmızı çizgisiydi. Onunla bağ kurabilen sadece annesi, babası, Baran ve benim. Beni sevmesi ve benimle bağ kurmasına çok mutlu oluyorum, ne kadar zor alışsada sonunda onun güvenini kazanabilmiştim, bunda Baran'ın bana olan sevgisi ve ilgisi de onu çok etkilemişti. Baran sayesinde kendisine zarar vermeyeceğime ikna olmuştu.
Baran elinde çanta ve benim hırkamla aşşağı indiğinde hızla yanıma geldi, ayağa kalkarak şaşkın gözlerle ona bakmaya başladım. "Baran, sen iyimisin canım, ne yapıyorsun anlamıyorum gerçekten!." Bu kadar duygu karışıklığı çok fazla degilmiydi? Korku, şaşkınlık, obsesesif düşünceler, ruh halim gerçekten çok sık değişiyordu.
"İyi değilim Berfu'm iyi olmam için tek sebebim senin iyi olman ama ben bunu bile başaramıyorum ben sevdiğim kadını mutlu edemeyecek kadar kötü birisimiyim gerçekten?" Söyledikleri kalbimi parçalarına ayırıyordu, benim sevdiğim asla kötü birisi değilken, benim gözümde dünyanın en iyi insanıyken nasıl düşünebilirdi bütün bunları.
"Baran, sen bunları nasıl düşünürsün. Be-" devam etmeme izin vermedi.
"Seni koruyamamak, senin canının yanmasına neden olmak, senin bu hale gelmene neden olmam bile beni kötü birisi yapar Berfu'm. Sakın bana yanlış düşünüyorsun gibi kelimeler kullanma şu an sadece bir defa daha senden bana güvenmeni isteyeceğim, gitmemiz gerekiyor güneş gözlüm." Konuştuğu sırada getirdiği hırkayı bana giydiriyordu.
"Sana güvenim sonsuz sevgilim, bunu bildiğin halde sormana bile gerek yok ama annenin gönderdiğini de okumalısın ve kararını ondan sonra vermelisin." Diyerek zarfı ona uzattım, bunları bilmek ve okumak en çok onun hakkıydı ve ben pişman olmasını asla istemiyorum.
Zarfı elimden aldı ve içindeki kağıdı çıkarttı. Okuduğu her satırda kaşları daha çok çatılmıştı. Biliyordum zaten bunun olacağını, Gülperi onun için o kadar değerliydi ki canını bile verirdi. Elindeki kağıdı katlayarak onu da cebine sıkıştırdı ve elimden tutarak arka bahçeye doğru yürümeye başladı.
"Baran, durmalıyız artık. Gülperi iyi değil sen olayın ciddiyetini anlamıyorsun galiba ama sandığından daha tehlikeli bir durumdayız." Söylediklerimi umursamadan hızlı adımlarla yürümeye devam ediyordu, bende peşinden gidiyordum. "Baran!" Diye biraz sesimi yüksektim, belki duyar diye ve öylede oldu.
Durmadı ama cevap verdi. "Berfu'm sedece sus ve hızlı ol güneşim, bende farkındayım her şeyin ama onun için bir şey yapamam annem ve babam yanında, için rahat olsun sevgilim. Seni seviyorum güneşim, ömrümün sonuna kadar sadece sana bu iki kelimeyi söylemek isterdim." Sesindeki korkunun nedeni belliydi zaten, kaybetme korkusu.
Arka bahçenin kapısından çıktığımızda ormanın içine doğru koşmaya başlamıştık, Baran arada bana bakıyordu ve elimi bırakmadan hızla yürümeye devam ediyordu, adımları bana göre hızlı olduğundan ben koşuyordum. Nereye gittiğimizi bilmeden sadece kendimi ona bırakmıştım bazen sorgulamamak en iyi seçenek olabiliyordu.
Ne kadar süredir koştuğumuzu bilmiyorum ama gerçekten çok yorulduğumu hissediyorum. Baran'ın elini sıktım ve koşmayı bıraktım, bana bu kadar koşmak yasaktı ve o bunu unutmuş gibiydi.
"Ba- Baran ben çok yoruldum, nefesimin kesilmesine çok az kaldı." Elimi boynuma götürdüm ve hırkanın önünü açarak derin bir nefes aldım.
"İyimisin güneşim? Ben unuttum sevgilim özür dilerim, iyimisin?" Telaşla çantadan su çıkartırken ben biraz daha iyiydim, başımı salladığımda suyu içmem için dudaklarıma uzattı ve içemem yardımcı oldu. Sonunda biraz rahat nefes alabilmiştim.
"İyiyim Baran, sorun yok gidebiliriz." İyi olduğuma inandığında suyu tekrardan çantaya bıraktı ve beni kolları arasına alarak arkamızdaki ağaca yaslandı.
"Dinlen biraz Berfu'm, çok yolumuz kalmadı zaten." Dediğinde çenesi başımın üzerindeydi, sakalları battığı için dayanamayıp kıkırdadım.
"Ne oldu?" Çenesini biraz daha sürdüğünde daha çok gülmüştüm.
"Baran yapma lütfen." Bilerek yaptığını biliyorum, aslında beni güldürmek istiyordu. Elleri karnıma ulaştığında aniden bağırdım. "Sakın Baran, yapma bak kötü olur!" Diye onu uyarmaya çalıştım ama umursamadan ellerini hareket ettirmeye başladı. Bir yandan gülüyordum bir yandan ise onu itmek için çaba sarf ediyordum, bir eli hâlâ karnımın üzerinde durmazken onu durdurmaya çalıştığım ellerimi tek eliyle tutarak başımın üstünde sabitledi.
"Ba- Baraan dur, dur artık dayanamıyorum." Elini çekti ve derin bir nefes aldığımda kaldığı yerden devam etti. "Dur be adam, yoruldum." Dediğim sırada onu itmeyi başardım. Sırtı tekrar ağaca yaslandığında gülerek kalktım ve bacaklarımı iki yana açarak kucağına oturdum. "Neden söz dinlemiyorsun, konuşmuyorda gıcık." Gülerek başını iki yana salladı ve bir eliyle önüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Rahat dur Berfu'm." Neyi kastettiğini anladım ama umursamadan kucağına biraz daha yerleştim. "Berfu Zoydan seni uyarıyorum şu an zamanı değil!" Onun bana yaptığını ona misliyle ödeteceğimi bilmesi gerekiyordu. Onu umursamadan dudaklarımı boynuna sürttüm ve küçük öpücükler bırakarak kokusunu içime çektim, kulağının alt kısmına dilimi deydirdiğimde kısık sesle inleyerek ellerini belime bastırdı. "Berfu dur yoksa sonun gerçekten hiç iyi olmayacak kadın dur!" Sesi acı çekiyormuş gibi çıkıyordu.
Baran'ı duymazdan gelerek boynunu geçerek köprücük kemiğine yaklaştım ve küçük öpücüklerin ardından boynunu ısırdım, Baran son noktasına gelmiş gibi erkeksi bir hırıltıyla beni kucağına alarak kalktı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı, küçük bir kahkaha attım ve kollarımı boynuna iyice dolayarak işime devam ettim. "Ne oldu Baran Kozan, çabuk etkilendin bakıyorum. Boynunu bir kez daha ısırdım. Nereye gidiyoruz?" Nefesimi bilerek kulağının alt kısmına üfledim, bunun onu etkilediğini biliyorum.
"Berfu'm rahat dur biraz, yoksa beklemeyeceğim!" Uyarı dolu sesiyle başımı göğsüne yasladım ve kokusunun huzuruyla gözlerimi kapattım. "Boşuna uyumaya çalışma bu kez yemem bu numaralarını!" Başımı salladım ve gözlerimi açarak alttan alttan onu izlemeye devam ettim.
Kusursuz yüz hatları, sivri çenesi, estetik gibi duran burnu, kalın dudakları ve benim içinde sonsuzluğa ulaştığım yeşil gözleri. Esmer tenine ve siyah saçlarına karşı parlıyordu yeşilleri. İnsan sevince kusurlarını görmüyormuş ben Baran da kusur bulamıyorum. Oysaki her insanın göremediğimiz kusurları vardı.
Baran durduğunda nereye geldiğimize bakmak için kucağından inmek istedim, bu kez kendimi baş aşağı omzunda bulduğumda gülerek sırtına vurdum. "Korkuttun beni, düşebilirdim!" Dedim ama baran beni umursamadan kapıyı açarak içeriye girdi. Sonunda beni indirdiğinde dengemi sağlamam için bir süre ellerini çekmedi.
Etrafımda dönerek nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım, kapının önünde iki merdiven vardı ve biraz ileriye gittiğimde salon vardı. İki kişilik iki tane berjer ve orta sehpa vardı. Berjerlerin karşısında ise şömine ve tv vardı. Yukarı doğru uzanan merdivenler kapının karşısındaydı, yüksek olasılıkla yatak odasına çıkıyordu. Merdiveni geçerek ilerledim ve mutfağı gördüm, amerikan tarzında ama oldukça modern bir mutfağa benziyor.
Ev kullanılmıyordu sanırım ama hâlâ temizdi. Temizliği düzenli yapılıyor olmalıydı.
"Baran, kimin evindeyiz?" Diye sordum ama yüzüne bakmadım. Ormanda yaptıklarımı hafızasından nasıl silebilirim bilmiyorum, ama unutması gerekiyor. Elini omuzuma bastırdı ve beni kendisine çevirdi. Akılsızmısın kızım sen? Başka derdin yok gibi neden uğraştın adamla çok merak ediyorum?
"Arkadaşımın eviydi, bir kaç gün bizi idare edecektir. İzimizi tamamen kaybetmesi ve umudunu yitirmesi gerekiyor." Dediğinde sesi hâlâ düşünceleydi. "Asla bulamayacak bizi." Her bir kelimesi ona daha çok inanmama neden olsada, beynim asla inanmıyor.
"Sana inanıyorum Baran'ım ama içimde bir korku var, beynim susmuyor." Yüzümü elleri arasına aldı ve anlını anlıma yasladı, gözlerine ve tenine bu kadar yakın olmak içimde tarifi eşsiz duygular yaratıyor.
"Biz beraber olduğumuz sürece kimse bizi ayıramaz güneş gözlüm, korkarsan elimi tutarsın, geçmezse yıllar önce olduğu gibi oyun oynarız." Dediğinde gülümseyerek elleri arasındaki başımı salladım.
"Gerçekler ne olacak peki Baran, neden bir gün önce değil de o gece geldin? Neden geç kaldın bize? Bak evliyim ben hem de o adamla, geleceğini bilseydim izin vermezdim o nikaha, bir gün daha ertelerdim. Neden geliyor bütün bunlar başımıza hiç düşündünmü? Söz günü olanları bana hâlâ anlatmadın ve benden sadece sana güvenmemi istedin. Ben zaten sana güveniyorum sadece kalbimi kırdın, beni bıraktığında neler hissettiğimi bilemezsin. Mirza abim ne kadar suçluysa sende o kadar suçlusun." Gözlerimden akan yaşları umursamıyordum, artık onlarada alıştım.
"Ağlama Berfu lütfen ağlama artık." Sesi yalvarıyor gibi çıkmıştı; ağlamam ona acı veriyordu.
"O gece ağlamam sana pek etki etmiyordu, arkandan koşarken düştüm ve dizlerim ne kadar ağrıdı biliyormusun? Şimdi kıyamadığın göz yaşlarım o gün umrunda bile değildi Baran. Hatırladıkça paramparça oluyorum dayanamıyorum, sana hesap sormak istiyorum ama yapamıyorum." Üzerinden ne kadar vakit geçerse geçsin asla unutmayacağım.
"Telafisi olmayan şeyler yaptım, seni asla bırakmamam gerekiyordu ama mecbur kaldım Berfu'm. Baban ve Boran abime anlattım herşeyi yoksa seni kaçıramazdım o evden. Sana da anlatacağım elbet ama biraz daha zaman ver bana meleğim, lütfen." Baş parmağı durmadan akan göz yaşlarımı siliyordu. "Ben senin için ölmeyi göze almışken beni sadece senin canının yanması korkutabilir." Dediğinde başımı göğsüne yasladım ve kokusunu içime çektim.
Ağlamam durmuştu ve yerini kesik iç çekişlere bırakmıştı, bazen ağlamak iyi gelebiliyor. Ne kadar katı olursan ol, ağlamak insanın ruhunu temizliyor. Katı bir insan sanılanın aksine her an parçalanmaya müsaittir bir tabak yere düştüğünde parçalarına ayrılır ve bir daha toparlanması mümkün değildir katı insanlar da böyledir, bir defa düştüğünde bir daha toparlayamayabilir.
Hepimiz birer insanız ve içimizde taşıdığımız ruhlarımız bize emanet edilen en değerli arkadaşımız, bizi son anımıza kadar terk etmeyecek sadece ruhumuz var.
İçimizde biriktirdiklerimiz ruhumuza yük, biriktirmediklerimiz insanlara yük oluyor. Ruhumuz yerine canımızı yakan insanlara yük olmak en iyi seçenek olmalı.
Ağlayarak ruhumuzu temizliyoruz ve geriye sadece üzerindeki yükü atmak kalıyor. Onu da yapacağım, onun da zamanı gelecek ve ben en yakın arkadaşımın yükünü kaldıracağım.
"Baran." Dediğimde boynuma yakın duran dudaklarını araladı.
"Meleğim, emret." Yavaş gel be adam bu da kalp. İşte benim mutluluk sebebim, uzun zamandır bu adam.
"Film izleyelim mi?" Bu soruyu düşünmemiştim, içimden geçeni düşünmeden onunla rahatça paylaşabilmek çok güzel bir duygu.
"Bence daha güzel bir şey yapabiliriz." Sesindeki muzır tonlamayla neyi ima ettiğini rahatlıkla anlamıştım.
"Saçmalama Baran!." Omzundan iterek kollarının arasından ayrıldım, iki adım geriye doğru atarak aramıza mesafe koydum ve sinirle yüzüne baktım.
"Neden ormanda gayet rahattın Berfu hanım, ne oldu?" Diye sorduğunda tek kaşını kaldırmıştı ve gülüyordu. Bana doğru bi adım attığında bir adım geriye attım.
"Baran gelme, kötü olur!" Alayla başını iki yana salladı ve büyük adımlarla bana yaklaşmaya başladı attığı her adımda ondan çok daha hızlı olmaya çalışıyordum. "Baran saçmalıyorsun sevgilim, kendine gelirmisin?" Söylediklerimi umursamadan gözlerimin içine bakarak yaklaşmaya devam ediyordu.
"Ne oldu Berfu Zoydan, korktun sanırım." Geriye doğru giderken sonunda sırtım duvara çarptığında yolun sonuna geldiğimi anlayarak yutkundum.
"Kim ben mi? Bir de senden mi korkmuşum?" Sesim arada titremeseydi inanacağına emindim! Baran son bir adımda iyice bana yaklaşınca aramızda hiç mesafe bırakmadı.
"Evet sen Berfu Zoydan." Bir elini belime yerleştirdi ve diğer eliyle önde duran saçlarımı arkaya attı. "Elimin altında küçük bir tavşandan farkın yok." Tavşan ne alaka onu anlamadım. Şu an mantıklı düşünemiyorum, o bu kadar yakınımdayken bu her zaman imkansız oluyor.
"Baran, sadece sana şaka yapmak istemiştim sevgilim. Sen benimle oynadığın içindi, ödeşmiştik." Dediğimde yakınlığından nefes alışlarım hızlanmıştı ve hızla kalkıp inen göğsüm onun göğsüne çarpıyordu.
"Ben ödeştiğimizi hatırlamıyorum Berfu'm, bu günlerde çok unutkan olmaya başladım sanırım, ama artık senden almam gereken küçük bir intikamım var izninle." İtiraz etmeme fırsat bırakmadan dudaklarıma kapandığında ne kadar itsemde gücüm yetmedi ve beni de etkisi altına almayı başardı.
Çok geçmeden istediği karşılığı almıştı benden. Alt dudağımı ısırdığında canım acıdığı için tırnağımı omzuna batırdım, umursamazca devam etti ve hareketleri oldukça sertti. Sonunda nefessiz kalarak ayrıldığımız da parlayan gözleri mutluluğu, huzuru, aşkı ve tutkuyu taşıyordu.
Tekrardan yaklaşmaya başladığında omzundan ittim. "Yeter Baran, ah.. dudaklarım sızlıyor senin sayende!" Dediğimde arsızca gülerek dudaklarını anlıma bastırdı.
"Kıyamam sevgilime." Dediğinde umursamaz tavrına karşı kaşlarımı çattım. "Aldın mı intikamını Baran ağa?" diye sordum.
"Aldım hanımağam, bir sonrakinde bu kadar kolay kurtulamayacağına emin olabilirsin." Dediğinde omzuna vurarak berjerlerden birisine oturdum.
"Şu kelimeyi kullanma Baran ve uzun bir süre dudaklarımdan uzak dur senin yüzünden acıyor." Yanıma oturdu ve yüzümü kendisine çevirerek baş parmağını alt dudağıma sürdüğünde acıyla inledim. "Dur Baran."
"Gerçekten şişecek hatta artırıyorum krem sürmeliyiz." Diyerek yanımdan kalktı, bir kaç dakika içinde elinde krem ile yanıma gelmişti. "Neden rahat durmazsın ki! Üzgünüm meleğim ama bence güzel bir eser çıktı ortaya." Arsızca konuşmaya devam ederken dudağıma kremi sürüyordu.
"Hayvasın sen, benim suçum yok olan bana oldu." Kremi sehpanın üzerine bıraktı ve kolunu omuzuma koyarak başımı göğsüne yasladı.
"Şşt.. çok konuşma, daha hızlı iyi olur. Film izleyelim biraz da." Aynı onun gibi rahat bir tavırla açtığı filmi izlemeye başladım. Saçlarımın arasında dolaşan elleri uykumu getiriyordu ama film heyecanla devam ettiği için sonunu merak ediyorum.
"Baran, elini saçlarımdan çekermisin uykumu getiriyorsun." Biraz daha böyle devam ederse uyumam an meselesi!
"Uyu güneşim, ben de seni odamıza kadar taşırım." Dediğinde başımı kaldırdım ve berjerin diğer ucuna oturdum.
"Filmin sonunu merak ediyorum ve galiba acıktım, uyumak istemiyorum." Diyerek kendimi açıkladım ama Baran tek kaşı havada beni izliyordu. "Sakın bak, aklımdan geçeni yaparsan bu defa seni gerçekten döverim!" Diyerek tehdit ettim döverdim evet yapardım yani umarım..
"Bir de tehdit ediyorsun öyle mi?" Sesinden hiç güzel enerji alamadım hemen değiştirmesi gerekiyor.
"Baran ba-" Ayağımdan tutarak beni berjere yatırdığında konuşamadan çığlık attım. "Ne yapıyorsun Baran ya!" Sonunda beni sinirlendirmeyi başarmıştı, filmi de izleyemedim. Tek derdin bu mu gerçekten? Adam üzerinde şu an hatırlatmak isterim. Sende zaten ancak böyle anlarda çık içimden!.
"Nasıl başa çıkacağım seninle kadın, beni deli ediyorsun ve artık senden uzak kalmak istemiyorum. Seni seviyorum Berfu Zoydan ve artık rahat durmak istemiyorum, seni istiyorum, güneş gözlerinde kaybolmak istiyorum ve artık kokuna karışmak istiyorum." Söyledikleriyle yanaklarım yanmaya başladı ve gözlerine daha fazla bakamadım. "Çekme gözlerini benden, bak gözlerime. Onları benden esirgemeye hakkın yok." Tekrar gözlerine baktığımda yeşilin en koyu tonunu gözlerinde görmek beni mest etmişti.
"Ben de seni seviyorum Baran." Sağ elimi yanağına koyduğumda hafif belirgin sakallarının arasına dudaklarımı bastırdım. "Beni kendine nasıl bu kadar aşık ettin, nasıl bu kadar bağlandım sana inan bende bilmiyorum. Ben, Berfu onu terk eden bir insanı bir özürüyle affedeceğim. Doğru söyle bana ilaç falan vermiyorsun değil mi?" Gülerek başını iki yana salladı, bir eliyle saçlarımı okşuyordu.
"Bir bakışım yeterli sanırım, sonuçta benden yakışıklısını da bulamazsın elbet affedecektin." Egolu ayı, evet kesinlikle bu iki kelime tam Baran'a göre.
"Az yer bırak be adam egondan küçücük kaldım burada." Dediğimde küçük bir kahkaha attı, gülüşünü ömrümün sonuna kadar izleyebilirim. Sanırım pişman değilim ve o yanımda olduğu sürece olmayacağım da.
Kokusu, saçları, elleri, dudakları ve beni içine çeken gözleri, ondan ayrılmam benim ruhumun ölümü demek. Biz son nefesimizi birbirimizin kolları arasında vermeye yemin ettik yaşarken, nefes alırken ayrılık bizim aklımızda dahi olamaz.
Nasıl anlatılır bilmiyorum ama eminim hepiniz anlıyorsunuz zaten. O olmadan yaşayamam, ben olmadan yaşayamaz. Elime bir silah alıp kendimi vursam onun yokluğunda çektiğim acı kadar canım yanmaz.
Bir insan gelir ve karanlığına ışık olur, yıllardır aradığın eksik yanın tamamlanır. Ben Baran ile tamamladım onun ışığı benim karanlığımı aydınlattı kokusu huzurum oldu, kolları yuvam oldu, ruhum ruhuna karıştı ve artık onları istesekde ayıramayız, siz de bir gün bulucaksınız birisini ve o an tamamlandığınızı hissedeceksiniz, işte o an her şeyden değerli olacak o insan belki sen onunla tekrardan çocuk olacaksın. Gözlerine her baktığında kendini göreceksin, her sarıldığında hızlanan kalp atışlarını duyacaksın, onun elinden tuttuğunda dünyanın en güçlü insanı gibi hissedeceksin. Eminim birgün sende doğru insanı bulacaksın.
"Baran'ım" göğsümde duran başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.
"Buyur meleğim, emret güneş gözlüm." Dediğinde bir elimle saçlarını karıştırdım.
"Sen böyle söylediğin zaman ne söyleyeceğimi unutuyorum ama ben." Nazlanarak konuştuğumda dudağının bir kenarı kıvrıldı.
"Zanibim mirin heye taliye disa eze jite hezbikim." İşte bunu bende beklemiyordum. "Ez ji te hez dikim evîna min." Dediğinde hayranlıkla bakıyordum gözlerine.
"Ez jî ji te hezdikim." Diyerek kollarımı boynuna sardım. Bazen bu adamı hak edecek ne yaptım diye düşünüyorum. "Ben acıktım ama akşam oldu bence artık yemeğimizi yiyip uyumalıyız." Uykuya direnemiyorum ve şu an yemeği yemeden uyuyabilirim ama Baran buna izin vermeyecektir.
"Uykun geldi yine değil mi?" Sesindeki muzır tona karşı gülerek başımı salladım.
"Evet, uyusam izin vermezsin o yüzden bir an önce yemeğimizi yiyelim, aslında ben aç değilim zaten dudağım da ağrıyor sen ye ben uyuyacağım." Sadece uyumak için acıktım dediğimi bildiği için üzerimden kalktı ve elimi tutarak benide kaldırdı.
"Olmaz Berfu'm, yemeğini ye sonra uyursun gel bakalım." Elimi bırakmadı ve benide mutfağa götürdü. Biraz naz yapsam ne olur ki?
"Baran" diyerek bana dönmesini sağladım.
"Berfu'm" gülerek isimimi söylediğinde zaten asıl amacımı anlamıştı.
"Ben uyusam da sonra uyandığımda yesek, bak zaten dudağım da ağrıyor senin yüzünden." Tamam bence inanır, inanması gerekiyor.
"Uyu güneşim, hatta gel birlikte uyuyalım olur mu?" Bundan iyisi olmaz bence.
"Olur sevgilim neden olmasın, istersen sen bir şeyler atıştır sonra gelirsin." Ben sadece uykum olduğundan yemeği bahane olarak sunmuştum, yoksa sonu hiç iyiye gitmiyordu ama Baran yemeğini yiyebilirdi.
"Yok Berfu'm bende aç değilim, gel hadi dinlenedim biraz." Dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Bir anda kendimi Baran'ın kollarında bulduğumda küçük bir şok yaşadım ama buna zaten alışkındım, adam beni kucağında taşımazsa rahat etmiyor.
"Ne zaman yürüyebildiğimi anlayacaksın Baran." Diyerek kollarımı iyice boynun sardım.
"İnanmayacağım, çünkü sen her zaman benim gözümde küçük bir bebek olarak kalıcaksın." Ciddiymidi, şu an onu hatırlamış olamaz değilmi? Ne olur hatırlamasın..
"Aslında tam zamanında yürümeye başladım, boyumda yeterince uzun." Sesim biraz kısık çıkmıştı Baran sesli bir kahkaha attığında hatırladığını anlamıştım.
"Normal çocukar bir yaşında adım atmaya başlar ve iki yaşında tamamen yürürler diye biliyorum. Doğru sen üç yaşında kendin yürümeye başlamıştın, bir buçuk yıl Boran abi ve baban taşımış seni, nasıl bir inatsa yürümemişsin." Utancımdan kucağında küçücük kaldığımı hissettim. Boran abime bunun hesabını soracağım.
"Tam olarak öyle olmamış o." Bir şeyler mırıldandım ama Baran bir kahkaha daha attığında sustum. Odanın kapısını kapattığında birlikte yatağa uzanmıştık.
"Tam da öyle oldu Berfu'm hiç konuşma, fotoğrafların bile var bir gün resmen iki saat ağlamışsın yürümemek için." Yani sonuçta çocuktum o zamanlar bence normal bir şeydi.
"Sen nereden gördün o fotoğraflarımı?" Şu an bunu daha çok merak etmiştim, Baran'ın öylece bulmasına elbette inanmayacağım.
"Hmm.. Bir gün size gelmiştim hatta sen börek yapmak istemiştin ama yapamamıştın." Öylesine kötü bir günü unutmam elbette mümkün değildi. Baran gülerek bir elini saçlarımın arasında gezdirmeye başlamıştı. "O gün annen gösterdi. Tabiki benim dikkatimi çeken abinin değilde başka bir çocuğun kucağında olmandı. Abinin arkadaşıymış, koala gibi sarılmıştın birde." O halimi kıskanıyor olamaz değil mi?
"Baran" dediğimde beni duymadı ama kaşları çatıktı. "Baran'ım, sevgilim." Elimi omzuna koyduğumda ancak kendisine gelebilmişti.
"Meleğim, Berfu'm" gülerek başımı iki yana salladım.
"Sen az önce beni abimin arkadaşından mı kıskandın?" Gözlerini gözlerime sabitleyerek bakmaya başladığında kıskandığını zaten anlamıştım ama bu bakışları çok farklıydı. Fırtına etkisi yaratıyordu içimde, sürekli içinde kaybolmamı sağlıyordu. "Sana daha çok aşık olamam için çalışıyorsan çok uğraşmana gerek yok sevgilim, zaten her bakışın da sana daha çok aşık oluyorum." Baran gözlerime bakarak derin bir iç çekti, gözleri yeşilin en koyu haline bürünmüştü yine.
"Ah Berfu, şu an bana ne yaptığını bir bilsen. Seni seviyorum, sana aşığım ve sadece senin olmak istiyorum, hakkettik bence sevgilim izin ver aile olalım artık." Gözlerimi kapattım, olanların zihnimde toplanması çok sürmedi.
Yasaktık biz birbirimize, çaresizce birbirimizin olmak istiyorduk sadece ama bu bile bize çok görülmüştü. Ben istemezmiyim sadece sevdiğim adama ait olmayı, onunla aile olmayı, onunla yuva kurmayı. Benim çocukluğum olan ve ölene kadar seveceğim tek adam oyken, ondan uzak olmak çaresiz ve berbat hissettiriyor.
"Sana olan aşkımı sorgulamayazsın Baran bey bu yüzden seni seviyorum dememe gerek yok diye düşünüyorum." Küçük bir kahkaha atarak omzuma dudaklarını bastırdı.
"Ne haddime güneş gözlüm, gözlerin haykırıyor her şeyi. Çok temizsin ama çok da katısın meleğim. En büyük korkularımdan birisi bir gün dağılman ve o an yanında olamamak. Ama bir o kadar da güçlüsün ya, işte bu yüzden sana hayranım." Gülerek başımı iki yana salladım.
"Hiç değişme, benden hiç gitme olurmu? Her zaman benimle kal ve sadece benim ol. Pişman olmadığım ve olmayacağım tek kararımsın Baran Kozan." Ben bile kendinden beklemediğim bir şey yaptım, Baran'ın dudaklarına kapandım. Evet bunu o değil ilk kez ben yaptım. Her şeyin bir ilki olur Berfu sakin olurmusun? Söylemesi kolay tabii.
Baran ilk başta şaşırsa da sedece onu öpememe izin verdi ve yumuşak hareketlerle bana karşılık verdi, dudağım kanadığı için canımı yakmak istemiyordu. Nefesimin sınırlarına kadar direndim, Baran'ın bir eli belimin aşağısına inerken hızla elini tuttum ve dudaklarından ayrıldım.
"O kadar ileri gidersen duramayız Baran'ım." Diye uyardım, sadece küçük bir öpücüktü sonuçta, ilerisi kalsındı.
"Neden Berfu'm korkuyormusun yoksa?" Muzır bir ses tonuyla sorduğu soru karşısında kaşlarım çatıldı.
"Ben mi korkuyorum bir de senden, rüyanda görsen inanma Baran ağa." Benim damarıma basarsan ben de geri durmam Baran ağa.
"Sen yine kaşınıyormusun, ben mi yanlış anlıyorum?" Gülerek omuz silktiğimde elleri karnıma ulaşmıştı.
"Sakın Baran!" Diye bağırdığımda elleri çoktan hareketlenmişti. Ellerinin altında kıvranırken gülmekten nefessiz kalacağımı hissettim. Gücüm yetmiyordu, elini tutmaya çalışıyordum ama bir eliyle iki elimi başımın üzerinde sabitleyince tamamen onun insafına kalmıştım. "BARAN du- dur ah, dur tamam lütfen." Nefes almam için elini çektiğinde hızlı hızlı derin nefesler almaya başladım. "İnsafsız, yeter çok yoruldum uyumak istiyorum artık." Dediğimde gülerek anlıma dudaklarını bastırdı, bedeninin yarısını üzerime bırakarak başını boynuma yerleştirdi.
"Benim uyumaktan daha güzel planlarım var sevgilim ama sen bir inat yanaşmıyorsun bile." Konuşurken sesi boğuk çıkıyordu ve dudakları sürekli olarak boynuma değiyordu.
Söylediklerini umursamadım ve bir elimi saçlarının arasına koyarak gözlerimi kapattım.
"İyi uykular."
Uykuya dalmadan önce son duyduğum Baran'ın sesi olmuştu. "İyi uykular meleğim."
❄❄❄
Gözlerimi açtığımda Baran hâlâ uyuyordu ve kollarıyla beni sımsıkı sarmıştı. Zor da olsa onu uyandırmadan yataktan kalkmayı başardım ve kısa bir duş alarak üzerimi giyindim.
Baran hâlâ uyuyordu. Açlığımı hissederek mutfağa indim ve yemek hazırlamaya başladım. Evde kalan kimse olmasada dolap yeni doldurulmuş gibiydi. Sanırım evin sahibi kısa süre önce buradaydı. Baran'ın ve benim sevdiğim yemekler ortak olduğu için çok düşünmeden dolapdan hazır olan köfteleri çıkarttım.
Evin sahibi her kimse mutfakta teknolojik eşya kullanmayı sevdiği kesindi. Ben de çok seviyorum yemek yapmaktan pek hoşlanmadığım için genel olarak Baran ile birlikte yapıyoruz ama bir defa olmak suretiyle tek yapabilirdim. Airfrey'e çok az miktarda yağ koyarak köftelerin kızarması için süresini ayarladım.
Salata için malzemeleri alarak yıkamaya başladım ve yıkadığım malzemeleri güzelce doğradım. Masayı hazırladım ve kızaran köfteleri tabaklara yerleştirerek masaya bıraktım. Son olarak salataya sos ayarlarken belimde hissettiğim ellerle irkilerek başımı arkaya çevirdim. Baran ellerini belime ve çenesini omzuma koymuş yeşil hareleriyle beni izliyordu. Rahat bir nefes alarak yanağına bir öpücük bırakarak işime döndüm.
"Günaydın sevgilim." Duş almış olmalıydı, ıslak saçları boynumu soğuk suyun aksine yakıyordu.
"Günüm şimdi aydı meleğim." Konuştuğu sırada boynumu kapatan kazağı biraz açtı ve derin bir nefes aldıktan sonra dudaklarını bastırarak geri çekildi.
"Yeni uyanmış olamazsın değilmi?" Diye sordum, çünkü yeni uyanmış olsaydı bu kadar kısa sürede duş alamazdı. Köfteler hazır olduğu için sadece 30 dakikada da her şeyi hazırlamıştım zaten.
"Senin yokluğunu hissetmem uzun sürmedi güzelim, sen mutfağa indiğinde ben de banyoya girdim yanına gelicektim ama vazgeçtim." Dediğinde hazır olan sosu salatanın üzerine döktüm ve onu da masaya bıraktım.
"İyi yaptın canım, gel hadi hazır her şey." Masaya oturduğumda Baran karşımdaki sandaliyeyi geçerek yanıma oturdu. "Ama ben oraya hazırladım Baran kalk burdan ve karşıma geç." O kadar hazırlığı boşuna yapmamıştım.
"Tamam güneş gözlüm kızma geçiyorum hemen." Gülümseyerek yanımdan kalkıp karşıma geçmesini izledim ve oturduğunda göz kırparak yemeye başladım. Sessizlikle geçen yemeğin ardından masayı birlikte toplayarak bulaşıkları dizmiştik. Baran bey bulduğu her fırsatta beni sıkıştırmış ve öpmüştü, ne kadar mutlu olsamda kızarak iş yaptığımı söylemiştim ama dinlemedi her zaman ki Baran'dı.
Bitiremediğimiz filmden vazgeçerek yeni bir film izlemeye başlamıştık ve artık sonlarına gelmişti. Bir netflix filmiydi ama heyecanlı geçmişti.
Gözlerimi Baran'a çevirdiğimde kalbimde bir sızı hissettim, neden bilmem ama içimde kötü bir his oluştu.
"Çok acımasızca değilmi?" Sorumla başını salladı. Filmde adam sevdiği kadını kendi elleriyle öldürüyordu!. Kız ona deli divane aşıkdı adam ise onu hırslarına kurban etmişti.
"Evet öyle. Bunun adı aşk değil tutku, birlikte oldular ve adam aslında aşık değildi, kız bunu aşk sandı. Adamın tek istediği onun bedeniyken kız gerçekten sevildiğini sandı." Haklı olduğunu bildiğim için konuşmadım ama adama nedensiz yere sinir oldum.
Baran'a sarıldığımda gözlerimi kapattım. "Güneş gözlüm, iyimisin?" Gülümseyerek başımı kaldırıp gözlerine baktım. Gözlerinde huzuru bulduğum sevgilim, ne çok isterdim sonsuzum olmanı. Son nefesimde elimi tutmanı. İçime çekeceğim son nefeste senin kokunu solumayı.
"İyiyim Baran'ım." Ona bunu söylememi çok seviyordu mutlu olması için her şeyimi verebilirim ama o sadece benim güldüğüm zamanlar da mutlu.
Herkesin bir geçmişi var acı veya tatlı, mutlu ya da yanlız. Onun geçmişi de acıydı ve sadece benimle mutlu olduğunun artık bende farkındaydım.
Gözleri sadece bana bakarken bu kadar parlak,
Sadece beni izlerken ışıldıyor yeşilleri.
"Hep iyi ol bebeğim, mutlu ol ve sadece benim ol." Zaten onundum, nerede olursam olayım kalbim ve ruhum onunlayken ben her zaman onundum.
"Ben her zaman burada olacağım, elimi kalbinin üzerine bastırdım, ölsem de gitsem de her zaman kalbim ve ruhum sende kalıcak ve ben de burada olacağım sonsuza dek, sıcak yuvamda." Diyerek başımı göğsüne yasladığımda hızlanan kalp atışlarını duymak tarifi imkansız duygulara sürüklemişti beni.
"Berfu lütfen sevgilim yapma bana senin acını yaşatma. Sen benim nefes alma sebebimsin gözlerinden, teninden, ruhundan, kalbinden, senden beni mahrum bırakma. Ne olursa olsun yaşa ama benimle ol. Ben olmasam bile benim için yaşa güneş gözlüm ve bir daha bana ölümden, senin ölümünden bahsetme!" Diyerek derin bir nefes aldığında kokumu derince soludu.
Bir süre sadece sarıldık ve sessizliği dinleyerek birbirimizin kollarında huzur bulduk. Kollarında huzuru bulduğum sevgilim, sonum olacağını bilsem yine gelirdim seninle.
Baran bir anda kalktı ve kumanda ile televizyondan biten filmi kapattı. Dikkatle onuizlerken müzik arıyordu neden yaptığını sormadan sadece onu izledim. Sonunda istediği müziği buldu ve dudakları kıvrıldı. Odayı Love story doldurduğunda bu şarkıyı duymak beni yıllar öncesine götürdü ve büyük bir heyecanla Baran'a baktım.
Baran tam önüme geldiğinde bir dizini yere bastırdı ve diğerini büktü. Bir eli belindeyken diğer elini bana uzattı. "Bu dansı bana lütfedermisiniz Berfu hanım?"
"Evet" gülümserken nasıl cevap verdiğimin farkında değildim. Baran elimi tuttu ve beni de kaldırarak salonun ortasına götürdü. Karşı karşıya geldiğimizde birbirimize doğru çapraz adımlar attık sonra ise geriye adım attık.
Baran elini belimden çekerek beni etrafımda döndürdü, kendi etrafımda iki tur döndükten sonra dönerek koluna sarıldım ve Baran sarıldığım kolunu geriye yatırdığında boş eliyle ellerimizi kenetlemiş ve dengesini sağlayarak benimle eğilmişti dudaklarımı küçük bir öpücük bırakarak tekrardan kaldırmış ve beni son kez döndürdüğün de hızla kendisine çekti. Bedenim hızla bedenine çarptığında ikimizde derin nefesler alıyorduk.
Müziğin ritmiyle hızımız artıyor, yavaşlıyordu. Daha önce defalarca çalışmışız gibi bedenlerimiz uyum içinde dans ediyordu.
Bir elini havaya kaldırarak ellerimizi birleştirdik ve diğer ellerimizi belimize koyarak dönmeye başladık, dönerek diğer ellerimizi belimize koyduk ve az önce havada birleşen ellerimiz şimdi belimizde dönüyorduk.
Müzik sonlarına gelmişti. Baran ellerini belime yerleştirdi ve beni kucağına alarak dönmeye başladığında ben de ellerimi omuzlarına koymuş başımı geriye atmıştım. Ayaklarım yerle buluştuğunda müzik bitmişti. Gözlerimi Baran'ın gözlerinden ayıramazken eğilerek dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı ve bana sımsıkı sarıldı.
"Bu bizim müziğimiz." Kendi kendime mırıldandığım sırada Baran'ın nasıl bu müziğin ritmini bu kadar iyi bildiğini düşünmeden edemedim.
"Evet meleğim bizim müziğimiz, bizim dansımız." Gülerek yeni yeni çıkan sakallarının arasına dudaklarımı bastırdım.
Bu müziği ben sevdiğim için açmıştı bizim olan asıl müzik daha güzeldi ama o dans için love story seçmişti. Biz birlikte yaptığımız bir çok şeyi sahiplenerek birbirimize adıyorduk. Aşk da zaten bundan ibaretti.
Aşk güle benziyordu.
Dikenine katlanabilen kopartıyor ve o güle kendisini adıyordu. Seviyor, özlüyor, koruyor, acısını ruhunda hissediyor. Bazıları ise eline batan ilk dikende korkarak bırakıyordu.
Küçük bir dikenden korkan insan sizi ilk zorlukta bırakır böyle insanlar için üzülmeye de değmez ama hepimiz böyle insanları elbet severiz onlar için gecelerce göz yaşı döker sonra anlarız aslında hiç sevmediklerini. Böyle insanlar aslında sevilmeyi sizin saf sevginizi hak etmeyenler asla üzülmeyin belki de tam bitti dediğinizde yeniden başlar. Siz umudunuzu kaybetmişken birisi elinizi tutar parçalarına ayrılmış kalbinizi onarır ve onu sarıp sarmalar.
Hayat yalandan ibaret asla dengesi yok siz bittiğini sandığınız an öyle bir şey olur ki aslında her şeyin daha en başında olduğunu anlarsınız.
❄❄❄
Üzerimde hissettiğim hareketlilikle gözlerimi araladım. Rüya değil kesinlikle kabustu.
Kabuslar bu kadar korkunç mu oluyordu?
Belkide psikolojik problemler yaşadığım için halüsinasyon görüyordum.
Çünkü bu anın gerçek olma gibi bir ihtimali yoktu! Yani olmamalıydı...
❄❄
Bu bölümde sizlere Baran ve Berfu'nun ilişkilerini anlatmak istedim. Birbirlerine olan sevgileri her şeyi aşabilecek güçte ama bu güç kadere karşı gelemiyor.
Sizce Aşk nedir?
Bi soruyu size de sormak istiyorum, çünkü aşk her insanda farklı ve yeni bir yara açıyor. Acısı asla geçmeyecek ama alışacaksınız. Umarım aranızda bu konuda şanslı olanlar vardır onlar kendilerini göstersin görelim..
Yolculuğumuz çok uzun bölümleri bilerek geç atıyorum. Bir kaç planım var onlar olursa düzenli bölümler gelicek.
Umarım begenirsiniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum..♥️❄♥️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |