13. Bölüm

13. Bölüm (Hevesim değil nefesim)

Nur
nurrunuuz

Yeni bölümden herkese selam.

 

Bakalım bizleri neler bekliyor?

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

"Nasıl?" Dedi bu kez de. Onun bu haline ciddi kalmadım artık güldüm. "Kocan olacak adama abi diyecek değilsin herhalde Avzem" dedim o bakışları hala değişmedi. "O zaman şöyle söyleyeyim Avzem. Benimle evlenir misin?" Dedim olduğum yerde doğrularak. "Bunu gerçekten benim için yapacak mısın?" Dedi kafamı olumlu bir şekilde salladım.

 

"Peki ama neden?" Seni seviyorum demek istedim ama bunu yapamazdım. Hasta biri olarak ona umut veremezdim. Şuan yaptığım şey bile büyük bir hatayken daha fazlasını yapamazdım. "Nedeni yok" umarım ustelemez diye içimden geçirdim. "Biz hiç boşanamayiz bunu benden iyi biliyorsun" dedi ve durup yüzümü inceledi. Bende biliyorum dercesine kafamı salladım.

 

"Peki ya benden boşanmak istersen" Avzem bunu söylerken benden mi emin olmak istiyordu yoksa kendinden mi pek çözememiştim. "İstemem" diyerek kısa ve net bir cevap verdim. "Ya benden sıkılırsan" dedi bu kez de. Bunları sorarken ki amacını anlayamadım. "Sıkılmam Avzem" dedim yine kesin ve net bir sesle.

 

"O zaman biz şimdi evleniyor muyuz?" Dedi tekrardan emin olmak istercesine. "Kabul edersen evet evleneceğiz" dedim. Geriye yaslandı. Yüzü düştü. Cevap vermedi ama yüz ifadesi istemiyorum der gibiydi. Moreli çok fazla bozulmuştu. "Avzem istemiyorsan seni zorlaya-" diyecek oldum ki araya girdi hemen. "Hayır hayır istiyorum ama" dedi ve durdu.

 

"Ama?" Dedim devam etmesini istercesine. "Ben sınava hazırlanıyorum. Okuyacaktim yani" dedi çekingen bir şekilde. "Tamam hazırlan sınava. Ben sana okul okuma demedim ki. Tabiki okuyacaksın. Ben okumana mani olmama Avzem aksine destek olurum" dediğimde gözlerinin içinde bir parıltı belirdi. Heyecan ile yaslandigi yerden dogruldu. "Gerçekten mi?" Diyen sesinden bile heyecanı belli oluyordu.

 

"Gerçekten" derken aynı zamanda olumlu bir şekilde kafamı salladım. "Çok teşekkür ederim. Bende senin için çok güzel bir eş olmaya çalışacağım" dedi. Bu kız gerçekten çok saf ve temizdi. Her şeyin bir karşılığı olduğunu sanıyordu. Yada ona binde bir yapılan iyilikler karşısında o da boş durmak istemiyordu. "Ondan şüphem yok" dedim gülümseyerek.

 

•••

 

AVZEM MERVANİ

 

Sabah çalan alarm sesi ile uyandım. Hemen elimi uzanip can sıkıcı sesi kestim. Bir süre yatakta gözlerim kapalı bir şekilde bekledim. Çok uykun vardi uyumak istiyordum ama uyanmam gerekiyordu. Artık daha fazla böyle kalmanın bir anlamı olmadığı için gözlerimi açıp yatakta dogruldum. Gerinerek esnedikten sonra telefonumu elime aldım. Ekrandaki bildirimi görünce ablam mesaj atmıştır diye düşündüm ama ablam değildi.

 

BİLİNMEYEN NUMARA: Günaydın Avzem.

Ben Şiyar.

Numaranı ablamdan aldım.

Hazır olunca bana yazarsın.

 

Gelen mesaja istem dışı gülümsedim. Dün konuşmamızdan sonra bu gün nikah günü almak için anlaşmıştık. Ayrıca ben dün eve geldiğimde öğrenmiştim ki Şiyarin babası, babama haber göndermiş babam ise her ne kadar istemese de kabul etmişti. Sırf bu yüzden babamdan bir ton laf isitmistim ama çok şükür beni dövmemişti. Dövmemesinin tek sebebi ise kısa bir süre içinde evlenecek olmam ve vücudumda morlukların oluşmaması.

 

BEN: Günaydın.

Tamam.

 

Verdiğim kısa cevapların ardından telefonu masanın üzerinde indirip ilk olarak yatağımı düzelttim. Daha sonra banyoya gidip kısa bir duş aldım. Üzerimi giyip saçlarımı kuruladiktan sonra banyodan çıktım.

 

 

Aynanın karşısına geçip saçlarımı taradıktan sonra elbisem ile ayni renkte olan bandanamı taktım. Pek makyaj yapan biri olmadığım için üsten hafif bir makyaj da yaptıktan sonra artık hazırdım. Az önce masanın üzerine bırakmış olduğum telefonumu elime aldım.

 

BEN: Ben hazırım.

Kahvaltıdan sonra çıka biliriz.

 

Yazdım daha sonra gelecek olan cevabı bekledim. Zaten çok geçmeden cevapta geldi.

 

ŞİYAR: Tamam bende yoldayım.

Kahvaltı birlikte yaparız diye düşünmüştüm?

 

Bu düşünce yine gülümsememe sebep olmuştu. E madem yolda madem birlikte kahvaltı edelim diye düşünmüş buna hayır demek ayıp olurdu herhalde.

 

BEN: Tamam o zaman birlikte yaparız.

 

Mesajı gönderdikten sonra telefonumu çantama atıp odadan çıktım. Tabi ilk olarak mutfağa gittim. Heja abla her zamanki gibi mutfaktaydi. "Günaydın Heja abla" dedim dönüp bana baktı. "Günaydın. Kahvaltı hazır olmak üzere" dedi. Baktığımda gerçekten de hemen hemen hazırdı. "Geç geldim kusura bakma" dedim mahçup bir şekilde. Acaba annem geç geldiğimi fark etti mi?

 

"Estağfurullah kızım ne kusuru sen geç otur" dedi bir yandan da elindeki işle uğraşıyordu. "Ben bizimkilere bakayım" dedikten sonra mutfaktan çıkıp salona geçtim. Babam yoktu ama annem ve Agit oturuyordu. "O Avzem hanım hiç uyanmasaydiniz ben kahvaltınızı yatağa getirirdim" dedi iğneleyici bir sele. Cevap vermek yerine en iyi bildiğim şeyi yapıp boynumu yere egdim.

