
Yepyeni bir bölümden herkese merhaba.
Bakalım neler olacak.
Keyifli okumalar.
***
Bir anda elimde hissettiğim sıcak el ani bir şekilde kafamı kaldırmama sebep oldu. Korku ile göğüsüm kalkıp indi. Eyer bu elin sahibi Serhat ise kesmek istedim bu eli. Dönüp elimdeki ele sonra sahibine baktım. Karşılaştığım kara gözler ile şok oldum. "Kimin nişanlısıni kimden istiyorsun sen lan!" Dedi ve durdu. "Bu kız benim nişanlım!" Diye bağırdı bu kez de Şiyar abi. Elimi tutu ve bu kız benim nişanlım dedi. Siyar abi bunu yaptı peki ama neden..?
Ben dehşete düşmüş bir şekilde etrafımdakilere baktım. Herkes en az benim kadar saskindi. Özellikle de Serhat. Babam ve anneme baktım. Şaşkın bir o kadar da öfkeli idiler. İçimden bittin sen Avzem diyordum. Bu kez babam kesin beni öldürecekti. "Bu ne demek oluyor!" Diye çıkıştı Serhatın babası. Ben korku ile titrerken Şiyar abi hala elimi tutuyordu. Babam tam konuşacak iken araya Şiyar abinin babası girdi. "Bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım" dedi ve durdu. İçimden kesin gerçekleri söyleyecek sonra da beni Serhata verecekler dedim.
"Avzem bizim gelinimiz. Kendi aramızda söz kestik duyurmadık. Hata bizim. Olan oldu bir kere siz de öğrenmiş oldunuz" diyen Vedat agaya şok ile baktım. O da Şiyar abiye destek olmuştu. Peki bundan sonra ne olacaktı? Onlara nişanlı olduğumuz soylenmisti ama böyle bir şey yoktu. Ben daha okul okuyacaktım. Babam ne tepki verecekti. Vedat ağanın bu sözleri üzerine Serhat ve ailesi hiç bir şey demeden konaktan çıkıp gittiler.
Herkes bir birine baktı. Kimse bu beş dakika içinde neler olduğunu anlamıyordu. Siyar abi de Serhatlar diğer gitmez elimi bırakmıştı. Zaten tüm ailenin önünde elimi tuttuğu için çok utaniyordum. Kafamı öne egdim. "Bu ne demek oluyor ağam" dedi babam. Herkes bu sorunun cevabını merak ediyordu. "Biz size haber edeceğiz" dedi Şiyar abinin dedesi ve yürümeye başladı. Bedehi uyleri hepsi tek tek konaktan çıkmaya başladı.
Kafamı kaldırıp tekrardan Siyar abiye baktım. O da bana bakıyordu zaten. Bu defa o kömür karası gözlerinden hiç vır anlam çıkaramadım. Konaktan çıkıp gidene kadar bana nasıl baktığını çözemedim. Bedihilerin gitmesi ile biz bize kaldık. Çok şükür ki ablam da burada kalmıştı.
Ben ne olacağımı kestiremezken uzun bir süre kimse konuşmamış hatta yerinden bile kopirdamamisti. Sanırım Bedihilerin tam anlamıyla gitmelerini bekliyorlardı. Yada hiç bir şey yapmayacak, söylemeyeceklerdi. Şuan hiç bir şeyi kestiremiyordum. Hala yaşadığım anın şokunda idim. Az önce neler olmuştu öyle hala anlam veremiyordum. Siyar abi bana acıdığı için mi böyle yapmıştı? Bana acımasa neden böyle bir şey yapsın ki?
"Sen bu çocukla sevgili misin Avzem?" Diye soran ilk konuşan babam oldu. Sesi sakin değildi ama bağırmamıştı. "Ha-hayrı baba" dedim korkudan kekeleyerek. "O zaman bu çocuk neden senin elini tutup nişanlım dedi" sesi tıslar gibi çıkıyordu. Korku daha çok beni esir alıyordu. "Bi-Bilmiyorum" dedim bir iki adım geriye sendeleyerek. "Yalan söyleme!" Diye adeta kükredi babam.
"Belki Şiyar, Avzemi seviyordur baba. Avzem de sizin kadar şaşırdı bu duruma" diyen ablam ortamı yumuşatmaya çalıştı. Yoksa Şiyar abinin beni sevme gibi bir ihtimal bile yoktu. "Ne sevmesi! Koskoca ağa gelip Avzemi mi sevecek? Kim bilir ne yaptı da çocuğa kendini acındırdı" dedi annem. Bu sözleri ok gibi kalbime işlerken artık ben de çığırından çıktım.
"Evet sevgiliyiz biz Siyarla! Deli gibi seviyor beni! Sizden görmediğim sevgiyi ondan görüyorum. Duydun mu Hamiyet hanım koskoca ağa hiç bir yere sığdıramadığınız Avzemi seviyor" diye bağırdım annem. Hayatımda ilk kez anneme karşı bağıroyordum. Ama benim de artık sabrımın sonuna gelinmişti. Biliyordum ben Şiyar abinin bana o gözle bakıp sevmediğini annemin haklı olduğunu ama artık onların gözünde de değersiz olmak istemiyordum.
"Ne diyorsun lan sen!" Diyen babam tokadı yüzme çarptığı an yere düştüm. Dudağımın kenarında hissettiğim sızı ile elim oraya gitti. Dudağım patlamistı. "Yeter baba! Ben neysem Avzem de o. Nasıl ben ve Ferzana saygı duyduysan. Şiyar ve Avzeme de duyacaksın" dedi ablam sonra gelip beni yerden kaldırdı. Biz yürürken babam "bu ikisine de yemek su yok" diye bağırdı.
Ablamla benim odama geldiğimizde beni yatağa oturtup dudağımdaki yarayı temizlemeye başladı. "Aşağıda yalan söyledim abla. Vallahi aramızda bir şey yok" dedim. Ablamın bana kızacağını düşünüyordum. "Biliyorum" dedi. Elindeki işe devam etti. "Avzem?" Dedi elindekileri bırakıp bana bakarak. "Efendim?" Dedim bende ona bakarak. "Şiyarla konuş. Onunla evlen" dedi şok içinde ona baktım.
"Ne!?" Dedim bir anda. Onun yüz ifadesi ciddi bir haldeydi. "Kurtuluşun yok Avzem. Evlen onunla gel okutalım seni. Hem belki zamanla bir birinizi seversiniz" ablamın bu cümleleri kurduğuna inanamiyordum. "Nasıl kendi çıkarlarım için onu kullanayım abal. Böylesine iyi birine bunu yapmak yakışır mı bana" dedim. Şiyar abinin iyi niyetini kötüye kullanmadım. "Sen yine onunla bir konuş. Karşılıklı anlasın" dedi.
ŞİYAR BEDİHİ
Arabaya bildiğimizden beri ne ablam ne de ben hiç konuşmamıştık. Benim aklım Avzemde kalmıştı. Umarım yaptığım şeyden dolayı onun başı belaya girmezdi. O an Avzemi karşımda öyle görünce dayanamıştım. Durup da orada sevdiğim kızı istemlerini izleyemezdim. Hele de zorla. Böyle bir şey mümkün değil. Kimse bunu yapmaz.
Ablamın telefon sesi düşüncelerimden çekip aldı beni. Bir süre telefonla konuştuktan sonra bana döndü. "Siyar beni eve bırakır mısın? Aklım sende kalacak ama ya akşam ya da sabah gelirim" dedi annem gibi hızlı hızlı konuşarak. Ben bizimkilerin arabasını takip etmeyi bırakıp yönümü değiştirdim. "Aklın kalmasın abla. Hayırdır bir sıkıntı yoktu inşAllah" dedim.
"Yok misafir gelmiş" dedi. Ben telefonu elime alıp Diyara, ablam eve bırakacağıma dair mesaj attım. Kısa bir süre sonra zaten onların konağinin önünde durduk. "İçin rahat olsun Şiyar. Sen en doğru olanını yaptın ama yanlış şekilde yaptın. Bunun için dedemden çekeceğin var. Yine de içini ferah tut dedem seni de anlayacaktır" dedi. Sadece tebessüm etmekle yetindim. Sonra arabadan inip gitti.
Ben tekrar konağın yolunu tutarken olacakları düşünüyordum. Gerçi bana ne olacağı umrumda bile değildi ama. Sorun şu ki dedem sonunda ne karar verecekti. Ya Avzem ve beni eblendirecekti ki bu Avzemin kurtuluş bileti gibi bir şeydi. Yada yanlış anlaşılma var herkes yoluna diyecekti ki bu Avzemin o itle evlenmesi demekti.
Sonunda konağa geldiğimde arabayı park edip indim. Avluda kimse yoktu zaten bu soğukta avluda olmalarını da beklemek saçmalıktı. Konağın içinde girdiğimde çok geç olmadan salonda olduklarını anladım. Ben salona geldiğimde sesizlik hakimdi. Fırtına öncesi bir sesizlik. Herkesin bakışı beni buldu. Kimse ile göz teması kuramadım. Özellikle dedemin alev saçan gözleri ile.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen!? Herkesin önünde rezil ettin bizi!" Diye bağırdı dedem. Cevap vermek yerine susmayı tercih ettim. "Cevap ver Şiyar neydi o yaptığın!?" Diye bağırdı bu kez de. Ben yine cevap vermezsem daha çok sinirlenecekti. "Sevdiğim kızın başka biri ile evlenmesine izin veremezdim dede" dedim sakin bir sesle. Bunu herkesin önünde söylemek bana garip hissetirse de doğruları söylemekten kalmayacaktım.
"Sevecek başka birini mi bulamadın?!" Dilçem yengeyi duyunca normal tekpi veren dedem şimdi aynı ailede yetişmiş başka bir kızın adını duyunca neden bu tepkiyi veriyordu ki? "Rezil ettin bizi!? Bu mu senin ağalığın!? Hangi ailede yetiştiğini kimin torunu olduğunu unutma Şiyar!? Başına buyruk davranamazsın!?" Diyen dedem adeta sinir küpüne dönmüştü.
"Defol git odana gözüm görmesin seni!? Yarın sabaha ladar bu odasından çıkmayacak kimse de yanına gitmeyecek!" Diye bağırdı bu kez de. Hiç bir şey demedin yavaş yavaş çıktım salondan. Ağır adımlarla merdivenleri tırmanıp odama girdim. Kapıyı kapatıp yatağıma oturdum. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp bir ayağımı kendime doğru çekip diğerini uzattım.
Karşımdaki boş duvarı izlerken aklımda olan tek şey yine Avzemdi. Onunla konuşmam gerekiyordu. Umarım benim yüzümden başına vır şey gelmemiştir. Dilçem ablanın orada olması içimi bir nebze rahatlatsa da akım ondaydı. Bir ara Dilçem yengeyi arayıp sormayı düşünsem de sonra vaz geçmiştim.
•••
Saatler birbirini kovalarken artık saat gecenin birine geliyordu. Ben hala aynı yerde olduğum gidi durmuş duvarı seyrediyorum. Değişen tek şey havanın kararması ve odamın karanlığa bürünmesiydi. Yerimden kalkmadığım için ışığı da açamamıştım. Gerçi açma gereği bile duymamıştım. Uykum yavaş yavaş gelmeye başlarken başımdaki acı ve düşünceler uyumama izin vermiyordu.
Bir anda odanın açılan ışığı ile gözlerini kapattım. Karanlığa alışmış olan gözlerini ışığa alıştırmaya çalıştım bir süre. Sonunda gözlerim ışığa adapte olunca gelene baktım. Elinde büyük bir tepsi ile Ferzan abi, arkasında Diyar ve Payiz. Hepsi içeriye girip yavaşça kapıyı kapattı. Ferzan abi elindeki tepsiyi masaya bırakınca üçü de gelip yatağa bağdaş kurarak oturdular.
"Abi ben" diyecek oldum ki sözümü kesti. Onlara kendimi açıklama gereği duyuyordum. "Kendini açıklama Şiyar. Ben ne yaptım de deme. En doğru olanı yaptın" dedi Ferzan abi. Böyle düşünmeleri beni bir nebze olsun rahtlatı. "Ama Şiyar ver ya ben dedi ki o an. Şiyar bu kızı tutup konaktan çıkarıp nikahı basar gelir" diyen Diyar kahkaha atmaya başladı. "Abartam" dedi ona göz devirerek. "Valla Diyar haklı öyle bir bakışın vardı ki ya benimsin ya kara toprağın der gibi" diyen Payiz de ona destek çıktı.
"Sen kocanı haklı bulmasan olmaz zaten" dedi bu defa ona göz devirerek. "Çalış senin de olsun Şiyarcım" dedi nispet yapar gibi. "Valla o çok yakın" dedi bu kez de Diyar. Orası hiç belli olmazdı ama. "Siz buraya nasıl geldiniz dedemin kesin talimatı vardı" dedim üçü de sinsi sinsi güldü. "Dedemin haberinin olduğunu kim söyledi" dedi Ferzan abi.
"Dedem sizi burada görürse hiç iyi olmaz" dedim bende onlar gibi oturduğum yerde bağdaş kurarak. "Bu saate o bilmem kaçıncı rüyasını görüyordur" dedi Diyar umursamaz bir tavırla. "Ay unuttuk bak yemeklerin soğuyacak. Hemen ye açlıktan bayılırsın şimdi" dedi Payiz tepsiyi işaret ederek. "Canım istemiyor yemeyeceğim" dedim omuz silkerek. Canım hiç bir şey istemiyordu.
"Bunlar tencere kapak oldu ha" dedi Ferzan abi. Anlamaz gözlerle baktım. "Ney?" Dedim hepsi birbirine bakıp güldü. "Dilcem de sabahtan beri Avzeme yemek yedirmeye çalışıyor o da senin gibi canım istemiyor diyip duruyor" dedi bu kez de. Avzemin adını duyunca olduğum yerde doğruldum. "Yememiş mi hala?" Diye sordum. Bu saate kadar ne diye aç kalıyorsa? "Yemiş. Şimdi sıra sende" dedi. İçim rahatladı yediğini duyunca.
"Şiyar, Avzem seninle konuşmak istiyormuş" dedi Diyar. "Ne konuşacak? Niye konuşacak? Ne zaman söyledi? Niye şimdi söylüyorsunuz?" Dedim tek nefeste. "Annem gibi taramalı tüfeğe bağladın. Nefes al" dedi Diyar.
"Az önce Dilçemle konuştum o söyledi. Yarın buluşun siz" dedi Ferzan abi. Acaba benimle ne konusacakti. Yaptığım şey yüzünden bana kızacak mıydı? "Tamam" demekle yetidim. Ardından bizimkilere zorla bana yemek yedirip gittiler. Bende daha falza düşünemem için uyumaya çalıştım ama anca sabaha karşı uyuya bildim.
Her zamanki gibi sabah erken uyandım. Üzerimi değiştirip kahvaltı saati geldiği için aşağıya indim. Bu gün artık eskisi gibi düzenli bir şekilde işime devam edecektim. Ben aşağıya indiğimde hemen hemen herkes yemek masasında oturmuş durumdaydı. Benden sonra gelen Ferzan abi ve dedemle berber yemek yenmeye başlandı. Sesizlik hakimdi sofrada. Ben zaten kafamı kaldırıp dedeme bakamıyorum bile.
Sonunda kahvaltı faslı bitince dedem ayağa kalktı. Biz de saygıdan dolayı onunla beraber ayağa kalkatik. Babama dönüp "Mervanilere haber gönder kabul ederlerse kızlarını Siyarla evlendirecegim ama ne isteme ne de düğün olacak sadece bir nikah" dedi dedem. Neden Avzeme karşı böyle acımasız olduğunu pek anlayamamıstim. "Sen de Şiyar evlendikten sonra kızdan hevesini alıp da gelir bana boşanmak istiyorum dersen öyle bir şey olmayacak. Ömür boyu o kıza hayatını geçirmek zorunda kalacaksın" dedi sert bir şekilde.
Dedeme hevesle alakası olmadığını gerçekten sevdiğimi söylemek istesem de saygımdan dolayı susmak zorunda kaldım. Dedem son sözünü söyleyip gittikten sonra herkes oturmak için banami bekledi. "Şiyar benimle gel. Siz de oturun daha falza ayakta kalmayın" diyen babam üzerine herkes oturdu. Bende yemek odasından çıkan babamın peşine takıldım.
Boş odalardan birine giren babamın arkasından bende girdim ardımdan kapıyı kapattım. Babam oturmayıp ayakta dikilince bende tam karşısında durdum. "Sana engel olacak değilim Şiyar sevmişsin anlıyorum ama" dedi ve durdu. Ben ne diyeceğini merakla beklerken suskunluğumu korumaya devam ettim. "Kız çok küçük Şiyar. Okumamış da. Belki okumak ister. Onun rızası ol,adam böyle bir şey yapmamız ne kadar doğru oğlum" dedi babam. Bir kez daha şükrettim böyle bir babam olduğu için. Beni böyle bir adam yetiştirip büyüttüğü için.
"Sorun da orada baba. Kız okumak istiyor ama okutmuyorlar. Eyer gelirse buraya ben destek olup okumasını da sağlayacağım" diye kısa bir açıklamada bulundum. "Dilçemi okumuşlar onu neden okunmasınlar?" Diye sordu. Ben bunun cevabını bulamazken babama nasıl anlata bilirdim ki? "Bende bilmiyorum ki baba. Ama inan bana yoksa böyle bir şey yapar mıydım?" Diyince babam elini omzuma koydu destek vermek istercesine.
"Bilmez miyim ben sizi oğlum. En iyisini yaptın sen. Umarım deden Avzemin okuması konusunda bir pürüz çıkarmaz. Biz de her türlü desteği veririz. Allah büyük" dedi. Dedemin pek sıcak bakacağını zannetmiyorum ama elimden geleni ardıma koymayacaktım. "Sağol baba" dedim minnettar bir şekilde bakarak. Çok şükür ki hepsi arkamda durup destek olmuştu.
"Düğün için de sıkıntı etme oğlum. Elbet bir gün dedem de yumuşarasa güzel bir düğün de yaparız" dedi bu kez de. Düğün falan benim umrumda değildi de Avzemin düşüncelerini bilmiyordum. "İyiki varsın bana" dedim bir anda. Oda gülümseyip sarıldı bana. Bende ona sarıldım. "Sende oğlum" babam her zaman böyle arkamızda olduğunu hissetirirdi. Ama Ferzan abinin yanında böyle söyler yapmazdı. O da üzülmesin diye.
Babamla konuşmamız bittikten sonra o dedemle beraber şirkete gitmişti. Peyiz ve Diyar da daha biz konuşurken nöbet için çıkıp gitmişlerdi. Ablam da daha horozlar ötmeden bize gelmişti zaten. O da bir sürü soru yağmuruna tuttuktan sonra beni rahat bırakmıştı sonunda. Ben de artık hastaneye gitmek için kalkarken Ferzan abi de Dilçem yengeyi almaya gideceğini onunla beraber konuşmamız için Avzemi de alıp hastaneye geleceğini söylemişti.
Ben hastaneye gider gitmez ilk Burağa uğradım. Ondan hastalığım hakkında kısa bir bilgi alırken yazdığı ilaç reçetesini aldım. Henüz kafamdaki timör küçük olduğu için ilaçlarla o sıvıyı yok etme şansımız varmış. Büyük bir umutla kullanacaktım ben o ilaçları. Bu hastalıktan kurtulayı en çok Avsem için istiyordum. Önce onun okumasını sağlayıp kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadın olduğunu görmeden ölmezdim.
Burağın odasından çıkıp kendi odama geçtim. Asistana hastaları çağirmasını söyledim. Ben tek tek gelen hastalar ile ilgilenirken saat artık öğlene doğru geliyordu. Öğlen arasına girmeden hemen önceki son hastama nakacaktim şimdi. Hastam gelmeden hemen önce Ferzan abi geldiklerini ve kantinde olduklarını söylemişti. Ona tamam yazdıktan sonra son hastayla da ilgilenip üzerimdeki önlüğü çıkardıktan sonra aşağıya kantine indim.
Kantine indiğimde Ferzan abi ve Dilçem yenge görüş alanıma girdi. Bir de sırtı bana dönük olan Avzem. Birkaç büyük adım atıp yanlarında durdum. "Hoş geldiniz" dediğimde onlar da hoş bulduk diye cevap verirken bakışlarım Avzemi buldu. O da cılız bir sesle hoş bulduk demişti. Avzme ilk baktığımda dikkat ettiğim şey patlamış olan dudağı. Elim anında yumruk olurken yüzüm sinirle kasıldı. Ona bunu babası olacak o it mi yapmıştı hem de benim yüzümden.
Sinirli bakışlarımı Avzemden çektim "size ne ısmarlayayım" dedim kantinde en falza ne ısmarlayan bilirdi ki? "Valla ben karımı alıp kaçar. Sende benim baldıza artık bir şey mi ısmarlıyorsun, bir yerlere mi götürüyorsun bilemiyorum senin artık tekpe tepe kullan" dedi Ferzan abi. Dilcem yenge anında kaşlarını çatip Ferzan abiye baktı. "O ne biçim söz Ferzan. Benim kardeşim mal mı tepe tepe kullan diyorsun" diye çemkirdi.
"Ben onu mu dedim kalbim. Sen ablana bakma baldız bilirsin seni severim. Ablan başka yerlere cekiyor" dedi. Ben onların arkasındaki bu saçma iletişimi sesiz sesiz izlemekle yetindim. "Avzem, Şiyar sana bir şey yapacak olursa ara beni alırım ben onun aklini" diyen Dilçem yengeye şaşkınlıkla baktım. "Ne yapa bilirim acab-" diyecek oldum ki bu defa Ferzan abi girdi araya. "Ablana katılıyorum baldız ara bizi. Sende kızı üzme" dedi son cümlesini bana hitaben soyleyerek.
"Yalnız senin benim tarafımda olman gerekmiyor mu?" Diye sordum Ferzan abiye. Kafasını olumsuz bir şekilde sallarken ayağa kalktı "hanımcıklık kazanacak" dedi. Onlar giderken Avzem de altan altan gülüyordu. "Gül sen gül" derken tam karşısına oturdum. "Nereye gidelim biz de" dedim. "Burası iyi. Burada konuşalım" dedi çekingen bir şekilde. Kafam ile onu onayalyip geriye doğru yaslandım.
"Avzem dün-" diyecek oldum ki o araya girdi. "Ben konuşayım Siyar abi. Sonra sen konuş olur mu?" Dedi. Olumlu bir şekilde kafamı salladiktan sonra ona dikkat kesilip oluşmasını bekledim. Sanki cesaret topluyor gibi yada aklındaki kelimleri bir araya getiriyor gibi vır süre bekledi. Ardından konuşmaya başladı.
"Dün için çok teşekkür ederim" dedi en başta. "Teşekkür edecek bir şey yok kim olsa yapardı" dedim. Gerçi bunun başkasının yapacak olma ihtimali bile sinirlenmeme yetiyordu. "Yapmazdı. Başka biri olasa yapmazdı" dedi ve durdu. Benim konuşmama fırsat vermeden tekrardan konuşmaya başladı. "Sana benimle evlen diyemem. Biliyorum burada boşana diye bir şey yok. Kendimi sana mecbur bırakmaya hakkım yok. Belki sevdiğin vardır. Belki böyle bir şey istemeye hakkım yok Şiyar abi ama beni onlara birkma. Ben onunla evlenmek istemiyorum okumak istiyorum" dedi tek nefeste.
Bu konuşmasında sonra sevdiğim sensin demek istedim ama yine sustum. Olduğum yerde geriye yaslandım. Yüzümdeki sert ifadeden taviz vermedim. Avzem umutsuz bir şekilde bakıyordu bana. "Artık bana Şiyar abi demeyeceksin" dedim sert olduğunu düşündüğüm bir sesle. Afallamış bir şekilde bana baktı. "Ne diyeceğimi ki?" Dedi. Bu kız gerçekten çok saf ve temizdi. En çok da bu yönünü seviyordum. "Şiyar olur, kocacım olur yada akina gelene daha yaratıcı bir şey de ola bilir" dediğimde şaşkın şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
"Nasıl?" Dedi bu kez de. Onun bu haline ciddi kalmadım artık güldüm. "Kocan olacak adama abi diyecek değilsin herhalde Avzem" dedim o bakışları hala değişmedi. "O zaman şöyle söyleyeyim Avzem. Benimle evlenir misin?" Dedim olduğum yerde doğrularak. "Bunu gerçekten benim için yapacak mısın?" Dedi kafamı olumlu bir şekilde salladım.
***
Son kısmı pek içime sinmese de genel olarak bu bölüm içimde şindi.
Siz nasıl buldunuz bölümü?
Şiyar hakkında neler söylemek istersiniz?
Avzem hakkında neler düşünüyorsunuz?
Peki diğer aile üyeleri?
Sizce yeni bölümde bizleri neler bekliyor?
B
ol bol yorumlarınızı bekliyorum.
Oy vermeyi unutmayın.
Duyurular için takipte kalın.
Yeni bölümde görüşmek üzere. 🏵
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.41k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |