25. Bölüm

25-Denge

nur_yvn
nur_yvn

Selam sevgili okurlarım<3

Nasılsınız!

Şimdi uzatmadan bölüme geçelim.

Emeğime karşılık oy vermeyi ve duygularınızı yorumlarda belirtmeyi unutmayın.

Kaya ve Zehraya özel bölüm yazmak istiyordum ama vaz geçtim. Bölüm sonunda Kaya ve Zehrayı bol bol okuyacaksınız.

 

 

🍂

 

 

Orda her kiminleysen

Belki sevgilinleysen

Söyle kumralım için sızlamaz mı?

 

Arabada çalan şarkıya eşlik ederek diğerlerine uymaya çalıştım. Umutta bize dahil olmuştu ve arabayı o kullanıyordu. Kerem, Mert, Oğuzhan, Umut ve ben şu anda Azatın yanına hastaneye gidiyorduk. Hayati tehlikeyi atlatmıştı ve normal odaya alınmıştı. Furkan bunu söylediği gibi onları ikna edip yola koyulmuştuk.

 

"Nereden geliyor mu kumral hasreti?" dedim ve Mertin elindeki telefonu kaptım. "Anlatın." dediğimde Mert güldü.

 

"Hocam siz açın isterseniz. Bizim açtıklarımız yanlış yorumlanıyor." dediğinde bende güldüm. Benle kız dedikodusu yapmak istemiyorlarsa onlara saygı duyardım.

 

Arkaya açtığım şarkı ile Umuttan bir kahkaha yükseldi. Mardinli güzel yarim açmıştım. Arabaya dolan şarkıyla bir o yana bir bu yana sallandım.

 

Görünce aşık oldum gözlerine tutuldum

Alem ne derse desin kız ben sana vuruldum

Bir gördüm aşık oldum gözlerine tutuldum Alem ne derse desin le ben sana vuruldum

Mardinli güzel yarim inan sana hayranım Uğruna feda olsun varım yoğum bu canım

Midyatlı güzel yarim inan sana hayranım Uğruna feda olsun varım yoğum bu canım

Bülbül konmuş çalıya aşığım Midyatlıya

Ölürüm ayrılamam düştüm kara sevdaya

Bülbül konmuş çalıya aşığım Midyatlıya

Ölürüm ayrılamam düştüm kara sevdaya

(...)

Midyatlı güzel yarim inan sana hayranım

Uğruna feda olsun varım yoğum bu canım

 

Şarkı biterken biz çoktan hastaneye gelmiştik. Yanımızda herhangi bir koruma yoktu. Tabikide Kerim ve Murat hariç. Onlar artık tamamen bana özel gibilerdi. Peşimi bırakmıyorlar, hep bir eksiğim olup olmadıgını soruyorlardı. Hem beni korumak hem de abilerini görmeye gelmişlerdi. Azat onlardan büyük mü bilmiyorum ama Murat ve Kerimin ona abi dediğini hatırlıyordum.

 

"Azat nasıl vuruldu yenge?" dedi Umut yanıma gelirken. Çocuklarda diğer yanıma gelmişlerdi. "O aslında planında yokmuş ama ben ısrar ederek Azatı, bu plana sokmuş bulundum." dediğimde anladım der gibi kafasını salladı.

 

"Hocam tam olarak olay ne?"

 

Merte döndüm ve gülümsedim. "Bu seferlik susmak istiyorum." dediğimde sorun yok dercesine kafasını salladı. Tek tek hastaneye girerken oturan kadına döndüm. "Azat için gelmiştik." dediğimde bilgisayarına baktı. "Soy adı?" dediğinde kafamı arkamdakilere çevirdim. "Soy adı ne?" dediğimde bilmiyormuş gibi baktılar. Kadın sonra hastanede tek Azat olduğunu söylemiş ve bizi göndermişti.

 

"Bir şey diyeyim mi?" diyen Kerimin mırıltısını duydum. "Abi bu sefer büyük sinirlenecek." dediğinden Murat onu dürttü. "Hanımaga sana bakıyor. Ona açıklamak ister misin?" dediğinde ona baktığımı fark ederek bana döndü. "Hanımağam şimdi Azat abi en son Furkan beye yapılan bir süikasti engellemişti ama size yapılan bu oyuna bir şey yapamadığı için mesleğini bile bırakabilir." dediğinde tek kaşım havalandı. Onu artık bırakır mıydım? Asla. Ona bir can borcum var bile denebilirdi.

 

Hastane koridorunda ilerlerken sonunda odayı bulmuştuk. Kerem bana bakarak kapıyı gösterdi. "Tıklıyorum?" dediginde kafamı salladım.

 

Kapıyı tıklattıgında içeriden ses gelmedi. İçeri girdiğimizde elinde silahla karşımızda dikilen adama şok içinde baktım. Böyle bir karşılama beklemiyordum.

 

"Le ilahe illallah-" diye sessizce mırıldandıgını sanan Oğuzhan ensesine yediği şamarla susturulmuştu. Tahminimce o şamar Mertten gelmişti.

 

Elindeki silahı yavaşça indirip beline soktu ve odayı gösterdi bize. "Mesleki deformasyon." dediğinde herkes sustu.

 

"Odaya kimin girdiğini görmeden silah çekmek mi?" dedi Kerem.

 

"Buralarda her an ne olacağı belli olmaz çocuk." diyerek yatağa yavaşça oturdu. Gözlerim sakince kapandı.

 

Bir an yüreğim ağzıma gelmiş olabilir. Evlatlarım umarım o siz değilsinizdir.

 

"Sebebi ziyaretinizi neye borçluyum?" dediğinde gözlerimi açarak yanına ilerledim. "Hasta ziyaretine geldik. Sorun olur mu?" dediğimde kafasını eğdi. Mahcup bir ifade vardı yüzünde. "Olur. Sizi koruyamayan birinin bedenine giren kurşunları önemsememeniz gerekir." dediğinde güldüm. "Sen bu cümleyi kurarken inandın mı? Beni daha ne kadar koruyabilirdin Azat bey?" dediğimde cevap vermedi. Heybeti Furkanla yarışır cinstendi.

 

"Hem bunlar şu anda tartışılacak şeyler değil. Sen nasılsın onu söyle?" dediğimde derin bir nefes aldı. "İyiyim. Malesef, ölmedim." dediğinde Kerim ve Murat atladı.

 

"Abi o nasıl söz?"

 

"Tövbe tövbe abi o ne biçim söz?"

 

"Ölüp de ne edicin abi?"

 

"Susun lan." dişlerini sıkarak onlara müdahale etti Azat. Biraz daha devam etseler ikisini de şu duvara asacakmış gibiydi.

 

"Şu kızla konuştun mu?" dememle bana baktı. O kız aklına bile gelmemişti değil mi? Gözleri boş bir ifade ile doluydu. Telefonunu açtı sakince. Kenardan gördüğüm kadarıyla 5 cevapsız çağrısı vardı. Ekranı kapattı ve telefonu kenara fırlattı.

 

"Adı ne?" merakla sordugum sorudan sonra ofladı. Adını unutmuş olamazdı degil mi? Bu adam çok tuhaftı.

 

"Ferda." dediğinde sessizce düşündüm. Gayet uyumlu bir çiftlerdi. Biri öküz biri cilveli. Güzel olmuşlardı.

 

"O Kim abi?" Kerimin meraklı sorusu "Sana ne lan?" diyen Azatla başka bir yerlerine kaçmış gibi gülümsedi. Sorusunun nereye kaçtığı surat ifadesinden belli oluyordu ve bu sorunun cevabını almadan durmayacağını bildiğim için o kendini dövdüttürmeden "Kuaförde biriyle tanıştı." diyerek merakını giderdim. Ama sanmıyordum ki merakı böyle gitmişti. Sadece sessizce bekledi.

 

"Abi?" dedi tekrardan. "Ferda yenge ile ne zamandan beri konuşuyorsunuz?" dediğinde Azat sinirle soludu. "Sen öldüğünden beri." dedi ve Kerime uzanmaya çalıştı. Yarası canını acıtmış olacak ki dişlerini sıktı.

 

"Tamam artık hastayı yanlız bırakalım." diye içeri giren kadınla gözlerim büyükçe açıldı. Bu Azatın kuaförde karşılaştığı kadındı. Evet, hatırlıyordum. Yani Ferdaydı.

 

"Tamam doktor hanım bir dakika." diyerek Kerim tekrar Azata döndü. "Abi yengemizle ne zamandan beri konuşuyorsun de hele." dediğinde Azat Ferdaya döndü. "Bunlar beni daha da hasta ediyor." Dediğinde çocukları yeni fark etmiş gibi "Siz kimsiniz?" demişti. Onlarda kendilerini tanıtınca Ferda bizi kibarca odadan kovmuştu. Kerim ve Murat göğsünden vurulmuş gibi davranıyorlardı.

 

"Şimdi nereye gidiyoruz?" diyen çocuklara baktım. "Konağa dönelim en iyisi." dememle beni onayladılar.

 

Gençler kendi aralarında gülüp eğlenirken kendimi iyice anne moduna sokup onlarla ilgili hayaller kurdum. Çok güzel bir aile olacaktık.

 

*****

 

Akşam olunca herkesin konağa gelmesiyle Ayhan baba önemli bir şey konuşacağını söyleyerek bizi odaya toplamış kendi gelmemişti. Zehra ve Kaya abi biraz fazla mutlu gelmişlerdi gözüme. Şüphe dolu bakışlarım onları süzereken Zehra omuz silkti.

 

İçeri Ayhan baba ve bir adam girdiginde adamın elindeki poşete baktım. İçinde kağıtlar vardı ama nasıl kağıtlar vardı?

 

İçinden çıkan siyah davetiyelere ve üzerindeki iki harfe takıldı bakışlarım.

 

Z ve K

 

"Çok yakın zamanda düğünümüz var hazırlıgınızı iyi yapın." diye sırıtan Ayhan baba hepimizde oluşan gülümseme ile günü kapattık. Gerçekten benim kardeşim evleniyordu.

 

1,5 Ay Sonra

 

Sahnede koşuşturan çocuklara ve dans eden ikiliye baktım. Kaya abi ve Zahranın dügünündeydik. Ağzım burnumda bir şekilde hazırlıkları bir buçuk ayda tamamlamıştık. Şu anda tek yapmam gereken gelinliği bozulmasın diye çocuklara mani olmak ama yanımdaki sevgili kocam da bana mani oluyordu. Yorulma diye diye dilinde tüy bittiğini söylüyordu.

 

Birden sancı gelince elimi karnıma attım. Bu sıklıkla oluyordu ve alışmıştım. Yüz ifademi düzelterek Furkana döndüm. "Şu çocuğu tut bari." dedim. Zehranın gelinliginin üzerindeki gül yaprağını almaya çalışıyordu ama engeldi. Sakince kalktı ve çocuğu tutarak kenara koydu. Alanda çok fazla insan vardı ve bunlarda Allah ne verdiyse çocuk yapmıştı. Yetişkin insandan çok çocuk var o derece.

 

"Sen iyisin değil mi?" dediğinde onu onayladım. Gayet iyiydim. Arada vuran sancıdan ona bahsetmedim. Dans şarkısı bitince halay açmışlar ve benim garibimi de dahil etmişlerdi. O ne anlar halaydan deme isteğimi bastırdım. Kaya abiye bakarak bir şeyler yapmaya çalışıyordu ve başarılı oluyordu.

 

"Anasının gururu." dedim. Sanki duymuş gibi bana baktı ve gülümsedi. Yapıyorum bak dercesine kendini gösterince güldüm. Halay neredeyse hiç bitmemiş hep devam etmişti.

 

Nikahları da kıyıldıktan sonra herkes yavaş yavaş çıkarken bizde gelin ve damadın yanına gitti. Kanardaki teraziyi görünce güldüm. Zehra çıkarttığı altını oraya koyuyordu.

 

"Bunları saymak beni susattı ya." diyerek Kaya abiye döndü. "Kocam bana su getirirmisin?" dedi.

 

"Şu ses tonuyla bana yaptıramayacagın bir şey yok." diyerek su almaya gitti. Benim karnıma vuran sancı bu sefer tuhaf bir şekilde beni üşüttü.

 

Kafamı aşağı egdigimde bacaklarıma doğru akan sıvıya baktım. Furkanı aradı gözlerim, kenarda biriyle konuşuyordu.

 

"Suyum geldi." dedim sakince. Zehra "Tamam sen iç ben sonra," diyerek saymaya devam etti.

 

"Zehra suyum geldi." dedim bu sefer sakinligimi koruyamayarak.

 

"Tamam Leyla iç- Suyun geldi!" Diye altınları tamamen bırakarak bana koştu. "Kaya koş!" dediginde Kaya abi bir yere bir bana baktı.

 

"Furkan." diye bagırmasından bir kaç saniye sonra belimde ve bacaklarımda kollarını hissettim. "Abi araba hemen." dediğinde kollarımı boynuna sardım. "Bir şey olmayacak değil mi?" dedim. Beni arabaya bindirdi hızla. Hastaneye nasıl ne ara geldik bilmiyorum ama Can çekişiyordum resmen!

 

Hastaneye koridorunda yürürken belimden tutan Furkana yönelik konuştum. "Umarım bu ikisi sana yeter çünkü bir daha dogurmayacagım." diyerek inledim.

 

"O konuda sana söz veremem güzelim." diyerek şakagıma bir öpücük kondurdu. Ben aglama raddesine gelmiştim artık.

 

Sonrası hafızamda hem silinmiş hemde büyük bir yer edinmişti. Doğumda zorlandığım kadar başka hiçbir şeyde zorlamadım.

 

Bebeklerimi yanımdan götürürken herkes bebeklerin peşinden gitti. Furkan başımda oturuyordu.

 

"Sende git." dedim.

 

"Benim bebeğim burada." dediğinde gözlerim dolu dolu oldu.

 

"İki çocuk umarım sana yeter." dedim.

 

"Üçüncü çocuğun yapılış aşaması aklımda yerine oturmuşken mi? Tabi tek oturan o değil." diyerek göz kırptıgında dehşetle baktım.

 

"Ne?" dedim cılız bir sesle.

 

"Senin benim kucağımda bacaklarının omzumda olduğu bir hayal." dediğinde arsız bakışları beni süzdü.

 

"Ben daha yeni dogurmuşken bunları konuşmasan mı?" dediğimde güldü.

 

Sessizce bebeklerin geri gelmesini bekledik demek isterdim ama Furkan bol bol yeni bebeğin yapılış aşamasını anlattığı için hiçte sessiz olmamış ben utanarak onu susturmaya çalışmıştım.

 

Bebeklerimiz geri geldiğinde kadın nasıl emzirecegimi gösterip gitmişti. Küçük oglumun biri emerken diğeri babasının kucağındaydı.

 

"Benim olanı çok tüketmeyin." dediğinde ona döndüm. Göğsüme olan aç bakışı tövbe çekmeme neden oldu.

 

Göğsümde hırçın bir şekilde sütünü içen çocuğuma baktım. "Sana benziyor." dememle o da baktı. Gerçekten çok hırçındı. Hatta bebek olmasa kaşları çatık bile diyebilirdim.

 

"Bu da sana benziyor." diyerek elindekini gösterdi. Babasının göğsüne yatmış sessiz şekilde uyuyordu.

 

"Dengeyi güzel tutturmuşum." dediğinde utançla bebeğimin başından öptüm. "Bu Kurtuluş olsun." dedim ve diğerini gösterdim. "O da özgür." dememle beni onayladı.

 

İsim konusunda beni kırmamasını üçüncü diye hayal ettiği çocuguna isim koyacak olmasına yoruyordum. Ama üçüncü birini nasıl doğuracak onu düşünüyordum. Evet artık doguramazdım.

 

Bir süre sonra hep beraber hastaneden çıkıp eve gitmiştik. İki çocuğumuda doyurmuş mutlu bir anneydim. Furkanda sabahtan beri gülüyordu.

 

"Zehra altınlar?" dediğimde bagajı gösterdi. "Kayanın imam nikahında verdikleri ile 130 kilo civarı oldular." Kaya abi bana ne verildi ise aynılarını zehraya da vermişti. Benim hala 80 kilo altınım vardı ama neredeydi.

 

Furkan sessiz sorumu duymuş gibi "Konağın alt katında. Kilitli bir kasa var. Onun içinde altınların." diyerek göz kırptı.

 

Konağa geldiğimizde bebeklerimizi odaya getirdiğimiz beşiğe koymuştuk. Beşiklerini gelene kadar odaya getirmişlerdi.

 

Onlar huzurla uyurken geceleri bütün uykularımın kaçacagından habersiz gülümsedim. Furkanla yatağa girip gözlerimizi beşiklere diktik. İkimizde uyumuştuk.

 

Bir şey fark etmiştim.

 

Bebek kucağına çok yakışıyordu.

 

🍂

 

Zehra kendi odasından Kayanın odasına aldığı terfi ile güldü. Kaya onun bu haline bakarak gülümsedi.

 

"Biz evlendik." diyerek evlilik cüzdanını salladı.

 

"Farkındayım." dedi Kaya. Şu 40 düğüm meselesini en acı şekilde atlatmış ve duş almıştı. Zehra bazı şeylerin zamanının geldiğini anlayarak eline hazırladığı poşeti aldı. "Ben bir duş alıp geliyorum." diyerek banyoya geçti.

 

İşlerini halledip üzerine kan kırmızısı vücudunu resmen açıkta bırakan dantel gecelikleri giydi. Sabahlıgıda üzerine giyerek kuşağı bağladı. Heyecanla odaya geçtiğinde Kayanın üzerine tişört aradığını fark etti. Altındaki eşofman bile Zehraya fazla gelirken ne tişörtü arıyordu.

 

"Kocam?" dedi Zehra cilveli bir tonda. Kaya anında ona döndü.

 

"Ne arıyorsun?" dediğinde Zehranın bacaklarına odaklandı. Ne arıyordu Allahtan belasını mı?

 

Bütün arayışlarını bırakıp yatağa ilerleyen Zehraya baktı. Ama o yatağa geçmedi yatağın ucuna oturması için Kayaya işaret verdi. Kaya paşa paşa kabul edip yatağa oturdu.

 

"Kocamı biraz eglendireyim diyorum." dediğinde önündeki kuşağı yavaşça açtı. Kaya oraya odaklandı. Sonra kırmızı iç çamaşırına. Herşey ortadaydı. Bakışları teninde gezindi. Zehra alev alıyorum sandı ama hiçbir şey olmadı.

 

Sakince Kayanın bir tepki vermesini bekledi. Fırtına öncesi sessizlik olduğunu anlamadı. Üzerindeki sabahlıgı omuzlarını kaldırarak tamamen üzerinden attı. Kaya odaklandıgı yerden bakışlarını Zehraya çıkarttı. "Eğlendirmek mi istiyorsun?" dediğinde ses tonu şehvetten kısılmış adama baktı. Hafif içi titremedi değil. Vücudu bu sesle dahi uyarılmıştı.

 

Zehra dizlerini Kayanın iki tarafına koyarak Kayaya yeterli cevabı vermişti. Tamamen oturduğunda Kaya sert bir soluk verdi. Kucağında ona büyük bir huzur veren kadına baktı. Bu gün cidden ateş gibiydi hatunu. Her zaman derdi zaten.

 

Zehra bir elini Kayanın boynuna koyup diğer tarafına yönelerek diğer elini de omzuna koydu. Dudakları ile Kayanın boynuna baskı uyguladıgında yutkunmadan edemedi. Sakince emdiginde ise Kaya bir elini kalçasına attı. Ufak bir şaplak atınca Zehra dilini boynunda gezdirdi. Maharetli ağzı Kayaya zevk verirken aynı zamanda kendi de Kayanın tadına bakıyordu.

O gece birbirlerine sokularak kendilerini tanıdılar. En ince ayrıntısına kadar birbirlerinin oldular.

 

 

__________________________

 

Selam sevgili okurlarım

Nasıl bölümdü ama!

Kitappad smut sahnelerini daha doğrusu smut sahnelerinin olduğu kitapları yayından kaldırıyormuş. O yüzden bu bölümden o sahneyi attım. Yani kitappad için sildim.

Sizden bu bölüme çokça yorum bekliyorum.

Oyları da görelim.

Birdahaki bölüm kısa olduğu için erken gelir.

Kitabımızın finaline çok az kaldı canlarım. Ve yazarınız size hem bu kurgu bitince boşluğa düşmeyin hemde daha hareketli ve bol bol bu kitapta yaptığım eksikleri kapatmak için harika bir kurgu yazıyorum.

 

Kısaca açıklayayım. Bir berdel kurgusu yani yine aşiret (vazgeçmiyorum sbsjbdb)

 

Peki şu anda ben sizlere sormak istiyorum. Yeni aşiret kurgumda benimle misiniz?

Ama ufak bir sorun var ben kitabı buraya yükleyemiyorum. İnşallah yüklenecek ama hadi hayırlısı.

Allaha emanet olun❤️‍🩹

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.02.2025 11:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...