 

"Yolculuk nereye böyle süslenip püslenmişsin" dedi bu kez de. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Şiyar gelecek. Nikah tarihi alacağız" dedim. Haberi verdi aslında dün büyükler de konuşmuştu. "Kimden izin aldın" dedi bağırarak. "Anne! Bağırma ablama dün dediniz ya siz de" diye Agit uyarıda bulundu. El kadar çocuk gibi bile olamıyor kendimi koruyamiyordum. Bunun tek sorumlusu annem ve babam beni ozguvensiz zavallı biri gibi yetiştirmeleri.

 

"İyi tamam be sen ve Dilcem de iyice bunun avukatı oldunuz" diye Agite kızdı bu defa da. Sanırım çatacak yere arıyordu. "Bak Avem, Dılçeme dillere destan düğün yaptılar seni kuru bir nikahla alıyorlar" dedikten sonra kahkaha attı. Neden bana karşı bu kadar acımasızdı bir türlü anlam veremiyordum. Dün Şiyar da söylemişti ve bana göre çok mantıklıydı. Zaten evligimiz öyle ahım şahım aşka dayalı bir evlilik de değildi. Nikah kafidir.

 

"Her şey gösteriş şatafat değil anne. Sizin aksinize bana nikah yeter" derken biraz sesimi yükseltmiş bulundum. Bu da annemi sinirlendirmeyin yetti. "Senin dilin çok uzamış. Keserim ben o dili" derken ayağa kalktı. Tam o sırada zil çaldı. Kim geldiyse benim kurtarıcımdir. "Ben kapıya bakayım" dedim hızlı adımlarla kapıya doğru giderken. Annem de peşimden geliyordu.

 

Kapıyı açtığımda Şiyari karşımda gördüm an rahatlar bir şekilde nefes verdim. Sonuçta gelen babam da ola bilirdi ve daha beterini de yaşaya bilirdim. "Hoş geldin" dedim sevecen bir sesle. "Hoş buldum" dedi gülümseyerek. Beni şuan nasıl bir derten kurtardığını ah bir bilsen. "Hoş geldin Siyar" dedi arkamdan gelen annem. Şiyar, anneme hoş buldum derken az önce benimkinin aksine soğuk ve mesafeli idi.

 

"Gel otur oğlum" dedi annem. Keşke millete gösterdiğin sevginin birazını da bana gösterseydin anne diye geçirdim içimden. Modum düştü morelim bozuldu anında. "Yok biz çıkalım" demesi üzerine dolaptan montumu aldım bende. "Peki madem" dedi annem ardından biz konaktan çıktık ve Şiyarin arabasına bindik.

 

İstem dışı morelim bozulmuştu bir kere. Annemin bana karşı böyle davranmasını anlam veremiyordum. Önceleri kafama takmaz, sorgulamazdim ama bu iki gündür çok aklıma takılıyordu. Artık bazı şeyler benim de zoruma gitmeye başlamıştı. Agit ve ablam nasıl onların evladı ve çocuğu ise benden öyleydim. Yani en azından öyle olmam gerekiyordu.

 

"Avzem iyi misin?" O kadar çok dalmışım ki Siyar abinin sesi ile olduğum yerde irkildim. "Ben korkutun mu çok" diyecek oldu ki araya girdim. "Yok yok ben çok dalmışım ondan. İyiyim sorun yok" dedim. Ah aptal Avzem bu çocuk sana o kadar iyi davranıyor sende tutup adamın yanında somurtuyorsun. "Peki öyle olsun" inanmadığı belliydi ama ustelemek istemedi. Şiyarin bu ince düşünceleri ve hareketleri beni çok mutlu ediyordu. Resmen babamdan görmediğim hareketleri onda görüyordum.

 

"Kahvaltıya nereye gidelim. Var mı sevdiğin bir yer" içinden doğruları söyleyip hiç bir yer bilmiyorum demek istedim ama sustum. Genelde böyle yerlere ablam ile beraber giderdik nadiren o da. Onun için pek bir yer bilmiyordum. "Yok yani sen nereye dersen oraya gidelim" dedi biraz çekingen bir şekilde. Şiyar kafası ile beni onayladı.

 

Kısa bir süre sonra çok güzel bir kahvaltı salonunun önünde durdu araba. İkizim de arabadan indik. Şiyar arabadan indiği an yüzü çok sert bir hale büründü. Kaşlari çatılı ve sinirli sinirli bakmaya başladı. Acaba ben yanlış bir şey söyleyip kızdırmış mıydım? Ah salak Avzem kim bilir ne söyledin de kızdırın adamı. Ben kendime kıza kıza gidip Şiyarin yanına durdum.

 

Birlikte içeriye girdiğimizde buranın sahibi olduğunu düşündüğüm adam koşar adım yanımıza geldi. "Hoş geldiniz ağam" dedi Şiyara. Şiyar da baş selamı verip tok bir sesle "Hoş bulduk" dedi. Sesi bile bu kadar sertleştiyse kim bilir neye kızdı. "Siz de hoş geldiniz" dedi adam bana hitaben. Ama sonunda bana ne gibi bir hitapta bulunacağını bilemedi. Biraz da şaşkın bir şekilde bakıyordu bana zaten. "Nişanlım" diyen Şiyara baktım.

 

Sonra o masallardan birine doğru yürüyünce bende peşinden gittim. Az önce bizimle konuşan adam da peşimizden geldi. Ben sandalyemi çekmiş oturacak iken Şiyar geldi ve oturmama yardımcı oldu. Bu ince hareketinden dolayı ona tebessüm ederken onun yüzü hala sertti. "Ağam ne isterdiniz" diye sordu adam. "Serpme kahvaltı" diye cevap verdikten sonra bana döndü. "Sana da uyar demi?" Diye sordu. Kafam ile onu onaylamakla yetindim.

 

"İçecek olarak ne alırdınız ağam" diye sordu bu kez de adam. "Çay" diye cevap veren Şiyardan sonra bana döndü. "Siz ne alırdınız xanım ağam" dedi. Bende "çay" dedim ama az önce adamın bana bulduğu hitamda kaldım. Marvaninlerin dillere destan şansız kızı, sevilmeyen kızı bir anda oldu xanim ağa.

 

YAZARIN ANLATIYLA

 

Şiyar, Avzemi gördüğü andan beri dayanamıyordu. Ne olmuştu da böyle üzgündü bir türlü anlamiyordu. Dün Avzemle ayrildiklarinda gayet mutluydu ama şimdiki hali de neydi? Genç adam bunu düşünürken içi içini yiyordu. Arabada sormuştu ama Avzem söylemek istemeyince üstelememisti. Çünkü genç kızı darlayip bunaltmak istemiyordu.

 

Avzem ise Şiyarin sert ifadesinde takılıp kalmıştı. Sürekli kendini suçlayıp duyurdu. Genç kız artık o kadar alışmıştı ki kötü olan bir şeyde kendi suçu bulunmasına hali ile yine benim suçum diyordu. Ama bilse Şiyar ağanın bu halinin Bedihi ağası olduğu için dışarıya sert izlenim vermesinden dolayı olduğunu hiç kendini suçlar mıydı?

 

Şiyar ağa artık dayanamadı ve konuştu "Avzem biri bir şey mi dedi ne bu yüzünün hali" diye soru verdi aniden. Avzem bu soruyu beklemiyor olacak ki ilk başta affaladi. "Ben telli duvaklı davulu zurnalı baba evinden çıkmayı hak etmiyor muyum?" Dedi ve anında durdu. Söylediklerini sonradan idrak etti. Annesinin gazına gelmişti genç kız yoksa o da düğüne gerek duymuyordu.

 

"O nasıl laf Avzem tabiki hak ediyorsun ama" dedi devamını getiremedi. Nasıl derdi dedesinin izin vermediğini evliliği bile zorla kabul ettiğini. Siyar ağa bu noktada kendine kızdı nasıl da düşünemem bir kızın baba evinden telli duvaklı çıkması gerektiğini diye geçirdi. Helede Avzem gibi bunu en çok hak eden biri.

 

"Yani şey ben öyle demek istemedim" dedi genç kız ve bir müddet öylece durdu. Utancından yerin dibine girmek istedi. Daha sonra doğruları söylemeye karar verdi. "Benim düğünde gözüm yok dünde söyledim zaten. Sadece annem biraz üstüme gelince. Gerçekten gözüm yok zaten istemiyorum" diye hızlı hızlı konuştu genç kiz.

 

Artık Avzem ne derse desin Siyar ağanın içine oturmuştu bir kere. Avzem eğmiş olduğu başını kaldırdı ve Siyarin gözüne baktı. 'Sen bana öyle güzel davranıyorken, okumama hayallerime destek oluyorken ben ne yapayım düğünü' diye geçirdi içinden genç kız.

 

Siyar da kendine uzun uzun bakan maviş gözlüsüne baktı. 'Eyer bir gün benim sevdiğim gibi sende beni seversen. O gün şu illet hastalığımı yenmiş sana yenilmiş olursam sana söz veriyorum tüm herkesi karşıma alıp tüm Şanlıurfanin uzun bir süre unutamayacağı dillere destan bir düğün yapacağım sana güzel gözlü sevdiğim' diye geçirdi içinden.

 

Bu sırada kahvaltıları önlerine geldi. Genç çift hiç konuşmadan sesiz sedasız kahvaltılarıni yaptılar. Avzem ister istemez Şiyarin karşısında biraz çekiliyordu. Şiyar ise Avzemin aksine gayet rahat bir şekilde kahvaltısını ediyor. Avzeme de rahat olması gerektiğine dair bir izlenim vermeye çalışıyordu.

 

Sonunda genç çift kahvaltısını bitirip arabaya yerleşmişlerdi. Bu süre zarfında hiç kimse konuşmamıştı. Avzem yumuşayan Şiyarin yüz ifadesine anlam verememişti. Nasil olur da bir anda sinirli ve ciddi bir hal alır ve yine bir anda yumuşak hal alır diye düşünmüştü.

 

Biten yolun ardından geçen çift hastaneye gelmişlerdi. Nikah tarihi alabilmek için önce gerekli olan sağlık raporlarını halletmeleri gerekiyordu. Birlikte hastanye giren Avzem ve Şiyar, Burakin odasının yolunu tutmuşlardi. Burakin onlara ayarladigi randevu saatinde orada olmuşlardı. Onun için hiç beklemeden içeriye girmislerdi.

 

"Hoş geldiniz" dedi Burak, Avzem ve Şiyari görür görmez ayağa kalkarak. "Hoş bulduk ortak" diye karşılık veren Şiyarın aksine Avzem ağzının içinde utanarak cevap vermişti. Henüz Şiyarin yanında bile rahat değilken arkadaşının yanında hic olamazdı. Bunun farkında olan iki genç de sesini cikartmamiştı zaten.

 

"O zaman siz gidip kan tahlilerini verip gelin yanıma" diyen Burak üzerine Şiyar başı ile onu onaylamış Avzem ile birlikte odadan çıkmışlardı. Siyar için basit bir kan tahlili Avzem için şu andan itibaren korkulu bir rüyaya dönmüştü. Kan alınacağını duyduğu an dehşete düşmüştü genç kız. Onu korkutan şey igen değildi. Dayanıklıydi vücudu. Onca dayağa dayanan bedeni bir iğneden mi korkacaktı.

 

Onu korkutan şey kolundaki morlukları Şiyarin görmesi idi. Eyer görse ona nasıl bir açıklamada bulunacaktı. Babam beni öldüresiye dövdü bu da onlardan kalan izler diyemezdi her halde. Gururuna yediremezdi bir kere bunu. İçinden kendine kızdı ne diye sahab o morlukları kapatıcı ile kapatmadım diye. Gerek duymamıştı.

 

Burakin önceden haber verdiği hemşire genç çifti görünce hemen içeriye aldı. Avzem, Şiyara öyle bir bakıyordu ki yalvarircasina. "İğneden mi korkuyorsun" diye sordu Şiyar. Çünkü Avzem kendisine başka niye böyle bakiversin ki? "Yok yok korkmuyorum" dedi hemencecik Avzem. Siyar kafası ile onu onaylarken "Ben seni disarda bekliyorum" diyip çıktı odadan. Anlayışlı adamdı Şiyar Avzemin kendine çekindiğinin de pek ala farkında idi.

 

İkili alınan kalanlardan sonra Burakin odasının yolunu tutmuştu. Normalde bir saat içinde çıkacak olan kan tahlili Burak sayesinde on dakika içinde çıkmıştı. Burak raporları hazırlarken bir an kafasını kaldırıp Şiyarin gözünün içine içine bakmaya başladı. Bir sorun var idi ama bunu Avzemin yanında konuşamazdı. Siyar da bunu anlamış idi ama tutup da Avzeme çık dışarıya diyemezdi ya.

 

"Şiyarim siz kapıda bekleyin ben hazırlayıp göndereyim" dedi bir yandan da Avzemin fark edemeyeceği şekilde Şiyara kaş göz hareketi yapıyordu. "Tamam" diyen Şiyar üzerine Avzem de ayaklandı. İkili odadan çıkıp hastane koridorunda bekleme alnındaki koltuklardan birine oturdular. Siyar ağa elini cebine atıp "ben telefonumu Burakin odasında unuttum alıp da geleyim" derken Avzmee bakıyordu. Her ne kadar ona yalan söylemek istemese de mecbur kalmıştı.

 

Avzem, Şiyari başı ile onaylakren Şiyar olduğu yerden kalkıp Burakin odasına girdi. "Ne oldu Burak" dedi acele acele. Çünkü bir an önce Avzemin yanına dönmesi gerekiyordu. "Sağlık raporu hazırlarken senin sağlık sorununu nasıl saklayacağım ben Şiyar" dedi Burak. Bu mesleğe başlarken yemin etmişti hileyle hurdayla işi olmazdı ama şimdi bir yanda canından çok sevdiği arkadaşı diğer yanda ömrünü adadığı mesleği vardı.

 

Siyar ağanın anında yüzü düştü. Her ne olursa olsun kardeşi bildiği arkadaşını zor duruma koyacak bir şey yapamazdı. "Olanı yaz" dedikten hemen sonra Burakin cevap vermesini bile beklemeden çıktı odadan. Avzem kapanan kapı sesi ile dönüp Siyara baktı. Yüzü düşmüş moreli bozulmuştu.

 

Gelip yanına oturan Siyara baktı. "Ne oldu" diye sordu korku ile. Kesin bir şey olmuştu yoksa niye durduk yere yüzü düşsün ki diye geçirdi içinden. "Bir şey yok" dedi Siyar ağa zoraki bir şekilde gülümseye çalışarak. Kötü enerjisini Avzeme de vermek istemiyordu. Kafası çok dolmuştu bir anda ne olacaktı şimdi. Canı sıkıldığı için de başına ağrı girmişti ama belli etmek istemiyordu. Hastalığından dolayı en ufak bir şeyde başı ağrıyordu hemen.

 

Avzem de Şiyarin üzerine gitmek istemedi tıpkı Şiyarin arabada ona yaptığı gibi. Ama kafasına da takılı kalmıştı bir kere. Genç çift kafalarından soru işaretleri ile beklerken Burak odasından çıktı. "Raporunuz hazır' dedi neşeli bir sesle. Sonra dönüp somurtan çifte baktık. "Oo bu ne çifte kumrular gören de siz değil ben evleniyorum sanacak. Bu ne atın ölü toprağı üzerinizden" Buragin bu hali Avzemi guldurmustu. Siyar ise Avzemin gülüşüne gülmüştü.

 

Burak, Siyarin halini bildiği için hemen raporu elini sıkıştırmışti. Raporu gören Siyar şoka girmişti. Zira raporda beynindeki tümörden değil sadece ufak bir enfeksiyon dan bahsediyordu. Dönüp Buraga minnettar bor şekilde baktı. Burak ise tebessüm ile karşılık verdi.

 

"Eyvallah kardeşim" dedi Şiyar ağa, Burak ile el sıkışarak. "Ne yaptım ki? Siz mutlu olun yeter ortak" diye karşılık verdi. "Sağol kardeşim. Biz ufaktan kaçalım" dedi Siyar ağa. Artık bu saaten sonra Buraka ne kadar teşekkür etse de içi rahat etmezdi. "Görüşürüz o zaman. Nikahta görüşürüz yenge" diyerek Avzeme de veda ettikten sonra odasına geri döndü.

 

Avzem ise hiç alışı olmadığı ikinci kelimeyi de duyduktan sonra bunlara alışması gerektiğini anlamıştı. Hastaneden çıkan ikili soluğu nikah dairesinde almış ve sorunsuz bir şekilde iki gün sonraya gün almıştı.

 

İKİ GÜN SONRA

 

AVZEM MERVANİ

 

Yatakta oturmuş ablamlarin gelmesini bekliyorum. Sabah kahvaltısından sonra annem beni odama göndermişti. Bu gün bu evde son günümdü. Ciddi ciddi ben evleniyordum. Annemin o koskoca ağa sana mı bakacak dediği çocukla hem de.

 

Her şey çok hızlı ve ani gelişmişti. O gün Serhatin beni istemeye gelmesi. Şiyarin elimi tutması. Tüm gece ablam ile konuşmam. Beni ikna etmesi. Siyar ile buluşmam onun çoktan ikna alması. Bir anda nikah tarihi almamız derken bir anda kendimi bu gün içinde bulmuştum. Birkaç saat sonra nikahim vardı ve ben formalite icabı evleniyordum.

 

Siyar benim şansım olmuştu. Hayatımı kurtarmış, okumama yardım edecekti. Kendimi onu kullanıyormuş gibi hissediyordum. İçimde biraz vicdan azabı vardı. Ama yine de kafamdaki bir diğer düşünce buna engel oluyordu. Her ne kadar bencilce de olsa içimdeki ses artık dayak yok diyordu hakaret yok diyordu.

 

Kafamdaki düşünceleri atıp oturmuş olduğum yataktan kalktım. Artık hazırlanmam gerekiyordu. Ablamlar sanırım gecikecekti. Dün hazırlamış olduğum bavuluma koyamadığım beyaz puantiyeli elbiseyi elime aldım. Ben banyoya doğru adımlardan odamın kapısı çalındı. "Avzem müsait misin?" Diye soran ses ablama aitti.

 

"Gel abla" dedim yönümü kapıya dönerek. Önden ablam arkasından da Payiz abla ve Zerya abla geldirler. "Hoş geldiniz" dedim gülümseyerek. "Ay hoş bulduk hoş bulduk geç kaldık kusura bakma" dedi Payiz abla. Onun bu haline daha çok gülümsedim. Ablam yanıma yaklaşıp elimdeki elbise baktı. "Bana bunu giyeceğim deme Avzem" dedi.

 

"Bunu giyeceğim" dedim. Zerya abla yanımda durup elindeki elbise kılıfını bana uzattı. "Hayır bunu giyeceksin" dedi ben daha ne olduğunu anlamadan beni banyoya doğru itirdi. "Hadi hadi kendi nikahına geç kalacaksın" dedi. Bende ona ayak uydurup banyoya girdim. Gerçekten de geç kalacağım bu gidişle.

 

Kılıftaki elbiseye hayran hayran baktım. Çok güzel sık ve zarif bir elbiseydi. Ben bu kurmaca evlilik için çok uğraşmazken bizi gerçekten evleniyor sanan Zerya abla özenmişti. Bende daha fazla vakit kaybetmeden elbiseyi giyindim.

 

 

Banyodan çıkıp odaya girdiğimde bizimkiler tatlı bir telaş icimdeydi. Ablam masamın üzerine tüm makyaj malzemelerini çıkarırken Payiz abla saç için olan makineleri çıkıyor Zerya abla ise elindeki elbise kılıfları dan elbiseler çıkarıp yatağın üzerine koyuyordu.

 

"Ay maşAllah ne güzel de olmuş" beni ilk fark eden Zerya abla olmuştu. Onun sözleri üzerine diğerleri de dönüp bana baktı. Utanır bir şekilde gülümseyip "teşekkür ederim" dedim. Ablam dışında başkalarından böyle iltifatlar almaya pek alışık değilim. "Ay yine oyalandik bak. Avzem sen otur makyaj saça başlayalım boşta kalanlar da tek tek giyinsin" Zerya ablanın bu anı çıkışından sonra hızlıca hazırlanmaya başladık.

 

Payiz abla benim makyajima yardım ederken ablam saçıma fon çekiyor o sırada Zerya abla da giyinmeye gitmişti. Dönüşümlü bir şekilde bir yandan bana yardım ederken diğer yandan kendileri hazırlandı. Yaklaşık 2-3 saatin ardından artık hepimiz hazır olduk.

 

Aynadaki aksime baktım. Gerçekten de çok güzel olmuştum. Ama bir eksiklik var gibi hissediyordum. "Ne oldu ablacım beğenmedin mi?" Diye soran ablama baktım. "Beğendim de saçlarımı çok boş kaldı" küçüklüğümden beri bandana takmaya o kadar çok alışmıştım ki şimdi takmayınca garip hissetim. "Ay ben duvak tarzı bor şey ayarlamsitim arabada kaldı ya" dedi Zerya abla. Benim istediğim duvak değildi zaten de düşünmesi çok hoştu.

 

"Senin bu çok yönlü gelinin onu da düşündü abla. Duvak gibi değil ama çok hoşuma giden sade bir taç vardı onu aldım elbiseyi alırken görmüştüm" derken bir yandan da poşetleri kurcalıyordu. "Hey sen çok yaşa Payiz" diyen Zerya ablaya gülümsedim. Gerçekten hepsi ayrı ayrı çok tatlı insanlardi,

 

"Buldum" diyen Payiz abla elindeki taç ile yanıma geldi. Elindeki tacı dikkatli bir şekilde saçlarımı bozmamaya özen gosterek taktı. Şimdi kendimi tam anlamıyla hazır hissediyordum.

 

 

"Ay Avzem, Şiyar senin bu güzelliğini görse kalp krizi geçirir valla" diyen Zerya abla üzerine ablam ve Payiz abla kahkaha attılar. Ben ise utancımdan kesin kıpkırmızı oldum. Şiyar abinin benim güzelliğimle ilgileneceğini pek sanmıyorum. "Evet çok güzel oldun Avzem" dedi Payiz abla. "Teşekkür ederim. Siz de çok güzel oldunuz" dedim. Gerçekten hepsi birbirinden şık ve tatlı olmuştu.

 

"E hayde aşağıya inelim o zaman" dedi ablam. Bunun üzerine odamdan çıktık. Kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Sahte bir evlilik için fazla heyecan yapıyordum. Bir yandan da içim buruktu. Her ne olursa olsun doğup büyüdüğüm evden ayrılıyordum.

 

Biz salona geldiğimizde annem, babam ve Agit salondaydi. Annem bizi görür görmez ayağa kalktı. Gelip yanımızda durdu. "Çok güzel olmuşsun Avzem" dedi ilk kez annemden aldığım iltifat karşısında gözlerim doldu. Her ne kadar bana kızsa bağırsa da annem sonuçta. "Sakın ağlama Avzem makyajın bozulacak" diye uyarıda bulundu ablam. Gözlerimi birkaç kez kirpistirip aglamami durdurdum.

 

"Oturun kızlar birer kahve içelim gençler gelene kadar" dedi annem. "Yok onlar geliyorlar oturmayalim hiç" dedi Payiz abla tam o sırada kapı çaldı. "Zaten geldiler" dedi bu kez de. Babam ayaklanip kapıya doğru gidince bizde peşinden gittik. Biz gidene kadar babam kapıyı açmış diğerleri ile selamlaşmisti bile.

 

Herkes tekrar teker avluya çıkarken en son ben çıktım. Gözlerim anında Siyarin kara gözleri ile buluştu. O beni baştan aşağıya süzerken bende istem dışı ona baktım. Giymiş olduğu siyah takim ve içinde beyaz gömlek ona çok yakışmıştı. Ayrıca dağınık kıvırcık saçları da yakışıklı yüzüne tatlı bir hava kalmıştı. Ne diyordum ya ben. Kendine gel Avzem.

 

Utançla bakışlarımı ondan çekip bizimkilere baktım. "Biz gidiyoruz o zaman" diyen babam üzerine annem, babam ve agit konaktan çıktılar. "Biz de gidiyoruz o zaman" dedi Ferzan abi ama Siyar cevap vermedi. Bakışlarımı tekrardan ona dönerken o hala bana bakıyordu. "Bizim çocuğa kal geldi" dedi Diyar abi. "Bende görsem böyle güzel kız bana da kal gelir" dedi Payiz abla da.

 

Şuan utançtan yerin dibine gire bilirdim. "Şiyar" dedim ilk kez ona ismi ile herkesin önünde seslenmek ise apayrı bir utançtı benim için. "Çok güzel olmuşsun" dedi bana doğru bir adım atarak. "Teşekkür ederim" dedim tebessüm ederek. Elinde olan az önce fark etmediğim küçük beyaz çiçeklerin olduğu buketi bana uzattı.

 

 

Uzatmış olduğu tatlı çiçek buketini elime aldım. "Çok güzel teşekkür ederim" dedim gülümseyerek. Oda bana bana gülümseyerek baktı. "Senin kadar olmasa da" dedi. Büyük ihtimalle utancımdan kırmızının bütün tonları şuan yüzümdedir. "Aile var burada aile" diyen Ferzan abinin sesi ile onların varlığını hatırladım. Şuan utancım hat safaya ulaşmıştı.

 

"O zaman biz o aileleri arabalarına alalım" dedi Siyar. Açık açık hepsini kovuyordu. "Damat bey de sabırsız gelin hanımla başbaşa kalmak istiyor" dedi Diyar abi. Artık utançtan öle bilirdim. Her geçen saniye daha fazla rezil oluyordum. Hepsi ayrı ayrı bizi yanlış anlıyordu. "Yok öyle basbasa kalmak gelin hanım ve damat bey bizim arabayla geliyor" dedi Ferzan abi.

 

"İntikam soğuk yenen bir yemektir Şiyarcim bilir misin?" Dedi Diyar abi. Ne demek istediğini anlamadım ama Payiz abla anlamış gibi gözleri parladı. "Ay evet ben unutmuşum" dedi hemen. "Sen demi buna uydun Ferzan abi" dedi Şiyar. Ben ve ablam ne olduğunu henüz anlamış değildik. "Valla Diyarkinde nasıl sana uyduysam şimdi de seninkinden Diyara uyacağım" dedi Ferzan abi.

 

"Olay tam olarak ne?" Diye sordu ablam. "Diyarin düğününde Ferzan ve Siyar tam gece on ikiye kadar Payiz ve Diyarı baş başa bırakmadı. Şimdi de Diyar ve Ferzan, Şiyar ve Avzemi bırakmayacak" diye açıklamada bulundu Zerya abla. Allahtan bizim baş başa kalma gibi bir derdimiz yoktu. Yani en azından benim için yoktu Şiyarin da bunu dert edeceğini sanmıyordum.

 

"Allahtan bizimkinde böyle bir şey yapmadılar" dedi ablam rahatlar bir şekilde. "Şiyar" dedi anında Diyar abi. "Ne bilim Diyar hiç aklıma gelmedi" dedi Siyar da. Ben ise onların bu haline güldüm. Ferzan abi ise bildiğin kahkaha attı. "Gençler artık gidelim geç kalacağız" diyen Ronahi abi. Bunu üzerinde herkes konaktan çıkıp arabasına bindi. Tabi biz de ablamlarin arabasına bindik.

 

Yol boyu ful son ses kurtce şarkı açmış ablam ve eniştem de yol boyu şarkıya eşlik etmişti. Şarkının iltifat benzeri kısımlarını da birilerine bakarak söylemişlerdi. Ben ve Şiyar ise yan onlara gülüşüm yada ara ara bizde onlara eşlik etmiştik. Uzun bir yolun ardından artık nikah dairesine gelmiştik. Herkes salona doluşurken ben ve Şiyar abi bizim için ayrılan odada tam saatin gelmesini bekliyorduk.

 

İstem dışı çok falza heyecan basmıştı beni. Neden böyle olduğu hakkında bir fikrim yoktu. İçimden kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sahte bir evlilik sadece. Geleceğin için okumak için. Belki ilerde boşanıriz yada birbirimizi sever evliligimize öyle devam ederiz. Hayır böyle bir ihtimal yok. Tamam Avzem sakin ol bir şey yok. Ufak basit bir nikah sadece.

 

"Gençler nikah memuru geldi siz bekliyor" dedi Zerya abla yanımıza gelerek. Biz ona kafamız ile onay verirken odadan çıktı. Ben ve Şiyar da aynı anda ayağa kalktık. Bir anda elimde hissettiğim sıcak el ile dönüp elimi tutan ele daha sonra Şiyara baktım. "Titriyorsun" dediği an titrediğimi farkettim. "Iyi-iyiyim" dedim. Neden böyle olduğumu bilmiyordum.

 

Elimi bırakmadan tüm yönünü bana döndü. "İstemiyorsan hemen şuan iptal ede bilirim Avzem. Bunu yapmak zorunda değiliz" dedi. Derin bir nefes alıp kafamı olumsuz bir şekilde salladım. "Ha-hayir istiyorum ama bilmiyorum gerildim biraz" dedim. Kendini çok gerip hissediyordum. "Emin misin Avzem seni hiç bir şeye zorlamıyorum. Kimsenin de bunu yapmasına izin vermem" dedi. Şiyarin konuşması beni çok rahatlatıyordu.

 

"Sen benim şansımsın Şiyar" dedim bir anda. Bu kelimelerin ağzımda dökülmesini ben bile beklemiyordum. "Sende benim mucizemsin Avzem" dedi. Yüzüme gülümseme yayıldı. Az öncekinin aksine kendimi daha iyi hissettiğimi farkettim. Ama Şiyar yaniliyordu ben onun mucizesi olamazdım. Şanlıurfanin dillere destan şansız kızı koskoca aganina mucizesi olamazdı.

 

"Millet sizi içeride bekliyor siz burada fink atıyorsunuz" diyen Diyar abinin sesi ile Şiyar ona doğru döndü. "Eve gidelim ben sana fink atacağım abicim" dedi tehditkar bir şekilde. "Abiye öyle denmez lan yürü hayde nikah memuru gidecek şimdi" diyip giden Diyar abinin arkasından bizde el ele yürümeye başladık.

 

Salona geldiğimizde herkes bizi alkışlamaya başladı. Çok kimse yoktu zaten. Benim ailem, Şiyarin ailesi ve Ronahi abinin ailesi vardı. Sade ve aceleci olmuş bir nikah için bu kadar kişi yeterdi zaten. Bizim oturmamız ile beraber nikah memuru konuşmaya başladı.

 

"Gelin hanım adınız soy adınız" diye sordu. "Avzem Mervani" derken sesim biraz kısık çıkmıştı. "Anne ve baba adınız" diye sordu bu kez de. "Hamiyet Mervani, Davut Mervani" dedim bu kez de. Bakışlarını bu defa Şiyara çevirdi. "Damat bey adınız, soy adınız" diye bu kez de ona sordu. "Şiyar Bedihi" dedi benim aksime sesi gür çıkmıştı. "Anne ve baba adınız" diye sordu. "Zozan Bedihi, Vedat Bedihi" diye cevapla Siyar da.

 

"Siz Avzem hanım efendi hiç kimsenin etkisi ve tesiri altında kalmadan, hastalıkta sağlıkta iyi günde kötü günde, Şiyar beyefendiyi kocalığa kabul ediyor musunuz?" Bu soru üzerine nedensiz bir şekilde dönüp salondakilare baktım. Herkes zaten vereceğim bilmiş oldukları cevabı bekliyordu. Ablam rahatlamamı istercesine gözünü kırptı. Elimde hissettiğim bana güven veren sıcak elin sahibine baktım.

 

"Hiç bir şeye mecbur değilsin" dedi fisiktili bir şekilde. Artık şu an tam anlamıyla karar vermiştim. Dönüp nikah memuruna baktıktan hemen sonra hafif mikrofona doğru uzandım ve az öncekinin aksine gür bir sesle "evet" dedim. Salondaki herkes bizi alkışlarken dönüp Şiyara baktım tekrardan. Yüzünde rahatlar bir ifade vardı. Sanırım bir an hayır diyeceğimi düşünmüstü.

 

"Siz Şiyar beyefendi hiç kimsenin etkisi ve tesiri altında kalmadan, hastalıkta sağlıkta iyi günde kötü günde, Avzem hanım efendiyi karılığa kabul ediyor musunuz?" Diye sordu. Şiyar benim aksime kimseye bakmadan nikah memuru soruyu sorar sormaz o gür sesi ile "evet" demişti. Yine salonda alkış sesleri yükselmişti.

 

"Siz şahitlik ediyor musunuz?" Diye sordu bu defa da nikah memuru. İlk olarak Burak abi "evet" demiş ardında da eşi Canan abla "evet" demişti. Daha sonra nikah memurunun bize uzatmis oldugu defteri imzalamistik. Artık tam anlamıyla biz evliydik. "Belediye başkanının bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum" dedi nikah memuru.

 

"Ayağına bas ayağına" diyen ablamlara uymaya karar verdim. Bir daha ne zaman evleneceğim diyerek de Şiyarin ayağına bastım. "Ayağıma basmana gerek yoktu aslında karıcığım üstünlük şimdiden sende emrine amadeyim" diye fısıldadı kulağıma Şiyar. "Hanımcılik kazandı yani" dedim bende gülümseyerek.

 

Nikah memuru evlilik cüzdanını bana uzattı. Tebessüm ederek aldım. Ardından ikimiz de ayağa kalktık. Siyar bana döndü yine fisilti ile "sana ayağıma basmak düştüyse bana da öpmek düşer" dedikten hemen sonra anlima öpücük bıraktı. Bu öpücük bende garip bir his bırakırken tüm ailenin önünde olması utanç vericiydi.

 

Nikah memurunun gitmesi ile biz de bizimkilerin yanına gittik. Tek tek herkesin elini öptük. Sıra anneme gelince elini optukten sonra bana sarıldı. O an göz yaşlarım tek tek aktı. En son anneme ne zaman sarıldığımı hatırlamıyorum bile. Bu hissiyatını ne demek olduğunu bile unutmuştum. "Biz seni mutlu edemedik sen hep mutlu ol kızım" dedi.

"Öyle düşünme ben hep mutluydum" dedim. Daha sonra geriye çekildim. Bu defa da gidip babamın elini öptüm. O bana sarılmadı belki ama saçlarımı okşadı. Bu bana yeterdi zaten. "Mutluluklar" dedi. Burnumu çekerek gülümsedim. "Teşekkür ederim" dedim. El öpme faslı da böylelikle bitmiş oldu. Annem çantasından kırmızı kadife bor kutu çıkartıp bana uzattı. "Buda sana düğün hediyemiz" dedi. Kuyuyu açıp baktıktan sonra "Çok teşekkür ederim" dedim ve anneme bir daha sarıldım.

"Dede izinin olursa ben gençleri bir süreliğine kaçıracağım" dedi Ferzan abi. Herkes anlamaz gözle bakarken Şiyarin dedesi "izin sizin" demişti. Ferzan abi bu kez de dönüp babama baktı. "Davut amca sorun olmazsa Agiti de alayım" diye sordu. Ferzan abi babama, baba diye hitap edemiyordu. Kendi babası vefat ettikten sonra zaten bu hitamda bulunması onun için çok ağır ve zor olurdu.

 

"Tabi oğlum gelsin o da sizinle" bunun üzerine herkes gitti. Geriye biz bize kaldık. Bu ekibin arasında Burak abi ve eşi de vardı. "Hayırdır Ferzan abi nereye?" Diye sordu Siyar. Onunda haberi yoktu belli ki? "Gidince görürsünüz" dedi Payiz abla. Sanırım biz dışı herkesin haberi verdi. "Avzem çok sevecek ama" diyen ablamla merakım daha da arttı.

 

Herkes arabalara dolusruken biz bu defa Diyar abilerin arabasına bindik. Yine onlarla da şarkı türkü eşliğinde geçmişti yol. Bu defa ben ve Şiyar da onlara eşlik etmiştik. Biten yolun ardından hepimiz arabalardan inerken geldiğimiz yere baktım. Doğrusu buraya geleceğimizi hiç sanmiyordum.

 

"Cidden burası mı?" Diye sordu Şiyar. O da benim gibi beklemiyordu sanırım. "Bir Urfalının gele bileceği max yer" dedi Burak abi. "Valla acıktık ta bir çığköfte çok güzel olur" dedi Ronahi abi. Benim için hava hoştu ben oldum olası sıra gecelerini çok sevmişimdir. Buradan anlaşıldığı üzere Siyar pek sevmiyordu.

 

Günün en eğlenceli saati bu oldu sanırım. Sıra gecesi süreci benim için en keyifli olandı. Siyar için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Geldiğimiz ilk dakikada çok somurtmuş öylece durmuştu. Ama yavaş yavaş açılmaya başlamıştı. Biz bir yandan insanlarla beraber oynarken bir yandan da ciğkofte yiyorduk. Ronahi abi girişte söylediği gibi gerçekten de çok acımıştı.

 

Şiyar dakika başı köfteleri benim ağzıma tıkayıp duruyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Ağzımdaki lokmayı bitirip ona taraf döndüm. "Ya hep ben yedim şimdi kilo alacağım" dedim sahte bir kızgınlıkla daha sonra bende ona verdim. O ağzındaki lokmayı tek nefeste bitirmişti. "Ne güzel işte kuş kadar kalmışsın" dedi. Ben cevap verecekken bizimkiler ayağa kalktı. Ablam kolumdan tutup çekti "Hadi oynayacağız" dedi.

 

Biz kalkıp oynarken Şiyar ve Ronahi abi bir türlü kalkmıyordu. Burak abi, Şiyari kaldırmak için çok uğraşmış ama pek başarılı olmamıştı. En son benim ısmarlarıma dayanamayıp gelmişti.

•••

 

Uzun ve yorucu bir günün ardından sonunda evdeydik. Daha doğrusu yeni evim olan Bedihi konagindaydik. Şimdi tüm aile salonda oturmsutuk. Zozan hanım ayağa kalkıp masanın üzerinde büyükçe bir kutu aldı ve gelip yanımda durdu. "Bu da ben ve babanın düğün hediyesi" dedi. Kutuyu elime alırken çok mahçup olmuştum böyle şeylere hiç gerek yoktu.

(Zozan hanım ve Vedat beyin hediyesi) [Urfa akıtması(madonna), tabutlu bilezik, küpe.]

 

"Çok teşekkür ederim" dedim mahçup bir şekilde. "Evimize hoş geldin kızım" dedi ve sarıldı bana. Bu sarılma çok içten ve samimiydi. Daha sonra Payiz abla geldi yine elinde bir kutu ile. "Bu da ben ve Diyarin hediyesi" dedi.

Diyar ve Payizin hediyesi) [teşekkür bileziği]

 

"Ne gerek vardı çok teşekkür ederim" dedim ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Dönüp Şiyara baktım rahat ol dercesine gözünü kırptı ama ben rahat olamıyordum. Bu defa da ablam aynı şekilde yanıma geldi. "Bu da ben ve Ferzandan hep mutlu olun" dedi ve bana sarıldı.

 

​​​​​​Dilçem ve Ferzanin hediyesi) [hint işi kalpli kolye]

 

Ablam yerine otururken Zerya abla geldi bu kez de. "Buda ben ve Ronahiden. Çok mutlu olun" dedi o da bana sarıldı. Şuan anladım ki artık kocaman bir ailem vardı. Bana sarılmalari o kadar samimi ve içten ki. Bu duygu çok güzel bir şey.

Zerya ve Ronahinin hediyesi) [sarmaşık tuğrali kelepçe bilezik]

 

Zerya abla de yerine oturdu. Ben çok mahçup olmuştum. Böyle hediyeler asla beklemiyordum. "Aramıza hoş geldin küçük gelin" diyen Siyarin dedesi ile ayağa kalktım. Gidip elini öptüm ve "Hoş buldum" dedim içime kaçan bir sesle. "Benim hediyemi de ver küçük geline Zerya" dedi. Ne zaman bitecekti bu hediy kısmı ben çok fazla utanıyordum artık. Zerya ablanın bana verdiği kutuyu açıp baktım. "Çok teşekkür ederim hiç gerek yoktu böyle hediyelere" dedim.

(Mirşat dedenin hediyesi) [altın kemer]

 

Ben tekrardan yerime oturdum. "E Siyar senin gelin hanıma hediyen yok mu?" Diye sordu Vedat bey. Siyar gülümseyerek cebinden küçük mavi kadife bir kutu çıkartıp bana uzattı. Allahtan Şiyarin hediyesi küçüktü. "Koskaca Siyar ağa eşine küçük gir kutuda mi hediye alıyor" diye takıldı Diyar abi.

 

Ben Şiyardan kutuyu alırken kulağıma doğru "hayatıma hoş geldin" diye fısıldadı. Gülümseyerek kutuyu açtım. İçinden bir araba anahtarı çıkacağını beklemiyordum. Şaşkınlık ile Şiyara baktım. "Şiyardan da böyle hediye beklenirdi. Afferin sana koçum" dedi Ferzan abi. Onlara göre normal ve basit bir hediyeydi ama bana çok ağır gelmişti. "Eyvalla abi" dedi Şiyar daha sonra dönüp bana baktı. "Güle güle kullan" dedi.

 

ŞİYAR BEDİHİ

 

Her ne kadar inanmasam da artık Avzem ile evliydim. Sevdiğim kadın yanımdaydı her ne kadar beni sevmese de. Artık Avzeme ne olacak orada iyi mi diye düşünmek yoktu. Benim yanımda ve güvende artık. Bu saaten sonra da Avzemi kimsenin üzmesine asla izin vermeyecektim.

 

Sonunda Diyar ve Ferzan abiden çıkan izinle beraber hekez odasına dağıldı. Benim için hava hoştu ama Avzem kendini henüz yabancı hissettiği için kasılıyorudu ve uykusu geldiği de belliydi. "Şurası banyo hemen yanındaki kapı giyinme odası. İstersen şimdi üzerini değişip uyu yarın eşyalarını yerleştirirsin" dedim. "Tamam" diyip giyinme odasına gitti.

 

Bende o gelene kadar dolaptan çarşaf yastık çıkarıp kendime yatak hazırladım. Çok geçmeden de Avzem geldi. Bir bana bir hazırladığım yatağa baktı. "Sen rahat rahat yatakta uyu ben koltukta uyurum" diye kısa bir açıklamada bulundum. "Olur mu öyle sen yatakta uyu ben koltukta uyurum" dedi hemen.

 

"İtiraz kabul etmiyorum sen yatakta uyu" dedim. Tutup da kızı koltukta uyutacak halim yoktu ya. "Birlikte yatakta uyuyalım o zaman yani şey bir sakıncası olmaz bence" derken yüzü renkten renge girdi. Birlikte uyuyalım diyordu ama titrediginin farkında değildi. Sırf benim için korkusunu es geçiyordu. "Bu günlük böyle yapalım sonra konuşup karar veririz olur mu?" Dedim. Onu reddetmiş gibi olup kötü hissetmesini de istemiyordum.

 

"Sen uyu ben duş alıp geleceğim" dedim. Ben yokken rahat rahat uyurdu diye düşündüm. Ben kıyafet alıp banyoya geçerken Avzem de yatağa geçiyordu. Kisa bir duşun ardından giyinip çıktım banyodan. Odaya geldiğimde Avzem uyumustu bile. Bu gün çok yorulmuştu zaten sıra gecesinde de hiç oturmadı.

 

Gidip üzerini iyiyice örtüm. Daha sonra üzerine düşen birkaç saç tutaminı geriye itip o masum ve güzel yüzünü baktım. İstemsiz bir gülümseme yayıldı yüzüme. "Dedem yanılıyor Avzem, sen benim hevesim değil nefesimsin" diye fısıldadım.

 

 

***

 

Şiyar gibi sevmek diyorum ve bölümü burada bırakıyorum.

 

Nasıl buldunuz bölümü?

 

Uzun bir bölüm oldu.

 

Bölüm hakkında neler düşünüyorsunuz?

 

Şiyar?

 

Avzem?

 

Diğer aile üyeleri?

 

Bol bol yorumlarınınizi bekliyorum.

 

Oy verip duyurular için takipte kalın.

 

İnstagram; nurrunuuz

 

Tiktok;

nuurunuuz

 

Yeni bölümde görüşmek üzere. 🌼

 

 

 

 

Bölüm : 15.12.2024 15:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 13. Bölüm (Hevesim değil nefesim)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.4k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...