17. Bölüm

17. Bölüm (Gerçek olan Rüya)

Nur
nurrunuuz

Yeni bölümden herkese selam.

 

Bakalım bizleri neler bekliyor.

 

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

Heyecandan kalbim durmak üzereydi. Elim ayağım titriyordu. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Bugün benim tyt sınavım vardı. Yarım dönem ailemin evinde gizli gizli çıktığım. Sonrada Şiyar ile günlerce çalıştığım sınav. Ama ben heyecandan şimdiden bile her şeyi unutmuştum.

 

Eğer bu sınavı geçmez istediğim puanı almazsam emeklerim boşa gidecekti. Özelliklede Şiyarin emekleri. Ben sınava rahat rahat çalışayım diye elinden geleni yaptı. İşten geldiğimde yorgun olduğunu umursamadan beni çalıştırdı. Motivasyonum düştüğü zamanlar motivasyonumu yükseltip kafamı dağıttı.

 

Benim mutluluğum hayallerim için her şeyi yaptı. En önemlisi kendi hayatini hiçe sayarak benimle evlendi. Belki hiçbir zaman Şiyara aşık olmazdım ama onun bana verdiği sevgiyi ilgiyi ona vermeye çalışacaktım.

 

"Hatunum çok streslisin ama böyle olmaz ki" diyen Şiyara baktım. Gerçekten de aşırı sitresliydim. "Çok korkuyorum ya yapamazsam" dedim. Ecel terleri döküyordum. "Şşh sakın böyle düşünme ben sana güveniyorum. Emeklerin boşa gitmeyecek başaracaksın" dedi. Yine bana gaz veriyordu. İşede yarıyordu.

 

Şiyardan bakışlarımı çekip olduğum okulun bahçesine baktım. Herkes annesi yada babası ile gelmişti. Ben ise aramda aşk olmayan kocam ile gelmiştim. En azından o bana hiç bir zaman sevgi göstermeyen annem ve babamın aksine bana sevgi gösteriyordu. Bunun için halimden memnundum.

 

Öğrencilerin çagırılmasi ile dönüp Şiyara baktım. "Ben buradayım. Sakin ol çalıştığın hiçbir şey boşuna gitmeyecek. Ben senin için burada dua edeceğim git o soruları hepsini fulle ve gel. Sana güveniyorum hatunum" dedi. Kocaman gülümsedim.

 

Kollarımı ona sardım. "Teşekkür ederim" dedim. O da bana sıkıca sarıldı. Bu bana iyi gelmişti. "Hayde hatunum git" dedi. Geriye çekilip elindeki giriş belgesini alıp okulun içine doğru yürümeye başladım. Son kez arkamı dönüp Şiyara baktım.

 

ŞİYAR BEDİHİ

 

Saatler birbirini kovalarken artık öğrenciler tek tek çıkmaya başlamıştı. Kim derdi ki koskoca Bedihi aşiretinin oğlu Şiyar Bedihi küçük karısını sınava götürüp okul önünde saatlerce bekleyecek. Aşka inanmayan bana söyleseler inanmazdım.

 

Benim hastalığım hala ikinci evredeyken. Üçüncü evreye geçmediği için mutluydum. Ama hastalığımı yenediğim için üzgündüm. O gün Buraka artık Avzemden uzak duracağımı söylemiştim ama gittikçe Avzem daha yakın olmuştum.

 

Her geçen gün Avzeme daha çok bağlanıyordum. Sanırım o da artık bana doğru çekiliyordu. Onun bana bağlanmasın istemiyordum ama bunu engellemek için çok geç kalmıştım galiba.

 

Avzem beni sevip bana aşık olmasa bile bana bağlanmaya başladığını anlamıştım. Avzem bende ise zaten bir bağımlılık olmuştu. Ondan ayrı kaldığım her saniye onu daha çok özlüyordum.

 

Düşüncelerimi bölen sey çalan telefonum olmuştu. "Efendim Diyar" dedim telefonu açar açmaz. "Şiyar benim şarj aleti bozulmuş seninki nerede hemen telefonu şarja takıp uyumak istiyorum" dedi annem gibi hızlı hızlı konuşarak.

 

"Benim odada cekmecelere bak ücünden birinde" dedim. "Tamam gelirken bana bir şarj aleti de al" delikten hemen sonra telefonu yüzüme kapattı. Ne kadar uyukusu olduğunu böylelikle anlamış oldum.

 

Ben telefonun kapatıp cebime koydum. O sırada Avzem okuldan çıkıyordu. Göz göze geldiğini an koşarak gelip kucağıma atladı. Onu sıkıca tutup sarıldım. "Nasıl geçti hatunum" dedim.

 

"Çok heyecanlıydim Şiyar. İlk başta heyecandan her şeyi unuttum. Daha sonra senin söylediğin şeyler aklıma gelince derin bir nefes alıp soruya odaklandım. Beklediğimin aksine çok güzel geçti" dedi heyecan ile anlatarak.

 

"Ben sana boşuna guvenmedim hatunum" dedim. Maviş gözlerinin içi gülüyordu adeta. "Sen olmasan yapamazdim" dedi bu defada. "Mütevazı olup hakini yeme Avzem hepsi senin çalışman azmin" dedim.

 

"Yarınki daha önemli. Çok heyecanlıyım" dedi. Yerinde duramıyordu. Bir yandan rahttı bir yandan heyecan vardı. "O zaman bir yemek yiyelim de üzerindeki bu stresi atalım" dedim. Birlikte yürümeye başladık.

 

Birkaç adım atmıştık ki elini tutum. Önce elimize daha sonra bana baktı ve gülümsedi. Bir insan gülmek bu kadar mı yakışırdı.

 

Telefonumun tekrarda çalması ile cebimde çıkarıp baktım. Yine Diyar arıyordu kesin şarj aletini bulamamıtı. "Efendim Diyar" dedim. "Çabuk eve gel" diyen sesi ile içime korku girdi. "Ne oldu Diyar bir sorun mu var" dedim endişe ile.

 

"Var! Bunu sen söyleyeceksin. Ben senin odada şarj aleti yerine ne buldum bile bakalım" dedi. O an sabah ilaçlarımın olduğu çekmeceyi kilitlemedigimi hatırladım. Geliyorum diyip telefonu kapattım.

 

"Ne olmuş Şiyar" dedi Avzem merakla. Ne diye bilirdim ki. Şey benim beynimde tümör var da Diyar da ilaçları görmüş mü diyecektim. "Bilmiyorum gidelim" demekle yetindim.

 

DİYAR BEDİHİ

 

Telefonu kapattım. "Balım ben şarj aleti alıp geliyorum" dedim Payize. "Çabuk gel kocam çok uykum var" diyince kafam ile onu onaylayıp odadan çıktım. Hızlı bir şekilde Şiyarın odasına gittim.

 

Direk çekmecelerin önünde durdum. İlk iki çekmecede yoktu. Üçüncü çekmece hep kilitli olurdu ama şansımı denemek için açtım. İlk kez açıktı bu çekmece. Hemen şarj aleti orada mi diye baktım.

 

Şarj aleti yerine bir kaç ilaç kutusu vardı. Tam çekmeceli kapatacaken ilacın adı gözüme takıldı. Bu ilacın Şiyarda ne işi vardı ki. Çekmecedeki tüm kutuları çıkarıp baktım. İçlerinin açtım yarısı kullanılmıştı.

 

Elimi kalbimin üzerine koydum. Bunlar Şiyara ait değildi değil mi? Benim kardeşim hasta değildi. Benim kanım canım her şeyim hasta olamazdı. Olsa da bunu benden saklamzdi değilmi.

 

Normalde onun canı yanınca benim ki de yardı. Ama bu kez neden ben hiç bir şey hissetmedim ki? Yoksa Avzem miydi hasta olan. Allah'ım inşAllah ben yanılıyorumdur ve bu ilaçlar ikisine de ait değildir.

 

İlaçları yerine koyup Şiyari aradım. Telefonu kapatınca elimi tekrar kalbimin üzerine koydum. Neyden bahsettiğimi anladı ama inkar etmedi. Bir şey söylemedi. Endişelenme korkma demedi. Benim kardeşim hastaydı.

 

Ben merdivenlerin başında Şiyarı beklerken Payiz yanıma geldi. "Diyar gelmedin çok uykum var" dedi. Bensiz uyuyamıyordu ama benim uykum bana haram olmuştu. "Şiyarı bekliyorum balım işim var sen uyumaya çalış" dedim.

 

O sırada Şiyar merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Yanıma ulaştığında kolundan tutup misafir odasına götürdüm. Kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim.

 

"O ilaçlar kime ait Şiyar" dedim direk. Şiyar cevap vermezken yüzüme bile bakmıyordu. "Susma!" Dedim elime gelen ilk şeyi yere fırlatarak. "Evet" dedi ama hala yüzme bakmıyordu.

 

Sinirler ellerimi saçlarının arasına alıp karıştırdım. "Niye lan niye!" Diye haykırdım. "Niye söylemedin" dedim. "Bunun için" dedi.

 

"Gerizekalı! Aptal! Gözümün önünde erirken bunu neden bana söylemedin! Benim kardeşim gözümün önünde günden güne erirken benim bundan niye haberim olmadi" diye haykırdım.

 

"Kurban olayım Diyar sus duyacaklar sus" dedi. Kafayı yemek üzereydim. "Avzem biliyor mu?" Diye sordum. Olumsuz anlamda kafasını salladı. "Kaçıncı evre" dedim bu kez de.

 

"İki" elime geçen sandalyeyi yere vurarak parçalara ayırdım. "Ne aptalım ben! Nasıl hemşireyim ben! Gözümün önünde ikinci evreye geçmissin lan ben nasıl aptalım!" Dedim.

 

Gelip kollarımda tutu. "Diyar sakin ol sen böyle yaparsan ben ne yapayım" dedi çaresiz bir şekilde. "Seni kaybedersem kaldiramam ben bunu Şiyar. Neden sen neden! Neden ben değilde sen!" Diye haykırdım.

 

"İsyan etme Diyar. Bu da Allah'ın emri. Biz savaşacağız. Kazanirsak da kazanmazsak da yapacak bir şey yok"dedi. Bu durumda bile şikayetçi değildi benim kardeşim. Böyle birine den bu imtihan bu ceza.

 

Kollarımı Şiyara sardım. Gözlerimden yaşlar geliyordu. "Birlitke yenecegiz bunu. Bu illet hastalığın seni benden almasına izin vermeyeceğim" dedim.

 

O sırada kapı çaldı. "Oğlum ne oluyor" diyen babamın sesini duydum. "Diyar söyleme olur mu onlar bunu kaldıramaz" dedi Şiyar. "Aptalsın sen Şiyar her şeyi kendi başına kadiramazsin" dedim.

 

"Diyar ne olur bilmiyorsun sanki. Dedem hasta annem kaldıramaz" dedi. Bu durumda bile kendisini düşünmüyordu. "Avzem peki ona neden söylemedin" dedim bu defa da. "Sınavı var" dedi.

 

"Ben şimdi kimseye bir şey demeyeceğim ama sen sınavdan sonra Avzeme anlatacaksin" dedim. Kafası ile beni onayaldi. Birlikte odadan çıktık. "Yine ne oluyor alıp vermediğiniz ney" diye sordu babam.

 

"Bir şey yok baba biz halletik" dedim. "Tabi bir şey yok babanıza niye anlatasiniz ki?" Dedi babam. Dönüp Payize baktim ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Çocuklar halletmiş işte aralarında Vedat hayde biz inelim" diyen annem üzerine onlar gitti.

 

"Korktun mu hatunum" diyen Şiyara baktım. Avzem kafası ile onu onayladi. "Alış artık bunlara" dedi Şiyar gülerek. "Gel balım gidip uyuyalım" dedim elimi Payizin omzuna atarak. Biz odaya doğru yürümeye başladık.

 

"Ne oluyor Diyar" dedi endişe ile. Şu hayatta Payizden tek bir şey saklamaya ben susmak zorunda kaldım. "Sormasan olmaz mı?" Dedim kafası ile beni onayaldi. Gidip yataktağa uzandım.

 

Payiz gelip yanıma uzandı. "Sarılmamı ister misin" dedi. Ne olduğunu bilmiyordu ama pek iyi şeyler olmadığını da anlamıştı. Kafam ile onu onaylayıp sıkıca sarıldım. Bu bana iyi geliyordu.

 

ŞİYAR BEDİHİ

 

Hiç durmadan koşuyordum. Nefes nefese kalmıştım ama koşmaya devam ediyordum. Artık durmak dinlenmek istiyordum ama duramıyordum.

 

Ayaklarıma bir türlü söz geçiremiyordum. Ben durmaya çalıştıkça inadına daha fazla hızlanıyorlardı.

 

Bu zifiri karanlıkta düşmekten korkuyordum. Bastığım yeri görmüyordum. Sanırım düzlük bir alandaydım. Yoksa böyle takılmadan koşmamın hiç bir imkanı yoktu.

 

Önümde bir aydınlık olduğunu farkettim. Karanlık yavaş yavaş terk ediyor yerini aydınlık alıyordu.

 

Sonunda adımlarım yavaşlamaya başlamıştı. Henüz tam anlamıyla durmayın adımlarım aydınlığın tam ortasında durmuştu.

 

Keskin nefeslerimi sakinleştirmeye çalıştım. Bir süre nefesimi düzene koymaya çalıştım. Biraz zaman alsa da sonunda düzene giridi.

 

Kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Bomboş kurak bir araziydi. Hiç bir şey yoktu. Sadece kuru toprak ve ben.

 

Her yeri aynı olan boş arazide bir süre öylece durdum. Burada durmanın bir manası olmadığını farkettim. Yürümeye karar verdim ama yürüyemedim. Az önce durduramadığım ayaklarımı şimdi yürümek için kullanamıyordum.

 

Çok uğraş verdim ama olmadı. Sanki ayaklarım olduğum yere çivi ile çakılmıştı. Defalarca denedim ama olmadı.

 

Uzaktan gelen ayak seslerini duydum. Bana yavaş yavaş yaklaşan biri vardı. Mırıldanarak bir şeyler söylüyordu. Gittikçe netleşiyordu. Az önce kuru olan toprak onun atığı her bir adımdan sonra yemyeşil bir bahçeye döbüşüyordu.

 

Bastığı yere can veriyordu adeta. Tam anlamıyla görüş alanıma giren kişi Avzem' di. Bana doğru geliyordu. Arkasında da hayat getiriyordu.

 

Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. "Avzem" dedim ama o beni duymadı. Hala mırıldanarak bana doğru geliyordu. Belki de beni duymamıştır. "Avzem" dedim bu kez daha güçlü bir sesle. Ama yine duymadı.

 

Artık tam anlamıyla yanıma yetişti ama bir kez olsun dönüp bana bakmadım. "Avzem buradayım" dedim ama yine duymadı ve bakmadı. Mırıldanarak yanımdan geçti. "Avzem duymuyor musun beni" dedim yine tepki yok.

 

Arkasından gidecektim ki yine adım atmadım. Ayaklarım bir türlü kıpırdamıyordu. "Avzem" diye bağırdım avazım çıkana kadar. Ama o yürümeye devam ediyordu.

 

Yavaş yavaş görüş alanımdan kayboluyordu. "Avzem" dedim son kez ve tamamen kayboldu.

 

Çok çabaladım çırpındım ama yerimden kıpırdayamadım. Bir türlü hareket edemedim. Orada bilmem ne kadar süre kaldım. Avzem gelmiş kuru toprağa can vermiş beni de görmeden gitmişti.

 

O burada olasydı belki bana yardım ederdi. Olmuyordu bir türlü gidemiyordum. Hareket edemiyordum. Ben buradan nasıl kurtulacaktım.

 

Kulağıma bu kez sesli nefes alış verişler geldi. Bir de yanan çalı sesleri. Arkamdan geliyordu. Avzeme bir şey mi olmuştu. Tüm gücüm ile "Avzem" diye bağırdım. Allah kahertsin ki buradan kıpırayamaıyordum.

 

Sesler gittikçe yakınlaşıyordu. Avzem koşarak yanımdan geçti. Az önce arkasından yemyeşil çiçekler otlar getiren Avzem bu kez ateş çıkarıyordu.

 

Avzemin geçtiği her yer yanıyordu. "Avzem" diye bağırdım bir kez daha. "Yardım et" diye bağırdı bu kez. Az önce beni fark etmeyen Avzem koşarken arkasını döndü ve "beni kurtar" dedi acı bir sesle.

 

Gitmeye çalıştım. Ama olmadı Avzem yardım isteyerek gitti. Ama ben ona yardım edemedim. Onun yanına gidemedim kıpırdayamadım.

 

Avzemin az önce arkasınsan çıkarmış olduğu ateş benim etrafımı sardı. O gitti ve ben ateşler içinde kaldım. O benden yardım istemişti ama şimdi ben kimden yardım isteyecektim.

 

Yavaş yavaş yanan ateş elbiselerimi tutuşturdu. Vücudum yanmaya başladı. "Yardım edin" diye bağırdım ama kimse yoktu. "Avzem" diye bağırdım bu kez.

 

"Avzem" derken uykudan kendimi attım. Soluk soluğa kalmıştım. Etrafa göz gezdirdim. Konakta kendi odamdaydım. Biz ne ara Urfa'ya gelmiştik hatırlamıyordum.

 

Elimi alnıma attım sıcaktı, çok sıcaktı. Az önceki rüyanın etkisinden olsa gerek. Ter içindeydim. Bu nasıl bir rüyaydı.

 

Ne oluyordu bana. Avzem neden rüyamda giriyordu ve neden benden yardım istiyordu. Hiç bir şekilde anlam veremiyordum. Bir şeyler oluyordu ve benim ona yardım etmem gerekiyordu.

 

Yataktan kalktım. Çok sıcaktı. Üzerimdeki ince tişörte rağmen çok sıcaktı. Gidip odamın camını açtım. Ama dışarıdan da sıcak hava geliyordu.

 

En iyisi dışarıya çıkmaktı. Belki o zaman üzerimdeki bu sıcaklıktan kurtulurum diye düşündüm. Ben kapıya doğru bir kaç adım atmıştım ki odamın kapısı açıldı.

 

İçeriye Avzem girdi."Avzem" dedim şaşkın bir şekilde. "Uyandın demek" diyerek gülümsedi. "Ne oldu? Neden bana öyle bakıyorsun" dedi kaşlarını çatarak.

 

"Şey" dedim ve durdum. Çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. "Bak yine camı açmışsın. Ben sana uyurken camı açma hasta olursun demiyor muyum?" Diyerek cama doğru gitti ve kapattı.

 

"Nasıl?" Diye bildim zoraki bir şekilde. Şuan yaşadığım şeye anlam veremiyordum. "Bak terlemişsin işte" diyerek yanıma geldi ve elimi tutarak beni yatağa oturttu.

 

Elimi tutarak..

 

Şaşkın bir şekilde elimi tutan eline baktım. Ne oluyordu bana. Bu yaşadığım şey gerçekti. "Sen benim hayatımı kurtardın Şiyar. Senin sayende bu günlere geldim. Şimdi de benim görevim sana iyi bakmak lütfen söz dinle" dedi. Bana abi demedi Şiyar dedi.

 

"Anlamadım" dedim bu kez. Acaba ben kafayı falan mı yemiştim. Delirmiş ola bilir mıydım ki?

 

"Mütevazı olma Şiyar. İkimiz de her şeyi biliyoruz" dedi bana gülümseyerek. Benim şuan yaşadığım olay gerecek miydi?

 

Ben bu sahnelerini aynısını daha önce yaşamıştım. İstanbul'da gördüğüm rüya aynı bu şekildeydi. Ama ben İstanbulda değildim. Diyar ile konuştuktan sonra odada uzanmış uyuya kalmıştım.

 

Bu benim yaşadığım şey rüyamın birebir aynısıydı. Ben gördüğüm bu rüyayı yaşadıysam, öldüğüme dair olan rüyayı da mı yaşayacaktım.

 

Benim son zamanlarda rüyamda gördüğüm şeyler yaşayacağım olayların habercisimiydi yoksa..?

 

***

 

Bölümü nasıl buldunuz.

 

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.

 

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

Tiktok: nurrunuzq

 

Instagram: nurrunuuz

 

Takipte Kalın.

 

Yeni bölümde görüşmek üzere.

 

Bölüm : 15.12.2024 15:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 17. Bölüm (Gerçek olan Rüya)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.41k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...