1. Bölüm
Nur / Ağa'nın Rüyası / 1. Bölüm (Ağa'nın Rüyası)

1. Bölüm (Ağa'nın Rüyası)

Nur
nurrunuuz

Yayınlanma Tarihi; 12.12.2024

Sizde başlama tarihinizi yazın.

Yepyeni bir kitapla, yepyeni bir konuyla geldim karşınıza.

Seveceğinize inanıyordum.

Ben çok severek yazdım umarım sizler de severek okursunuz.

Yeni hayatlar ortak olmaya hazır mısınız???

O zaman..

 

Çok küçük üsten kaba taslak bir tanıtım yapacağım.

6 tane baş rolüm var.

Asıl baş rollerim AVZEM ve ŞİYAR bol bol bunların sahneleri yaşadıkları olacak.

Bide yardımcı baş rol gibi bir şey olan DİYAR, PAYİZ, FERZAN, ve DİLÇEM. Bunların da ara ara detaylı sahneleri olacak.

Şiyar BEDİHİ, Istanbulda diş hekimliği okumuş. Şanlıurfa'da bir devlet hastanesinde 1 yıldır görevini yapıyor. Hayatında hiç aşık olmamış. İlk görüşte aşka inanmıyor. Evlilik konusuna da sıcak bakmayan biri. 23 yaşında.

 

Avzem Mervani, lise mezunu. Sınava hazırlanıyor. Ailesi destek vermiyor ama gizli gizli ders çalışıyor. Şansız sevilmeyen biri. 18 yaşında.

 

Dilçem Mervani, Avzemin ablası. Yeni mezun oluyor. Üniversite sınavına iki yıl hazırlandı. Ferzan ile 5 yıldır sevgili. Doktor. 26 yaşında

 

Ferzan Bedihi, Şiyar ve Diyarın kuzeni. Yıllar önce ailesini trafik kazasında kaybetti. Bir yıl önce mezun oldu ama Dilçemi bırakmak istemediği için Şanlıurfaya dönmedi. Doktor. 26 yaşında.

 

Diyar, Şiyarın ikizi. Ankarada hemşirelik okudu. Eşiyle orada tanıştı. Mezun olur olmaz eşiyle berber Şanlıurfada devlet hastanesinde işe başladı. Mezun olduktan iki yıl sonra evlendi. İki haftalık evli. 23 yaşında.

 

Payiz, Diyarla aynı fakültede okudu. Mersinli ama Diyar için Şanlıurfada görev yapmaya başladı. Hemşire. 23 yaşında.

 

Zerya ve Ronahi üç yıllık beraberliğin ardından evlendiler. Zerya, Şiyar ve Diyarın ablası. Ronahi ile bir buçuk yıldır evliler. Şanlıurfada yaşıyorlar. Zerya işletem okudu işini yapıyor. Ronahi inşaat mühendisi kendi şirketinin patronu. Zerya 28, Ronahi 29 yaşında.

 

Agit lise ikinci sınıfa gidiyor. Dilçem ve Avzemin kardeşi. Mervani aşiretinin küçük ağası. Ailesinin tek erkek çocuğu. Ablaların çok düşkün. Yaşı küçük olduğu için henüz her şeye ses çıkaramıyor. 15 yaşında.

Bölüme geçe biliriz.

***

 

Yeni kitabımın birinci bölümünden herkese merhaba..

 

Umarım beğenip severek okursunuz.

 

Yorumlarınızı bekliyor olacağım.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

ŞİYAR BEDİHİ

 

Zifiri bir karanlık vardı. Hiç bir gece bu kadar karanlık değildi. Daha önce bu kadar karanlık bir gece görmemiştim. Neden bu gecenin bu kadar karanlık olduğuna anlam veremedim.

 

Oturduğum yerden ağır ağır kalktım. Balkonun koca cam kapısının yanına adımladım yavaş yavaş. Elimi sürgülü kapının kulpuna atıp koca cam kapıyı açtım. Ağır aksak adımlarla balkona çıktım. Kafamı kaldırıp gök yüzüne baktım. Gök yüzünde yıldız yoktu.

 

Etrafa iyice bakındım. Ama bir tanecik yıldıza bile rastlamadım. Gök yüzünü aydınlatan tek bir şey vardı. O da dolun ay.

 

Balkonun bahçeye inen merdivenlerine doğru ilerledim. Basamak basamak, tek tek, ağır ağır indim merdivenlerden. Kısa olan merdiven benim adımlarımdan dolayı uzamıştı. Biten merdivenlerden sonra ayaklarım çimler ile buluştu.

 

Ev terliklerimin altında çimenlerin ezilme seslerini duyuyordum. Biraz bahçeye göz gezdirdim, hiç kimse yoktu. Büyük ihtimalle herkes uyumuştu. Havayı tek başına aydınlatan ay'a baktım. Az öncekinden daha da çok parlıyordu.

 

Beni kendine çekiyordu sanki. Adımlarım ay'ın olduğu yöne doğru gitti. Ben yürüdükçe ay sanki bana yaklasıyordu. Ya da ben ay'a yaklaşıyordum. Evet evet ben ay'a ay bana yaklaşıyordu.

 

Karanlık olan gece aydınlanıyordu sanki. Daha da aydınlık olan gece önümü görmemi sağlıyordu. Etrafıma bir süre göz gezdirdim. Artık evin bahçesinde değildim. Bana çok yabancı olan bir yerdi. Az önce ayaklarımın altında ezilen çimlerin yerini kırmızı toprak almıştı.

 

Bir anda omzuma bir şey çarptı. Ben dönüp çarpan şeye bakmadan önümde koşmaya başladı.

 

Bana çarpmış olmanın etkisi ile dönüp hafiften bana baktı. Daha sonra koşmaya devam etti. Yüzünün, yüzde yirmi beşini sadece göre bilmiştim.

 

Nedensiz bir şekilde bende peşinden koşmaya başladım. "Dur!" Diye bağırdım arkasından. Adımları yavaşladı. Artık koşmuyor yavaş yavaş yürüyordu. Dönüp bana baktı. Bir kaç adım uzağımda olan kızın yüzünü artık net bir şekilde görüyordum.

 

Masmavi gözler yorulmuş bir şekilde bakıyordu. Şeker pembesi ağzından derin derin nefes alıp fındık kadar küçük burnundan aldığı nefesleri veriyordu. Kendince nefesini düzene koymaya çalışıyordu.

 

Koşmanın etkisinden olsa gerek nefes nefese kalmıştı. Beline kadar uzanan saçları kafasına takmış olduğu kırmızı bandanaya rağmen dağılmıştı. "Nereye" diye bir kelime döküldü dudaklarımdan. Bu kızın ne yaptığı beni neden ilgilendiriyordu ki.

 

"Gitmem gerekiyor" dedi nefes nefese. Naif, ince, tiz bir ses ile. Bir ses bir insana bu kadar mı yakışırdı. Sanki özenle bu ses bu kıza hazırlanmıştı.

 

Kız tekrardan koşmaya başladı. Eskisinden daha da hızlı koşuyordu. Ben de birkaç adım attım ama yetişmek imkansızdı. "Dur gitme!" Diye bağırdım bir kez daha. Ama o koşmaya devam ediyordu.

 

"Gitme! Dur bekle!" Diye bağırdım bu kez de. Bağırmaktan boğazım ağrıyordu artık. "Gitme" dedim bu kez de. O an koşmaya devam eden kırmızı elbiseli kız boğuk bir ses ile "imdat!" Diye bağırdı.

 

"Şiyar? Şiyar" adımın seslenmesi ile olduğum yerde durdum. Kız bembeyaz bir ışığın içine girdi ve kayboldu. "Şiyar?" Dedi tiz bir ses.

 

Bir kez daha. Bir anda kendime geldim ve gözlerimi açtım. Ani bir şekilde olduğum yerde doğruldum.

 

"İyi misin Şiyar" görüş alanıma deminden beri bana seslenen Payiz girdi. Nefes nefese kalmıştım. Boğazımın gerçekten ağrıdığını farkettim. Bu nasıl bir rüyaydı. "İyiyim, rüya" diye bildim boğazımın ağrısından dolayı konuşamamıştım.

 

"Kabus demek istedin her halde" dedi bu kez Payiz. Elimi alnıma koydum su içinde kalmıştım. "Galiba" dedim kısa bir şekilde. Olduğum yer rüyamın başladığı koltuktu. Gece burada uyuya kalmıştım galiba.

 

"Git odana giyin gel Şiyar. Ben ve Diyar seni bekliyoruz" diyip gitti. Bende yerimden kalkıp odama gittim. Hala rüyanın etkisindeydim. Bir türlü atlatamamıştım. Kendime gelmem zaman almıştı.

 

Kısa, hızlı bir duş alıp aşağıya indim. Payiz ve Diyar sofrada beni bekliyorlardı. "Şiyar iyi misin? Rüya görmüşsün." Diyince kafamı olumlu bir şekilde salladım. Gidip sofraya oturdum.

 

Aklım hala az önce görmüş olduğum rüyadaydı. Ne görmüştüm ben öyle. Neydi bu rüyanın anlamı. Yada bu rüyanın bir anlamı var mıydı? Yoksa öylesine gördüğüm bir rüya mıydı?

 

Neden bu kadar kafama takılmıştı bu rüya? Hayatımda hiç görmediğim ve bundan sonra da göremeyeceğim birini görmüştüm sonuçta. Anlaşılan uzun bir süre bu rüyayı sorgulayıp duracaktım kendimce.

 

Bir süre sonra sıkıntıyla nefesimi dışarıya verdim. "Benim sizin bal ayınızda ne işim var Diyar ya hala anlayamadım" dedim. Yorulmuştum artık Diyar ve Payizin aşk dolu anlarına şahit olmaktan.

 

"Biz bir hafta on gündür tatildeyiz Şiyar hala bozuk plak gibi aynı şeyleri söylüyorsun" dedi elindeki salamı ağzına atarak. "Salın be beni canlarım ben gideyim güzelin Urfama siz de baş başa kalın" dedim bir ümit. Ama Diyar yine itiraz edecekti.

 

"Son rotamız İstanbul sevgili ikizim. Biz nereye sen oraya. Hem Ferzan abi de orada sıkılmazsın" dedi ve durdu ve "hayde kalkın da bavullarınızı toplayın" diye ekledi. Yine başaramamanın etkisi ile sofradan kalktıp bavulumu toparlamaya gittim.

 

İki üç günde bir şehir değiştirdiğimiz için bavulumu tam anlamıyla boşaltmıyorudum zaten. Sağda solda olan kişisel eşyalarımı toparlayıp bavula yerleştirdim.

 

Sıkıla sıkıla, istemeye istemeye, İstanbula doğru yol almıştım. Aklımdan çıkmayan rüyamda gördüğüm kızı orada bulacağımı bilseydim güle eğlene giderdim..

 

AVZEM MERVANİ

 

Üzerime kırmızı bir elbise giydim. Salık bırakmış olduğum saçlarıma yine kırmızı bandanamı taktım. Bu gün ne yapacaktım acaba. İstanbula ablamın yanına gezmeye gelmiştim ama daha üç gün olmasına rağmen şimdiden sıkılmıştım. Ablam final sınavlarına girdiği için pek benim ile ilgilenemiyordu.

 

 

"Bu gün son final sınavı Avzem. Sonra bir hafta boyunca senin ile beraber gezeceğiz" diyen ablama dönüp gülümsesim. "Tamam ablacım" dedim otuz iki diş sırıtarak. Ablam ise çantasında eksik olup olmadığına bakmaktaydı.

 

"Sen bu gün ne yapacaksın" diye sordu bu kez ablam. Kısa bir şekilde düşündüm. Aklıma ilk gelen yeri söylemedim. "Geçen gün kütüphaneye gitmiştim çok güzel kitaplar vardı. Yine oraya giderim" dedim. Kitap okumaya bayılıyordum. Kendimi kitapların içinde buluyordum. Karakterin yerine kendim geçiyordum.

 

"Çok güzel o zaman yol üstü bırakayım" diyen ablamın sözleri üzerine birlikte evden çıktık. Ablam bir taksi çevirdi. Birlikte binip yola koyulduk. Taksinin camından İstanbul'un sokaklarını inceliyordum.

 

En az kitapta anlatılanlar kadar güzel ve büyüleyici bir manzaraydı.

 

Gözlerimi kapattım ve kendimi okuduğum bir kitabın içindeymişim gibi hissettim. Sanki şuan ben Avzem değil de başka biriydim. Romanlardaki şanslı kızlardan biriydim. Yakışıklı partnerimin tüm zorlukları aşıp beni kurtarmasını bekleyen bir roman karakteri..

 

"Avzem" diyen ablamın sesi ile içinde bulunduğum masalın sis dalgaları kayboldu. Kapatmış olduğum gözlerimi açtım. "Geldik Avzem hayde in" ablamın sözleri üzerine onu öpüp taksiden indim.

 

Kocaman kütüphane görüş alanıma girdi. Adımlayarak içine girdim. Renk renk kapakları olan cıvıl cıvıl kitaplarla dolu kocaman raflara baktım. Elimi tek tek kitapların üzerinde gezdirdim.

 

Rasgele bir kitap seçip o kitabın içinde kaybolmak için heyecanlandım. Hemen karekete geçtim. Rafların birinden bir kitap alıp baktım. Aldığım kitaba baktım. Şeker portakalı. Yüzümd kocaman bir gülümseme yayıldı.

 

Bu kitabı defalarca okumuştum. Kitabı özenle tekrardan okuduğum yere bıraktım. Rafların arasında gezinmeye devam ettim. Bir tane rafta seyrek seyrek dizilmiş olan kitaplara baktım.

 

Oradaki siyah beyaz kalın bir kitap gözüme takıldı. Merak ile o yöne doğru yürüdüm. Hızlı bir şekilde kitabı tuttum. Ama başka bir daha benim kadar hızlı davranmış ve o da kitabı tutmuştu.

 

Rafın karşısında görmediğim biri kitabı tutmuştu. Ani bir şekilde elimi kitaptan çektim. "Hayır hayır alın kitabı" dedi kadife bir ses. O da kitaptan elini çekmişti. Bende bunu fırsat bilerek kitabı aldım.

 

Çektiğim kitap ile boşluk oluştu. Oluşan boşluğun ardından esmer bir yüz bana çatık bir kaş o kaşların aksine şaşkın bir surat ifadesi ile bakmaktaydı. "Sen" dedi az önce kitabı almamı söyleyen kadife ses.

 

ŞİYAR BEDİHİ

 

Siz ilk görüşte aşka inanır mısınız? Ben inanmam, daha doğrusu inanmazdım. Diyar gelip bana Payiz yengeme ilk görüşte aşık olduğunu söylediğinde gülüp onunla dalga geçmiştim. Ferzan abi gelip sevgilisine ilk görüşte aşık olduğunu söylediğinde ona 'yapma abi sende Diyar gibi çocuk çocuk duygulara kapılma' demiştim.

 

Diyar, Payiz ile evleneceğini söylediğinde bile dalga geçmiştim. O zaman bile ilk aşka inanmamıştım. Yada Zerya ablam ilk aşkını bizim ile tanıştırdığında. Tamam aşkın varlığına inanıyordum ve bir gün kendi aşkımı bulmayı da istiyordum ama.

 

Ama ilk görüşte aşka inanmıyordum. Ta ki iki gün öncesine kadar..

 

Evet rüyamda gördüğüm o mavi gözler aklımdan çıkmıyordu. Ve evet ilk görüşte aşka inanmayan ben gerçek hayatta var olduğunu bile bilmediğim mavi gözlü kıza aşık olmuştum.

 

Rüyamda ki kadına ilk görüşte aşık olmuştum..

 

O günden beri defalarca dua ettim. Lütfen o kız sadece rüyalarımda kalmasın bu hayatta da var olsun. Belki de bana ihtiyacı vardır. Tamam farkındayım çocukça bir şey ama bir umuttu benimki de..

 

Yoksa hiç görüp bilmediğim biri mavi gözlü biri neden rüyama girip imdat desin ki. Belki de ben onun zorlukları aşan kahramanıydım o da benim mavi gözlü şanslı prensesim. Kurtarılmayı bekleyen mavi gözlü prenses..

 

Düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Şuan pişmiş kelle gibi sırıtıyordum. Gören biri beni deli zannede bilirdi. Kafamı dağıtmak amaçlı etrafa bakındım.

 

İstanbul'da birinci günümdü. Dakika bir gol bir Şiyar ve Payiz beni terk edip aşk dolu anlarını yaşamaya gitmişlerdi bile. Yav arkadaş kendi bal aylarında benim ne işim vardı anlamıyordum ki. Zaten beni bırakıp bırakıp gidiyorlardı.

 

Ferzan abi de onlardan farklı olmayacak bir şekilde beni terk edip gitti. Neymiş sevgilisi bu gün son sınavlara giriyormuş destek olması gerekiyormuş. Zannedersin ameliyata gidiyor.

 

Bende bu Ferzan abiye ait olan evi daha fazla ezberlemek istemediğim için kendimi evden attım. Bari biraz kafam dağılır umuduyla. Boş boş zaten önceden gezmiş olduğum İstanbul sokaklarında yürümeye başladım. En son buraya geçen yıl gelmiştim. Üniversitemin son yılında yani.

 

Artık buraya gelmeyeceğimi söylemiştim kendi kendime ama gel gör ki Diyar yüzünden yine buradaydım. Bıkmıştım İstanbul'un kalabalık sokaklarından bitmek bilmeyen trafiklerinden.

 

Oysa Şanlıurfa'm öyle miydi. Her bir caddesinde karşılaştığım tanıdık esnaf. Trafiksiz yollar. Ter temiz havası. Sıcak kanlı insanları ve daha niceleri.

 

Çarpmış olduğum sert bir şey bana rüyamı hatırlatmıştı. Kafamı kaldırıp baktığımda masmavi gözler ile değil aksine siyah bir çift göz ile karşılaştım. Karşımdaki rüyamda gördüğüm kız da değil di zaten. İri cüsseli kaba bir adamdı. "Pardon" diyerek yoluma devam ettim.

 

Ben rüyamdaki mavi gözlü güzelden kurtulmaya çalıştıkça her şey bana onu hatırlatıyordu. Gel de aşık olma abi..

 

Bu kez daha dikkatli adımlar atmaya karar verdim. Yoksa aklımdan çıkmayan boncuk hayatımdan edecekti beni.

 

Yapacak pek bir şey bulamadım. En iyisi okul zamanlarında sıklıdığım zaman gelip oyalandığım kafeye gitmeye karar verdim. Yürüme mesafesinde olan kafeye adımlarken karşı çarprazımda olan kütüphane dikkatimi çekti.

 

Daha önce hiç bu kütüphaneye gelmemiştim. Yeni açılmış olmalı çünkü daha önce hiç dikkatimi de çekmemişti. Açık olan bir kütüphanenin elimden geçmemesi imkansızdı. Yolun karşısına geçip kütüphanenin önünde durdum.

 

Dıştan göz gezdirmemin bir faydası olmadığı için içine girdim. Direk en arkalara gidip kitaplara göz gezdirmeye başladım. Göz önünde olmaktan pek hoşlanmazdım.

 

Gözüme takılan ve defalarca okumuş olduğum suç ve ceza kitabına uzandım. Ama benim ile beraber rafın diğer tarafında başka birinin daha dikkatini çekmiş olacak ki o da kitabı tutu.

 

Ani bir şekilde elimi kitaptan çektim. Oda benim ile birlikte elini kitaptan çekince "Hayır hayır alın kitabı" dedim sakin bir sesle. Ben zaten defalarca okumuştu bir kez daha okursam göğe etmezdim her halde.

 

Evet ben şu anda bu kitabın beni aşkım ile karşılaştırdığından habersizdim. Ta ki benim boncuk gözlü rüyalarımın prensesi kitabı alana kadar..

 

Görmüş olduğum maviş gözler ile şoka girdim. Bu oydu. Bir ara acaba yine rüya mı görüyorum dedim. Ama rüya falan değildi. O buradaydı. Tam karşımdaydı. Zoraki bir şekilde sonunda konuştum. "Sen.."

 

***

 

 

Yeni kitabımın nasıl buldunuz?

 

İlk bölüm hakkında neler düşünüyorsunuz?

 

Şiyar hakkında neler söylemek istersiniz?

 

Peki Avzem??

 

Yoruml

arınızı, düşüncelerinizi bekliyorum.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.🌼

 

Yıldızı paraltıp takip etmeyi unutmayın.

 

Tiktok nuurunuuz

 

İnstagram nurrunuuz

 

Bölüm : 12.12.2024 12:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 1. Bölüm (Ağa'nın Rüyası)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.4k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...