
Sezen Aksu ~ Firuze 🎶
Yeni bölümden herkese selam.
Bakalım neler olacak.
Keyifli okumalar.
***
Rüyalar bizim bilinç altımızda kalanlardır. Ya görmek istediğimiz yada görmekten kaçtığımız şeylerdi. Bazen bize geçmiş hatırlatır ne çabuk unuttun der gibi. Bazen ise geleceği kısa bir film şeridi gibi geçirir insanın gözünün önünden.
Geçen gördüğüm rüya. Öldüğümü gördüğüm rüya. Bana gelecekten gelen kısa bir fragmandı. Ölümün bana çok yakın olduğunun habercisiydi. Bilmiyordum ne kadar yakın yada ne kadar uzak bana. Bu hastalığa yakalananların kimi tedavi ile atlatmış. Kimsi ise birinci evreyle başlarken dördüncü yani son evrede yaşama veda etmişti. Kimi ise çok dayanamamış ya ikinci yada üçüncü evrede hayata gözlerini yumuştu.
Bu sürede kimi bir yıl ayakta yada yatakta. Kimi iki yıl ayakta yada yatakta. Kimi dört yıl ayakta yada yatakta. Çok nadir olarak da kimi beş yıl bile yaşama şansı bulmuştu. Peki ben hangileri gibi olacaktım. Birinci evrede hastalığı yenip bitiren mi? yoksa bilmem kaçıncı evrede ölen mi? Bir yılda dayanamayıp ölen mi? yoksa dört beş yıl bekleyen mi? Yatalak mi? Ayakta mi?
Tek elimle saçlarımı karıştırdım. Düşünmek istemiyordum. Hiç bir şey olmamış gibi yola devam etmem gerekiyordu. Hem hastalıktan bile daha önemli bir şey vardı kafa yoracak Avzem. İki gün olmuştu onu görmeyeli. İki gün olmuştu Azra abla ölüm ile burun burunayken kurtulması. Bu Allah'ın onu ailesine bağışlaması idi çok şükür. Hepsi ama özellikle eşi Mirhan abi ve abisi Azat abi harap olmuştu ama iyiydi şimdi çok şükür.
O gün korka korka annesiyle konağa giden Avzemi bardağa hiç görmemiştim. İçimde çok büyük bir sıkıntı vardı. Kesin bir şey olmuştu. Korumalar da iki gündür hiç dışarıya çıkmadığını misafirler gittiğinde bile onu görmediklerini söylemişlerdi. Bir şey yapmam gerekiyordu. Mutlaka ondan haber almam gerekiyordu. Ona ulaşmam iyi olduğunu görmem gerekiyordu.
İşte hayat bu ağa da olsan paşa da olsan işsiz güçsüz biri de olsan kendi halinde biri de olsan farketmiyor. Biri ulaşılmaz olunca senin sıfatının önemi olmuyor. Kimse kimseden üstün olmuyor zaten olmaz da herkes Allah'ın kulu. Kimse kulun kulu olamaz. Estağfurullah tövbe.
Ulaşılmaz oldu benim için Avzem iki gündür. Mesai saatim bitmiş eve giderken aklımda olan tek şey Dilçem yengenin ağzını aramak olacaktı. Ferzan abi bu gün babamlarla şirkete girtmisti. Daha doğrusu dedem tarafından gitmeye zorunlu tutulmuştu. Diyar ve Peyiz de nobeteydi bu gün zaten. Rahatlıkla Dilçem yengenin ağzını yoklaya bilirim. Yani umarım.
Sonunda biten yolun sonunda arabadan inip konağa girdim. Konakta sesizlik hakimdi. Neden bu kadar sesiz diye sormayacağım çünkü annem ve Dilcem yenge ne kadar ses çıkara bilirdi ki? Bende sesiz sedasız odama çıkıp kısa bir duş aldım. Giyindikten sonra saçlarımı bile kurulmaya gereği duymadan aşağıya indim.
Salonda kimse yoktu. "Anne" diye seslendim. Konakta tek olmazdım herhalde. "Mutfağa gel Siyar" dedi Dilçem yenge. Mutfağa doğru adimladim. Annem yoktu. Dilcem yenge de bol köpüklü bulaşık yakıyordu. Biraz daha zorlasa konak köpürecekti. "Annem yok mu?" Dedim şaşkınlıkla. Annemi ilk gördüğüm an Dilçem yengeye mutfak yasağı koyamazsını isteyecektim.
"Yok komşusu kahve çağırdı. Bende işte bulaşık yıkayayım dedim ama onu bile beceremedim. Hep Avzem yapardı böyle şeyleri" dedi mahçup bir şekilde gülümseyerek. İşte şimdi fırsattan istifade sora bilirdim onu. "Sahi o neler yepıyor" dedim sanki normal bir şey sorar gibi. "Omu sınava hazırlanıyor işte-" dedi ama mutfakta yankılanan telefon sesi böldü.
"Masanın üzerinde telefona bakar mısın Siyar belki Ferzan arıyordur malum benim halim" onu kafam ile onayalyıp masadaki telefonu elime aldım. "Agit arıyor" dedim. "Ay çabuk aç Şiyar kaç gündür sonunda. Aç hoperlöre ver" dedi heyecan ile. Pek anlam veremesem de dediğini yaptım hem belki bu sayede Avzem nasıl öğrenebilirim. "Alo. Agit. Neredesin kaç gündür. Ne sen açıyorsun ne Avzem. Öldüm meraktan" dedi hızlı hızlı konuşarak.
"Abla, Avzem ablam" dedi ve durdu. Kalbimin ortasına bir öküz oturdu adeta. Nefesim kesildi. Ne olmuştu Avzeme? "Ne oldu Avzeme, Agit" dedi telaş içinde Dilcem yenge elini kurutarak. "Abla hastaneden geldiğinden beri hiç çıkmadı odasından. Ses seda yok annemle gittiği gibi seni aradım korkuyorum abla ya bir şey olduysa" bu son cümle kafamın içinde dönüp durdu. Ya bir şey olduysa. Ona bir şey olduysa ben bunu kaldıramazdim.
"Siyar beni görür. Beni Avzeme götür Şiyar çabuk" dedi telaş içinde. Kafam ile onu onayladım. O gitmese ben zaten tek gidecektim. Koşarak Dilcem yengeyle beraber arabaya bindik. Uzun olan yolu çok kısa bir sürede bitirdik. Mervani konağınin önünde durduğumuz an ikimiz de acele ile arabadan inip konağa girdik. Hızlı hızlı merdivenlerden çıkan Dilcem yengeyi takip ettim.
Geldiği odanın önünde Agit durmaktaydi. "Nerde Avzem?" Diye sordu acel ile. Onu deli gibi merak ediyordum ama sesimi çıkaramıyordum ve bu beni bitiriyor. "Içeride" diyerek önünde durduğu odayı gösterdi. Dilcem yenge kapıyı yumruklamaya başladı. "Avzem kapıyı aç! Ben geldim ablacım bak kimse sana bir şey yapmaz"
Kimse sana bir şey yapamaz.
Kimse sana bir şey yapamaz.
Kimse sana bir şey yapamaz.
Ne demek oluyordu bu cümle. Avzeme ne yapıyorlardı bu evde. Dayak mı yiyordu. Kötü mü davranıyorlardi. Ne yapıyorlardı bu evde bu kıza. Kafama keskin bir ağrı girerken odanın kapısını açıldı. Ve Avzem görüş alanıma girdi.
AVZEM MERVANİ (BİR SAAT ÖNCE)
Zorlukla gözlerimi araladim. Kafamda feci bir ağrı vardı. Ne kadar süre uyumuşum acaba? Zorlukla yataktan doğrulmaya çalıştım. Dayak yediğim için her yerim ağrıyordu. Özellikle karın bölgesi ve saç diplerim. Yüzümü buruşturarak zor bir şekilde olduğum yerde dogruldum. Masanın üzerinde olan telefonumu elime aldım.
Şok ile telefona baktım ablam ve Agiten yüzlerce arama vardı. Ablamı anladım da Agit neden beni arıyordu ki? Dönüp telefondaki tarihe baktım ve o an şokun en büyüğünü yaşadım. Düğünden iki gün geçmişti. Yani ben tam iki gündür uyuyordum. Bu nasıl mümkün ola bilirdi ki? Hem ben uyanmasam annem izin vermezdi ki? Gelip beni uyandırıldı.
Uyumadan önce kapıyı kilitledigim aklıma geldi. Gerçi bu bizimkilere engel değildi ama kim bilir onların aklında neler vardı. Yine yavaş ve zoraki hareketlerle telefonumu şarja taktım. Ablamla konuşmam için önce biraz toparlanmam gerekiyordu. Aksi halde sesimi bile kötü duysa hiç düşünmeden buraya gelirdi. O buraya gelirse ortalık karışır yine dayak yiyen ben olurdum.
Acaba gelen misafirler gitmiş mıydı? Hepsinden nefret ediyordum. Özellikle Meryem abladan. Birinin bile vicdanı sızlamamış biri bile yardım eli uzatmamıştı bana. Gerçi öz anne babam bile bana acıyıp merhamet etmedikten sonra millet ne yapsın ki? Şalıurfa'nın şansız kızı Avzeme kim niye yardım etsin ki..?
Düşüncelerimden sıyrılıp yine zoraki bir şekile ayağa kalktım. O an anladım ki ayaklarımda beni taşıyacak güç bile yok. Yanımdaki duvara tutunduktan sonra ayaklarımı sürüye sürüye banyoya geçtim. Dermanım kalmadığını anladığım an kendimi yere bıraktım. Bir süre soğuk fayansta oturduktan sonra tekrardan güç bulmaya çalışıp ayağa kalktım. Zoraki bir şekilde sıcak ve kısa bir duş aldım.
Su her vücuduma dedikçe yaralarımın ağrısı kat be kat artmıştı. Sonunda duştan çıkıp kolları uzun, boyu da ayaklarıma kadar uzanan boğazlı bir elbise giydim. Yaralarımı kapatması amacıyla. Daha sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı kuruladiktan sonra tarayıp saç bandanamı taktım. Daha sonra yüzüme bolca fondöten sürüp iyiyce yaydım. Yüzümdeki yaraları fondöten bile kapatmaya yetmemişti. Onun için yaraların üzerine bir de özel olarak kapattıcı sürmek zorunda kaldım.
Aynadaki yansımama baktım. Kendime acıdım. Kendime ilk kez acıyarak baktım. Neden bu durumdayım diye ilk kez kendimi sorguladım. Neden sevilmediğimi ilk kez sorguladım. Neden bana karşı böyleler dedim. Neden diğerleri ile beni bir tutuyorlar diye geçirdim içimden. Ben de evlat değil miyim? Neden sinirlerini benden çıkarıyorlardı ki? Neden bir tek bana karşı böyleydi ki?
Gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Bu kadar aciz ve güçsüz olmamalıydım. Eyer ben kendime acırsam diğer insanlar da bana acır. Ben buna izin vermezdim. İnsanların bana acıyarak bakmasına izin vermezdim.
Aynadan kendime bakmayı bırakıp yine zoraki bir şekilde yürüyerek yatağıma doğru gittim. Oraya ulaşır ulaşmaz güçsüz bedelimi yatağa bıraktım. Ben tam telefonuma uzanmış ablamı arayacak iken odanın kapısı yumruklanmaya başladı. Ben korku ile irkilirken gelen ablamın sesi beni şoka uğrattı. Ablamın burada ne işi vardı?
Hızlı bir şekilde yataktan kalkıp kapıya yöneldim tabi ne kadar hızlı ola bildim orasını bilemem. Kapıya yetistigim an kilitli olan kapıyı açtım. Anında ablamın endişeli yüzü ile karşılaştım. Beni gördüğü gibi "çok korktum Avzem. Sana bir şey oldu diye çok korktum" dedi ve bana sarıldı. Ani şekilde ve sıkıca sarılmasından dolayı acı ile gözlerimi kapattım. Yaralarım çok ağrımıştı.
Kollarımı kaldırıp ablama sardım ben de. "İyim abla neden bu kadar korktun ki?" Dedikten sonra gözlerimi açtım. O an varlığını yeni farkettigim Şiyar abi ile göz göze geldim. Gözünde garip bir şey vardı. Öfke, endişe, özlem, merak ve daha bir çok duygu aynı anda. Onun o bakışları ile daha falza karşılaşmak istemediğim için gözlerimi yere doğru egdim ve bu kez de yumruk yapmış olduğu eli ile karşılaştım. Acaba onu bu kadar ofkelemdirem şey neydi?
Ablam hızlı bir şekilde benden ayrılırken yine ani hareketinden dolayı açıdan yüzümü buruşturdum. "Bir de neden diye mi soruyorsun aptal kız. İki gündür arıyorum açmıyorsun odadan da çıkmışsın. Bir şey mi oldu öldü-" diyecek oldu ki devamını getiremedi.
"Özür dilerim ben bu kadar korkacağınızi bilmiyordum" dedim yüzümü yere doğru eğerek. Daha yeni evlenmişti ama hala beni düşünüyordu. Ona bunu yapmaya hakkım yoktu. "Nedenini söyle Avzem neden iki gündür yoksun" dedi. Ne diyeceğimi bilmedim. Doğruları söyleyemezdim hele de Siyar abinin yanında. Akıma da geçerli bir sebep de gelmiyordu.
"Uyku ilacı attım biraz fazla almışım galiba" dedim ne kadar saçmaladığımı o an farkettim. "Senin niyetin kendini öldürmek mi Avzem? Yada beni?" Kafamı kaldırıp ablama baktım. "Öyle deme abla" dedim ve ağladığımı o an farkettim. Ne ara ağlamaya başlamıştım ben. "Biz aşağıya inelim Siyar abi" diyen Agit üzerine o ikisi aşağıya inerken ben ve ablam da benim odama gittik.
"Seni dövdüler demi Avzem" diyen ablama ani bir şekilde olumsuz bir şekilde kafamı salladım. "Yok- yok öyle bir şey" dedim. Ablam anında kolumu sıyırdı. Engel olmaya çalıştım ama başaramadım. Kolumdaki morlukları gördü. "Seni o gece neden bıraktım ki? Göz göre göre ateşe attım seni" derken morluklara dikkat ederek inceliyordu.
"Kendini suçlama abla. Hem eve git artık bak annemler gelip seni görürse" dedim ve durdum. Devamını zaten ablam biliyordu. "Gidiyorum ama sırf sen yine dayak yeme diye" diyince minnettar bir şekilde gülümsedim. Bu defa beni incitmeyecek bir şekilde sarıldı. Sonra birlikte aşağıya indik. Salona geldiğimizde Agit tek başına oturuyordu. Siyar abinin avluya çıktığını söylemişti. Ablam Agite de sarılıp vedalaştıktan sonra birlikte avluya çıktık.
Siyar abi arkası bize dönük bir şekilde telefonla konuşuyordu. "Tamam Burak zorlama en kısa sürede başlayacağım tedaviye" diye bağırıyordu telefondaki kişiye. Kendi kendime acaba ne tedavisi diye sordum. "Tamam Burak tamam! Yarın uğrarım yanına!" Diye kızar bir şekilde konuştuktan sonra telfonu kapattı. Eve doğru döndüğü an bizle karşılaşınca tedirgin bir hale düştü.
"Ne tedavisi Şiyar?" Diye sordu ablam. Açıkçası bu sorunun cevabını bende çok merak ediyordum. "Bir hastamin tedavisi önemli bir şey değil. Eve gidelim mi? Ferzan abi aradı sana ulaşamamış" dedi daha sonra dönüp bana baktı. Baştan aşağıya suzdu beni. Sanki iyi olup olmadığımı kontrol eder gibi. Bakışları çok değişikti yada ilk kez biri bana acıyarak bakmadığı için bana garip geliyordu..
"Gidelim" diyen ablam dönüp son kez bana sarıldı. "Bir şey olursa ilk beni ara Avzem yoksa hakkım sana helal değil" diyerek fısıldadı kulağıma. "Tamam" dedim bende fisilti ile ama ikimiz de biliyorduk onu aramayacağımı. Ablam benden ayrıldıktan sonra Şiyar abi ile konaktan çıktılar. Ve yine son kez Şiyar abinin garip bakışları ile karşı karşıya geldim..
ŞİYAR BEDİHİ
Geriye doğru yaslamış olduğum kafamı kaldırdım. Tam karşımda Diyar onunun omzuna kafasını yalanmış olan Payiz görüş alanıma girdi. Dönüp carprazımda oturmuş olan Ferzan abiye ve başını onun omzuna yaslamış olan Dilcem yengeye baktım. Onu her gördüğümde Avzemin bu günki hali geliyordu aklıma.
Acı içinde buruşturduğu yüzü. Güçlü durmaya çalıştığı hali. Dayak yediği halde saklamaya çalışması. Dayak yediği her halinden belliydi. Bunu anlamamak için çok büyük bir aptal olmak gerekiyordu. Neden bunları o masum kıza yapıyorlardı. Aklım almıyordu benim bakmaya bile kıyamadığım küçük kızdı o. Nasıl bir vicdan vardı da vura biliyorlardı onu.
Beni en çok bitiren şey onu koruyamam. Ona yardım edememem. O dayak yerken benim burada sesiz sesiz oturup dayak yediğini bile bilmemem. Avzemi oradan çekip almam kurtarmam gerekiyordu. Ama ölecek biri nasıl olurda birine yardım ederdi ki? Ben kendimi yasatamazken bir başkasını nasıl yaşata bilirdim ki..
"Neden bu kadar mutsuzsun" diyen Ferzan abiye doğru döndüm. Bu soruyu Dilcem yengeye soruyordu. "Avzem" dedi ve durdu. Olduğum yerde doğrulup tüm dikkatimi ona verdim. "Ne olmuş Avzeme?" Diye sordu bu kez de Ferzan abi. "Babam, Avzemi zorla biriyle evlendirecek Ferzan. Aslında evlenip gitmesi daha iyi ama" dedi ve yine durdu.
Ne yani o gün sözlüsü olduğu çocukla zorla mı? Onun için mi düğün boyunca onların yanına hiç gitmedi? Nasıl zorla olur? "Ama ne?" Dedi bu kez de Ferzan abi. "Ama evlendireceği kişi işe yaramazın teki. Ve Avzem okumak istiyor" derken sesi ağlamaklı çıkıyordu. Bir şey yapmam gerekiyordu. Avzemi o cehennemden kurtarmam, o çocukla evlenmesine engel olmam ve onun okumasın yardım etmem gerekiyordu.
"Engel olalım. Dedeme söylersek halleder o" dedi Ferzan abi aceleyle. "Olmaz!" Diyerek ani bir şekilde karşı geldi Dilçem yenge. "Bak bilmediğin şeyler var. Eyer deden araya girerse hiç iyi şeyler olmaz" dedi bu kez de. Bilmediğim daha ne ola bilir acaba? Bu kıza daha ne yapayım bilirler acaba? "Peki göz göre göre kızı evlenmesi için bırakıp bir de düğününe gidip oynayacak miyiz?" Dedi Diyar.
Bu ihtimal canımı yaktı. Çok fazla canımı yaktı. Dilçem yenge konuşmadı. Susutu. Sustu ve bana baktı. Ben ona o bana baktı. Sanki o benden yardım istedi. Ben ondan yardım istedim. Biz suskunluğumuzu korurken annem geldi salona. "Yarın bu ekip Diyar ve Peyiz nöbete olacagi için onlar hariç hepimiz Canbeyli konağına geçmiş olsuna gideceğiz. Ondan sonra ki gün Diyar ve Payiz de dahil herkes Mervani konagina gidilecek Dilçemin el öpmesi için. Ayrıca Dilçem de iki gün orada kalacak" diye hızlı hızlı konuştu. Hepimizden onay aldıktan sonra da çıkıp gitti.
Annemin gitmesi üzerine hepimiz odalarimza çekildik. Odamın kapısını kilitledikten sonra yatağımın üzerine oturdum. Yatağın hemen başında olan çekmeceyi açıp içinden Avzemin bandanasini çıkardım. Bayıldığı gün koltuğun üzerine düşmüştü. Hastaneden geldikten sonra ferkedip almıştım.
Bandanaya bakarak yine onu düşündüm. Sözlü olmadığına mi sevinseydim yoksa zorla evlendirildigine mi bilmedim. Ona ne olursa olsun bu evliliğe izin vermeyecektim..
•••
Birazdan Avzemi görme heyecanı vardı içimde. Küçük bir çocuk gibi. Canbeyli konağının önünde durmuş içeriye girmeden önce Avzemlerin de bize katılmasını bekliyorduk. Hep beraber içeriye girecektik. Ben dakika başı kolumdaki saate bakarken sonunda babasının arabası gelip konağının önünde durdu.
En başta arabadan babası çıktı. Ben istem dışı karşımdaki adama nefret ile bakarken herkes tek tek selamlaştı. El mecbur her ne kadar samimiyetsiz de olsa bende tokalaştım. Ardından arabadan annesi indi. Yine aynı nefret dolu bakışları ona da sergiledim. Elimden olan bir şey değildi. Benim bakmaya bile kıyamadığım kızı dövmeleri zora evlendirmeye çalışmaları. Aklıma geldikçe sinirleniyorudum.
O da kadınlarla selamlaşırken gözlerim tekrardan arabanın olduğu yere gitti. Avzemin arabadan inmesini beklerken onun yerine Agit indi. Avzem inmedi. Avzem yoktu. Gelmemişti. Çok büyük bir hayal kırıklığı oluştu içimde. Oysa ben buraya onu görme umuduyla gelmiştim. "Anne Avzem nerede?" Diye soran Dilçem yengeye odaklandım. Acaba ne gibi bir bahane sunacaktı. "Rahatsızdı biraz" diyen kadının üzerime istem dışı elim yumruk oldu.
Kızı saatlerce dövün kız günlerce uyusun sonra da birazcık rahtsızdı diyin. Şuan elimde olsa gidip çekip alırdım o cehennemden. "Çok geçmiş olsun" diyen anneme samimiyetsiz bir şekilde gülümseyip sağol diyen kadını burada rezil etmek istedim ama elimden bir şey gelmedi. "Sakın ol Şiyar bu kadar belli etme" diye kulağıma doğru fısıldayan Ferzan abiye baktım. "Neyi abi?" Dedim. Ferzan abi de mi anlamıştı yoksa?
"Hayde içeriye geçelim" diyen dedem üzerine Ferzan abi cevap veremeden hep beraber konağa girdik. Bizi karşılayan Hazar ağa, oğulları, kızı ve eşi oldu. Zaten gelinlerinden biri bizim yüzümüzden vurlumuş diğeri de duyduğuma göre yeni çocukları olmuştu. Kapı önünde karşılama sonrası kadınlar salona geçerken biz de misafir odasına geçtik.
Biz dışında birkaç aile daha vardı. Kimi geçmiş olsuna gelmiş kimi de hayırlı olsuna gelmişti. Kalabalık ortamdan bazıları giderken bazıları da gelirken sonunda biz de iki saatin ardından kalmıştık. Bu gün benim için kötü geçmiş ola bilirdi ama yarın kesin Avzemi görecektim.
•••
Yine defalarca kolumdaki saate bakarken artık sabrımın kalmadığını hissediyordum. Sinirden oturduğum yerden ayaklarımı titrettim. Nerede kalmıştı bu ablam. Alt tarafı arabasına binip buraya gelecek. Keşke onu direk Mervani konağına çağırsaydık en azından bu kadar geç kalmazdı. Derin bir nefes verip geriye yaslandım.
Onca insan burda ablamı bekliyorduk. "Nerede kaldı Zerya ayıp olacak insanlar bizi bekliyor" diye soran dedemin gidip ellerinden öpmek istedim. Bence de çok ayıp olacaktı. "Geldim dede geldim" diye telaş ve acele ile konağın içine attı ablam kendini. Sonunda gele bildin be ablaların gülü.
"Ronahi nerede Zarya?" Diye sordu babam. Harbi nerede idi benim enişte bozuntusu. "Acil işi çıktı bana gelmedi" dedi ablam. İyi de olmuştu zaten eniştemin ne işi vardı her ortamda. Sen damatsin ne işin var sürekli kız evinde. "E hayede yürüyün" diyen dedem üzerine herkes konaktan çıktı.
Annem, babam ve dedem bir arabaya binerken Ferzan abi ve Dilcem yenge kendi arabasına, Diyar ve Payiz kendi arabasına bindi. Ablam ve ben de sap olarak benim arabama bindik. Ardından önden giden babamlarin arkasından tek tek gittik. Yol boyu ablamla sohbet ettik. Uzun zamandır böyle sohbet etmemistik. Bu bana iyi gelmişti.
Sonunda tek tek arabalarımızı Mervani konağının önünde dururup indik. Hepimiz arabalardan indikten sonra dedem, babam ve annem önde bizde aralarında olmak üzere konağa girdik. Biz erkekler Avzemin babası ve Agit ile selmalaşırken kızlar da kendi aralarında selamlaştılar daha sonra erkekler ve kaldılar karışık olarak birine baş selamı verirken ben o kalabalıkta Avzemi aradım.
Ben Avzemi bulup ona baktıktan sonra sanki hissetmiş gibi onun da bakışları beni buldu. Biz göz göze geldiğimiz an Avzem gülümsedi. Yapma be zalimin kızı bizdeki de kalp dayanır mı? O nasıl gülmek öyle. Ben Avzemin gülüşünde erirken gözlerini gözlerimden çekip başka yere baktı. O mavilerinden beni mahrum bıraktı. Ben hala ona bakayım sürdürürken Avzemin babasının içeriye geçelim demesi üzerine hep beraber içeriye geçtik.
Sırasıyla ablam yanında Ferzan abi yanında ben, yanımda Diyar ve onun yanında Payiz olmak üzere daltonlar gibi oturmuşken tam karşımda annesinin yanında Avzem oturuyordu. Onca insanın içinde sürekli ona bakmamak için kendim ile savaş veriyordum. Babamlarin konuşmalarına odaklanmaya çalışıyordum.
Dakikalar birbirini kovalarken Avzem, Payiz, ablam ve Dilçem yenge ortalardan kaybolmuştu. Nereye gitmişlerdi ki işte otursaydi tam karşımda mavisleri ile bana baksaydı ne olurdu yani. Beni bu düşüncelerimden çekip alan çalan telefonumun sesi oldu. Herkesten özür dileyip avluya çıktım. Müsait bir yere geçip etrafımı kontrol ettikten sonra kimsenin olmadığına emin olunca telefonu açtım.
"Efendim Burak" dememe kalmadan o lafa girdi. "Neredesin sen dün gelecektin tahlil yapıp ilaç yazacaktik sen canına mı susadın" diye tek tek saydırdı bana. "Aklımdan tamamen çıkmış benim ya. Yarın kesin gelirim ama"
"İyi halt ettin. Ölmek mi istiyorsun Şiyar ya yarın gelirsin o tedaviye başlarız yada tüm ailenin bu hastalıktan haberi olur"
"Tamam yarın geleceğim sakin ol" der demez telfonu yüzme kapattı. Benim için endişelendiği için böyle davraniyordu. Galiba haklıydı en kısa zamanda tedaviye başlamam gerekiyordu. Telfonu cebime koyup tekrardan içeriye doğru yönelireken Avzemin sesi doldurdu kulağımı dönüp açık olan mutfak tarafından ona baktım. Hareketli hareketli Payizle beraber diğerine bir şeyler anlatıyor ardından içten bir şekilde gülüyordu.
Bir süre bu eşsiz manzarayı inceledikten sonra beni görmesinler diye oradan gitmek zorunda kaldım. İçeriye gitmek yerin tekrardan avluya çıktım. Ve çıktığım an gördüğüm manzara ile donup kaldım..
AVZEM MERVANİ
Mutfakta durmuş Payiz abla ile beraber düğünde Meryem ablanın Şiyar abiye kur yapsini ona laf çarpmamızı ve Siyar abinin ona yüz vermemsini kahkahalar eşliğinde anlatırken Agit gelip Payiz ablaların gideceğini söyledi. Bir yandan içimde akşam yaşayacaklar için hüzün varken bir yandan da ablamın burada kalacağına dair mutluluk vardı.
Biz hep berbarer mutfaktan çıkarken herkes aykalnmisti bile. Herkes tek tek avluya çıkarken avluya yetişen olduğu yerde kalıyordu. Neden böyle olduğuna dair merakla hızlı adımlarla avluya çıktım. Gördüğüm manzara ile şoka girdim. Bu kadar erken olmazdı hele de Bedihi aisretinin hepsi burada ilke olmazdı.
Karşımda eline bir buket çiçek ve çikolata ile arkasında anne, babası ile duran Serhatı buldu. Bana pis pis sırıtirken istemin dışı o kalabalığın içinde gözlerim Şiyar abiyi buldu. O zaten bana bakıyordu. Biz göz göze gelirken gözümden bir damla yaş düştü. Kafamı olumsuz bir şekilde salladım. Bu olmazdı ben bu adamla evlenmezdim.
Başkalarımi bir türlü Şiyar abiden çekmedim. Ona zorla evlendirliğimi söylemek istedim. Peki ama neden sadece bunu Şiyar abiye söylemek istedim. Neden kendimi bir tek ona kanıtlamak istedim. Neden kimse değil de o. Daha falza bakmadım ona başımı önüme eğdim. Çok utanıyordum bu durma düştüğüm için.
"İsteme bu kadar kalabalık mı olacaktı ya?" Diyen Serhatı şuracıkta öldürmek istedim. Onu elindeki çiçek çikolata ile öldürmek istedim. "Ne istemsi" diye çıkıştı ablam kafamı yerden kaldıramadım. "Avzemi isteyeceğiz baldız" dedi bu kez de. Göz yaşlarım bir bir dökülürken tek istediğim Şiyar abiye bakmaktı ama yapamadım bakmadım.
Bir anda elimde hissettiğim sıcak el ani bir şekilde kafamı kaldırmama sebep oldu. Korku ile göğüsüm kalkıp indi. Eyer bu elin sahibi Serhat ise kesmek istedim bu eli. Dönüp elimdeki ele sonra sahibine baktım. Karşılaştığım kara gözler ile şok oldum. "Kimin nişanlısıni kimden istiyorsun sen lan!" Dedi ve durdu. "Bu kız benim nişanlım!" Diye bağırdı bu kez de Şiyar abi. Elimi tutu ve bu kız benim nişanlım dedi. Siyar abi bunu yaptı peki ama neden..?
***

Çok güzel bir yerden reklam.
Bölümü nasıl buldunuz?
Sizce bundan sonra neler olacak?
Şiyar hakkında neler söylemek istersiniz?
Avzem hakkında neler düşünüyorsunuz?
Peki diğer aile üyeleri?
Bakalım yeni bölümde bizleri neler bekliyor olacak?
Duyurular için takipte kalın.
Oy ve yorum yapmayı u
nutmayın.
Yeni bölümde görüşmek üzere. 🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.41k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |