
Selam sevgili okurlarım>>
🍂
3 Ay Sonra
Sabahın ilk ışıklarıyla büyük bir açlıkla uyanmıştım. Yanımda bedenin yarısı çıplak olan Furkan bana kuala gibi yapışmış uykusuna devam ediyordu.
Tek sorun acilen yemek yemem gerektigiydi. Çünkü 7 buçuk aylık bebeklerim annesine alttan alttan sinyal veriyorlar gibi hissediyordum.
Elimi sakince şişkin karnıma atarak Furkanı, nazikçe diger elimle dürttüm. Buradan onu uyandırmadan kalkmam imkansızdı.
"Furkan uyan." dedim ilk önce. Sonra nereden geldiğini bilmediğim duygusallıkla gözlerim doldu. "Acıktım.." dedim yavru kedi sesini andıran bir sesle. Furkan pek oralı olmadı ama. Sesimi duyunca çatık kaşları düzeldi sadece.
"Kocam uyan ne olur." diye yavaşça ağlamaya başladım. Hamilelik hormonları kapatılabilir mi? Çünkü aglama sebebim çok saçma geliyor. Bir yandan da çok mantıklıymış gibi ama.
"Kocam." dememle gözleri yavaşça açılmaya başladı. Uykulu uykulu baktı ilk önce. Sonra gözlerimdeki yaşı fark edince hızla kaşları çatıldı. "Leyla." dedi ve hızla yatakta dogruldu. İlk önce bir yerimde bir şey var mı diye baktı. Sonra gözleri karnıma indi.
"Karıcım?" diye soran sesiyle yavaşça dogruldum ve yataktan çıkmaya yeltendim. Ama belimden hafif tutumuyla bu mümkün olmadı. "Neden ağlıyorsun?"
"Bir şey yok." dedim ama saçıma kondurdugu küçük öpücüklerle sustum. Bir zaman sonra aglamayı tamamen bıraktım. "Ne oldu yavrum?" demesiyle kalbimin rotasını kaybettiğini hissettim. O yeni uyanmış sesiyle bunu söylemesi ve genelde karıcım, güzelim, Leylam, hatun dediği için bu kelimeye pek alışkın değildim. İçimden buna da bir duble aglama isteği geldi. Ama kendimi tutarak bunu yapmadım. "Acıktım ve sen uyanmadın." dedim ve ona döndüm. "Birde bana neden daha önce bu kelimeyi kullanmadın." diyerek bir göz yaşını daha özgür bıraktım. Gözlerini ona takıldı. Sakince dudaklarını yanagımdaki göz yaşına bastırdı.
"Bundan sonra daha sık söylerim." demesiyle omuz silktim. "Söyleme küstüm ben sana." diye çocuk gibi dudak büzdüm. Gözleri büzülmüş dudaklarımı buldum. Sakince bir nefes aldı. "Şu anda gerçekten acıkmış olmasaydın.." dedi ama devamını getirmedi.
"Olmasaydım?" dedim diklenerek.
"Olmasaydın." dedi ve kulağıma yaklaştı. Bir eli belimde dururken diğer elini bacaklarıma atarak beni kucağına çekti. Elim otomatik olarak karnımı buldu. "Seni kendim doyurmayı tercih ederdim. Ve emin ol yavrum bahsettigim doyurma yöntemi pek yumuşak değil." diye tahrik edici bir tonda konuşmasıyla utançla kafamı çıplak omzuna gömdüm. "Çok sapıksın." dememle güldü.
"Ne kadar sapık oldugumu görmek ister misin?" dediğinde geceligimin altından içeri sızan eli bunu göstermek için ne kadar sabırsız olduğunu belli ediyordu. "Hayır acıktım." dediğimde içerideki eli sakince dışarı çıktı. "O zaman ilk önce karımızı doyuralım. Bakarsın sonra sen beni." diyerek göz kırpmasıyla utancımı bastırmak için kınar gibi baktım.
"Burada evlatlarım aç diyorum sen orada haşna fişne diyorsun." diyerek yavaşça kucağından kalktım. Bu biraz zor olsa da elimi karnıma atarak yataktan indim. Üzerime ne giysem diye düşünerek dolabı açtım. Bu gün çok tatlı bir kombin yapasım gelse de üzerime bir tişört geçirdim ve altıma bol bir pantolon aldım. Galiba Furkan bu esnada bana bakıyordu. Sakince aşağı egilemedigim için nasıl giyebilirim diye düşünürken hemen yanıma geldi. Pantolonumu giymemde yardım edip o da üzerine beyaz bir gömlek altına siyah bir pantolon giydi. Odadan çıkarken onu şöyle bir süzdüm.
"Sen böyle fazla yakışıklı oldun git değiştir." dememle güldü ve bunu iltifat sayarak şakagıma küçük bir öpücük kondurdu. Ben çok ciddiydim.
"Değiştir." diyerek çıktığımız odanın kapısını işaret ettim. O da bir süre sonra şaka yapmadığımı anlayarak şaşkınlıkla bana baktı.
"Karıcım?" diyerek elini alnıma attı. "İyi misin?" dedi.
İyi olmayacak ne vardı?
"Ben burada kilo almışım iyice çökmüşüm senin çocuklarını taşırken sen böyle manken gibi gez. Oldu. Git değiştir." diyerek kolundan tutup içeri götürmeye çalıştım. O benim çekmemden zerre etkilenmediği için öylece durdu.
"Leyla," dedi sakince.
"Furkan!" diye bagırmamla hafif irkilerek odaya geçti. Ben çirkin dururken böyle gezemezdi. Şirkete de bir el atmam gerekiyordu.
Bir kaç dakika sonra üzerinde siyah bir tişörtle odadan çıktı. Altına kot bir pantolon giymişti. Onu süzdügümde aslında öncekinden daha iyi olduğunu fark ettim. Hamilelik hormonlarının canıma kastı vardı. Gözlerim sulanmaya başladığında Furkan derin bir nefes verdi.
Neden ağlıyorsun der gibi bakıyordu.
"Sen yine çok iyi oldun." diye ağlamaya başlamamla sabrı son noktadaymış gibi beni belimden tutarak kendine çekti. "Bak güzel karım, ben senden başkasına bakmam senden başkası da bana bakmaz." dediğinde kafamı yukarı kaldırdım.
"Sen bu söylediğine inandın mı?" dedim.
"Ben senden başkasına bakmadım." diye kendini savunmaya geçtiğinde sinirle kaşlarımı çattım. "Ama başkası sana bakar Furkan." diyerek onu itip merdivenlere yöneldim.
Hamilelik hormonları kapatılabilir mi? Yoksa bu savaştan Furkan sağ çıkamayabilir.
Ben inerken peşimden sakince gelmeye başladı. Ben aşağı indiğimde elini belime attı. Tepkisiz kaldım. Mutfağa girdiğimizde hazırlanan kahvaltıya baktım. Kenardaki salatalıklardan bir parça attım ağzıma. Aysel abla gülümseyerek baktı bu halime. "Patates kızartması istemiştiniz hazır hanımım." dediğinde parlayan gözlerle baktım. Dün akşam demiştim.
Ben afiyetle yerken Furkan bana bakıyordu. Ben yerken o da ayakta dikilerek beni izledi. Sakinleşmemi bekliyordu.
"Karıcım bu gün ne yapacaksın?" dediğinde ona döndü gözlerim. Omuz silktim, hiç düşünmemiştim. "Gezerim belki." dediğimde bende olan gözleri panikle titreşti. "Karım." dediğinde gelecek olanı bekledim.
"Kerem," dediğinde damarlarımdaki kan çekiliyormuş gibi hissettim. Kerem ismi bende nefret uyandırıyordu. Ama basit değil büyük bir nefret uyandırıyordu.
"Kerem kaçmış." Duyduğum şeyi algılamaya çalıştım. Bana bu konudan uzun zamandır bahsetmemişti. Böyle bir şey kesinlikle beklemiyordum. "Dışarısı güvenli değil tek çıkma." dediğinde yutkunamadım. Nefesim daralmış gibi hissediyordum. Zaten nefes alamıyordum. Kaçan iştahımla sakince ayağa kalktım. Yanına vardığımda elimi belindeki silaha attım. Oradaydı.
Ne yapacağımı sorgular gibi bakıyordu. O anlamadı belkide ama ben onun güvende olduğunu hissetmek için bunu yapmıştım. "Bu silahı hiçbir zaman yanından ayırmıyorsun değil mi?" dediğimde kafasıyla beni onayladı. İçim biraz rahatlarken sakince sandalyeye oturdum.
İçimde kötü bir his vardı. Ama bunu söylememeyi tercih ettim.
*****
"Leyla hanımağam." diyerek peşimden gelen adama baktım. Kendime birkaç parça kıyafet almak için çarşıya çıkmıştım ve yanımda bir kaç tane koruma vardı. Adının Kerim olduğunu hatırlıyordum. Hamilelik otomatik b¹² eksikliği yapıyor olabilir miydi?
"Kerim yemin ederim vurunca yere yapıştırırım seni. Senin kadın kuaföründe ne işin var?" dediğimde elini beline atacakken durdurdum. "Hanımagam alın canımı kurban olam. Bakın size bir şey olursa zaten öldürürler. Yapmayın." dediğinde sinirle omzuna vurdum. "Kerim!" diye bagırmamla gözlerime yalvarır gibi baktı.
"Bana saç boyası ile mi saldıracaklar?" dememle kafasını salladı. Çaresizce diger yanımdaki korumaya döndüm. Adı neydi?
"Adı neydi?" dedim kerime dönerek ve olabildiğince sessiz fısıldayarak.
"Murat." dedi o da sessizce.
"Ben haksız mıyım Murat?" dememle Kerim 'beni sırtımdan vurdunuz' adlı bakışını attı.
"Ben bu düşmanları anlayamadım ki. Kuaförde niye saldırıyorlar?" demesiyle onun konuya ne kadar uzak olduğunu anladım. O farklı bir alemde kendi kendine çelişiyor gibiydi.
"Azat mıydı arkamda duran heybetli abimizin adı?" dediğimde bir gülüş duydum. Erkeksi ve fazlasıyla sert bir gülüştü.
"Leyla Hanım size hava yoluyla bile saldırma olanakları var ama bakın sadece üstünüze bir şey örtmedik." demesiyle iki yanımdaki deliler elleriyle üstüme siper oldular. "Abartmayın lan." diyen Azatla ikisi de sakince geri çekildiler.
"Sizin isminizi bu gün öğrendim." dememle biliyorlarmış gibi onayladılar. Öndeki korumaya baktım. Onunla konuşmamıştım bile. "Onun adı ne?" dememle sert bir ses duyuldu. "Mirza." demesiyle hafif bir titreme gelmişti. Yanımdaki Murat ve Kerim de aynı şekilde titremişlerdi. Hepsi manken gibi oldukları için Azat yukarıdan uzandı ve "Benden önceki yetkilidir. O yoksa bana sorarlar herşeyi. Düşmana korku verir dosta da güven. Ayhan, Furkan ve Kaya Bey'e çok sadıktır. İhanete tahammülü yoktur. Size anlatmak istediğim bir anım var ama hamilesiniz." diyerek geri çekildi.
Bu adamda çok tuhaftı. Mirza denen koruma bana dönüp kısa bir bakış attı. Kuaföre geldiğimizde ben hızla içeri girip yanıma sadece Azat'ı almıştım. Kadınlar arsızca onu süzerken kıkırdadım. "Kocama korumasına görücü olduğunu nasıl açıklayacağım." dediğimde Azat bana sert bir bakış attı. O bir koltuğa geçip otururken saçlarıma güzel bir bakım yaptırmıştım. Tırnaklarıma da aynı şekilde. Azat'ın instagramını almak için hareketlenen kızı izledim. Azat gözünü yere indirmişti.
"Beyefendi." diyen kadınla yüzümü buruşturdum. Azat beyefendi olduğunu düşünmüyormuş gibiydi.
"Beyefendi." dedi kadın kibar sesiyle.
"Af buyur bacım." diyerek kafasını kaldırdığında kadın bacım demesine takılmadan gülümsedi.
"Öldürücü, kesici, delici ve tehlikeli herşey yasak değil mi?" dediğinde onları dikkatle izlemeye devam ettim.
"Bende o yüzden Kerime verdim, silahı buraya almıyorlarmış." dediğinde kadın sinirle soludu.
"Siz bu nefes kesiciliginizin hesabını nasıl ödeyeceksiniz diyecektim." demesiyle gözlerim büyükçe açıldı.
Güzel laftı şimdi.
Azatın tek kaşı havalandı. Bu kızı kaçırırsa ben bile sövebilirdim. Kıza telefonunu uzattıgında kız sakince numarasını girdi ve kendini çaldırdı. Adını sordu ama ben bunu duyamamıştım.
Biz oradan çıkarken Kerim ve Murat hızla önümüze geldi. Ağızlarından lafı alarak "Beni saç boyasıyla öldürmediler ama Azat'ın nefesini kestiler dostlar." diyerek ikisinin arasına geçtim. Azat karşımızda dikiliyordu.
"Abi seni mi saç boyasıyla boğdular. De yeminime öldüreyim." diyerek elini beline attığında kıkırdadım.
"Az önce güzel bir kadına numarasını verdi." dediğimde Murat büyük bir kahkaha patlattı. Kerim boyalara taktığı için o şokla dinliyordu.
"İnsanların gururunu düşünüyorum." dediğinde sakince ona yaklaştım. Azat uzun boyu yüzünden bana eğilerek bakıyordu. "Sen de bir etkilenmedin değil?" diyerek elimi karnıma attım. "Azat abi vuruldu bebeklerim." dediğimde Kerim beni tekrardan ciddiye alırken Azat ofladı.
"Abi-" demesiyle keskin bakışlar onu buldu.
"Artık geri dönelim." diyen kişiye döndüm. Mirza denen adamdı bu. İki tane araba geldiğinde Kerim ve Murat hızla ilk arabaya bindi.
"Azat sende onlarla git." dediğinde Mirza denen adama korkuyla baktım. Küçük elim Azatın ceketinin koluna gitti ve ceketi tuttum. O adamla tek başıma eve dönmek istemiyordum. Azat şaşkınlıkla elime baktı. Sonra korkuyla gözlerine baktığımda anlayışla gülümsedi.
"Beraber gidelim abi." dediğinde Mirza dikleşti. "Sana öndeki arabaya geç dedim." dediğinde Azat saygısını bozmadı. "Furkan bey de Leyla hanımın sözü benim sözümdür dedi. Var mı başka sözün abi." dediğinde. Sıkıntıyla bana döndü. Gözlerinde içimi huzursuz edecek bir çok duyguyu barındırıyordu. Azat kapımı açtığında ben arka koltuğa bindim. Önde oturan bir kişi daha vardı. Azat da yanıma bindi. Ben kim o dediğimde bilmiyorum dercesine baktı. Kalın ve siyah kaşları derince çatıldı. Heybeti neredeyse arka ikili kaplayacak cinstendi.
"Mirza abi bu kim." dediğinde Mirza cevap vermedi.
Biraz ilerledikten sonra yanımda bir kıpırdanma hissettim. Azat camdan bakıyordu ve elini silahına atmıştı. "Abi konağın yolunu kaçırdın-" dediğinde bir şeyler dank etmiş gibi sustu ve bana baktı. Galiba artık bende neler döndüğünü anlıyordum. Elim karnıma gitti. Önden bir gülme sesiyle bir el uzandı. "Silahını ver." dediğinde Azat bir küfür savurdu. Belindeki silahı çıkartıp Mirzayı vurabilirdi ama direksiyon onun elindeyken bu salaklıktan başka bir şey olmazdı. Silahı uzattı ve bana baktı. "Korkmayın." dedi ve karnıma sardığım ellerime bakıp bir küfür daha savurdu. Kendime çok savunmasız hissediyordum.
Öndeki adam kafasındaki şapkasını ve gözündeki gözlüğü çıkarttı.
"Sürpriz!" diye bağırdığında sinirle soludum. Artık bazı şeylere şaşırma faslını geride bırakmıştım. Kerem bana bakıyordu ve o parçalamak isteyeceğim derecede mutluydu.
"Saplantılı piç." dememle sadistçe güldü. Acımdan resmen zevk alıyordu. Bana biraz daha döndü ve yanımdaki adama baktı.
"Sen planda yoktun. Neyse seni bir ara gömeriz." dediğinde panikle Azatın koluna tutundum. "Ona hiçbir şey yapamazsın." diye bağırdığımda karnımı işaret etti. "Çocuğumuza kötü örnek oluyorsun. Belkide kız ve benim içime öyle doğuyor. Annesinin bu sinirli halinden kötü etkilenebilir." dediğinde dümdüz baktım ona. "Bebeğimin babası sen değilsin. Daha doğrusu bebeklerimin." dediğimde büyük bir şokla bana baktı. "İkizler mi birde." dediğinde yanımdaki adama döndüm. Kafasına vurup bayıltabilirmiydi? Çok sıkıcı olmaya başlamıştı.
Azat neredeyse çoğu kişinin güvendiği Mirza denen adamın böyle bir şey yapmasının şokunda olduğu için hareket edemiyordu. Belkide keremin kaçmasına da yardım etmişti. Bunlar kimin başının altından çıkmış olabilirdi?
Keremin babası!
O adamın bu kadar ileri gidebileceğini asla düşünmüyordum. "Amacın ne Kerem Ak." dedim sinirle. Babasını da onu da mahvetmek istiyordum. O rahat bir tavırla önüne dönerken Azata döndü gözlerim. Telefonuyla bir şey yapıyordu. Kurtuluş biletimizi alıyordu değil mi? Öndekiler bunu fark etmeden biterdi umarım.
"Seninde bir Ak olman." dediğinde sinirle arkadan onu boğazına yapıştım. Bu hareketimle Azatın önü tamamen kapanmıştı. Kollarım boğazını sararken sinirle soludum. "Ben Leyla Erden Kılıç. Herhangi bir eke tahammülüm yok. Ak soyadının bu isime eklenmesi için beni diri diri gömmen gerek ki bu da işe yaramaz."
"Kocan elimdeyken bile mi?" dediğinde nefes alışları değişmişti. Elini koluma attı. Ben daha fazla sıktım. Mirza tam olaya dahil olacakken Kerem onu durdurdu. Arkamdaki Azat beni belimden tuttu. Onu bu işe ben dahil etmiştim. O öndeki arabayla gitmeliydi. Kollarım çözüldüğünde ben düşmeden belimdeki eller beni yerime otutturdu. Sinirle soluyarak Mirzaya baktı.
Kocam elinde miydi?
"Yalan söylüyorsun." dediğimde güldü.
"Depoda sizi son kez görüştürecegim ve o edebi bir hayata intikal edecek. Korkma sen yaşayacaksın."
Yalan söylüyordu. Bu yalandı. Yalan değilse ve bu gerçekse cidden yaşayamazdım. Furkan bu adamın eline düşecek biri değildi.
Biraz zaman sonra araba eski bir deponun önünde durdu. Yanımıza bir kaç tane adam geldi. Azatın ellerini bağladılar. Beni de iki adam tutuyordu. Gözlerim Azata döndü tekrardan. "Ona ne yapacaksın?" dediğimde belinden bir silah çıkarttı. İlk önce silahı inceledi ve ona dogrulttu. "Öldüreceğim." dedi ve elindeki silahı ateşledi. Azatın bedenine bir kurşun girerken olduğum yerde sendeledim. İlk kurşun karın boşluğuna gelmişti. İkinci kez ateşledi elindeki silahı. Bu sefer tam kalbine.
Furkan bu adamdan nefret etmesine rağmen ben görmeyeyim diye onu gözümün önünde vurmamıştı ama Kerem bunu düşünmeyecek kadar gaddar biriydi.
"Azat." dedim mırıldanarak. İki yanımdaki adamlar beni bıraktığında hızla ona koştum. Bir gülme sesi duydum. Kulaklarım ugulduyordu. Bir insanın canını almak bu kadar kolay mıydı?
"Azat!" diye bir haykırış koptu dudaklarımdan. "Azat aç gözlerini." Benim yüzümden bu haldeydi. Benim yüzümden vurulmuştu.
Benim ugursuzlugum öldürmüştü onu.
"Kusura bakma sevgilim şu anda sana ses veremez." dedi pislik adam. Kolumdan tutarak beni kaldırmaya çalıştı ama nafileydi. Elim karnıma gitti.
"Sen tam bir pisliksin!" diye bağırdım. Sadece güldü. Kolumu çekiştirerek beni ayağa kaldırdı. Sinirle yüzüne tükürdüm. İlk önce sakin bir şekilde eliyle yüzünü sildi. Sonra kaşları çatıldı. Bana bakarken sinirle eli havaya kalktı ve durdu. Gözleri karnıma takıldı. Sinirlenince o kadar gözü dönüyordu ki bunu şu anda fark etmiştim. "Senin gibi bir iblis için terk ettin diye üzüldüğüm günlere nalet olsun piç kurusu." diye ona ciddi bir hakaret ettiğimde şokla baktı bana. Şoku atlatır atlatmaz kolumdan tutarak beni içeri çekti. Bense ona zorluk çıkartmaya çabaladım.
"Bu kadar hareket bebeğe zarar verebilir biraz sakin ol." dediğinde tırnaklarımı koluna geçirdim. "Mazoşist herif Allah belanı versin!" diye bağırdım. Tırnaklarım resmen koluna saplandıgı için acıyla bağırdı. Elimi kolundan hızla ittirdi ve kolumu daha da sert tuttu. Depoya tamamen girdiğimizde büyük bir ekran gördüm. Karşısında bir sandalye vardı ve tam olarak ekrana bakıyordu. "Otur şuraya." diyerek beni sandalyeye fırlatırcasına bıraktı. Kolunun acısı ona bunları yaptırıyordu. Peki ben içimdeki acıyla ona ne yapmalıydım?
Zavallı.
"Başlat." dediğinde siyah ekran aniden açıldı. Ekranda dayak yemekten dudağı, kaşı patlamış bir Furkan vardı. Her yeri mosmor olmuştu. Zor zar nefes alıyordu."Furkan." dememle uzun zamandır bekleyen göz yaşı firar etmişti. Furkanın kafası bana döndü ama dediklerimi duymuyor gibiydi. O bana tepkisiz kalmazdı. "Kocam." dedim acı dolu sesimle.
Mutluluğumu benden alıyorlardı.
"Leyla onun canını acıtmasına izin verme." diye zar zor konuştuğunda nefesimi tutum. Sesi bile değişmişti. Ona bu kadar mı eziyet etmişlerdi?
"Vermişim. Canımın canını acıtmışlar." dememle gözümden bir damla yaş daha intihar etti. O oradaysa ben buna çoktan izin vermişim demektir.
"Boşanmazsam sana da zarar vereceğini söyledi." dediğinde kaşlarım derince çatıldı. Benden iki metre kadar uzakta olan iblise baktım. "Sana gelen evrakları imzala ve kurtul." diyerek öksürmeye başladığında ekran kapandı. Elinde çantasıyla takım elbiseli bir adam bu tarafa doğru gelmeye başladı. Çantayı kenara koydu ve evrakları çıkarttı. Bir kalemle bana uzattı. "İmzalayın." dediğinde elimdeki evraklara baktım. Furkanın imzası olan bir boşanma kagıdıydı.
Bütün dünya bir araya gelse benden boşanmayacagını söylemişti. Peki bu neydi?
"Furkan yapmaz." dedim direk evrakları fırlatarak. Hızla ayağa kalktım. "Kocam yapmaz. Beni asla bırakmaz. Sen ne yaptın Kocama?" dedim sinirle bağırarak. Bütün her şey son noktadaydı.
"Ben bir şey yapmadım. Kocan yaptı." dedi.
"Yapmaz." dedim sinirle üzerine doğru yürüyerek.
"Kendisi söyledi." dedi sırıtarak.
"Allah şahidim Kocam böyle bir şey yapmaz. Çocuklarıyla mı tehdit ettin onu." dememle dibine kadar girip havaya kalkan elimi büyük bir kuvvetle yüzüne indirdim.
Yüzü yana düşerken sinirle bana baktı.
"İmzalamıyor musun?" dedi. Çok sakindi ama gözleri sinirden kızarmıştı. Gebersindi.
"İmzalamıyorum."
"Açın şunu!" diye kükredi. Ekrana tekrar baktığımda Furkanın kafasına dayanmış silah patladı. Çok ani oldu.
Nefesim kesildi.
Dizlerim titredi.
Herkes onun canı gitti sandılar ama benim canım gitti.
Benim kocamı elimden aldılar.
Bir canı daha benim yüzümden bu dünyadan aldılar.
Dizlerim titrerken daha fazla kendime hakim olamadım. Soğuk yer. Acı dolu bir haykırış ve kan.
______________________
Öncelikle Hayırlı Kandiller💝
Selam.
Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.
Birdahaki bölümü ben bile sabırla bekliyorum.
Seviliyorsunuz canlarım.
Instagram ve Tiktok: nur_yvn
DESTEK OLAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM OLMAYANLARIN DA CANI SAGOLSUN
Haklı bir düşünürden size mesaj var.
Haklı bir düşünürün çok sevdiğim bir lafı vardır; Bize güvenen yarı yolda kalmaz. Bize inanan umutsuzluga kapılmaz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 34.19k Okunma |
2.59k Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |