24. Bölüm

24-Eski Dost Taze Düşman

nur_yvn
nur_yvn

Selam sevgili okurlarım<3

Nasılsınız?

Hepimizin mutlu olacağı bir bölümle karşı karşıyayız.

Oy vermeyi unutmayın.

Yorumlarınızı da her satıra bekliyorum...

 

🍂

 

Size kendinizi aniden 3 tane ergenle hamile halinizle sanayide bulabileceğinizi söylesem ne yapardınız? "Ne işim var benim orada neden gideyim?" dediğinizi duyar gibiyim. Ama eğer bu kişiler sizin eski ögrencileriniz ise her yere gidiyordunuz. Karşımızda anahtar takımıyla aşk yaşayan Oğuzhana bakan Mert, Kerem ve ben sessiz kalarak onun olayının bitmesini bekliyorduk.

 

Oraya nasıl girdiniz diye soracak olursanız evlenirken kocanızı aşiret ağası yada bulunduğu bölgede bilindik biri seçmenizi öneririm.

 

"Oğuzhan seni evire çevire dövecegim abicim bir ara hatırlat." dedi Mert etrafa bakarak. "Birinci kalite adamlarız diyemem ama daha Mardine yeni geldik." dediğinde cümleyi. "Mardini gezelim hocam değilde 'sanayiye gidelim hocam." demen kadar absürt bir şey yok." diyerek Kerem tamamladı.

 

"Siz ne anlarsınız aşktan." diyerek Motor yağına dönüp, onu eline almıştı.

 

"Yasak." diyen Mertle sakince yerine bırakıp kaşlarını çattı. "Sadece arabayı elleyebilirsin. Birde elindeki aletleri." dediğinde göz devirdi.

 

"Hocam motor yağı yasak. Doktor yasakladı ama ben arada görüyorum. Öpüyor, kokluyor seviyor falan." dediğinde gülerek Oğuzhana döndüm.

 

"Hamile halimle burada senin hatırına bekliyorum ama biraz daha yağ koklarsam motor doguracağız." dediğimde çoğul kullandığımı sonra fark ettim.

 

"Biz de mi doğuracağız?" diye şaşıran üçlüye baktım. Kaşlarım yavaşça çatıldı.

 

"Öyle bir imkan olsa doğurmaz mıydınız?" dediğimde tereddütle bana baktılar. Bu gün insanlara trip atmak için yer arıyordum. Telefonumun titremesiyle tedirgin dolu bakışlardan çektim gözlerimi.

 

 

Kocam= Ne yaptınız yavrum?

 

Sanayideyiz ve bunlar imkanları olsa çocuğu dogurmayacaklarını ima ettiler.

 

 

Kocam= Bizim çocuğumuzu neden dogursunlar?

 

Yüzümü buruşturarak ona görüldü attım. Sessizce telefonu cebime koydum ve dükkanın ortasında bayılma taklidi yapan Oğuzhana döndüm. "Hadi gidiyoruz." dedim sıkılmış gibi.

 

"Hocam Allah aşkına gidelim." dedi Mert. "Siz nerede yaşıyorsunuz? Aşiretler gibi konakta mı?" dediğinde gülerek kafamı salladım. Gözleri heyecanla parıldadı. Aşiret evlerini bende merak ederdim. Ama bizim evdeki kişi sayısı fazlasıyla azdı. Hamza bey ve ailesi evimizden gitmişlerdi ve bu ailede asker olan insanlarda olduğunu öğrendim. Askerlik yaptıkları için konakta değillermiş. Furkan adlarını söyleme gereksinimine girmemişti.

 

"Hocam gidelim." diyen Keremle Oğuzhana döndüm. Hala bayılma numarası yapıyordu. Yemezlerdi. Ben koskoca aşiretin agasını dize getiriyordum.

 

"Oğuzhan eğer kalkmazsan seni kurşuna dizdiririm." dediğimde iki gözü de fal taşı gibi açıldı. Bu teknik her zaman işe yarardı.

 

"Hanımagam siz nereye ben oraya. Lafı bile olmaz." diyerek hızla ayağa kalkmıştı. Mert ve Kerem gülerek kapıya giderken peşlerine takıldım. Onlar beni fark edince ellerini öne uzatarak yolu gösterdiler. Bir hanımefendi gibi eteğimi tutuyormuş gibi yaptım.

 

"Bizden kibarı mezarda." dedi Mert.

 

"Tabi lan bizim gibisi yok." diyerek Keremde onu desteklemişti. Oğuzhan peşimden bir hanımefendi gibi yürüyerek geldi. Ona gülmemek için kendimi tuttum.

 

Oguzhan "Kibar beyefendiler bu akşam planınız nedir?" dediğinde, Mert bana döndü. "Hocam Allah adına ağzına bir kere çarpayım da Allahına kavuşturayım mı?" dediğinde gülerek Oguzhanı tutup kendime çektim. Zorlamadan peşimden gelmişti. Bu hayır demekti. Biz arabaya ilerlerken onlar konuşarak geliyorlardı.

 

"Gece boğarım ben bunu." dedi Kerem.

 

"İlk ben." diyen Mert, Oğuzhanı öldürmekte kararlı gibiydi.

 

"Dokunmayın benim oğluma." diyerek büyük minibüsün arkasına bindim. Onlarda gelince Oğuzhan yanıma onlarda karşımıza geçti.

 

"Sizinle şu anda konağa gidiyoruz ve size tek uyarım sürmeli ve saçlarında beyazlar olan kadına dikkat etmeniz." dediğimde beni onayladılar.

 

"Hocam Jülide ojesi çizildi diye suratıma çizik attı." diyerek yanağını gösteren Oğuzhana gülümsedim. Yanağında ufacık bir çizik vardı.

 

"Hocam Jülide buna aşık." diyen Kereme döndüm şokla. Oğuzhan midesi bulanıyormuş gibi öne eğildi.

 

"Nereden biliyorsunuz?" hızla konağa ilerleyen arabanın asfaltta çıkarttığı ses ve konuştuğumuz konu hiç uymuyordu.

 

"Hocam ben daha nazik ve Sanayi seven birini istiyorum. Zira motor yağından uzak duran birine kalbimi veremem."

 

Üçümüz de ona baktığımızda Oğuzhan bize baktı tek tek. "Motor yağı seven kız yok mudur?" dediğinde kafamızı aynı hızda iki yana salladık. Umutsuzca kafasını aşağı indirdi. Konağa kadar sessiz sakin ilerledikten sonra konağa gelince Furkanın aramasıyla karşılaştım.

 

"Alo-" diyecekken sözüm "Evden dışarı çıkma." Emri ile kesildi. Ben zaten dışarıdaydım. Konağa giren arabalar ile sessiz bir şok yaşadım. Bu arabalar bir yerden tanıdık geliyordu ama nereden?

 

Kocam az önce evden çıkma diyip yüzüme telefonu kapattı.

 

Yanımda üç tane mankenleri aratmayacak derecede iyi olan Mert, Kerem ve Oğuzhan dikilirken arabadan inen çam yarması gibi adama baktım.

 

Bu adam da bana fazlasıyla tanıdık geliyor.

 

"Furkan aga nerede?" diye bana soran adamla bir dejavu yaşadım. Bu adamlar ben motorla konaktan çıkarken gelen adamlardı. Kim olduklarına dair zerre bilgim yoktu ama onlar olduğuna emindim.

 

"Bilmiyorum."

 

"Sen karısı değil misin? Nasıl bilmiyorsun?" dediğinde sinirle bir adım atıp elimi de karnıma koydum. Diğer elimle kapıyı gösterdim. "Kimsiniz bilmiyorum ama buraya destursuz geldiğinize göre herhangi bir davete icabet etmediniz. Şimdi defolun." dediğimde sinirden kulakları bile kızaran adama hızlı adımlarla bana yaklaştığında beni gölgesinde bırakan üç bedene baktım.

 

"Bilader sen hayırdır?" diye ortama giren Oğuzhan adamın belinden çıkarttığı silahla "Abi ben korkuyorum onlardan ama." diyerek bana tutundu.

 

"Eğer bir sorunun varsa bunu mertçe çöz. Silahla veya kadına saldırarak değil orospu çocuğu." dediğinde şokla Kereme baktım. Bunlar benim ögrencilerim miydi?

 

"Küfür yok." dedim omzuna vurarak.

 

"Veled-i zina?" dediğinde daha makul buldum.

 

"Mert de benim kardeşim gel çözelim diyeceğim ama sen belindeki silaha güveniyorsun." dediğinde dikkati dağılan adamın elinden silahı hızla çekti Kerem. Beni ikisi birden arkasına alınca sadece şokla onları izledim.

 

"Siz benimle taşşak mı geçiyorsunuz lan!" diye kükreyen adamın sesi bir yumrukla kesilmişti. Mert onun yüzüne geçirdiği yumruğu gösterdi.

 

"Hocam bu hastalar sabahı beklemedi. Taze ölüyü de mezar beklemiyor demiştik. Biz ne yapacağız?" dediğinde omzuna bir darbe indirdim. "Şiirle niye dalga geçiyorsun evladım?" dememle güldü. Arabadan inen adamlarla onlar baş edemeyeceği için ileri atıldım.

 

"Sizin başınız kim? Hepinizle tek tek muhatap olacak değilim." diye bir anda yükseldim. İkinci arabadan jilet gibi takım elbisesiyle inen adama baktım. Büyük bir dejavu yaşıyor olabilirdim. Bu adamla bir kere daha bu bahçede karşılaşmıştım. Sadece 3 araba vardı bu sefer. Sinirle döndüm o adama.

 

"Adın ne senin?" dedim sinirle.

 

"Tarık." dedi sadece. Kafamla onu onayladım. "Burada olma nedenin ne?" dedim içimdeki çirkef kadını kenara iterek. "Dayak istiyor olabilir." diyen Merte dönmedim. Haklıydı ama.

 

"Furkan Kılıç nerede? Yerini söyle." dediğinde karnıma baktığını fark ettim. İleri iki adım attım. "Kocamın neden arıyorsunuz bilmiyorum ama Kocam sanki sizden kaçıyormuş gibi konuşmanız komiğime gitti. Bir daha olmasın. Olaki nerede olduğunu bilsem bu da sizi hiç alakadar etmez." dememle karnımdaki bakışları yüzüme çıktı. Bana doğru ilerlemeye başladı.

 

"Konuşmamız gereken konular var. Nerede oldugu beni çok alakadar eder." diyerek üzerime doğru geldi.

 

"Çık evimden." diyerek kapıyı gösterdim. Sinirlenmeye başlıyordum. Telefonuma gelen mesajla direk telefonumu aldım.

 

 

Kocam=O adam biraz daha dibine girerse onu öldürürüm.

 

"Emin ol ölmen zerre umrumda olmaz ama uzaklaş benden. Kocamın elini kana bulamayın." dememle iki adım geri gitti. Yüzünde bir gülümseme oluştu. "Çok fazla cesur ve düşüncelisin. Dikkat et çok düşünceli olmak güzel değildir." diyerek geri döndü ve adamlarına bir işaret verdi. Arabalar konaktan arka arkaya çıkarken Tarık denilen adam kalmıştı. Orada dikilerek dördümüze bakıyordu.

 

"Sizin ergen cesaretinize de hayran kaldım açıkçası." dediğinde Kerem ileri atıldı. "Silahımıza değil ergen cesaretimize güvenmeyi tercih ederiz." dediğinde kolunu tuttum. Bu adamla daha fazla muhatap olmayacaktım. Ne onlar ne ben.

 

"Amacın ne bilmiyorum ve umrumda da değil burada dur ve bekle. Furkan gelir." dediğimde tekrar güldü. Bu adamın gülmesi feci halde bana batıyordu. Ben konağa döndüğümde peşimden gelenleri hissettim. Tek değillerdi. Tarık denen adam da ilerliyordu. Benim duraksamamla onlar da duraksadı. "Evime girmeyi mi düşünüyorsun?" dedim.

 

"Evet. Misafirim ben." diyerek destursuzca ilerledi ve açık olan kapıdan içeri girdi. Tüm olanlara çokla bakan ben sonunda patladım. "Senin kadar yüzsüzünü görmedim diyeceğim de her türlünüzü gördüm be!" diyerek yükseldim.

 

"Hocam bunlar nasıl aşiret. Bir sıkıntı olmasın? Konağa girdi adam. Vurmuyorlar mı bunları?" diyen Oğuzhana döndü bakışlarımız. Bunlarla kaç gün geçirecektim ben?

 

"Şu anda yeri mi kardeşim sence?" dedi Kerem.

 

"Hocam biri öleceksek bu Oğuzhan olsun bence. Yoksa Mardin maceramızın burada sonuna gelelim. Rezillik tütmeden yapalım bunu." diyen Mertin koluna ufak bir çimdik attım.

 

"Mardinli güzel yarim diye gezmedi daha sokaklarda. Sen buna mi rezillik diyorsun?" Kerem alayla güldü.

 

"Hocam burada güzel kızlar var mı?" dedi Mert aklına yeni gelmiş gibi. Kafasına Kerem tarafından vurularak sakince susturuldu.

 

"Eve adam girdi siz hala burada dedikodu yapın." Oğuzhan koşarak içeri girince durumun ciddiyetini anlayarak ilerledim. Bunlarla bir araya girince bana bir şey oluyordu. Bu daha ilk gündü o açıdan düşünürsek geçmiş olsun.

 

"Çay kahve de ister misin paşam?" diyen Umutun sesini duydum. "Defol git kimsin lan sen?" dediğinde o arsız gülüşünden Umuta da gösterdi. Umut kendine hakim olamıyormuş gibi sinirle etrafa baktı. Bana döndüğünde yanımda gördüğü kişilerle tekrar Tarıga döndü. "Kardeşlerini de mi getirdin lan!" dedi bağırarak. Sinirlenince bu evin erkekleri pek tekin olmuyordu.

 

"Ne kardeşi be!" diye adeta öküz gibi böğüren Oğuzhan bayılıyormuş gibi elini altına attı. "Bu adamı gözüm tutmadı benim. Bana başka aşiret ağası abi bulun."

 

"Bu dünden razıymış lan." diye gülen Mert sakince Umuta döndü. "Bilader bizim onunla alakamız yok. Biz Leyla Hocanın ögrencileriyiz." dediğinde sanki tek konu benmişim gibi Umut. "Hoca mı?" diyerek şokla bana baktı. "Yenge?" diyerek hayal kırıklığı ile baktı. "Niye bana söylemedin-" diyecekken zaten bildigi aklına gelmiş olacakki durdu. Ama benim sinirli halimi görünce sustu. O da sinirini takınarak Tarık denen adama baktı. "Sende uçtur git lan." diyerek küfrünü sansürlediginde yanımdaki Oğuzhan gülmeye başladı.

 

Arkadaşlar anladık da biz niye bu kadar anormal davranıyoruz? Kocam, gözünün siyahına kurban olduğum şimdi ateş gibi kapıdan girip burayı aleve verecek. Niye ciddiye almıyoruz?

 

İçimdeki ses tahmin konusunda herkesten iyi olduğu için kendime sövmek istedim. Kapıyı kırarcasına içeri giren adamla üçümüz de kenara çekildik. Oğuzhan korkudan put gibi kalmıştı.

 

Furkan içeri girer girmez gözleri beni buldu. Sinirli ve evhamlı hali sönecek gibi oldu ama içerideki adamı görünce daha fazla sinirlendi. Bana da yutkunmak düştü. Adama yaklaşma dedikten sonra adamı bizim evimizde görüyordu.

 

"Furkan, kardeşim." diyerek sırıttı Tarık.

 

"Kes lan." diye sinirle ona yaklaştı ve kimsenin beklemediği bir anda kaşının üzerine bir yumruk geçirdi. Hepimiz nefesimizi tutmuş beklerken Tarık gülerek kaşındaki kanı sildi. "Hala yumrukların sağlam." dediğinde ilk yumruğu olmadığını anladım.

 

"Seni daha rahat pataklamak için piç kurusu." dedi ve sinirle kolundan tuttu. "Geçen dediğim her şey geçerli. Ne beni ne aşiretimi bu işe bulaştıramam. Babayım lan ben." diyerek Tarıgı dışarı sürükledi. Olayı bana anlatacagını umarak peşinden gitmedim. Ama birazdan sinirini geçirmem gerektigi gerçeği yüzüme çarptı ve yere düştü.

 

Kolay gelsin.

 

"Hocam eşiniz de sövdü!" diyerek ufak bir isyanda bulundu Mert.

 

"O benim kocam." Bu nasıl savunmaydı Allah aşkına? Hemen konuyu dagıttım. "Siz kafanıza göre takılın." dediğimde Umutla göz göze geldik. "Sizden bir iki yaş büyük ama iyi anlaşacağınıza eminim." diyerek Umutu gösterdim.

 

"Hocam biz sınıfta kaldık. 19 yaşımızdayız." diyen Kereme döndüm. "Aferim size." dedim ve Umutu gösterdim. "Siz takılın ben şu anda gidiyorum." diyerek kapıya yöneldim. İçeri sinirle giren kocama ilerledim. Gözleri beni bulunca vaz geçip asansöre doğru yürüdüm. Peşimden geldiği için sakince ilerledim. Ama o benden hızlı olduğu için belimden tutarak ilerletti.

 

"Kocam-"

 

"Sus, beni o güzel sesinle sindiremezsin." dediğinde sustum.

 

Asansöre binip sessizce kurban gibi bekledim. Sinirli ifadesi zerre sekteye uğramadı. Üçüncü kata geldiğimizde inip odaya ilerledik. Ben içimden dua ederken o beni belimden tutarak odaya götürdü. İçeri girdiğimizde yavaşça kapıya dayandı sırtım. Eli karnıma dolandı. Yavaşça okşadı.

 

"Dışarı çıkma dedim."

 

"Zaten dışarıdaydım." dedim ellerimi yüzüne ilerletirken.

 

"İçeri neden girmedin?"

 

"Benden önce girdi." dedim.

 

"Her şeye haklı bir açıklaman olacak mı?" dediğinde kıkırdayarak ileri uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Bu bir evet demekti. Hep olacaktı.

 

"O adam kim?"

 

"Bunu anlatmak istemiyordum ama," dedi ve gözlerime baktı. "Eski bir dost, taze bir düşman ama zararsız bir varlık." diyerek şifreli konuşmasına tepkisiz kaldım. Sessizce bekledim.

 

"Ne olduğu belirsiz bir insan. Sevmiyorum. Onun yakınında bulunma." dediğinde kafamı salladım. O bana bunu açıklıyorsa bildigi bir şey olduğu kesindi.

 

"Şimdi nereye gideceksin?" dedim.

 

"Nereye gideyim?" dedi.

 

"İşine." dedim. Gözlerime anlamlı anlamlı baktı. "İşim sensin." dediğinde kıkırdayrak onu ittim. "Tembellik yok. Hadi işe." diyerek onu kovmama şoke olmuş gibi bakıyordu.

 

En sonunda gittiginde kendimi Oguzhanın sanayi anılarını dinlerken buldum.

 

🍂

 

"Zehra Hanımı odama gönderin." diyerek telefona konuşup hemen kapattı Kaya. Önündeki dosyaya odaklandı tekrardan. Sakince kağıtta yazanlara bakıyordu. Bu günlerde o kadar meşguldü ki içeri giren kadına bile kafasını kaldırıp bakamamıştı.

 

"Biri sisteme sızmak istemişti geçen aylarda. Onları adalete teslim etmiştik. Dava sonucu?" dedi sadece. Ayhan bey topuğuna sıkmak isteyince Furkan ve Kaya adalete teslim etmişlerdi. Günah defterleri zaten kabarıktı.

 

"Davayı aldık Kaya Bey." dedi Zehra ve önündeki dosyayı eline aldı. "Aksi mümkün olamaz zaten." Kaya ona bey diyen kadına kaldırdı bakışlarını. Geçen yorulmasın diye şirkete gelen sekreteri parçalayan ellere baktı. Onun taktığı yüzük vardı elinde. Kız Kayaya sırnaşırken Kaya namusu kirleniyormuş gibi Zehraya bagırmıştı. Zehra odaya girdiğinde kız uçarak ofisten çıkmıştı. Ciddi manada Zehra kadını ofisten uçurmuştu. Artık hem avukat hem sekreterdi.

 

Hem avukat hem vukuat olduğu gibi.

 

"Bey?" dedi Kaya.

 

"Hıhı Bey." dedi Zehra da.

 

Kaya Zehrayı süzdü ve gözlerini bordo gömleğinden taşan göğüslerine kilitledi. Evet bu muazzam görüntü onu sevindirmişti ama burada tek erkek o değildi. Altındaki pantolon onu mutlu eden tek şeydi.

 

"Zehra hanım şuraya oturur musunuz?" diyerek sandalyesini geri çekti. Tam olarak kucağını işaret ediyordu.

 

"Patronum olarak yaptığınız bu sapıklığı unutacağım." dedi ve geri döndü ama Kaya elini beline dolayarak onu geri kucağına çekmişti.

 

"Kaya Bey ne yapıyorsunuz?" diyerek küçük oyununu sürdürdü.

 

"Başlarım beyine." diyerek boynuna küçük bir öpücük kondurdu ve elini gömleğin ön kısmına attı. Zehranın kalbi heyecanla çarparken gömlegi çıkartacagını düşündü. Ama bütün umutları kapanan düğme ile kayboldu. Kaya bir düğmeyi kapatıp geri çekildi ve elini beline atarak Zehrayı tamamen kendine çekti.

 

"Ne yaptın sen?" dedi.

 

"Benim göremedigimi kimse görmesin diye kapattım." dediğinde sakince nefes aldı Zehra. Bu adama acilen nikah kıymalıydı. Artık ciddi manada dayanamıyordu.

 

"Bakma diyen mi var size Kaya bey?" dedi sinirle.

 

"Bir kere bakarsam bakılamaz hala getiririm." dediğinde siniri sönmüştü. O anı düşünmek bile Zehrayı heyecanlandırmıştı.

 

"Peki kabul." dedi sadece.

 

"Arsızlık yapmayalım Avukat hanım." dedi Kaya uyaran gözlerle. "Bende bir erkeğim ve emin ol benim de sabrım tükenir." diyerek belini hafifçe sıkıp bırakmıştı.

 

"Haklı bir düşünürün buna lafı var mı?"

 

"Tabikide." dedi ve gözlerine baktı. "Hatta düşünürün en sevdigim sözüdür. Sabrın sonu selamet sabırsızın sonu lanettir." dedi ve göz kırptı. "Sabret." demesiyle Zehranın yüzü düştü.

 

"Pisliksin."

 

"Senin pisliğin." dedi gülümseyerek.

 

"Haklı değilsin." dedi kaşlarını çatarak.

 

"Hanımımız öyle diyorsa." diyerek göz kırptı.

 

Zehra Kayanın kucağından kalkarak kapıya yönelmişti. Onu durdurmadı Kaya. Önüne açmadı Zehra. Onun açarsa üzüleceğini düşündü. Odadan çıkıp kendi odasına yöneldi.

 

Kaya arkasından gülümseyerek baktı. Bu kadına aşık olmak için elinde tonla sebebi vardı. En yakın zamanda nikah kıymalılardı. Evet kesinlikle bu olmalıydı.

 

🍂

 

Salonda derin bir sessizlik hakimdi. Kovboy filmlerinde ortadan geçen toz bulutu şu anda da geçiyordu. Yani öyle hayal ediyordum.

 

"Yaşınız kaç?" dedi Haje hanım yanımdaki çocuklara.

 

"19." dedi Mert. "Hepimiz 19." diyerek düzeltti kendini. Şu anda resmen Haje hanımın sınavından geçiyorlardı.

 

"Eyi eyi." dedi dizini sıvazlayarak. Galiba ağrıyordu.

 

"Sizin?" diyen Oğuzhanla hepimiz ona döndük.

 

"Kadınlara yaşı sorulmaz." dedim ve elimdeki bardağı kenara koydum. Çay güzel gitmişti.

 

"Neden abi ya!" dedi Oğuzhan "Devlet sırrı mı bu?"

 

"Evet." dedim.

 

"Neyse bunlar önemli değil." dedi Kerem. "Bizi neden sınava sokuyormuş gibi otutturdunuz?" dediğinde onlara döndü bakışlarım. Gerçekten aralarından mesafe vardı.

 

"Canım öyle istedi. Sorun mu var?" dediğinde sıkıysa var de der gibi bakıyordu. Tabikide demediler.

 

Yavaş yavaş sofra kurulup ev ahalisi toplanırken yanımdaki çocuklar mahcup bir şekilde oturuyorlardı.

 

"Sofraya geçsenize." dedim ayağa kalkarken Furkan da birazdan gelirdi. Zehra ve Kaya abi geldikleri gibi oturmuşlardı. Ayhan baba ve Zeynep anne de oturmuşlar Haje hanım bu akşam bir yere davetli olduğunu söyleyerek gitmişti.

 

"Hocam biz şimdi kalabalık yapmayalım." aşağı inen Umut da yanımıza doğru geldi. "Siz ne yapıyorsunuz?" dediğinde umutsuzca baktım onlara. "Sofraya gelmiyorlar." dedim. Umut, Mertin kolundan tutarak hızla kaldırdı. "Biladerler saçmalamayın. Hadi kalkın." diyerek Oğuzhanıda kaldırmıştı. Kereme döndüğünde Kerem kendi rızasıyla kalkmıştı. Onlar sofraya giderken bende kapıya yöneldim.

 

"Babanız nerelerde aceba." dedim mırıldanarak. O sırada gelen araba sesiyle gülümsedim. "Geldi." dedim sessizce.

 

Kapıyı açıp dışarı baktığımda onu görmemle gülümsedim. Arabadan inip hızla dolanmıştı etrafında. Elinde gördüğüm çiçekle dağa fazla gülümsedim.

 

"Karıcım."

 

"Kocam." dedim.

 

Tam dibime girip çiçeği bana uzattı. "Kokina denilen şu mereti bulmak için çok çabaladım. Sevmiyorsan lütfen kafamda paralama." dediğinde gülerek elinden çiçekleri aldım. Onun 1.90 olması yada bir aşiret ağası olması bu çiçeği kafasında paralamayacagım anlamına gelmiyordu. Bunu bilerek beni uyarıyordu.

 

"Seviyorum." dedim içten bir şekilde.

 

"Kimi?"

 

"Çiçekleri." dedim ve ona da göz kırparak içeri ilerledim. "Teşekkürümü sonra ileteceğim." dediğimde güldü.

 

"Nasıl gidiyor işler?" diyen Ayhan baba keyifliydi. "İyi baba." dedi Kaya abi. Furkan elini belime atarak beni masaya ilerletti.

 

"Gelinim sen nasılsın?" diyen Ayhan babaya döndü bakışlarım. Masaya otururken ona gülümsedim. "İyi Ayhan baba." dedim gülümseyerek. "Siz nasılsınız?" dediğimde keyifle güldü. "Torunu olacak bir adam nasılsa öyleyim." dediğinde bu hareketine güldüm.

 

"Erkek ve bunun iki tane olması da cabası." dediğinde gülümsedim. Kız olsa da sevinirdi. O böyle biri değildi. "Furkan düşünsün artık. Agalıgı kime vereceğini." dediğinde masada sessizlik oldu. "Adını ne karar kıldınız?" diyen Zeynep anneye döndüm. "Tam bir karar denemez ama Kurtuluş ve Özgür." dememle gülümsedi.

 

"Ben evlatlarım bu aşiretin agası olmayacak. Daha doğrusu ben onlara böyle bir zorunluluk koşmayacagım baba senin aksine. Kendi isterse olur ama ne sen ne de ben bunu seçmeyecegiz." dediğinde Ayhan babanın kaşları çatıldı.

 

"Tamam yemeğimizi yiyelim sonra konuşursunuz." dedi Zeynep anne daha ılımlı bir şekilde. Bende kaşlarımı çattım. Zehra bana baktı ve göz kırptı. Sakin ol dedi bir nevi.

 

"Hocam." dedi Oğuzhan bana yaklaşarak. "Sizce hangisi aga olacak?" dediğinde ne kadar sinirli olsam da ona güldüm. Zaten yabancılardı ve ona şu anda ikisi de olmayacak diye çıkışmam anlamsız kalırdı. "Kurtuluş." dedim öylesine. Hiçbirinin olmasını istemiyordum.

 

"Hocam siz bize bir dersimizde şey demiştiniz," diyen Merte döndüm. "Özgürlüğünüzü istiyorsanız kendinizi kurtarmanız gerekir." dediğinde elimi karnıma attım. "Ee?" dedim.

 

"Hocam o gün de elinizi karnınıza atıp 'oğlum olursa adını Özgür Kurtuluş koyacağım demiştiniz." dediğinde güldüm. B¹² başa belaydı. Bu dediğimi zerre hatırlamıyordum.

 

"İkiye bölmüşüm." dedim.

 

"Hocam Jülide de o gün size Berk daha modern olmaz mı Hocam demişti onu hatırlıyor musunuz?" diyen Oguzhana döndüm. Onu da hatırlamıyordum.

 

"Hocam b¹² iğnesi öneriyorum." diyen Keremle ofladım ve Furkanın bacağını dürttüm. Önüne konulan çorbadan bana döndü bakışları. "Bunlar bana unutkan diyorlar." dememle üçü de mum gibi dikildi. Onları ispiyonlamamı beklemiyorlardı.

 

"Hocam siz günde kaç kere oksijen alıp verdiğini bilen insansınız. Bizim ne haddimize." diyerek kendini toparlamaya çalıştı Oğuzhan.

 

"Tövbe ağzımı açmam." dedi Kerem.

 

"Ben yokum." Mert direk önüne eğdi kafasını.

 

"Bi bakışıyla bir dağı devirir dedikleri bu olsa gerek." diyerek güldüm. Furkan bana döndü bu sefer. Bu bakışlar bir dağı değil bir dünyayı bir evreni devirirdi ama o beni devirmeyi değil dik tutmayı seçti. Bakışları minnet ve büyük bir sevgiyle doluydu. Ben o saniyelerde bir kere daha şükrettim.

 

Yanlışları olabilirdi ama benim en büyük doğrumdu.

 

________________________

 

Selam sevgili okurlarım💞

Kayaya bir yükseldik mi?

Yok be ne biri alev aldık!

Yorumlarınızı bekliyorum ve okurken inanılmaz mutlu oluyorum. Hatta yorumları görünce daha fazla bölüm yazasım geliyor. Ben çok tuhafım 😅

Birde oy verin ki ne kadar sevdiğinizi anlayayım.

Neyse Allaha emanetsiniz.

Tiktok: nur_yvn

İnstagram: nur_yvn

 

 

Bölüm : 29.01.2025 17:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...