23. Bölüm

23-Acılar Sona Erer Mi?

nur_yvn
nur_yvn

Bu bölümü kitappad silmiş muhtemelen kimse okumadı çünkü uzun zaman önce silmiş ve yeni fark ediyorum. İyi okumalar.

 

🍂

 

Leyla sadece yumuşak huylu, sakin, merhametli gibi sıfatlarla bilinen biriydi. O Leyla bendim. Daha kimse yakıp yıktıgımı görmediği için şanslıydı ama bu saatten sonra aynı şeyi kesinlikle söyleyemeyecektim. Artık bazı insanlara güzel bir ayar çekmem gerekiyordu.

 

"Nazlı." dedim. Sadece dudaklarım bu isim döküldü. Elim anlamsızca bir şeyler yazdı klavyede.

 

Akşam adresini atacağım otele gel.

 

Furkan yazdığım mesajı okudu ve kaşlarını çatarak bana baktı. "Neden böyle bir şey yaptın?" dedi.

 

"Nazlıyı merak ediyorum." dedim. "Kocama böyle bir şey yazacak kadar cesareti varsa, karısıyla yüzleşecek cesareti de vardır." dememle yutkundu. "Aynen öyle. Kork benden Furkan." diyerek kendimi zoraki bir şekilde yataktan kaldırdım. Herşey hep üst üste gelmek zorunda mıydı cidden?

 

Daha yaşadığına düzgün sevinemedik!

 

Yataktan ilerleyip dolabımın önüne geçtim. Akşam için güzel bir elbisem vardı. Kan kırmızısı bir hamile elbisesiydi. Çok beğenmiştim çünkü hamile bir kadını fevkalade güzel gösterebilecek türdendi. Sessizce onu kenara iteledim. Üzerime salaş bir pantolon ve üzerime güzel bir swet alıp dolabı kapattım.

 

Furkan yataktan kalkıp bana ilerledi. Bunları giymeme yardım edecekti. Tahminim o yöndeydi.

 

Elimdekileri aldı ve üzerimdeki ince kazağı çıkarttı. Seçtiğim cam göbegi renginde olan sweti bana giydirdi. Gözlerimin rengini ortaya çıkarttığı için mavi olan her şeye farklı bir zaafım vardı.

 

Altımdakı beni feci halde sıkan pantolonu çıkartıp seçtiğim siyah pantolonu giydirdi. Bunları yaparken bir kere bile gözlerini çekmedi benden.

 

Bazı anılar düştü aklıma. Bir zamanlar ben ona bunları yapmasına yardım ediyordum.

 

"Bir şey demek istiyorum." dedim. "Harbi güzel numaraya yaptın hiç anlamadım ben. Tebrikler Kocam." dediğimde gözleri dalgalandı.

 

İzahı olmayan şeylerin mizahı olur sözü sen nelere kâdirsin.

 

Ayağa kalktı ve beni belimden tutarak kendine çekti. Alnıma küçük bir öpücük kondurup uzaklaştı. Koltuğa gelişigüzel savurduğu ceketini alıp üzerine giydi. Nasıl özensiz fırlattıgını hayal etmek inanın ki zor değildi.

 

Odadan çıkarken onun beline bu sefer kolumu ben doladım. O da elini omzuma atarak beni kendine çekti. Asansöre binip ikinci kata indigimizde salonda olan sessizlik içimize işlemiş gibi bizde sessizce oturduk kenara. Ayçanın ölüm haberi gelmiş olmalıydı. Benimde ağlamak geliyordu içimden. Ama yaptıkları da aynı şekilde zihnimde kendini belli etti.

 

"Cenazesi öğlen defnedilecek." dedi Kaya abi. Yanındaki Zehra gözleri yaşlı bana bakıyordu. Bana bir şey olduğunu düşünüp kendini yiyip bitirmiş olduğunu görebiliyordum.

 

"Hadi gidelim." dedi Umut ayağa kalkarak. "Dirisine sahip çıkamadınız ölüsüne sahip çıkın." dediğinde salondakiler şok olmuş bir şekilde Umuta bakıyordu.

 

Haje hanımla fazla vakit geçirmek yaramamıştı.

 

"Umut zaten herkes kötü bir de sen başlama." dedi Kaya abi sakince. O da ayağa kalktı. Furkan da dahil evin erkekleri kapıya ilerlemeye başladı.

 

"Haksız mıyım?" dedi Umut kapıdan çıkarken.

 

"Haklısın koçum." dedi Furkan elini omzuna atarak.

 

"Ayhan baba nerede?" dedim belimi tutarak, ağrıyordu.

 

"Meftanın başında bekliyor." dedi Haje hanım bana bakarak. Gözleri karnıma ilişti bir kaç saniye. Sadece bir kaç saniye. Sormak istediği şeyler varmış gibi bakıyordu.

 

Sessizce oturdum. Onun sormak istediği şeyleri o sormadan cevaplayacak halim yoktu.

 

"Cenazeye katılacak mıyız?" dedi Zehra sadece benim duyabilecegim bir şekilde. Onu reddettim. "Hayır."

 

"Sizde hazırlanın." dedi Haje hanım ortaya konuşup asansöre ilerlerken. "Cenazemiz var." diye belli belirsiz dudaklarından bir mırıltı döküldü. Acı çekiyormuş gibiydi bu mırıltı.

 

O asansöre binip kayboluncaya kadar arkasından baktım. En son Zeynep anne de onun peşinden gitti. Zehra ile ben kaldım. Zehra da koluma sarılarak gözlerini kapattı. Onu çok korkutmuş olmalıydım. Sessizce saçlarını sevdim.

 

Peki bu acılar ne zaman sona erecekti? Yada acılar sona erer miydi?

 

🍂

 

Herkes cenazenin başında namaza durmak için hocayı bekliyordu. Bu gün Kılıç aşireti bir insan kaybetmişti. Bütün aşiret cenaze namazı için caminin önünde bekliyordu. Sıgmayanlar caminin çıkışına durmuştu. Ayçanın yaptıklarını sadece Furkan biliyordu ve bir de Kaya.

 

Aşiret bilse bırakın namaza durmayı yakarak bedenini küle çevirirlerdi. Çünkü ihanetin bedeli pekte kolay değildi buralarda.

 

Hoca sonunda geldiğinde başladılar. Orada Ayçanın cenaze namazı kılınırken bir yerde Keremin bedeni bir çöplükte yakılıyordu. Külleri kara toprağa gömülecekti. Evet, Ayça kurtulmuş olabilirdi ama Kerem için işler aynı doğrultuda gitmiyordu.

 

Cenaze namazından sonra Ayça Kılıç ailesi kabristanlıgının en uzak köşesine sessizce gömüldü. Kimse ses etmedi. Aslına bakılırsa Annesi ve babasının hemen yanına gömüldü. Ailesi kaçarak evlenmişlerdi. Bu işin sonunda Ayhan bey ve eşi Zeynep hanım berdelle evlendirilmişlerdi. Zeynep hanım çok asi bir kadındı. Ayhan Kılıç ile evlenmek istemiyordu ama kardeşi ölmesin diye bunu kabul etmişti. Onlar aşiret değildi ama aşirette olan mesele onları da etkilemişti.

 

Onlar sonunda mutlu olmuşlardı ama Ayçanın annesinin belalısı annesi ve babasının sonu olmuştu. Ayça doğduktan bir yıl sonra bunları duyan adam kendinden geçtiği bir gece karabasan gibi üzerlerine çökmüş ve ikisinin de sonu olmuştu. Kendi sonunu da kendi elleriyle getirmişti.

 

Ayçanın mezarına ufak beyaz bir papatya bıraktı Umut. Sessizce uzaklaştı mezardan. Kimse belkide bir daha oraya ugramayacaktı. Ayça kendini kimseye sevdirememiş onu seven herkese de dikenlerini batırmıştı.

 

Furkan passatına atlayıp hemen şirkete gitmişti. Kafasını dağıtması gerekiyordu birilerinin. Ama ciddi anlamda. İlk önce şirkete gidip Nevzat Ak'la ilgili edindiği bilgileri almıştı. Sonra onu sakladığı depoya sürdü arabasını. Bir şarkı açmak istedi ama bu sefer sessizlik onu bırakmadı.

 

Deponun önüne geldiğinde arabadan inip kapıyı sertçe vurmuştu. Karısının çocuklarının bedeli olabilirdi. Bunun nefretiyle bütün sinirini kuşanmıştı. İçeri girdiginde adımları deprem etkisi yaratıyordu. Zayıf bir bedeni yoktu. Abisiyle her konuda yarışırdı. Ama abisinde olan merhamet onda yoktu. Sadece sevdiklerine üzülür onlara kıyamazdı.

 

Ve kesinlikle Nevzat Ak'ı sevmiyordu.

 

Sinirle elindeki dosyayı demir masaya koydu. Yüzünde hiçbir ifade okunmasada bu Nevzat için yeterli olmuştu. Furkanın ona attığı her adımda içi ürperiyor kalbi daha da hızlı atıyordu. Furkan onun etrafında döndü ve arkasına geçti. "Neler öğrendim ben biliyor musun haysiyetsiz puşt." dedi Furkan sinirini belli etmeden. Kimseyi keyiflendirecek hali yoktu.

 

"Benimle ilgili bir sikim öğrenemezsin." dedi kendinden emin sesiyle. Eski haline dönmek için çabaladı. Her zamanki alaysı ifadeyi takındı.

 

"Evet bir sikim öğrenemedim." dedi Furkan sonra ekledi "Birçok sikim öğrendim. Ve bu ögrendigim bilgiler senin gibi bir piçi yıkacak türden bilgiler. Törelerimize göre senin ölüm hakkın çoktan gelmiş." dedi o da alaysı bir tonda.

 

"Ben ölürsem Kerem de seni öldürür. Ben ölürsem sen ve o sürtük karın yaşayacağınızı mı sanıyorsunuz? Bırak beni çocuk!" dedi emreder bir şekilde. Furkan boynunu yavaşça kütletti.

 

Karısına ne demişti bu?

 

Sürtük mü?

 

Bu adam güzelce sürtünecekti.

 

Furkan yüzüne bir yumruk indirdi. Nevzat gür sesiyle bağırdı. Furkanın yumruğu hafife alınmamalıdır. İkinciyi de indirince Nevzat bağlı olduğu sandalyeyle beraber düştü. Kenardaki adamlar hemen kaldırdı.

 

"Oğluna selamımı söyle. Cehennemde görüşeceğiz." diyerek çenesini kavradı. "Senin piçinin ömrü bitti bey baba. Sen burada boşuna tehdit ediyorsun beni." dedi ve çenesini sertçe itti. Bu adama kesinlikle tahammül edemiyordu. Başına giren ağrıyla derin bir nefes aldı. "Senin için aklımda güzel bir plan vardı ama sen benim fikrime güzel güzel şekiller kattın." diyerek ayağını iki kere yere yavaşça vurdu. Bir adam elinde bir kutuyla onlara doğru geldi.

 

"Ne diyorlar bunlara bişey kalender diyorlar ama neyse. Ben sana çok iyi bir şey hazırladım." üzerinde numaralar atılmış kutuya baktı Furkan.

 

"3 tane var idare et." diyerek bir numaralı yeri açmıştı. İçinden aynı Ayçanınki gibi beyaz bir elbise çıkmıştı. Nevzat yutkundu.

 

İkinci kutudan bir çift halka küpe çıkmıştı. Üçüncüdende siyah bir kurdele toka. Furkan elbiseyi yere atıp sırtını döndü. Bir adamı yanına çağırdı küpeleri eline verdi. "Tamamdır ağam." dedi ama sadece. Furkan depodan çıktı ve bir dal sigaraya yaktı. Sinirle büyük araziye baktı.

 

Mal mülk neye yarardı Karısını kaybetseydi?

 

İçeriden gelen her bir acı çıglıkta Furkan derin bir nefes vererek sigarasını içti. Bir kaç dakika sonra dışarı getirilen adama baktı. İğrenç bir görüntüydü. Nevzatın üzerinde beyaz bir elbise kulaklarında halka küpeler vardı. Kulaklarının delinmesiyle kanlar elbiseye akmıştı.

 

"Bağlayın." dedi sadece. Bir kaç dakika sonra kollarından ve kafasından tutturulmuş Nevzat arabaya bağlıydı. Adamlardan biri arabaya geçti ve emrini bekledi. "Bu üzerindekiler kanımızın bedeli." dedi ve arabanın çalışmasıyla nevzatın diline yasladı silahı. "Bunlarda karıma dil uzattıgın için." Diyerek arabanın hareket etmesiyle aynı hızda sıktı. Nevzat arabanın arkasından sürüklenirken Furkan elindeki silahın tuttuğu kısmını silip yanındaki adama verdi. Emir basitti. Yok edin.

 

Sabah ekranlarda bu haber en net şekilde aktarılmıştı. Sosyal medyada Nevzat Ak'ın fotoğrafı fazlasıyla alay konusu olmuştu. Her türlü intikam alınmıştı. Ama Furkanın içi soğumamıştı. Nefretini hep diri tutacaktı.

 

🍂

 

 

Üzerime giydiğim kan kırmızısı elbiseyle bakıştım. Üzerime kan dökülmüş gibi hissetmem midemi bulandırsada bu düşünceden kafamı iki tarafa sallayarak uzaklaştım. Elimi karnıma diğerini çantama attım. Ayağıma giydiğim topuklu ayakkabıların sesi odanın içinde yankılanırken hızla çıktım odadan. Asansöre binmeden önce Zehranın odasına baktım. Uyumuş olmalıydı.

 

Cenazeden sonra Haje hanım ikimizin de başını fevkalade agrıtmıştı. Cenazeye katılmayarak nasıl bir saygısızlık yaptıgımızdan bahsetmişti. Bunun huzursuzluğu hala üzerimdeydi. Kimse kusura bakmasın ama bazı şeyler affedilme boyutunu fazlasıyla geçiyordu. Öyle hemen affet demeyle de bazı şeyler affedilmiyordu.

 

Siz siz olun sizden özür dileyen herkesi hemen affetmeyin. İçinizde ona olan kırgınlıgınızı bir kenarda tutun çünkü onu tamamen affederseniz ilerde aynı şeyi yaparsa kendinize olan saygınızı yitirmeye başlarsınız. Bazen hayır demeyi bilmek gerekiyordu.

 

Furkanın arabası konağa geldiği için beni arayan Aysel ablaya gülümsedim. Onun yanından geçerken yemek masasına kurulmuş aile üyelerine baktım. Onlar yemeğe baslarken arkamı döndüm ve kapıdan çıktım. Furkan gerekli bilgiyi vermiş olacak ki kimse de dönüp nereye diye sormadı. Normalde siyah bir passatla her yere gidiyordu Furkan ama konağın yanındaki garajdan gelen siyah range rover'i gördüğümde bu gün değişiklik yapacağını anladım. Araba durduğunda adam arabadan indi ve kapıyı kapattı. Furkanda aynı şekilde arabadan indi ve kapıyı kapattı. Elindeki anahtarı adama yolladı ve baş selamı verdi.

 

"Karıcım." diyerek bana doğru geldi. Ona gülümsedim. Elini belime atarak beni kendine çekti ve şakagıma derin bir öpücük kondurdu. "Seni bu güzellikle hiç oraya götüresim yok açıkçası." dediğinde bir elimi omzuna attım. Benden uzundu ama topuklularla biraz daha ona yaklaşmıştım. "Seni boğarım." dedim sevimlice gülümseyerek. "Hiçbir bahane yok. Telefonunu bana ver gidiyoruz."

 

Derin bir nefes vererek telefonu bana uzattı. Telefonu alıp arabaya ilerledim.

"Oteli ayarladın mı?" derken otelin konumunu çoktan atmıştım. Ayarlamaktam başka seçeneği yoktu.

 

"Tabikide." derken ikimizde arabaya bindik. Kapıların açılmasıyla konaktan çıkmıştık. "Siz neden hiç aşiret gibi durmuyorsunuz?" dedim merakla. "Töre, namus, intikam diye geziyorlar sanıyordum ben aşiretleri." dediğimde güldü. Gerçekten öyle sanıyordum ve öğrencilerimle bunun dedikodusunu yapmıştık. Oğuzhan sanayi diye yine tutturmuştu o yine ayrı bir konu.

 

"Hocam boşverin aşireti ben sanayi ile evlensem de olur." Aklıma gelenlerle ufak bir kahkaha attım. Furkan bana ne oldu dercesine bakınca ona bir şey yok der gibi omuz silktim.

 

"Karımın yüzünde güller açtıran nedir?" dediğinde sevimlice gülümsedim. Gülümsememdeki burukluğu anlaması da uzun sürmemişti. Müneccim olduğunu şu saniyelerde anlayabilirdiniz.

 

"Öğrencilerim. Onları özledim." dedim ve elimi karnıma attım. "Oğuzhan sanayiyi çok seviyor, Mert ve Kerem çok enerjik ve çok iyi çocuklar. Keremin kötü bir geçmişi olmalı ki o son dediğini unutamıyorum." dediğimde Kerem ismini duymak bile kaşlarını catmasını sağlamıştı.

 

"Yaz tatilindeler şu anda ve Oğuzhan sanayi için ailesine yalvarıyor bana kalırsa." dedim. Tahmin yürütüyordum. Furkana sence dercesine baktım. "Ben tahminimi sonra söyleyeceğim. Geldik." dediğinde önüme döndüm. Otele gelmiştik. Furkanın telefonuna gelen mesajla hemen telefona baktım.

 

Geldim.

 

"Gel gel." dediğimde Furkan bana tuhafça baktı. Arabayı durdurdugunda indim hemen. Furkan arabayı görevliye verirken sakince elimi karnıma attım.

 

Biraz buraların tozunu alacağız aslanlarım.

 

Furkan peşimden gelirken topuklularımın zeminde çıkarttığı sese odaklandım. Adımlarım ne çok aceleci ne de çok yavaştı. Otelin restorantına geldiğimde Furkan bana göz kırptı ve yandaki kamera odasını gösterdi. Bir şey olursa ben buradayım merak etme diyordu. Onun güven veren varlığını her zaman hissediyordum. Telefonunu gösterdim.

 

"Sende kalsın." dedi sadece. Hiçbir isteğime karşı gelmiyordu. Bu isteğimi de kırmamıştı yoksa Furkan beni eski karısıyla görüştürecek biri değildi

 

Eski karısı deyince içimdeki kıskançlık damarları ne oldu kız öyle.

 

"Kameradan bakarken gözün kayarsa gözünü oyarım. O kadına bakılmayacak." dediğimde güldü. "Tamam bakılmayacak." demesiyle ona arkamı dönüp restorant kısmına girdim. Etrafta beyaz masanın üzerinde kırmızı örtüler güzel duruyordu. En ortadaki masada oturan ve telefonuna bakan kadın hiç güzel durmuyordu. Saçlarından yüzünü göremiyordum ama esmerdi. Kameraya döndüm ve kadını gösterdim. "Esmer mı?" dedim ve saçlarımı gösterdim "Sarı mı?" Cevabı sonra öğrenecektim. Hemcinsimi aşağılayacak bir şey yapmayacaktım ama kocama evli olduğu halde yazan bir meymenetsizi burada paralamadan olmazdı. Topuklu seslerini duyduğunda kafasını kaldırdı.

 

Kaldırmamasını dilerdim. Karşımda gördüğüm kişi ile sessizce yutkundum. O sırada sırtımda bir hançer hissettim. Bu hançer darbesi beni yıkmazdı. Yıkılmadım ve kısa bir duraksamadan sonra ilerledim.

 

"Leyla." dedi Nazlı hızla ayağa kalkarak. "Canım ne güzel tesadü-"

 

"Kes zırvalıgı." diyerek cümlesini böldüm. Elimdeki çantayı masaya koydum. Bana bakarken gözleri arkama döndü. Gelecek mi diye bekledi ama pardon Nazlı hanım o gelemeyecekti.

 

"Anlamadım? Neden böyle yapıyorsun?" dediğinde sinirden çığlık atmak üzereydim. Ne demek neden böyle yapıyorsun? Safa da yatamıyordu.

 

"Sen bana daha önce nasıl söylemezsin ya? Saklayarak nereye vardın, amacın neydi? Madem bir sikim yol aldın neden Kocama yazıyorsun?" dediğimde ettiğim küfüre gözlerini kocaman açarak "Hiç ağzına yakışmıyor. Neden böyle yapıyorsun. Çok sinirlisin." dediğinde elimdeki telefonu açtım ve ona mesajları gösterdim. "İnkar etsene. Ben değilim desene." dedim sesimi seviyeli tutmaya çalışarak. Sanki artık numara yapmanın bir önemi yokmuş gibi kendini rahat bıraktı. "Furkandan önce gelip bana racon kesmeye mi çalıştın? Yazık." diyerek sandalyesine oturdu.

 

"Furkan benim kocam Nazlı. Senin amacın ne? Metresim olmaya mı merak saldın?" dediğimde göz devirdi bana.

 

"Furkan beni mesajlarıyla kabul etti. Birazdan buraya gelecek." dediğinde güldüm.

 

"Gözümde daha ne kadar düşebilirsin." dedim sadece. "Ben onun ilkiyim Leyla. Ne sanıyorsun kendini?"

 

"En azından kocası varken aynı zamanda arkadaşının sevgilisiyle büzüşen biri değilim." dediğimde gözleri fal taşı gibi açıldı. "Sen bana daha nasıl kahpelik yapabilirsin." dediğimde gözleri arkaya döndü.

 

"Sen ilk hatasın. Leyle da ilk şükrüm." diyen sesin sahibini tahmin etmek zor değildi.

 

"Sen bittin o her zaman olacak. Karımı bir daha böyle gereksiz şeylerle yorarsan senin kafana sıkmaktan çekinmem." diyerek yanıma geldi ve ona kapıyı gösterdi. "Şimdi benim topraklarımdan defol git." dediğinde Nazlı bana baktı. Gözleri karnıma ilişti. "Keremin ona dokunmadıgını nereden biliyorsun?"

 

"Sana az önce ne dedim?" diyerek Furlan bir adım attığında o korkuyla iki adım geriledi. "Karımın canını sıkarsan kafana sıkarım dedim. Sanma ki çekinirim." diyerek belindeki silahı çıkarttı.

 

"Tamam gitsin." dedim son kez nefretle suratına bakarak. O da son kez benim suratıma nefretle baktı. Yaşadığım onca olaydan sonra kimseyi çekemiyordum. Çıkarken bir kez daha döndü ve Furkana baktı ama Furkan ona bakmadan beni belimden tutarak kendine çekti. "Sakin ol." diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Nazlının son gördüğü görüntü bu olmuştu. Bizde orada sohbet edip yemeğimizi yemiştik.

 

Yarın yapacağım şeyleri düşünürken arabada uyuyakalmıştım ve Furkan beni taşımıştı.

 

Bu gün bir şeyi o kadar iyi anlamıştım ki...o olmadan kendimi yaşamıyormuş gibi hissediyordum. O olmadan yaşamıyordum. O olmadan artık resmen nefes alamıyordum.

 

Büyük çetenferige geldik yanlız. Çok pis aşık olduk.

 

🍂

 

Furkanın zoruyla sabah erkenden ayağa dikilince sinirle kahvaltı tabagınıza bakıyordunuz. Zeytinin içinde neden biber var diye sinirlenip hepsini çıkarttırmamı da buna baglıyordum. Furkan kahvaltı tabağına olan sinirimi mazur gördü. Bu sinirin ona düşmesini istemediği içindi sanırım. Ayhan baba neşeli bir kahkaha attı. "İki torunumu birden alacağım kucağıma daha ne isterim ki?" dediğinde onlara döndüm. Ben şu anda oglunuzu boğmak istiyorum onaylıyorsanız hayalleriniz tamamdır.

 

Ağzıma tıkılan menemen ile sinirle döndüm elin sahibine. Bu sabah sinirime şok olması beni benden alıyordu. Ben sinirlenemezmiydim?

 

"Evlatlar," diyen Ayhan babaya döndük ama o bize yönelik değilde Kaya abi ve Zehraya yönelik konuşuyordu. "Size kalsa hiçbir şey yapamayacagız. Uzun süre beklemek istemiyorum. Bir ayağımız çukurda." derken herkesten bir estağfurullah nidası çıkmıştı. Zeynep anne "O nasıl söz ağam. Sen herkese taş çıkartırsın." dediğinde keyifle sırıttım. Bu kadın cilve konusunda efsaneydi. Kaynanam kesinlikle bu sporu yapıyordu.

 

"Leyla kızımızın şurada 2,5 ayı kaldı. Bebekleri elimize alınca düğünü yapalım." demesiyle Zehra ve Kaya abiye baktım. Onlarda bir sorun yokmuş gibi ses çıkarmadılar. "Büyük bir düğün olacak her yere haber salalım." diyen Haje hanıma döndü bakışlar.

 

"Kalabalık bir düğün istemiyorum." dedi Zehra gülümseyerek. "Kendi aşiretiniz olsa da yeterli." dediğinde Haje hanım kafadan bir hesaplama yapmış gibi "Hiç olmasa 70-100 bin arası insan var ki biz hepsiyle görüşmüyoruz." dedi Haje hanım. "Çok az." dediğinde Zehranın bakışları bana döndü.

 

Az hali buysa çok hali ne?

 

Sessiz sorusuna karnımı göstererek cevap verdim. Ben bile ikiz dogururken ne bekliyordu?

 

Sessizce yutkundu. Kaya abiye döndüğünde düşüncelerini resmen okuyordum. O da ikiz dogurursa bu aşiret kaynardı arkadaşlar.

 

"Zehra ne derse benim için de o geçerli." dedi Kaya abi.

 

Bakışlar ona döndüğünde Umuttan "Sende ne nahımcısın be abi!" gülüşü yükseldi. Kaya abi ona döndü ve "Kapat çeneni velet." dedi. Anlık çocuklaşarak yükselecekti bunu hepimiz fark etsekte bize bakarak kontrolü sağladı. Keskin bakışları Umutun üstünde gezinirken kesinlikle onun yerinde olmak istemezdim. Sessizce kocama döndüm.

 

"Neden erken kalktım?" dedim üzerimdeki sweti çekiştirerek. Altıma giydiğim siyah eşofmanı da düzelttim. Küçük bir tokayla çok azını tutturdugum saçlarımı geri attım.

 

"Seni bir yere götüreceğim." dediğinde derin bir nefes aldım. Umarım güzel bir yer olurdu çünkü erken uyanmak bu gün hiç hoşuma gitmiyordu. Kapıdan içeri giren adamlara baktım. Asansöre üç tane baza taşıyorlardı. Süngerleri de iki kişi getiriyordu. İçeri giren eşyalara tek kaşımı kaldırarak baktım.

 

"Onlar nedir?" dedim. Furkan bana sadece göz kırptı. Bu yataklar neden geliyordu?

 

"Ben doydum. Gidelim nereye gideceksek." dediğimde beni onaylayarak kalktı. Bende kalkıp peşinden gittim. "Üzerimi deg-" derken "Gayet iyisin, gerek yok." diyerek belimden tuttu. Üzerinde siyah bir tişört altında da bir pantolon vardı. Simsiyah giyinmek adet olmuştu galiba.

 

Arabaya ilerlerken Furkanın telefonu çaldı ama ekrana dahi bakmadan kapattı. "Azat nasıl?" dedim.

 

"Şu adamı merak ettiğin kadar keşke beni de merak etsen yavrum." diyerek arabanın kapısını açtı. Kaşlarımı çatarak arabaya bindim. "Seni de merak ediyorum." dedim.

 

"Vuruldugum sürece." dedi.

 

"Sabah sabah beni uyandırıp bir yere götürüyorsun bir de üzerine benim yüzümden vurulan birini merak ettiğim için trip atıyorsun. Ben seni de merak ediyorum." diyerek arka arkaya konuşmamla burnum bir öpücük bırakıp kapıyı kapattı.

 

Az önce sen konuş ben dinliyorum he he gibi bir şey mi ima etti o?

 

Arabanın önünden dolaşıp kendi koltuğuna geçerek kapısını kapalttı. Konağın kapıları açılırken gözlerimi yumdum. Sinir geliyorum demez kapınızı aniden çalıverirdi.

 

"Bu yol nereye gidiyor bilmiyorum ama senin sonun iyi bir yere gitmiyor." diyerek olabildiğince en ters bakışımı atmaya çalıştım. Elini bacağıma koyduğunda sinirim sekteye uğradı. Eşofman yokmuş hissi vermesi de bu sinirimi tamamen yok etti. Eli bacağımı hafifçe sıktı.

 

"Sonum sen olursan nereye gittigi önemli değil." dediğinde sertçe yutkundum. Sesimin kesilmesini gülerek karşıladı. Sakince yoluma devam ettim ve bacağımdaki elini yok saymaya çalıştım. Hava limanı gibi bir yere geldiğimizde sessizce ona baktım. Gördüğüm uçakla oan döndüm. Özel jet gibi bir şeydi.

 

Arabadan inip benim tarafıma dolaştı ve kapımı açtı. Heybetli vücudunu kenara çekerek inmemi işaret etti. Ben inerken uçağın kapısı açılıyor ve bir merdiven kendini gösteriyordu. İkimizde sakince uçağa yaklaştık. O düz bir ifadeyle bakarken ben merakla baktım. İçinden çıkan kişileri gördüğümde şokla açıldı gözlerim.

 

"Şimdi tahminimi söylüyorum. Bence öğrencilerin sana geliyorlar." diyen Furkana odaklanamadım.

 

"Hocaaagğmm" diye feryat figan koşarak gelen Oguzhandan başkası değildi.

 

"Selamünaleyküm." diye el sallayan Mert ve arkasından "Selam hocam." diyen Kereme baktım. Bana koşarak gelen Oğuzhan yanımdaki adamı tamamen fark ettiğinde önümde durmuştu.

 

Mert ve Kerem de gelirken Oğuzhan önde onlar arkada olacak şekilde durdular. Oğuzhan Furkana bakıp yutkundu. "Efenim amacımız karınızı rahatsız etmek değil ama yüksek müsaadenizle sarılabilir miyiz? İzin vermezseniz anlarım sonuç olarak herkesin kendi eşi yani-" diye devam eden cümle üç kişi tarafından ensesine yediği tokatla kesilmişti. Tokadın acısını unutturmak adına hızla onu kendime çektim. "Evladım yine boş yapmaya ve dayak yemeye devam mı?" diyerek sarıldığımda o da nazikçe sarıldı. Mert ve Kerem de bize katıldığında güldüm.

 

"Hocam sanayiye gittim biliyor musunuz?" diye heyecanla başladı. Ama Mertin "Usta motor yağını öpüyor diye kovmuş. Embesil olduğunu düşünmüş olabilir."demesiyle bütün heyecanı kesildi.

 

"Su diye camsil iç inşallah. Senin gibi dost düşman başına." demesiyle güldüm.

 

"Siz nasıl buraya geldiniz?" dememle cevap yanımdaymış gibi baktılar. Hafif ürkek bakıyorlardı.

 

"Senin için geldiler. Hiçbir zorlama yok." dediğinde güldüm tehdit etmedim diyordu.

 

"Gelmeyen vurdurulacak demişsin abi." diyen Oğuzhanla Furkana döndüm. "Yalan." dedi ve beni kendine çekti. Güldüm bu haline.

 

"Hocam sanayiye gidelim." diyen Oguzhanla günümüze renk kalmıştık. Sanayi aşkı bitmemişti. Kat kat katlanacagına da inanıyorudum.

 

_________________________

 

Selam sevgili okurlarım.

 

Uzun zamandır yorumlarınız çok az...

 

Size eski tayfayı geri getirdim. Oguzhanın sanayi aşkını biliyoruz ve çok eğleneceğiz.

 

Şimdi oy vermeyi onutmayın ve wattpad hesabımı da takip edin ballar..

 

nur_yvn: Tiktok

nur_yvn: Instagram.

 

Bölüm : 27.01.2025 17:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...