16. Bölüm

16. Bölüm (Benim papatyam)

Nur
nurrunuuz

Yeni bölümden herkese selam.

 

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

Sabah yine alışık olduğum şekilde erken uyandım. Yan tarafıma döndüğümde uyuyan bir Şiyar yoktu onun yerine Payiz abla vardı. Dünkü ceza aklıma geldi. Sanırım pişman değildim. Sadece Payiz abla da benim için yanmıştı.

 

Yataktan kalkıp ses çıkarmadan odadan çıktım. Payiz ablanın bugün nöbeti yoktu oruçlu olduğu içinde uyanmasına gerek yotku. Cezamız sabaha kadar olduğu için rahatlık ile çıktım odadan.

 

Odama gittiğimde Şiyar yatağı düzenliyordu. "Günaydın" dedim kapıyı kapatarak. Dönüp bana baktı. "Günaydın Hatunum. Bende daha sana bakacaktım ama yine erkencisin" dedi. Kafamı salladım.

 

"Ben işe gideceğim istersen yatağa geçip uyumaya devam et" dedi. "Yok orucu uykuya tutuşmak istemiyorum. Ders çalışacağım" dedim. Anladım dercesine kafasını salladı. "Tamam o zaman akşam anlamadığın soruların analizini yapari" dedi.

 

"Tamam" dedim hemen. Şiyar ile soru çözmek çok eğlenceliydi. Şiyar görüşürz derken bende ona hayırlı işler diledim bunun üzerine çıkıp gitti.

 

Saat üçe kadar ders çalıştım. Onadan sonra Ablam ve Payiz abla ile beraber mutfağa geçtik. Zozan anne ilk ramazan yemeğini gelinlerim hazırlasın demişti.

 

"Kızlar sarma da yapar miyiz Ferzan çok seviyor" dedi ablam. Ben onu kafam ile onayladım. "Ben Diyar için Kıbrıs tatlısı yapacağım onu yapayım soğumaya bırakayım size yardım ederim" dedi Payiz abla.

 

O zaman anladım Şiyarın ne sevdiği hakkında hiç bir bilgim yoktu. Şimdiye kadar hiçbir yemeği yemen dediğini yada bayıla bayıla yediğini görmedin. Her yemeği aynı şekilde yiyordu. Özellikle sevip yediği herhangi bir şey yoktu.

 

Payiz abla gelip dibimde durdu. "Şiyar en çok Revani sever buda sana elti kopyası" dedi kulağıma doğru.

 

İftar saatine kadar hep birlikte yemek ve tatlı yaptık. Bir ara çalışan ablalar da bize yardım etti. İftara dakikalar kala çalışan ablalar sofrayı kurarken biz gidip üzerimizi değiştirdik.

 

Diyar abi hariç evin diğer erkekleri gelmişti. Diyar abi zaten evdeydi mutfakta da bizi rahatsız edip bizimle uğraşıp durmuştu zaten.

 

Sonunda yemek masasına oturduğumuzda açlıktan ölecek gibi hissediyordum. Ezanın okunmasi ile beraber evli olarak ilk iftar yemeğimi yemiş bulundum.

 

Yemekten hemen sonra çay içtik. Tatlıları çaydan sonraya sağlamıştık. "Hayde herkes hazırlanmaya ezan okunur şimdi" dedi Şiyarın dedesi. "Çabuk olun da teravih namazına geç kalmayalım" diye de ekledi.

 

Bunun üzerine herkes odasına gitti. Bende gittim ama olduğum yerde kaldım. Ne namaza uygun bir elbisem nede baş örtüm vardı. Şiyarı gün içinde namaz kılarken görmüştüm ama ben kılmıyordum.

 

"E hayde hazırlan Hatunum geç kalacağız" dedi arkamdan gelen Şiyar. "Benim uygun kiyafetim yok" dedim. O beni umursamadan dolaba doğru gitti. "Senin kocan ne güne duruyor Avzem xanım. Her an hizmetinizdeyiz" derken elindeki kutuyu bana uzattı.

 

"Bu ne?" Diye sordum kutuya bakarak. "Bilmiyorum aç bakalım neymiş" dedi. Bunun üzerine kutuyu açtım. İçinde namaza uygun kıyafetler vardı. "Bugün namaza gideceğimizi bildiğim için aldım" dedi.

 

"Çok teşekkür ederim" dedim. Şiyar her zamanki gibi yardımına yetişmişti. Ben onun hakkını nasıl ödeyecektim bilmiyorum. "Hayde hemen abdest al giyin namazı kaçırırız Allah korusun" dedi.

 

Hemen banyoya gidip abdest aldıktan sonra giyindim. Ama şalımı bağlayamadım. Banyodan çıktığımda Şiyar beni bekliyordu. "Dur yardım edeyim" dedi yanıma gelip Şalı bağladi.

 

 

 

Ben yapmamıştım ama o kolaylıkla yaptı. "Şal bağlamayı nereden biliyorsun?" Diye sordum merakla. "Sen abdest alırken internetten baktım" dedi.

 

Daha sonra birkaç adım geriye gidip beni baştan aşağıya süzdü. "Her halinle güzel olduğunu söylemiş miydim" dedi. Utanç ile gözlerimi kaçırdım.

 

"Hayde inelim" diyince birlikte aşağıya indik. Herkes tek tek salona gelirken evden çıktık. Biz evden çıkar çıkmaz ezan okundu. Cami konağa yakın olduğu için yürüyerek ezan bitene kadar yetiştik.

 

Erkekler, erkek kısmına geçerken bizde kadınlar için ayrılan kısıma geçtik. Namaz bitikten sonra bol bol dua edip şükrettim.

 

Camiden çıkınca Şiyarın dedesi dahil hep birlikte gidip dondurma yedik. Benim ailemde hiç böyle bir şey yoktu. Ramazanda namaza bile gitmezdik. Bu aile gerçekten çok iyiydi.

 

En güzeli de hepsi güler yüzlü ve sevecendi. Donruma faslından sonra eve geçtik. Biraz daha oturup sohpet ettikten sonra tatlıları yedik. Ben tıka basa dolu olduğum için tatlıya ağzımı bile sürmedim. Zaten herkes yarım bıraktı.

 

Diyar abi ise hem Kıbrıs tatlısını hemde revaniyi yiyip bitirdi. "Yani Diyar içinde ne yatıyor çok merak ediyorum. Onca şeyi silip süpürdün" dedi Payiz abla. Diyar abi "yemediklerime say" diyip göz kırpınca Payiz abla kıpkırmızı oldu.

 

Diyar abi çok açık sözlü biriydi. Payiz abla da onun aksine çok utangaçtı. Dönüp Şiyara baktım. Revanisini bitirmiş Kıbrıs tatlısından ise tadımlık bir çatal tek almıştı.

 

Ben ona bakmaya devam ederken o da dönüp bana baktı. "Çok güzel olmuş hatunum ellerine sağlık" dedi. "Afiyet olsun ne zaman istersen yaparım" dedim.

 

Daha sonra herkes odasına gitti. Biz de odaya geldiğimide ilk önce Şiyar ile anlamadığım soruları çözüp deneme analizi yaptık. Ardından üzerimizi değiştirip yatağa geçtik. Böylece bir günü daha bitirdik

 

1 AY SONRA

 

Bu evde Şiyarin eşi olarak bitirdiğim ilk ramazan ayıydı. Bugün ise Bayramdı. Avzem Bedihi olarak ile bayramım. 1 aylık oruç sürecim güzel geçmişti ders çalışmakta biraz zorlansam da aksatmamıştım.

 

Giyinme odasında üzerimi giyip odaya geçtiğimde Şiyar yoktu. Aynanın karşınına geçip saçlarımın alt kısmını maşa yapıp bandanamı taktım. Hafif bir makyaj yapıp olduğum yerden kalktım.

 

 

 

 

O sırada Şiyar da banyodan çıktı. Giymiş olduğu siyah pantolon ve siyah gömlekle çok karizmatik görünüyordu.

 

 

"Avzem Hatun öyle uzaktan izleyecekmisin yoksa gelip bayramlaşacakmısın" diye sordu. Gülümseyerek gidip yanında durdum. "Senden büyüğüm elimi öpmen gerekiyor" dedi elini uzatarak. Tereddüt etmeden elini öptüm.

 

"Bayramın mübarek olsun kocacım" dedim. Normal evli çiftler gibi davranmakta sakınca yoktu. "Seninki de mübarek olsun karıcığım" dedikten sonra beni tutup kendine çekti ve saçlarımın arasından öptü. "Nice birlikte bayramlarımız olsun" dedi.

 

Geriye çekilip ona baktım. "Unutmadan" dedi ve elini cebine atıp bir miktar para çıkardı. "Gerek yok" dedim ama avucuma bıraktı. "Sana el öpmek düşerse bana da harçlık vermek düşer Hatunum" diyince itiraz etmedim.

 

Daha sonra birlikte aşağıya indik. Önce herkesle bayramlaştık. Şiyarın dedesi büyük ağa olduğu için onun bayramını yapmaya gelen Misafirlerle ilgilendik. Öğlen yemeğini gelen misafirlerle berber yaptık.

 

Payiz abla ve Diyar abi yemek yer yemez evden çıktılar. Payiz ablanın annesini evi Mersin'de olduğu için anca yetişirlerdi. Onlar yarın sabah dönecekti.

 

Bizde öğlen yemeğini yiyip giden Misafirlerle beraber evden çıktık. Önce hepimiz Zozan annenin ailesinin evine gidip bayramlaştık. Ardından Zozan anne ve Vedat babayı orada bırakıp annemlere doğru yol aldık.

 

Konağa geldimizde önce ablam ve Ferzan abi herkesle bayramlaşırken ardından Ben ve Şiyar bayramlaştik. Herkes buradaydı maalesef Halam ve Meryem ablada onun yüzünü görmek istemiyordum.

 

Biz otururken bir ses geldi. "Benim bayramımı yapmak yok mu?" Bu ses Almanya'daki amcama aitti. "Amca" diyerek ayağa kalkıp yanına gittim. Hemen ardımdan ablam geldi. İkimizde ona sıkı sıkı sarıldık.

 

"Hasan bırak kızlarımı" dedi babam. "Kıskanma abi onlar senin olduğu kadar benim kızım da sayılır" dedi amcam. "Nereden senin kızların oluyor benim kızlarım onlar" dedi babam. Ben yanlış anlamadım değil mi babam beni de paylaşamıyordu.

 

"Çelimsiz, bu yaşlandikça daha da huysuzlaşmış" dedi elini burnuma vurarak. "Ya amca demedim mi çelımsiz deme diye" dedim kızar bir eda ile. "Kız haklı amca hemde kocasının önünde" diyince ablam dönüp Şiyara baktım. Göz göze gelince gülümsedim.

 

"Cidden hani bizim damatlar" dedikten sonra bizi bırakıp onların yanına gitti amcam. İkisi ile de tanışıp Şiyarin yanına oturdu. Biz de oturduktan sonra uzun uzun sohbet ettik.

 

Avzem kızım kalkta baklava sütlaç getir" dedi annem. Ben tam kalkarken Şiyar konuştu. "Çalışanlarınız yok mu?" Diye sordu. Anlamaz gözlerle ona baktım. Annem "var oğlum" dedikten sonra "Hasret tatlıları getir" diye bağırdı mutfağa doğru.

 

Tatlılar biterken Şiyarin sütlaca dokunmadığını farketim. "Sütlaç yememişsin" dedim sadece onun duya bileceği şekilde. "Karımın ellerimden olmadığı sürece yemiyorum" dedi. Ona tebessüm ettim. Daha sonra hem kendi hem onun tabağını alıp mutfağa gittim.

 

"Doğru söyle Avzem ne yaptın da adamı kendine mecbur bıraktın" dedi arkamdan gelen Meryem abla. "Anlamdım" dedim. Elindeki tabakaları bırakıp bana döndü. "Nasıl seninle evlendi. Nasıl seni böyle deli gibi koruyor. Ne yaptın da sana mecbur kaldı" dedi.

 

Histerik bir şekilde güldüm. "Mecburiyet değil aşk" dedim ve durdum. "Gerçi sen anlamazsın" dedikten sonra mutlaktan çıktım. Gerçi bende anlamazdın ama onun bunu bilmesine gerek yoktu.

 

1 HAFTA SONRA

ŞİYAR BEDİHİ

 

Dikkatli bir şekilde Burka bakıyordum. "İlaçlarını düzenli kullanmıyor musun Şiyar" dedi Burak.

 

"Kullanıyorum" dedim. Değil tek bir gün tek bir saat bile aksatmamıştım. "Şiyar ikinci evre" dedi ama devamını getiremedi Burak. Bu olmazdı bu olamazdı ben hastalığımı yenecektim. Bizim Avzem ile geçirecğimiz çok güzel gunlerimiz olacaktı.

 

"Benim bundan sonra Avzemden uzak durmamm gerekiyor onu daha fazla kendime bağlayamam" dedim derin bir nefes alarak. Ama bunu nasıl başaracaktım bilmiyorum.

 

"*Lecekmiş gibi konuşma" dedi Burak kızarak. "Acı da olsa bir gerçek bir ihtimal bu Burak" dedim. Ben bunu kabulleniyordum ama Avzemi bırakmayı kabullenemiyordum.

 

"Avzeme daha yakın ol Şiyar. Senin dediğine göre o kız sevgiye muhtaç ve sen ona aşıksın. Ona bu dünyada tüm mutlulukları yaşat. Bu mutluluk sana da iyi gelecek belki hastalığını yenersin" dedi Burak. Ama ben ikinci evreye geçmiştim ve bundan sonra uçe geçecektim bekli de dördüncü evreyi görmeden.

 

"Burak ben gideyim" dedim ayağa kalkarak. Burak gelip yanımda durdu ve kollarını bana sardı. "Biz hirlikte yeneceğiz bu illeri Şiyar. Ben bu hastalığın seni bizden almasına izin vermeyeceğim" dedi.

 

"İnşAllah kardeşim" dedikten sonra odadan çıktım. Kendimi çok garip ve değişik hissediyordum. Kafamda günden güne beni öldüren bir zehir vardı. Evde aşık olduğum kadın vardı. Alak bulak olmuştum.

 

Eve geldiğimde hiç kimseye görünmeden odaya geçtim. Avzem beni görür görmez"geç kaldın" dedi. Onu duymazlıktan gelerek yatağa uzandım. Dizlerimi kendime doğru çektim.

 

"Şiyar iyi misin?" Dedi endişeli bir şekilde gelip yanıma oturdu. Kafamı kaldırıp onun dizlerine koydum. "Bana bir şey sorma sadece böyle kalalım olur mu?" Dedim. Konuşmaya halim yoktu.

 

"Tamam" dedi. Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Bir ara Avzem elini saçlarıma koyup içinde dolaştırdı. Kendimi bitmiş tükenmiş hissediyordum. Ölüme çok yakındım.

 

AVZEM BEDİHİ

 

Şiyar dün gece geldiğinden beri hiç konuşmadı. Yataktan hiç çıkmadı. Yemeğe bile inmedi. O inmeyince bende inmedim. Onun bu haline anlam veremedim. Ama hiç iyi olmadığı belliydi.

 

Ben sabah uyandığımda o çoktan uyanmıştı. Bende yatağı düzeltip üzerimi değiştirdim. O sırada Şiyar da banyodan çıktı. "İyi misin?" Diye sordum. "Evet iyiyim" dedi ama sesinde durgunluk vardı.

 

"Şiyar yarın hafta sonu bir şeyler yapalım mı?" Diye sordum. Belki üzerindeki bu durgunluk giderdi. "Olur ama söz vermiyorum. Söz verip tutamazsam olmaz çünkü" dedi. Kafam ile onu onayladım. Sonra birlikte aşağıya indik.

 

Şiyar böyle moralsiz olduğu için benim de morelim yoktu. Ama onun neden morali yok hiç bir fikrim de yoktu. Kahvaltı masasında Şiyar tek lokma yemek bile yemişti. Aynı şekilde bende yememiştim.

 

"Çocuklar bu akşam Gaziantepe mallar gelecek. Ben ve Vedat evi, şirketi bırakmayacağımız için içinizden biri bugün iş çıkışı Gaziantepe gitsin. Pazar günü akşam döner" dedi Şiyarin dedesi.

 

Diyar abi zaten gidemezdi nöbeti olduğu için. Geriye iki kişi kalıyordu. "Ben giderim dede" diyen yanımdaki Şiyara baktım. İstemsiz bir şekilde yüzüm düştü. Haftasonu dışarıya çıkmayı çok istiyordum.

 

"Tamam" diyen Şiyarin dedesi üzerine herkes yemeğine geri döndü. Şiyar ayağa kalktı. "İzninizle ben gideyim" dedi ve yukarıya çıktı. Zaten yemek yemediğim için benden kalkıp peşinden gittim.

 

Odaya geldiğinde sırt çantasına birkaç parça kıyafet koydu. "İstersen yarın Ferzan abiye söyle dışarıya çıkarsın seni" dedi. Ama konuşurken yüzüme bakmıyordu. Bir hata mı yapmıştım acaba bilmeden onu kızdıracak.

 

"Canım istemiyor" dedim ve "dün askam da şimdi de bir şey yemedin oraya gidince ye" diye ekledim. Tamam diyip odadan çıktı. Bende arkasından indim.

 

Evin erkekleri hep beraber çıkıp gittiler. "Avzem kızım Şiyarin nesi var dünden beri?" Diye sordu Zozan anne. "Bilmiyorum Zozan anne bana da anlatmadı" dedim. Anladım dercesine kafasını salladı.

 

PAZAR GÜNÜ

 

Bugün Şiyar hariç herkes evdeydi. Sabah kahvaltıdan sonra herkes salonda oturuyordu. Cuma gününden beri Şiyarla hiç konuşmamiştim. Ne o beni aramıştı nede ben onu.

 

Avluya çıktım biraz hava almak için. O sırada gelen miyav sesi ile etrafa bakmaya başladım. Sesin kapının önünden geldiğini anladım.

 

Dış kapıyı açınca karşıma yavru bir kedi çıktı. Kormalar kapinin önünde yoktu. Elimi kediye uzağımda yola doğru koşmaya başladı. Bende peşinden gittim. Yolda araba çarpa bilirdi.

 

"Tatlı kedi dur. Yol senin için zarlı" diyordum bir yandan da. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama hem kediyi kaybetmiştim hemde konaktan çok fazla uzaklaşmıştım.

 

"Oo Avzem xanım" diyen sese dönüp baktım. Serhati karşımda görmeyi beklemiyordum. Onu görmezlikten gelip yürümeye başladım. Ama kolumdan tutunca olduğum yerde durdum.

 

Kolumu çekip "dokunma bana" diye bağırdım. "Niye? O şerefsiz kocan dışında kimse dokunamaz mi?" Dedi.

 

"Doğru konuş kocam hakkında" dedim sinir ile. "Doğru söyle kız altına yattın da mecbur kaldı aldı seni demi?" Diyince başımdan aşağıya kaynar su döküldü.

 

"Doğru konuş benimle sözlerine dikkat et" dedim bağırarak. Daha sonra sırtımı dönüp yürümeye başladım. "Annesi babası bile sevmeyen zavallı bir kızsın sen koskoca ağa seni niye sevsin. Kim bilir nasıl kandırdın da seni aldı" bu sözler durmama sebep oldu.

 

"Cok salaksın Avzem sen Urfa'da uğursuzluğun ile nam salmış kızsın annen baban bile sana tahammül edemeyip zorlayarak bana vermeye çalıştı. Şimdi değil bana gerizekli olan birine bile kocanın sana aşık olduğu yalanını atma" dedi.

 

"Hani senin arkada olan kocan nerede. Söylesene küçük o-" Serhat lafını tamamlayamadı çünkü yüzüne bir yumruk indi. Ardından Serhat yerde üzerinde Şiyar.

 

"Burdayım lan burda! Hayde o lafları bana da söylesene!" Diyen Şiyar ard arda Serhate vurdu. "Karıma konuşmak kolay değil mi?! Bana da konuşsana" diye bağırdı.

 

"Şiyar" dedim. Şok olmuş bir haldeydim. Serhatin üzerinen kalkıp gelip bana sarıldı. "Şşhh tamam geçti sakın ben buradayım" dedi. Sıkıca ona sarıldım.

 

"Ali al bunu götür" dedi arkamızda duran korumaya. Elimden tutup konağa götürdü beni. Biz avluya girince Diyar abi de oradaydı. "Ne oldu Şiyar Ali koşarak çıktı" diye sordu.

 

Şiyar olanları anlattı burnundan soluyordu. "Bittin lan sen şimdi" diyen Diyar abi koşarak çıkıp gitti. Şiyar da elimi birakarak konağa girdi. Ben arkasından giderken hızlı hilzi merdivenlerden çıkıp misafir odalarından birine girdi ve kapıyı kapattı.

 

Ardından odadan kırılma sesleri geliyordu. Kapıyı açmayı denedim ama kilitliydi. Ablamla da yukarıya çıktı sanırım seslere gelmişlerdi.

 

"Şiyar içeriye girdi çok korkuyorum" dedim. İçeriden hala kirilma bağırma sesleri geliyordu. "Korkma Avzem sınırını atıyor geçsin çıkar" dedi Ferzan abi rahat bir tavırla.

 

Bir anda içeriden cam kırılma sesi geldi. Gidip kapıyı vurmaya başladım. "Şiyar iyi misin?" Dedim korku ile ama ses vermedi. "Şiyar çok korkuyorum aç kapıyı" dedim. Sesler durdu kapı açıldı.

 

Oda darma dağın Şiyar ter içindeydi. "İyi geldi" dedi hiç bir şey olmamış gibi. "Ne oldu Şiyar" diye Soru Vedat baba. Şiyar olanları özet gecerek anlattı.

 

"Şiyar, Diyar nerede" sordu Payiz abla korku ile. "Serhatin yanına gitti" dedi Şiyar. "Sen salak mısın Şiyar ne diye izin veriyorsun" dedi Vedat baba.

 

"Neden? Ne yapar ki?" Dedim. "En iyi hatanelik en kötü komalık" dedi Ferzan abi rahat bir tavır ile. Gözlerim kocaman açıldı. "Ferzan abi, çabuk gidip durduralım şu deliyi" dedi Payiz abla.

 

İkisi de merdivenden inerken Ferzan abi "inşAllah sonu halile benzemez" diyordu. Sanırım bu ailenin erkekleri birer piskopattı.

 

Şiyarın henüz siniri geçmemiz gibi odaya gidip kapıyı çarptı. Benden arkasından gittim. Ben serhatin söylediği sözleri hazmedemezken Şiyarin sinirinden korkuyordum.

 

Odanın içinde volta atıyordu. "Senin sakinleşmen için ne yapa bilirim. Papatya çayı iyi gelir mi?" Diye sordum. Gerçi bu sinire papatya çayı değil tarlası bile yetmezdi.

 

"Olur" diyen Şiyar üzerine kapıya doğru yürümeye başladım. Tam kapıyı açmıştım ki kapı tekrardan kapandı. Dönüp baktığımda yine Şiyar ve kapı arasinsa kalmıştım

 

"Papatya çayı derken kendi papatyamdan bahsetmiştim" dedi anlamaz gözlerle ona baktım. "Kusura bakma izin almayacağım çünkü buna ihtiyacım var" ben hala anlamaz gözlerle ona bakıyordum.

 

Bir anda dudağı, dudağımı bulununca kaskatı kesildim. Gözlerim anında kapandı. Geriye çekilip kulağıma doğru yaklaştı. Gözlerim hala kapalıydı bunu tenime değen nefesi sayesinde anlamıştım.

 

"Beni yatıştıracak tek papatya sensin" dedi..

 

 

***

 

Bölümü nasıl buldunuz?

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.

 

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

Tiktok: nurrunuzq

 

Instagram: nurrunuuz

 

Takipte kalın.

 

Yeni bölümde görüşmek üzere.

 

Bölüm : 15.12.2024 15:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 16. Bölüm (Benim papatyam)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.4k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...